Bir nazarda kalmayalım, dosta gidelim gönül, Hasret ile ölmeyelim, gel dosta gidelim gönül. Gel gidelim can durmadan, suret terkini urmadan, Araya düşman girmeden, gel dosta gidelim gönül. Bu dünyaya kanmayalım, fanidir aldanmayalım, Bir iken ayrılmayalım, gel dosta gidelim gönül. Kılavuz ol gel sen bana, yönelelim dosttan yana, Bakmayalım önden sona, gel dosta gidelim gönül. Gerçek erlere varalım, Hakk?ın haberin soralım, Yunus Emre?yi analım, gel dosta gidelim gönül. Acı. günbegün, aybeay, yılbeyıl büyüdü. Ah dağlar, karlı dağlar, her çileye direnen suskun dağlar?. Suskundur ama, her acıya da direnir. Acılar da büyür büyür de hasret olur. Yokluğa hasret başlamışken, ayrılığın hasreti kapsar yüreğini... Yüreğin sesi de işitilmez ki. İşitilseydi Mevlana olur sonsuzluğa haykırırdı; ?Dinle, ney nasıl feryat ediyor; ayrılıkları nasıl anlatıyor. Diyor ki: Beni kamışlıktan kestiklerinden beri feryadımla erkekte ağlayıp inlemiştir, kadın da.? Adı konulmamış hasret ne idi? Neyin feryadı, neyin hüznü? Feryat, yüreğinin derinliklerine, aslına? Sonsuzluğa? ?Vücut güzellikle övünür, nazlanır durur. Çünkü ruh, kuvvetini, kolunu kanadını gizlemiştir. Vücuda der ki: ?Ey süprüntülük! Sen kim oluyorsun ki? Bir iki gün benim ışığımla yaşadın; Nazın işven dünyaya sığmıyor? Hele dur, bekle, ben senden çıkayım da gör.? (Mesnevi) Gönülde, rahmanda, şeytanda var?Yüreği Rahmanla dolu gül yüzlü Sultanım! Sonsuzluğun noktası İmam Ali?m! Haykırır insan olmasını beceremeyenlere: ?Ey gaflete düşenler! Ey kendini tanımazlar! İçinizde ki Hakkın sesini duysanıza... Sanki hayvanlarsınız, çoban sizi hastalıklarla dolu bir otlağa sürüyor; Dertlerle dolu bir sulağa baydırıyor. Hayvanlar da otlatılıp semirtildikçe, başlarına neler geleceğini bilmezler de kendilerine lütfediyorlar, ihsanda bulunuyorlar sanırlar. Günlerini, yalnız o gün bilirler; işlerini, yalnız otlayıp sulanmak zannediyorlar.? (Hz. Ali, Nehc?ül Belaga s.69) Ah gönlümde ki hasret, hasretime uçsam, uçsam da dizine otursam, ruhunu ruhuma versem, dinlesem? Dinlesem de insan olsam, çıksam seyran eylesem. Feryadına kulak versem, duana katılsam ya Ali... ?Ey yüceltilecek şeyleri yücelten, yayılacak şeyleri yayan, bizleri var eden! Ruh veren Rahman ve Rahim olan Allah! En yüce rahmetinle bizlere rahmet et; bereketlerinden bereket ver? Ey hakkı hak edip yayan, ortaya koyan Allah?ım! Yüce Peygamberinin ışığıyla gönlümüzü aydınlat. O?nun gönlünde gizlediğin, sakladığın bilgilerden bilgilenmemizi sağla. Karanlık günlerimiz de tanığın olacak Resulu?nun Ehl-i Beyt?i aşkına manevi gölgende yer ver bizlere. Eksikliklerimizin sorulacağı günde sevdiklerinin hakkı hürmetine yüce sevgini esirgeme. Onu elçi olarak gönderdiğine karşılık tanıklığını kabul et ve o tanıklığın hürmetine bizlere şefaat kıl.. Allah?ım! Resul-u Ekrem?in manevi gölgesinde sevdiklerimizle birlikte sığınıp, kurtuluşa erenlerden eyle. İhsanından olasıya hayırlar üstüne hayırlar ihsan et. Ehl-i Beyt?i Ali Aba?ya kurdurduğun yapıya bizleri de dahil eyle. Katında amel derecemizi yücelt. İkrarımız adaletine uygun olsun. Gerçeğimiz batıldan ayrı olsun. Allah?