Degerli canlar.. "....Semâ kelime olarak “işetmek ve dinlemek” mânâlarına gelmektedir. Güzel sesle ve musikî refakatinde coşmak mânâsında da kullanılır. Tasavvufta Semâ bir vasıtadır. Semâdan gaye ise, ondan meşru olarak faydalanmak ve bu vesile ile insanlara Hakkın kelâmını dinletmektir... Mevlana'nın dediği gibi.... "... Ol Semâ Hakk âşıklarının gıdasıdır, onda Canan ile (hakikî dost ile) buluşup kavuşmanın lâtif bir hayali bulunur. Ve semâ manevî hal sahibi olan gönüller için bir döşek gibidir..." Bu manada Alevi-bektaşi Ayin-i cemlerinde Semah, İbadetin bir parçasıdır...Semah; Kişinin Hakk-Muhammed-Ali aşkıyla kendisinden geçmesini, çoşmasını ifade eder.... Semah bu manada bir yüceliştir... Allah'a yöneliştir...Adeta kanat çırparak Hakk'a doğru yönelişin manevi bir yolculuktur... Semah bir dans veya folklorik bir gösteri değildir...Aksine kaynağını Kur'an-ı Kerim'den alan bir ibadettir... İsmişah! Bismişah Allah Allah... Hakk, Dost, Zahir, Batın, Hazır, Gaib. Sırr-ül Sır Erenlerinin Gülcemallerine aşk... Ber-Cemal-i Muhammed, Kemal-i İmam Hasan, İmam Hüseyin, Ali ra Bülende salavat... Allahümme salli ala seyyidina Muhammed-in ve ala Ali Muhammed... "And olsun o saf bağlayıp dizilenlere, O Kanatlarını açıp topla***** uçanlara, O haykırarak zikir okuyanlara..." (SAFFAT SURESİ: 1-2-3) Alevi-Bektaşi Ayin-i Cem'inde Semah'a duranlar... Hakk-Muhammed-Ali postu önünde... önce saf bağlayıp, dizilirler.... Destur verilince... Hakk-Muhammed-Ali aşkıyla kanatlarını açıp, topla***** uçarcasına kendilerinden geçip Ol Hakk'ı zikrederler... Bütün Semah'larda kollar açlıp kapanır...ve Böylece Kur'an hükmü yerine gelsin istenir... Şüphesiz Ol Hakk'ı şeksiz gümansız zikredenleriz biz... O'nu yücelten, ve her dem ananlarız biz...Daim salat ve Zikir üzre olanlarız biz... Allah Eyvallah Şeyen İlallah
Bism-i Şah Allah Allah... Hakk, Dost, Zahir, Batın, Hazır, Gaib. Sırr-ül Sır Erenlerinin Gülcemallerine aşk... Ber-Cemal-i Muhammed, Kemal-i İmam Hasan, İmam Hüseyin, Ali ra Bülende salavat... Allahümme salli ala seyyidina Muhammed-in ve ala Ali Muhammed... "....De ki: "Size bir tek öğüt veriyorum: "Allah için ikişer ikişer ve teker teker kalkıp kıyam edin, sonra iyice düşünün.... Arkadaşınız ( Peygamber'miz Muhammed Mustafa )da hiç bir delilik yoktur. O, yalnızca sizi, şiddetli bir azabın öncesinde uyarandır...." (SEBE' SURESİ / 46 ) Alevi-Bektaşi Ayin-i Cem'inde Semah'a kalkanlar... Hakk-Muhammed-Ali postu önünde... ikişer ikişer, teker teker saf bağlayıp, Kıyama dururlar.... Destur verilince... Hakk-Muhammed-Ali aşkıyla kanatlarını açıp, topla***** uçarcasına kendilerinden geçip Ol Hakk'ı zikrederler... şüphesizki buda semah dönenler ne cinnet içinde nede delirmiştir.. hakk aşkına çark-ı pervaz dönerlerler ki düşünmesini bilenlere ibret vardır.. O ibretki tüm 18 bin alemin tasviridir.. en küçük atomdan yıldızlara kadar semah döner... Saffat süresi gereği Tüm semah dönenler, kollar açılıp kapanır...ve Böylece Kur'an hükmü yerine gelsin istenir... Şüphesiz Ol Hakk'ı şeksiz gümansız zikredenleriz biz... O'nu Yücelten, ve her dem ananlarız biz...Daim salat ve Zikir üzre olanlarız biz... Bu semah bize peygamberimiz hz. Muhammed Mustafa'dan ve Ali'el Mürtezadan kalmıştır ki semah dularında bile bu zikredilir.. SEMAH DUASI BİSMİ-ŞAH ALLAH ALLAH Semahlar saf ola, günahlar affola.Çarkı pervazlarınız kabul ola.Yüzünüz ak gönlünüz pak ola. Semahı bize bağış eden Muhammed Mustafa'nın, Aliyyel Mürteza'nın şefaatları üzerinize hazır ve nazır ola. Dil bizden nefes Hünkar Hacı Bektaş'ı Veli'den ola. Hü gerçeğin demine.
