Evet seliş,şiirler olmasa aşkımızı ve sevgimisi ifade etmekte zorlanıyoruz... SEVGİLERDE Sevgileri yarınlara bıraktınız, Çekingen tutuk saygılı Bütün yakınlarınız sizi yanlış tanıdı; Bitmeyen işler yüzünden ( Siz böyle olsun istemezdiniz ) Bir bakış bile yeterken anlatmaya herşeyi Kalbinizi dolduran duygular kalbinizde kaldı Siz geniş zamanlar umuyordunuz Çirkindi dar vakitte bir sevgiyi söylemek Yılların telaşlarda bu kadar çabuk geçeceği, aklınıza gelmezdi. Gizli bahçenizde açan çiçekler vardı Gecelerde ve yalnız Verneye az buldunuz yahut Vakit olmadı Behçet Necatigil
emeğine sağlık abla hepsi çok güzel şiirler ama son şiiri çok seviyorum haklı hep geniş zamanlar var sandık geniş zamanlar istedik hiç yetmedi zaman... geniş zamanlar bekledik ama sevdiğimizi söyleyecek hiç de vakit bulamadık...ellerimiz boş, yüreklerimiz yaralı kaldı...
BEYAZ BİR GEMİDİR sen bu şiiri okurken ben belki başka bir şehirde olurum kötü geçen bir güzü ve umutsuz bir aşkı anlatan rüzgarla savrulan kağıt parçalarına yazılmış dağıtılmamış bildiriler gibi uzun bir yolculuğa hazırlanan yalnız bir yolculuğa. çünkü beyaz bir gemidir ölüm siyah denizlerin hep çağırdığı batık bir gemi sönmüş yıldızlar gibidir yitik adreslere benzer ölüm yanık otlar gibi. Sen bu şiiri okurken ben belki başka bir şehirde ölürüm. BEHÇET AYSAN
GECE VE MÜZİK Ne zaman otursam gecenin başına Ne zaman müziğin; yazamıyorum sözünü etmek istemediğim şeyleri birbirinden ışığını saklayan uzak yıldızlar gibi çekiliyor herşey kendi karanlığına parmak uçlarımda yıldız tozlarıyla kapıyorum gözlerimi Ey ruhumun en büyük şartı olan tedirginlik! Şimdi saat on iki Şimdi gece ve müzik Ne zaman otursam gecenin başına Ne zaman müziğin göçüyorum boş kağıdın sessizliğine kalbim, kapatılmış kireç kuyusu akıyor kendine bakıyorum gençliğim geçiyor uzaktan dudaklarında bir ıslık kitapların on lira olduğu zamanlardan anayurdum gece, kalbimi yazdım mürekkebinle gün bir çocuk, yaralanmış akşamın kıyılarına vuran yürekteki gizli yemin gidiyor bir şiirden ötekine ardında yıkılmış kentler bayındır düşler var ilerde gün bir çocuk, yaralanmış ütopyaları kalelerle değiştiren güdümlü gündüzlerde anayurdum gece, öt pelerinini ışıkları sönmüş odalarda radyo dinleyen çocukların üstüne saf kokunun sindiği oturma odaları zamanın tortusu eşyaların duruşunda duvarlarda içi boşalmış resimler yıllardır dağılmayan bir sis akşam yemeklerinin yendiği muşamba masada kilit altına alınmış duygular, düşünceler bütün tetikler çekili durur gerginliğin geometrik nizamında ışıkları yanmamış akşam alacası okul dönüşü saat beş radyoda fasıl çalar bütün gün iç geçiren ölgün kadın yüzleri sobanın etrafında ağrı eşiği alçak, acı frekansı yüksek okul ve aile birliğinde parçalanmış çocuklar bir oda, bir dönümlük dünya kol demiri iner az sonra çıplak yara gençlik günden geceye ilerleyen yüksek gerilim hattında odam, yaralı hayvan gecenin gümüş alaşımında gölgelenen eşyalar müziğin dördüncü duvarı, karanlığın kundağı sarıyor gündüzün yaralarını kendime yerleşmek, kendimden uzaklaşmak için gözlerimi