Musahiplik Musahiplik: Alevi/ islam inancinin temelini olusturan inanclardan biridir. Musahip arapca kardes demektir. Musayip tutma her aleviye şart koşulmuştur. Şöyle ki Bu ibadet... Peygamber Efendimizden kalan bir sünnettir; Şimdi evvela Hz. Muhammed ve hz. Ali'nin kardeşliği konusunda sünni ve şii kaynaklarından deliller getirerek Musahiplik konu-bahsine girelim: 1- 622 yilinda Cebrail Alehisselam tarafından, müşriklerin Hz. Muhammed'e suikast düzenlenecegi uyarisi üzerine, Muhammed sahabelerle birlikte Mekke'den Yatrib (Medine) sehrine göc etmeye karar verdi. Bu göce Hicret denilmistir. Hz. Muhammed Bu göcten önce Daha Mekke'deyken (göc etmeden önce), Muhammed yoldaslari arasinda bir Kardeslik Kurumu'nu gerceklestirmistir. Bu kuruma Arapca "birbirini kardeslige kabul etme", "kardes etme" anlamina gelen muvahat (muakhah/muwakhat) denilmistir. Arap kaynaklarinda bu kurum tam olarak akd el-muvahat olarak gecmektedir. Bir cok kaynakta, bu olay su sekilde gelismistir: Hz. Muhammed herkesi birer kardese bagladiktan sonra, Ali yalniz kaliyor. Sonrasini Sünni kaynaklar su sekilde naklediyor: Seyyidine İbn Ömer, Allah Elçisinin, yoldaşları arasında kardeşlik (muvahat) oluşturduğunu nakletti. Hz. Ali göz yaslariyla onun yanina geldi. Dedi ki, "Her iki yoldaş arasında muvahat kurdun ama benim ile başkası arasında böyle bir muvahat oluşturmadın" dedi. Peygamber şöyle dedi: "Sen benim bu dünyada ve gelecek dünyada kardeşimsin" . Diger bir versiyon da su sekildedir: Taskin gözyaslari icinde Imam Ali (Allah ona rahmet eylesin) Peygamber'e (sav) yaklasti, ta ki bir kol uzunlugu mesafesine yaklasana kadar. Gözyaslarini elbisesinin ucuyla silerek dedi ki: "Ya Allah'in Peygamberi, yoldaslarinin hepsini ikiser ikiser kan kardesi olarak birlestirdin, ama beni hala kimseyle kardes etmedin." Peygamber (sav) gülümsedi ve Ali'yi yanina oturturdu. Ali'yi kollariyla sardi ve nazikce kucakladi ve fisildadi: "Sen bu hayatta ve sonraki hayatta benim kardesimsin." Ondan sonra Peygamber bunu sira sira dizilmis kalabalik insanlara yüksek sesle ilan etti: "Ey insanlar, Ali benim kardesimdir, Ali benim kardesimdir!" Bu olay Caferi kaynaklarinda su sekilde gecmektedir: O [Muhammed], Allah tarafindan Muhacirler ve Ensar arasinda kardeslik kurma emrini aldi. Bir gün genel bir toplantida takipcilerine döndü ve söyle dedi: "Simdi siz ikiser ikiser inanc kardesi olacaksiniz". Bu kardeslik kurumu tamamlandiktan sonra, Ali, gözlerinde yaslarla Peygamber'e söyle dedi: "Takipcilerin arasinda kardeslik kurdun, ama beni kimsenin kardesi etmedin". Bunun üzerine Peygamber Ali'ye dönerek dedi ki: "Sen benim kardesimsin, hem bu dünyada hem de sonrasinda" Yukaridaki kaynaklarin hepsi, Muhammed'in kendine Ali'yi kardes olarak sectigini ifade ediyor. Burada dikkat çekici nokta , kardeslik kurumunun Allah tarafindan verilmis bir emir olarak gecmesidir. ve Kur'ani farzdır: Dolayısıyla Hz. Muhammed ve Hz. Ali'nin kardes olmasi da, Allah'in emri ve istegidir.. Nitekim başka bir şii kaynağa göre: Baska bir kaynaga göre ise Muhammed Ali'ye su sekilde cevap vermis: "(Beni insanlar icin kilavuz olarak atayan) o Herseye Gücü Yeten'in [Allah] adiyla senin kardeslik meseleni sonraya biraktim, cünkü herkesin kardesligi tamamlandiktan sonra, ben senin kardesin olmayi istedim. Senin pozisyonun benim pozisyonuma göre Harun'un Musa'ya göre olan pozisyonu gibidir, ancak benden sonra bir Peygamber olmayacak. Sen benim kardesim ve halefimsin. Alevi olmayan kaynaklara göre, Muhammed, sahabelerle beraber Medine'ye ulastiktan sonra, ikinci kez bir Kardeslik Kurumu'nu gerceklestiriyor. Caferi kaynaklarinda bu olay ise su sekilde gecmektedir: Hicret'ten bes ay sonra Medine'deyken, Peygamber (sav) Ikinci Kardeslik vesilesinde göcmenler (Muhacirler) ve destekciler (Ensar) arasinda kardeslik yapti. Her iki olayda [Birinci ve Ikinci Kardeslik Kurumu'nda], [Muhammed] Ali'yi kendine kardes olarak secti, böylece digerleri üzerinde onu tercih etti. Ve ona dedi ki: "Harun Musa'ya nasilsa sen de bana öylesin, ancak benden sonra bir Peygamber olmayacak." Bazi kaynaklara göre bu sözler Birinci Kardeslik'te söylenmis, baskalarina göre ise, Ikinci Kardeslik'te..
