Boşver be yaşı başı! gönlün ne kadar şık sen ondan haber ver?.. şöyle atıp koyu grileri-siyahları sabahtan, sarı bir kaşkol atabiliyor musun boynuna, ondan haber ver? koyma bir kenara yüreğini, aç kapılarını, gelene geçene yol verme girsin diye içeri ama gömme başını toprağa bir çift güzel göz uğruna. Bilirim yine yeşerecek bir çiçek bulursun bir dalda, ama aklını kaybedecek bir aşk varsa avuçlarında, bırak aksın yollarına. yağ geç, yık geç, kimse inanmazsa inanmasın. sen inan yüreğine, hem ona geçmezse kime geçer sözün?.. büyü büyü... bak ellerin ayakların kocaman. aklın da maaşallah yerinde, e ne diye tutarsın yüreğini uçmasın diye. akıllı ol, yüreğin gelir peşinden, boşver yaşı başı, aşk var mı aşk, sen ondan haber ver? takılmışsın yüzündeki gözündeki çizgilere. o çizgilerin yüreğine neler kazıdığını düşün, atmak mı istiyorsun kendini bir dereye soğuk bir kış günü, öl gitsin... parayı pulu savurup, bir balıkçı köyünde balık tutmak mıdır isteğin, savrul gitsin... Boş ver be yaşı başı, kim tutar seni kim, kendi yüreğinden başka kim?. Aklını al da öyle git, ister bir duvara, ister bir odaya, ister kıra bayıra vur da git. Dert etme ellerini, onlar da gelir seninle bırakmadıkça birine. O biri de gelir gerçekten istediğin oysa, seveceksen ve öleceksen uğruna... yaşa be, yaşa da öyle git, gireceksen toprağa... yaş 70'e gelse bile, hayat daha bitmemiş. sen mi biteceksin? çekeceksen bile bayrağı, "YAŞADIM ULAN! dibine kadar diyemiyecek misin?" Can Yücel
BULUŞMAK ÜZERE Diyelim yagmura tutuldun bir gün Bardaktan bosanircasina yagiyor mübarek Öbür yanda günes kendi keyfinde Ne de olsa yaz yagmuru Piril piril düsüyor damlalar Eteklerin uça uça bir kosudur kopardin Dar attin kendini karsi evin sundurmasina Iste o evin kapisinda bulacaksin beni Diyelim için çekti bir sabah vakti Erkenceden denize gireyim dedin Kulaç attikça sen Patiska çarsaflar gibi yirtiliyor su ortadan Ege denizi bu efendi deniz Seslenmiyor Derken bi de dibe dalayim diyorsun Içine dogdu belki de Iste çil çil kosusan baliklar Lapinalar gümüsler var ya Eylim eylim salinan yosunlar Onlarin arasinda bulacaksin beni Diyelim sapina kadar sair bir herif çikmis ortaya Çakmak çakmak gözleri Meydan ya Taksim ya Beyazit meydani Herkes orda sen de ordasin Herif bizden söz ediyor bu ülkenin çocuklarindan Yürüyelim arkadaslar diyor yürüyelim Özgürlüge mutluluga dogru Her isin basinda sevgi diyor Gözlerin yagmurdan sonra yapraklarin yesili Bi de basini çeviriyorsun ki Yaninda ben varim
SEVGİ DUVARI sen miydin o yalnizligim miydi yoksa kör karanlikta açardik pasli gözlerimizi dilimizde aksamdan kalma bir küfür salonlar piyasalar sanat seviciler derdim günüm insan içine çikarmakti seni yakanda bir amonyak çiçegi yalnizligim benim sidikli kontesim ne kadar rezil olursak o kadar iyi kumkapi meyhanelerine dadandik önümüzde altinbas altin zincir fasulye pilakisi aramizda görevliler ekipler hizir pasalar sabahlari açiklarda bulurlardi lesimi öyle sicakti ki çöpçülerin elleri çöpçülerin elleriyle oksardin beni yalnizligim benim süpürge saçlim ne kadar kötü kokarsak o kadar iyi baktim gökte bir kirmizi bir uçak bol çelik bol yildiz bol insan bir gece sevgi duvarini astik düstügüm yer öyle açik seçik ki basucumda bir sen varsin bir de evre saymiyorum ölüp ölüp dirilttiklerimi yalnizligim benim çogul türkülerim ne kadar yalansiz yasarsak o kadar iyi
