İSLAMİYETİN DÖRT KAPI KIRK MAKAMI Bozulan AHLAKSAL YAŞAM, Arap yarımadasında hayatı Cehenneme çevirdiği bir sırada; Hz. Muhammed, İslam adı altında kurduğu dini, Dört Kapı Kırk Makam ilkeleri üzerine kurmuştu. İlmi kaynaklar ve tarihi yaşam bunu doğrulamaktadır. Ancak, Hz. Muhammed´in vefatını mütaakip yozlaşma dönemi başlatılınca İslam´dan evvelki âyozâluklar birer birer gündeme alınıp, İslami ilkelerin yerine oturtuldu. Geriden gelenler, İslam evveli âyozâlukları İslami ilkeymiş gibi görüp kabul ettiler... Dört kapının ilki olan ŞERİAT, gerçek anlamından çıkarılıp, Süfyani saltanatının aracı haline getirildi. Diğer üç kapının sözü dahi edilemez oldu. Hal bu ise, İslam'ın bu dört kapı getirisinden maksat; kişi, ömrünün süreci içerisinde dört kapı kırk makamın şartlarını bedeninde yaşayıp, kamil insan olmayı yakalamasıdır. ne yazık ki bu imkan insanoğlunun elinden alınıp gasp edilmiştir. ŞERİAT, kapısı kelime anlamını dahi yitirerek, Emevi irticasının propagandasını yapan bir düzen haline sokulmuştur. Dört kapıdaki ŞERİAT´ın gerçeği şudur. 1) İlim yapmak, 2) İş veya meslek sahibi olmak, 3) Helal kazanç sağlamak, 4) Nikah kıyıp dünya evine girmek, 5) İman edip ibadetini bilmek, 6) Helal kazanç ile sofra sermek, 7) Cemaate uymak, 8) Temiz giyip, temiz yemek, 9) Hoşgörülü ve şefkatli olmak, 10) Yaramaz işlerden sakınıp, doğruya yönelmek, ŞERİAT kapısından maksat bu iken âne yaparsan yap, camiye gel namazın kıl af olunursunâ sloganı ile insanlar bir nevi uyutup aldatılarak Emevi saltanatına taraftar toplama tezgahı kurulmuştur... İnsan nefsinin aşırı isteklerine cazip gelen bu kolay yol, saltanat ve sömürüden yana olanlar tarafından benimsenip kurumlaştırılmıştır. Alevilik, bu riyakar yozlaşmaya karşı çıktığı için, irticanın kara yobazına hedef olmuştur. Üzerinde estirilen zulüm fırtınalarına göğüs gererek, ŞERİAT´ın gerçeğini yaşamış ve ikinci kapı olan TARİKAT´a geçmiştir. TARIKAT´a geçen Alevi; 1) Bir Mürşid´e Talip olup ikrar vermiş, 2) Müsahip kardeş edinerek dört gönülü bir etmiş, 3) Ehl-i beytin yolunda nefsi ile mücadele etmiş, 4) Hakk yolunda olan canlarla hizmet vermiş, 5) Insani sevgisini Hakk aşkina dönüştürüp âyaratılanı yaratandanâ ötürü sevebilmiş, 6) Kul hakki yemekten sakinmiş, 7) Yaradılış amacındaki istençlere iman edip vefa göstermiş, 8) Muhabbete aşina olup Hakk kelami dinlemiş, 9) Irfan aleminde âözâünü tanımaya çalışmış, 10) EDEB´li olup, ELİNE, DİLİNE, BELİNE, EŞİ´NE ve İŞİNE sahip olarak, yaradılış alemine zararlı değil faydalı olmaya çalışmıştır. Yaşamını bu inanç ve şartlar içerisinde düzene sokan kişi, çetinlikleri kolaylığa, çirkinlikleri güzelliğe dönüştürebilen MARİFET ehli olmaya hak kazanmış demektir. MARİFET kapısına giren kişi, bu kapıda da yapacağı işler vereceği hesaplar vardır. MARİFET kapısındaki 10 şart: 1) Ledün ilminden haberdar olmak, 2) Bu bilinç içerisinde kendi özünü bilmek, 3) Aldığı ilmi geleceğe aktarmak, 4) İnsanlık alemine yarayışlı yenilikler yaratarak faydalı