Fethullah Gülen Kimdir?

Konu, 'Alevilik Genel' kısmında yondem tarafından paylaşıldı.

  1. yondem

    yondem Aktif Üye

    Kimilerine göre bir filozof, kimilerine göre şeriat yandaşı, kimilerine göre mehdinin bir bölümü, kimilerine göre sahte peygamber....

    Eserlerinin bir kısmını en azından okuyanlarla da bu konuyu aydınlatalım. Sahiden, Fethullah Gülen kimdir?

    Yıllar önce her caminin yanında cem evi olmalı ifadesiyle sünnü cemaatlerle arası açılmaya başladı.

    Bizlerle de arası ekseriyette çok iyi değil?

    Kiminle arası iyi?

    Neden Amerika'da? Niçin CIA koruyor?

    Türk okulları ve faailyetleri nasıl bu kadar kısa zamanda bu kadar gelişti?

    Sermayenin kaynağı ne? Türkiye'de Fethullah Gülen'in sempatizanlarının genel karakteristiği nasıl?

    Fethullah Gülen'in beklediği altın nesil, bu nesil olabilir mi? Neden?

    Türkiye'nin cemaat eksenindeki geleceği nasıl?


    (Konuyu çarpıcı yapayım dedim canlar. Lütfen akılcı yaklaşak konuya. Böyle bir açılış yapam dedim... Flash, Flash, Flash...!!! :) İlk mesajı tabiki de ben yazacam.
    Hızır yoldaşınız olsun ! )
     
  2. E=mc²

    E=mc² Daimi Üye

    Amerikanin sayesinde aldatma ve kandirma partisinin gizli lideri olan feto ilkokul mezunu, cahil bir yobazdir.

    sivasda canlar yandi cikip iki kelime konusmadi.

    genclerinin gelecekleri yok.

    gelecegin yildizi biziz.

    ALevI mahallesinde tavsan satma yondem.

    E=MC2
     
  3. yondem

    yondem Aktif Üye

    ortamın içine .... diye buna deniliyor sanırım. ama neyse insanları fikirlerini söylemeden bile yargılayanlarda varmış demek. ilk mesajı ben yazıcam demiştim. sabretseydin keşke önce beni dinleseydin can.
    tartışmanın sonucunda bu kanıya bile ulaşılsaydı, bunun çoğulculukla, bilimsellikle, objektiflikle, kanıtlarla destekli tüm forumca ulaşılmasını isterdim.
    öyle üç beş köşe yazısı okumakla, iki üç harfi birbirine benzetmekle büyük soru ve sorulara çözüm bulunamıyor maalesef değerli can. bu yöntemle üretilen çözümler yarınların sorunlarını doğuruyor.
    bunun kaynağı ya cahillik ya da bağnazlık... bu kavramlar da zaten din ve ırk farketmeksizin her zihniyette birbirini tamamlıyor.
    kusura bakma çok sinirlendim. hayatımda nadiren sinirlenen bir insanım. ne demek alevi mahallesinde tavşan satmak. ne kadar cahilce, bilgisizce bir üstegeliş bu. bir sünni ile o bu kişiyle positif önyargılı olacağından bu konuyu ekseriyette objektif bir platformda konuşamayacağımı düşünürken ben artık bir sünni arkadaşımla bunu bilimsel çerçevede tartışabiliyorum, ama içinde bulunduğum ve ferdlerinin bahsettiğin altın neslin kaynağını oluşturabileceğime inandığım bir yoldaşımla tartışamıyorum. işte bu inancın zümrelerine yapılabilecek en büyük asimilasyon! beyin sulanması!!! nerede hacı bektaşın, pir sultanın aydınlık düşünen dimağları... kusura bakma ama işte her iki tarafta da bulunan sizin gibi zihniyetler yüzünden bu dargınlık, bu savaş bitmedi. onun için gizlendik, çoğunluktan kendimizi sakladık, yakıldık, asıldık...
    18 yaşında genç bir alevi olarak artık ben SAKLANMAK İSTEMİYORUM. dağda kalıp ümmileşmek istemiyorum. hacı bektaşın emanet ettiği hakikat çerağını böyle her konuyu tabula*****, zihinlerinizi körleştirerek mi daha da aydınlatacaksınız.
    BEHEY HALKIM, DEVRAN SONUNA GELİYOR... gün böyle saçmalıklarla kafa doldurmak günü değil, ışığa çıkmak günüdür. konuşmak, akıl yürütmek, fikir danışmak günüdür... 150 den daha az kozmik enerjisi kalan şu kainatta torunlarımız bile sonu görebilir. mehdi nesli gelecekse vakit gelmiştir. bu nesil de ancak biz çerağın DÜŞÜNEN emanetçileri tarafından yaratılabilir kanımca.

    Neyse sözün kısası Allah senin gibilere akıl fikir versin. ve mümkünse artık bu başlıkta böye UCUZ yorumlarda bulunma. paylaşacak bir bilgin varsa her zaman yazabilirsin üsturupluca. bir de 37 yaşında yaaa...
     
  4. yondem

    yondem Aktif Üye

    Neyse değerli düşünen canlar,
    Bu mesajı konunun ilk mesajı olarak nitelendirin lütfen. İlk mesajı söylediğim gibi ben yazıyorum :)

    Fethullah Gülen, Erzurum'un Hasankale ilçesi doğumlu, okula adamakıllı gitmemiş tahsili olmayan biri. Taraftarlarınca bu yönü eleştirildiğinde peygamberler ve birkaç büyük sünni islam alimi örnek veriliyor. ama hakikaten nasıl oluyor da bu kadar çok şey biliyor ve yazıyor o halde. Bu durum onun hocası ve nur cemaati kurucusu Kürt Said lakaplı Nurslu Bediüzzaman'ın ona öğrettikleriyle açıklanabilir mi?
    Okuduğum kitaplarında felsefe itibariyle hoşgörü ve diyaloğu esas alıyor, fıkıhları ise siyer yahut sahabe üzerine.
    Neden Amerika onu destekliyor.
    BENCE;
    İran'dan, Afganistan'dan, Çeçenistan'dan, İngiltere'ye bir radikal islam söz konusu. İslamın sünni ve şii alimleri kozmik enerjinin azaldığını mehdi ve ordusunun gelmek üzere olduğunu düşünüyor. Bu yüzden "kafir"lere karşı işe koyulmuş durumdalar. Fethullah Gülen ise tam aksine Vatikan'a gidiyor, Papa ile görüşüyor. Bu durum radikal islama aykırı tabii. Bu yüzden Amerika ve Avrupa, onu ve hareketini destekleyerek müslümanlara "Bakın onlarda müslüman ama Amerikan dostu, modern, demokrat." mottosunu yankıyor. Ekonomik ve siyasi (AKP) destekliyor.
     
