HZ. ALİ´NİN EFSANEVİ BOYUTU 1 1. HZ. ALİ EVVEL VE AHİRDİR Alevî inancında Hz. Ali, evvel ve ahiridir. Çünkü inanışa göre Hz. Muhammed ve Hz. Ali´nin ruhları yaratılan ilk varlıklardır. Hiçbir şey yokken onların ruhları vardı. Bu yüzden O´nlar yaratılan varlıkların ilki yani evvelidir. Yine Hz. Ali , dünya var oldukça çeşitli biçimlerde dünya gelip gitmiştir ve sonunda Ali olarak görünmüştür. Yine Hz. Ali, ölmemiştir. Bunun delili olarakta kendi cenazesini kendisinin götürmesidir. Ali , dünyanın sonuna kadar da var olacaktır. Bu yüzden de ahirdir , sondur. (Hz. Ali´nin evvel olduğu inancı için) Bu inancın temeli mevlana tarafından şöyle özetlenir: Cihan var iken Ali var idi Cihan var oldukça Ali var olacak Şah İsmail Hatayî: Şah Hatayî´m evvel Ali Evvel Ali ahir Ali Yedi kat yer ile gökler yok iken Muhammed Ali´de nur değil miydi On sekiz bin alem safi su iken Nice bin yıl evvel Ali geliptir Nice bin yıl evvelinde var iken Ziya kandilinde duranda Ali Bulut içinde gizlendi bir zaman Bu dünya yoğ iken varım Ali´dir Pîr Sultan Abdal: Evvel baştan bu dünyaya Tanrı´nın aslanı geldi Cihanın ahiri hem de evvli Vilayet mülküne Sultan olan Şah ( Evvelin evveli Muhammed Ali Zâhir batın kerem Şah-ı Merdan´ın Bu dünyanın evvelini sorarsan Allah bir Muhammed Ali´dir Ali 2.YARADILIŞ Muhammed Ali nurunun yaratılmasından binlerce yıl sonra Muhammed Ali´nin pırıltısından bir inci yaratılır. Muhammed ve Ali´nin ruhu burda kara kılar. Bu Aleme Alem-i Umman denir. Bu alemde henüz melekler yaratılmadan önce , biri diğerinin üzerine yetmiş bin şehir kururlur. Her biri dünyanın yetmiş kat büyüklüğündedir, her birine yetmiş bin mahluk yerleştirilmiştir. Bunlar insandan , cinden , melekten farklı varlıklardır. Her biri yetmiş bin yıl yaşar. Yedi farz , üç sünnet üzerinde Hakkı birleyip ibadet ediyorlar. Bir zaman sonra içlerinden pis kokulu , sofi siyahı bir kaçı isyan eder ve Muhammed Ali erkanından ayrılır. Hak-Telâla kahırla şehirleri birbirine vurarak parçalar , yok eder. Sadece alemde Muhammed Ali nuru kalır. Bir zaman sonra Allah Alem-i Umman´da seksen bir şehir yapar. Bir tür yaratık yaratır. Her biri dünyanın on katı büyüktür. Şehirleri bir çeşit hububatla doldurur. Bir de kuş yaratıp, bu hububattan kuşa senede bir tane nasip etti. Kuş şehirlerin etrafında uçuyor, yılda bir tane yiyor. Sonra hububat bitiyor. Artık yiyecek kalmıyor. Kuşun ruhu vücudundan uçuyor. Tanrı coşup kendi zatına tanıklık ederek 124 bin latif yaratık halk etti. Bunların hepsi Adem´den gayrı, meleklerden önce oldu.Bütün bunlar olurken Muhammed -Ali nuru ebedi kaldı. Bu nur her zaman ebedidir. Pir Sultan Abdal´da yaradılış şöyledir: Dünya yetmiş kere doldu eksildi Dolduran Mevla´dır dolan Ali´dir Gel beri şu meydanı bilirsen Yedi kere konup göçen Ali´dir