Sünni kaynaklar arasinda da bulunan baska bir versiyon da su sekildedir: Ali dedi ki: "Ey Allah'in Elçisi! Beni yalniz birakip takipcilerin icin neler yaptiklarini görünce ruhum sona erdi, omurgam kirildi. Bu, bana karsi olan kizginliginin bir isareti ise, senden özür dilerim ve affina siginirim." Allah'in Elçisi dedi ki: "Beni Kendisi hakkinda gercekleri bildirmek icin Yollayan'in [Allah'in] adina yemin ederim ki, seni sadece kendim icin sakladim. Sen bana karsi Harun'un Musa'ya oldugu gibisin, ancak benden sonra bir peygamber olmayacak. Sen benim kardesim, mirascim ve yoldasimsin [companion]." Ali (as) sordu: "Senden neyi miras alacagim?" O (sav) cevap verdi: "Benden önceki Peygamberler mirascilarina ne biraktilar ise: Allah'in Kitabini ve Peygamberlerin Sünnetini. Cennet'teki evimde, kizim Fatima ile beraber, sen benim arkadasim [companion] olacaksin. Sen benim kardesim ve arkadasimsin [companion]." Ondan sonra, Allah'in selami onun ve soyunun üzerine olsun, bu ayeti okudu: "Onlar ki, birbirine kolayca bakacak sekilde oturmuslar, kardestir." [Kuran, 15:47] Yukaridaki versiyon, Alevi inancinda da oldugu gibi, Muhammed ve Ali'nin kardes olma olayi ile ilgili, bir Kuran ayetinin indigini ifade ediyor. Yine baska bir versiyona göre Muhammed Ali'ye söyle demis: "Destekciler [Ensar] ve Göcmenler [Muhacirler] arasinda kardeslik kurdugum icin ve onlarin icinden sana bir kardes secmedigim icin kizgin misin? Senin bana karsi olan statün, Harun'un Musa'ya olan statüsü gibi, fakat benden sonra bir peygamberin olmayacagi haricinde olmasindan memnun degilmisin?"
MUHAMMED’IN ALI’YE DEVAMLI “KARDESIM” OLARAK HITAP ETMESI Hz. Muhammed ve Ali arasinda gerceklesmis olan bir kardeslik kurumu sonrasında , Hz. Muhammed'in hala Ali'ye sürekli "kardesim" diye hitap ettigini ve kardesi olarak gördügünü görmekteyiz: Caferi eksenli bir kaynaga göre: Oldukca sık, Peygamber (as) Ali'ye isaret edip söyle derdi: "Bu benim kardesim, kuzenim, damadim ve neslimin babasidir." Baska bir firsatta ona söyle dedi: "Sen benim kardesim, arkadasim ve Cennet'te yoldasimsin [companion]". Bir keresinde onun [Ali'nin], kardesi Cafer'in ve Zeyd ibn Harise'nin arasindaki bir meselede ona [Ali'ye] hitap etmisti, ve söyle dedi: "Ya Ali! Sen gercekten benim kardesim ve neslimin babasisin. Sen bendensin ve benim icinsin." Onunla ( Hz. Ali) bir keresinde sözlesirken, dedi ki: "Sen benim kardesim ve vezirimsin; sen benim dinimi tamamliyorsun, verdigim sözü tamamliyorsun, borcumu yerime ödüyorsun, ve vicdanimi rahatlatiyorsun." Ölüm ona [Muhammed'e] yaklasirken, dedi ki: "Kardesimi bana getirin." Ali'yi cagirdilar. Ona [Ali'ye] dedi ki: "Yaklas bana Ali." Ali (as) yaklasti. [Ali'nin] kulagina fisildadi, ta ki temiz ruhu bedeninden ayrilana kadar. Ve baska bir Caferi kaynaga göre de: Disarida düsmanlar onu [Muhammed'i] öldürmek icin komplo kurarken, Peygamber Ali'yi kendi yataginda yatarken birakinca, Yüce Allah Cebrail ve Mikail'e söyle dedi: "Ben sizin aranizda kardeslik kurdum ve ikinizden birinin hayatini, digerinizden daha uzun kildim. Hanginiz digerinizin hayatinin kendinizinkinden daha uzun olmasini ister?" Her biri kendi hayatini daha kiymetli gördü. Yüce Allah söyle dedi: "Muhammed (sav) ile arasinda kardeslik kurdugum Ali ibn Ebu Talip gibi neden