Aleviler Neden Camiye Gitmezler http://www.karacaahmet.com/inside.as...id=46&alt_id=3 Anadolu Alevileri Allah'a inanırlar. Allah'ın birliğine, Hz. Muhammet'in peygamberliğine ve Hz. Ali'nin veliliğine inançları tamdır. Hatta bunu; "Allah-Muahammet-Ali" üçlemesi ile ifade ederler. Ayrıca Kuran'ı kutsal kitapları olarak görürler. Kuran, Hz. Muhammet zamanında değil de daha sonraki halifelerden, önce Ebubekir, sonra Ömer tarafından sahabelerden alınan bilgilerle yazıya geçilmesi sırasında tartışmalar nedeni ile toplanan bazı ayetlerin ve hadislerin yok edildiğini, yakıldığını da iddia ederler. Eldeki Kuran'ın 3. halife Osman zamanında oluşmuş olduğundan da bazı çekinceleri vardır. Bu düşüncelerini eskiler; "Kuran'a kalem karıştı" diye ifade ederler. Ayrıca, 620 yıllarının Bedevi Arap toplumunun sosyolojik yapısına uygun getirilen kurallarla değişen sosyal ve toplumsal şartlara rağmen dünyanın sürgit bu kurallarla yönetilmeye kalkılmasının sıkıntılar yaratacığını düşünürler. Bu nedenlerle Allah'ın dünyamız ve insanlık için söyledikleri Kuran'ı Batıni yoruma tabi tutarlar. Kuran'ın ilham kaynağı olması gerektiğine inanırlar. Bu nedenle de Hz. Ali'yi "Kuran'ı Natık" yani "Konuşan Kuran" olarak değerlendirir ve buyruklarına önem verirler. Namazın 5 vakit veya 3 vakit olmasını, 30 gün tutulan Ramazan orucunu, İslamın 5 şartından biri olarak görmezler. Örneğin, Kuran'da 5 vakit namaz kılmanın ne sayısı, ne şekli, ne de yeri olmadığına Aleviler inanırlar. Namazın bu biçimde ve 5 vakit kılınmasının İslama Emeviler ve Abbasiler zamanında konan kurallardan biri olduğuna inanırlar. Şiilerin namazı 5 değil de 3 vakit kılmalarını da Şiilerin namazı 5 değil de 3 vakit kılmalarını da Şiilerin oluşturduğu bir kural olarak değerlendirirler. İslamın 5 şartı olarak ifade edilen şartların da Kuran'da olmadığını, bunların da İslama sonraki dönemlerde girdiğini kabul ederler. 30 gün orucun da Kuran'da olmadığını söylerler. Gerçekten de Kuran incelendiğinde; oruç ve ibadetten bahseder. Ama ne orucun süresi, ne de ibadetin biçimi ve sayısı Kuran'da yoktur. Ayrıca Kuran'da camiden ve camide kılınan namazdan da söz edilmiyor. Bu da gene daha sonra İslama giren kurallardan birisidir. Aleviler bu düşüncelerini Kuran'daki bazı ayetlere dayanarak ileri sürerler; Örneğin ibadetin biçimi ile ilgili olarak Ali İmran Suresi 191. ayette; "Onlar ki, ayakta iken, otururken, yatarken Allah'ı anarlar" şeklinde olduğunu anımsatarak ibadetin bazı kurallara bağlanamayacağını, bunların göstermelik ve şekilcilikten kaynaklandığını düşünürler. Aleviler, "Her oruç tutmayan, namaz kılmayan Müslümanları biz İslamdan saymazsak bu büyük bir çoğunluk oluşturan insan toplumunu İslam dini dışında saymak (kafir) anlamına gelir ki, buna kimsenin hakkı yoktur. Ayrıca bu İslam'a da aykırıdır"diyorlar. Bu konuda Kuran'ın Nisa Suresi'nin 94. ayetinde; "Size Müslüman olduğuna bildiren dünya hayatının geçici menfaatlerine gözdikerek, sen mümin değilsin demeyin"diyor. O halde İslama sonradan konan şartlar olan 5 şartı yerine getirmeyene İslam değilsiniz denemez. Aleviler ibadetin ille de camide yapılması gerektiğini de kabul etmiyorlar. Onlar "Yeryüzünün tümü ibadet yeridir" diye