  5. yondem

    yondem Aktif Üye

    Nur cemaatince bu durumu eleştirdiğinizde şöyle bir yanıtla karşılaşıyorsunuz. "Peygamber de hırkasını bir yahudiye emanet etmişti."
    Yani onlar mehdiye ve altın çağa ulaşma yolunda makyevelist bir yaklaşımla müslüman katili bir sistemle dost olmayı bu hareketi referans göstererek doğru niteliyorlar.
    Alevilik ise aksine hiç bir zaman zalime boyun eymemiş, zulmü alkışlamamış bir geleneğe sahip olduğundan bu duruşa karşı çıkıyor. ( Nitekim bence bu seçimlerde milletimiz refah, zengin ama kapitalist, zalim ve sömürgen bir devlet mi yoksa fakir dışlanan ama mazlumun yanında bir devlet mi olduğunu oylamıştır. vE MAALESEF BİRİNCİ SEÇENEK KAZANMIŞTIR.)
    Fakat diğer yandan, Gülen, islami içtihadi konularda sosyalizm olduğunu da kabul ediyor. (Çizgimizi Hecelerken Kitabı-Piramit yayınları)
    Benim düşüncem, evinde 8 adet kutsal kitabı olan hepsini okuyan ve isteyenle pdflerini paylaşabilecek olan benim düşüncem, sosyalizme en yakın inançtır islam.
    Ve bu yüzden kapitalist bir yaklaşımla islamın öz çizgisine aykırı hareket ediliyor bu noktada.
     
  6. yondem

    yondem Aktif Üye

    Ama çağ öyle bir çağ ki, ya hoşgörülü müslüman olacak ve bu hareketi destekleyeceksin, ya da karşı çıkacak ve istemeden de olsa Hizbullah'a, İran Nükleer Tesislerine vs. radikal hareketlere destek vereceksin ya da öyle anlaşılacaksın.
    İşte burada bu kutsal çerağın emanetçileri olan Aleviler çok onurluca bir tutum izliyor. Ne Amerika ne ŞERİAT!
    İşte bu nedenle Alevi toplumundan Mehdi ordusunda yer alacak kimselerin çıkabilme ihtimalinin yüksek olduğu göz ardı edilmemelidir. Çünki hem antiemperyalist antikapitalist yani bir manada sosyalist ruhlu olan aleviler, inanç felsefeleri itibariyle de inanç savaşlarına karşı ve hoşgörülü bir yol tutuyor.

    Konuya nüdahil olmanızı diliyorum böyle tek başına yaz oku olmuyor. Parmaklarım yoruldu vallaha :)
     
  7. enelhak

    enelhak Super Moderator

    Değerli Canlar birbirinizi kırmanın üzmenin bir anlamı yok. Burada birbirlerinize sarfedeceğiniz yakışıksız sözler ve birbirlerinizi hafife almalar kanımca tüm forum sakinlerini üzer.Elbetteki her türlü fikir dillendirilebilmeli forumda.Elbetteki birbirimizi eleştirebiliriz ama birbirlerimize hakaret etmemeliyiz.

    Siz değerli Can yondem, Hacıbektaş, Pir Sultan sizin yaşça sizden daha büyük birine karşı takındığınız bu tavrı ve hitabatınızı beğenmezlerdi sanırım.
    Siz değerli Can E=mc², Eminimki sizde aklıselim düşündüğünüzde aslında bizler Aleviler olarak mahallesinde tavşan satan ihtiyaç sahibine sırf iaşesini temimini için, yemezsek bile tavşanı satın alabilecek kadar hoşgörüye tavassut etmiş bir zihniyetin efradı olduğumuzun farkına varacaksınız.

    Haa unutmadan değerli Canlar şu mehdi bekleme sevdasından vazgeçin artık.Allah bizlere her şeyi vermiş daha ne istiyoruz Allah aşkına rahat bırakın, düşün artık yakasından, birazda bizlere verdiklerini kullanmayı denesek diyorum :)

    Evet nacizane dileğimi dikkate almanız beni siz değerli canlar adına mutlu eder. Sevgi ve saygılarımla :)


    Gelelim işin aslına değerli canlar :

    [​IMG]

    Değerli Canlar bahsi geçen zatı tanımam ancak, hakkında okuduklarımdan aslında gördüğü ilgiyi hak edecek pek bir şeyi olduğunu düşünmüyorum.Saidi Nursi(Kürdi) amcamın izinden giden tam olarak neye hizmet ettiklerini kendileri bile bilmeyen bir güruh diyebilirim (acaba ?)ancak.


    Fethullah!..

    Siyasal İslam ve Bölücü /Ayrılıkçı hareketten kaynaklanan bir büyük tehdit altında bulunan Türkiye´de, özgürlükçü (liberal) sağın ve halkçı (demokratik) solun kendi içlerinde bütünleşerek bir işbirliğine ya da birlikteliğe gitme arayışlarının yoğun hale geldiği; bu yolda umutların yeşerdiği bir dönemde; Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi´nin ”Cumhuriyet Düşmanı” bir kişi hakkında aldığı beraat kararı, Türkiye Cumhuriyeti´nin geleceğinden kaygı duyan tüm yurttaşları endişeye sevk etmiştir!.. Mahkemelerine, yargıçlarına güvenen, yargı kararlarına büyük saygı gösteren Türk toplumu, bu kararın hukuksal gerekçelere uygun olduğundan kuşku duymasa da; yurttaşların birçoğu, bu kararla doğacak sonuçların ne gibi gelişmelere yol açacağını düşünmeye başlamıştır… Bir erken seçimin gündemde olduğu Türkiye´de, bu kararla bağlantılı olarak ortaya çıkacak gelişmelerin tüm siyasal dengeleri altüst etmesi olasılığı belirmiştir…

