Sabahattin ALİ

Konu, 'DevrimciLer' kısmında şahrud tarafından paylaşıldı.

  1. şahrud

    şahrud Aktif Üye

    Sabahattin Ali (1907 - 1948 )






    25 Şubat 1907 tarihinde, bugün Bulgaristan sınırları içindeki Gümülcine kazası Eğridere köyünde doğdu, 2 Nisan 1948 tarihinde Bulgaristan sınırında öldürüldü.


    Babası piyade yüzbaşısı Ali Sabahattin Bey'in görev yerlerinin sık sık değişmesi dolayısiyle, ilköğrenimini İstanbul, Çanakkale ve Edremit'in çeşitli okullarında tamamlamıştır (1921) Edremit'e göçtüklerinde bölge Yunan işgalinde olduğu için emekli olan babası aylığını alamamış ve aile çok zor günler geçirmiştir. İlkokulu bitirdikten sonra parasız yatılı olarak Balıkesir Öğretmen Okulu'na giren Sabahattin Ali, beş yıl burada okumuş, daha sonra İstanbul Öğretmen Okulu'nda mezun olmuştur (1926). Bir yıl kadar Yozgat'ta ilkokul öğretmenliği yapmış, Millî Eğitim Bakanlığı'nın açtığı sınavı kazanarak Almanya'ya giderek iki yıl orada okumuştur (1928 - 1930). Almanya’da Postdam ve Berlin’de öğrenim gördü. Yurda döndükten sonra Aydın ve Konya ortaokullarında Almanca öğretmenk Devlet Konservatuvarı’nda dramaturgluk yaptı.


    1931 yılında bölücü propaganda yaptığı ihbarı üzerine üç ay tutuklu kaldı, kovuşturma sonunda aklandı.


    Konya'da bulunduğu sırada, bir arkadaş toplantısında Atatürk'ü yeren bir şiir okuduğu iddiasıyla tutuklanmış (1932), bir yıla mahkum olarak Konya ve Sinop cezaevlerinde yatmış, Cumhuriyetin onuncu yıldönümü dolayısıyla çıkarılan af yasasıyla özgürlüğüne kavuşmuştur (1933).



    Sabahattin Ali de Sinop Cezaevinde tutuklu olarak kaldığı sürede Aldırma Gönül isimli şiirini burada yazmıştır. Bu şiir daha sonra Edip Akbayram tarafından şarkı olarak seslendirilmiştir.


    Aldırma Gönül
    Başın öne eğilmesin
    Aldırma gönül, aldırma
    Ağladığın duyulmasın,
    Aldırma gönül, aldırma


    Dışarıda deli dalgalar
    Gelip duvarları yalar;
    Seni bu sesler oyalar,
    Aldırma gönül, aldırma


    Görmesen bile denizi,
    Yukarıya çevir gözü:
    Deniz gibidir gökyüzü;
    Aldırma gönül, aldırma


    Dertlerin kalkınca şaha
    Bir sitem yolla Allah'a
    Görecek günler var daha;
    Aldırma gönül, aldırma


    Kurşun ata ata biter
    Yollar gide gide biter;
    Ceza yata yata biter;
    Aldırma gönül, aldırma.


    Cezaevinden çıktıktan sonra Ankara'ya giden Sabahattin Ali Millî Eğitim Bakanlığı'na başvurarak yeniden göreve alınmasını istemiştir. Dönemin bakanı Hikmet Bayur'un "eski düşüncelerinden vazgeçtiğini ispat etmesini" istemesi üzerine Varlık dergisinde "Benim Aşkım" adlı şiirini yayımla***** (15 Ocak 1934) Atatürk'e bağlılığını göstermeye çalışmıştır. Aynı yıl Bakanlık Neşriyat Müdürlüğü'ne alınmış, Ankara II. Ortaokul'da öğretmenlik yapmıştır.


    16 Mayıs 1935 günü Aliye Hanım ile evlenmiş, 1936'da askere alınmış, 1937 Eylülünde kızı Filiz Ali (Prof. Dr.) dünyaya gelmiştir. Yedek Subay olarak askerliğini Eskişehir'de tamamlamış, 10 Aralık 1938 de Musiki Muallim Mektebi'nde Türkçe öğretmeni olarak göreve başlamıştır. 1940 yılında tekrar askere alınmış, askerliğini yaptıktan sonra Ankara Devlet Konservatuarı'nda Almanca öğretmenliği yapmıştır (1941 - 1945).