kapıyorum dinliyorum uçurumlara oturmuş ağaçlar gibi başka odalardaki yalnızlıkları odam yasak kitaplar suç ortağı şiirler sevdiğim bir kaç poster odam bir karaduygu fotoğrafı o çember zaman içinde yoktu ki varolmanın başka yolları yastığımın altında tutukluk yapmaz silahım uykumu bekleyen kelimeler geri dönüyorum geçmişte çalınan bir gecenin kapılarından yarım kalmış bir sevişme hatırlıyorum bir daha hiç tamamlanmamış olan sonra bir diğerini, bir diğerini daha derken dağılmış kristal odalarda sızlayan sonra seni siyah motorsikletli çocuk deri ceketin odamın duvarında asılı kaldı yıllar yılı birbirimizi paralamaktan vazgeçip seviştiğimiz ilk ve tek akşamdı benim için sus payı bir kaç şiirsin artık eski hatıra ya sen ne yaptın bunca zaman değişmesi gerekeni sağlaştırmaktan başka bak duyuyor musun Deep Purple, Led Zeppelin Emerson, Lake and Palmer plak zarflarında yitirdiğimiz ritüel bugün birinci viteste yaşıyormuş gibi bir duyguya kapılıyor musun ara sırada olsa buluştuğun birileri var mı gecenin, müziğin, şiirin toprak hattında kapamadan gittiğin arka kapı bak açık duruyor hala uğrar mısın bir gün unuttuğun ceketini almaya Hırsızlığın ürpertili monologu: Kendime hayatımı anlatıyorum Daha o zamanlar biliyordum Yapmaya çalıştığım her şeyin Kendime hayatımı anlatmak olduğunu. Sözcükleri sevmeyi, büyütmeyi, büyülemeyi, onları sivriltip silah yapmayı, yaralamayı da süsleyip gönül almayı da aynı zamanlarda öğrendim. Sözcüklerin karbon ve elmas gücünü keşfettim. Gecenin geometrisinde, müziğin matematiğinde Saklı duruyor şimdi gizli sözlüğüm Uzakta değil Hırsızlığın ürpertili monologu dilimin ucunda siyanürüm. Duvarlarda uzak bir geleceğin koyu gölgeleri Şiirlerimizi okurduk mahcup bir fısıltıyla plaklar dinletirdik birbirimize, filmler anlatırdık Sonra gizlerimizi vermeye gelirdi sıra dünyayı anlamanın yakıcı isteğiyle gömüldüğümüz kitaplar, genç ölenlerin matemi... Hiçbir şey ilham vermezdi aşka ve kavgaya Eric Clapton'ın gitarı, Genesis'in tarihi ve Ayın öteki yüzü kadar Şimdi radyoyu açsam Biliyorum dünyanın bütün radyolarındasınız Gençliğini kirletilmiş takvimlerde yaşayanlar! Artık ne montumun cebindeki çakı Ne yüreğimde tetiği düşmüş sözcükler Çok zaman oldu Odamızın kapısını çekip O evlerden çıkalı Ellerimizi ve yüreğimizi kirletmeden geçtik vahşetin yakın tarihinden ucuza yaralandık, pahalıya ölmedik Biz radyonun son çocukları anayurdum gece, ört pelerinini ıslığını yenileyen çocukların üstüne gece ve müzik kapanış programı bu kitabın da kili dağılıyor kendime yazdığım serüvenin her şiir tabletler halinde bölünüyor birbirine çoğalıyor birbirinin içinden gündelik dile transpoze edilmiş şarkıların biliyorum, kimi derin yaralar okunmaz kalp ağrısı kırgınlıklarım kimi eski hatıra ecza dolaplarında saklı mırıldanlıklarım MURATHAN MUNGAN