    Sürdürülen çabalar

    Geleceği göremedikleri için 2002 seçimlerinde kendi içlerinde bütünleşmeyi ve iki kanat arasında birlikteliği sağlayamayan ”özgürlükçü sağ” ve ”halkçı sol” için ortaya çıkan bu gelişme karşısında artık tek çıkar yol kalmıştır: ”Ulusal Bütünleşme İçin Birliktelik!..”
    Türkiye´de ”sağ” ın bütünleşme koşullarının giderek arttığı bir ortamda, ”sol” un da bütünleşmeye gitmesi kaçınılmaz görünmektedir. Ne var ki, her iki kanadın birliktelik olasılığı, Türkiye´yi yörüngede tutmak isteyen bir küresel gücü önlem almaya yönlendirmiştir. Çünkü ulusal bütünleşmeyi gerçekleştirebilecek bir ”Özgürlükçü Sağ/Halkçı Sol Koalisyonu” , ABD´nin ”Ilımlı İslam” ve ”Büyük Ortadoğu” planlarını bozacaktır. Böyle bir koalisyonun oluşturulma aşaması öncesinde atılacak tek adım; ABD´deki emin adamın, ”Cumhuriyet Düşmanı” nın Türkiye´ye gönderilmesidir. Oyunun sondan bir önceki sahnesi bu olacaktır…,

    Olurlar ve olmazlar

    İran´da 56 yıllık monarşiyi yıkan siyasal İslam, bugün Türkiye´de 83 yıllık Cumhuriyeti tehdit altında tutmaktadır. Şubat 1979′da İran´da gerçekleştirilen İslam Devrimi ile İran´ın 27 yılda geldiği nokta ortadadır. İran bugün çağdışı ”Siyasal İslam” ın koyduğu kurallarla çizilmiş sınırlar içerisinde, karanlık bir yaşamla baş başadır. Türkiye´de yaşamakta olup da İran´a özlem duyanlar bile bu resimden korkar olmuşlardır…
    İran´da devrim çok süratli gelişmiştir. Yönetim ve Silahlı Kuvvetler ilk günlerde dağılmıştır. El ilanları ve duvarlara asılan pankartlarla ”Asker; Humeyni ‘nin Emri ile Firar Et” çağrılarıyla parçalanan Silahlı Kuvvetler, yetişmiş kadrolarını ve komuta kademesinin tümünü başlangıçta kaybetmiş, bir yıl sonra Irak´la girişilen savaş (1980- 1988) bu nedenle yönetilemez hale gelmiştir. Hapsedilen ve emekli edilenler hariç sadece kurşuna dizilerek öldürülen generallerin ve amirallerin sayısı 30′u bulmuştur. (Silahlı Kuvvetlerde, Emniyet Teşkilatında, Haber Alma Teşkilatında SAVAK´ta görevli general ve amirallerin, üst düzey yöneticilerin idam kararları, maiyetlerindeki görevliler tarafından infaz edilmiştir.) Bu arada ideolojik nedenlerle, ”özgürlük ve demokrasi” sloganlarıyla monarşik yönetime karşı çıkarak mollalarla birlikte hareket eden ve ”İran İslam Cumhuriyeti” özlemiyle mollalara destek veren, Halkın Fedaileri, Halkın Mücahitleri, Yasadışı Komünist Partisi/TUDEH gibi sol kanattaki bütün örgütler tasfiye edilmiş ve yandaşlarının tümü idam edilmiştir.

    Devrim sonrasında yönetim mollaların eline geçince ilk uygulama kadınların tesettüre (örtünmeye) sokulması olmuştur… Örtünmeyen kadınların yüzüne yollarda kezzap atılmış ya da yüzleri jiletle parçalanmıştır… Kız ve erkek çocukların okulları ilk günden ayrılmıştır… İçki satan yerler tümüyle tahrip edilmiş ve kapatılmıştır… Müzik ve eğlence programlarının tamamı yasaklanmıştır… Sahipsiz kalan taşınır ve taşınmaz malların hepsi yağmalanmıştır… Eğer ”Bunların hiçbiri Türkiye´de olmaz” diye düşünenler varsa, geçmişin ve bugünün Türkiye´sinden fotoğrafları yan yana ko***** gelinmiş olan noktayı görmeli ve düşüncelerinin sağlamlığını irdelemelidirler…

    Tekrarlanan sahneler

    Air France´ın 1 Şubat 1979 tarihli Paris-Tahran seferiyle İran´a dönen Humeyni´yi örnek alarak, elinde Pan American´ın Washington- Ankara seferi için açık tarihli bilet bulunduran bir ”Cumhuriyet Düşmanı” bugün yola çıkmak için sabırsızlanmaktadır. Onun gibi, onu karşılayacaklar da sabırsızlanmaya başlamıştır. Bu kişinin yetiştirmeleri onun yolunu gözlemektedirler. Küçük yaştan itibaren beyinleri şekillendirilerek yaratılmış bir neslin mensupları olarak, artık devleti ele geçirme zamanının geldiğini düşünmekte ve ”Cumhuriyet Düşmanı” nın liderliğini beklemektedirler. Uçaktan iner inmez onun da ”Ben değiştim” diyeceğini umut etmektedirler…

    ”Laik Türkiye Cumhuriyeti, İslam çizgisinden ve Osmanlı yolundan ayrılmıştır” ,”Allah ve Peygamber emirleri yerine Türkiye´de Atatürk´ ün emirleri geçerlidir” diyen Humeyni´nin Türkiye´deki temsilcileri, bugün ondan daha da ileri gitmişler; işgal ettikleri makamları, bulundukları konumları unutmuş görünerek, başta ”Laiklik” olmak üzere ”Türkiye Cumhuriyeti” nin anayasal niteliklerini tartışmaya açacak kadar; devletin en yüce makamlarına, anayasal kurum ve kuruluşlarına saldıracak kadar derin bir ihanet çukuru içine düşmüşlerdir. Bu resim içinde Türkiye´de şeriat ve bölücülük tehlikesi olmadığını söyleyenler de boy göstermiştir. Onların bu kapsamdaki söylemleri belli bir maksada yöneliktir. Bu yolda alınabilecek önlemlerin başlangıçtan itibaren etkisiz kılınması için bir taktiktir. Amaç; tehdidi yok göstererek, şeriat ve bölücülüğe karşı alınabilecek önlemleri engellemek, oluşabilecek direnci önceden yok etmektir! ”Bu millet istedikten sonra laiklik tabii ki elden gidecek” diyenlerin ve ona destek verenlerin başka türlü düşünmesi zaten mümkün değildir!..

    Türkiye İran olabilir mi?

