Pir Sultan Abdal'dan

Konu, 'Alevi Şiirleri' kısmında devran tarafından paylaşıldı.

  1. devran

    devran Yönetici

    Şah-ı Merdan (Kızıl Deli)


    Şah-ı Merdan Ali kurdu bu yolu
    Hazret-i Fatıma cihanın gülü
    Evvel Seyyit Ali aldı yürüdü
    Kırkların serdarıdır Kızıl Deli

    Tanrıdağ koruna çökmüş oturur
    Yıldızları ayağına getirir
    Bir avuç toprakla hudut geçirir
    Kırkların serdarıdır Kızıl Deli

    Pirim etini kendi defn eyledi
    Çaldı taşı pare pare eyledi
    Pirim Ali bu kelamı söyledi
    Kırkların serdarıdır Kızıl Deli

    Gör pirim küffara n'etti n'eyledi
    Şehir horozuna dua eyledi
    Sarı Kız'ı iki pare eyledi
    Kırkların serdarıdır Kızıl Deli

    Pir Sultan'ım Haydar sancak getirir
    Zemheride gonca güller bitirir
    Kalenin altını üstüne getirir
    Urum'u feth eden Şah Kızıl Deli



    Şah-ı Merdan Kullarıyız


    Şah-ı Merdan kullarıyız
    Mevla'dan gayri değiliz
    Kanaat ile yürürüz
    İlla tokuz aç değiliz

    Evliya gönlümüz aldı
    Kalbimiz nur ile doldu
    Gözlerimiz cemal gördü
    Cennete muhtaç değiliz

    Evvel biziz ahir biziz
    Heman leyl-ü nehar biziz
    Gül açılmış bahar biziz
    Biz yaz olduk kış değiliz

    Yüzlerden kırklara erdik
    Tarikat ehlini bulduk
    Yedilerden haber sorduk
    Üçlerdeniz hiç değiliz

    Pir Sultan'ım göçün göçün
    Sızdık eridik Hak içün
    Dünyayı terk etmek içün
    Altun olduk tunç değiliz








    Hazret-i Şah'ın Avazı


    Hazret-i Şah'ın avazı
    Turna derler bir kuştadır
    Asası Nil deryasında
    Hırkası bir derviştedir

    Nil deryası umman oldu
    Sarardı gül benzim soldu
    Bakışı arslanda kaldı
    Darbı dahi bir koçtadır

    Ali'm bilmezdi benliği
    Dilde tutmazdı kinliği
    Zülfikar'ın keskinliği
    Zerrecesi kılıçtadır

    Özen güzel Ali'm özen
    Var kendine bir yar kazan
    Hayrını şerrini yazan
    Sağ yanında feriştedir

    Nerde Pir Sultan'ım nerde
    Özümüz asılı darda
    Yemen'den öte bir yerde
    Dahi Düldül savaştadır






    Karga Konsa Gülistana


    Karga konsa gülistana
    Gülün kadrin ne bilir
    Kendi kadrin bilmeyen
    Elin kadrin ne bilir

    Hal olunca örgüm işler
    Yollara bezirgan işler
    Karada yayılan kuşlar
    Gölün kadrin ne bilir

    Sofra kıyısın bükmeyen
    Meydana ekmek dökmeyen
    Hakk'ın korkusun çekmeyen
    Kulun kadrin ne bilir

    Koyun kuzudur meleyen
    Yapışacak dal olmasa
    Pir Sultan Abdal olmasa
    Şalın kadrin ne bilir
     
  2. devran

    devran Yönetici

    Medet Senden (Kaldım)


    Medet senden medet Muhammet Ali
    Akar boz bulanık sellerde kaldım
    Ne de zalim olur şu elin dili
    Söyleşirler bizi dillerde kaldım

    Kaçma benden kaçma ey kaşı kara
    Derdine düşeli oldum avara
    Bir dostum yoktur ki halimi sora
    Gariplik gurbetlik illerde kaldım

    Yanarım yanarım tütünüm tütmez
    Çıkarım bakarım bülbülüm ötmez
    Çalıştım çırpındım ellerim yetmez
    Dibi bilinmeyen göllerde kaldım

    Farı dedim farı gönül farımaz
    Kurudu çeşmemin yaşı silinmez
    Harbi ısıtmazsa karlar erimez
    Çöğenli boranlı dağlarda kaldım

    Pir Sultan Abdal'ım gülemez oldu
    Akar çeşmim yaşı silemez oldu
    Gidecek yolları bilemez oldu
    Dağıldı kervanım yollarda kaldım
     