BİR EFLATUN ÖLÜM kırgınım, saçılmış bir nar gibiyim sessiz akan bir ırmağım geceden git dersen giderim kal dersen kalırım git dersen kuşlar da dönmez, güz kuşları yanıma kiraz hevenkleri alırım ve seninle yaşadığım o iyi günleri, kötü günleri bırakırım. aynı gökyüzü aynı keder değişen bir şey yok ki gidip yağmurlara durayım. söylenmemiş sahipsiz bir şarkıyım belki sararmış eski resimlerde kalırım belki esmer bir çocuğun dilinde. bütün derinlikler sığ sözcüklerin hepsi iğreti değişen bir şey yok hiç ölüm hariç. aynı gökyüzü aynı keder. BEHCET AYSAN
ATEŞLE SUYUN AŞKI Ateş iır gün suyu ggörmüşs yüce dağlar ardında sevdalanmıs onun delı dalgalarına yüreğindeki duruluğu demiş kiı suya : gel sendalım ol, hayatıma anlam veren mucizem ol...... su dayanamamış ateşin gözlerindeki sıcaklığa al demiş: yüreğim sana armağan.... sarılmış ateşle su bir birbirlerine sıkıca , kopmamacasına...... zamanla su , buhar olmaya ateş kül olmaya baslamış ya kendisi yok olacakmş ya aşkı.. baştan alınlarına yazılmış olan kaderi de yüreğındeki kaderide alıp gıtmış uzak dıyarlara su..... ateş kızmış , ateş yakımş ormanları... aramış suyu diyarlar boyu günler boyu , geceler boyu bir gün gelmiş suya varmış yolu bakmış o duru gözlerine suyun, biraz kırgın bıraz hırcın.... ve o an anlamış : aşkın bazen gitmek oldunu ama gıtmenın yıtırmek olmadını .... ateş , durmuş , susmuş sönmüs aşkıyla işte o zamandan berı dir ki: ateş sudan su ateşten kaçar olmuş... ateşın yüreğini sadece su, suyun yüpeğini sadece ateş alır olmuş....
aşk böyle değil midir zaten? ne onunla nede onsuz olmaz... ya kalır yok olursun ya gider onsuz olursun... aradaki fark ne? ben onunla yok olurum ama onun yok olmasına dayanamam... benden uzak yaşayacaksa ben onun yokluğunda ölmeye razıyım... emeğine sağlık abla çok güzel bir şiir
bu kadar değerli yazarın bu nadide şiirlerini bir araya getiren sehribanu arkadaşımıza bende payıma düşen teşekkürlerimi iletiyorum
selenayy ve emo ben teşekkür ederim,beğendiğinize çok sevindim..... DEMEDİM Kİ .. Bu kenti sevdim dedim Benim olsun demedim ki. Sevdim dedimse akşam kızıllığını Gönlüm gibi akıp giden şu çayı Şu ormanı şu denizi şu dağı Benim olsun demedim ki. Vuruldumsa gözlerinin gül bahçesine Yürek çizen şimşeklerse kaçamak bakışları İşte buna sevmek derler dedimse Çattımsa acıların en güzeline Yedirdimse uykuları o tatlı kuşa Benim olsun demedim ki. Bu akşam kankırmızı şarap istiyor canım Bu akşam dünyanın bütün şarkılarını Bu akşam dünyanın bütün özlemlerini Bu akşam beni yalnız bırakın Bu akşam yalnızca onu düşüneceğim Onu ve kendimi yalnızca ... Hasan Hüseyin KORKMAZGİL
İMGE DEDİM ADINA Son çocukluk da bitmişti ömrümde Düşlerim belki kış ölüsü belki yaz Kırlara bahar yetmese de içimde Yüreğim nar çatlamasıydı sana kadar Dilimde sözcüklerin çelik direnci Sesimde ölüm rengine inat aşklar Mavilikler yasaklandı gökyüzünde Özgürlüğü kuş kanatlarında bekledim Doğduğum gün adına "imge" dedim Sevdim bütün insanları insan yanlarını Sen de seveceksin Dallarına su yürümüş ağaçlara güleceksin Kar yağsa da yaktığın ateşler üstüne Ateşi yüreğinle körükleyeceksin Kuş sesleri de ertelenebilir güne karşı Çiy de düşebilir anıların üstüne En güzel ezgileri nehir ağzı denizlerde Hep kendi sesinle türküleyeceksin Hüzün ağaçlarının sevinç açtığını Adının sonsuz anlamında göreceksin Sevdim soluğunu rüzgar kılan insanları Soluğumu soluklarına kattım Bir damla uğruna gökyüzünü omuzladım Bir çocuk ölümleri ağlattı beni Bir de türkülerde kalabalık ihanetler Gülüp geçtim yalan iktidarlar görkemine Aşk adına sesimi sürdüm namlulara En büyük eylemleri söz eyledim Doğduğun gün adına "imge" dedim Sen elbette sen olacaksın biliyorum Sesinde yirmibirinci yüzyılı dinliyorum ADNAN YÜCEL