    ”Türkiye İran olmaz” , ”olmayacak” diyebilenler varsa; bugünden tezi yok ortaya çıkmalıdırlar!.. Ulus tümlüğü ve ülke bütünlüğünden yana olan; ”Laiklik” başta olmak üzere, Cumhuriyetin anayasa ile belirlenmiş temel niteliklerinde hiçbir görüş ayrılığı bulunmayan, ”Atatürk İlke ve Devrimleri” ni aynı biçimde algılayan, yalnızca isimleri farklı olan ”özgürlükçü sağ” ın ve de ”halkçı sol” un liderleri, parti örgütlerinin temsilcileri, her iki hareketin destekçileri, sivil toplum örgütleri ve tüm yurtseverler bir kutsal görev için hemen mücadeleye soyunmalı ve yola koyulmalıdırlar…

    Bugün Türkiye´de, ”Laik Cumhuriyet” in ”İslam Cumhuriyeti” ne dönüştürülmesi planı, İran arşivinden yararlanılarak oluşturulmaktadır… Bu arşivde yer alan yöntemler kullanılmaktadır… Bölücü ayrılıkçılarla, şeriatçılarla, ikinci cumhuriyetçilerle; özet olarak tüm Cumhuriyet karşıtları ile dayanışma içinde olan bir ”Cumhuriyet Düşmanı” , şimdi Amerika´da kendisine tahsis edilmiş bir konutta, ”Humeyni´nin Tahran´a Dönüşü” adlı bir filmi seyretmekte; Esenboğa´da kendisini uçağın merdivenlerinde karşılayan, dizi dibine diz çöküp el öpmeyi çok seven bir başka ”Cumhuriyet Düşmanı” nın kolunda merdivenlerden aşağı doğru indiğini düşlemektedir…

    Bugün Türkiye´nin üzerinde dolaşan bir kara buluttur!.. Türkiye´nin geleceği tehlikelerle doludur!.. Kurtuluş için tek yol ”Ulusal Bütünleşme İçin Birliktelik” yoludur. Bu yol Türkiye için son umuttur…

    Cumhuriyet Gazetesi, Olaylar ve Görüşler, 10 Mayıs 2006.

    Sevgi ve Saygılarımla :)
     
  8. yondem

    yondem Aktif Üye

    haklısın abi kusura bakma. ama herkes sinirlenirdi benim yerimde olsa değilmi? neyse...
    cehalete karşı en büyük silah suskunluktur.
    metni okuyup düşüncelerimi yazacağım hemen :)

    bu arada mehdi en geç 30 yıl sonra geliyor abi. allah uzun ömür verirse görürsün. adım kadar eminim ama ispatlayamıyorum. bütün ulular üzerine varlığı üstüne yemin ediyorum. ama bana inanın o var ve geldi.
     
  9. enelhak

    enelhak Super Moderator

    Bir diğer değerlendirme ;

    "Fethullah Müslüman Değil,
    Bahailerin lideri"
    Fethullah-Bahaîlik ilişkisi
    Semih Tufan Gülaltay, İleri Yayınları´ndan çıkan “Fethullah Müslüman mı” kitabında Fethullah Gülen´i farklı bir açıdan inceliyor. Kendi kaleminden okuyalım:
    “Bu kitaptaki ana mevzu, Fethullah´ın rejim düşmanlığı ya da ABD adına yüklendiği misyon değil... Ben O´nun İslamiyet´in içine sokulmuş bir Truva atı olup olmadığını sorguluyorum. O bir Truva atı mıdır? Fethullah Bahaîler´in gizli lideri midir? Amaç İslam dinini tahrif etmek midir? Gerçek ve halis müslüman kitlemizi Fethullah´tan nasıl koruyabiliriz? Ve benim için işin en önemli yanı 21. asrın en büyük dinamik gücü olan Türkçü gençliğin Türk-İslam sentezi adı altında kandırılmasının önüne geçme yollarının ortaya konmasıdır... Nurculuğun Türk milliyetçilerinin sırtına basarak Tevrat ittifakı kurmasının önüne geçmek, Orta Asya´da misyonerlik okulları açarak İngilizceyi Orta Asya´da tek dil haline getirme çalışmalarına artık dur diyebilecek miyiz?

    Fethullah´ın birinci gayesi Türk devletini ele geçirmek, ikinci gayesi ise, geçmişin intikamını almak için İran´ı istila edip İran´la harbe girmektir... O, bu operasyonda Turancıları kullanmayı düşünüyor... Bütün Türk dünyasını ele geçirdikten sonra ise önce aldatmaca bir dinler diyalogu oluşturacak sonra da gerçekte bir Tevrat ittifakı olan Bahaîliğe geçiş sürecini başlatarak bütün dünya dinlerini Bahaîlik altında birleştirme sürecini başlatacaktır... Son merhalesi Fethullah´ın “mesih” ilan edilerek dünya peygamberliğine adım atmasıdır...”
    Kitapta Gülaltay, Fethullahçılığın kökeni İran´a uzanan Bahaîlik tarikatının bir kolu olduğunu ve Gülen´in Bahailiğin günümüzdeki lideri olduğunu iddia ediyor.
    Gülaltay´a göre, Bahaîlik sıradan bir tarikat veya cemaat değildir. Hatta Bahaîlik İslam içinde bir mezhep de değildir. Bahaîlik, 3 büyük dini, İslamiyeti, Hıristiyanlığı ve Museviliği tek bir pota altında birleştirmeye çalışan bir dinlerüstü mezheptir. İran´da İslam öncesi geleneklerini sürdürmek isteyen ve bu nedenle İslamiyeti diğer dinlerle birleştirmeye ve tahrif etmeye çalışan çeşitli tarikatlara dayanmaktadır. Bahaîliğin ortaya çıkışını 800´lü yıllara kadar götüren Gülaltay´a göre Fethullah´ın Müslümanlık anlayışının ardında aslında kökeni İran´a dayanan bu İslamdışı tarikatlar vardır. Dolayısıyla Fethullah´ın ne kadar Müslüman olduğu sorgulanmalıdır.

    Gülaltay kitabında, İran´daki Batınî mezheplerinin her birinin ortaya çıkışını ve birbirini nasıl takip ettiğini anlatıyor ve bu mezheplerin neden İslamdışı sayıldığını örnekleriyle okuyucuya sunuyor. Gülaltay, İran´daki İslamdışı mezhepleri Mazdek´le başlatıyor. Sonra sırasıyla, Hürremiye Mezhebi, Babek, İsmailiye ve Hasan Sabbah, Hurufîler, Cavidaniye, Babilik, Bahaîlik... Gülaltay´a göre bu mezhepler farklı isimler taşımalarına karşın aslında aynı mezhebir devamıdır. Çünkü, sık sık İran Devleti´ne ve Halifeliğe karşı ayaklanan bu mezhepler, başarısız olunca yollarına devam edebilmek için isim değiştirmiştir. Yoksa eylemleri de inançları da farklı değildir.