SEMAH Kur'an-ı Kerim dışında diğert Kutsal Kitaplarda da yer alır.. Örneğin, 4 kutsal kitaptan biri olan ZEBUR semahı söyle anlatmaktadır 150. Mezmur 1 RAB'be övgüler sunun! Kutsal yerde Tanrı'ya övgüler sunun! Gücünü gösteren göklerde övgüler sunun O'na! 2 Övgüler sunun O'na güçlü işleri için! Övgüler sunun O'na eşsiz büyüklüğüne yaraşır biçimde! 3 Boru çalarak O'na övgüler sunun! Çenkle ve lirle O'na övgüler sunun! 4 Tef ve dansla O'na övgüler sunun! Saz ve Ney ile O'na övgüler sunun! 5 Zillerle O'na övgüler sunun! Çınlayan zillerle O'na övgüler sunun! 6 Bütün canlı varlıklar RAB'be övgüler sunsun! RAB'be övgüler sunun! Yukarda açıkça görüldüğü gibi müzik ve dansla Rabbe övgüler sunun diyor ilahi kitap ve bu ilahi kitap Zebur yine Kuran tarafından onaylanan ve Hak kitabı oldugunu böylece ispatlanan bir kitap olarak, semahı, Müzik aletleri eşliğinde ibadeti Hak gercegi oldugunu gösteriyor bizlere.. saygılar..
Semah'ın Kur'ani Dayanakları Birçok yerde sünnilerin, Şiilerin Alevilerin semahına laf attıklarını, Peygamber Semah mı dönmüştü? Diye hakaret etmelerine tanık olmuşsunuzdur... Bir kısım aymazlar ise Semahı bir oyun folklör sanmaktadır.. Oysa Semah'ı bütün Peygamberler döndüğü gibi, 18 Bin Alemin Hakk'a yönelişidir.. Sözlerimize Kur'an-ı Kerim'in Sad Suresiyle devam edelim: "...17- Isbir ala ma yekulune veskür abdena davude zel eyd innehu evvab 18. İnna sehharnel cibale meahu yüsebbıhne bil aşiyyi vel işrak 19. Vettayra mahşurah küllül lehu evvab .." SAD SURESİ 17-19 "...17-Şimdi sen onların dediklerine sabret de güçlü kulumuz Davud'u an! Çünkü o evvab idi. 18. Biz dağları onun emrine vermiştik, akşam ve işrak vakti onunlar birlikte tesbih ederlerdi. 19. Kuşları da toplu olarak (onun emrine vermiştik ). Hepsi onun için terci yapardı.(ona u***** ahenkle içli zikir ve tesbih ederlerdi).." Kur'an bize Birçok ayetinde Hz.Muhammed’in Hz.Eyyüb’ün,Hz.Süleyman’ın,Hz.Davud’un ‘’Evvab’’ olduklarını bildiriyor.. Peki "evvab" Kelimesi ne demektir? Bu Bağlamda[SIZE="3"] Evvab kelimesi; [COLOR="darkred"][SIZE="3"]Evb [COLOR="DarkGreen"]kökünden gelir...Evb ise; ’dönüşün bir çeşidi, iradeye bağlı olan kısmı demektir. [COLOR="Purple"]Bu kökten gelen Evvab kelimesi ise (1); a)Günahlarından pişman olup çokça dönen ve çokça istiğfar eden. b)Allah’a tefekkürüyle çokça dönen,çokça yönelen c)Allah’ın dışındaki varlıklara yönelirken heva heveslerine uymaktan çokça dönen d)Allah’dan başkasını kabullenmeyen,Allah’ın dışındaki her şeyden,kesinlikle el etek çeken demektir. [COLOR="DarkGreen"]Örneklemelerden de göreceğimiz gibi ‘’evvab’’ kelimesi genel manada ‘’dönmek’’ anlamındadır. Nitekim, Fahruddin Er Razi Tefsir-i Kebirde’’ "Evvab" , Allah’a çok dönen tövbekardır.’’ diyor. [COLOR="DarkRed"]Günümüz Kuran meallerinde,’’yönelmek’’ olarak çevrilişi asıl manasından uzaklaşma sapma göze çarpmaktadır.. Oysa Arapça da ‘’Yönelmek’’ kelimesini ifade etmek için, ‘’Enibü’’ kelimesi kullanılır.Keza,Zumer suresi 54.ayetde ‘’Enibü’’ kelimesi ‘’yönelmek’’ olarak kullanılmıştır. Zümer suresi 54.ayetin Latin alfebeyle Arapça yazılışı şöyledir, "...Ve [COLOR="Red"][SIZE="3"]enibü [COLOR="DarkGreen"]ila Rabbikum ve eslimu lehu min kalbi ey yetiyekumul azabu summe la tunsarün..’’ Türkçe meali ise [COLOR="darkgreen"]’’Size azap gelip çatmadan.Rabbinize [SIZE="3"](Enibü)yönelin [COLOR="darkgreen"]ve O’na teslim olun,yoksa size yardım edilmez’’ [COLOR="DarkRed"]Her iki ayet üzerinde açıkça görüleceği gibi Kur'an yönelmek ve dönmek ifadelerini ayrı kelimelerle ifade etmiştir. Bu bağlamda, Yani Enibü kelimesi yönelmek...Evvab kelimesi ise genel manası itibariyle dönmek anlamını taşır. [COLOR="Blue"]Evvab kelimesinin özüne sadık kaldığımızda,Hz.Muhammed’in Hz.Davud’un,Hz.Süleyman’ın Hz.Eyyüb’ün de Allah aşkı ile döndükleri İslam’ın yüce kitabı Kuran’da açık şekilde belirtilmiştir. [COLOR="Navy"]Sad suresi 17,18,19. ayetlerde Hz.Muhammed efendimize Davud peygamber örnek olarak verilmiş ve kendisinin Allah aşkıyla çokça döndüğü belirtilmiştir. Hatta kuşların da bu semaha eşlik ettikleri belirtilmiştir.Hz.Davud’un ibadet ederken Rebab kullandığını göz önünde bulundurursak semah döndüğü daha net biçimde ortaya çıkacaktır. [COLOR="DarkGreen"]Bu Bağlamda Sad Suresini ( 17-19) yapılan açıklamlar eşliğinde şu şekilde tercüme etmek daha doğru olacaktır. [COLOR="Purple"]"...Onların dediklerine sabret ve güçlerin sahibi kulumuz Davud’u hatırla.Şüphesiz o (Rabbi için)[SIZE="3"]çokça dönendi.. [COLOR="purple"]Gerçekten biz dağlara boyun eğdirdik.Akşam ve sabah onunla tesbih ederlerdi. Kuşlar da onunla birlikte toplu olarak [SIZE="3"]dönücülerdendi..’’ [COLOR="DarkGreen"]Yüce Allah,Hz.Muhammed’e sıkıntılarından kurtulmak için Allah aşkıyla dönmesini buyuruyor.Sıkıntılardan kurtulmanın yolunun dönmek yani semah olduğunu vurguluyor. [COLOR="DarkRed"]Nitekim; Seyyid Nizamoğlunun şu nefesi dertlerden kurtulmak içinde semah dönüldüğünün en güzel örneklerindendir. [COLOR="DarkGreen"][SIZE="3"]‘..Bir dertliyim derdim vardır.Ya ben nice dönmeyeyim..’ [COLOR="Red"]Nitekim Yüce Allah Sad Suresi 30. Ayette, Hz.Süleyman’ın Allah aşkıyla döndüğünü şöyle belirtmektedir: [COLOR="DarkGreen"]".. Ve vehebna li davude süleyman nı'mel abdinnehu [SIZE="3"]evvab.." [COLOR="darkgreen"][SIZE="3"]"..Davud’a Süleyman’a da bahşettik.(O) ne güzel kuldu şüphesiz o, çokça (Semah) dönendi.." [COLOR="DarkRed"]Yine yüce kitabımız Kuran’da Sad suresinin 44.ayetinde Hz.Eyyüb peygamberinde Semah döndüğünü,belirtmekte. [COLOR="DarkGreen"]"...Ve huz biyedike dığsen fadrib bihu ve la tahnes inna vecednahü sabira nı' mel abd innehu [SIZE="3"]evvab [SIZE="3"][COLOR="Navy"]‘’…O ne güzel,ne şerefli bir kuldur ki,daima Allah için döner daima O’na sığınırdı.." [COLOR="DarkGreen"]Görüleceği gibi Kuran’da bir çok peygamberin Allah aşkıyla semah döndükleri belirtilmekte.Yine Sad suresi 49.ayetde semahın tarifi şöyle yapılmata;’ [COLOR="Blue"][SIZE="3"]"...Bu bir zikirdir.Ve muhakkak ki takva sahipleri için sığınakların en güzeli vardır..’ Bakınız aynı surenin 50.ayeti bu zikir ehlinin yerini nasıl tarif etmekte. [COLOR="DarkGreen"][SIZE="3"]"..Kapıları onlara açılmış adn cennetleri vardır..." [COLOR="DarkRed"]Adn cenettinin anlamı ise;Allah’ın zatına ulaşanlar değil bunun çok ötesinde,Allah’ın zatını kalp gözüyle görebilenlerdir.Yani Alevi-İslam inancındaki Fenafillah makamıdır, vahdeti vücudun en son evresi Hakk ile Hak olmadır. Mevlana hazretlerinin buyurduğu gibi ‘O’nun zatına yapışmaktır.’ [COLOR="Blue"]Alevi-İslam inancında,Allah görünmeyen değildir.Allah görünendir fakat Allah’ı sadece kalp gözü açılmış olanlar görür,yani zikir ehli olanlar... Hz.İmam Muhammed Bakır Allah’ın uzak veya görünmeyen olmasını şöyle anlatıyor. [COLOR="DarkGreen"][SIZE="3"]‘’....Ey Cabir,inanmayanlar için Allah uzak ve güçtür.İnananlar içinse yakın ve kolaydır.