düşünüyorlar. İbadet için camiye gitmek gibi bir zorunluluğu gerekli görmüyorlar. Kendi inançlarına göre; cami etimolojik anlamda tapınak değil, toplantı yeridir. İslamiyetin ilk yıllarında Hz. Muhammet bir ibadet yeri yapmaya gerek görmemiştir. Çünkü belli bir tapınak oluşturmak ve düzenli olarak sadece orada ibadet yapmak onun getirdiği inanç sistemine aykırıdır. Nitekim o yıllarda ibadetin özellikle gece yapılması, gösterişten kaçınılması isteniyordu. Bazı müslümanların Mekke-Medine yolu üstünde Kuğba Köyünde yaptırdığı Camiyi Hz. Muhammed, "Dedikodudan başka bir şeye yaramıyor" gerekçesiyle yıktırmıştır. Peygamber elbette bunu Allah'ın ilhamına aykırı olarak yapmaz. Bu konuda Kurandaki 2 ayet ilginçtir. İşte Tövbe Suresin'de 107. ayet: "Zarar vermek, inkar etmek müminlerin arasını açmak Allah ve Peygamber'ine karşı savaşanlara daha önceden gözcülük yapmak üzere bir mescit kurup, biz sadece iyilik yapmak istedik diye yemin edenlerin yalancı olduklarına şüphesiz ki Allah'da şahittir." Bu ayetin devamındaki 108. ayette ise; bakın Kuran ne diyor: "Ey Muhammed, o mescide hiç gitme, Allah'a karşı gelmekden sakınanlarla bulanman daha uygundur. Orada arınmak isteyen insanlar vardır. Allah, arınmak isteyenleri sever." Demek ki ibadet yapmak için cami şartı aranamayacağı gibi her yapılan camiyi "Allah'ın Evi" olarakda görmek de doğru değildir. Aleviler, Allah için ille de şu şartlar yerine getirilerek yapılır gibi katı kurallara katılmıyorlar. Kuran'daki bir ayet bu düşünceyi doğruluyorlar. Bakın Hadid Suresi 4. ayet ne diyor. "Nerede olursanız olun o sizinle beraberdir. Allah ne yaptıklarınızı görür." Namaz ve cami ilişkisini Hacı Bektaşi Veli soyevlatlarından A.Celalettin Ulusoy "Alevi Bektaşi yolu" kitabında bakın şöyle ifade ediyor: "Hz. Muhammed'den sonra halifeler özellikle Ümeyyeoğulları ve Abbasoğulları istedikleri düzeyde manevi saygınlığa sahip olamamışlardı. Hükümranlıklarını güçlendirmek için, İslam toplumunun her kesimine ulaşan bir propagandaya gereksinme duyuyorlardı. Bunun o çağda en kolay ve etkili yolu topluluklara hitap etmek şekli idi. Bu amaçla Müslümanların belli saatlerde belli yerlerde toplanmaları ihtilal çevrelerincede teşvik ediliyor ve hatta zorunlu tutuluyordu. Nitekim, Emeviler zamanında camiler Ali'yi ve onun soyunu kötülemek için konuşma yerleri olmuştur." Bu ve benzeri nedenlerle ibadet için camilere gitmeyen Aleviler-Bektaşiler ibadetlerini,Cemlerini uygun evlerde yapıyorlar. Cemiyet evi veya Cemevi adı ile toplantı yapılan Cem yapılan binaları bulunan köy sayısı yok denecek kadar az buluyor. Aleviler'in Cemine kadın-erkek, yaşlı-genç herkes gelebilir. Dede önderliğinde ve bağlama eşliğinde ibadet yapılır. Oturuş biçimi ise toplumsal ilişkiyi geliştiren, küskünlükleri gideren, kin ve düşmanlık kapılarını kapatıp, barışa kardeşliğe yönelmeyi kolaylaştıran içtenlikli bir ibadet tarzı olarak yüz yüze, cemal cemale oturma biçimindedir. Allah'a ibadet ve dualarla birlikte sohbet, yardımlaşma, kişi ve toplum sorunlarına çare bulma imkanları sağlayan toplu tapınma biçimidir. İnsanın insana yakın olması bu biçimde daha kolay oluşuyor. Duvara değil cemale, "Didar-ı pak'e" yani temiz insan yüzüne