Bir Taksi Yolculuğu...

Konu, 'Genel Bölüm' kısmında seyduna_34 tarafından paylaşıldı.

  1. seyduna_34

    seyduna_34 Daimi Üye

    Bir Taksi Yolculuğu...

    Yirmi yıl once gecimimi taksicilik yaparak
    kazanıyordum. Bir
    keresinde,
    saat sabaha karşı 02.30'da bir yolcu al acaktım;
    adrese
    vardığımda,
    giriş
    katındaki bir pencerede gorulen tek ışığın dışında
    butun bina
    kapkaranlıktı.
    Bu şartlar altında, coğu taksi şoforu bir iki sefer
    korna
    calar, bir
    dakika
    bekler, sonra ceker giderdi.

    Fakat ben, taşıma aracı olarak yalnızca taksiye
    bağlı pek cok
    fakir
    insanla
    karşılaşmıştım. Eğer etrafta tehlike kokusu yoksa,
    her zaman
    kapıya
    giderdim. Bu yolcu belki de benim yardımıma ihtiyac
    duyacak
    biridir,
    diye
    duşunurdum kendi kendime.

    Onun icin kapıya gittim ve caldım, "Bir dakika",
    diye yanıt
    verdi zayıf,

    yaşlıca bir ses. Yerde birşeyin surukleyerek
    cekildiğini
    duyabiliyordum.

    Uzun bir aradan sonra, kapı acıldı. Onumde 80'li
    yaşlarında,
    ufak tefek
    bir
    hanım duruyordu. Sanki 1940'ların filmlerinden
    cıkmışcasına,
    emprime bir

    elbise giymişti ve başına da on tarafına tul
    tutturulmuş
    yuvarlak bir
    şapka
    takmıştı.

    Yanında kucuk, plastikten bir valiz vardı. Daire
    sanki icinde
    yıllardır
    hic
    yaşanmamış gibi bir gorunume sahipti. Butun eşyalar

    carşaflarla
    ortuluydu.
    Duvarlarda saat, sus eşyası ya da tezgahın uzerinde
    kap-kacak
    yoktu.
    Koşede,ici fotoğraf ve cam bardaklarla doldurulmuş
    bir karton
    kutu
    duruyordu.

    Cantamı arabaya kadar taşır mıydınız?" dedi. Valizi
    arabaya
    goturdum,
    sonra
    kadına yardım etmek uzere dondum. Koluma girdi ve
    yavaşca
    arabaya
    yuruduk.
    Nezaketimden oturu teşekkur edip duruyordu. "Bir
    şey değil",
    dedim ona.
    "Ben yalnızca anneme nasıl davranılmasını
    istiyorsam
    yolcularıma o
    şekilde
    davranmaya gayret ediyorum."

    "Ah, ne kadar iyi bir cocuksun sen," dedi. Arabaya
    bindiğimizde,
    bana
    adresi verdi, sonra, "Şehrin icinden gitmemiz
    mumkun mu?" diye
    sordu.

    Orası kestirme değil," diye cevap verdim
    hemen.*"Benim icin fark
    etmez,"

    dedi. "Acelem yok. Gucsuzler yurduna gidiyorum."

    Dikiz aynasından baktım. Gozleri parlıyordu.
    "Ailemden kimse
    kalmadı,"
    diye
    sozunu surdurdu. "Doktor cok fazla zamanım
    kalmadığını
    soyluyor."
    Yavaşca uzanıp taksimetreyi kapattım.
    "Hangi yoldan gitmemi arzu edersiniz?" diye sordum.

    Ondan sonraki iki saat boyunca şehirde dolaştık.
    Bana bir
    zamanlar,
    asansor
    işletmeni olarak calıştığı binayı gosterdi. Yeni
    evlendiklerinde
    kocasıyla
    birlikte oturdukları mahallede gezindik. Arabayı,
    genc
    kızlığında dansa
    gittiği bir zamanlar balo salonu olan mobilya
    ambarının onunde
    durdurmamı
    istedi.

    Arada bir belirli bir binanın veya bir koşenin
    onunden
    gecerken
    yavaşlamamı
    rica edip, gozlerini karanlığa icine dikerek, hic
    bir şey
    soylemeden
    oylece
    oturup baktı.

    Guneşin ilk ışıkları ufukta belirmeye başlamıştı
    ki,
    birden "
    Yoruldum.Gidelim artık," dedi.

    Sessizlik icinde bana vermiş olduğu adrese gittik.
    Sutunlu
    girişi olan
    alcak bir binaydı, hastaların iyileşmek icin
    gittiği sağlık
    evlerine
    benziyordu.

    Araba durur durmaz, iki hademe cıkarak yanımıza
    geldi. Merak ve
    dikkatle

    kadının her hareketini izliyorlardı. Onu bekliyor
    olmalıydılar.
    Bagajı
    acarak kucuk valizini kapıya goturdum. Kadın
    tekerlikli
    iskemleye
    oturtulmuştu bile.

    "Borcum ne kadar?" diye sordu, cantasına uzanarak.
    "Borcunuz yok," dedim.
    "Geciminizi sağlamanız gerek," diye cevap verdi.
    "Başka yolcular var," dedim. Neredeyse hic
    duşunmeden eğildim
    ve onu
    kucakladım. Bana sımsıkı sarıldı.
    "Yaşlı bir kadına kucuk bir mutluluk yaşattınız,"
    dedi.
    "Teşekkur
    ederim."

    Elini sıktım, sonra loş sabah ışıklarının icine
    yurudum.
    Arkamda bir
    kapı
    kapandı. Bir hayatın kapanış sesiydi bu.
    * *
    O vardiyamda artık hic muşteri almadım. Amacsızca,
    duşuncelerimde
    kaybolmuş
    dolaştım. Gunun geri kalan kısmında hemen hic
    konuşamadım.
    Ya o
    kadıncağız
    ofkeli bir şofore ya da vardiyasını bitirmek icin
    acele eden
    bir şofore
    rast gelseydi? Ya ben yolculuğu reddetseydim veya
    bir kere korna
    calıp
    sonra da cekip gitseydim?

    Şoyle bir yeniden gozden gecirdiğimde, aklıma
    hayatımda
    bundan daha
    onemli
    yaptığım bir şey gelmedi.

    Hayatımızın onemli anların etrafında geliştiğini
    duşunmeye
    şartlanmışızdır.
    Fakat onemli anlar bizi genellikle habersiz yakalar
    ,
    başkalarının
    onemsiz
    sayabileceği bir bicimde guzelce paketlenmiş
    olarak.

    ***

    "İNSANLAR NE YAPTIĞINIZI VEYA NE SOYLEDİĞİNİZİ TAM
    OLARAK
    HATIRLAMAYABİLİRLER, FAKAT KENDİLERİNİ NASIL
    HİSSETTİRDİĞİNİZİ DAİMA
    HATIRLARLAR."
     
  2. teknisyen

    teknisyen Aktif Üye

    emeğine sağlık güzel ama bir o kadar da acı bir yaşanmışlık
     
  3. gülüş

    gülüş Daimi Üye

    teşekkürler paylaşım için
     
  4. N-u-r-a-y

    N-u-r-a-y Daimi Üye

    ÇhoOok qüzeLDİ t$kLerr... Ansız YakLar Bizii Her$ey :smile:
     
  5. dertli

    dertli Daimi Üye

    teşekkürler can çok güzel ve ders vericiydi
     

Sayfayı Paylaş