Kabuklarımı atsam, izin kalır mı,? Anar mıyım seni olduk olmadık Her saat başında, O sesi her hissedişimde. Şöylece bakınsam duvardaki resmine, Gözümün ucuyla bakıp, Bir de tebessüm etsem üstüne, Sonra dönüp gitsem arkamı, Kalır mısın olduğun yerde, Bilir misin bu gidiş niye? … Her aşk başka bir pencereden güne uyanır, Aslında hepsi aynı manzaraya yanıktır, … Günlerdir sana bakıyorum karşıdan Bir el etsem de, Bir çırpıda geçebilsem denizleri diye kuruyorum hayallerimi Git gide daha bir acıtıyorsun aslında Kancalı saplandığın yerden mümkün olmuyor Seni düşlemeden uyumak, Ucuz şarap içen beklentisizler gibiyim bazen, Bir seni diliyorum, Bir seni istiyorum, Ben hiç kimse için bu denli satırlara sığmamışken, Başkalığından korkar oluyorum, Bütün aşklar aynı manzaraya yanık diye Avutmaya yeltendikçe kendimi, Gel diye yakarıyorum. O burada olmalı. Yaptıklarımla gurur duymalı. Diz çökünce önünde sanki beni alnımdan öpmeli. Siz bilir misiniz, var la yok arası birini, gerçekle yalan arası bi sevgiyi büyütüp büyütüp taşmak ne demek? Kendi yarattığınız denizinizde, kendinizi boğmak ne demek? O dev dalgalar arasında bir hayat kurup, dönüp dolaşıp aynı rüzgarın farklı yönlerini yazmak? Ne demek? Edebiyat hocalarımdan biri bir gün, tüm yazarların bir ilham perisi olduğuna inandığını söylemişti. Onu bulduklarında kaçırmamak için dört koldan sarıp sarmaladıklarını da söylemişti. O zamanlar işin bu boyutu üzerinde fazla kafa yorduğumu söyliyemem. Varsa yoksa yazıp yazıp oynamaktı hayat! Üstelik oyun yazarlığı gibi zor bir sanat dalı insanı anormalleştiren çok büyük bir etken. Roman yazmakta benzerdir sanıyorum. Yalnız oyun yazarlığında sizi farklılaştıran en büyük sebep, yazdığınız tüm karakterleri önce aklınızda sizin oynamanız. Bitirince arkanıza yaslanıp, tüm beyninizi vücudunuzu müthiş bir terapiden geçirseniz de, o oyunu bitirene kadar, aynı anda tüm karakterlerinizi yazma süresi boyunca kendi ruhunuzda beslediğiniz için, onları içinizden çıkarmak biraz zahmetli oluyor. Sonra nasıl ki yeni bir oyun tiyatro sahnesinde prömiyerini yapana kadar doğum sürecinden geçiyorsa, o oyunun yazılma süresinde de aynı sancılara canlı tanıklık ediyorsunuz. Her gecen gün, oyunumu tamamlamanın verdiği o tadına doyulmaz heyecanı içimden atmayı başardım. Şimdilerde karakterleri ruhumdan çıkarmakla uğraşıyorum. Perde kapanıp alkış sesi duyulduktan sonrada, ben 3.çocuğumu dünyaya getirmenin mutluluğunu, sanırım yine kendi okyanusumda kendi perimin gözlerinin içine bakarak kutlayacağım. Ve ona şöyle diyeceğim; Sen olmasaydın o satırlar yazılmayacaktı. Ve bilir misiniz onun ellerini bıraktığım anda, yenilenmek için, yine bir sürece girmek ne demek? Hayat!