Nietzsche nin hayatı tanımlama şiiri

Konu, 'Eğitim & Öğretim' kısmında ero tarafından paylaşıldı.

  1. ero

    ero Daimi Üye

    Öyle bir hayat yasiyorum ki ,

    Cenneti de gördüm , cehennemi de

    Öyle bir ask yasadim ki, tutkuyu da gördüm , pes etmeyi de.

    Bazilari seyrederken hayati en önden,

    Kendime bir sahne buldum oynadim.

    Öyle bir rol vermisler ki ,

    Okudum okudum anlamadim

    Kendi kendime konustum bazen evimde,

    Hem kizdim hem güldüm halime,

    Sonra dedim ki " söz ver kendine "

    Denizleri seviyorsan , dalgalari da seveceksin ,

    Sevilmek istiyorsan , önce sevmeyi bileceksin ,

    Uçmayi seviyorsan , düsmeyi de bileceksin.

    Korkarak yasiyorsan , yalnizca hayati seyredersin. Öyle bir hayat yasadim ki ,

    son yolculuklari erken tanidim

    Öyle çok degerliymis ki zaman,

    Hep acele etmem bundan,anladim...

    Nietzsche
     
  2. fefe

    fefe Misafir

    Gercekten en güzel siirlerinden biri. Rolünü hakkiyla oynayabilen buyrsun sahneye.
    Güzel paylasim icin tesekürler.
     
  3. Guest

    Guest Misafir

    güzelmiş
     
  4. ero

    ero Daimi Üye

    nietzsche nin bazı sözleri


    1- Babanın gizlediği şey, oğulda açığa çıkar.

    2- Şüphe değil, kesinliktir insanı deli eden.

    3- Neden'i olan, Nasıl'a katlanır.

    4- Uçurumları sevenin ,kanatları olmalı.

    5- Ümit en son kötülüktür. Çünkü işkenceyi uzatır.

    6- Kötü belleğin iyi tarafı, aynı şeylerden bir çok kez, ilk kez gibi yararlanmaktır.

    7- Alev, başka şeyleri aydınlattığı kadar aydınlatmaz kendini. Bilge de böyledir.

    8- İnsan hatasını bir başkasına itiraf ettiğinde unutur onu; ama çoğu kez öteki kişi bunu unutmaz.

    9- Eylem ve vicdan genellikle uyuşmazlar. Eylem, ağaçtan ham meyveleri toplamak isterken, vicdan onları gereğinden çok olgunlaşmaya bırakır, ta ki yere dökülüp ezilinceye kadar.

    10- Ruh arayanda, hiç ruh yoktur.

    11- Gür ırmaklar kendileriyle birlikte bir çok çakıl ve çalı çırpıyı da sürükler; güçlü ruhlar da bir çok aptal ve mankafayı.

    12- Uygarlık tarafından yokedilme tehlikesiyle karşı karşıya olan bir uygarlık çağını yaşıyoruz.

    13- Acıların bölüşülmesi değil, sevinçlerin bölüşülmesidir dostluğu yaratan.

    14- Küçücük bağışlarla büyük mutluluklar kazanmak büyüklüğün bir ayrıcalığıdır.

    15- Bir kez yürünmüş bir yola düşenlerin sayısı çoktur, hedefe ulaşan az.

    16- Bir derin kuyuya benzer yalnız. Taş atmak kolaydır içine: ama bu taş dibe inecek olursa, deyin bana, kim çıkarabilir?

    17- Kişioğlu da ağaca benzer, ne denli yükseğe ve ışığa çıkmak isterse, o denli kök salar yere, aşağılara, karanlığa, deliliğe, kötülüğe.

    18- Kendi omuzuna tırman. Başka nasıl yükselebilirsin ki!

    19- Bir insana yapilacak en kötü şey onu utandırmaktır.

    20- Müzik temelde bizde belli bir oranda güç kazanan yaşam duygusunun özünde gizli olan acıyı anlatır; müziğin verdiği heyecanın yapısındada bu acıdan uzaklaşıp onu uzaktan izleme düşüncesi vardır.

    21- Kendinden hiç söz etmemek çok soylu bir ikiyüzlülüktür.

    22- Bu da dahil tüm genellemeler yanlıştır.
     
  5. seyduna_34

    seyduna_34 Daimi Üye

    sozlerıde sıırıde cok guzeldı teskekurler erhan...


    Ümit en son kötülüktür. Çünkü işkenceyi uzatır.
     