Çünkü inananlar varlığa inançsızlar ise yokluğa tanıklık ediyorlar. Yokluğa hangi yönden taparsan kabul edilmez ve yoklukta hiçbir ibadet kabul görmez.Yüce Allah’ın buyurduğu gibi ‘Kafirlerin tövbeleri kabul edilmez’Ey Cabir bizim yoklukta yerimiz yoktur ve açıklamasını yaptığımız Allah’dan başkasını görmüyoruz....’’ Hz.İmam Ali ise ‘Görmediğim Allah’a tapmam’ buyurmuştur. [COLOR="DarkRed"]İşte Semah Allah’ı özünde hissedenlerin ibadetidir.Allah’dan başka hiçbir şeyin olmadığını bilenlerin ibadetidir.Birileri her ne kadar ‘Semah İslami ve Kurani değildir’ desede güneş balçıkla sıvanmıyor.Semah döndü diye,Mansurlar,Nesimiler,Pir Sultan Abdallar asıldı. [COLOR="DarkGreen"]Fakat gelin görün ki Bütün evren semah dönüyor.Haydi yobazlar durmayın gücünüz yetiyorsa Kainatı Güneş’i Ay’ı da söndürün! Şu Bir gerçekki Semah Kainatın ortak ibadetidir... Yıldızlardan galaksilerden tutunda en küçük Atomun yapısına kadar semah dönülmektedir... Allah Eyvallah KAYNAKÇA: 1- Tebyünü'l Kur'an,Hakkı Yılmaz cilt 2 syf 417-418 2- Fahruddin Er Razi, Tefsir-i Kebir, 3- Kadir Tuncer, "Semâh Nedir?" erenler forum, makale.[/COLOR][/COLOR][/SIZE][/COLOR][/COLOR][/COLOR][/SIZE][/COLOR][/SIZE][/COLOR][/COLOR][/COLOR][/SIZE][/SIZE][/COLOR][/COLOR][/SIZE][/COLOR][/SIZE][/COLOR][/COLOR][/SIZE][/COLOR][/COLOR][/COLOR][/SIZE][/COLOR][/SIZE][/COLOR][/COLOR][/COLOR][/COLOR][/COLOR][/COLOR][/SIZE][/COLOR][/COLOR][/SIZE][/COLOR][/COLOR][/COLOR][/COLOR][/COLOR][/SIZE][/COLOR][/SIZE]
ASK-I CÃ»Ş İLE VARINCA MEYDANA.. CÜMLE EŞYA SIRRIN AÇARMIŞ ARİFE.. BİR İBADETTİR Kİ 18 BİN ALEM YAPAR. KAFİR-İ MÜNKİR OLAN ERER Mİ BU SIRRA DEDEBABA Tac’ül Arifin Seyyid Ebü’l Vefa’ya dervişlerinden Ebu Gamame sorar: - Ey efendim! Semah konusunda ne buyurursunuz, helal mıdır, yoksa haram mıdır? Hz. Seyyid: - Bu semah, semah edenin durumuna bağlıdır. Semah ateş gibi, gönüllerde odun gibidir. O gönül ki temizdir, güzel kokusu vardır, güzel kokulu ağaçlara benzer. Bu ağaçlar ateşe bırakılınca güzel koku yayarlar. Başka bir gönül de vardır ki, temiz değildir, yaramaz kokusu olan ağaca benzer, bu ağacı da ateşe bıraksalar, fena bir koku yayılır. Semah da bazı kalplere cila verir ve aşkını artırır. Bazı kalplere ise inkar verir, karanlığını artırır. Bazı ağaçlar da vardır ki, güzel ve kötü kokusu yoktur, kokusuzdur. Yakılınca iyi ve kötü kokusu çıkmaz, çabuk yanıp gider. Bazı gönüller de vardır ki, semahtan ne şevk duyar ne de inkar ve karanlık duyar. Kendi aleminin dışına çıkmaz. Bu demektir ki, semah; bazı kimselere mübah (uygun) bazısına mendup (beğenilen) bazısına vacip (yapılması gerekli) bazısına mekruh (istenmeyen) ve bazılarına da tehlikelidir. Her birinin ehli vardır. Sakın ola ki, kimse mertebesini aşmasın, zira tehlikelidir.” diye buyurdu. Yine buyurdu ki: “...Allah-ü Teala’nın arif kulları için hazırladığı bir şerbet vardır. İçince sevinilir, tasalarını atarlar, sarhoş olurlar, vakitleri hoş olur. Vakitleri hoş olunca da gaip olurlar. Gaip olunca hazır Tanrı katında olurlar. Semah, Rableriyle bütünleşmenin, vahdet-i vücut olmanın adıdır. Saffat Suresi 1-2-3-4. ayetler: Yemin olsun o saf bağlayıp dizilenlere, o saflar tutturup sıraya dizilenlere, o kanatlarını açıp topla***** uçanlara, O haykırarak sevk edenlere, o göğüs gererek durduranlara, O Zikir okuyanlara, Ki sizin ilahınız hiç kuşkusuz bir ve tektir... -Semah ibadettir. Aşk halidir. Peki semah aşık olmak için mi dönülür, aşık olan mı semah döner? -"Bütün evren Semah döner, ya ben nice dönmeyeyim" dizelerinden kasıt nedir? Kolları kanat olmuş da can uçuşur canana Ayaklar basmaz olur yükselince meydana Kainatı görürsün çerağların nurunda İnsan varır Tanrı’ya, Tanrı varır insana. Mevlana