olamiyorsunuz? Ve o Muhammed'in yataginda uyumayi secti, kendi hayatini kardesi icin feda etmek ugruna. Yeryüzüne inin ve onu [Ali'yi] düsmanlarindan koruyun." Ikisi de indiler. Mikail Ali'nin ayaklari tarafinda dururken, Cebrail Ali'nin bas tarafinda durdu. Cebrail cagirdi: "Tebrikler! Tebrikler! Kim senin gibi olabilir ey Ebu Talip'in oglu? Allah bile seni meleklerine karsi övüyor!" Bu olay ile ilgili "Insanlardan kimi de vardir ki, Allah'in rizasina ermek için kendini feda eder." (Kuran, 2:207) ayeti indi.
Alevi kaynaklarinda, Hz. Muhammed bazi insanlar tarafindan, Ali'ye hem "kardesi" dedigi icin, hem de ona kizini verdigi icin elestirildiğinden bahsedilir.. Muhammed'in bu konuda elestirildiginin bir örnegi Sünni kaynaklar arasinda su sekilde gecmektedir: Ali ve Fatima yeni evlenmisti. Kizina destek olmasi icin, hizmetcisi Baraka'yi onlarla beraber yollamisti. Ertesi gün Muhammed Ali’nin evine gidip, kapiya vuruyor: Baraka cikti ve Peygamber ona söyle dedi: "Ya Ümmü Aymen, kardesimi cagir bana." "Kardesin mi? O senin kizinla evlenen kisidir?" diye kuskulu bir sekilde sordu Baraka. Sanki: "Peygamber Ali'ye neden neden "kardesim" desin?" demek istemis gibi. (Peygamber Ali'ye kardesi olarak hitap etti, cünkü Hicret’ten sonra Müslümanlari ikiser ikiser olarak bir kardeslik kurumunda birlestirmisti. Peygamber ve Ali de "kardes" olarak birbirine baglanmisti.) Peygamber söylediklerini daha yüksek bir sesle tekrarladi. Bu olayin, Caferi kaynakli olan, baska bir versiyonunu ele alalim: Muhammed (sav) Ali'yi boynundan tutup: "Bu sizin aranizda benim kardesim, vekilim ve ardilimdir. O yüzden onu dinleyin ve ona itaat edin" derdi. O [Muhammed] (sav), genis bir gülümseme ile sülalesi ile birlikte takipcilerini [companions] karsilamak icin disari cikti. Abdul-Rahman ibn Awf, onu okadar memnun yapanin ne oldugunu sordu ona. O [Muhammed] cevap verdi: "Rabbimden aldigim ve kardesim ve kuzenim [Ali] ile ilgili ve kizim ile ilgili olan güzel bir haberden dolayidir. Herseye Gücü Yeten [Allah] Ali'yi Fatima'ya es olarak secti." Dünya kadinlarin en büyük Hizmetcisi Peygamber'in soyunun sahibi [Ali'nin] yaninda kalirken, Peygamber (sav) dedi ki: "Ey Ümmü Aymen! Kardesimi getir bana." Ümmü Aymen sordu: "O senin kardesindir ve sen hala onu kizinla mi evereceksin!?" O [Muhammed] söyle dedi: "Evet, elbette Ümmü Aymen." O [Ümmü Aymen] Ali'yi cagirdi. Olayin bu versiyonu, bu olayla ilgili gösterdigimiz ilk örnegi tasdiklemek disinda, baska bir önemli konuya da isik tutuyor: Ali ve Fatima’nin evliligi. Burada, Ali ve Fatima’nin evliliginin Allah tarafindan istendigini görmekteyiz. Allah’in da bu evliligi istedigini, hatta emrettigine göre, bu evliligin belli bir maksadi olmali, ki var, ve biliyoruz da: Oniki Imamlar. Aleviligin kaynaklarina dayali versiyon'da, Muhammed'in ve Ali'nin "ayni nurdan" geldigi sözleri vardi. Bu sözlere Alevi olmayan kaynaklarda da bolca rastlanabilir. Bu "ayni nurdan" gelme ifadesinin önemini aciklamakta yarar var: Dünya yaratilmadan önce, Muhammed ve Ali'nin nuru yaratilmisti. Bu nur bütün peygamberlerle beraber olup, Abdullah ve Ebu Talip'e varinca ikiye ayrildi. Ve Oniki Imam’larin olmasi icin, bu nurlarin birlesmesi gerekiyordu. Muhammed Zahir'i ortaya koydu, Imamlarin maksadi ise, Batin'i yasatmakti. Baska bir deyimle, nübüvvet göstermekle, velayet ise gizlemekle olur. Bu konu icin bkz: Kaynak: 12 Imamlar ve Sirlari: http://www._______________/showthread.php?t=55814