ım, güzel yaşayış, nimetler elde ediş yurdunda, dilenen zevklere, istenen lezzetlere nail olarak, tam ve gerçek olan ikrarına nail ve bizleri Ehl-i Beyt?inin katarına dahil olmamızı nasip eyle... Allah?ım imam olarak gönderdiğin şahımız imam Ali?nin dualarında ki sırra nail eyle. Kahrının ve azabının karşısında bizleri de dostlarına ve sevdiklerine dahil eyle. Yaratılış sırrına ererek yüce katına gelmemizi ve sevdiklerine nail olmamızı yüce kereminle lütfeyle. Yakarışlarımız sanadır, kabul eyle. ? Ah gönlüm, ne de büyük hasretin varmış. Ne büyük sevdaymış bu. Dil yetmiyor ki gönlün hasretini dile getirebilsin. Bülbül onun için mi hep figan etmiş, gül niye bu sırra nail olamamış! Bülbül aşıktır güle / Gül naz eder bülbüle.. Bu naz sevdiğine midir? Bu naz hasretine midir? Gönlüm çok açılıp şad olma. Bırak sözü işin ehline; Konuşan dilim lal oldu Ali?yi sevdim seveli Gönül bahçem gülle doldu Ali?yi sevdim seveli Ağlarım ağlamak değil Gülerim hiç belli değil Her derdime oldun nail Ali?yi sevdim seveli Garip Mikail?im ne ki Bir şey mi oldum ben sanki Bir insan olurum belki Ali?yi sevdim seveli İnsan olanların kervanı nereye gider? Sevgiliye, aşka gider. O aşk, Ali aşkıdır. O aşk, sonsuzdur. O aşk nehirdir, bitmez, tükenmez. Berrak mı berraktır, içen kanar, içen susamışlığını giderir. Susayan suyu ararmış, aranana da; Kâh aşığa deyiş, kâh ney?e ağıt, kâh gönüle sevda olur. Kâh susuzluk olur, feryat ettirir; Su?.Su?Su? Ararsın?Ararsın? Sonunda da kendini bulur, kendini görür, yüreğinin derinliklerinde su feryatlarını duyarsın. O?nun yiğit babasına hasretini duyurmak için, Pir Sultan olur alırsın sazı eline; Kuş olup güvercin donuna giren Uyan dağlar uyan Ali geliyor Mücüzatın cümle aleme bildiren Uyan dağlar uyan Ali geliyor. Karataş konukluğa konduran Rahmeti ile şu alemi döndüren On iki kurbanı bir kazana dolduran Uyan dağlar uyan Ali geliyor. ???. Horasandan kalkıp uruma inen Cümle erenlerin nurundan kanan Darı çeç üstünde namazın kılan Uyan dağlar uyan Ali geliyor.. İmam Ali ölür mü! Ölseydi yüzyıllardır umut olur muydu! Gel artık, denilir miydi? Ölümü kendisine soralım: ?Bilin ki bizden olup da ölen, ölü değildir, diridir; ölmez. Bizden olup da çürüyüp giden çürümez. Bilmediğiniz sözü söylemeyin; çünkü gerçeğin çoğu, inkar ettiğiniz şeylerdedir. Aleyhine kesin bir deliliniz olmayan kişiyi mazur tutun; o kişide benim. Sizin içinizde, sizin aranızda iki değer biçilmez şeyin büyüğüyle amel etmedim mi ben; iki değer biçilmez şeyin küçüğünü aranızda bırakmadım mı ben? İçinizde iman bayrağı diktim; helal ve haram sınırlarını size öğrettim; adaletimle kötülüklerden kurtuluş elbisesini size giydirdim; sözlerimle, hareketlerimle hayrı, gerçeği buyuruş yaygısını size yaydım; en güzel huyları bizzat size gösterdim. Gözün, gözünü sezemediği, düşüncenin, künhüne eremediği reylere uymayın onlarla amel etmeyin.? (Nehc?ül Belaga s.66). Diyordu Pir Sultan?