Ey ezilen toplum.

Konu, 'Serbest bölge' kısmında seyduna_34 tarafından paylaşıldı.

  1. seyduna_34

    seyduna_34 Daimi Üye

    Bugün dünya genelinde başlayan küreselleşme hareketiyle birlikte milliyetçilik ve sahte vatanseverlik sloganlarının artık tutmadığını gören süper güçler gerçek İslam’ı, bizzat kendilerinin planladığı sahte İslam’la vurma hedefini gütmektedirler.Geçmişte gerçek İslam’ı yok edip sahte İslam’ı yayan Muaviye vardı şimdi ise Amerika var. Dün yeşil saraylar vardı bugün ise beyaz saraylar var.

    Sahte İslam’ın neticesini gören bazı filozoflar, dinin mülk sahiplerinin, burjuvaların, zengin insanların, işçi ve köylü sınıfını sömürmek için ortaya attıkları sözlerden ibaret olduğunu, kapitalist, burjuva ve diğer çıkar guruplarının proleteryaya (işçi sınıfına) her türlü sosyal haklarını unutturup, onu gaflet uykusuna yatırarak sömürüsünü daha kolayca yapabilmek ve sömürüsüne sağlamlık kazandırmak için ortaya atılan hileli bir ip olduğunu vurgulamıştır.

    Oysa biz yani gerçek İslâm’ın savunucuları, Ehl-i Beyt İslâm’ının savunucuları, dinin zenginlerin fakirleri sömürmek için oluşturdukları düşüncesini kabul etmiyoruz. Eğer dini ilk olarak zenginler kurmuşsa dinin ilk savunucularının da zenginler olması gerekir ki, dinin ilk savunucuları ve yayıcıları büyük bir oranda fakirler olmuşdur. Yine eğer İslam dini fakirleri sömürmek için zenginler tarafından kurulmuşsa, İslam dininin tamamıyla zenginlerin çıkarlarını gözetmesi gerekir ki, aksine İslam fakirlerin hakkını gözetmiştir. Mesela İslam’dan önce zenginlerin bir numaralı sömürü aleti ve gelir kaynaklarından olan faizi İslam dini yasaklamıştır.
    Ey iman edenler! Eğer mü’minler iseniz, Allah’ın korkun, fâizden arta kalanı da bırakın. Şayet yapmazsın Allah’ın ve Resûlünün size savaş açtıklarını bilin. (Bakara/278,279)
    Bir başka yerde borçlu insanın borcunu ödemesi için geniş bir zaman tanınmasını, hatta o borcu darlık içerisinde olan kişiye bağışlanması istenmektedir.

    Eğer o (borçlu) darlık içinde ise geniş bir zamana kadar ona mühlet verin. Alacağınızı ona sadaka olarak bağışlamanız ise sizin için daha hayırlıdır. (Bakara/280)

    İslam dini zenginlerin giymediği giyisileri, kullanmadığı eşyaları fakirlere verip onların onurlarını zedelemelerine bile karşı çıkmış ve malın güzelini fakirlere vermeyi istemiştir.

    Ey iman edenler, kazandıklarınızın en güzellerinden ve sizin için yerden çıkardığımız şeylerden infak edin. Göz yummaksızın alıcısı olmayacağınız aşağılık şeyleri vermeye yeltenmeyin.(Bakara/267)

    Bu filozofların gördüğü İslam’da fakirler zenginler tarafından sömürlümektedir ama bu Peygamberin getirdiği, İmam Ali’nin savunduğu ve İmam Huseyn’in uğrunda başını verdiği İslam değildir. Amerikanın İslam’ıdır, Emperyalizm’in İslam’ıdır. Bu İslam üzerinde yamalı elbisesi bulunan, arpa ekmeğini dizinde kıran Ali’nin İslâm’ı değil, yeşil saraylarda yaşayan Muaviye’nin İslâm’ıdır. Geceleri sırtında fakirlerin kapılarına erzak taşıyan Hüseyn’in İslam’ı değil, cariyelerle eğlence meclisleri düzenleyip Müslümanların mallarını kendi çıkarları doğrultusunda harcayan Yezid’in İslâm’ıdır. Peygamberin en yakınları olan imam Ali’yi katleden, imam Hasan’ı zehirleten, İmam Hüseyn’in başını İslam’ıdır.
    Peygamberin ailesini yaşatmayan bir zihniyet, peygamberin getirdiği dini yaşatır mı? Evet tarihe baktığımızda İslam dinini yöneten insanlar hep fakirleri sömürmüşlerdir.Emevî, Abbasî v.b. Çünkü yaşatılan İslam Muhammedî İslâm’ı, Alevî İslam’ı, Hüseynî İslam’ı değildi, Muaviye İslâmı idi. Hz. Muhammed’in getirdiği İslâm’da Allah adaleti emretmektedir.

    Allah size mutlaka emanetleri ehli olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. (Nisa/5

    On iki imamların yedincisi olan İmam Musa el Kâzım “Eğer adalet yerine getirilirse, fakirlik olmaz” diye buyurmaktadır. (el Kâfi 1/152, 2/568 )

    On iki imamların altıncısı olan İmam Cafer-i Sadık ise “Eğer sosyal adalet yerine getirilseydi tüm insanlar ihtiyaçsız olurlardı” demektedir. (el Kâfi, 1/542)

    İmamların sözlerini anlamaya çalışırsak şunu idrak ederiz ki aşırı zenginliği ve fakirliği yok etmeden adaleti yerine getirmemiz imkansızdır. Görülen tablo bunun bir delilidir. Zira ülkemizde bugün devlet bir avuç insanın arzularına hizmet etmekte, bizzat kendilerinin de itiraf ettiği gibi %60’a yakın bir kesim açlık sınırında yaşamaktadır. Kimileri haksız yollardan elde ettikleri para ve güçlerini an be an arttırırken, geri kalan çoğunluk ise her gün biraz daha yoksullaşmakta, gelişmiş ülkelerde hayvanlara bile layık görülmeyen bir yaşama mahkum edilmektedir.