Müsahiplik Hicretten sonrada devam etmiş midir? Bazi cevreler ( şii/ sünni) tarafindan, bu kardeslik kurumu sadece Hicret’le ilgili, bir kerelik olay olarak görülmektedir, ve dolayisiylaAlevi-bektaşilikteki musahiplikle ilgisi olmadigini savunurlar. Fakat biz, bu olayin, Hicret'ten bagimsiz, ve Hicret'le ilgili olmayan bir dönemde de gerceklestigini, Sahih Buhari'nin bir kac hadisiyle göstermek istiyoruz. Böylece, bu kardeslik kurumunun sadece bir kereye mahsus olmadigini izah etmis olacagiz: Enes nakletti: 'Abdur-Rahman ibn 'Auf bize geldi ve Allah'in Elçisi onun ve Sa'd bin Rabi'a arasinda bir kardeslik bagi kurdu. "Sen ['Abdur-Rahman] evlendigine göre, bir yemek ziyafeti sun, sadece bir koyun ile olsa bile..." 'Asim nakletti: Enes bin Melik'e dedim ki: "Peygamber'in "Islam'da kardeslik sözlesmesi yoktur" dedigi sana ulasti mi?" Enes söyle dedi: "Peygamber benim evimde Ensar ve Kureys arasinda bir [kardeslik] sözlesmesi yapti." Ebu Cuhayfe nakletti: Peygamber Selman ( Selanı farisi) ve Ebu Darda' arasinda bir kardeslik bagi yapti. Burada ilginç olan ikinci hadis örneğidir. demekki her dönemde Islam'da kardeslik sözlesmesinin olmadigini savunan bazi kesimlerinin varligı aşikar, fakat bu iddianin da gercek olmadigi vurgulaniyor. Yani daha dogrusu, bazi kesimler tarafindan, böyle bir kardeslik kurumunun istenmedigi görünüyor ki, bunun da Ali’nin önemini kücümsemek icin olmasi muhtemel bir nedendir[/COLOR
Ebu'l Vefa ve Musahiplik Ebu'l Vefâ (d. 1026), onikinci kusaktan Ali'nin torunudur, seyyiddir. Ebu'l Vefâ'nin, Anadolu Aleviligin erken dönem pirleri arasinda yer aldigi tartisilmazdir ve özellikle bu nedenden dolayi Ebu'l Vefâ bizim acimizdan cok önem tasimaktadir. Kendisi bir Seyh (Mürsid) olup, Babai'lerin Pir'idir. Ebu'l Vefâ'yi görebilmek, ve onun tarikatina baglanabilmek icin, bir cok ülkeden ve yöreden insanlar gelmistir. Ebu'l Vefâ, semâ’ (semah) dönen, 12 Imamlara inanan, Zahir ve Batin inancini benimseyen, âyinlerini kadin-erkek birlesik yapan bir mutasavvifti. Bunlarin disinda, daha da ilgi cekici olan, ve konumuzun da ilgi alanini olusturan sey ise, Ebu’l Vefâ'nin, kendi müridlerini birbirine "muvahat" (kardes) etmesidir. Bunu bir örnekle gösterelim: Beyazid-i Bestami'nin tarikat üyeleri ve Ebu'l Vefâ'nin kendi tarikat müridlerinin beraber oldugu bir toplantida, Beyazid-i Bestami’nin tarikatindan yirmi kisiyi kendi tarikatindan yirmi kisiyle muvahat ediyor: "...Andan sonra ashâb-i Bayezid'in muteberleri durub Hazreti Seyyid’in elin öpüb ve istigfar etdiler ve dahi iltimâs etdiler ki; bu silsilenin ashâbi Hazreti Seyyid silsilesi ashâbiyla kardas olalar. Hazreti Seyyid bu iltimâsi Kabul idüb yirmi kisi ol tarafdan ve yirmi kisi bu tarafdan akdi muvahat idüb, ahiret kardasi oldilar...." Yukaridaki alintida dört önemli noktaya rastliyoruz: 1- görüldügü üzere yukarida bahsi gecen kardeslik kurumu, Caferi ve Sünni kaynaklarinda da Arapca olarak gectigi gibi, akd-i muvahat ismiyle geciyor. Böylece, burada gördügümüz ve Alevilerin en büyük pirlerinden biri tarafindan uygulanan muvahat'in, Muhammed ve Ali'nin arasinda yapilan muvahat'a dayandigi anlasilmaktadir. 