    "İçimizdeki Şeytan" romanı milliyetçi kesimde büyük tepki toplamıştır. Nihal Atsız'ın hakkında yazdığı hakaret dolu bir yazıya karşılık dava açmış, dava sırasında çok sıkıntı çekmiştir. 1944 yılında mahkemeyi kazanmasına rağmen tepkilerden kurtulamamıştır. Olaylı duruşmalar sonunda bakanlıkça görevinden alınmış, İstanbul'a giderek gazetecilik yapmaya başlamıştır (1945). Ancak fıkra yazdığı La Turquie ve Yeni Dünya gazeteleri, iktidarın kışkırtmasıyla meydana gelen Tan olayları sırasında tahrip edilince işsiz kalmış, Aziz Nesin ve Rıfat Ilgaz'la Marko Paşa, Malum Paşa, Merhum Paşa, Öküz Paşa gibi siyasal mizah dergilerini çıkarmıştır (1946 - 1947).


    Ancak, bu gazeteler tek parti iktidarının baskılarıyla karşılaşmış, kapatılmış, yazılar hakkında kovuşturmalar açılmıştır. Sabahattin Ali dergilerde çıkan yazılarından dolayı üç ay hapis yatmış, karşılaştığı baskılardan bunalmıştır. Ali Baba dergisinde yayımladığı "Ne Zor Şeymiş" başlıklı yazıda, içinde bulunduğu durumu şöyle anlatmaktadır: "Çalmadan, çırpmadan bize ekmeğimizi verenleri aç, bizi giydirenleri donsuz bırakmadan yaşamak istemek bu kadar güç, bu kadar mihnetli, hatta bu kadar tehlikeli mi olmalı idi".


    Bir başka dava nedeni ile 1948'de Paşakapısı cezaevinde üç ay yatmıştır. Çıktıktan sonra zor günler geçirmeye başlamış, işsiz kalıp, yazacak yer bulamamıştır. Yurt dışına gidebilmek için pasaport almak istemiş, alamamıştır. Yasal yollardan yurt dışına çıkma olanağı da bulamayınca Bulgaristan'a kaçmaya karar vermiş, Ali Ertekin adlı kaçakçılık yapan birisi tarafından Bulgaristan sınırında öldürülmüştür (2 Nisan 1948 ). Sabahattin Ali'yi öldürdüğünü itiraf eden Ali Ertekin, dört yıla hüküm giymiş; aynı yıl çıkan aftan yararlanarak serbest kalmıştır.


    Bulgaristan’ın Eğridere (Ardino) kentinde, Sabahattin Ali’nin 100. doğum yılı kutlandı. 31 Mart 2007 günü gerçekleşen toplantıya, başta Bulgaristan Yazarlar Birliği Başkanı olmak üzere Sofya ve Bulgaristan’ın çeşitli kentlerinden Türk ve Bulgar yazarlar, şairler, okurlar ve Sabahattin Ali’nin kızı Prof. Dr. Filiz Ali katıldı. Bütün eserleri 1950’li yıllardan beri Bulgaristan’daki tüm okullarda okutulduğundan, Sabahattin Ali bu ülkede çok tanınan bir yazardır.
     
  2. şahrud

    şahrud Aktif Üye

    Hep şiirlerini okuduğumuz ve bu güzel insanı birde yakından tanımanızı istedim...gerçi çogunluk tanıyordur ama yine de değerlerimizi anımsamakta fayda var...
     
  3. şahrud

    şahrud Aktif Üye

    SABAHATTİN ALİ şiirleri








    DAGLAR

    Basim dag, saçlarim kardir,
    Deli rüzgarlarim vardir,
    Ovalar bana cok dardir,
    Benim meskenim daglardir.

    Sehirler bana bir tuzak;
    Insan sohbetleri yasak;
    Uzak olun benden, uzak,
    Benim meskenim daglardir.

    Kalbime benzer taslari,
    Heybetli öter kuslari,
    Goge yakindir baslari;
    Benim meskenim daglardir.

    Yarimi ellere verin;
    Sevdami yellere verin;
    Yelleri bana gönderin;
    Benim meskenim daglardir.