Dünya yedi kere doldu ıssıldı Dolduran Huda´dır dolan Ali´dir Dünya´nın yaradılışı bazı yerlerde yetmiş, bazende örneklerde olduğu gibi yedi kere tekrarlanır. Ama dünyanın birden fazla kez dolup, boşaldığı kâkül edilir. Kul Himmet: Lafeta okuyup karşı duranda Yedi kez çağrıldı Cihan Hu deyü 3. DEV OLAYI Dünyada henüz insan ve melek yaratılmadan önce dev ve periler yaratılmıştır. Bunlar Kaf´tan Kaf´a hükmederlermiş. Dev bir gün bahçesinde küçük bir çocuk görür. Çocuğu yakalamak için elini uzatır ama kendini yüzü üstüne yerde bulur. Yedi gün sonra dev kendine gelir ve ellerinin bağlanmış olduğunu görür. eli bağlı olarak Süleyman´a gider. Süleyman´a gider. Süleyman,ipi açamaz. Muhammed´in geleceğini söyler. Nice bin yıl sonra Muhammed ve Ali gelir. Dev Hz. Muhammed´e gelir. Herkes büyüklüğünü görünce korkar. Dev başından geçen olayları anlatır. Peygamberlerin çare bulamadığını söyler. Herkes devin karşısına geçer. Ancak dev çocuğu bulamaz, ümidi düşer. Dev, sonunda Selman donunda Ali´yi görür ve korkudan Hz. Muhammed´in hırkasına sarılır. Dev, Müslüman olur,ülkesine döner. Devi bağlayan, çözen Ali´dir. Kul Himmet bunu uzun bir destan olarak yazmıştır. Destan metni: Yerde insan gökte melek yok iken Kudretinden bir nur indi süzüldü Cümle mahluk kandildeki nur iken Ayın Ali, mim Muhammed yazıldı Ol dem yaratıldı div ile peri Kaftan kafa hükmederdi her biri Vardı hem anların bir sultanları Gayet pehlivandı zurbazu idi Üç yüz elli batman gürzü çekerdi Uzun kargı Kuh-kaf´ı yıkardı Cümle divler anın havfın çekerdi Yedi iklim dört köşede raz idi Üç yüz altmış arşın idi kameti Hiçbir kula benzemezdi heybeti Yetmiş yedi arşın idi sıfatı Bakınca mağripten meşrike düz idi Kafdağı´nda bir dağ vardı hurmadan Ol vakit yok idi Dünyada insan Gördü bağ içinde bir taze civan Şad´ü Hurrem olup gayet sevindi Nigar mısın deyip sundu elini Benliğinden geçti sındı halini Özge bilemedi hiç ahvalini Tezden hemen yüz üstüne yıkıldı Yedi günden sonra buldu özünü Eli bağlı kan doldurmuş gözünü Sultan Süleyman ´avurdu yüzünü Süleymansın şu bendimi çözindi Süleyman der kim bağladı elini Kaddin hilal olmuş bükmüş elini Kim eyledi sana bunca zulümü Hakkın emri böyle imiş gezindi Div de der ki beni bağlayan uşak Akil baliğ değil on iki ancak Bir darp ile beni eyledi helak Yavrı şahin gibi uçtu süzüldü Süleyman der biz bu sırrı biliriz O işi tutanı bizde sezeriz Sanma senin bağlı bin yıl dahi gezindi â?