2- bugün Alevilerde bile kullanilan "ahiret kardesligi" tabirinin de yukarida gecmesidir, ki bu tabir bugün musahipligin ta kendisi icin kullanilmaktadir. Bu da muvahat'in Alevilikle olan iliskisini daha da güclendiriyor. 3- bu kardeslik kurumunun nasil uygulandigidir. Alintida gördügümüz gibi, kardeslik kurumu, tarikat seyhi tarafindan, yani Ebu'l Vefâ tarafindan uygulaniyor. Muvahat olmadan önce, muvahat olmak isteyen kisiler seyhin (Ebu'l Vefâ'nin) elini öpüp, ondan af diliyorlar, ve birbiriyle muvahat olabilmek icin, ilk önce ondan ricada bulunup, onun rizasini aliyorlar. Günümüz Alevilerde uygulanan musahiplik erkânini çok ciddi bir sekilde cagristirmakla beraber, olayin baska bir boyutunu da hatirlatiyor bize: 4- Hem yukaridaki alintida, hem de Muhammed ve Ali'nin akd-i muvahat'inda, her insanda, baskasini muvahat yapma yetkisinin olmadigini görüyoruz. Ali'nin döneminde, insanlar arasinda muvahatligi sadece Muhammed uygularken (Alevi kaynaklarinda da bu sekilde geciyor), yukaridaki alintimizda da, muvahatligin sadece bir seyh tarafindan uygulanabilecegi göze carpmaktadir. Bu seyhin de ayni zamanda Oniki Imamlarin soyundan gelen bir seyyid olmasi, yine Alevi dedelerininin bugünkü durumuna götürüyor bizi. Günümüzde de musahiplik sadece (seyyid olan) pirler/dedeler tarafindan uygulanabiliyor.
MUSAHİPLİK : Degerli canlar, Musahip arapca kardes demektir. Musayip tutma her Aleviye şart koşulmuştur. Şöyle ki Bu ibadet... Peygamber Efendimizden kalan bir sünnettir; Müslümanlar Mekke'den Medine'ye hicret ettiklerinde... Mekke'li ve Medineli müslümanlar bir araya toplanmışlardı... Bütün müslümanların hicretinden sonra Ve Allah emri, Cibril-i Emin nefesiyle Hz. Muhammed Mustafa'ya 'da Hicret emri geldi... Ve yine Hz. Muhammed Allah'ın emriyle Hz. Ali'yi kendi yatağına yatırdı... Medine'ye hicret etti... Peygamber Medine'ye ulaştığında aşağıdaki Ayet-i Kerime nail oldu... İsmişah! Bismişah Allah Allah... Hakk, Dost, Zahir, Batın, Hazır, Gaib. Sırr-ül Sır Erenlerinin Gülcemallerine aşk... Ber-Cemal-i Muhammed, Kemal-i İmam Hasan, İmam Hüseyin, Ali ra Bülende salavat... Allahümme salli ala seyyidina Muhammed-in ve ala Ali Muhammed... "Onlar ki Hakk'a bağlanıp hicret ettiler... Mallarıyla canlarıyla Allah yolunda savaştılar Onlar ki (hicret edenleri) barındırıp yardımda bulundular İşte bunlar, birbirilerinin dostu ve yâridirler O kimseler ki İnkâr edip küfre saparlar Hiç şüphesiz onlarda birbirilerinin yâridirler Eğer böyle yapmaz (birbirinize dost ve yakın olmaz) iseniz Her zaman yeryüzünde fitne ve fesata izin verirsiniz... (Enfal suresi ayet 72-73) Ve böylece Hakk emri... Peygamber sünnetiyle Muhacir ile Ensar birbiriyle kardes kılındı. Rivayet odur ki.... Hz. Peygamber yüksek bir yere çıktı, yalın ve yüksek bir sesle Medine’nin semalarına “ilk” şunları söyledi: “....İman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız. Birbirinizi sevmek için de aranızda selamı yayınız… Kin tutmayın, haset etmeyin, hasımlaşmayın, ey Allah’ın kulları kardeş olun!..." Medine'ye En son. gelen ise... Peygamber'i Mekke'li müşriklerden korumak için O'nun yatağına yatan Hz. Ali idi.... ve kendisine kardes kalmamıştı. Üzgün olan Hz. Ali Peygamber'in yanına gitti... Herkesin bir kardeşi olduğunu kendisinin ise bulunmadığını söyledi.. Peygamber Hz. Ali'ye hitaben dediki; "Ya Ali sen benim dünya ahret kardesimsin, Musa'ya Harun neyse sende bana Öylesin",ve sonrasında orada bulunan bütün müslümanlara hitaben, bu Allah'ın isteğidir. Diye Buyurdu. Peygamber Efendimiz.. 