bakmak, insanın yaptığı cami binasından önce Allah'ın özenle yaratıp, "Bütün meleklerin secde ettiği" insanı kutsal görmek Alevilerde ibadetin esasını oluşturuyor. Bu anlayışla Aleviler; "Secde ademedir", "Hak ademedir" düşüncesiyle insanı, insan sevgisini dinin esası haline getirmişerdir. Alevi-Bektaşinin ibadet tarzını bir ozandan örneklemek gerekirse bakın Edip Harabi ne diyor: "Zühd ü riya ile olan ibadet Hatadır Hz. Settar'a karşı Böyle namaz ile olamaz ümmet Hiç kimse Ahmet-i Muhtar'a karşı Tarikatsız mü'min olamaz kimse Nur'u nübüvvetle dolamaz kimse Hakk'ı Peygamber'i bulamaz kimse Yatup kalkmak ile duvara karşı Allah gözlerine çekmiş bir perde Yok dersin Allah'ı gökde ve yerde Gösterelim gelde gör Hakk'ı nerde Secde edersin Didar'a karşı" alıntıdır -------------------------------------------------------------------------------- Degerli canlar.Asirlardan beri Alevileri camiye gitmedikleri icin, ramazan orucunu tutmadiklari icin dinsizlikle suclayan sunni kardeslerimiz,Alevileri dinden cikmis gibi bir takim kelimeler kullanarak alevilere hakaret etmislerdir. biz aleviler ne kadarda bizim namazimiz killindi, Hz.Ali camide vuruldugu icin camiye gitmiyoruz desek de esas olarak camiye niye gitmedigimizi, neden bes vakit namaz kilmadigimizi Kuran'i Kerimi'in ayetleri ile asagida ele alacagiz. Biz Aleviler olarak kimsenin ibadet sekline, anlayisina müdahele etme gibi bir düsüncemiz yoktur.Yanliz hic kimsenin de biz Alevileri camiye gitmedigimiz icin sorgulama hakki da yoktur.Biz aleviler olarak duvara bakarak secde etmeyiz, biz, tipki meleklerin ademe secde ettigi gibi insani esas alir insana secde ederiz. Allahu Taala Resulullaha ayet vahyederek camilerde namaz kilinmasini yasak etmis ve Hz muhammed dahi camileri yiktirmis,nitekim tevbe süresinin 107.nci ayeti"velleziynettehazü mesciden diraren ve küfren ve tefriykan beynelmünümüniyle ve irsaden limen hareballahe ve resülehu minkablü veleyehlifünne in erdni illel husna vallahü yeshedü innehüm lekazibüne." Türkcesi: Müminlere zarar vermek ve gönüllerinde sakli duran düsmanligi kuvvetlendirmek icin namaz kilmaga mescit meydana getirdiler.Bunlar Müslüman olmadan önce Hazreti Muhammed'le harbeden münafiklardir. Müminlerin arasini acmayi inlari birbirine düsürmeyi akillarina koymuslardi.Ya Muhammed Müslümanlar, seninle birlikte namaz kilsin ve zikretsin diye böyle genis mescit,cami yaptik derler,Allahu Taala dahi sahitlik eder ki,onlar yeminlerinde yalandir. Tevbe süresinin 108. ayeti:"Lâ tekum fiyhi ebeden lemescidün üssise alettakva minevveli yevmin ehakku en tekume fiyhi ridâlün yühıbbüne enyetetahherü vallahü yuhıbbül muttahhirriyne." Türkcesi:Ya Muhammed kalkma ve ol mescitlerde ebediyen namaza durma. Evvelce Tanri korkusu üzerine yapilan mescidi evvelde hakka ibadet hakli ve lazim bir ibadetti.Orada rizaullah icin kötü ahlaktan hem kendilerini pâk etmeyi ve hemde kötü ahlaktan onlari sevmeyi bilen bir güruh vardir.(onlar ile ol) Hazreti Peygamber'e ol mescitlere Müslümanlari gitmeyi yasak eden bu ayetin altinda yazili olan mesruhata göre; Cenabi Hak Hazreti Muhammede o islamlarin yaptiklari mescide gitme buyurdugu zaman Peygamber efendimiz ashaptan bir kac kisiye emredip ol islamiz diyenlerin yaptiklari mescidi yikip orasini süprüntüler ile doldurdular.