AKDENİZ YARAŞIYOR SANA Akdeniz yaraşıyor sana Yıldızlar terler ya sen de terliyorsun Aynı ıslak pırıltı burun kanatlarında Hiç dinmiyor motorların gürültüsü Köpekler havlıyor uzaktan Demin bir çocuk havladı Fatmanım cumbadan çarşaf silkiyor yine Ali dumdum anasına sövüyor saatlerdir Denizi tokmaklıyor balıkçılar Bu sesler işte sessizliğini büyüten toprak O sesinin sardunyalar gibi konuşkan sessizliği Hayatta yattık dün gece Üstümüzde meltem Kekik kokuyor ellerim hala Senle yatmadım sanki Dağları dolaştım Ben senden öğrendim deniz yazmayı Elimden düşmüyor mavi kalem Bir tirandil çıkar gibi sefere Okula gidiyor öğretmenim Ben de ardından açılıyorum Bir poyraz çizip deftere Bir ada var sırf ebabil Dönüyor dönüyor başımda Senle yaşadığım günler Gümüş bir çevre oldu ömrüm Değince güneşine Neden sonra buldum o kaçakçı mağarasını Gözlerim kamaşınca senden Ölüm belki sularından kaçırdığım O loş suda yıkanmaktır Durdukça yosundan yeşil Kulaç attıkça mavi Ben düzde sanırdım yıkıntım Örenim alkolik asarım Mutun doruğundaymışım meğer Senle çıkınca anladım Eski Yunan atları var hani Yeleleri bükümlü Gün inerken de öyle Ağaçtan izdüşümleriyle Yürüyor Balan tepeleri Yürüyor bölük bölük can Toplu bir güzelliğe doğru Kadınım Yaraşıyorsun sen Akdenize ----------------------------------------------------------------------------------------------------------------- GÜLER YÜZÜMLE Viran bir rum evi adada oturduğumuz ev Serinliğine serin Ferah olmasına ferah ya Tam bir hakuran kafesi. Bu deyimi aslına döndürmek için mi nedir Bir çift de kumru gelip Yuva yapmış çatısına. Öyle usturubunla yerleşmişler ki Çürümüş tahtaların arasına Dışardan görünmüyorlar hiç. Yalnız El-ayak çekildikten sonra Derinden Ve civan demlerle demlenircesine Başlıyor dem çekmeleri Benim de çökmeye yüz tutmuş Şu can kafesimde Kadir sevgilim Güler’e sevgim ÜSKÜDARA GİDELİM diyor hala ÜSKÜDARA GİDELİM -------------------------------------------------------------------------------------------------------------- KAYIP ÇOCUK Birden işitilmez olsun ayak seslerim; Gölgem bir başka sokağa sapıversin; Unutayım bir anda her şeyi, Nerde oturduğumu, Bir tuhaf adem olduğumu Can adında. Aklım arayadursun başka kapılarda kısmetimi, Ben, bilmediğim sokaklarda bir başıma; Gönlüm öylesine geniş, öyle ferah, İlk defa görmüş gibi dünyayı, Bir şaşkınlık içinde, yeniden doğmuş gibi; Hatırlamam artık değil mi, dostlar, Hatırlamam artık garipliğimi? ------------------------------------------------------------------------------------------------------ Bağlanmayacaksın Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne. "O olmazsa yaşayamam." demeyeceksin. Demeyeceksin işte. Yaşarsın çünkü. Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki. Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın. Ve zaten genellikle o daha az sever seni, senin o'nu sevdiğinden. Çok sevmezsen, çok acımazsın. Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem. Çalıştığın binayı, masanı, telefonunu, kartvizitini... Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin. Senin değillermiş gibi davranacaksın. Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın. Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın. Çok eşyan olmayacak mesela evinde. Paldır küldür yürüyebileceksin. İlle de bir şeyleri sahipleneceksen, Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin. Gökyüzünü sahipleneceksin, Güneşi, ayı, yıldızları... Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak. "O benim." diyeceksin. Mutlaka sana ait olmasını istiyorsan bir şeylerin... Mesela gökkuşağı senin olacak. İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın. Mesela turuncuya, yada pembeye. Ya da cennete ait olacaksın. Çok sahiplenmeden, Çok ait olmadan yaşayacaksın. Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi, Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat. İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak... --------------------------------------------------------------------------------------------------------------- Kim Özlerdi Avuç İçlerinin Kokusunu O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler, arkalarında doldurulması mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer. Dayanılması o kadar da zor değildir, büyük ayrılıklar bile, en güzel yerde başlatılsaydı eğer. Utanılacak bir şey değildir ağlamak, yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer. Yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık, çalınan birinin kalbiyse eğer. Korkulacak bir yanı yoktur aşkların, insan bütün derilerden soyunabilseydi eğer. O kadar da yürek burkmazdı alışılmış bir ses, hiçbir zaman duyulmasaydı eğer. Daha çabuk unuturdu belki su sızdırmayan sarılmalar, kara sevdayla sarıp sarmalanmasalardı eğer. Belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla, öylesine delice bakmasalardı eğer. Çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı belki de, kalp, göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer. Yerini başka şeyler alabilirdi uzun gece sohbetlerinin, son sigara yudum yudum paylaşılmasaydı eğer. Düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman, meydan savaşlarında korkular, aşkı ağır yaralamasaydı eğer. Su gibi akıp geçerdi hiç geçmeyecekmiş gibi duran zaman, beklemeye değecek olan gelecekse sonunda eğer. Rengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla, tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer. O büyük, o görkemli son, ölüm bile anlamını yitirirdi, yaşanılası her şey yaşanmış olsaydı eğer. O kadar da çekilmez olmazdı yalnızlıklar, son umut ışığı da sönmemiş olsaydı eğer. Bu kadar da ısıtmazdı belki de bahar güneşleri, her kaybedişin ardından hayat yeniden başlamasaydı eğer. Kahvaltıdan da önce sigaraya sarılmak şart olmazdı belki de, dev bir özlem dalgası meydan okumasaydı eğer. Anılarda kalırdı belki de zamanla ince bel, namussuz çay bile ince belli bardaktan verilmeseydi eğer. Uykusuzluklar yıkıp geçmezdi, kısacık kestirmelerin ardından, dokunulası ipekten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer. Issız bir yuva bile cennete dönüşebilirdi belki de, sıcak bir gülüşle ısıtılsaydı eğer. Yoksul düşmezdi yıllanmış şarap tadındaki şiirler böylesine, kulağına okunacak biri olsaydı eğer. İnanmak mümkün olmazdı her aşkın bağrında bir