    Bu tarikatların kısa bir tarihin sunduktan sonra Fethullah´ın bu tarikatlarla bağlantısını yapıtlarından örneklerle açıklanıyor. Örneğin Batınî tarikatlarının en önemli özelliği yasak kimliklerini sakla***** takiyye yapmalarıdır. Gülaltay´a göre, Batınîler takiyye yaparak gerçek inançlarını gizlerler, Müslümanlarla kaynaşırlar ve devleti içten içe fethetmeye çalışırlar. Aynen Fethullahçılar gibi...

    Batınîlerin Kitabün Nur´undan Saidi Nursi´nin Risale-i Nur´una

    Öncelikle Batınîler, şeyhlerinin kitabını Kuran yerine kabul ederler. Cavidanîyeler, şeyhleri Fazlullah´ın Cavidannamesi´ni, Babiler ise şeyhleri Muhammed Bab´ın kitabı Kitab-ün Nur´u Kuran kabul ederler. Ne hikmetse, Saidi Nursî´nin Risale-î Nur´u isim olarak ve cemaatin gösterdiği saygı bakımından, içerik olarak, Kitab-ün Nur´a çok benzemektedir. Türkiye´deki Nurculara göre, Kuran anlaşılması zordur, bu nedenle müritlere Nur Risaleleri önerilir. Risalelere adeta ikinci bir Kuran mualemesi gösteren Fethullah, Gülaltay´a göre bu şekilde Müslümanlığa da aykırı hareket etmiş olmaktadır. Gülaltay, Fethullah´ın şu sözüne dikkat çekiyor: “İlimler sahasında meselenin temel esprisini ise Bedîüzzaman´ın mülahazasında buluruz. Şöyle der o: Allah´ın iki kitabı vardır. Biri kainat kitabı, diğeri Kur-an´ı Kerim.” Gülaltay´a göre Fethullah Gülen, “Kainat kitabı” derken Risaleleri kastetmektedir. Gülaltay, buna benzer pek çok örneği kitabında veriyor ve Nurcuların Risaleleri öne çıkarmasının nedeninin Kuran´ın geçerliliğini ortadan kaldırmak olduğunu söylüyor.

    Fethullah isminin kaynağı Gülen´in kimliğini ele veriyor

    Fethullah Gülen´in isminin kaynağı da gizli kimliğinin bir başka göstergesi. Gülen´in ismi 1844 yılında İran Şahı´nı öldürmeye kalkışan bir Bahaî fedaisinden gelmektedir: Fethullah Kamî. Fethullah Gülen´in ailesinin İran´dan göçme olduğunu da ortaya koyan Gülaltay, Bahaîlikle bir başka bağlantısını daha ortaya çıkarmaktadır.

    Fethullah´ın rumuz olarak kullandığı isimler de eski Bahaî kahramanlara atıftır. Örneğin, “1982 yılının sonlarında DGM savcılığının hakkında başlattığı soruşturmada, Fethullah´m Dahhak kod adını kullanarak kitap yazdığı tespit edilmiş. Bilindiği üzere Dahhak İran mitolojisinde, İran´ı istila edip İran Şahı Cemşit´i testere ile ortadan ikiye böldürten, İran halkına işkenceler, eziyetler yapan bir adammış. İran halkı Dahhak-ı Zalim diye andıkları bu gaddar adamın zulmünden perişan olmuştu.”

    Işık evlerinin sırrı: Ev-mabetler

    Gülaltay, Babilerin ibadet için camiler yerine evleri tercih etmesiyle Fethullahçıların Işıkevleri arasında da bir bağlantı kuruyor: “Babiler, camilere gitmez, cemaatle namaz kılmazlardı. Bunun yerine evlerde toplanmayı tercih ederlerdi.” Ardından Nur evleriyle ilgili Fethullah Gülen´in şu sözlerine dikkat çekiyor: “Bu ışık evlerinin kendine has özellikleri vardır... Yüreği pek, imanı çelik insanların yetiştiği kutsal mekanlardır... Artık geçmişte camide yapılan dini ruhunun müzakereleri bu evlerde biraraya gelinerek yapılacaktır.” Ve Gülaltay nur evlerinin İslamdışı olduğunu şu şekilde anlatıyor: “Anlaşılacağı gibi Fethullah Gülen, bundan sonra caminin önemli olmadığını söylüyor. Çünkü büyük ustası Kürt Sait de camiye girmezdi. Buradaki amaç ise İslam´ın birliktelik ve cemaat ruhunu yıkmaktır. Kurretü´l-Ayn´ın ve Babi şeyhlerinin vaaz verdiği yerler camiler değildi. Fethullah´ın tabiriyle nur evleriydi. Yine aynı Fethullah, Yeşeren Düşünceler isimli kitabının 164. sayfasında ev-mabet [adıyla] bu ışık evlerini tarif ediyor. Ev-mabet terimi Bahailik dininde mabede verilen addır. Bahailerin mabedlerine ev-mabet adı verilir.”

    Gülen´den Bahailere gizli övgüler

    Gülaltay, Fethullah´ın kitaplarında Bahaîlere nısal gizlice övdüğünü de ortaya çıkarıyor. Örneğin, Fethullah´ın Hz. Muhammed´i anlattığı sanılan kimi yazılarında aslında Bahaîlerin lideri Molla Muhammed Ali´yi andığını aktarıyor: “Dostların vefasızlığına, düşmanların ardı arkası kesilmeyen istila ve ifsatlarına uğramasaydı, kim bilir daha neler yapacaktı? Keşke, bu mübarek dünya; duygu, düşünce, anlayış ve hayat felsefesiyle hiç değişmeseydi. Onun yiğitliği, sadeliği ve mertliği bu güne kadar dipdiri kalabilseydi. Keşke O muhteşem saray ve yüksek kasırların altın yaldızlı kubbeleri altında, baygın ve mahmur dolaşan hasım dünyanın, talihsiz insanlarının durumuna düşmeseydi.” Gülaltay, bu alıntıda önemli bir çelişkiyi yakalıyor: “Yukardaki metinde anlatılan kasır ve saraylar dönemin İran Şah´ının saraylarıdır. Çünkü Hz. Muhammed devrinde Arabistan´da ne kasır vardı ne saray.”