Alevi teolojisinde ilk semah Hz. Muhammed'in Miracında Kırklar makamında dönüldü.. Fakat Tasavvuf kaynakları Peygamber'in Miractan sonra Semah döndüğüne kanıt getirir Tarihte ilk semah, tasavvuf kaynaklarına göre Hz.Peygamberimizin mescidinde yapılmıştır. Hz.Peygamber gördüğü zulümlere dayanamamış, Mekke’den Medine’ye hicret etmiştir. Hz.İmam Ali’nin kardeşi Cafer-i Tayyar Hindistan’dadır. Peygamberimize yapılan zulmü duymuş ve gelmiştir, O’nun huzurundadır; “Ya Resulullah! Duydum ki, sana zulüm yapılıyormuş, bir canım var onu da uğruna fedâ etmeye geldim.” der. Peygamberimiz duygulanır. “Benim sevgili Cafer’im! Seni o kadar çok seviyorum ki, anlatmaya kelimeler bulamıyorum.” deyince, Cafer-i Tayyar, “Ya Resulullah’ım bu sözü senden duymayı o kadar çok istiyordum ki” der ve dönmeye başlar. Mescitte Peygamberin manevi evladı Zeyd de vardır ve döner ona; ”Ey Zeyd! Seni de o kadar çok seviyorum ki, erkek evladım olmadığına üzülmüyorum.” Zeyd yerinden fırlar kendinden geçerek o da dönmeye başlar. Hz.İmam Ali içinde “Ya Ali! Sen zaten benim kanım ve canımsın” der ve İmam Ali de dönenlere katılır. Hz.Muhammed duygulanır bu sevinç karşısında gözyaşlarına hakim olamaz. Ve ileride gerçekten uğruna canlarını ve mallarını feda eden bu insanların kendinden geçip dönmesine hüzünlenir, duygulanır... İşte semah, aşk ve vecd halidir. Diğer bir kaynakda gayp alemi olan Kırklar Meclisi’nde de dönülmüş ve yaratanla birleşilmiş ve tesbih edilmiştir. Semah, on iki hizmetten biridir. İbadet halidir. Süslü-püslü giyecekler giyerek yapılan Semah sadece folklorik anlamı olur ki ibadetten dışlanmış olur. Semahımıza ve inancımıza saygısızlık yapmayalım, yaptırmayalım. Semah uçmaktır, benlikten geçmektir. Kırklar Meclisi’nde ki aşk ve cezbe halidir ve semahın adresi de “Kırklar Meclisi’dir....” Kaynak:HABERCEM.com
IMAM ALI VE SEMAH Semah sözcügü, asil Arapca ve anlami ”isitme” veya ”duyma” olan Semâ / Simâ’dan türemistir. Bu sözcükten gelen bir ritüeli, Aleviler disinda, genellikle mistik Islami cevreler (sufi/tasavvuf tarikatlari) tarafindan uygulanmaktadir. Bu tarikatlarin degisik semâ’ tarifleri vardir; kimine göre, müzik esliginde mest olunan bir hala erismek doruguna yükselen kutsal bir hareket (kendi etrafindan dönmek biciminde, veya halka seklinde dönmek gibi), kimi tarikatlar ise, sadece müzik esliginde meditasyonda bulunmak, veya ayakta durarak, ya da oturarak belli hareketler yapmak anlaminda kullanirlar. Tasavvuf’da ilahi bir askin hareketleri olarak görülen semâ’, cogu zaman raks olarak da anilir. Benzer tasavvufi ritüeller arasinda kavvali (Arapca: söylemek, dile getirmek) ismi ile tanilan ritüeller de vardir. Hindistan cevrelerindeki Cisti tarikati, kücük bir org/harmonyum kullanarak müzikli ayinler yapmaktadir. Müslümanlar arasinda, semâ’nin yasak olup olmadigi konusunda da degisik fikirler vardir: cogu insanlar semâ’nin yasak olmadigini, fakat bir ibadet statüsünde de olmadigini görüsündedir. Semah’in ise Kirklar Meclisi’nde Kirklar ile birlikte dönüldügünü geleneksel bir Alevi olan herkes bilir. Semah, 60 bin kelamdandir, batin ile ilgili bir ritüeldir; yani