183 aileyi birbiri ile “kardeş” yaptı! Aileler kardeşlerini alarak evlerine götürdüler. Ne varsa bölüştüler ekmeği, aşı. Harç yaptılar şehre sevgiyi, barışı… Öyle ki on aile bir ineğin sütünden içiyordu. Kur’an bu durumu şöyle anlatır: “....Bu şekilde sevgi ve merhamet yumağı haline gelenler artık Allah’ın kitabında birbirlerinin can yoldaşlarıdır!...” (Enfal; 8/75). Ve böylece Hakk emri... Peygamber sünnetiyle Muhacir ile Ensar birbiriyle kardes kılındı. Medine'ye En son. gelen ise... Peygamber'i Mekke'li müşriklerden korumak için O'nun yatağına yatan Hz. Ali idi.... ve kendisine kardes kalmamıştı. Üzgün olan Hz. Ali Peygamber'in yanına gitti... Herkesin bir kardeşi olduğunu kendisinin ise bulunmadığını söyledi.. Peygamber Hz. Ali'ye hitaben dediki; "....Ya Ali sen benim dünya ahret kardesimsin, Musa'ya Harun neyse sende bana Öylesin", ve sonrasında orada bulunan bütün müslümanlara hitaben, bu Allah'ın isteğidir. Diye Buyurdu. Değerli canlar, bu tarihten sonra Alevi-islam inancına sahip kimseler, Hakk emri... Peygamber'imizin sünneti İmam Caferi Sadık'ın Erkanı üzre kendi akrabaları dışında bir kimseyi kendine kardeş kıldı. Musahipler: 1-Dünya- ahret kardes olup iki cihandada birbirinden sorumludur. 2-Musahiplik evli çiftler arasında ise. ve bu kimselerin kızları birbiriyle evlenemez... 3- Birbirlerine ihtiyaç duyduklarında yanlarında olmaları gerekir. 4- Müsahiplik... Kişilerin kendilerinin karar vereceği bir şey olmayıp... dede-baba'nın izni ve Müsahiplik Ayin-i Cemi ile olur... 5-Kimler bibiriyle müsahip olamaz.. ***Dede-baba ve Pir, Taliple ***Alim, cahille... ***Mü'min ile Münafık& İnanan ile İnanmayan ***Piri olan ile Pirsiz olan& düşkün ***Evli kimseler bekar ile ***Genç ile yaşlı ***Zalim, mazlum ile MÜHAİP OLAMAZ... ***Müsahiplerin hem kendileri hemde aileleri birbirlerinin dünya-ahret kardeşidirler... bekar kimseler arasında olan Müsahiplikler de ise.. sonradan evlilik yada cinsellik içeren her türlü ilişki yasaktır... düşkünlük sebebi saylır.. yoldan düşer.. Allah Eyvallah
Hz. Muhammed ve Hz. Ali'nin Kardeş olduklarına ilişkin bazı hadisler Alevi/ islam inancina göre, Hz. Muhammed Gadir-i Hum'da (Veda Hacci'nda), Ali'nin elini havaya kaldirarak, onu kendisine "bu dünyada ve ahirette" kardesi olarak ilan etti. Olayla ilgili de bazi Kuran ayetlerinin (örnegin 4:59) de indigi inanilir. Gadir-i Hum'un 632 yilinda gerceklestirildigi biliniyor, yani Muhammed'in vefat ettigi yil. Muhammed burada Ali'nin imametini resmi olarak ilan etmisti, ve ardindan bu sözleri söylemistir: "Ben ilmin sehriyim, Ali de kapisidir." "Ali ve ben bir nurdan yaratildik." "Ya Ali, Harun Musa'ya göre ne ise, sen de bana öylesin." "Ya Ali, Adem peygamber zamanindan bugüne gelinceye dek tüm peygamberlerin evladi kendi soyundan geldi. Benim evladim ise senin soyundan gelsin." Bundan sonra Muhammed: "...Ya Ali! Senin etin benim etim, senin kanin benim kanim, senin cismin benim cismim, senin ruhun benim ruhum. Ben senim, sen de bensin." [Lahmike lahmi, demmike demmi, cismike cismi, ruhike ruhi.] demistir.
