Zülfü Livaneli, 'kendisi için döneklik etti' iddialarına karşı, Ataol Behramoğlu'na bir mektup gönderdi. İşte Livaneli'nin şair ve Cumhuriyet Gazetesi Yazarı Ataol Behramoğlu'na gönderdiği o mektup: Livaneli’den Mektup “Sevgili Ataol, Yazını okuduktan sonra sana bu mektubu yazmaya ve mümkünse köşende değerlendirmeni rica etmeye karar verdim. Çünkü cevaplarımı saygıdeğer Cumhuriyet okurlarının da öğrenmesini istiyorum. Benim için kullandığın güzel sözlere teşekkür ederim. Senin hem dost hem de şair olarak hayatımdaki önemini ve değerini zaten biliyorsun. Tekrarlamama bile gerek yok ama dostluğuyla her zaman gurur duyduğum bir avuç insan arasındasın. Gelelim tavrıma: Bu konuda yazdığım yazıyı AKP’nin ne idüğü belirsiz açılım politikasına destek olarak değil, mefhum-u muhalifiyle, yani sol olması gereken CHP niye bu konularda adım atmıyor, hatta engelliyor yakınmasıyla yorumlamak gerekir. Benim AKP ile ne gibi bir ilgim olabilir!.. Onlardan ne kadar canım yandığını ortaya koyan yazım ise bu konudaki bazı haksız kuşkuları gidermek içindir. Çünkü bildiğin gibi bazı sevgili arkadaşlarımız bu yazımı ‘dönüş sinyali’ olarak algılamak basiretsizliğini gösterdiler. Onlar her gün adam ve mesafe kazanırken bizim kesim yıllardır birbirini kuşkuyla süzüyor ve acaba bugün kimi çarmıha gersek duygusuyla uyanıyor her sabah. AKP’yi topa tutan yüzlerce yazı yazıyorsunuz konserlerde, televizyonlarda alarm çanları çaldırmaya çalışıyorsunuz bu uğurda ‘değiştiler’ diyen birçok kişiyle kavga ediyorsunuz sonra günün birinde ‘Kürtlere insan hakları ve kültürel haklar verilmesi kırk yıllık mücadelemizdir onlar söyledi diye biz fikirlerimizden vaz mı geçeceğiz?’ diye yazıyorsunuz, kıyamet kopuyor. ‘Türkiye’de rejimin değişeceği tarih’, yazımın internette dolaştığı günler, Uğur Mumcu, Türkan Saylan ağıtları ne çabuk unutuldu? Sevgili Ataol, Bundan on beş yıl önce ‘Sağ ve sol kutuplar eriyor, yerine üç kutuplu bir Türkiye oluşuyor.’ diye yazmaya başladım. Bana göre bu üç kutup ‘İslamcılık, Kürtçülük ve Milliyetçilik’ kutuplarıydı. Bu tehlikeyi yüzlerce kez vurguladım. CHP parti meclisinde söyledim, Baykal’a anlatmaya çalıştım. Tehlike CHP’nin bu etkiyle milliyetçilik kutbuna yani MHP eksenine kayması ve ‘kardeşlik, barış, eşitlik’ gibi sol değerlerden uzaklaşmasıydı. Ne yazık ki öyle oldu. Ne olur dinamik bir tahlil yapalım ve 2002’den beri geçen duruma bakalım. AKP 7 yılda nereden nereye geldi, toplumu nasıl dönüştürdü? Bu işin bir yedi yıl daha sürdüğünü düşün. Kim bilir hangi noktalara sürükleneceğiz? Karanlık hızla artıyor ve biz bir türlü kendimizi eleştirmeyi, ‘Nerde hata yapıyoruz’ sorusunu cevaplamayı başaramıyoruz. Bunun yerine her gün birbirimizin ‘imanını’ sorguluyoruz. Kimse korkmasın, başımı kesseler, idam sehpasına götürseler Mustafa Kemal aydınlığından taviz vermem. Sorun bu değil. Ama Türkiye’yi kaybediyoruz. Atatürk ilkeleri tersine çevriliyor, tevhid-i tedrisat deliniyor, genç beyinlerin üstüne kapkara bir örtü çekiliyor. Ne yapacağız sevgili Ataol? Ne yapacağız? Diyelim ki Zülfü kusurludur, yanlışları vardır, hatalıdır tamam itirazım yok. Ama sorun bu değil ki? Ne yapacağız? Bu ülkeyi göz göre göre teslim mi edeceğiz? ‘Erdoğan’ı başbakan yapmak için mücadele vermiş’ bazı siyasilerin ihtirasına kurban mı gidecek ülke? Ülkenin tek kurtuluşu olacağını düşündüğüm ‘sol’dan tamamen mi vazgeçtik? Kusura bakma, fazla uzattım galiba ama son bir söz de Ergenekon konusunda. İlhan Abi’nin yanında olduğumu belirten yazılar yazdım, onu ziyaret ettim ama beni kimse Veli Küçük’lerle, Kerinçsiz’lerle aynı safta göremez. Biz yıllarca Susurlukçulardan çekmedik mi? Veli Küçük Susurluk’un en önemli ismi değil mi? AKP’ye karşı olduğumuz için gün gelecek yedi TİP’linin katili Abdullah Çatlı’larla, Haluk Kırcı’larla da mı aynı safta olacağız? Geçenlerde seninle ne güzel bir türkü söylemiştik. Hisarlı Ahmet’in ’Ben kendimi gülün dibinde buldum’ türküsünü. Umarım yakında gülün dibinde türkü söyleyeceğimiz günlere yeniden kavuşuruz sevgili kardeşim. Zülfü” *Değerli dostum Zülfü Livaneli’nin geçen haftaki yazımla ilgili elektronik mektubu böyle. Ben de ona benim hakkımdaki içtenlikli sözleri için teşekkür ederim. Mektuptaki kaygılar ve sorular kuşkusuz ki hepimizindir. Tartışılabilecek bazı noktalar üzerinde ise önümüzdeki haftalarda dururuz.