  3. devran

    devran Yönetici

    Viran Bahçelerde


    Viran bahçelerde bülbül öter mi
    Gönül eğlencesi gül olmayınca
    Merhemsiz çiğ yara pişer biter mi
    Bir gerçek veliden el olmayınca

    Nefse uyan Hakk'a uymuş değildir
    Gaziler namazın kılmış değildir
    Bu gezen abdallar derviş değildir
    Arkasında hırka şal olmayınca

    Tabibsiz yaraya merhem sarılmaz
    Mürşit olmayınca pire varılmaz
    Yüz bin tabur kursan Yezit kırılmaz
    Eli Zülfikar'lı Al'olmayınca

    Bu aşk meydanında bir divan olur
    O meydana düşen nevcivan olur
    İtikatsiz talip boş kovan olur
    Vızılar arısı bal olmayınca

    Değme arif bunu böyle bilemez
    Bilse dahi yine arif olamaz
    Her dede ölüyü diri kılamaz
    Hünkar Hacı Bektaş Vel'olmayınca

    İki melek gelir sual sorarlar
    Döker burcunu da gevher ararlar
    Bir kılın üstüne köprü kurarlar
    Geçemezsin Hakk'a kul olmayınca

    Pir Sultan'ım baştan dalga aşırır
    O dalgadır aşıkları coşurur
    Her bildiğin rehber çiğ mi pişirir
    Yanıp ateşlere kül olmayınca
     
  4. ero

    ero Daimi Üye

    teşekkürler devran arkadaş

    **********

    Yürü bre yalan dünya
    Yalan dünya değil misin
    Hasan ile Hüseyin'i
    Alan dünya değil misin

    Ali bindi düldül ata
    Can dayanmaz bu firkata
    Bozkurt ile kıyamete
    Kalan dünya değil misin

    Tanrının aslanın alan
    Düldülü dağlara salan
    Yedi kere ıssız kalan
    Kalan dünya değil misin

    Bak şu kaşa bak şu göze
    Ciğer kebap oldu köze
    Muhammet'i bir top beze
    Saran dünya değil misin

    Pir Sultan'ım ne yatarsın
    Kurmuş çarkını dönersin
    Ne konarsın ne göçersin
    Kalan dünya değil misin

    Pir Sultan Abdal
     
  5. devran

    devran Yönetici

    Ayrılık Derdinin Dermanı Nedir

    Uğrum sıra giden Boz Atlı Hızır
    Ayrılık derdinin dermanı nedir
    Şu iki aleme olmuşsun nazır
    Ayrılık derdinin dermanı nedir

    Sığanmıştır ağca kolda bilekler
    Hak katında kabul olsun dilekler
    Arş yüzünde secde kılan melekler
    Ayrılık derdinin dermanı nedir

    Küseyim de ben yarime küseyim
    Siyah zülfün mah yüzüne asayım
    Kerbela'da yatan İmam Hüseyin
    Ayrılık derdinin dermanı nedir

    Hani şu dünyanın toprağı taşı
    Akıttım gözümden kan ile yaşı
    Urum illerimin Hacı Bektaş'ı
    Ayrılık derdinin dermanı nedir

    Ak saya giyinmiş incedir beli
    Ben pirimi gördüm tatlıdır dili
    Tanrı'nın arslanı Hazret-i Ali
    Ayrılık derdinin dermanı nedir

    Gıcılar da dağlar başı gıcılar
    Çıkmaz oldu içerimden acılar
    Arafat Dağı'ndan gelen hacılar
    Ayrılık derdinin dermanı nedir

    Dünyayı sorarsan bir dipsiz anbar
    Ali'nin yoldaşı Zülfikar Kanber
    Kabe'yi yaptıran Halil Peygamber
    Ayrılık derdinin dermanı nedir

    Deryanın yüzünde dönen üç gemi
    Yiyelim içelim sürelim demi
    Geminin sahibi ol Hızır Nebi
    Ayrılık derdinin dermanı nedir

    Pir Sultan Abdal'ım içtim cür'adan
    Okudum ağını bilmem karadan
    Yeri göğü cüml'alemi Yaradan

    Ayrılık derdinin dermanı nedir Pir Sultan Abdal
     
  6. ero

    ero Daimi Üye

    Pir Sultan’in asıl adı Haydar’dır. Sivas ili, Yıldızeli ilçesi, Çırçır Nahiyesi Banaz Köyünde doğmuştur. Bir Bektaşi ocağının Piriydi. Sosyal ve inanç isyanının başını çekmiştir. Bu olay, Kanuni Sultan Süleyman ( 1520-1566) ve Şah Tahmasap (1524-1576) zamanında olmuştur. Şah Tahmasap, Şah İsmail’in oğluydu ve adı Pir Sultan’ın şiirlerinde geçmektedir.