    Gülaltay, bu konuda daha pek çok örnek yakalamış. Gülaltay´a göre, baskı ve zulüm gören insan tasvirleri sanılanın aksine Hz. Muhammed dönemi yaşamış Müslümanlar değil, başarısız ayaklanmalardan sonra yurttan yurda göçürülen Bahailerdir. Örneğin, 1868´de Bahaîler sürgüne gönderilir. Fethullah Gülen´in kitaplarında anlattığı ömür boyu süren büyük göç aslında Bahaîlerin sürgünüdür. Gülaltay´a göre bahsedilen göç sanıldığı gibi Mekke´den Medine´ye Hz. Muhammed´in hicreti değildir.

    Başka bir yerde ise Fethullah şöyle diyor: “Bir başka defasında da seni kardeşinle konuşmaktan men etmişlerdi. Hani o güne kadar, bir lahza kendisinden ayrılmadığın kardeşinle konuşmaktan... Savaş meydanlarında omuz omuza, yemek sofralarında diz dize oturduğun kardeşinle konuşmayacaktın.” Gülaltay´a göre burada kastedilen de yine Bahai liderleridir. Çünkü Müslümanların tarihinde kardeşiyle konuşmaktan men edilme gibi bir cezalandırma söz konusu edilmemiştir. Halbuki Abdülaziz´in bir fermanında, Bahaullah´ın çocukları birbirleriyle konuşmamaları kaydıyla sürgüne gönderiliyordu. Fethullah´ın uğruna gözyaşı döktüğü işte bunlardır.

    Fethullahçılıkla Bahaî inanışları arasındaki paralellikler

    Gülaltay´ın bulduğu çeşitli paralellikleri şöyle sıralayabiliriz:

    - Bahaîler cenazelerini İslam inanışının tersine, mermer lahitler içinde gömerler. Saidi Nursî de vasiyetinde cesedinin lahitin içine konulmasını istemiştir.
    - Bahaîlerde ibadete başlama yaşı 16´dır. Fethullah Gülen de bir kitabında şöyle demektedir: “16 yaşıma kadarki dönemi çocukluk dönemi sayıyorum.”
    - Bahaîlikte el öptürmek kesinlikle yasaktır. Fethullah Gülen de el öptürme konusunda şöyle diyor: “Fevkalade rahatsızlık duyuyorum. El öptürme prensibim hiç yoktur.”

    - Bahaîler, camiye girmez, cemaatle namaz kılmaz. Sadece cenaze namazı kılarlar. Gülaltay´a göre, Fethullah Gülen´in de cenaze namazı dışında camiye girip namaz kıldığını şu ana kadar kimse görmemiştir.

    - Bahaîlikte kurban kesilmez. Ünlü Fethullahçı bilim adamlarından birisi de katıldığı bir tartışma programında kurban kesmeyi hapvan katliamı olarak nitelendirmiştir.

    - Bahaîlikte, herkes malının yüzde beşini, toplumun başında bulunan 19´lar heyetine vermek zorundadır. Fethullahçı organizasyon ve vakıfların başındaki yönetim kurulu da 19 kişidir.

    Fethullah ile Bahaîler arasındaki bir başka somut bağlantı ise Saidi Nursi´nin hayatından alınmaktadır. Saidi Nursi, Gülaltay´ın ortaya çıkardığına göre, İran Şahına suikast düzenleyen Babilerin şeyhlerinden Celaleddin Afgani´nin İran´dan kaçıp Abdülhamit´in himayesine girmesi sırasında kuryelik etmişti. Saidi Nursî, yine bir başka Bahaî tetikçi Kirmani´yi de İran-Türkiye sınırında karşılayacak ve İstanbul´a kadar kendisine eşlik edecekti.

    Gülen´in sözlerinde gizli anlamlar

    Fethullah´ın eserlerinde gizli gizli Bahaîlik propagandası yaptığını da Gülaltay çeşitli örneklerle açıklıyor:

    Kapı: Bahaî mezheplerinden Babiliğin kurucusu Muhammed Bab´tır. “Bab” kelimesinin bir anlamı da “kapı”dır.

    “Ulu sultan! Canlı-cansız, insan-hayvan, (..) her şey varlığını soluklar.”: Gülaltay bir başka bölümde ise Gülen´in bu sözündeki gizli anlamı ortaya çıkarıyor: Ulu Sultan kelimesi Bahaî Şeyhi Bahaullah´a atfedilmiştir. Hayvanları, eşyaları bile Allah´ın kulları olarak kabul eden ise Muhammed Bab´ın hocası Kazım-ı Reşdi´dir.

    Nebiler Sultanı: Gülaltay, Fethullah´ın sık sık kullandığı “Nebiler Sultanı” teriminin de karşılığını buluyor. Gülaltay´a göre, Fethullah´ın burada kastettiği Hz. Muhammed değil, Bahaullah´tır. Çünkü, Bahaullah´ın lakabı döneminde “Sultan”dır.

    Nur Asrı: Muhammed Bab´ın Kitabün Nur ile Babiliği yaydığı ilk yıllara da Nur asrı denmektedir.

    Timur ve Cengiz düşmanlığı: Fethullah bir kitabında şöyle diyor: “Allah bir zamanlar Cengiz, Hülagü ve Timurlenk´in eliyle hırpaladığı ve ikaz ettiği İslam alemini bugün de Batılılar vasıtasıyla hırpalayıp ikaz etmektedir...” Gülaltay, Fethullah Cengiz, Hülagû ve Timurlenk´e karşı olmasını bu hükümdarların Bahaîlerin önemli önderlerini öldürmüş olmasına bağlıyor. Cengiz Han´ın oğlu Hülagû, Hasan Sabbah´ı; Timurlenk´in oğlu Miranşah ise Fazlullah´ı öldürmüştü.
    “Dönmezem” ve “mum gibi yanıp erimek”: Bu kelimeleri de Fethullah sık sık kullanmaktadır. Örneğin: “Çevresinde kol gezen tehlikelere aldırmadan, yüce derslerine devam eden ve hakkında bayağıların bayağısı hükümler kesilip biçilirken. ‘Hançer ile yüreğimi yar! Senden dönmezem´ diyerek hakikati haykıran büyük muzdariplerin ‘Evet hep böyle ızdırap gören ızdırap düşünen ve bir mum gibi yana yana eriyip giden, bu yüce kametlerin arkasında yürüyenler hiçbir zaman aldanmadılar ve hiçbir zaman hayal kırıklığına uğramadılar.´â€ Tahran Kalesi´nde infaz edilmeden önce “Dönmezem” diye bağıran Bahaîlerin ünlü kadın kahramanı Kurretül-Ayn´dır. O dönem Bahaîlere yapılan işkenceler arasında en yaygın olanı da vücutları hançerle yarıp içlerine mumlar sokulmasıydı.
    Fetret Devri ve Rönesans: Fetret devri derken kastedilen Bahailerin yaşadığı uzun sürgün dönemidir. Yeniden diriliş ise Bahaîlerin öğretilerini tüm dünyaya kabul ettirmeleri demektir. Örneğin: “Bu ise uzun bir fetretten sonra, bu mazlumlar ülkesinin yeniden dirilişi ve “Rönesansı” demektir. Kimbilir, belki o zaman batmak üzere olan dün-yanın diğer kesiminin elinden tutup kaldırma fırsatı doğar.”