â Div de der ki ahırında nolacak Bu dert bize kıyamete kalacak Süleyman der Muhammed var gelecek Ahırzaman yakın derler sezildi Nice bin yıl geçti nice bin saat Yer duruldu karşı geldi yedi kat Zahir oldu Ali ile Muhammed Karşısında div dirildi dizildi Mekke Medine´nin halkı duruştu Dedi görenlerin tebdili şaştı Kabe´nin üstüne gölgesi düştü Kamu görenlerin benzi bozuldu Yedi iklim padişahı geldiler Geldiler de taraf taraf kondular Tezden Muhammede haber veriler Gelince bir haber ol gel tez dedi Şah İsmail Hatayi´nin şiirlerinde de dev olayının etkileri görülmektedir. Devi bende urdu hurma bağında Navcivan göründü taze çağında Selman´a erişti erzan dağında Allah medet ya Muhammet ya Ali Div işitti aklı şaştı Ünün hey mürteza Ali Alem arz eyledi ol Kaf dağında Orda seyreyledi devin bağını Hurma çubuğuyla baş parmağını Kaim ben deyleyip sorardı Ali Ali düşündü ayıttı devin evvel bağını Sinesine çekti devin hicranının dağın Hurma çubuğuyla bağladı parmağını La feta illa Ali la seyfe illa Zülfikar Yukarıdaki örneklerde Hz. Ali´nin çocuk yaşta, devi hurma ağacından aldığı bir çubukla bağlaması olayı özenle vurgulanmaktadır. Dev, olayı Aleviler için Hz. Ali´nin büyüklüğünü anlatan önemli kaynaklardan biridir. Şah İsmail Hatayî´nin Alevîlik´i yeniden düzenleyip, geliştirdiğini düşünürsek bu olayda söz etmesi kaçınılmazdı. Şah Hatayî´m mülkîlimi kaldıran Bir bakışla devi yere bandıran -------------------------------------------------------------------------------- 4. SELMAN OLAYI Selman, İran´da sultan ailesinin çocuğudur. Ailesi puta tapmaktadır. Selman, yedi yaşında bir Hıristiyan papazın emrine verilir. Papaz O´na İncil´i öğretir. İncil´de Faraklit adını görür ve hocasına sorar. Papaz, Faraklit´in gelecek olan son peygamber , Muhammed , olduğunu söyler. Selman (asıl adı Bihrûz), Muhammed dinine girer ve Muhammed´i görmek ister.Ancak papaz Muhammed´in üç yüz yıl sonra geleceğini söyler.Bihrûz , Muhammed´i görmeyeceği için üzülür.Papaz, yıldız falına bakar ve Selman´ın Muhammed´i göreceğini müjdeler. Bu konuşmaları duyan biri babasına haber verir. Bihrûz, Deşt-i Erzen´i bir aslanın yanına gönderir. Bihrûz Deşt-i Erzen´de bir ağcın altında yatar ve uyanır gölde yüzer.Bu sıra da bir aslan gelir ve elbiselerin üzerine yatar. Bihrüz göl de çıplak kalır. Tanrı´ya yalvarır. Bu sıra da korkuna bir nara duyulur,toprak çatlar ufuklar titrer ve bir atlı gelir. Kırmızı giymiş başında da bir imame var. Aslanı ikiye böler , elbiseleri Bihrûz´e verir. Bihrüz menekşe , nesrin , nergiz toplar ve atlıya verir. Atlı çiçekleri alır ve o anda kaybolur. Tam üç yüz otuz üç yıl sonra Ali , evinde oturmuş hurma yiyor , Selman´da hırkasını yamalıyor. Ali , Selman´ı görür ve bir hurma çekirdeği atar. Ali , o zaman çocuktur. Selman , âbu ihtiyarı incitme , ben üç yüz otuz yaşındayım.