Bugün Alevi anne -babadan doğmuş olmasına rağmen 45-50 yaşına gelmiş,ama henüz Cem ibadetini görmemiş bir kuşakbulunuyor.Alevilik ,doğuşu itibarıyla dinsel bir olay olmasına rağmen bu yaşadığı tarihsel-toplumsal olaylardan sonra artık çok farklı bir konuma gelmiştir.Günümüzde Alevilik;çağdaş,ilerici ,laik,hoşgörülü,hümanist,demokrat,eşitlikçi,özgürlükçü,hakça bölüşmeden yana bir oluşumu ifade etmektedir. Günümüzde bu değerlere sahip olan insan Aleviliğin yetiştirmek istediği insandır. Bu değerlere sahip olmayan insan ise annesi-babası Alevi de olsa kendisinin Aleviliği hayli tartışma konusudur. Alevilik, Hz. Ali ve Hacı Bektaş Veliden aktardığı sözcüklerle soya sopa nesebe bağlı olanlara değil yol sürenlere ,düşüncelerini savunanlara kendini teslim etmiştir. Günümüzde bir insanın kendini Alevi-Bektaşi diye adlandırması için ille de annesinin babasının Alevi olup olmadığı artık aranmamalıdır.Aleviliğin değerlerini kendi değerleri olarak görüyorsa;Yunusun, Hacı Bektaş Velinin, Pir Sultanın düşüncesini, dünyasını kendine yakın buluyorsa üstelik kendisini Alevi diye tanımlıyorsa, Hayır sen Alevi değilsin,olamazsın hakkını hiç kimse kendinde görmemelidir.Çünkü Alevi olmanın şu şu şartları vardır diye bir şey formüle etmek söz konusu değildir.Alevi olupta tarikata girmeyen çok insan olduğu gibi, bugün Cem görmemiş, semah görmemiş ,görgü görmemiş Alevi insan sayısı Alevi kökenli insanların çoğunluğunu oluşturuyor. Müsahibi olmayan Alevilerde çoğunlukta. Durum böyle olunca sünni olupta Aleviliği benimseyen ve bir de Alevi de bulunması gereken ahlaki değerleri kendisinde taşıyan insan ben Aleviyim diyorsa ona hiç kimsenin hayır sen Alevi olamazsın deme hakkına sahip değildir.Çünkü Alevilik Anadolu toprağının ,Anadolu kültürünün ürünüdür. Bu olgu, Anadolu insanının ortak malıdır, ortak değeridir.(Benim Kabem İnsandır- Cemal ŞENER sayfa:134-135) Aleviliği kaybetmeme dileğiyle.
Sevgili canlar benim ailemde sünni ama benim dinimi farklı bakış açım ve aleviliğin bakış açısıyla aynı olduğunu gördükten sonra çok fazla araştırdım. Hatta bu yüzden kendi içimde bir takım sorunlar yaşadım çok araştırdım bir çok dedeyle konuştum ve benim ait olduğum yer cem'dir cem evidir ben bir aleviyim demektende gurur duyuyorum. Dedelere göre beni bu yola iten duyguların annemim ığdır azerilerinden olmasını bağlıyorlar. Sizinde bilmiş olduğunuz üzere azerilerin %99'u alevidir bazıları zamanla defarmasyona uğramıştır. Büyük bir aşkla : Gerçeğe hüü bismişah allah allah
cem evinde ALLAH c.c ne dibi bir ibadet ediliyor. namaz mı kılınıyor yoksa kur-an mı okunuyor. sizin ibadet dediğiniz nasıl bişey. islamın ve imanın şartlarında varmı eyer biz cem evinde ibadet ediyoruz diyorsanız o zaman biz niye camilere gidiyoruz ??????????????