    Bir gun kadrim bilinirse,
    Ismim agza alinirsa,
    Yerim soran bulunursa:
    Benim meskenim daglardir

    --------------------------------------------------------------------------------

    HAPISHANE SARKISI -1-

    Göklerde kartal gibiydim.
    Kanatlarimdan vuruldum;
    Mor çiçekli dal gibiydim,
    Bahar vaktinde kirildim.

    Yar olmadi bana devir,
    Her günüm bir baska zehir;
    Hapishanelerde demir
    Parmakliklara sarildim.

    Çoskundum pinarlar gibi,
    Sarhostum rüzgarlar gibi;
    Ihtiyar çinarlar gibi
    Bir gün içinde devrildim.

    Ekmegim bahtimdan kati,
    Bahtim düsmanimdan kötü;
    Böyle kepaze hayati
    Sürüklemekten yoruldum.

    Kimseye soramadigim,
    Doyunca saramadigim,
    Görmesem duramadigim
    Nazli yarimden ayrildim.

    --------------------------------------------------------------------------------

    HAPISHANE SARKISI -3-

    Burda çiçekler açmiyor,
    Kuslar süzülüp uçmuyor,
    Yildizlar isik saçmiyor,
    Geçmiyor günler, geçmiyor.

    Avluda olta vururum;
    Kah düsünür, otururum,
    Türlü hayaller görürüm;
    Geçmiyor günler, geçmiyor.

    Gönülde eski sevdalar,
    Gözümde dereler, baglar,
    Aynada hayalim aglar,
    Geçmiyor günler, geçmiyor.

    Disarda mevsim baharmis,
    Gezip dolasanlar varmis,
    Günler su gibi akarmis...
    Geçmiyor günler, geçmiyor.

    Yanimda yatan yabanci,
    Her sözü zehir gibi aci,
    Bütün dertlerin en gücü;
    Geçmiyor günler, geçmiyor.

    --------------------------------------------------------------------------------

    HAPISHANE SARKISI -5-

    Basin öne egilmesin
    Aldirma gönül, aldirma
    Agladigin duyulmasin,
    Aldirma gönül, aldirma

    Disarda deli dalgalar
    Gelip duvarlari yalar;
    Seni bu sesler oyalar,
    Aldirma gönül, aldirma

    Görmesen bile denizi,
    Yukariya çevir gözü:
    Deniz gibidir gökyüzü;
    Aldirma gönül, aldirma

    Dertlerin kalkinca saha
    Bir küfür yolla Allaha
    Görecek günler var daha;
    Aldirma gönül, aldirma

    Kursun ata ata biter
    Yollar gide gide biter;
    Ceza yata yata biter;
    Aldirma gönül, aldirma

    --------------------------------------------------------------------------------

    ISTEK

    Yaniyor beynimin kani,
    Bilmem nerelere gitsem?
    Içime sigmayan cani
    Hangi rüzgara es etsem?
    Aksam sular karardi mi?
    Bir daga versem ardimi,
    Içimi yakan derdimi
    Sagir göklere anlatsam

    Içiliversem dem gibi,
    Kiriliversem cam gibi,
    Samdanda yanan mum gibi,
    Sabahi görmeden bitsem

    Bir yüce ormana dalip
    Ya bir dag basina gelip,
    Beni yaradani bulup
    Malini basina atsam

    Görünmez kollar boynumda.
    Yarin hayali koynumda,
    Sicak bir kursun beynimde,
    Bir agaç dibinde yatsam.

    --------------------------------------------------------------------------------

    KIYAMADIGIM

    Hey bir zaman bakip bakip
    Seyrine doyamadigim!
    Simdi gurbette birakip
    Sesini duyamadigim!

    Evde kapanip kaldin mi?
    Seyrana çikip güldün mü?
    Baskalarinin oldun mu?
    "Benimsin!" diyemedigim!

    Akitip gözüm yasini
    Hatirlarim gülüsünü;
    Kivircik saçli basini
    Gögsüme koyamadigim!

    Dik yamaçlarin selisin,
    Sen benden daha delisin,
    Simdi kimlerin kulusun?
    Basini egemedigim!

    Nasil vurgunum bilirdin,
    Niçin benden yüz çevirdin?
    Kimlerin koynuna girdin?
    Öpmege kiyamadigim!