  6. sanem_62

    sanem_62 Daimi Üye

    [​IMG]“Tanrı Öldü ve İnsan Özgür.” ( Frederich Nietzsche)

    - “Tanrı Öldü ve İnsan Özgür.” ( Frederich Nietzsche)

    Nietzsche’nin kâhince bir sözü vardır: “Tanrı öldü ve insan özgür.” Onun bu konuda çok muazzam bir kavrayışı vardı. Onun bu beyanatının derinliğini çok az insan anlamıştır. Bu, insan bilincinde bir kilometre taşıdır.

    Eğer bir Tanrı varsa insan asla özgür olamaz; bu olasılık dışıdır. Tanrı ve insanın özgürlüğü birlikte var olamaz çünkü Tanrı’nın anlamı, onun yaratıcı olması demektir; o zaman bizler kuklalara indirgeniriz. Ve şayet o bizi yarattıysa, istediği an bizi yok edebilir. O bizi yarattığında bize hiçbir şey sormadı; bizi yok etmek istediğinde de bize sormak zorunda değil. Yaratmak ya da yok etmek tamamen onun arzusuna kalmıştır. Nasıl özgür olabilirsin? Olmak için dahi özgür değilsin. Ne doğumun senin özgürlüğündür, ne de ölümün senin özgürlüğündür ve bu iki köleliğin arasında hayatının bir özgürlük olabileceğini mi düşünüyorsun?

    İnsanın özgürlüğü kurtarılacaksa Tanrı ölmek zorundadır.

    Seçenek açıktır; boyun eğmek söz konusu değildir. Tanrı ile birlikte insan bir köle olarak kalacaktır ve özgürlük sadece boş bir sözcük olarak kalacaktır. Sadece Tanrı’nın olmadığı özgürlük anlam kazanmaya başlar.

    Fakat Friedrich Nietzsche’nin ifadesi sadece yarısıdır; hiç kimse onu tamamlamaya çalışmadı. O tam gibi görünür ancak, görünümler her zaman hakiki değildir. Dünyada Tanrı’sı olmayan dinler vardır — ki bu dinlerde dahi insan özgür değildir. Friedrich Nietzsche Budizm’in, Jainizm’in, Taoizm’in — tüm dinlerin en derin olanlarının — farkında değildi. Bu üç din için Tanrı yoktur.

    Lao Tzu, Mahavira ve Gautam Buda aynı nedenden Tanrı’yı reddetmiştir çünkü Tanrı ile birlikte insanın sadece bir kukla olduğunu görebilmişlerdir. O zaman aydınlanma için tüm çabalar anlamsız olur; sen özgür değilsin, nasıl aydınlanabilirsin? Ve her şeye gücü yeten, tüm güce sahip birisi var; senin aydınlanmanı senden alabilir. O her şeyi yok edebilir!

    Ancak, Nietzsche tanrısız dinler olduğunun farkında değil. Binlerce yıldır Tanrı’nın varlığının insan özgürlüğünün önündeki en büyük engel olduğunu anlamış insanlar vardır; onlar Tanrı’yı ortadan kaldırmıştır. Fakat insan hâlâ özgür değildir.

    Benim senin anlaman için yol göstermeye çalıştığım şey, sadece Tanrı’yı öldürerek insanı özgür kılamayacağındır. Bir şeyi daha öldürmek zorunda kalacaksın ve bu da dindir.

    Bu nedenle dinin de ölmesi gerektiğini söyledim; o, Tanrı’yı izlemeli. Ve biz senin üzerinde senden daha güçlü hiç kimsenin olmadığı ve farklı türden kafesler — Hıristiyan, Müslüman, Hindu, Budist — güzel kafesler yaratacak organize dinin olmadığı dinsiz ve Tanrısız bir dindarlık yaratmak zorundayız.

    Tanrı ve dinin birlikte ölmesi ile otomatik olarak bir şey daha ölür ve bu da din adamlığı, liderlik, farklı çeşitlerdeki dinî liderliktir. Artık onun bir işlevi yoktur. Onun bir papa ya da bir shankaracharya ya da bir ayetullah olabileceği organize bir din yoktur. Onun temsil edebileceği bir Tanrı yoktur; onun işlevi bitmiştir.

    Buda, Mahavira, Lao Tzu, Tanrı olmadan bile din kalırsa, din adamının insanı köleliğin içinde tutmayı başarabileceğini bilmeden, farkında olmadan Friedrich Nietzsche ile aynı şekilde Tanrı’yı bırakmışlardır. Ve o, insanı köle olarak tutmuştur.