â der. Ali, kendi yaşının ondan büyük olduğunu söyler ve Deşt-i Erzen´i anımsatır. Aslanı kendisinin öldürdüğünü söyler. Selman delil isteyince , Ali koynundan nergiz destesini çıkarır. Selman , Ali´nin elini öper, af diler.34 Ali ve Selman´ın hikâyesi böyle gelişir. Bu hikâye Hz. Ali´nin gücünü gösterdiği gibi , Ali´nin dünyaya önceden de geldiğini gösterir. Bu iki özellik Dev Destanı nın da temel çekirdeğini oluşturur. Alevîler için bu hikâye Dev Destanı kadar hatta daha da önemlidir. Gerek diğer ozanlarda gerekse üç ozanımızda bu olaya sık rastlanır. Şah İsmail Hatayî: Selman´a erişti Erzen dağında Allah medet ya Muhammed ya Ali Selman seni gördü buldu ışığı Arslandan kurtardın sen o aşığı Öldürdün ejderi söktün beşiği Allah medet ya Muhammed ya Ali Onda Selman niyaz sundu nergizi Kıblem sensin diye bağladı özü Dünü günü sona eyler niyazı Allah medet ya Muhammed ya Ali Hz. Ali´nin aslanı öldürmesi ve Selman´ın nergis sunuşu anlatılıyor. Allah ,Muhammed , Ali üçü Ali olarak tek bir kişi gibi algılanıyor. Hatayi, bu olayı bir destan olarak yazmıştır: Uyur bitmez uyane Atlı yetmez yayana Ali nergisi sundu Selman etti ayane Hatay´m has değil mi Bakın ihlas değilmi Hazret Ali´nin lalası Selman-ı Fars değil mi Okurum hece hece Bilmenem halim nice İsmim Elif kodular Nik beratlı bir hoca Kul olam usul boya Mubahta kohan yuya Deş-i Erzan gülünde Selman oynardı ceye Selman korktu havf etti Elim lam mim kaf etti Selman´ın hırkasına Geldi bir arslan yattı Bilmedi kande cihan Arslan geçmişti dondan Çağırdım celal hakkıyçün Kurtlar beni arslandan Selman korktu havf etti Elim lam mim kaf etti Gördü bir atlı gelir Arslan kakıdı gitti Kul olam bu atlıya Sağ eli beratlıya Selman bir deste nergis Niyaz sundu atlıya Çağırdım ana ana Kül oldum yana yana Üçyüz yıl tam oldu Ali geldi cihana Kırmızı gül alası Can cinin müptelası Ali cihana geldi Selman oldu lalası Kırmızı gül harman ile Dertliler derman ile Ali hurma dibinde Oynardı Selman ile Oynum yetmez oyuna Elim yetmez boyuna Ali hurma çekirdeğin Sındı Selman boynuna Oku derim ben bunda Ne oyunun var bende Ben bir ulu kişiyim Ne oyunun var bende Can cana mulu musun Dedim yar uslu musun Söyle Selman göreyim Sen benden ulu musun Can cana mulu muyem Dedim yar usluluyem Ben üçyüz sen yedisinde Pes ben senden uluyem Ukuram bir ayetin Etmenem kul ayetin Deşt-i Erzan gülünden Kim aldı hal ayetin Kırmızı gül nalan ile Kavlim yok yalan ile Benim kasavetim var Haletim alan ile Erzene gölünde Selman´a erdi Selman bir top nergis hediye verdi Selman hurma yemez o hurma yerdi Çiğidi Selman´a verendi Ali Üç yüz yıldan sonra nişan bildiren Selman´a nişanı sunandan medet Pîr Sultan Abdal: Selman´ın şeklinde bir oğlan girdi Ne güzel izzetle sala getirdi Aslan olup yol üstüne oturan Selman´a destinde nergis getiren Ali´yi seyrettim mahbup çağında Erenler solunda Selman sağında Selman´ın çiğninde bir oğlan geldi Desturu Şah deyip elini aldı Kul Himmet: Selman´ınçiğninde çocuk yaşında O´ dur ela gözlü sultanım benim Yukarda hikâyesini incelediğimiz ve bu konudaki örneklerini gördüğümüz