Arkadaşlar bence bu çok güzel bir araştırma bilmediğim bi çok şeyi öğrendim ve sizlerlede paylaşmak istiyorum.... http://www.hemenpaylas.com/download/106 ... k.doc.html ALEVİLİKTE TEMEL İNANÇ UNSURLARI VE PRATİKLER Doç.Dr. İbrahim Arslanoğlu G.Ü. Gazi Eğitim Fakültesi Felsefe Grubu Eğitimi Anabilim Dalı Başkanı yazıdan bazı kesitler... Kırklar Kültü Kırklar kültü Alevîliğin en temel inançlarından birisi sayılmaktadır. Gerek Sünnîlerdeki ve gerekse Alevîlerdeki ibadetin temeli buraya dayanır. Sünnîlere göre 5 vakit namaz Miraçta farz kılınmış ve bu Hz. Muhammed’e bildirilmiştir. Alevîlere göre de cem törenleri Hz. Muhammed’in Miraçtan döndükten sonra kırklar adı verilen ruhani bir meclise uğraması ve orada bulunan kişilerle olan ilişki ve konuşmalarına dayanır ve her cem töreni bu olayın bir çeşit anılması, canlandırılması ve ruhsal olarak yeniden yaşanmasıdır. Olay şöyle gelişmiştir. Hz. Muhammed Mustafa, Stretül Münteha’dan(Miraçtan) dünyaya döndüğü zaman, Kırklar Ceminin kapısına geldi ve o sırada gaipten bir ses işitti: “Habibim, ol meclise dahil ol.” Orada 39 kişi bulunuyordu, içeri girmek üzere kapıyı çaldı. “Kimsin” diye sordular. ”Ben peygamberim” dedi, ”Bizim yanımızda peygamberin yeri yoktur” dediler. “Ben Muhammed’im” dedi, yine “Biz Muhammed’i tanımayız” dediler, çünkü bu sözlerde hep “benlik” söz konusu ediliyordu. O sırada Cebrail gökten indi ve Allahü Taala’dan bir mesaj getirdi: “Habibim, bencilliği bırak ve gönlünü türab et.” En son “Ben fukara’i miskinim” dedi, bunun üzerine kendisini içeriye aldılar. “Siz kimsiniz” diye sordu. “Biz kırklarız” dediler. “Ben sizin kırklar olduğunuzu nereden bilirim” dedi. Bunun üzerine “ Biz kırklarız; birimiz hepimiz, hepimiz birimizdir. Birimizin kolundan kan aksa hepimizden akar” dediler. Hz. Ali koluna bir neşter vurdu, gerçekten hepsinin kolundan kan akmaya başladı. Bir damla da tavandan damladı, bu orada bulunmayan ve Stretül Münteha’da Hz. Muhammed’e verilen üzümü keşküle(poşete) koyan Selman’ın kanı idi. Selman-ı Farisi, o meclise katıldıktan sonra Peygamberimiz onun getirdiği üzümden bir tanesini parmağıyla sıkıp bir maşrapa üzüm suyu meydana getirerek peygamberlik mucizesini gösterdi. Kırkların hepsi bu üzüm suyundan içerek kendilerinden geçtiler ve bunun manevi sarhoşluğu ile ayağa kalkıp dönmeye başladılar. İşte cem törenlerde içilen dem ve dönülen semah buna dayanmaktadır(Kuzukıran,23.4.98 ). Hz. Muhammed de kırklarla birlikte semah dönerken abası yere düştü ve bunu kırk parçaya böldüler ve bellerine bağladılar. Buna kemerbest denildi. Tarikata girenlere kemerbest bağlanması buradan gelir(Er,1996:39). ............... Kutsal Eşik Alevîlikte eşik yola girişi temsil ettiğinden kutsaldır(Yörükan,1998 :131), bu yüzden eşiğe basmak günahtır. Meydan Sofasına giderken ilk önce eşik niyaz edilir. Dede ocaklarının eşikleri de kutsal sayılır. Alevîlere göre eşik Hz. Ali’nin sembolüdür. 