ibadetin yeri mekanı olmaz arkadaş eğer öyle iddia ediyosan Peygamber efendimizden önce gelen diğer peygamberlerimiz ibadet için camiiye gitmiyodu o zaman onlar ibadet etmiyomu idi sen cem evine hiç gitmemişsin ya önce git bi gör ibadet nasıl yapılır ALLAH ALLAH diye aşk ile nasıl bağırılır kaç saat sürer ve saatlerce sılkılmadan dizlerinin üzerinde o kadar cemaat hep beraber nasıl dua eder benden tavsiye git bi gör biz camii yi de cem i de bilen insanlarız kendimizden geçeriz yolumuzdan geçmeyiz ibadet ti madem çok iyi biliyosun anlatırsan faydalanırız herkes bize bi can netice bilmemek değil ögrenmemek ayıpsa eger biraz ögren bu sitede öğrenebilecegin çok şey var bende çok şey öğrendim sizin gibi ön yargılı birisiyim ama önce okuyup_öğrenip sonra yorum yapmayı seçiyorum herkes kendisi için ibadet eder ve ibadetlerin değerlendirilmesi Hak meydanın da (tabii inanıyosan) kıyamet günü mahşer yerinde hak tarafından yapılacaktır bizim içimizde dışımızda bu camii de cem evide kilisede ibadethanedir yanılıyor muyum yoksa saygılar...
diğer peygamberlerden bahsetmiyorum ALLAH c.c peygamberimize uyun diyor kur-an da ve onun yolundan gidin diyor ve her kim onun yolundan gitmezse cehennemliktir diyor. ben oraya giden arkadaşa sordum cem evinde kur-an okumuyoruz namaz kılmıyoruz diyordu
pastacı, bana kalırsa sen başkalarına sorarak aleviliği öğrenmektense, git kendi gözlerinle gör. belki takdir edersin belki yadırgarsın. ama göreceksinki oradada YARADANA SAYGI VE SEVGİ DUALARI ediliyor. "namaz" dediğimiz "ibadetin kelime karşılığının" orada "cem" ile vücut bulduğunada bizzat şahit olacaksın. her dua öncesinde "BİSMİŞAH ALLAH ALLAH" dendiğinide defalarca duyacaksın. yok bunlarda seni hala tatmin etmezse, aynaya bakarak içindeki karanlık noktayı bulmayua çalış. karanlık nokta dememin sebebi, inançları anlama gayreti göstermemenden kaynaklandı.
Alevi Hz. Ali (a.s)'nin yolundan gidene ve taraftarı (Şiası) olana denir. Alevilik Kuran-ı Kerim ve Ehlibeyt yoludur. Alevilik, Hz. Ali´nin (a.s.) taraftarı (Şiası) olmak demektir. Onun taraftarı olmak demek Hz. Muhammed´in (s.a.a.v.) taraftarı olmak demektir; yani Allah´ın taraftarı olmak demektir.
ALEVİLİK NEDİR? Alevilik; Kaynağını Kuran´dan alan, Hz. Muhammed´in (s.a.a.v.) hadisleri ve Ehlibeyt imamlarının (a.s.) öğretileriyle şekillenen İslam´ın özüdür, sırat-ı müstakimdir. Yani doğru ve hak olan yoldur. Alevilik, Hz. Ali´nin (a.s.) taraftarı (Şiası) olmak demektir. Onun taraftarı olmak demek Hz. Muhammed´in (s.a.a.v.) taraftarı olmak demektir; yani Allah´ın taraftarı olmak demektir. Hz. Muhammed (s.a.a.v.) hadis-i şerifte; âHer kim Ali´yi severse, beni sevmiş olur; beni seven de Allah´ı sevmiş olur. Ali´ye kim düşmanlık ederse, bana düşmanlık etmiş olur; bana düşmanlık eden de Allah´a düşmanlık etmiş olur.