olayda adı geçen Selman, ilk Müslümanlardan, fars asıllı bir sahabedir. İslam dinini çeşitli yararlılık gösteren bir kişidir. Önceki bölümlerde söz ettiğimiz gibi Nusayrîlik´te Selman Hz. Ali´nin Tanrılığına açılan bab (kapı) ve Hz. Muhammed yaratmıştır. Ahiler, Selman´ı Pîr olarak kabul ederler. Alevi-BektaşÃ®ler´de Selman, Hz. Ali´nin kemer-best kuşattığı on yedi adamından biridir ve Selman´ı Park´ı temsil eder. Selman, Kırklar ceminde de yerini al 5.ZÖHRE YILDIZI Hz. Ali´nin alnında Zöhre (Zühre) Yıldızı olduğuna inanılır. Bu yıldız Hz. Ali´nin tanınmasında nişan olarak gösterilir. Şah İsmail Hatayi: Kudretten mim duası kaşında Zühre yıldızı var erin döşünde Melekler Ali´den nişan istedi Zühre yıldızını alnında gördü Pir Sultan Abdal: Cebrail oğlandan nişan istedi Zöhre yıldızını alna getirdi Kırk yılda bir doğan yıldızı Ali´nin alnında gören kim idi Kul Himmet: Ali´nin alnında zöhre yıldızı Meyli muhabbetli Selman´a düştüm İsrafil gelince surlar çalunur Bir zöhre yıldızı doğar dolunur Ali´nin alnında hazır bulunur Beytullah üstünele nura gelmişim Zöhre yıldızının doğuşu da efsanevi bir şekildedir. Bu efsane şöyledir: Melekler, nankör ve isyankar oldukları, kötülük yaptıkları için insanları Tanrı´ya şikayet ederler Tanrı´da onlara,âsizde de nefis olsa sizde böyle yaparsınızâ der. Melekler itiraz edince içlerinden ikisini seçer, nefis vererek dünya ya gönderir. Dünya ya inen melekler güzel bir büyücü kadının evine yerleşirler. Zaman zaman İsm-i Azam duasını okuyarak göğe uçarlar. Kadın bunları zamanla kandırır içki içirir ve zina yapar. İsm-i Azam duasını öğrenerek göğe uçar ve Zöhre Yıldızı olur. Melekler de Babil Kuyularına baş aşağı asılarak ömür boyu ceza alırlar. Bu yıldızın Ali´nin alnında olduğuna inanılır. 6. AY ALİ Alevî inancında Hz. Ali ay olarak kabul ederler. Ay Hz. Ali´nin sembolüdür. Ay güneyde görüldüğünde üç defa şu sözler tekrarlanır: Ayı gördüm Ali´yi gördüm Hünkar Hacı Bektaş Veli´yi gördüm. Şah Rıza Pehlevi döneminde İran´ın bayrağında bulunan ay Ali´yi temsil ediyor. Aynı zamanda Hz. Muhammed gündür. İran bayrağındaki aslanın arkasında doğan güneş de Hz. Muhammed´i temsil eder. Şah İsmail Hatayî, bu konuya şöyle yaklaşır: Ay Ali´dir gün Muhammed bilene Bak nazar eyle de heman arif al Ay Ali´dir gün Muhammed bilene Gerçek isen ikrarında dur imdi Pîr Sultan Abdal: Ay Ali´dir gün Muhammed Okunur doksan bin ayet Bu inancın kaynağı da Nusayrîlik´te aramak gerekir âGökyüzünün en büyük yıldızları Güneş ile Aydır. İnsanlığın da en büyük yıldızları, Hz. Muhammed ile Ali´dir. Nusayriler arasında Hz. Ali´nin makamını, Ay (Kelaziler-Kameriler) ve Güneş (Şemsiler) bilenler vardır.