Kızıl Bir Güldür Hayat Kaçıncı basamağında olursan ol yaşamın, karamsarlığa kapılıp umutsuzluk hırkasını giyme sakın⦠Boyun eğme kadere, çekiver ipini umutsuzluğun, ilmek ilmek sökülsün⦠Taptaze umut çiçekleri ek gönül bahçene, gerisi gelir elbet bir gün⦠Yenik düşmez karanlığa aydınlık, yumma güneşe gözlerini, acıları gizler karanlık... Bir merdiven daya gökyüzüne, yıldız topla⦠Saçlarını tara pırıl pırıl güneşin⦠Sitem etme düşlerine yağan kara, damla damla erir elbet bir gün⦠Susturma yüreğini, kalkar her boran, her sis her şey unutulur⦠En umutsuz bir anda yağan yağmur, toprakta capcanlı bir umut olur⦠Bir bahar dalının coşkusunu tomur tomur sana da verir elbet bir gün⦠Gözyaşıyla dolup taşmaz deniz, meraklanma⦠Uçurtmasını yitiren çocuğun gözyaşları kurur, üzüntüsü durur... Ararsan; ipinden kurtulmuş serseri bir uçurtmanın özgürlük sevinci seni de bulur, bulur elbet bir gün⦠Yaprak ödünçtür dallarda, önemli olan; umuttan yoksun kalıp gözlerde ışığı söndürmemek, direnci yitirmemek⦠Dikenli de olsa kızıl bir güldür hayat, soldurmadan yaşamak / yaşatmak gerek⦠Yeşile düşman bir bahçıvana kendini sevdirmez çiçek, yaprak yaprak ölür elbet bir gün⦠Yık barikatları, erit prangaları halka halka, zaman defterini kapat⦠Dört mevsimi var, her daim kış olmaz hayat⦠Kızıl gülden derin bir soluk al tekrar merhaba de yaşama... Acıdan ıstıraptan arıtılmış, damla damla sevgiden damıtılmış, yepyeni bir dünya yarat... İnsan; yere çakılı yalnız bir ağaç değildir, tek başına rüzgârı bekleyen⦠Yeni yüzler dene, asla vazgeçme sevmekten... Sünger çek maziye, yak ne varsa kötü gönlünün ocağında⦠Geç karşısına, sevgi kahvesini, dostluk kahvesini yudumla umudun şefkatli kucağında⦠Bırak, saçlarını okşasın rüzgar, apak kar yağsın karanlıklarına⦠Her şafakta, doğan güneşi karşıla, batarken kızıllığını şarap şişelerine doldur, yıllansın⦠Unut sonbaharı, başka baharlar ara, çisil çisil hep yağmur yağsın hayat harmanına, ağaçlar tomurcuklansın⦠Aç yüreğinin kapılarını, sen uçur bir kuş da, özgürce kanat çırpmanın tadına varsın⦠Bahardaki uyanışı, gök kuşağındaki gülüşü, zarafetini gülün, muhteşem hazzını bir bebeğin omzundaki gamzeden öpüşün⦠Lapa lapa yağan karın sesini, köpük köpük aşkı, soluk soluğa, çimler üstündeki sevişmeleri düşün⦠Yaşamak: zor da olsa ne güzel⦠öyle mi ya ölüm, öyle mi ya ölüm? Tahsin Özmen