    Pir Sultan’ın müritleri arasında Hafik ilçesi, Sofular Köyünden gelen Hızır isimli bir derviş vardı. Hızır, Pir Sultan’ın iznini alarak İstanbul’a gitmiş ve şansı açılmış, Paşa ve Beylerbeyi olmuş.

    Efsaneye göre, Pir Sultan, Hızır’a: “Gidip okuyacaksın. Paşa, hatta vezir olacaksın. Fakat beni asmağa geleceksin!” diye söylemiş. Pir Sultan Osmanlının zulmüne karşı ayaklandığında, Paşa olan Hızır, isyanı bastırmak görevine tayin olmuş. Pir Sultan Hızır tarafından tutuklanıp Sivas Toprak Kalesine konmuş ve idama mahkum edilmiştir.


    Tekrar efsaneye göre, Hızır Paşa, Pir Sultan’ın hayatını kurtarmak için O’ndan “Şah” kelimesini kullanmadan üç nefes istemiştir. Pir Sultan sazını alıp Şah’ı öven üç nefes söyledi. Fakat bu övgü İran Şahını değil, Şah-ı Merdanı, yani Ali’yi anlatıyordu. Pir Sultan asıldı ve Hızır Paşanın adı lanetle anıldı.


    Tarihte, Hızır ismini taşıyan birkaç devlet adamı oldu. Ama büyük bir olasılıkla Pir Sultan’ı asan Hızır Paşa, 1551/2 ve 1567 yılları arasında Paşalık yapmış veya 1560-1567 yılları arasında Beylerbeyi ve Bağdat Valisi olan Hızır Paşa olabilir. Bahsedilen olaylar Pir Sultan’ın isyanı, yakalanması ve idamı süresinde, Hızır Paşanın Bağdat yolunda iken Sivas’tan geçtiği zaman olabilir.


    Ali’yi öven ve Pir Sultan’ın idamına yol açan nefesler her zaman söylenegelmiştir. İlk önce Pir Sultan şu nefesi söylemiştir.



    “ Hızır Paşa bizi berdar etmeden
    Açılın kapılar Şah’a gidelim
    Siyaset günleri gelip yetmeden
    Açılın kapılar Şah’a gidelim”



    Sonra, mahkeme tutanaklarını yazan katibe seslenip :




    “ Kul olayım kalem tutan eline
    Katip ahvalimi Şah’a böyle yaz

    Allahı seversen katip böyle yaz :

    Dünü gün ol Şah’a eylerim niyaz
    Umarım yıkılsın şu kanlı Sivas
    Katip ahvalimi Şah’a böyle yaz…”




    Pir Sultan üçüncü bir deyişle sözlerini bitirmiş :


    “ Karşıda görünen ne güzel yayla
    Nir dem süremedim giderim böyle
    Ela gözlü pirim sen himmet eyle
    Ben de bu yayladan Şah’a gideriz

    Pir Sultan Abdal’ım dünya durulm
    Gitti giden ömür geri dönülmez
    Gözlerim de Şah yolundan ayrılmaz
    Ben de bu yayladan Şah’a giderim …”




    Pir Sultan Abdal efsaneleştirilmiş, ayaklanması ve idam edilişi toplumsal koşularla göre güncelleştirilmektedir.



    Halk kahramanı oldu ve isyanı halk haklarını savunmak için ve baskıya karşı mücadeleler hareketi olarak görülüyor.



    Şiirleri halk tarafından çok sevilir ve sözleri koşullara göre değiştirilir. Aşağıdaki deyiş herhangi bir olayı protesto eden gençlerin toplanma marşı gibi kullanılıyor.



    “Gelin canlar bir olalım
    Münkire kılıç çalalım
    Hüseynin kanın alalım
    Tevekkeltü taallah…

    Açalım kızıl sancağı
    Geçsin yezidlerin çağı
    Elimizde aşk bıçağı
    Tevekkeltü taallah….

    Pir Sultan’ım geldim cuşa
    Münkirlerin akla şaşa
    Takdir olan gelir başa
    Tevekkeltü taallah …. “



    Hüseyin’in kanını almak ve düşmanlarını kırmak, yani Yezid ve Mervan’a karşı bir direniş çağrısıdır. Sözlerindeki gizli mana, baskı altında kalan halkın intikamını alan bir kahraman gibi anlaşılmaktadır.