ın sonsuz aşkı olan İmamımız. Yüce peygamberin yüce soyu için de; ?O?nun soyu sırrına sahiptir. O?nun buyruğu onlardan öğrenilir. Bilgisinin heybesidir onlar; kitaplarının konduğu, korunduğu yerdir onlar; dinin dağlarıdır onlar; dinin beli bükülürse onlarla doğrulur; eli ayağı titrerse onlarla dincelir, dertten kurtulur.? (a.g.e.) Derdimin dermanı sensin La Feta İlla Ali Ömrümün mimarı sensin La Feta İlla Ali Çün Beşerden geldi doğdu Bu Virani anadan Döndüren devranı sensin La Feta İlla Ali. Ah? O?nun soyu... Maşukuna canlarını seve seve veren yüce soyu. Yüce yaratıcıya kavuşmanın ve bilmenin yüceliklerini ne güzel de tanımlıyor: ?Dinin evveli O?nu tanımaktır. Tanıyışın kemali O?nu tasdik etmektir. Tasdik edişin kemali, O?nu bir bilmektir. Bir bilişin kemali, O?na karşı özdoğruluğuna ermektir. Öz doğruluğunun kemali O?nu noksan sıfatlardan tenzih etmektir. Çünkü bilmek gerektir ki ne sıfat söylenirse söylensin, o sıfatla vasfedilemez; her sıfat, vasfedilenden gayridir, onunla bilinemez. O?nu vasfetmeye kalkışan, O?nu bir başkasına eşit etmiş sayılır. Başkasını ona eşit sayan, ikiliğe düşmüş olur. İkiliğe düşen, tecezzisine kail olur. Tecezzisine kail olan, O?nu tanımamış olur. O?nu tanımayan, O?na cihet isnat eder, O?na işaret eyler. O?na işaret eden, O?nu sınırlar. Sınırlayan sayıya sokar. Nerede diyen, O?nu bir yerde sanır, O?na mekan isnat eder; bir yerde diyense, başka yeri ondan hali sanır.? (Nehc?ül Belaga s.24-25). Gel, deli gönül, çok açılıp şad olma. Dön kendine, tanı kendini, hasrette sende, derman da?Tanıdın bildin mi imam Ali?yi? Ali bende, ben Ali?deyim... Bu kabul edilmiş bir manadır ki gönüle bir sevgili gerek Bu da karlaşmış bir fetvadır ki yola bir kılavuz gerek? Kılavuzu olanın derdi mi olur! Sevgilisini bulan neyi arar ki? Maksadı olmayan, mâbudunu bulur mu? Bilgisizlik çölünde yok olup gider. Ameli olmayan alim, yolda uyumuş kişiye benzer.. Ameli olmayan cahil ise, yoldan başka yerde uyuyup kalmış kişiye benzer, uyanınca şaşırır kalır. ?Ey gönül, bu yolu dedi-kodu karşılığı vermezler sana, Vuslatını, yokluk kapısından başka bir yerde vermezler sana Kuşların uçtuğu havada. Şunu bil ki; Sen kolunu kanadını bırakmadıkça kol kanat vermezler sana.? (Barak baba) Hava ve hevesin tehlikeli yolları çetindir. Aradığım şeye döndüm. Gönül tahtımın sultanını buldum. ?Aşkın canımla karılıp birleşince, Ne cehennem bilirim, ne cennet.? Varlık birliğine ulaşan, oluş derecesine eren de kulluk mu kalır? Bu bir cezbe alemidir. Canı, canan da birleşen neyi arar ki! ?Cennette yahniyle helva ümidi olmasaydı, Bu bir avuç taklitçinin belleri, rükuda bu çeşit eğilmezdi.?
?Ey gönül, bu yolu dedi-kodu karşılığı vermezler sana, Vuslatını, yokluk kapısından başka bir yerde vermezler sana Kuşların uçtuğu havada. Şunu bil ki; Sen kolunu kanadını bırakmadıkça kol kanat vermezler sana.? (Barak baba) Ne güzel söylemiş üstad. Emeğine sağlık. Paylaştığın için teşekkürler...
Şunu bil ki; Sen kolunu kanadını bırakmadıkça kol kanat vermezler sana.. emegıne saglık bıtanem..anlam ıceren paylaşım için kocaman tesekkur..