Nazım Hikmet Ran şiirleri (A'dan Z'ye)-5

Konu, 'Ustalara Saygı' kısmında eCe tarafından paylaşıldı.

  1. eCe

    eCe Daimi Üye

    KUVAYI MILLIYE



    Onlar ki toprakta karınca,
    suda balık,
    havada kuş kadar
    çokturlar;
    korkak,
    cesur,
    câhil,
    hakîm
    ve çocukturlar
    ve kahreden
    yaratan ki onlardır,
    destânımızda yalnız onların mâceraları vardır.

    Onlar ki uyup hainin iğvâsına
    sancaklarını elden yere düşürürler
    ve düşmanı meydanda koyup
    kaçarlar evlerine
    ve onlar ki bir nice murtada hançer üşürürler
    ve yeşil bir ağaç gibi gülen
    ve merasimsiz ağlayan
    ve ana avrat küfreden ki onlardır,
    destânımızda yalnız onların mâceraları vardır.

    Demir,
    kömür
    ve şeker
    ve kırmızı bakır
    ve mensucat
    ve sevda ve zulüm ve hayat
    ve bilcümle sanayi kollarının
    ve gökyüzü
    ve sahra
    ve mavi okyanus
    ve kederli nehir yollarının,
    sürülmüş toprağın ve şehirlerin bahtı
    bir şafak vakti değişmiş olur,
    bir şafak vakti karanlığın kenarından
    onlar ağır ellerini toprağa basıp
    doğruldukları zaman.

    En bilgin aynalara
    en renkli şekilleri aksettiren onlardır.
    Asırda onlar yendi, onlar yenildi.
    Çok sözler edildi onlara dair
    ve onlar için:
    zincirlerinden başka kaybedecek şeyleri yoktur,
    denildi.





    NAZIM HİKMET RAN
     
  2. eCe

    eCe Daimi Üye

    KADINLARIMIZIN YÜZLERİ


    Meryem ana Tanrıyı doğurmadı
    Meryem ana Tanrının anası değil
    Meryem ana analardan bir ana
    Meryem ana bir oğlan doğurdu
    Âdemoğullarından bir oğlan
    Meryem ana bundan ötürü güzel bütün suretlerinde
    Meryem ananın oğlu bundan ötürü kendi oğlumuz gibi
    yakın bize

    Kadınlarımızın yüzü acılarımızın kitabıdır
    acılarımız, ayıplarımız ve döktüğümüz kan
    karasabanlar gibi çizer kadınların yüzünü.

    Ve sevinçlerimiz vurur gözlerine kadınların
    göllerde ışıyan seher vakıtları gibi.

    Hayallerimiz yüzlerindedir sevdiğimiz kadınların,
    görelim görmeyelim karşımızda dururlar
    gerçeğimize en yakın ve en uzak.


    1962



    Nazım Hikmet Ran
     
  3. eCe

    eCe Daimi Üye

    KADIN


    Kimi der ki kadın
    Uzun kış gecelerinde yatmak içindir.
    Kimi der ki kadın
    Yeşil bir harman yerinde
    Dokuz zilli köçek gibi oynatmak içindir.
    Kimi der ki ayalimdir,
    Boynumda taşıdığım vebalimdir.
    Kimi der ki hamur yoğuran.
    Kimi der ki çocuk doğuran.
    Ne o, ne bu, ne döşek, ne köçek, ne ayal, ne vebal.
    O benim kollarım, bacaklarım, başımdır.
    Yavrum, annem, karım, kızkardeşim,
    Hayat arkadaşımdır.



    NAZIM HİKMET RAN
     
  4. eCe

    eCe Daimi Üye

    LODOS



    Başlangıç

    Kim bilir kaç milyon ton ağırlığında
    ummanda çalkalanmakta su.
    En yalnız dalganın üzerinde
    boş bir konserve kutusu...


    + 1

    Bir aydır ki hapisane geceleri böyledir:
    kızgın dişi kediler
    - apışları ıslak
    tüyleri diken diken
    enselerinde diş yerleri -
    bazan kuş
    bazan insan sesi çıkarıp
    dolaşıyorlar
    gebe kalana kadar.

    Mevsim bahara yakın.
    Hava lodos.
    Nasıl şiddetli
    nasıl sıcak esiyor...

    Biz altı yüz adet
    kadınsız erkeğiz.
    Alınmış elimizden
    doğurtmak imkânımız.
    En müthiş kudretim yasak bana:
    yeni bir hayat aşılamak,
    bereketli bir rahimde yenmek ölümü,
    yaratmak seninle beraber:
    sevgilim, yasak bana etine dokunmak senin...

    Mevsim bahara yakın.
    Fırtına.
    Lodos.
    Nasıl şiddetli
    nasıl sıcak esiyor...

    Bir yerlerde bir cam kırıldı yine
    - bu gece bu üçüncüsü -.
    Hangi boş koğuşun kapısı açık kalmış,
    küüüt, küt,
    nasıl çarpıyor...


    + 2

    Tepedelen cephesinde bir ceset,
    örtülüyor altında karların,
    ve başından uçan miğferi
    yuvarlanıyor önünde rüzgârın...


    + 3

    Fabrikanın avlusunda
    elektrik ışığı,
    ucunda ince bir telin
    sallanıyor iki yana.
    Bir kadın.
    Boynu çıplak,
    uzun saçlarıyla etekleri uçarak
    atölyenin kapısında...

    Rüzgâr vurdu putrellere.
    Atölyenin saçağından
    büyük bir buz parçası düştü yere...


    + 4

    Ovaya dörtnala yaylılar iniyor:
    çıngıraklar hamutlarında beygirlerin.
    Ve iki yanda çırpınan muşambalarıyla
    koşuyorlar gece yarısı denize doğru...


    + 5

    İnce uzun kılçıklardan ibaret kalan kavak ağaçları
    aydınlıktılar
    mehtâbolmadığı halde.
    Ve kalın
    ve dallı budaklı kestaneler kımıldanıyor
    - iki yana sallanıyor değil ağır ağır yer değiştiriyorlar âdeta

    gidiyordu göz alabildiğine
    yıldızların ışığında
    yapraksız ahşap kalabalığı...
    Buna rağmen bu lodos,
    bu uğultu.
    Buna rağmen havada
    dişi bir ten kokusu
    ve yüklü bir yumurtalığın sıcaklığı...
    Dağlarda kar çözülüyor.
    Yürüyor usareler
    yapraksız dalların ucuna doğru.
    Gebe.
    Gebelik.
    Mevsim bahara yakın
    ve doğumun
    - korkunç güzel ve sıcaktır -
    günü doldu dolacak...





    NAZIM HİKMET RAN
     
  5. devran

    devran Yönetici

    emeğine sağlık değerli can paylaşım için teşekkürler .
     

Sayfayı Paylaş