âVURULUP TERTEMİZ ALNINDAN UZANMIŞ YATIYOR BİR HİLAL UĞURUNA YA RAB NE GÜNEŞLER BATIYORâ Birkaç dakika sonra öleceğinizi bilseniz, aynı hızla ileri atılabilir miydiniz? Hayatınızın son anlarında, herhangi bir şey için aynı heyecanla mücadele etmeyi sürdürür müydünüz? Hiç görmediğiniz hiç tanımadığınız insanların hayatları için mesela, ya da tek bir karışının bile tapusuna sahip olmadığınız topraklar için⦠Birkaç dakika sonra öleceğinizi bilseniz, yanınızda götüremeyeceğiniz şeyler için, o birkaç dakikayı daha da kısaltmayı göze alabilir miydiniz? Kahraman olmak için değil, namınız yürüsün diye değil, siz geçerken herkes korku ile baksın diye değil, hürriyet için koşan, şehit olmak için yürüyenlerden olabilir miydiniz? Anzaklar önlerindeki en büyük engellerden biri olarak gördükleri Bombasırtı´na 14 Mayıs gecesi büyük bir taarruz gerçekleştirir. On dokuzuncu Tümen Komutanı Kurmay Yarbay Mustafa Kemal, yıllar sonra gazeteci Ruşen Eşref ile yaptığı bir söyleşide o gece şehit olan askerlerden bahsederken şöyle diyecektir; âKarşılıklı siperler arasındaki mesafe 8 metre; yani ölüm muhakkak.. Birinci siperdekilerin hiçbiri kurtulamamacasına hepsi düşüyor. İkinci siperdekiler onların yerine gidiyor. Fakat ne kadar imrenilecek bir soğukkanlılık ve tevekkülle; biliyor musunuz? Öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor ve en ufak bile çekinme göstermiyor. Sarsılmak yok. Okuma bilenlerin elinde Kur´an-ı Kerim cennete girmeyi hazırlanıyorlar. Bilmeyenler Şahadet getirerek yürüyor. İşte Türk askerindeki üstün ruh kuvvetini gösteren hayret ve tebrike değer örnek. Emin olunmalıdır ki, Çanakkale Muharebelerini kazandıran bu yüksek ruhtur.â âBir kahraman takım ve de Yahya Çavuştular, Tam üç alayla burada gönülden vuruştular, Düşman, tümen sanırdı bu şaheser erleri Allah´ı arzu ettiler, akşama kavuştularâ Mısralarında anlatıldığı kadar yalın ve basittir aslında her şey. Yaşanırsa, kimseye boyun eğmeden, el açmadan, başının üstünde bilmediğin diyarların bayrağı dalgalanmadan yaşanacak, ya da şehit olunacaktır. Aslında her ikisi de kazançtır. Kaybedilecek şey yoktur bin candan başka; ki zaten o can da, yaşanacak bir vatan olmadıktan sonra ağır bir yüktür sadece. Peki ya diğerleri? Kilometrelerce uzaktan tanımadıkları insanların işgal etmek üzere gelenler⦠Çanakkale Savaşları´nda savaşıp, bir kolu ile bir ayağını kaybeden Fransız Generali Bridges, yurduna döndükten sonra anlattığı bir savaş hatırasında şöyle diyor: âFransızlar, Türkler gibi milletle savaştıkları için daima iftihar edecekler. Hiç unutmam, savaş sahasında dövüş bitmişti. Yaralı ve ölülerin arasında dolaşıyorduk az evvel, Türk ve Fransız askerleri süngü süngüye gelip ağır zayiat vermişlerdi. Bu sırada gördüğüm bir hadiseyi ömrüm boyunca unutmayacağım. Yerde bir Fransız askeri yatıyor, bir Türk askeride kendi gömleğini yırtmış onun yaralarını sarıyor, kanlarını temizliyordu. Tercüman vasıtası ile âNiçin öldürmek istediğin askere yardım ediyorsun?â diye sordum. Mecalsiz haldeki Türk askeri şu karşılığı verdi; âBu Fransız yaralanınca cebinden bir yaşlı kadın resmi çıkardı. Bir şeyler söyledi, anlamadım ama herhalde annesi olacaktı. Benim ise kimsem yok. İstedim ki, o kurtulsun, anasının yanına dönsün.â Bu asil ve alicenap duygu karşısında hüngür hüngür ağlamaya başladım. Bu sırada, emir subayım Türk askerinin yakasını açtı. O anda gördüğüm manzaradan yanaklarımdan sızan yaşların dondurduğunu hissettim. Çünkü Türk askerinin göğsünde bizim askerinkinden çok ağır bir süngü yarası vardı ve bu yaraya bir tutam ot tıkamıştı. Az sonra ikisi de öldülerâ¦â Arkalarında bıraktıkları ana babaları, eşleri, çocukları vardı. Hepsinin söyleyecek sözü, görecek günü, yapacak işi vardı mutlaka. Ama kendileri gün görmeden önce, birilerine günü göstermek gerekti. Söylenecek diğer sözler bekleyebilirdi bir zaman ya, düşmana âdurâ denecekti. Yapılacak işlerin birincisiyse, kendisini vatanın bağrına dayanan hançerin önüne atmaktı. Son günlerinde, son sözlerini söyleyip, son görevlerini yaptılar ve sancağı hakkıyla taşıyacağımızı düşünerek bize bıraktılar RUHLARI ŞAD OLSUNâ¦. Biz işte böyle yüreği büyük, ruhu derin insanların torunlarıyız... NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE...
ben kahraman aramıyorum benim bir kahramanım var. bir karış toprağı bile onun olmayan ama bu vatan için her gün ölüme giden bir kahramanım var benim. onu tanımasam o her opresayonda ölüme giderken gülümsemeseydi onurla gururla gitmeseydi bu kadar iyi anlayamazdım belki de onları. hiç kulaklarımdan gitmez "ben burdayım gülüm sen rahat uyu anam rahat uyusun" deyişi. hiç şikayet ettiğini bilmem insan ölüme bu kadar mı kolay gider??? bu kadar mı onurlu bu kadar mı gururlu olur??? bu kadar mı sever vatanını??? atalarımız ne şartlarda bıraktılar bu vatanı bizlere onlar ki gözlerini kırpmadan ateşlere, ölüme, yangına attılar kendilerini. bıraktıkları mirasa ne kadar sahip çıktık peki??? ben utanıyorum bu yazıları okurken artık onlar ki ölümü güzel kılan şehitler sadece belli günlerde anılıp mezarlarına iki damla su serpmeyle mi anlılmayı hak ediyorlar sizce??? bizden ne bekliyor düşündünüz mü hiç? emanetlerine sahip çıkamamak onlara hakaret değil midir? allah'ım bu güzel ülkeme o günleri bir daha yaşatmasın ama zorda kalırsak biliyorum ki bir tane değil binlerce kahraman var ve bu topraklar bu analar kahramanlar doğurur. yeter ki biz ne olduğumuzu kim olduğumuzu kimin nesli olduğumuzu unutmayalım...!