Musahiplik kurumu birçok Pirin değişine de konu olmuştur.. bakınız Pir Sultan Musahipliğin Kur'ani bir farz olduğunu nasıl dile getiriyor: Eğer farz içinde farzı sorarsan Yine farz içinde farzdır musahıp Dört kapıdan kırk makamdan ararsan Yine farz içinde farzdır musahıp Musahipsiz kişi ceme gelir mi Ettiği niyazlar kabul olur mu Muhammet Ali'den derman bulur mu Yine farz içinde farzdır musahıp Musahipsiz ise ceme götürmen Tecellisi bozuk Hakk'a yetirmen Müsahipsiz ile durup oturman Yine farz içinde farzdır musahıp Farz Allah'tan kaldı ya sünnet kimden Müsahibin işi daima sırdan Musahipli kişi ol şah-ı Merdan Yine farz içinde farzdır musahıp Pir Sultan Abdal'ım hey kerem-kanı Yine sensin dü cihanın sultanı Aşnanı buldun müsahibin hani Yine farz içinde farzdır musahıp Musahip musahipe demezse beli Ona şefaat etmez Muhammed Ali Dünyada ahrette eğridir yolu Söyleyen Muhammde dinleyen Ali Musahip musahiple nice bozula Sakın defterine lanet yazıla Balı sönmüş arı gibi sızıla Söyleyen Muhammed izleyen Ali Musahip musahipden malın ayıra Şahı Merdan durağını duyura Yedi tamu narın ona buyura Söyleyen Muhammed dinleyen Ali Musah(i)bine kim söylese kem sözü Cehennem kelpinden karadır yüzü Dünyada ahrette eğridir yüzü Söyleyen Muhammed dinleyen Ali Musahiple bozulan Hakka kanlıdır Atayla bozulan peygamberle kinlidir Mihmanla bozulan yedi dinlidir Söyleyen Muhammed dinleyen Ali Hak da bir kuluna eylese nazar Kalem divit neyler kendisi yazar Abdal Pir Sultan’ım güherler düzer Söyleyen Muhammed dinleyen Ali
Değişlerde musahiplik Musahipsiz kişi ceme gelir mi Murebbiye Ali gerek Ettiği niyazlar kabul olur mu Dört kapıda eli gerek Muhammed Ali'den derman bulur mu Musahibin hali gerek Yine farz içinde farzdır musahıp Zira Ali Muhammeddir Talip on yaşında musahip tuta Yigirmide özün gerçeğe kata Otuzunda vara mürşide yete Mahrum kalmaz Ali diye çağıran Kul Himmet Dinim içinde imanımdır Musahip Gönül tahtında sultandır musahip Yolumuz incedir varabilene Sefil gönlünde mihmandır Musahip Yola eğri giden menzile varmaz Sülük içinde erkândır Musahip Musahip yol varandır ey Hatayi Muhibb-i hanedanımdır Musahip Şah Hatayi
Kur'an-ı Kerim'de Musahiplik Musahiplik Kurumu hem şii hem sünni kaynaklarında belirtilmesine rağmen, Kur'an emri peygamber sünneti bu kurumu yaşatan sadece Aleviler olmuştur.. Şimdi Kur'an-ı Kerim'de Musahipğlik ile ilgili ayetleri sunalım: Sebe Suresi Ayet 46 "...“(Resûlüm! Onlara) de ki: Size bir tek öğüt vereceğim: Allah için ikişer ikişer ve teker teker ayağa kalkın, sonra da düşünün! Arkadaşınızda hiçbir delilik yoktur! O ancak şiddetli bir azap gelip çatmadan evvel sizi uyaran bir peygamberdir..’’ Enfal Suresi Ayet 74- 75 "....İman edip de Allah yolunda hicret ve cihad edenler, (muhacirleri) barındıran ve yardım edenler var ya, işte gerçek müminler onlardır. Onlar içinmağfiret ve bol rızık vardır. ‘’Daha sonradan hicret edip sizinle beraber savaşa katılanlar da sizdendirler. Bir de akraba (musahip ) olanlar, Allah'ın kitabına göre, birbirlerine daha yakındırlar. Şüphe yok ki, Allah her şeyi bilir...." Tevbe Suresi Ayet 100 "...İslâm dinine girme hususunda)öne geçen ilk muhacirler ve ensar ile onlara güzellikle tabi olanlar var ya, işte Allah onlardanrazı olmuştur, onlar da Allah'tan razı olmuşlardır. Allah onlara, içinde ebedî kalacakları, zemininden ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. İşte bu büyük kurtuluştur..." Hasr Suresi Ayet 9 "...Daha önceden Medine'yi yurt edinmiş ve gönüllerine imanı yerleştirmiş olan kimseler, kendilerine göç edip gelenleri severler ve onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık hissetmezler. Kendileri zaruretiçinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir..."