12 imamlardan birisi eşikte öldürülmüştür. Bu sebepten de eşiğe basmak günah sayılır(Bozkurt,1990:140). Eski Türklerde eşiğin kutsallığı Şamanizm’den gelmektedir. İzmir’in Karşıyaka ilçesi Doğançay Köyünde eşiğe saygısızlık günah sayılmaktadır. Gelin eve geldiğinde eşiğe niyaz yaptırılır. Gelin arabadan indirilince yaşlı birisi damadı ve gelini eşiğe niyaz ettirir. Bu sırada gelinle damat “ Ya Allah, ya Muhammed ya Ali” derler. Sonra geline eve yüz üstü geldin, sırt üstü çıkıncaya kadar yuvanda mesut ol” tarzında nasihatte bulunulur(Türkdoğan,1995:196). Alevîlerde ise tarikat ışık ve bilgisine ulaşmış olmanın anısına, bir alçak gönüllülük ve teslimiyet ifadesi olarak, eşiğin önünde sol diz üzerine çökerek elleri eşiğe koyup her bir eli bir kez öpmek veya eşiğe baş koymak da “eşiği öperek tarikata bağlanmak”demektir(Türkdoğan,1995:196). Eşiğe basmanın uğursuzluk getireceği bütün Türklerde orta inançtır. İlk başta eşiğe basmak kapı ruhu inancını akla getirmekle birlikte eşiğin ağaçtan yapılmış olması ağaç kültünün izlerini taşıdığını akla getirmektedir. Anadolu’nun hemen her tarafına yayılmış yatırların türbelerine kapının eşiği öpülerek girilir(Er,1996:63). ............. Saz Asya’da kopuz olan bağlama kutsal bir alet olarak görülüyordu. Şamanist Türkler kopuzda manevî bir güç bulunduğuna inanırlardı. Bunun için Dede Korkut’un kopuzu kutsaldı(Zelyut,1992:167). Manihaizmden eski Yunan dinine kadar bütün dinsel törenlerde müziğin etkileyici gücünden yararlanır. Saz ve söz geleneği eski Türk kültürünün uzantısıdır. Şaman dinsel törenleri de müzik eşliğinde yapılır. Şaman davul çalar Alevî ceminde ise saz çalınır. Alevîlikte sazın kutsal bir yönü vardır. Bu yüzden tıpkı kutsal bir kitap gibi cemevlerindeki direklerin en yüksek yerine asılır (Bozkurt,1990:117). Müzik bütün dinlerde vardır ve okunan ilahilere eşlik etmek için genellikle bir müzik aleti çalınır. Davud Peygamber ud çalarak Zebur’daki ayetleri okurmuş. Museviler Sinagoglarda, Hıristiyanlar kiliselerde, Sünnî tarikatlardan bazıları def çalarak, Mevleviler ney çalarak ilahi söylerler(Bozkurt,?:80). Anadolu Alevîleri sazın kutsallığı inancını İslâmi yapı içinde de yaşattılar. Saz Alevî evlerinde baş köşede bulunmaktadır. Saz çalınacaksa, göğsünden üç kez öpülüp başa götürüldükten sonra çalınmaya başlanır. Birine verilecekse yine aynı şey yapılır. Bugün Alevîler saza “Telli Kur’an” demektedirler(Zelyut, 1992:167-168). Cem törelerinde zakirler saz çalıp deyiş söylemeye başladıklarında söyledikleri ilk söz, genellikle Kur’an’daki surelerin başlarındaki ilk ayetlerdir. Saza bu açıdan bir kutsallık atfedilmiş olabilir. ................ Cem Törenlerinde 12 Erkân ve 17 Hizmet Sahipleri ve Görevleri(Arslanoğlu,98/6:15-17). Cem törenleri sırasında görev alan 12 erkân ve 17 hizmet sahibinin görev adları ve yaptıkları hizmetler şöyle sıralanabilir: 1.Dede: Pir adı verilen dergâhtaki töreni yöneten dua ve nasihatları yapan kişidir. Dede Hz. Muhammed’i temsil etmektedir. 2.Zakir: Tören boyunca saz çalan ve nefesleri söyleyen kişi veya kişilerdir. Bu görevin piri İmam-ı Hasan’dır. Zakirlerin cemde okudukları nefesler, Türkçe Kur’an’dır. Alevîler ibadetlerini Türkçe yaparlar(Bozkurt,?:81). 3.Sakkacı : Hz. Hüseyin’in Kerbela’da şehit olması sırasında gözyaşını temsil eden suyu falakaya getiren ve bunu başta dede olmak üzere orada bulunanlara içiren kişi. Bu Hz. Hüseyin’den kalmıştır. 