(Kenarli KurÃan-i Kerim tefsiri sahife: 203). Kissasi enbiya tarihinde bu vaka hakkinda söyle bir kayit vardir:Hazret Muhammede ayeti Kerime ile ilham edilmesi üzerine hemen Hazreti muhammed dahi Malik Ibni Dahsem ve Ibni Adi ile bir heyet göndermekle varip Müslümanlarin ol mescitlerini yani camilerini yiktilar. Ayni hâdise üzerine baska bir tarihi vesika da sudur: Tarihi Taberi 2.cilt kenarinda alti parmak kitabinin 306.sahifesinde bu meseleden bahsedilirken sunlar yazilmaktadir. Vakti saatle müslümaniz diyenlerin yaptiklari camilerde namaz kilmak icin Hazreti Muhammede teklif edilmis idi.Bu teklif üzerine Cebrail Aleyhisselam nazil olup, "ol Camilerin yikilmasini sana emretti"ayeti kerimesini getirince, namaz kilmak icin yaptiklari mescidi Hazreti Resulullah farzi Kur'anla yiktirdi.Hazreti Muhammed'den sonra camiyi Halife Ömer yaptirdi. Kültür hareketinin cok ilerledigi, insanoglunun aydinliga dogru kostugu zamanimizda bile bir cok insanlar ellerinde birer cami makbuzu, kapi kapi dolasip cami icin para toplayan bu insanlar köylerinde bir okul binasi yapsalardi, veya her hangi bir fakire yardim etselerdi veya köylerine su getirmek icin makbuz bastirsalardi daha büyük hayir islerlerdi.Hakikati söyleyeyimki,ibadet icin,Kur'an da mescit ve camiye ihtiyac yoktur.Bol bol okul acip ilim ögrenelim cahillikten kurtulalim.Fabrika acalim.Köylerimize su getirelim, yol yaptiralim. yetimlerimizi koruyalim.Allaha layik bir kul oldugumuzu isbat edelim. Yukarida verdigimiz örneklerden de anlasiliyor ki, Hazreti Muhammed o mescide ebediyen gitme ayetinin inmesi üzerine o mescidi yiktirdiktan sonra mescit yaptirmak icin herhangi bir ayet gelmemistir.Ancak Ömerin hilâfeti zamaninda bir eseri bidat olarak yeniden cami ihya ve insa edilmistir.Muaviye,Yezit Abbas ogullari,Osmanogullari zamaninda halk cami yapmaya Tanri ile kulu arasinda büyük binalar ve yüksek minareler yapmaya icbar edildi.Hakiki müslümanlik Kur'a da yazili oldugu gibi camisiz, minaresiz,olarak huzuru kalbi ile Allah'a inanmak ve daimi ibadet etmektir. Camiler ayeti ile yikildiktan sonra ibadetin evlerde yapilmasi icabetmekte idi.Esasen bu hususta da ayetler vardir: Yunus süresinin 87. ayeti:Ve evhaynâ ilâ müsâ ve ehiyhi en tebevve âli kavmikümâ bimısre büyüten vec'âlü büyüteküm kibleten ve akimusselate ve bessirilmü'miniyne". Türkcesi:Ya Muhammed biz Musa ve kardesine kavimleri icin Misirda ev alip yerlesmelerini emrettik.Siz ve kavminiz hanelerinizi kibleye ve namazi döndürüp musalla edin.Erkan ile eda edin,Ya Musa evlerinde dua ve niyaz eden müminlere dünyada kurtulus ve ahirette cennet derecelerini müjdele. Namazin camide degil evlerde kilinmasinin Kur'anla farz edildigine dair baska bir ayeti kerime:Nur suresinin 36.ayeti"Fiy büyütin ezinallahü en türfea ve yüzkere fiyhesmühu yüsebbihu lehu fiyhâ bilğudüvvi uel'âsâli." Ya Muhammed kendi evlerinde ibadet edenlere Tanri Taala tarafindan tazim olunup sevap derecelerinin yükselmelerine izin verip emreyledi.Onlar sol güruhtur ki, evlerinde Allahu Taalaya ibadet zikrü tesbih edenlerdir... Yukarida bahsettigimiz mevzu hakkinda söyle bir hadisi nebevi vardir.Lâ yukbelül cami illâ bil camiil misr." Türkcesi:Sen baska camilere yakin olma.Kalp camiinde Tanriya yalvar. saygilar Aleviler camiye niye bu kadar karşı? Orası da sonuçta Cem Evi gibi bir ibadet yeri değil mi? -Aleviler caminin mimarisine karşı değiller. Binalar masumdur. Ayrıca gelenek yerleşmiştir, ona saygı duyarlar. 