ayrılık gizlendiğine belki de, kartvizitinde "onca ayrılığın birinci dereceden failidir" denmeseydi eğer. Gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar, ihanetinden onlar da payını almasaydı eğer. Issızlığa teslim olmazdı sahiller, kendi belirsiz sahillerinde amaçsız gezintilerle avunmaya kalkmamış olsaydın eğer. Sen gittikten sonra yalnız kalacağım. Yalnız kalmaktan korkmuyorum da, ya canım ellerini tutmak isterse... Evet Sevgili, Kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu, kim uzanmak isterdi ince parmaklarına,
EN uzak mesafe ne Afrika'dır, Ne Çin, Ne Hindistan, Ne seyyareler Ne de yıldızlar geceleri Işıldayan.. En uzak mesafe iki kafa arasındaki Mesafedir Birbirini Anlamayan. ---------------------------------------------------------------------------------------------------------- BU DA ÖYLE BİR AŞK Sırtımda çıplak Islak nefesin Bi gidip bi geliyor Biz senlen yatmıyoruz ki Yaşamıyoruz da Hep yarışıyoruz Sen mi ben mi Önce kim Ölümü öldürecek diye --------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- Sen yoksun, yine ortalık yerde, Çekilmiyor aramızdan uçurum Akşam olmaya başlıyor, meşhur türkülerin telaşında Düş yağmurlarıyla boğuluyorum Sen hala yoksun İşte buna katlanamıyorum Hayatım roman, zabıtlar düşmüş kimliğim Beni herkes tanıyor Uykularımda yok ettiğim adamlarda tanıyor Saçını yüzüme dağıt ey sevgili İsyan somurtkan bir mevsimle taramasın saçlarımı Gençliğim sıkılgan aynalara kepenk indiriyor Bozuluyor mimarisi gözlerimin Dağların yükü sırtımda Uzaklara sürüyor kişneyen atlarını ağzım Artık yokum, şehirlerin türküsünde Sende yoksun, ortalık yerde Sahi nerdesin, nerelerdesin Bir baykuş demleniyor, kafamın kaynayan kazanında Bir adam davul çalmaya başlıyor,diğeri kaval Ey boynumun ağrısında doğum sancısı çeken şehir Kınıyorum sana doğacak güneşi bu sabah Takvimlerden taşıyorum artık içimde çoğalan çocukları Kargaların aceleyle kaçtıkları eski albümlere bırakıyorum Diriler mezarlığından çıkarıyorum altı delinmiş ayakkabılarımı Koşuyorum, peşimden akasya ağaçlarından kopmuş mümteni bir yangın Sen yoksun, korsan kelimelerde Aramadığım yer mi kaldı bacakları kırılmış şehirlerde Şimdi ellerinde büyüttüğün uçurumları çek aramızdan Pazara çıkarılmış büyülü masalların baş rol oyuncusu değilim Kendimi ve bilmediğim kelimeleri, ayağıma vurulmuş kuş seslerinde arıyorum Hiçbir martı kaçmıyor, telaşla başlayan günün, sulu sepken dökülen yağmurlarından. Burada da görücüye çıkarılıyor martıların uzun gagalarında taşıdıkları, Bulutsuzluk anısı duyduklar eski İstanbul şarkıları Üsküdar’da toplanıyor tavus kuşları kutlu bir haberi müjdeliyor Ve ben sana gelen binlerce gemideyim Yağmur yüklü bulutları taşıyorum gözlerimde buda benden olsun emegınize saglık deryalaz ve zulal Can Yücel
bu değerli paylaşımın için çok teşekkürler... ne renk olursa olsun kaşın gözün karşındakinin gördüğüdür rengin...
Emeğine sağlık hakan değerli bir üstaddan yine değerli mısraları bizlerle paylaşmışsın teşekkürler...
Mükemmel ya bu can yücel mükemmel bir insan ne güzel döktürmüş sözleri hepside yerli yerinde ancak bu kadar güzel olurdu bu sözler ellerine dillerine sağlık olsun sana da teşekkürler hakan bizimle paylaştığın için bu şiirleri...