â âAy´da görülen karaltı da Ali´dir; fakat biz onu şimdi göremeyiz; ruhumuz bedenimizden çıktığı zaman göreceğiz ki Ali Ay´dır ve başında taç, elinde Zül-fekar bulunan bir insan şeklindedir.37 Nusayrîlik´in Kameri koluna göre Hz. Ali´nin makamı Ay´dır. âKameriler, Hz. Ali´nin makamı, ayda olduğu ifade etmektedirler.â38 Bazıları Ali (r.a.)´nin kendisini bağlayan cesetten kurtulduktan sonra Ay´a yerleştiğini ileri sürerken, bazıları evinin Güneş´te olduğunu iddia ederler.39 7.MİR´AÇ Miraç olayı ozanlarımızda Sünni inancın dışında bir özellik gösterir. Alevî inancına uygun olarak Mir´aç´ı işlemiştir. Mir´aç olayının gelişimi şöyledir: âCebrail, Hz. Muhammed´e Hakk´ın devletini bildirir. Ona rehberlik eder. Semada önleri- ne bir arslan çıkar. Bir ses gelir ki âArslan senden nişan ister, yüzüğünü ver!...â Hz. Muhammed yüzüğünü (yazmalarda Hatem diye geçer kaşı olan yüzüktür) arslanın ağzına verir, yola devam ederler. İçinde âAmcamoğlu Ali burda olsaydı bu arslanın hakkından gelirdiâ diye düşünür. nihayet Mir´aç olur. Hz. Muhammed´e hakk tecelli eder, Hak´ın (yüzünü) görür, sessiz ve sözsüz olarak doksan bin kelime (doksan bir sır) söyleşir.40 Bu sırrı Hz. Ali´ye söyler. Hz. Ali bu yükü kaldıramaz ve ıssız bir yerde boş bir kuyuya sırrı haykırır. Bu arada burda çobanlık yapan biri duyar ve sır yayılır. Hz. Ali daha sonra kırkların ceminde yüzüğü Hz. Muhammed´e aslanın yuttuğu yüzüğü verir. Hz Muhammed, aslanın Hz. Ali olduğunu anlar. Rivayete göre Hz. Muhammed , tanrı ile görüşürken perdenin arkasında yeşil bir el gidip gelmektedir ve pirinç yemektedirler. Hz. Ali Hz Muhammed´e yüzüğü verince yüzüğün kaşında bir pirinç tanesi bulur. Bu da Ali´nin tanrı olduğunu göstermektedir. Buna benzer başka bir rivayete göre de Hz. Muhammed, Mir´ac dan dönünce olayı sahabelere anlatır. Sahabeler Tanrı´nın sesinin kime benzediğini sorarlar. O´da Ali´nin der. Melikof bunu şöyle ifade eder. âDaha sonra Ali, yüzüğü Ali kendisine geri verdiğinde, arslanın Ali olduğunu anlayacaktır. Sonra peygamber, Tanrının tahtına varır. Perde arkasından bir ses işitir, bu ona Ali´nin sesini çağrıştırır. Perdeyi aralar ve Taht da aliyi görür. Ona: << Ey Ali, anadan doğduğunu görmeseydim sana tanrı diyecektim. Sana ulaştım ama sırrına ulaşamadım.> Şah İsmail Hatayi Miraç ve Kırklar Cemi´ni uzun bir destanla anlatmıştır. Geldi Cebrail çağırdı Hak Muhammed Mustafa Hak seni Mirâc´a okur Dâvete kadir Hudâ Evvel emânetim budur Pîr-ü Rehber tutasın Kadimi erkâna yatıp Tarik-ı Müstakime Muhammed şol kula vardı Yoktur senden bir aziz İmdi senden el tutayım Hak buyurdu Ve´dduhâ Muhammed´in belin bağladı Anda âhir Cebrâil İki gönül bir oluben Yürüdüler dergâha Vardı dergâh kapısına Gördü bir arslan yatar Arslan anda hamle kıldı Başa koptu tufâne Buyurdu Sırr-ı Kâinat Korkmasın Habibim dedi Hate´i ağzına ver ki Arslan ister nişane Hate´i ağzına verdi Arslan anda oldu sâkin