ANLAŞILAMAMAK ANLAŞILIR BİR DURUMDUR...

Discussion in 'Genel Bölüm' started by devriim, Nov 9, 2008.

  1. devriim

    devriim Daimi Üye

    Kimseler anlamasın beni!
    Züleyha'nın zindanında Yusuf anlasın,
    Leyla'nın çöllerinde Mecnun anlasın,
    Şirin'in dağlarında Ferhat anlasın,
    Aslı'nın yüreğinde Kerem anlasın,
    Sen anla!

    Aşk, ayrılığa düştüğünden beri kazanılmış sınavları görmeyen benliğimiz, kaybolmuş aşkların izinde sarsıntılı yürüyüşler yapıyor. Pencerelere perdeleri çekerek sokakları yalnızlaştıran insan, aşk adını verdiği kendi yalnızlığının derin kuyularında uzanacak elleri bekleyen çaresizliğe teslim olurken, içeride soluduğu hava, kendini esir ettiği dört duvar ve masasının üzerinde su vermeye bile gerek duymayacağı naylondan sunî çiçeklerle günbegün solgunlaşıp, baharlarda kendine gülümseyen papatyalardan da mahrum kalıyor. Her yitirilen sevdanın ardında derinleşen boşluk girdabında acı çeken masum duygular, yeni bir günü aydınlatacak kızıl bir güneşin getireceği yeni müjdelerinde olmadığını düşünüyor. Arabesk fanteziler üzerine acılı hayatlar kurgulayan gençlik, çözüm bulmak yerine sorunlarını daha da kalabalıklaştırıyor. Hem de mutsuzlaştıkça, mutlu olduğunu zannederek büyük bir yanılgı bataklığına saplanıyor.
    Aşk yitik, yitirilen benlik, acı çekense hep hayat oluyor. Oysa ben aşkı, seslerden bir ses değil; bütün sesleri susturan bir çığlık yapmak için arıyorum. Onu bulana kadar bu kalabalık sokaklarda payıma sessizliğin düştüğüne inanıyorum. Sen de inan!

    -II-

    Beni kimseler anlamasın!
    Gözyaşlarını yüreğinde biriktiren ?hüzün? anlasın,
    Yaprakları sararmış ?hazan? anlasın,
    Karanlıkları örten ?güneş? anlasın,
    Güneşe örtü olan ?gece? anlasın,
    Sen anla!

    Çölleşen ruhumun bağrından fışkırıp avuçlarımda biriken masum damlacıklarım. Ey benliğimi kirlerinden arındıran bengisu pınarlarım! ?Gözyaşlarım, sizi bana en iyi ne anlatır? Yazdığım şiirlere, sığındığım cümlelere, yaşadığım sokaklara yabancılaşan aynadaki yüzüm mü? Bütün beklentilerimin içinde yer edinen sınırsız korkularım ve sonsuz ümidim mi? Kayıp adreslerde sahiplerini bulamadan geriye dönen pulsuz mektuplarım mı? Nisanı ve kırkikindi yağmurlarını bekleyen susuz kalmış hazanım mı? Güneşe, gökkuşağının el değmemiş dallarından rengârenk elbiseler giydiren vakitsiz bulutlarım mı? Hiçbir zaman acımı hissettiremediğim veda sözcüklerimi? Geceyi derin uykusundan aniden uyandıran ölüm suskunluğumu? Ölümün hep unutulduğu bir yaşama uğraşımı? Ey vakitsiz sıkıntılarıma derman olan göz pınarlarım. Sahi, rahatlatır mısınız? Yaşama hüzünden ve gamdan yeni kaleler mi kurarsınız? Vedasız kanatlanan, ölümün kıyılarına habersiz düşen bir martının dalgalara bıraktığı matemlerden habersiz misiniz? Sessiz misiniz? Mavi misiniz?
    ?

    -III-

    Beni kimseler anlamasın!
    Bembeyaz düşlerine karalar düşen ?Kudüslü çocuklar? anlasın,
    Sessizliğin içinde saklı ?sesler? anlasın,
    Acılarla ağırlaşan ?hayat? anlasın,
    Yenilgilere alışmış ?kalbim? anlasın,
    Sen anla!

    Sevgili Filistin! Bulvarlarında saklambaç oynayan Kudüs'lü çocuklar hayatlarının baharında unutmaları gereken ne çok şey biriktirdiler. Ölüme yabancılaşanlar tarafından ne çok sobelenip zamansız ölümlerin hüznüyle ağladılar. Yıldızları vurulan gecelerin karanlık yalnızlığında ne kadar da çok korktular. Sevgili Filistin! Ölümü, haber merkezlerinin acılara maya olmuş coğrafyalardan verdiği küçücük cümlelerden arındırıp sokaklarında umut kovalayan Kudüslü çocukların ellerine tutuşturmak, minicik avuçlarından fırlattıkları her ölümün yeni bir hayatın başlangıcı olmasını isterim.
    Çünkü artık ?vurdumduymazlık bizleri terk etmeli?
    Çünkü artık ?hüzün seni, sen hüznü terk etmelisin?
    Çünkü artık ?Kudüslü çocuklar mızıkçılar tarafından sobelenmemeli?
    Çünkü artık ?Mescid-i Aksa?nın avlusunda bayramın geldiğini müjdeleyen tekbirler yükselmeli?
    Çünkü artık ?her gün ölmemeli; her gün gülmelisin?

