İstasyonda bir adam öyle mahur, yağmur yağıyor insanlar duldada, hava ayaz rüzgar insanın yüzünü kesiyor oysa öyle umarsız, ortada cigarasını yakmaya çalışıyor elleri titrek kibritide sönüyor kimbilir kaç ateşte yalazlanmış gözlerinden geçiyor o savaş günleri gece pusuları, namluya sürülen mermiler ve düşen tetikler ve onların düşürdüğü yiğitler, her canda bin can gitmiş içinden, İstasyonda bir adam öyle mahur, yağmur yağıyor saçları ıslanmış pardesüsüne damlıyor suları, derin bir ahh çekiyor belliki bir sevdanın hatırası burktu içini, o başıörtülü genç kız öğrenci yurdunda tanışmışlar sevmenin zor olduğu günlerde eylül bitirmiş bu hikayeyide, tutuklandığı gün aldığı gül, kurumuş iç cebinde bir daha verilmiyecek sahibine, bazen rüyalarda bazende hatıralarda buluşuyorlar birbirlerinden habersizce, istasyonda bir adam öyle mahur, yağmur yağıyor ansızın öksürüyor ciğerlerini sarıyor o sancı cezaevinden getirdiği hatırası, yıllar sonra gelmiş şehre, sokaklarını gezmiş hainlerle vuruştuğu sokaklarını, ne silah ne siren sesi kalmış gecelerinde şehrin, nede barikatlı, bildirili, pankartlı bulvarları, nede yazdığı büyük sözleri taşıyan duvarları, sebeb kalmamış kalmaya, bundan sonrası yakamozunda yürümeye çalışmak o günlerin oysa burda tanımıştı önkuzuyu, duracığı, kerseyi burda bilmişti yürek yüreğe vermeyi ve burda tatmıştı ilk kurşun seseni ilk sevdayı, istasyonda bir adam öyle mahur, yağmur yağıyor ve kampanada çalıyor, malihülyasını bırakıp trne yürüyor, yakamozda yürümek ona yetmiyor.. Gönderen:EMRE CENGİZ