â diye buyurmaktadır. Aleviliğin esası; yüce Allah´ın kelamı olan Kuran-ı Kerim, Hz. Muhammed ve Ehlibeyt imamlarına dayanır. Alevilik Hz. Muhammed (s.a.a.v)´den sonra ortaya çıkan bir mezhep değildir, İslam´ın özüdür. Aleviler, kendilerini mezhep olarak kabul etmezler. Bunun asıl nedeni dinimiz İslam´da mezheplerin yeri olmamasıdır. Yüce Allah (c.c) Kuran-ı Kerim´de şöyle buyurdu; âHep birlikte Allah'ın ipine sımsıkı sarılın, fırkalara bölünüp parçalanmayın; Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Birbirinizin düşmanı idiniz, Allah kalplerinizi uzlaştırıp kaynaştırdı da O'nun nimeti sayesinde kardeşler haline geldinizâ¦â (Al-i İmran 103) Yüce Allah (c.c) başka bir ayette de; âDinlerini parça parça edip fırkalara ayrılanlar var ya, senin onlarla hiçbir ilişkin yoktur. Onların işi ancak Allah´a kalmıştır. Sonra Allah onlara yaptıklarını bildirecektir.â (Enam 159) buyurmuştur. Yine de İslam dininde bir mezhepten bahsedilmesi gerekiyorsa; İslam´ın hak mezhebi, yolu Aleviliktir. Çünkü Alevilik, peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.a.v)´in iki ağır emaneti olan Kuran-ı Kerim ve Ehlibeyt yoludur. KİMLER ALEVİDİR? Hz. Ali (as)´nin yolunda giden ve onu peygamberden sonra imam bilen Müslümanlara, Hz. Ali (as)´nin taraftarları veya Aleviler denir. Peygamberimizin devrine baktığımız zaman ve özellikle Resulullah (s.a.a.v)´ın vefatından sonra Hz. Ali (a.s)´yi sevenlerin ve taraftarları olan sahabelerin onun etrafında toplandıklarını görüyoruz. Bunlardan bazılarını İbn-i Hacer Askalani ve Belazuri kendi tarih kitaplarında, Muhammed Havend Şah âRavzat´us- Sefaâda, İbn-i Abddulbirr âİstiabâ adlı kitabında ve diğer Sünni âlimleri şöyle diyorlar: Sa´d bin Ubade, Hazrec kabilesi, Kureyş´den bir tâife ve sahabenin büyüklerinden 18 kişi Ebu Bekir´e biat etmeyerek Rafızî oldular; onlar Ali bin Ebi Talib´in taraftarlarındandılar. O 18 kişinin ismi şunlardan ibarettir: 1- Selman-ı Farsi. 2- Ebuzer-i Gifari. 3- Mikdad bin Esved-i Kendi. 4- Ammar-i Yasir. 5- Halid bin Said bin As. 6- Bureyde Eslemi. 7- Ubey bin Ka´b. 8- Huzeyme bin Sabit ( Zü´ş- Şehadeteyn). 9- Ebu Heysem bin Teyhan. 10- Sehl bin Huneyf. 11- Osman bin Huneyf (Zü´ş- Şehadeteyn). 12- Ebu Eyyub-i Ensari. 13- Cabir bin Abdullah Ensari. 14- Huzeyfe bin Yeman. 15- Sa´d bin Ubade. 16- Kays bin Sa´d. 17- Abdullah bin Abbas. 18- Zeyd bin Erkam. Ebu bekir´in halifeliğini kabul etmeyip Hz. Ali (as)´nin etrafında toplanan bu sahabeler ilk Alevilerdir. Bunlar daima Hz. Ali (as)´yi desteklemiş, Resulullah (s.a.a.v) döneminde ve vefatından sonra da Hz. Ali (as)´nin yanından ayrılmamışlardır. Hz. Muhammed (s.a.a.v) onları Hz. Ali (as)´nin taraftarları olarak anmıştır. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.a.v)´ten sonra imam Hz. Ali (as)´nin yolunda giden, onu seven, ona ve Ehlibeyt´e tabi olan, Kuran-ı Kerim'in emirlerini yerine getiren herkes, Hz. Ali (as)´nin taraftarıdır, yani Alevidir. Resulullah (s.a.a.v) şöyle buyurmuştur: âKıyamet günü geldiğinde Ali bin ebi Talib cennetin yükseklerinde olan firdevs dağının üzerinde bulunacak. O dağın üstünde Allah´ın arşı ve altında ise kol kol cennetin içine akan nehirler vardır. Ali de nurdan bir kürsinin üstünde oturup yücelik elleri arasında akar. İşte o zaman sıratın üstünden ancak Ali´nin ve Ehli beytinin velayetine dair bir delili olan ancak geçip cennete müşerref olacaktır. O günde Ali, taraftarları cennete ve onu buğz edenlerini cehenneme geçirecektir.