    --------------------------------------------------------------------------------

    KOSMA

    Sevip sevip yari ele kaptirmak
    Kara bahtin bana eski isidir.
    Ömrümdeki yillar kadar yar sevdim
    Her biri bir baskasinin esidir.

    Canlar verdim her birinin yoluna,
    Hepsi girdi bir yigidin koluna,
    Bülbül bile kondu bir gül dalina,
    Bosta gezen bizim gönül kusudur.

    Baktigim yok üzüntüye, sevince.
    Feryat etmem yar basindan savinca,
    Benim gibi sevmelidir sevince:
    Ne göz görür, ne kulagim isitir.

    Kara saçim dik basimda kar oldu,
    Ak saçimla yar sevmesi ar oldu,
    Bana vuran eller degil, yar oldu,
    Bu dert benim dertlerimin basidir.

    Kimi asik dilegine ulasir,
    Sevdigiyle cümbüs eder, gülüsür,
    Kimi benim gibi garip dolasir,
    Asil asik kam almiyan kisidir.

    --------------------------------------------------------------------------------

    LEYLIM LEY

    Dondum daldan kopan kuru yapraga
    Seher yeli dagit beni, kir beni
    Götür tozlarimi burdan uzaga
    Yarin çiplak ayagina sür beni

    Ayin savki vurur sazim üstüne
    Söz söyleyen yoktur sözüm üstüne
    Gel ey hilal kaslim dizim üstüne
    Ay bir yandan sen bir yandan sar beni

    Yedi yildir ugramadim yurduma
    Dert ortagi aramadim derdime
    Geleceksen bir gün düsüp ardima
    Kula degil, yüregine sor beni

    --------------------------------------------------------------------------------

    ÖYLE GÜNLER GÖRDÜM KI

    Öyle günler gördüm ki, aydin gökler kararip
    Bahtim bir bulut gibi üstüme çöker oldu,
    Her gözümü yumunca tanidik yüzler görüp,
    Hayaller alev alev beynimi yakar oldu.
    Ümitsizlik, gariplik dört tarafimi sarip
    Yüzüm siritsa bile, içim yas döker oldu.

    Her sabah ilk isiklar gözlerimi oyardi,
    Uyanan tas duvarlar iniltimi duyardi.

    Öyle günler gördum ki, duvarlar gelir dile,
    Gözumde canlanirdi eskiya masallari.
    Varligimi sarardi, hain bir isteyisle
    Görmedigim yumusak bir düsmanin elleri
    Kafada çelik gibi fikirler dursa bile
    Kalplerin eksik olmaz böyle zayif halleri:
    Bazen kendi kendimin elinden kurtulurdum,
    Kalbimi bir çamurda çirpinirken bulurdum.

    Öyle günler gördüm ki, dost dedigim insanlar
    Ben yanina varinca dudagini kivirdi.
    Bir zamanlar yanimda agiz açmayanlar
    Sirtimi sivazladi, bana ogüt savurdu.
    Silahsiz gördügüne saldiran kahramanlar
    En alçak tekmelerle beni yere devirdi.

    Ruhum bir heykel gibi düsüp parcalanirdi.
    Bu sesleri duyanlar gülüyorum sanirdi.

    Öyle günler gördüm ki, tabanca sakagimda
    Tasarladim aydinlik dünyayi birakmayi
    Gönlüm acikli buldu, en atesli çagimda
    Sönük bir yildiz gibi bosluklara akmayi
    Tabancanin namlusu isindi yanagimda,
    Parmagim istemedi tetigini çekmeyi

    Bir sonbahar yagmuru gibi içim aglardi
    Bir seyler fakat beni yasamaga baglardi.

    Ey bir tane sevgilim, ben bugün yasiyorsam
    Sanma ki hayat tatli, insanlar hos olmustur,
    Dag basinda bir kaya gibiyim söyle dursam
    Etrafim eskisinden daha bombos olmustur
    Yalniz sana borçluyum bugün dünyada varsam:
    Seni her andigimda gözlerim yas olmustur
    Yaslar ki bir irmaktir, dertleri sürür gider,
    Gözyaslari içinde seneler yürür gider.