LOKMAN HEKİMİN SEV DEDİĞİ Bu yürek Seni seveceğini biliyordu herhalde Bu kafa seni kuracağını seziyordu hanidir Bire bin veren buğday Elmadaki mayhoşluk Hukuki beşer Çınçınlı hamam Çizmedeki kedi Sanki elleriyle koymuşlar gibi İkimizden bir işmar Seni sevmemiş olsam , sözlerim yarı yarıya Gözlerim yarım Ellerim çolak hüseyin eli Seni sevmesem , nefes almayı beceremem ki Bugün günlerden ne ? Cumartesi Seni sevdiğim için , Cumartesi elbet Seni sevdiğim için , bak temmuz ayındayız Ayşe onbaşı , pir sultan abdal , büsbütün sevdalıyım sana Bu gemiler nereye gidiyor , seni sevdiğim için Seni sevdiğimden , suyun akası geliyor Bacaların tütesi Nurhayat´ın halleri , seni sevdiğim için güzel İbrahim´in dilleri İnsan seni sevince , tutsaklığa kızar tabi Savaşın adı geçse , cinifrit olur Ereğli´nin kömürünü düşünür , ne kömür o be Raman´ı düşünür , Çukurova´yı düşünür Seni sevdiği için , Haliç´te bir uğultu Marmara´da bir deniz Isparta bahçesinde güller Seni sevdiği için goncalanıyor Seni sevdiğim için , kilim dokuyor Avşar´da Yarın sabahlar , seni sevdiğim için icat edildi Penisilin , halk şiiri , canlı sinema Mapushaneler , yedi düvel , harbi ispanyol nezlesi Sultan Hamid , don civani Ne bilsinler seni sevdiğimi Başaklanmayan yulafa söylemeli Cılk yumurtaya Paslı demire Kulağını bükmeli kurtlu kirazın Hoşnut değilllerse bu gidaşattan Akıl etsinler seni sevdiğimi , Yeşille turuncunun kafa barıştırması , bu sevdadan ötürü Tepemizdeki o göçmez tavan Sulardaki yakamoz , ortancadaki pembe Ben seni sevdim diye Bingöl vilayetinde , kamyondan inince Tığ gibi bir delikanlıya soruyorum Siz nerenin bulutlarısınız böyle ? Biz sizin sevdanızın bulutlarıyız Bir yıldızlı akşamı varsa Ankara´nın 1953 kışları içinde Karnı tok , sırtı pekse hısım akrabanın Konu-komşu , dirlik düzenlik içindeyse Birbirimizi daha çok sevelim diye İnsan seni sevince iş-güç sahibi oluyor Şair oluyor mesela Meyhaneden cayıyor bir akşamüzeri Caysın be güzel Caysın be iyi Tütünü bırakıyor , tütün neyime zarar Keseme zarar , ciğerime zara , sevdama zarar Seni sevince adamın papuçları eskimiyor Beti-benzi yeni çarktan çıkmış gibi Seni sevince insan bilgili saygılı gönlü gani şen Saçları zencefilli Erkencecik evine dönmek istiyor canı Hep seni düşün Hep seni yaşat Hep seni yıka Seni doyur üç öğün Seni bir kanım uyut , sonra uyandır Lokman hekim , seni sev diyor bana Seni sevmeseydim , ilkbaharı kodunsa bul gayrı İstanbul diye bir kent yoktu ki yeryüzünde Umut diye bir şey yoktu ki , seni sevmeseydim Hak , hukuk , bereket diye Eşitlik , kardeşlik , hürriyet diye Yüreğime sağlık ne iyi ettim..! METİN ELOĞLU
ablacım şiir çok güzeldi sevgiyi ne güzel anlatmış sevdiği olmayınca yarım kalıyor insan sevmeden insanlığını hissedemiyor ki... emeğine sağlık
Sevgi çok önemli tabiki selişş...Sevgi olmayınca hayatta hiç bir şeyin anlamı olmuyor,sevgisiz hep yarımız ve sevgiyle tamamlanıyoruz....Ömer Hayyam sevginin önemini şu dörtlükle çok güzel anlatıyor: "Sevgiyle yoğrulmamışsa yüreğin Tekkede , manastırda eremezsin Bir kez gerçekten sevdin mi dünyada Cennetin cehennemin üstündesin" başka söze gerek var mı???????
yok tabii ki abla başka söze ne hacet... bir ömer hayyam dörtlüğü de benden Düşünce göklerinin baş konağı sevgidir sevgi; Gençlik destanının baş yaprağı sevgidir sevgi; Ey sevginin sırlarından habersiz yaşayanlar, Bilin ki tüm varlığın baş kaynağı sevgidir sevgi.