aslinda herkesin bilmeyecegi, ve hatta ehl-i batin olmayan insanlarin önünde bile dönülmeyen, veya bahsedilmeyen bir ritüeldir. Bunu atalarimizdan ve tarihten de biliyoruz; bugün yapildigi gibi, herkesin önünde semah dönülmezdi – semah sadece batin dünyasinin yasatildigi Cem Ayinlerine mahsustu. Cünkü semah’in anlamini ve hakikatini, sadece sirlari bilen kisiler anlar ve sadece sir ehli olanlar görebilir. Semah’in da dahil oldugu bu ilahi sirlar, ta Mirac’ta belirlenip, Oniki Imamlara ulastirilmistir Bundan dolayi 12 imamlarin sirlarinin, ehli olmayan insanlarin topladigi kaynaklarda, fazla yansimadigini da görürüz, ki yansimasini da bekleyemeyiz (yoksa sir olmanin ne anlami kalir?). Semah’in batini bir ritüel olmasi, Alevileri kendi yazili kaynaklarini da gizleme zorunda birakmistir. Cünkü Aleviligin hemen hemen bütün yazili ve sözlü kaynaklari, bu olayin gerceklestigini tasdikler. Sirlari gizli tutabilmek icin, Pirlerin ve Babalarin yeri geldiginde elindeki kitap ve nüshalari yere gömmüslerdir. Aleviligin yazili kaynaklarini ve bu kaynaklarda gecen bilgilerin cogu Aleviler tarafindan tanidik oldugunu varsa*****, bunlari buraya simdilik aktarmiyoruz. Fakat erken dönem proto-Alevi sahsiyetlerin bazilarindan örnek vererek, semah döndüklerine yönelik bir isaret edelim: Haci Bektas-i Veli (1209 - 1271): Haci Bektas-i Veli’nin semah döndügünü, ve semah hakkindaki görüsünü bilmeyen yoktur herhalde. Makâlât isimli eserinde, bu konulara daha derince girmistir, ve semah hakkindaki görüsünü aciklamistir. Kimi insanlar, semah’in adeta Haci Bektas tarafindan insa edildigini iddia ediyor, ki bunun da dogru olmadigini, hemen devam ederek anliyoruz. Haci Bektas’in memleketi olan Horasan, o dönemler bir tasavvuf merkeziydi. Hoca Ahmed Yesevi (1093 - 1166): Yesevi’nin de semah döndügünü Divan-i Hikmet gibi eserinden anliyoruz ve Haci Bektas’tan yaklasik yüz yil once yasamis bir mutasavviftir. Yesevi de tasavvuf diyari olan Horasan yöresinde hayat gecirmistir. Ebu’l Vefâ el-Kâkes (1026 - 1107): Seyyid Ebu’l Vefâ hem Haci Bektas’tan 200 yil once yasamis, hem de 12 imamlarin memleketi, ve takipcilerin de yogun oldugu bir yörede yasamistir (Irak). Kendisi de Imam Zeynel Abidin’in 10. kusak torunudur. Kendisi de bizzat Horasan’a gitmistir, ve ta Horasan’dan sadece Ebu’l Vefâ’ya mürid olabilmek icin gelenler olmustur. Aleviligin yazili kaynaklarindan olmayan kaynaklara basvurmayi daha yararli görüyoruz: Dinsel olmayan tarihsel kaynaklara baktigimiz zaman, semâ’ ritüelleri icin özel yapilmis Semâ-hânelerin 800’lü yillarin ikinci ortasinda, Bagdad sehrinde yaygin ve aktif oldugu bir dönemin varligindan haberliyiz. Bu dönemler Oniki Imamlarin (bazilarinin) hala hayatta olan bir zamana denk düsüyor. Ve ayni dönemlerde bir cok önemli ve taninmis mutasavvifin da yasadigi anlasiliyor (bkz. Hasan-i Basri, Cüneyd-i Bagdadi, Beyazid-i Bistami, Hallac-i Mansur vs.) Haci Bektas’tan da, Yesevi’den de yüzyillar once; 810lu yillarda, Imam Riza Horasan’a variyor. Orada büyük bir etki birakarak, bir cok taraftar buluyor. Maruf-i Kerhi, o dönemlerde, Imam Ali Riza araciligi ile Islam’a gecen ünlü bir Alici ve mutasavviftir. Hem genel olarak tasavvuf cevrelerinde, hem de Alici zümreler tarafindan tanilan ve sevilen bir zat olarak tarihe gecmistir. Ne kadar da ilginctir ki, tasavvuf tarikatlarinin neredeyse tamami, silsile’lerini Imam Ali’ye dayandirmaktadirlar. Müzik