Pir Sultan değişerinde Musahiplik Ben bir musahip ararım Ola bile benim ile Yad ellerde gurbet elde Kala bile benim ile Ola ben olduğum yerde Kala ben kaldığım yerde Vadem yetip öldüğüm yerde Öle bile benim ile Başına kement bağlaya Aşkı ciğerim dağlaya Ben ağladıkça ağlaya Güle bile benim ile Bu işler bizim nemize Kan gitti gelmez benize Benim düştüğüm denize Düşe bile benim ile Pir Sultan'ım haldaş ola Yola gidene yoldaş ola Yaremi saran kardeş ola Sara bile benim ile...
1826 Yılında kapatılan ve Hacı Bektaş Piri Hamdullah Çelebi hazretleri Hasreti mahlasıyla yazdığı nefeslerinin birinde şöyle buyurmuştur, Her kim muhipliğe niyet edende İşleğinde güzel hali gerektir Ahdi biat kâmil Mürşide Evlad-ı Ali'den el gerektir. Nûshuma kulak ver tutma kallaşı Ehl-i Beyt uğruna vererek başı Ali imran oku sırr-ı Bektaş'ı Batın'dan haberdar Veli gerektir. Gerçeğin sırrından ne anlar nadan Ali'nin yoluna ser feda eden Esrar-ı Hakikat İlm-i cavidan Gönül bahçesinin gülü gerektir. Müminin bahçesi güldür har olmaz Yüz bin vaaz etsen kalleş yar olmaz Gezdirsen cihanı haberdar olmaz Hünkar Hacı Bektaş yolu gerektir. Hasiretim emekciğin zay etme Şahin avın kargalara pay etme Cevahiri çay taşına tay etme Kişi ikrarına bağlı gerektir.
Musahipten Özün Seçen Musahip Musahipten özün seçen musahip, On'ki İmam dergâhına varamaz. Musahip sırrını açan musahip, On'ki İmam dergâhına varamaz. Musahip musahibin sırrın açar, Evliyalar anın hışmından kaçar. Dünyadan ahrete imansız göçer, On'ki İmam dergâhına varamaz. Musahip var musahibin varisi, İkisi de bir elmanın yarısı. Özü çürük kallaş olsa birisi, On'ki İmam dergâhına varamaz. Musahip musahibe bulsa bahane, Anı da sürerler bir ulu hana. Ahırı cehennem oduna yana, On'ki İmam dergâhına varamaz. Musahip muhasibe etse bir güman, Anda ne din kalır, ne de bir iman. Şefaatçi olmaz On İki İmam, On'ki İmam dergâhına varamaz. Pir Sultan’ım bed huylardan bezili, Yerden gökten umutçuğu üzülü. Musahip musahiple gezse küsülü On'ki İmam dergâhına varamaz.
Musaip davasın kılan Evvel baştan hali gerek Ruhu hem ruha ulaşık Ceset dahi ölü gerek Gönül ayninesin Kendi kemalini bilip Hırsı ile nefsi ölüp Aşk ile can diri gerek Gönül aynasın açana Hakk'ı batıldan seçene Oniki derbant geçene Hakk'a gider yolu gerek Gönlünde kibir tutmaya Sevdiceğin unutmaya Yırta-dike yare etmeye Cerahlıktan eli gerek ŞAH HATAYİ'nin bendine Şah gerek şah menendine lahmike lahmi yurduna Şah Mürteza Ali gerek
Bir can bir cana özenüp gelince El uzatmayınca etek tutulmaz Rehberinden tevbe okumayınca Yuma anın insanlığın bilinmez Kâmil rehberdedür özünü yayan Ol kerem kânidir suyunu koyan Varup Hakk Cemi'nde yerini bulan Musahibsiz anın özün yumulmaz Musahibi olanın özü yuyulur Hakk Cem'e elsiz ayaksız varulur Kahrı özrü lütfile iman olunur Aşinasız işleri varsa da olmaz Aşine imiş yola gitmeğe Cehd edüp dost gediğin aşmağa Dört kapı içinde bir ev yapmağa Mürşidsiz el dört kapıdan girilmez Mürşid olup dört kapıdan girilir Özün teslim edip rıza sürülür Mü'min ise nurdan kefen sarılır Yargılanmadan cennete girilmez Hatayi'yim turaba indirdi teni Alemi nur ile doldurdu seni Pirin meydanında kurtarırsın seni Anlar cehennemin od'una yanmaz Şah Hatayi