    Edebiyat bakımında Pir Sultan Abdal’ın şiirleri eşsizdir. Manzaraların tasviri ve doğa güzelliğini O’nun gibi kimse ifade edemez. Dili ve yazış tarzı yeganedir ve kimse ile mukayese edilemez.

    Aynı zamanda şiirlerinin derinliği eşsizdir. Mistik düşüncelerini ifade etmek için şair, doğa dünyasından gelen sembolik imgeleri kullanıyor.


    “ Uyur idik uyardılar
    Diriye saydılar bizi
    Koyun olduk ses anladık
    Sürüye saydılar bizi

    Halımızı hal eyledik
    Yolumuzu yol eyledik
    Her çiçekten bal eyledik
    Arıya saydılar bizi

    Aşk defterine yazıldık
    Pir divanına yazıldık
    Üzüm olduk şerbet ezildik
    Doluya saydılar bizi

    Pir Sultan’ım Haydar şunda
    Çok keramet var insanda
    O cihanda bu cihanda
    Ali’ye saydılar bizi. “



    Kerbela trajedisi Alevi-Bektaşilerin hatırasında devamlı olarak canlı yaşıyor. Ayn-i Cem’de anılır. Bu sembol aynı zamanda geniş halk kitleleri nezdinde anlılığını korumaktadır. Hüseyin’in dramı olaylara göre güncelleştirilmektedir.

    Kerbela her zaman haksızlığın ve Alevilere karşı yapılan baskıların sembolü oldu. Hüseyin haksızlıkla öldürülen bir şehidin / şehitliğin sembolüdür. Fakat aynı zamanla kahramanların ve şehitlerin kuvveti köreliyor. Tapınmaları yeniden canlandırmak gerekiyor.

    Örneğin :
    İnsanlardan uzak kalan Gök-Tanrı’nın yerine Şah-ı Merdan, yani Ali geldi. Aleviler en çok Ali’ye dua ederler. Fakat ibadetlerinde en önemli yer Hüseyin’indir. En büyük heyecan Hüseyin’in maktelinden geliyor, çünkü Hüseyin ıstırap çeken insanlığın sembolüdür.

    Asrımızın son çeyreğinde genç aleviler cahilliğin uyuşukluğundan uyanıp okumaya başladılar. Düşünsel sınıfın etkisi altında ve Avrupa ülkelerine göç eden işçilerin etkisinde sınıf çatışmalarından ve Marksist fikirlerden etkilendiler. Kerbela şehitleri o zaman yeni bir anlama kazandı. Onlar sosyal baskının bir sembolü haline geldiler.



    Bilindiği gibi Alevilerin çeşitli akımları izleyen birkaç, hatta bir çok dernekleri var. Bunlar :


    · Kemalist idealini koruyan ve eski Bektaşilerin

    manevi çocukları olan “Hacı Bektaş Dernekleri”,

    · Devlete yakın olan ve Aleviliği Sünniliğe bağlamak

    isteyen “Cem Dernekleri”

    · Eski zaman Kızılbaşların yoluna sadık kalan, Pir Sultan’a hayran olan “Pir Sultan Dernekleri”


    Pir Sultan’a sevgi her zaman Hazret-i Hüseyin’e olan saygıyı beraberinde taşımaktadır. Her ikisi de haksızlığa uğrayan insanlığın simgeleri oldular.



    Yakın geçmişte 2 Temmuz 1993 tarihindeki kanlı Sivas Madımak Katliamı bu görüşü daha da arttırdı ve şiddetlendirdi.



    Hazret-i Hüseyin’in ve Pir Sultan Abdal’ın şehadet- leri iç içe girdi.



    Anadolu halkı için Pir Sultan Abdal, Kerbela şehitlerinden daha yakın bir kahramandır.



    O güncelleştirilen ve canlandırılan bir Hüseyin oldu...




    Kaynak : Bu makale “Anadolu Aleviliği ve Pir Sultan Abdal “ adlı kitaptan alınmıştır.


    Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Yayınları
    4 Temmuz 1998
     
  7. devran

    devran Yönetici

    emeğine sağlık sağol ero can
     
  8. ero

    ero Daimi Üye

    sen sağol devran.
    güzellikler paylaşarak çoğalıyor ise bilgilerimizin kalıcı olmasıda sık sık paylaşmamıza bağlı
     
  9. sanem_62

    sanem_62 Daimi Üye

    İkinizinde emeklerine sağlık canlar ...
     

Sayfayı Paylaş