Muhammed´e yol verdiler Arslan gitti nihâne Vardı hakk´ı tavâf etti Evvel bunu söyledi Ne heybetli senin şÃ®rin Hayli cevreyledi bize Gördü bir bîçare derviş Hemen yutmak diledi Ali bile oyaladı Dayanırdı bu cevre Ey benim sırr-ı devletim Sana tâbidir ümmetim Eğiliben secde kıldı Eşiği Kıble-gâh´a Kudretten üç hon geldi Sütü elma baldan aldı Muhammed destini sundu Nûş etti Azamet-ullâha Doksan bin kelam danıştı İki gönül dostuna Tevhîd´i armağan verdi Yeryüzünde insana Muhammed ayağa durdu Ümmetini diledi Cümlesine rahmet olsun Dedi anda Kibriyâ Eğiliben secde kıldı Hoş kal sumtânım dedi Kalkıp evine giderken Yol uğrattı Kırklara Vardı Kırklar makamına Oturuben oldu sâkin Cümleside secde kıldı Hazret-i Emrullâha Muhammed secdeye koydu yüzün Hakk´a teslim etti özün Cebrâil getirdi üzüm Hasan ile Hüseyin´e Selman anda hazır idi Şey´en lillah diledi Bir üzüm danesi koydu Selmân-ı Keşkül-ullaha Kudretten bir el geldi Ezi engür eyledi Hatem´ ol elde gördü Uğradı müşkil hâle Ol şerbetten biri içti Cümlesi mest-ü Hayran Mümin müslim üryan büryan Hepse de girdi semah´a Cümlesi de el çırpuben Dediler Allah Allah Muhammed de bile girdi Kırklar ile samah´a Muhammed de cûşa geldi Tâcı başından aldı Kemer bestin kırka böldü Sarıldılar kırklara Muhabbet gâlip oldu Yol-erkân yerin buldu Muhammed´i gönderdiler Hatırlar oldu safâ Muhammed evine gitti Ali Hakk´ı tavâf etti Hatem´i önüne koydu Dedi saddak mürtezâ Evveli sen âhiri sen Ey velâyetler mâdeni Cümlesi de sana tabi. Dedi Şah-ı Evliya ŞAH HATAYô m vakıf oldu Bu sırrın ötesine Hakk´ ı inandıramadı Özü çürük ervâh´ a -------------------------------------------------------------------------------- Talip15-11-2006, 07:09 PM İkinci bölümde kırklar cemi anlatılmaktadır. Şah İsmail Hatayi´nin bu konuda başka örnekleri vardır. Muhammedi Miraç´a okudu çalap Önüne bir arslan geldi ne acep Cebrail der bundan üşünme Habip Allah medet Ya Muhammed ya Ali Onda arslan bac verdi hatemi Ali´nin sırrına kimse yetermi Kafirlere idi sitemi Allah medet Ya Muhammed Ya Ali Onda arslan sakin olup gittiler İki gönlü birbirine kattılar Ta vuruben Arşullaha gittiler Allah medet ya Muhammed ya Ali Hatayî , Hz. Ali´nin Faziletlerini anlattığı uzun başka bir destanla yukarıda ki üç dörtlükte Mir´aç´ı özetlemiştir. Özellikte arslana vurgu yapılmıştır. Hz. Muhammed arslandan ayrıldıktan sonra Sitretülmünteha´ya ulaşır ve burada Allah´la doksan bin kelam konuşur. Otuz bini şeriat o, otuz bini tarikat, otuz bini de hakikate aittir. Münadi Muhammed Mir´aç yolunda Arslanım, kaplanım, şirim Ali´dir. Server Muhammed´in mir´aç gecesi Yedinci kat gökte arslan olan şah Mir´aç´ta Habibe nişan gösteren Mürvet Şah-ı Mendan sana sığındım Resul´ün önünde arslan donunda Habibin uğruna yatandan medet Yedinci felekte