600'lü yıllarda o zamanlar bugünkü medya olmadığı için insanlar birbirlerine haber verebilmek için camileri seçermiş. Toplanır konuşulurmuş. O dönemde bu toplantılar Hz. Ali'ye ve taraftarlarına hakaret edici bir yer haline gelmiş. Aleviler buna tepki göstermek için camilerden uzak durmuşlar. Zaten o zamanki camiler bugünün görkemli yapıları değil, daha çok mescit gibi yerler. Bugünkü cami yapısı Emeviler'den sonra ortaya çıkmış. Türkmenler hiçbir zaman ibadetlerini camide yapmamışlardır, ancak zorla götürülmüşlerdir. Bazen de canlarını kurtarmak için mecburen gitmek zorunda kalmışlardır. alıntıdır
sunnilerin hepsi camiye gitmiyor alevilerde camiye gidiyordur herhalde mesala ben her cuma namazına giderimmmmmmmm
ayfer abla yüreğine sağlık gerçekten takdir ediyorum çok güzel konulara değiniyorsun paylaşımın için teşkler
Ayetleri doğru yorumlardan okuyun.Tövbe Suresindeki ayetler sadece Mescidi Dırar için inen ayetlerdir.Kurana inanıyorsnız,Hz. Aliye bağlıysanız ve onun yolundan gittiğinizi söylüyorsanız.Kılın namazınızı.Ha camide kılmışsın ha evde.Kuranıda tek kaynaktan okumayın.
Her yerde aynı sözler, her yerde aynı mantıksız dayatma Hz.Ali'ye inanıyorsanız kılın namazınızı... Niye kılayım ! Ben inanmadıgım bir ibadeti neden yapayım Kime yamanacagım kime gösteriş yapacagım.. Yahu benim ibadetlerim var, cem'im var, dar'ım var, kurban'ım var, tekkelerim var , daha bırcok ibadetlerim var, inanc esaslarım varken BANANE CUMADAN CAMİDEN NAMAZDAN..
sessiz efendi:Sana biraz nasihat edeyim,anlayabilirsen.... 1-Namaz konusunda Hz.Ali namaz kıldığı için bende kılıyorum demiştim,doğru ayrıca Kuranda:Taha Suresi:132.Ayet:Ailene (ümmetine) namaz kılmayı emret ve sende ona sabırla devam et.,diyor.Bende kılabildiğim kadar kılıyorum. 2-Alevi kaynaklarının en temel kitabı sayılan İmam Cafer Buyruğunda:Kuran-ı Kerime vurgu yapılarak toplumu doğru bir şekilde hakka ulaştırmak için Kuranın bilinmesi ve davranışların Kurana uygun olması gerekliliği dile getirilir.Bu husus şu şekilde dile getirilir:"Ayetsiz,kitapsız söz söyleyip nasihat eden pirin sözleri saygın değildir.Söylenen sözün kesinlikle Kurana uyması gerekir.Kitapsız pir şeytandır.(sayfa:24) Bu sebebele Kurana uymalıyız. 3-Bektaşi fıkraları her zaman gerçekleri yansıtmaz.Bektaşiliği karalamak ve rencide etmek içinde yazılmış olabilirler.Tıpkı Temel fıkraları gibi.Temel bu kadar saf mı? 4-Ozanlarımıza gelince onları iyi anlamamız gerekiyor. Çoğunlukla mecazi manalar kullanıyorlar. 5- Ayrıca Caferiliği niye küçümsüyorsun ? Onlarda bizlerden değiller mi? SONUÇ: Nahl Suresi:Yalanı ancak Allah'ın ayetlerine inanmayanlar uydurur.İşte asıl yalancılar onlardır. İnsan Suresi 3.Ayet:Şüphesiz biz ona doğru yolu gösterdik.İster şükredici olur,inanır,isterse nankör kafir.(Sözlerinizle davranışlarınızla Alevi olun,Ateist tavır takınmayın.)Saygılar........