â (1) Hz.Ali (as)´nin taraftarları olan Alevilerin mükâfatı şüphesiz cennet olacaktır. Çünkü Aleviler Hz. Ali ve Ehli beytin (as) velayetine uymuş ve Allah´a tam bir imanla bağlanmışlardır. Hz. Ali (as) sevgisi ve velayeti imanın şartlarından sayılır. Hz. Muhammed (s.a.a.v) hadislerinde buyurduğu gibi : âEbu Zer´den naklen, Resulullah (s.a.a.v) şöyle buyurdu: Ali ilmimin kapısı ve risaletimi benden sonra ümmetime açıklayacak olandır. Onu sevmek iman, onu buğz etmek küfürdür. Ona bakmak huzur ve refah getirir, ona yakınlık ibadettir.â (2) Hz. Resulullah (s.a.a.v) başka bir hadiste şöyle buyurmuştur: "Ali, ilmimin kapısıdır ve risaletimin içeriğini o benden sonra ümmetime açıklayacaktır. Onu sevmek iman, ona kin bağlamak ise nifaktır." (3) Birbirine benzeyen bu iki hadis Hz. Ali´yi sevmenin bir iman koşulu olduğunu belirtmektedir. İnsanın mümin olabilmesi için Hz. Ali (as)´yi sevmesi gerekmektedir. Peki, Hz. Ali (as)´yi sevmek mümin olmak için yeterli midir? Tabi ki hayır; ama Hz. Ali (as)´yi sevmek imanın baş koşuludur. Hz. Ali (as) sevgisi dışında mümin olabilmek için diğer şartlar, Kuran´ı Kerim'de geçen İslam´ın tüm kurallarını yerine getirmek gerekir. Bu şartların bir kısmını Allah (cc) Bakara suresi 177 ayetinde zikretmiştir: "Erginlik, yüzlerinizi bir doğu bir batı tarafına çevirmeniz değildir. Ancak eren Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere iman edip yakınlığı olanlara, öksüzlere, çaresizlere, yolda kalmışa, dilenenlere ve esirler uğrunda seve seve mal veren, hem namazı kılan, hem zekâtı veren, sözleştikleri vakit sözlerini yerine getiren, hele sıkıntı ve hastalık durumlarında ve savaşın kızıştığı anda sabır gösterenlerdir. İşte bunlardır doğru olanlar ve bunlardır Allah'tan korkup kötülüklerden sakınanlar." Bir ayrıntıya değinmek isterim. Bu şartları yerine getiren İslam´ın tüm kurallarını uygulayan bir insanda Hz. Ali (as) sevgisi yoksa ya da onun velayetinde değilse, cennete girmeyi beklemesin. Peygamberimiz (s.a.a.v) bu konuda Hz. Ali (as)´ye şöyle buyurmuştur: âEy Ali, bir kul Allah´a karşı Nuh (as) kavmi içinde kaldığı gibi ibadet etse, Uhud dağı kadar altını olup onu Allah´ın yolunda harcarsa, Ömrü uzun olup bin kere yayan hac etmeye ömrü yetse, safa ile merve arasında mazlum olarak öldürülse ve bütün bunlara rağmen senin velayetinin altında değilse o kişi hiçbir zaman ne cennete girecek ne de cennetin kokusunu koklayacaktır.â (4) İşte Hz. Ali (as)´nin velayeti öyle bir yoldur ki insanı ateşten kurtarır ve o kişinin mümin olabilmesi için Hz. Ali (as)´nin velayeti altında olması gerekmektedir. Bazı kesimler Alevilik Hz. Ali (as)´yi sevmekse bizde Aleviyiz diyorlar. Ama Alevilik için bu yeterli değildir. Alevi olabilmek için Hz. Ali (as)´nin velayeti altında olmak ve onun imametini kabul edip on iki imama yani Ehli beyte tabi olmak gerekir. İmam Ali (as)´den naklen, Resulullah (s.a.a.v) şöyle buyurdu: âEy Ali, sen benim vasimsin. Senin savaşın benim savaşımdır, senin barışın da benim barışımdır. Sen imamsın ve aynı zamanda on bir imamın babasısın, onlar masum ve temiz olanlardır. Dünyayı adalet ve hak ile dolduracak olan Mehdi de onlardandır. Onları buğz edenlerin vay haline. Ey Ali, bir kişi seni ve evladını Allah ile severse, Allah o kişiyi sizlerle beraber haşredecektir. Sizler de benimle yüksek derecede olacaksınız. Ey Ali sen Cennet ve Cehennem´i bölensin. Seni sevenleri Cennet´e ve seni buğz edenleri de Cehennem´e geçireceksin.