    Kendini peygamber gören Gülen

    Bahaîlerin bir başka propagandası şeyhlerinin peygamber olduğudur. Bahai şeyhleri kendi peygamberlikleri altında tüm dünya dinlerini bir arada toplanmaya çağırırlar. Gülaltay, Fethullah´ın kimi yazılarında satır aralarında kendi peygamberliğini nasıl savunduğunu göstermektedir:

    “Allah, elbette insanları da peygambersiz bırakmayacaktır.”

    “İnsanlar, akıllarıyla kainatta cereyan eden hadiselere bakıp, Allah´ı bulsalar bile yaratılışlarındaki gaye ve hikmeti, nereden gelip, nereye gittiklerini ve ibadetlerinin keyfiyetlerini peygambersiz bilemezler.”

    “Hilafete giden yol herkese açıktır.”

    “Hak için halkın temsilcisi demek, peygamber mesleğine talip olmak ve onu temsil etmek demektir. Onu yapabilmek için de peygamberane aşk, şevk, gayret, azim, cehd ve irade gerekir.”

    Fethullah görüldüğü gibi yeni peygamberlere ihtiyaç olduğunu ve Allah´ın insanları peygambersiz bırakmayacağını söylüyor. Halbuki İslam inancına göre Hz. Muhammed son peygamberdir. Yalnızca bu bile Gülaltay´a göre Fethullahçılığın İslamdışı olduğunun bir kanıtıdır ve bu propagandanın bir sonraki aşaması Fethullah´ın kendisini Mesih ilan etmesi olacaktır.

    Fethullah´ın Amerikancılığının Bahailikteki kaynağı

    Gülaltay, kitabın sonuna doğru Fethullah´ın gerçek amacının dünya çapında bir Bahaî imparatorluğu kurmak olduğunu ortaya koyuyor. Gülaltay, Avustralya´dan Afrika´ya Asya´dan Amerika´ya milyonlarca Bahaînin bulunduğunu söylüyor. Bahai imparatorluğunun işlevi dünya çapında ABD´yi iktidara getirmek olacaktır. Zaten, Bahailiğin ortak dili de İngilizce olacaktır. Gülaltay´a göre ABD´de bugün 20 milyon Bahaî yaşıyor ve Bahailerin etkinliği oldukça önemli. Zaten Bahailerin kullandığı ev-mabetlerin kubbeleri de Beyaz Saray´ın kubbesine benziyor.

    Fethullah´ın Orta Asya´daki misyonu da bu şekilde ortaya çıkıyor. Gülaltay´a göre Bahailer dünya çapındaki iktidarlarında İngilizce´yi resmi dil olarakilan edeceklerdir. Fethullah´ın okullarının tümünde İngilizcenin öğretilmesinin nedeni olarak bunu gösteriyor. Üstelik Fethullah´ın en etkin olduğu Türk Cumhuriyetlerinden olan Yakutistan´ın durumunu da Gülaltay´dan öğreniyoruz. Bu ülkedeki Fethullahçı proje sonunda başarıya ulaşmıştır. Yakutistan´ın resmi dili İngilizce olarak ilan edilmiştir.

    Gülaltay, Fethullah Gülen tehlikesinin uluslararası çapta olduğunu bu şekilde olduğunu ortaya koyduktan sonra kitabında tüm Türk milletini uyarıyor ve Fethullah tehlikesi hakkında Devlet üzerine düşeni yapmazsa görevin Kuvayı Milliyeci Atatürkçülere düşeceğini söylüyor:

    “Atatürk ve Kuvayı Milliyeci yiğitlerin kurduğu devlet, hiçbir zaman sarsılmayacak, bu sarp kale, tunçtan yığınlar halinde omuz omuza yürüyen Türk gençliğinin sırtında, ulaşılmaz bir kartal yuvası olarak ebediyete kadar var olacaktır.”
     
  10. yondem

    yondem Aktif Üye

    Daha iyi anlaşılmak için madde madde yazacam artık :)

    1) Türkiye'nin şu anda bölücü radikal bir islami-irticai bir tehditle karşı karşıya olduğunu düşünmüyorum. Bunlar her ülkede bulunan sosyal yapılanmaların islamlaşmış halidir. Halk arasındaki cemaat yapılanmasının, siyasallaşmadığı müddetçe bölücülük yaratabileceğini kabul etmiyorum. Olsaydı, Osmanlı'da, Selçuklu'da, İran'da, Endülüs'te vesaire bununla karşılaşırdık. Hatta:
    "Bir adam kötü yoldan para kazanıp bununla kendisine bir inek alır. Neden sonra, yaptıklarından pişman olur ve hiç olmazsa iyi birşey yapmış olmak için bunu Hacı Bektaş Veli´nin dergahına kurban olarak bağışlamak ister. O zamanlar dergahlar aynı zamanda aşevi işlevi görüyordu. Durumu Hacı Bektaş Veli´ye anlatır ve Hacı Bektas Veli helal değildir diye bu kurbanı geri çevirir. Bunun üzerine adam mevlevi dergahına gider ve aynı durumu Mevlana´ya anlatır. Mevlana ise bu hediyeyi kabul eder. Adam aynı şeyi Hacı Bektaş Veli´ye de anlattığını ama onun bunu kabul etmemiş olduğunu söyler ve Mevlana´ya bunun sebebini sorar.
    Mevlana şöyle der: - Biz bir karga isek Hacı Bektaş Veli bir şahin gibidir. Öyle her leşe konmaz. O yüzden senin bu hediyeni biz kabul ederiz ama o kabul etmeyebilir.
    Adam üşenmez kalkar Hacı Bektaş Dergahı´na geri gider ve Hacı Bektaş Veli´ye, Mevlana´nın kurbanı kabul ettiğini söyleyip bunun sebebini bir de Hacı Bektaş Veli´ye sorar.
    Hacı Bektaş da şöyle der: - Bizim gönlümüz bir su birikintisi ise Mevlana´nın gönlü okyanus gibidir. Bu yüzden, bir damlayla bizim gönlümüz kirlenebilir ama onun engin gönlü kirlenmez. Bu sebepten dolayı o senin hediyeni kabul etmiştir." burada bu yapıların birbirine duyduğu saygı da ne güzel illüstere edilmiştir.