Ünver adlı üye EFENDİ senin gibilere denir. Senden nasihat alacak kadar aklımı kaybetmedim daha, Sözlerimin anlaşılabilmesi için einstein olmaya gerek yok normal zekalı biri bunu cok rahat anlayabilir, Tekrarlıyorum; Alevilerin ibadeti cem'dir ibadet yeri cemevidir Dünyanın her neresinde yaşıyorsa yaşasın her Alevinin ibadet anlayışı inanc esasları dunya algılayışı inancsal kültürü aynıdır, bu bin yıllardır süre gelen bir olgudur, ne atamız ne dedemiz ne soyumuz sopumuz ne pirlerimiz ne mürşitlerimiz alevi önderlerimiz 5 vakit namazı kılmamış ramazanı tutmamış cumadır hacıdır kabedir bu gibi konulara takat etmemişken, şimdi cıkıp Alevilikte bu vardı aha HzAli aha Kuran demek köryorumdur. asimilasyonculuktur. Kardeşim senin anlattıgın şii'liktir, Ben Kuran'ı ve diger dört kitabı batıni olarak ele almışım, ben Kuran'ın yazdıklarına uysaydım 4 karı almayı caiz bilir ramazan orucu tutar, kadını 2. sınıf vatandaş görürdürm, ve daha bırcok konuda senin g,ibilerden farkım kalmazdı. ben ne kuran'ın ne sünnet nede hadis adı altında bu ülkeye vahabiligi arapcılıgı kadın ezmeyi gericiligi getirenleri kabul etmemişim şimdi edecegim.. ben kuran'ı batini olarak kabul etmeyıp uysaydım 4 karı alırdım ramazan orucu tutardım 5 vakit kılardım , hala cıkmış bana kuran'ın su ayeti bu ayeti diyor..
Değerli arkadaşlar bir can böyle bir video hazırlayıp koymuş.Paylaşmak istedim. Von ALEVİ TÜRKÜ SEMAH DEYİŞ VİDEOLAR gepostete Videos: ALEVİLER NEDEN CAMİYE GİTMEZLER | Facebook Kaynak :ALEVİ TÜRKÜ SEMAH DEYİŞ VİDEOLAR | Facebook
Aleviler neden camiye gitmiyor? Alevilerin (Arap Alevilerinin) Hz. Resulullah (s.a.a.v) efendimizden bu yana mescitleri vardı, ancak emevi ve abbasi iktidarları zamanında Ehl-i beyt (a.s)'e ve onun yolundan gidenlere seb edilmiş ve arkasından amin denmiş olması Alevilerin mescide gitmemesinde etkisi vardır. Bir Alevi mescide (kendi mescidine) gittiğinde namaz kılarken Ehl-i beyt düşmanları tarafından şehit ediliyordu. Bu durum ta yavuz sultan selim dönemine kadar geldi. Yavuz selim'de Alevileri katledince artık Aleviler can güvenlikleri için mescide gidememiş, baskı ve zulümlere uğramıştır. Bu zulümler bu zamana kadarda devam etmiştir. Hatay ve Adana (Çukurova) yörelerinde yaşayan Aleviler (Arap Alevileri) kendi mescitlerini yeniden yapmaya başlamışlardır, ama bu zaman alacak...
Merhaba canlar. Bu zamana kadar yüzlerce kez bu konular hakkında yazıldı, söylendi ama nedense ısrarla ısıtılıp ısıtılıp yeniden gündeme getirildi. Bu konu hakkında, tekrar aynı konuları yazmak istemiyorum. Öncelikle; Adem (a.s.)'dan itibaren bütün Peygamberlere Namaz, Farz olan bir ibadettir. Namaz konusunda, Hz. Muhammed (a.s)'a söylenen söz, "Halil İbrahim Peygamberin Namazına devam et" demektedir. Bütün Dinlerin atası olan Halil İbrahim Peygamberin Namazı nasıldır o zaman. Bunu bana biriniz anlatın lütfen. Halil ibrahim Peygamberin namazını anlatamıyorsanız, onun çocukları olan İsmail Peygamberin yada İshak Peygamberin Namazları nasıldır, anlatınız. Zaman uzak, anlatamam diyorsan, onun oğlu olan Hz. Yakup (a.s)'ın yada onun oğlu olan Hz. Yusuf (a.s)'ın Hz. Şuayp (a.s)'ın, Hz. Musa (a.s)'ın, Hz. Harun (a.s)'ın, Hz. İlyas (a.s)'ın, Hz. Davut (a.s)'ın Hz. Yunus (a.s)'ın, Hz. Yahya (a.s)'ın yada Hz. İsa (a.s)'ın Namazlarını anlatırmısınız nasıldı. Kur'an-ı Kerim'de Namaz ile ilgili Ayet'lerde; Secde; Rüku ve Kıyam emrediliyorsa Yukarıda isimlerini saydığım bazı Peygamberlerin Namazları neden farklıdır? Namaz denilince, camide kılınan Namazı örnek gösterenlerden birisi bunları bana açıklasın lütfen. Allah'ın emrettiği Namaz, camide kılınan Namaz ise, söylermisin bana ilk 3 halife neden Namaz şeklinde değişiklikler yaptı, muaviye zina yaptığı kadınları nasıl cuma günü cünup halde halka namaz kıldırmaya gönderdi? Namaz için mescitlere gelenler, neden Ehl-i Beyt'e küfür ettirilmek zorunda bırakıldı? Öncelikle bana bunu camide namazı savunan birisi açıklasın lütfen.