â (5) Kuran-ı Kerim´de Allah (c.c), Hz. Ali (a.s) ve taraftarları Alevilerden şöyle bahsetmiştir: âİman edip salih ameller işleyenlere gelince, halkın en hayırlısı da onlardırâ (Beyine 7). Hz. Resulullah bu ayet hakkında buyurdu ki; âEy Ali onlar (ayette bahsedilenler) sen ve taraftarlarındır.â (6) Alevilik, Ehlibeyt´e canı gönülden bağlanmak ve onlara tabi olmak demektir. Kurtuluş gemisine binmek demektir. Hz. Muhammed (s.a.a.v) bir hadisinde şöyle buyurmuştur: âBenim Ehl-i Beytim Nuh´un gemisi gibidir. Her kim gemiye bindiyse kurtuldu Her kim muhalefet ettiyse boğuldu.â (7) Allah tüm inananları, hidayete erenleri bu gemiye binmesini nasip kılsın. Zaten bu gemiye binemeyen iman etmiş olmaz. Onun geleceği helak olmak, boğulmaktır. ââ¦Kurtuluş, hidayete uyanlarındır.â (8) Biz Aleviler peygamberden sonra Hz. Ali (as)´nin velayetinde gidip Ehlibeyte tutunduk. Soruya kısaca cevap vermek gerekiyorsa; kurtuluş gemisine binen herkes Alevidir. ALEVİ OLMAK Kendini Alevi diye tanıtan ya da kabul eden bu toplumun her bireyi bir düşünsün bakalım; âAcaba ben Ehlibeyt´in vasfettiği ve kurtuluşu vaat ettiği Alevilerden miyim yoksa sadece bu ismi kullanan ve Alevilikle alakası olmayan bir birey miyim?â Bir kendimize soralım; acaba biz ne kadar Ehlibeyt´e yakışır şekilde yaşıyoruz? Toplum olarak neden kendimizi ilmi anlamda geliştirmiyoruz? Kuran´da ilk inen ayet âokuâ iken neden kültürümüz, inancımız, kısaca Aleviliği, Alevi kaynaklarından okumuyoruz? Aleviliği, Ehlibeyt´i tanımak için ne kadar çok mücadele veriyoruz? Daha önemlisi tüm inançlar kendi dinlerine, inançlarına destek olurken ya da o inanca hizmet etmek için çaba sarf ederken biz acaba Aleviliğe ne kadar (maddi ya da manevi) destek oluyoruz? Alevi Müslümanlar olarak bize düşen, öncelikle dinimizi ana kaynaklarından, bilimin ve aklın ışığıyla öğrenmek, yaşamaya çalışmaktır. Dilimizi, gelenek-göreneklerimizi, kısacası kültürümüzü de tanıyalım, öğrenelim ve Aleviliğin erdemlerine uygun yaşamaya, yaşatmaya çalışalım. Çünkü Alevi olmak demek, Hz. Ali (a.s)'nin velayetinde olmak demektir; Hz. Ali'yi tanımak demektir; onun yolundan gitmek demektir. Alevi; giyimiyle, konuşmasıyla, hareketiyle, edebiyle, ahlakıyla örnek olmalıdır. Alevi; ilim peşinde koşandır, başına gelecek tüm musibetlere sabredendir. Nitekim Usul-u Kâfi'de, İmam Hz. Cafer-i Sadık (a.s)'tan şöyle rivayet edilmiştir: "Bizler sabredeniz ve taraftarlarımız (Aleviler) bizden daha sabırlıdır." İmam Hz. Muhammed Bakır (a.s) der ki; "Vallahi taraftarlarımız (Aleviler) sadece Allah'tan çekinen ve ona itaat edenlerdir." Cabir el Cufi (r.a), İmam Hz. Muhammed Bakır (a.s)'ın kendisine şöyle buyurduğunu nakletmektedir: "Ey Cabir, taraftarımız olduğunu söylemek için sadece biz Ehl-i Beyt'e sevgisi olduğunu söylemek yeterli midir? Allah'a yemin olsun ki taraftarlarımız (Aleviler) sadece Allah'tan korkanlar ve Allah'a itaat edenlerdir. Ey Cabir, şüphesiz ki onlar (Aleviler) sadece tevazu, huşu, emaneti korumak, Allah'ı çok zikretmek, namaz kılmak, oruç tutmak, anne babasına iyilikte bulunmak; fakir