sizden hz.ali'nin nasıl öldürüldüğünü istiyorum bunu en iyi şekilde yardımcı olursanız sevinirim.değerli canlaar
Hz. ALİ’NİN ÖLÜMÜ Nehrevan savaşından ailesinin mühim bir kısmını kaybeden aileden bir kadının kocası olan Abdurrahman b. Mülcem el-Muradi, Şebib b. Becere ve Verdan adlı hariciler, Nehrevan savaşında katledilen akrabalarının intikamını almak için, halife Ali b. Ebü Talib’i öldürmek üzere, ittifak etmişlerdi. Taberi ve İbn’ül-Esir, Hz.Ali’nin ölüm sebebini şöyle anlatır: Abdurrahman b. Mülcem Şebib ve Verdan adlı suikastçılar mescidin kapısının önünde gizlenir. Hz Ali evden çıkıp mescide yürürken, Şebib üzerine atılarak, kılıcını savurur, ancak kılıç kapının kenarına çarpar. Arkasından Abdurrahman b. Mülcem şöyle der: Ya Ali, hüküm ancak Allah’ındır; senin ve adamlarının değildir deyip, Hz. Ali’nin tam başı üzerine bir kılıç vurur; kılıç beynine kadar işler. Abdurrahman b. Mülcem Hz. Ali’ye darbe indirip kaçacağı sırada Hz. Ali: Bu adam kaçıp kurtulmasın, yakalayın, diye seslenince orada bulunup sesini işiten halk hemen Abdurrahman b. Mülcem’i yakalamışlardı. Ancak rivayetlere inanmak lazım gelirse, Şebib ve Verdan adlı suikastçılar kaçarak kurtulur. Sonra Hz. Ali’yi yaralı halde eve götürdüler. Bu sırada Hz. Ali: Bu adamı yanıma getirin, diye buyurdu ve Abdurrahman b. Mülcem’i huzuruna getirdiler. Hz. Ali ona: Bu cinayeti neden işledin?, diye sorunca Abdurrahman b. Mülcem: Senin kanını helel buldum ondan ötürü ki, sen çok kan eyleyip hadsiz adam öldürdün, diyerek karşılık verdi, Hz. Ali Hz. Hasan’a dedi: Eğer ben ölecek olursam onu da beni öldürdüğü gibi öldürünüz. Eğer ölmeyip de sağ kalacak olursam ben onun hakkında gereken hükmü veririm. Bunun üzerine Hz. Hasan Abdurrahman b. Mülcem’i hapsetti. Bu arada Cündeb b. Abdullah Hz. Ali’nin huzuruna gelerek: Şayet seni kaybedersek „ki inşallah kaybetmeyiz“ senden sonra Hz. Hasan’a biat edelim mi?, diye sordu, Hz. Ali de: Ben bu konuda size ne emir veririm, ne de sizi bundan alıkoyarım. Siz kendi işlerinizi daha iyi bilirsiniz; diye cevap verdi. Hz. Ali bu yaranın etkisiyle, üç gün sonra, H. 40 yılın ramazan ayının 17. (M. 23 ocak 661) cuma günü vefat etti. Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin, cesedini yıkadılar, üç parç kefen ile kefenlediler. Cenaze namazını, Hz. Hasan dokuz tekbir (İbnü’l-Esir’e göre, yedi tekbir) ile kıldırdı ve Küfe’de sultan sarayı ile mescid arasında defenettiler ve mezarının yerini belirsiz ettiler. Ertesi günü Hz. Hasan emretti, Abdurrahman b. Mülcem’i öldürdüler. Müslümanlar cesedini alarak hasırlara sarıp ateşe verdiler. Kaynak: Taberi, (M.839-923), Tarih-i Taberi, c.3, sa.214-217 E.O.Y. İbnü’l-Esir (M.1160-1234), El-Kamil, c.3, sa.397-402 B.Y. İkinci bir rivayete göre, Hz. Ali Küfe civarında, bu şehri Fırat nehrinin taşımalarından koruyan sedler yakınında bir yere gömülmüş idi ki, daha sonra burada, Necef şehri (bugünkü Meşhed Ali) inkişaf etti. Üçüncü bir rivayete göre, Hz. Ali Medine’de Fatima’nin mezarı yanına (yani bugünkü cennet el-baki kabristanından medfundur) defnedilmiş idi. Dördüncü rivayet ise, Hz. Ali’nin mezarı Kasr el-İmara civarında olduğu rivayet edilmektedir. Buna göre, Necef’teki mezar, gerçekte Hz. Ali’nin mezarı değil de, islamdan önceki devirden kalma mukaddes bir mezar olabilir; zaten burada Adem ve Nüh’un mezarlarının bulunduğu da söyleniyordu. Kaynak: İslam ansiklopedisi, Leyden tabı, ma.Necef, M.E.B.Y. Hz. Ali’nin farzedilen mezarı üzerinede büyük bir türbe, Hicri 369 (M.979) senesi Deylem asıllı Büveyhi hükümdarı Azud el-Davla (M.936-983) tarafından inşa ettirdi ki, hükümdar Azud el-Davla ile oğulları Şeref el-Davla ve Baha el-Davla’nin gömülmüş oldukları bu türbe Hamd Allah Mustavfi (M.1281-1350) zamanında hala mevcud idi. Kaynak: İbnü’l-Esir (M.1160-1234), El-Kamil, c.8, sa.609-610 ve c.9, sa.25 ve sa.193 B.Y. İslam ansiklopedisi, Leyden tabı, ma. Adududdevle M.E.B.Y. ALINTIDIR...