arslan görünen Hatemin ağzına verensır eden Muhammed´in yüzüğünü Yudan Mürteza Ali´dir Yukarıda Hatayî´nin verdiği örneklerde arslanın (Ali´nin) yüzüğü yutması olayı göğün yedinci katında geçmektedir. Hz. Ali, Alevîler için her zaman arslanla sembol edilir. Diğer adı arslan anlamındaki Haydar´dır. (Bkz. Tanrı´nın arslanı bölümü) Pîr Sultan Abdal: Arslan olup yol üstüne oturan Selman´a destinde nergis getiren Yolda Muhammed´in hatemin olan Peygamber vasisi musahip yaran Hz. Ali, peygamberin vasisi olarak kabül ediliyor. Kul Himmet: Muhammed´in hatemi Bergüzardır arslanda Arslanda bergüzarım Pîr hayalin gözlerin Gel gönül idrak eyle hem fehmeyle Kimdir şu cihanın kaimmakamı Muhammede etti Levlâkelevlâk Ali evliyanın hatmü tamamı Ol gece Muhammed miraca erdi Erdide tabibin yarası sardı Hakkın kuvvetinden konukluk gördü İzzet etti dosta döktü taamı Muhammed taama etti bismilah Bilesince el sundu Hazreti Şah Dedi bu el kimin ya Resulallah Buyurdu Ali´nin eli ola mı Ol gece kabul oldu dilekler, Zelzele etti hep çerhi felekler Hak katında saf saf durur melekler Ziyaret ettiler güzel Hocamı Ol demde sohbetin hali bilindi Allah bir Muhammed Ali bulundu Anda seyrettiler Levhü Kalemi Ali âlâ Hakkın divanında Hak Taalâ kim burudu şanında Yedinci semada aslan donunda Hikmetle gördüler Şahı keremi Selman Arşa çıktı eyvallah etti Ahmed´den bir üzüm şeyellâh dedi Kırklar ezdi içti eyvallah etti Ali´nin verdiği engûr ola mı Hak muhammed Ali üçü o demde Cümlesi de beli dedi o demde Hocam da bile bulundu o demde Anda dandılar dokson bin kelâmı Dokson bin kelâmı şerhetti buldu Kimin nihan kimin aşikâr etti Otuz bini belli şerîat oldu Seddetti bağladı nefs-i avâmı Otuz bin tarikat iptida hali Evvel rehberinden sundular eli Gösterdi erkânı sürdürdüler yolu Hoş bekle dedi post ile kıyamı Sen bu tecellâyı sende görmezsin Bu arada eremezsen ermezsin Ãşkın mührünü candan görmezsin Dolaşır gezersin Beytülharamı Kul Himmet´im tecellâsın kıldığım El kavşurup divanında durduğum Günahım çoktur gözlerin sevdiğim Mürüvvet edip bağışla cümümü alıntı
Bilmediğim ne çok şey varmış. Aslında ailemde pek bilmiyor bu konuları. Onlarada okuyorum bazı konuları. paylaşımın için sağol canım. Emeğine sağlık.
paylasimin icin sagol bacim busitede böyle yazilarin fazlasini görmek istiyorum komik yada korku yazilarinin degil tabiki onlarda lazim ama bizim icin alevilik ön pilanda olmali tekrar sagol tesekkürler.
gerçekten bunları bizlere hazırladığın için saol can ben bunları okudukça özüme daha büyük bir kuvvetle tutunuyorum emeğine sağlık
gerçektende okunup üstünde durulaacak açıklamalı bilgiler vermişsin yüregine emegine saglık can :cry:
Emeğinize sağlik teşekkür ederim bunlari okumamiştim ama babamdan aslana verdiği yüzük olayini azda olsa hatirliyorum