    O nedenle Friedrich Nietzsche’nin kavrayışını tamamlamak için din ölmek zorundadır. Eğer Tanrı yoksa organize bir dinin olmasının anlamı yoktur. Kim için organize din var olsun ki? Kiliseler, tapınaklar, camiler, sinagoglar yok olmak zorundadır. Ve bununla birlikte hahamlar ve piskoposlar ve her çeşidinden dinî lider basitçe işsiz kalır, gereksiz hale gelir. Ancak, muazzam bir devrim gerçekleşir; insan tamamen özgür olur.

    Bu özgürlüğün ifade ettiği şeyler hakkında konuşmadan önce Friedrich Nietzsche’nin kavrayışı gerçekleşseydi, o zaman insanoğlu için nasıl bir özgürlük olacağını anlamak durumundasın. Tanrı öldü, insan özgür ... ne için özgür? Onun özgürlüğü tıpkı diğer hayvanlarınki gibi olacaktır.

    Ona özgürlük demek doğru değildir; o tutkudur. O özgürlük değildir, çünkü o hiç sorumluluk, hiç bilinç taşımaz. O, insanın kendisini yukarı doğru yükseltmesine, esaretinde olduğundan daha yüksek bir şey olmasına yardım etmeyecek. Özgürlük seni köleliğinin içinde olduğun yerden daha yükseğe çekmiyorsa anlamsızdır. Özgürlüğünün, seni köleliğinden daha aşağıya çekmesi mümkündür çünkü köleliğin belli bir disiplini vardı, onun belirli bir ahlakı vardı, onun belirli prensipleri vardı. Onun, arkanı kollayan, cezalandırılmaktan ve cehennemden korkutan, ödüller ve cennet için seni açgözlü kılan ve seni, özgürlüğü olan ama bu özgürlüğün onları daha yüksek bir varlık yapmadığı vahşi hayvanlardan biraz daha yüksekte tutan belirli bir organize dini vardı. Senin takdir edebileceğin herhangi bir niteliği o vermemiştir.

    Nietzsche sadece özgürlük vermenin yeterli olmadığına ilişkin hiçbir fikre sahip değildi; o sadece yetersiz değil, tehlikelidir. O insanı hayvanlığa indirgeyebilir. Özgürlük adına daha yüksek bilinç hallerine doğru giden yolunu kaybedebilir.

    Ben Tanrı öldü, organize bir varlık olarak din öldü dediğimde; o zaman insan kendisi olmak için özgürdür. İlk defa o, en derindeki varlığını hiçbir engel olmadan keşfetmek için özgürdür. O kendi varlığının derinliklerine dalmak için, bilincinin yüksekliklerine ulaşmak için özgürdür. Onu engelleyecek hiç kimse yoktur; onun özgürlüğü tamdır. Ancak, bu özgürlük sadece — Tanrı’nın mevcudiyetinin kalkması ile, dinin mevcudiyetinin kalkması ile, din adamlığının ve dinî liderliğin mevcudiyetinin kalkması ile — mümkün olur. Böyle olursa benim dindarlık niteliği dediğim bir şeyi koruyabiliriz, bu sayede sadece dindarlık canlı kalır. Ve dindarlık insan özgürlüğü ile mükemmel bir şekilde uyumludur; o, insan gelişimini güçlendirir.

    “Dindarlık” diyerek ben insanın olduğu hali ile yeterli olmadığını ifade ediyorum. O daha fazla olabilir, o çok daha fazlası olabilir. O ne olursa olsun bir tohumdur. O içinde nasıl bir potansiyel taşıdığını bilmez.

    Dindarlık basitçe, gelişmek için bir meydan okumadır; o, tohumun kendini ifade etmesinin zirvesine ulaşması, binlerce çiçeğe dönüşmesi ve içinde saklı olan mis kokuları serbest bırakması için bir meydan okumadır. Bu mis kokuya ben dindarlık diyorum. Onun senin sözde dinlerinle hiçbir alakası yoktur, onun Tanrı ile hiçbir alakası yoktur, onun din adamlığıyla hiçbir alakası yoktur. Onun seninle ve senin gelişme potansiyelinle bir alakası vardır

    SaygıLar...
     
  7. sanem_62

    sanem_62 Daimi Üye

    üste yer alan paylaşımımın ( alıntı ) olduğunu izah ederim ...

    bu arada bende okudum özellikle böyle buyurdu zerdüşt kitabı halen rafımda ve sıkıldıkça okuyorum her okuyuşumda ayrı anlamlar çıkarıyorum ...
     
  8. ero

    ero Daimi Üye

    nietzsche anlaşılması zor bir felsefeci. ama o zoru anlamaya çalıştıkça, derinlerden gelen basitliğin, hayatı manayı ne denli zorlaştırdığını analmaya başlıyoruz.
     

Sayfayı Paylaş