4.Delilci: Meydan Sofasının aydınlatılmasından sorumlu olan kişi. Elektriğin bulunmadığı dönemlerde bu kişiye daha çok ihtiyaç vardı, bugün bunun yapacağı fazla bir iş yok, onun için görevi semboliktir. Bu hizmetin piri İmam-ı Zeynel Abidin’dir. 5.Karakazan(Lokmacı): Kesilen kurbanları mutfakta pişirip hazırlayan kişi. Bu hizmetin piri, İmam-ı Naki’dir. 6. Erkâncı: Cem töreninde erkânı yürüten dede. Bir cem töreninde birden fazla dede bulunabilir, ancak töreni bunlardan birisi yürütür. Onun için erkâncı da dededir. 7.Gözcü: Bir bakıma dededen sonra tören sırasında en yetkili kişidir. Kurallara uyulmasını, uygun giyinilmesini hatırlatır. Bundan başka cem törenleri sırasında konuşma ve gülüşmeleri önlemeye çalışır. Söz isteyenleri dedeye bildirerek onlara sıra ile söz verilmesini sağlar. Bu hizmetin piri, İmam-ı Musa Kazım’dır. 8.Tığcı(Kurbancı):Kurbanları kesen, yüzen ve parçalayan kişidir. Bu hizmet Hz. İbrahim Peygamberden kalmıştır. 9. Yürekçi: Kurbanlar kesildikten sonra, bunların yüreklerini doğrayıp pişiren ve bunu musahipli olanlara dağıtan kişidir. Bu hizmetin piri, Muhammed Taki’dir. 10. Niyazcı: Cem törenleri sırasında yenilecek olan çerezleri cemaate eşit olarak dağıtan kişidir. 11. Pabuççu: Meydan Sofasına gelenlerin ayakkabılarını düzenleyen ve onların karışmaması için gözetleyen kişidir. Bu hizmetin piri, İmam-ı Hasan el Askeri’dir. 12.Haberci(peyik,pazvant,bekçi): Cem töreninin yapılacağını köy veya mahalle sakinlerine duyuran kişidir. Bu hizmetin piri, İmam-ı Muhammed Bakır’dır. On iki erkânda görev alabilmek için mutlaka musahipli olmak gerekir. Buna aynı zamanda Evlâd-ı Resül hizmeti denilir. Bu görevlerden her birini tek tek kişiler yapabildiği gibi yukarıda da görüleceği gibi bir kişi, birden fazla görev de yüklenebilir. On iki erkân dışında Meydan Sofasında hizmet yapan kişilerin görevleri şunlardır: 13.Kahveci veya çaycı: Cem törenleri sırasında cemaata çay pişirip dağıtan kişidir. Bu hizmetin piri, Veysel Karani’dir. 14.Carıcı(Süpürgeci) : Her hizmetin arkasından kırklar meydanını sembolik olarak süpüren kişidir. Bu hizmet, Hz. Seyyidil Faraş’tan kalmıştır. 15.El suyu: Erkânın başlangıcında Kur’an okunmadan önce abdest niyetine dede ve falakadakilerin ellerini yıkatan görevli. Bunun piri Selman-ı Pak’dır. 16.Seccadeci: Halkada dara duranların oturdukları seccadeyi yerine seren ve sonunda dua ile kaldıran kişidir. Bu hizmetin piri esasen üç kişidir. Şit peygamber ibliği eğirmiştir, Hz. Fatıma seccadeyi dokumuştur, Cebrail ise sermiştir. 17.Ocakcı(Gürgürcü): Ocağı yakan, bunun sönmemesini sağlayan ve ocağa sac koyarak fazla ısının cemaati rahatsız etmemesini sağlayan kişidir. Bu hizmetin piri Ammar Bin Yasar’dir. Bu hizmetlerin dışında, cem törenlerine gelenlere yer gösteren ve sonradan gelenleri töreni bozmadan yerlerine oturtan kapıcı bulunmaktadır. Bu hizmetin piri İmam-ı Muhammed mehdidir. Ayrıca yemekten önce sofraları seren ve kaldıran sofracı, cem töreni sırasında sır suyu dağıtan kadıncık ana yer alır. Sofracının piri Hz. Kamber, sır suyunun piri Hz. Fatıma’dır. Bir de üç bacı diye adlandırılan semahçılar bulunmaktadır.