olmak, 5) Tarikatta aldığı EDEB içerisinde yeni nesil yetiştirmek, 6) Engin gönül ile çevresine örnek olmak, 7) Sabırlı ve kanaatkar olmak, 8) Tüm alem ile barışık olmak, 9) Helal kazancını Hakk yolunda olanlarla paylaşmak, 10) Ahde vefada kusur etmemek. Hayatın bu bölümünde, güzelliklere güzellik katabilen kişi, HAKİKAT kapısını aralamış olur. HAKİKAT kapısı 10 şartı: 1) Alçak gönüllü (turab) olmak, 2) Yetmiş iki millete bir gözle bakmak, 3) Hakk yolu uğrunda tüm imkanları kullanmak, 4) Tüm yaratılanların itimadını kazanmak, 5) Sohbet ile çevresindekileri irşat etmek, 6) Seyahat edip gönül kazanmak, 7) Tefekkür ve münacaat, 8) Hakk erenleri ile birlik içerisinde olmak, 9) Vahdet aleminden haber vermek, 10) Müşahade (Vahdet-i vücut olup, Tanrı´yı yakında görmek.) Yaşamın bu aşamasına gelen kişinin yaptığı işte doğruluk, düzgünlük; konuştuğu her sözde kemalet görülür. Bu gerçeğin bilgisinden yoksun olan kişiler, hangi kökenden olursa olsun... Gerçeği göremez ve delalet içerisine düşer. Hatta aslına ihanet bile edebilir. Örneğin: Yukarıda saydığımız güzellikleri bedeninde yaşayan ve bitmez tükenmez mahsuller veren Hakk Erenlerin torunları, son zamanlarda şöyle demeye başladılar: âAleviyim ama İslam değilimâ veya âAnam babam Alevi ama ben değilimâ daha neler... Görülüyor ki, bilgi eksikliği insanları içinden çıkılmaz tezatlara düşürebiliyor. Bilgi eksikliğinden bu gibi tezatlara düşenlere biz buradan sesleniyoruz: âFikir belirtmek istediğiniz bir konuda ya okuyunuz yada dinleyerek bilgi sahibi olup öyle konuşunuz! Aksi takdirde, bilinçli insanların arasında gülünç duruma düşersinizâ İşin bilincinde olup da AHLAKSAL YAŞAMDAN korkanlar için sözümüz şu: Korkmayınız! AHLAKSAL YAŞAM sizin ne servetinize zarar verir ne de yaşamınızı karartır. Daha da huzurlu yaşayacağınıza emin olunuz!.. Çağrımıza uymak zorunda değilsiniz. Ancak, riyakarca bazı insanların yolunu kesmek ve Atalarımızın gerçek yolunu kirletmek de, savunduğunuz âlaik düşünceyeâsığmaz. Alevi gerçeğini yaşayan atalarımızın derinden gelen sesleri bize diyor ki: Yolumuz Hakk´ın yoludur Hakk´a yeten elimiz var Gönlümüz aşkla doludur Ikrar veren dilimiz var Rehberimiz önümüzde Pir buyrugu özümüzde Sadik eşle evimizde Soyu temiz belimiz var. Mürşit darına yetmişiz Dört canımız bir etmişiz Ölmeden hesap vermişiz Hakk ceminde yerimiz var. Sadık olduk eşimize Hile girmez işimize Cömert olduk aşımıza Helal lokma verimiz var. Enel-Hakk dedik de geldik Hakk´ı Hakel yakın bildik Hem vahdeti vücut olduk Yol gösteren Pirimiz var. Senlik benlik yolu bozar Kibirliler yoldan azar Gönlü kör, yorulur gezer Kör olmayan gönlümüz var. Riyakarlık âr dır bize İkililik perdedir göze Meftun olduk kamil söze İrfan ile ilimiz var. MUHAMMED-ALİ Ulumuz Hünkar Bektaş´tır Pirimiz Ehl-i beyt yolu yolumuz Hakk´a teslim Ser´imiz var. FETHİ bu kapının kulu Süregeldik biz bu yolu Aşık bilmez sağı, solu Hakk´a giden izimiz var. KAYNAK:GARİP DEDE TÜRBESİ(bende ordayım) www.garipdede.com