    Yok olmak istegiyle kalbim attigi zaman,
    Bana: Yasa der gibi gülen senin yüzündü.
    Dizlerim bir batakta yorgun yattigi zaman
    Bacaklarima kuvvet veren senin hizindi.
    Yasaran gözlerimde, günes battigi zaman
    Sicak bir yuva gibi tüten senin dizindi.

    Sen aklima gelince her sey gülümserdi.
    Agaçlar sarki söyler, rüzgar tatli eserdi.

    Ey sevgilim, bilirsin benim ne çektigimi:
    Garip basimin derdi bir yürek tasiyorum.
    Anlarsin niçin uzak yerlere baktigimi:
    Içinde yasanmaz bir dünyada yasiyorum.
    Görünce gülme sakin çirpinip aktigimi:
    Ilik ve aydinlik bir denize kosuyorum.
    Sen benim sevgilimsin, sevsen de, sevmesen de,
    Aradigim yerlere benzeyis buldum sende.

    --------------------------------------------------------------------------------

    RUHUMUN DALGALARI

    Ruhumun dalgalari, kosup kabarmayiniz
    Her damlaniz tutusan gögsüme birer biçak.
    Kalbim bir kayadir ki, neredeyse yikilacak,
    Hayalden köpüklerle kalbimi sarmayiniz.

    Dümdüz olsam diyorum, ve kumlu bir sahili
    Yalayan sular gibi siz de yavaslasaniz.
    Bilmedigim yeni bir masala baslasaniz,
    Çekilse kulagimdan hatiralarin dili.

    Ey eski gunler artik bana yaklasmayiniz,
    Ey hayaller, vurmayin kalbimin sert tasina.
    Bütün bir hayat bile degmez bir göz yasina,
    Ruhumun dalgalari, köpürüp tasmayiniz.

    --------------------------------------------------------------------------------

    SON MEKTUP

    Ey yar, bu mektubu aldigin demde
    Kara topraklara verdim kendimi...
    Hersey bana engel oldu alemde,
    Bir çoskun nehirdim, yiktim bendimi.

    Benim gönlüm dogusundan deliydi;
    Baska dünyalarin saskin seliydi...
    Bunun böyle olacagi belliydi...
    Her sey biter sel yerine döndü mü...

    Dünya durmaz, bahar olur, kis olur,
    Belki senin gözün yas olur,
    Ben garibim, benim gönlüm hos olur,
    Sevdiklerim ayda yilda andi mi...

    Yildiz olur sana isik tutarim,
    Bülbül olur pencerende öterim.
    Yer altinda belki rahat yatarim
    Yer üstünde çektiklerim dindi mi...

    Simdi yasamayi tatli bulursun,
    Kosarsin, gülersin, tez yorulursun,
    Bir gün olur yine bana gelirsin
    Deli gönlün yasamaga kandi mi...

    --------------------------------------------------------------------------------

    YETMEZ MI?

    Ask seni harab etmez mi?
    Takatini tüketmez mi?
    Sendeki ates bitmez mi?
    Yetmez mi gönül, yetmez mi?

    Askina yoktur enzade,
    Aklini aldi o taze,
    Aleme oldun kepaze,
    Yetmez mi gönül, yetmez mi?

    Yar yoluna baktirdigin,
    Uykusuz biraktirdigin,
    Ask yüzünden çektirdigin,
    Yetmez mi gönül, yetmez mi?

    Hangi derdimi sayayim?
    Aska nasil dayanayim?
    Yandim, daha mi yanayim?
    Yetmez mi gönül, yetmez mi?

    Gögsümde tikanir sesim,
    Yok yasama hevesim;
    Ben bir dermansiz bikesim.
    Yetmez mi gönül, yetmez mi?


    sabahattin ali şiilerinden bazıları...
     
  4. seyduna_34

    seyduna_34 Daimi Üye

    Değerli paylaşımın için teşekkürler,tanımayanlarada tanıma fırsatı vermiş oldun..emeğine sağlık.
     
  5. mtsrkn

    mtsrkn Daimi Üye

    Gerçekten güzel şiirleri olan ve günümüzde bazı sanatçılar tarafından seslendirilen şiirleri çok güzel...
     
  6. sanem_62

    sanem_62 Daimi Üye

    Bilmediğim bir konuydu emeğine sağlık can ...
     

Sayfayı Paylaş