AŞIK OLMADAN BİR DÜŞÜN Evinin seni içine sığdıramayacak kadar dar olduğunu fark edeceksin... Sokağa fırlayacaksın... Sokaklar da dar gelecek.. Tıpkı vücudunun yüreğine dar geldiği gibi... Ne denizin mavisi açacak içini, ne pırıl pırıl gökyüzü... Kendini taşıyamayacak kadar çok büyüyecek, bir yandan da kaybolacak kadar küçüleceksin... Birileri sana bir şeyler anlatacak durmadan... "Yasamak güzel." "Boş ver, her şey unutulur." Sen hiç birini duymayacaksın... Göz yaşlarından etrafı göremez hale geleceksin... Ondan ölmesini isteyecek kadar nefret edecek, az sonra kollarında ölmek isteyecek kadar çok seveceksin... Hep ondan bahsetmek isteyeceksin... "Ölüme çare bulundu" ya da "Yarın kıyamet kopacakmış" deseler başını kaldırıp "Ne dedin?" diye sormayacaksın... Yalnız kalmak isteyeceksin... Hem de kalabalıkların arasında kaybolmak... İkisi de yetmeyecek... Geçmişi düşüneceksin... Neredeyse dakika dakika... Ama kötüleri atlayarak... Onunla geçtiğin yerlerden geçmek isteyeceksin... Gittiğin yerlere gitmek... Bu sana hiç iyi gelmeyecek... Ama bile bile yapacaksın... Biri sana içindeki acıyı söküp atabileceğini söylese,kaçacaksın... Aslında kurtulmak istediğin halde, o acıyı yaşamak için direneceksin... Hayatının geri kalanını onu düşünerek geçirmek isteyeceksin.... Aksini iddia edenlerden nefret edeceksin... Herkesi ona benzetip... Kimseyi onun yerine koyamayacaksın... Hiçbir şey oyalamayacak seni... İlaçlara sığınacaksın... Birkaç saat kafanı bulandıran ama asla onu unutturmayan. Sadece bir müddet buzlu camın arkasından seyrettiren... Bütün şarkılar sizin için yazılmış gibi gelecek... Boğazın düğümlenecek, dinleyemeyeceksin... Uyumak zor, uyanmak kolay olacak... Sabahı iple çekeceksin... Bazen de "Hiç güneş doğmasa" diyeceksin... Ne geceler rahatlatacak seni ne gündüzler... Ölmeyi isteyip, ölemeyeceksin... Belki çivi çiviyi söker diye can havliyle önüne çıkana sarılmak isteyeceksin Nafile... Düşüncesi bile tahammül edilmez gelecek... Rüyalar göreceksin, gerçek olmasını istediğin... Her sıçrayarak uyandığında onun adını söylediğini fark edeceksin... Telefonun çalmasını bekleyeceksin... Aramayacağını bile bile... Her çaldığında yüreğin ağzına gelecek... Ağlamaklı konuşacaksın arayanlarla... Yüreğin burkulacak... Canın yanacak... Bir daha sevmemeye yemin edeceksin... Hayata dair hiçbir şey yapmak gelmeyecek içinden... Onun sesini bir kez daha duymak için yanıp tutuşacaksın... Defalarca aradığı günlerin kıymetini bilmediğin için nefret edeceksin... Yaşadığın şehri terk etmek isteyeceksin... Onunla hiçbir anının olmadığı bir yerlere gidip yerleşmek... Ama bir umut... Onunla bir gün bir yerde karşılaşma umudu... Bu umut seni gitmekten alıkoyacak... Gel gitler içinde yaşayacaksın... Buna yasamak denirse... Razı mısın bütün bunlara...? Hazır mısın sonunda ölüp ölüp dirilmeye...? O halde aşık olabilirsin... Can Yücel
ÖZLEDİM SENİ özledim seni... ayrılık yüreğimi uyuşturuyor karıncalandırıyor nicedir. beynimi uyuşturuyor özlemin... çok sık birlikte olmasak bile benimle olduğunu bilmenin bunca zamandır içimi ısıttığını yeni yeni anlıyorum Yokluğun, Hatırladıkça yüreğime saplanan bir sızı olmaktan çıkıp mütemadiyen bir boşluğa Sabahları seni okşayarak başlamaları aksamları her işi bir kenara koyup seninle baş başa konuşmaları özlüyorum; oynaşmalarımızı, yürüyüşlerimizi, sevimli haşarılığını, çocuksu küskünlüğünü... Nasılda serttin başkalarına karşı beni savunurken; ve ne kadar yumuşak bir çift kısık gözle kendini ellerimin okşayışına bırakırken Gitmeni asla istemediğim halde buna mecbur olduğunu görmek ve sana bunları söylemeden ''git artık'' demek ''beni ne kadar çabuk unutursan, o kadar çabuk kavuşacaksın mutluluğa'' demek sana nede zor seni görmemek ve belki yıllar sonra karsılaştığımızda bana bir yabancı gibi bakmanı istemek senden... yeni bir sevdayı yasakladığım kalbime söz geçirmek.... CAN YÜCEL