    ?

    -IV-

    Beni kimseler anlamasın!
    Martılara hasret ?deniz? anlasın,
    Baharına hasret ?çiçek? anlasın,
    Ölümüne hasret ?hayat? anlasın,
    Sen anla!

    Ey Rabbim! Gözyaşlarımda umutlarımı büyüten kalbimin tek sahibi!
    Aklımı koru!
    Izdıraplarımızı hafiflet!
    Ellerimizden tut!
    Düşüncelerimizi anlamlı kıl!
    Bayramı Kudüslü çocukların tebessümlerine serpiştir!
    ...
     
  2. seyduna_34

    seyduna_34 Daimi Üye

    emegıne yuregıne saglık be canım bu nasıl bıseydı boyle kendımı kaybettım hala arıyorum ... :(
     
  3. sanem_62

    sanem_62 Daimi Üye

    Gerçektende çok anlamlı bir paylaşımdı içinde savaş,barış,siyaset,aşk,dostluk,din herşey vardı bayılıyorum böylesi sözlere çok teşekkür ederim yoldaşım bayılmama vesile olduğun için ...))))))))))))))
     
  4. ero

    ero Daimi Üye

    neden birbirimizi anlamak istemiyoruz ?, bende bunu anlamıyorum


    Dokundunmu hiç tenine bir çocuğun?
    Ellerini tuttunmu hiç üşüdüğünde?
    Üstünü örttünmü kara ayazlarda?
    Avuttunmu acılısını?
    Su verdinmi susamışına?
    Ağladınmı her ağladığında?
    Peki, Öptünmü hiç bir çocuğun gözünü?
    Siyah,mavi,yeşil....gözünün taa içini?
    Gözünün taa içinden aktın mı ırmaklara?
    Soluklandınmı gözünün yaşında?
    Sevmekle başlar hayat...
    (Hayat)lar Sevgilerle çoğalır...
    Sevgiyle büyür insan ömrü yaşamın her periyodunda...
    Bazen tıkanıp kalır umutların acımasız devinim içinde,soluğun kesilir...
    Dersin ki o zaman: Ne var yaşamaya deger?
    Anımsa o zaman bir çocuğun gözlerindeki pırıltıyı...
    Direncin dağ çiçeklerini...
    Çocukken büyütürsün içindeki ilk umutları,büyüdükçe güçlenir,bileylenir,büyüdükçe kinlenir,derinleşirsin...
    Belki bilmezsin kızılın güzelligini o zamanlar,anlayamazsın paylaşmanın değerini...
    Belki öğretmemişlerdir sana direnmeyi...
    Onlarda çoçuktuarışın,kara,ak,mavi gözlü,onlarında tenleri vardı dokunulacak,onlarında elleri vardı tutulacak,onlarda üşürdü kara ayazlarda onlarda susardı şüpesiz...
    Onlarda çoçuktu:Adları çocuktu yürekleri büyük...
    Çok büyük...
    Erken büyüdüler onlar...
    Erken aldılar ellerine taşları...
    Toprağı erken kokladılar...
    Mavzere erken sarıldılar...
    Türküleri erken tanıdılar...
    Ölümü erken tattılar...
    Kimi beşikte tanıdı ölümü,kimi on üçünde, kimi on yedisinde...
    Ama çocuktu onlar, Çatıları yoktu yagan yagmurdan kaçsınlar,suları yoktu susayınca içsinler...
    Bazen DİYERBEKİR oldu ölümün adı,bazen FİLİSTİN,bazen İRLANDA. bazen BOLİVYA, bazen IRAK...
    Amcalar büyük uçaklarda getirdi ölümü,bıraktı avuçlarına..."Özgürlük" dediler "Demokrasi" dediler ölümün adını degiştirdiler...
    Şimdi binlerce küçük beden ölüme yürür korkmadan yürekleri...
    Şimdi binlerce küçük beden "Özgür Vatan " der,haykırır korkusuzca umutlarını...
    Gece yutamaz onları,kan boğamaz,işkence susturamaz...
    Ben Diyarbekirim,Filstinim,Lübnanım,ırak ım,ben Vietnamım,Bolivyayim,Bağdatım ben...
    Ben bir çocuğum...
    Yakıyorum şimdi bedenimi bir Meşale gibi...
    Ve çekiyorum yüregimin pimini...
    Koşuyorum KAVGAYA,KAVGAMA,KAVGAMIZA....
    ****dilbera-desim****
     

Share This Page