esliginde hareket etmenin Muhammed tarafindan bile yasak görülmedigini de asagidaki olay ile anlayalim. ”Habesler [Etiyopyalilar] Peygamber'in huzurunda "Muhammed abdun saleh" [Muhammed salih bir hizmetkârdir] diyerek, bir müzik aletinden (tef) cikardiklari ritimlere oynuyorlardi. Onlari izleyenlerin arasinda bulunan Peygamber, neler oldugunu sordu. Ve cevabi aldiktan sonra, dikkatlice dinleyerek, faaliyetlerini durdurmak icin hic bir sey yapmadi.” Eger müzik ve oyun Muhammed tarafindan kötü görülmüsse, neden Habesleri durdurmadi? Durdurmak bir kenara, Muhammed Habeslileri dikkatlice izleyip dinlemistir. Imam Ali, kardesi Cafer ibn Ebu Talip ve Zeyd ibn Harise ile Muhammed’i ziyaret ettiklerini anlatan Imam Ali’nin söylemlerine bir göz atalim: Ali dedi ki: "...Cafer (ibn Ebu Talip) ve Zeyd (ibn Harise) ile Peygamber'i ziyaret ettim. Peygamber Zeyd'e söyle dedi: "Sen benim azatlimsin" (ente mewlay). Bunun üzerine Zeyd Peygamber'in etrafindan "sekerek" dönmeye basladi. Peygamber sonra Cafer icin söyle dedi: "Sen benim kisiligime ve edebime benziyorsun". Bunun üzerine Cafer de Zeyd'in arkasinda "sekmeye" basladi. Peygamber sonra bana söyle dedi: "Sen bendesin ve ben sendeyim" (ve) bunun üzerine ben de Cafer'in pesinde "sekmeye" basladim..." Burada da anlasiliyor ki, Muhammed’in sözleri üzerine, kendilerinden gecerek, Muhammed’in etrafinda dönmeye baslayanlarin arasinda Imam Ali de bulunmustur. Semahin yasak olmamasi bir yana, yukaridaki olay, Aleviligin yazili kaynaklarindan bagimsiz bir sekilde, Imam Ali’nin bile kendinden gecerek Peygamberin etrafindan hareketli bir sekilde döndügünü gösteriyor. Hatta baska bir önem tasiyan tarafi da, Ali’nin yalniz dönmedigi, fakat 3 kisi pes pese, bir halka seklinde, Peygamber’in etrafindan dönmesidir. Not: yazı alıntıdır, _______________. sitesinde, İmam-ı Ali ve Semah adlı forum konusu, Qizilbash, nicli Can'ın yazından yararlanılmıştır.
Ahmet Yesevi de buyurur ki; “...İnsanda, eğer aşk ve vecd hali yoksa semahta yoktur.” Çünkü, dinin ruhu aşktır. Aşktan yoksun gönüllerin icra ettikleri ibâdet ve erkân bir gösteriden öteye geçemez. Bir Başka Hikmetin'de Hoca Ahmet Yesevi söyle buyurdu: Melekler toplanıp bir gün sohbet kurdu Raks ve semah yapmak için yürüyüp yürüdü Miraç sırasında Hakk Mustafa bunu gördü Şimdi ben de Raks ve Semah edesim gelir Ahmet Yesevi Divan-ı Hikmetinde Semah bahsi 49. Hikmet. "Melekler toplanıp bir gün sohbet kurdu Raks ve sema yapmak için yürüyüp yürüdü Miraç sırasında Hakk Mustafa bunu gördü Şimdi ben de raks ve sema edesim gelir" Ahmet Yesevi'nin Yukardaki değişi Alevi bektaşilerin Hz. Muhammed'in Miraca çıkışı ve Kırklar meydanında semaha girdiğine de kanıttır esasında bu değiş.. Aleviliğin nerden geldiği ve kırklar inancı'ın Horasan kanalıyla Anadoluya taşındığınıda delildir..Ayrıca Yukardaki Hikmet hacı bektaşı veli ve Horasan erenleriyle anadolu Pirleri arasındaki Devamlılığa ve bütünlüğüde kanıttır. Semah'ın Ahmet Yesevi Hikmetlerinde izini sürmeye devam edelim. DİVAN-I HİKMET 88. HİKMET Muhabbetin kadehini içip rakseyleyen Divanelik makamına girdi dostlar. Aç ve tokluk, kâr ve zarar hiç bilmeyen Sarhoş olup raks ve sema yaptı dostlar. Raks ve sema yapanlara dünya haram Çoluk-çocuk, ev-barktan geçti tamam Seher vakti Hakk'a sığınıp ağlar daima Ondan sonra raks ve sema yaptı dostlar. Raks ve sema yapan aşık kendini bilmez Şuursuz yürür dünya