komşularına, miskinlere, borçlulara ve yetimlere yardımcı olmak, doğru konuşmak, Kur'an okumak, insanlar hakkında hayırlı şeyler konuşma dışında diline sahip olma ve bütün işlerde yakınlarının emini olmakla tanınırlar..." (Kâfi, c. 2, s. 74) Her şey "Ben Aleviyim" demekle bitmiyor! Bir insanın "Aleviyim" diyebilmesi için Hz. Ali'yi tanıması gerekiyor. Nitekim Hz. Ali (a.s) bir hutbesinde şöyle buyurmuştur: "... Taraftarlarımızdan (yandaşlarımdan) ancak beni nuraniyetimle tanıyan uzgörü katına ulaşabilir ve beni böyle tanıdığında bilgi denizine dalarak uzgörülü, kâmil bir erişkin olur ve üstünlük basamaklarını çıkıp Allah'ın sırlarından ve gizli hazinelerinden bir sırra erer." (9) Bir Alevinin mutlaka İmamını (Hz. Ali'yi) araştırıp, öğrenmesi gerekmektedir. Ebû Salt-ı Hirevi, senetli bir şekilde Emir'ül Müminin Hz. Ali (a.s)'den şöyle naklediyor: Resulullah (s.a.a.v)´tan duydum ki; âBen Allah´tan Duydum ki; Ali b. Ebu Talip benim kullarım üzerindeki hüccetim, beldelerimdeki nurum ve ilmimin eminidir. Onu tanıyanı cehenneme sokmayacağım; bana isyan etse (bazı günahları işlese) dahi ve onu inkâr edeni cennete sokmayacağım; bana (bazı konularda) itaat etse dahi.â Bu hadislerin benzeri çoktur. Yine başka bir hadiste Esbağ b. Nübâte, Emirü´l müminin Hz. Ali (a.s)´den şöyle duyduğunu nakleder; âBeni ve hakkımı tanımayan kimsenin vay haline. Bilin ki, hiç şüphesiz benim hakkım Allah´ın hakkıdır; bilin ki, hiç şüphesiz Allah´ın hakkı benim hakkımdır.â Hz. Ali´yi tanımak, hakkını bilmek tüm insanlara farzdır. Özellikle eğitimli, kültürlü gençlerimizin mutlaka imamlarını (Hz. Ali (a.s)´yi) araştırıp öğrenmeleri ve tanımaları gerekmektedir. ------------------------------------- KAYNAKLAR: 1- Menakib lil Havarezmi s. 31. Feraid es Samtayn c.1 bab 54. s. 292. Yanabiul Mevedde s. 86,113. Riyad-ul Nadira 2/173, 177, 243. Tarih Bağdad 3/161. Maktel el Huseyin 2/39. 2- El-Müttaki el-Hindi' nin "Kenz'ul Ummal" c.6, s.158 / Süleyman el-Kunduzi'nin "Yenabi' ul Mevedde" s.235 / Es-Seyyid Murtada Hüseyni'nin "Fedail'ül Hamse min es-Sıhah es-Sitte" c.2, s.210) 3-Kenz-ül Ummal c. 6 s. 156 4- Yanabiul Mevedde s. 252. Menakib lil Havarezmi s. 28. 5- Yanabiul Mevedde s.85. 6- Hâkim el haskalani el hanfi C. 2, S. 356-366 hadis:1125-1147, Savaik´ul Muhrika C.2 S. 486, Der-ul Mansur, Suyuti C. 6 S.379, Tefsir Taberi C.3 S.146, Kifeyetul Talib S. 244-246, Menakib lil Havrezmi S. 62 ve 187, Fusul Mühime S.107, Nizam der es-samtayn s.92, Fehul kadir C.5 S.477 (El-Muracaat, Abdülhüseyin Şerafuddin El Musevi, tahkik edilmiş 7. baskı kaynaklar bölümü 111. dipnot S. 348), Yenabi'ul Mevedde S.62-74 ve 270. sayfalar. 7-Ahmet bin Hanbel Müsnedi 3/14 ve 17 ve 26. Hafız ebu Naim âHilyetul Evliyaâ 4/306. Hafız Bağdadi âTarih Bağdadâ12/91. ıbın sabbağ el meliki âFusul Mühimeâ 8. el hâkim âMüstedrekâ 3/150, 2/343. Süleyman el Hanefi el Kanduzi âYanabiul Meveddeâ 4. bab 56. bağ ıbni hacer âSavaikul Muhrikaâ 234. Kenzul Ummal 13/8 ve 85 .(bu hadisin kaynakları 50ye yakındır yazının fazla uzamaması için bir kaçını yazmakla yetiniyoruz) 8-Taha Suresi 47. ayet 9-Nuraniyetle tanıma hutbesi (Allame meclisi âBihar´ül Envarâ C.26 S.1-7, Sahifet´ül Ebrar C.1 S.130-134