En son peygamber Hz. Muhammed (s.a.a.v) Hatem el-Embiye ve Seyyid el-Mürselin olarak Ãlemlere rahmet olarak, önceki peygamberleri tasdik etmiş ve aynı şekilde tüm insanları Allah’ın birliğine davet etmiştir. Getirdiği öğretiye de İslamiyet denilmiştir. Peygamberlerin tebliğ ettiği din, temel özellikleri bakımından aynı dindir. Zaman ve mekâna göre değişen şey, bu temel özelliklerin uygulanış ve algılanış biçimleridir. Dinin zahir ve batın olmak üzere iki boyutu vardır. Batın, dinin değişmez kanunlarıdır. Dinin batın boyutu evrensel ve değişmezdir. “Bu Allah’ın daha önce gelip geçmişlerde işleyen kanunudur. Allah’ın kanununda hiçbir değişiklik bulamazsın.” (Ahzap S. Ayet 62) Batın, inancın en yüksek noktası olduğu için kavranması zordur, ağırdır. Bu sebeple yüce Allah, batıni bilginin yalnızca onu kavrayabilecek ve taşıyabilecek olanlara verilmesini emretmiştir. Hz. Ali (a.s), bu hususta şöyle buyumaktadır: "Bizim bilgimiz, zordur, zorun zorudur. Onu ancak kalbi Allah tarafından imanla sınanan bir mümin kul taşıyabilir. Bizim anlattıklarımızı ancak güvenilir kişiler ve akıllı insanlar anlayabilir." Dinin zahir boyutu ise dinin pratik ve şekilsel formudur, anlaşılması kolaydır. İnsanların geneline peygamberler aracılığıyla öğretilmiştir. Yüce Allah, hikmetinin gereği olarak dinin zahir boyutunu, yani şekilsel özelliklerini zamana, mekana ve ümmetlerin tavırlarına göre değiştirir. Fakat şekilsel özelliklerinin değişmesi, Allah katında bir çok din bulunduğu anlamına gelmez. Önemli olan, dinin cevheridir ve bu cevher değişme kabul etmeyen bir cevherdir. Kur’an-ı Kerim bu dinin ilk insanla başladığını ve son Peygamber’e kadar bütün nebiler – peygamberler tarafından aynı standartlar halinde insanlığa tebliğ edildiğini açıkça söyler. Şöyle ki; “Sizin için, dinden Nuh’a vahyettiğini, sana vahyettiğini, İbrahim’e, Musa’ya ve İsa’ya vahyettiğini şöyle diyerek kanunlaştırdı; dini dosdoğru tutun, onda bölünüp fırkalara ayrılmayın.” (Şura S. Ayet 13) “Şöyle deyin: Allah’a, bize indirilene, İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a Yakub’a, onun torunlarına indirilene, Musa’ya ve İsa’ya verilene ve diğer nebilere verilene inandık, onlar arasında fark gözetmeyiz. Biz yalnız O’na teslim olanlarız.” (Bakara S. Ayet 136) “Resul, Rabbinden kendisine indirilene inanmıştır, müminlerde. Hepsi; Allah’a, onun meleklerine, kitaplarına, resullerine inanmışlardır. Allah’ın resullerinden hiçbirini ötekinden ayırmayız. Şöyle demişlerdi: Dinledik, boyun eğdik, Affet bizi ey Rabbimiz, dönüş yalnız sanadır.” (Bakara S. Ayet 285) Bu Ayetler, bütün peygamberlere vahyedilen dinin bir olduğunu, peygamberler arasında ayırım yapılamayacağını bildirir. Bir peygambere inanmanın bütün peygamberlere inanmayı gerektirdiğini, bir peygamberi inkâr etmenin ise bütün peygamberleri inkâr etmek olduğunu açıkça göstermektedir.