malını ele almaz Yüzbin adam "affet" dese mağrur olmaz Dünyayı tepip raks ve sema yaptı dostlar Dünya tepmeden ıaks ve sema yapan cahil Hakk yâdını bir an demeyip, yürür gafil Dervişim der, dünyaya doğru gönlü eğilimli; Dünya için raks ve sema yaptı dostlar Kendinden geçmeyip raks ve sema yapmak hata; Sübhan Melik'im ona kılmaz iman armağan İbadet eylese, günüllerini eylemez safâ; Riyâ eyleyip raks ve sema yaptı dostlar. Vay şöyle cahillerden ümid eylemeyin Feyz ve fetih alırım deyip yürüyüp almayın Nefsi büyük, şeriatı bozuk veli bilmeyin Lanetli şeytan gem vurmadan bindi dostlar Kendinden geçmeden raks eylese, Allah şikayetçi Semasından yer hareketlenip çekince sıkıntı Dua kılayım; göstermesin ona cemal Dinden geçip raks ve sema yaptı dostlar. Divânelik galip gelmeden sema yapar Hakk Mustafa ve çehar-yârdan şikayetçi yürür Baştan ayağa günahları hazır durur Günah dileyip raks ve sema yaptı dostlar. Şibli âşık sema eyledi nurgörüp Mustafa’yı hazır görüp, soru sorup Dünya derdini arkada bırakıp gözünü yumup Öyle kullar raks ve sema yaptı dostlar. Şibli âşık ağlayıp dedi: 'Ey Rasül Tâkatsizim, sema yapsam, ben de melűl..." Resűl dedi: "İnşaallah, eyleye kabul...' Ruhsat dileyip raks ve sema yaptı dostlar. Kul Hoca Ahmed, raks ve sema herkese yok Taklit ile yapsa sema, gire cehenneme Bu rivayet gizli idi, söylesem hepsini Hakkı bulup raks ve sema yaptı dostlar.
10. yüzyılda Irak ve Güney doğuda yaşamış bir Alevi dervişten bahse girelim: Tac’ül Arifin Seyyid Ebü’l Vefa’ya dervişlerinden Ebu Gamame sorar: - Ey Efendim! Semah konusunda ne buyurursunuz, helal mıdır, yoksa haram mıdır? Hz. Seyyid: "...- Bu semah, semah edenin durumuna bağlıdır. Semah ateş gibi, gönüllerde odun gibidir. O gönül ki temizdir, güzel kokusu vardır, güzel kokulu ağaçlara benzer. Bu ağaçlar ateşe bırakılınca güzel koku yayarlar. Başka bir gönül de vardır ki, temiz değildir, yaramaz kokusu olan ağaca benzer, bu ağacı da ateşe bıraksalar, fena bir koku yayılır. Semah da bazı kalplere cila verir ve aşkını artırır. Bazı kalplere ise inkar verir, karanlığını artırır. Bazı ağaçlar da vardır ki, güzel ve kötü kokusu yoktur, kokusuzdur. Yakılınca iyi ve kötü kokusu çıkmaz, çabuk yanıp gider. Bazı gönüller de vardır ki, semahtan ne şevk duyar ne de inkar ve karanlık duyar. Kendi aleminin dışına çıkmaz. Bu demektir ki, semah; bazı kimselere mübah (uygun) bazısına mendup (beğenilen) bazısına vacip (yapılması gerekli) bazısına mekruh (istenmeyen) ve bazılarına da tehlikelidir. Her birinin ehli vardır. Sakın ola ki, kimse mertebesini aşmasın, zira tehlikelidir.” diye buyurdu....""" Hz. Seyid Semah hakkında Yine buyurdu ki: “...Allah-ü Teala’nın arif kulları için hazırladığı bir şerbet vardır. İçince sevinilir, tasalarını atarlar, sarhoş olurlar, vakitleri hoş olur. Vakitleri hoş olunca da gaip olurlar. Gaip olunca hazır Tanrı katında olurlar. Hazır olunca nazar ederler, nazar edince talep ederler, talep edince bulurlar. Bulunca ondan başkasını yitirirler, yitirince ulaşırlar, ulaştıkları zamanda muttasıl olup (Gözünü Cenab-ı Hakk’ın vücuduna bağlı görmesi) meydana gelip müşahede edip (Hakk’ın birliğini varlıklarda görüp) şu sesi işitirler; Rableri onları kendinden bir rahmet, razılık (ebedi hoşnutluk) ve kendilerini içinde sonsuz ve devamlı nimet bulunan cennetlerini müjdeler. Evet semah budur. Rableriyle bütünleşmenin, vahdet-i vücut olmanın adıdır. Allah Eyvallah