    İnsanlar bugün artık çıldırma noktasına gelmiştir. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre dünyada günde 1000 kişi intihar eylemi sonucu yaşamını yitirmekte, her yıl 500 bin kişi intiharı seçerken, dünyada yıllık intihar girişimi sayısının 5 milyon olduğu tahmin etmektedir.
    Aile Araştırma Kurumu'nun yaptığı araştırmaya göre 2000 yılında yaşanan intiharlarda bir önceki yıla göre yüzde 50’lik bir artış olmuştur. Dünyada insanlığın tümüne yetecek kadar zenginlik varken, küçük bir azınlığın, 500 büyük şirketin çıkarı, milyonlarca insanı işsizliğe ve açlığa itmektedir.
    21. yüzyılda, emperyalizm, yeni adı küreselleşmeyle tüm dünyaya hain sahte gülücükler dağıtırken, ezen-ezilen uluslar ayrımı artarak sürüp gitmekte. Bir yanda kuzeyin zengin ülkeleri, öte yanda güneyin ezilen yoksul ülkeleri. Kuzey kültürüyle, dünyayı sarmalayan şirketleri, sermayesiyle küreselleşirken, güney küreselleştiriliyor; ulusal bağları, kültürü, stratejik kaynakları, az buçuk tüten sanayisi yok ediliyor, elinden alınıyor ve küreselleşmenin tüm dünyaya mutluluk, refah getireceği; uygarlık ve demokrasinin yayılacağı; güneyin hızla gelişerek ekonomik sorunlarından kurtulacağı masalları anlatılıyor. Ancak masallar gerçeklerden çok uzak...

    Yüzyılın başında, gelişmiş ülkelerle azgelişmiş ülkeler arasındaki fark 8 kat iken, 21.yüzyıla girerken bu fark 40’a yaklaşıyor ve bugün dünyada yaşayan her beş kişiden ancak biri gelişmiş bir ülkede yaşama şansına sahip oluyor. Dünya nüfusunun %20’si, dünya gelirinin %85’ine el koyarken, en yoksul %20’nin payı sadece %1.4 ve dünya nüfusunun sadece %7’sinin yaşadığı Batı Avrupa ise, dünya GSMH’nın %30’unu, dünya ihracatının da %48’ini gerçekleştiriyor.
    Bugün dünyada, yılda 2000 doların altında ortalama gelirle yaşamaya mahkum 3 milyardan fazla insan var ve 1.4 milyarı mutlak yoksulluk içinde yaşıyor. Dünya Bankası raporuna göre, dokuz Afrika ülkesinde yaşam uzunluğu düşmekte. Dünya Nüfus Konferansına göre ise, dünyada 1 milyar insan günde 1 dolarla yaşamaya çalışıyor ve 800 milyon kişi okuma yazma bilmiyor.

    Bu gerçeklerin asıl sebebi yaklaşık 1400 yıl önce bizlere bildirilmiştir. Peygamber buyuruyor ki: “Hiçbir fakir aç kalmaz. Meğer ki zenginler mahrumların haklarını vermekten imtina etmesinler.” (el vesal c4, s6 veya Nehcül Belağa)

    “Allah yoksulların ve ihtiyacı olanların rızıklarını, zenginlerin servetleri ve malları içinde karar vermiş. Eğer çıplak kalmışlarsa zenginlerin günahıdır”. (el Vesal c1, s509)

    İmam Ali buyuruyor ki: “İnsanlar muhtaç, fakir, aç ve çıplak olmazlardı. Meğer zenginlerin günahı olmasaydı.” (el Vesail c4 s7 veya Nehcül Belağâ 22)

    İmam Musa el Kazım buyuruyor ki:” Zenginler, fakirlerin rızıklarını ve yaşam imkanlarını çalıyorlar
     
  2. ünver55

    ünver55 Daimi Üye

    Küreselleşmeden neyin amaçlandığıbilinmelidir.İnsanlığın bütünleşmesi,uygarlıkların kaynaşması,halkların kucaklaşması mı yoksa süper güçlerin sömürü aracı markalarının,hayat tarzlarının,dillerinin dayatılması mı? Küreselleşme dünya haklarının ve kültürlerinin kucaklaşması mı yoksa bir postmodern sömürgecilik mi? Bu postmodern sömürgecilik,daha fazla kazansın diye tüketim iştahlarını sürekli tahrik ederek dünyanın ortak kaynaklarını saçıp savurarak tüketmekte,insanlığın geleceğini tehdit etmektedir. Bu anlamda bir küreselleşmeye şiddetle karşıyız.ABD küreselleşmeyi hukuk tanımaz bir sömürü aracı olarak kullanmakta ısrarlı görünüyor.(Kuran Açısından Küresel Afetler kitabı -Yazar:Yaşar Nuri Öztürk sayfa:185) Ayrıca yazıda geçen ayet Nisa Süresi:58.ayet merak edenler için eksiği tamamlayalım.
     

Sayfayı Paylaş