    Bu korku, yıllardır, halkı Kürtler memleketi bölecekler düşüncesinin, halkı hırçınlaştırmak, faşitleştirmek ve asker-devlet-bürokrasi kulu haline getirmek için, değiştirilmiş, farklılaştırılmış bir formudur.

    2) Fethullah Gülen, cumhuriyet rejimi karşıtı zannımca değil. Fethullah Gülen'in demokrasi ve cumhuriyet karşıtı yazılarına yorumlarına hiç rastlamadım. Hatta:
    "Gülen Teokrasi Yanlısı Değil
    Fethullah Gülen'in cumhuriyet rejimi konusunda böylesine açık düşünceler ileri sürmesine ve teokratik düzene karşıt bir tavır almasına rağmen, onun bazı kişilerce ısrarlı biçimde 'Cumhuriyet düşmanı' olarak ilan edilmesi karşısında, yasal yollara başvurulmuştur." (Kaynak: tr.fgulen.com)
    Şeriatçı terör örgütü Hizbullah, son günlerde kendilerine yönelik çeşitli kentlerde peş peşe düzenlenen operasyonları Fethullah Gülen´e bağladı.

    Bir ses kaydı var idi, basın artık onu yayımlamaktan bile utanıyor zira o ses kaydı, yargı tescilli basit, ucuz bir kopyadan ibaret. Hatta destekçileri, şeriat yanlısı islamcılar tarafından dışlanıyor, Gülen bu oluşumlarca kabul edilmiyor. Cemaatin açılımlarına bakarsak tam ters bir durum söz konusu. Said Nursi bir Kürt'tür, Gülen ise Türk... Bu noktada bir ayrıştırma söz konusu değil öylese. Aleviliğe en kucak açan (retorik ve eylemsel olarak) cemaat bu cemaat, kitaplar bu adamların yazdığı kitaplar... O halde fırkaca da bir ayrışım yaratamazlar. Laiklik, muhafazakarlık... İşte garip olan burası, felsefe itibariyle cemaat mahafazakar-liberal bir zihniyete sahip. Fakat halk tabanı buna uygun değil. Gülen her ne kadar, isteyen başını açsın ama kapalılara da ikincil muamele yapılmasın düşüncesini savunsa da, biz tarihi deneyimlerden hareketle söylüyoruz ki, çoğunluğun muhafazakarlaştığı bu toplum da başı açıklara, farklılara ikincil muamele yaptı. Örnek OSMANLI. Bu noktada bir uzlaşımdan söz edemeyeceğim.

    3) Türkiye'de İran benzeri bir şeriat olur mu? Oldu mu?
    Bu nüfusun ekseriyetini oluşturan Türk halkının geleneklerine aykırı bir durum. Haydi diyelim bu adamlar şeriatçı. Getirdikleri şeriat halk devrimiyle karşılaşmak istemiyorlarsa halkın istediği bir şeriat olmalı. Nitekim, TÜRKİYE'DE ŞERİAT İSTEYEN KİŞİ SAYISI KAÇ Kİ? Böyle bir teşebbüs başarısız olur. Gülen de o kadar aptal bir insan değil kanımca. İran'a gelirsek Farslar her zaman radikal, köktenci bir topluluk olmuşlardır. Gelgelelim dünya basınından takip edebildiğimiz İran hakiki İran mıdır, orayıda bilmiyoruz. Avrupa ve Amerika'nın radikal islama bakışı belli. Ama tadsınamayacak bir gerçek var ki o da Sasanilerin aşırı dindar ve saldırgan bir toplum olduğudur. Bu sebeple o coğrafya tarihin hiçbir çağında tamamen fethedilememiştir. (Helal olsun adamlara yani :) ) Türkiye'yi İran'la korkutan o zihniyet;
    ..........Sosyolojiden habersiz ve bu bilme aykırı,
    ..........Antropolojiden habersiz ve bu bilme aykırı
    ..........Tarihten habersiz anti-islamcı, garip guraba bir zihniyet ürünü olabilir kanımca.

    4) Atatürk'ü Peygamber ile karşılaştıran o zihniyet de Türkiye'de mevcuttur. Ama bunlar da Gülen'i sevmemekte, sahtekar olarak nitelendirmektedir.
    "Doğruhaber gazetesinde, “Pensilvanya Kraliyet Güçleri Müslüman Mahallesine Dadanmıştır” başlıklı yazıda, AKP´li milletvekillerinin Mustazaf-Der ziyaretlerinin ortaya çıkmasının ardından Bülent Arınç´ın “Hizbullah adına dernek var mı ki arkadaşlarımız ziyaret etmiş olsun” açıklamasının ardından bu derneklere operasyonlar düzenlenmesi “çelişki” olarak değerlendirildi. Yazıda şöyle denildi:
    “Truva atı özellikle Kürt bölgesine dörtnala sürülmektedir. Gözden kaçırılmaması gereken bazı hususlar operasyonların amacını anlaşılır kılabilecektir. Birincisi, tahliyeler bahane edilerek hasseten Kürt illerinde yükselen İslami gelişmelerin Pensilvanya kaynaklı yoz düşünce üzerinden iğdiş edilme çabası. İkincisi, tahliyeler üzerinden yüksek/derin yargı üzerinde yapılması düşünülen ameliyat için hükümetin adım atmaya zorlanması, böylece bir türlü geçilemeyen yüksek yargı kalelerinin statükocu gücün elinden alınarak Pensilvanya krallığına armağan edilmesi. Pensilvanya üzerinden özellikle Kürtlere yönelik bir ehlileştirme, hatta eşekleştirme politikası için bölgenin Gülen patentli misyoner akınına uğraması, Kürtler üzerinde oynanan ve arkasında Siyonist baronların bulunduğu bir uluslararası plandır. İsrail´in stepnesi olacak bir Kürt oluşumunun peydahlanması planları sağır sultanların bile bellediği bir meşum plandır.”
    (Kaynak: Cumhuriyet )
     
  11. yondem

    yondem Aktif Üye

    Bahailikle ilgini yazını yarın tartışırız. Benim uykum geldi. :)
     

Sayfayı Paylaş