YARSAV Erdoğan'a meydan okudu: "Kapat..." Referandum mitingleriyle başlayan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile YARSAV arasındaki polemik sürüyor. Afyon'da "Yargıda böyle dernek olmaz" diyen Başbakan'a YARSAV yanıt verdi. Başkan Emine Ülker Tarhan, "Erdoğan'ın icazetine ihtiyacımız yok" dedi. Kurucu Başkan Ömer Faruk Eminağaoğlu da konuştu, Başbakan ve Kenan Evren'in söylemlerinin benzediğini öne sürdü, "Gittiğimiz sivil darbe sürecidir" uyarısını yaptı Referandum mitinglerinde hedefte sadece muhalefet değil bir de YARSAV var. Başbakan Erdoğan, Afyon'da da yine YARSAV'ı eleştirdi, üstelik kapatılmalı imasıyla. Erdoğan, "Bunu 12 Eylül öncesinde gördük. YARSAV fırsattan istifade kuruldu. Yargıda böyle derneklere olamaz, olmamalı" dedi. Başbakan'ın bu sözlerinden sonra hem YARSAV Başkanı Emine Ülker Tarhan hem de kurucu başkan Ömer Faruk Eminağaoğlu geçti kameraların karşısına. Eminağaoğlu, "Sayın Başbakan'a açık çağrı yapıyoruz: Meclisi toplayın, gücünüz yetiyorsa YARSAV'ı kapatın" dedi. Tarhan da, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Afyonkarahisar'daki konuşmasında "Böyle şey olur mu? Yargının içinde dernek kurulur mu?", "Bunu da bizim ilk fırsatta halletmemiz lazım. Bir defa kesinlikle yargıda bu tür dernekler olamaz, olmamalı" ifadelerini kullandığını hatırlattı. "Başbakan'ın YARSAV halkı bilgilendirme noktasında mesafe aldığı için endişe duyduğunu" ileri süren Tarhan, darbe dönemlerinde rastlanabilir şekilde YARSAV'ın kapatılmasına yönelik her tür girişimle karşılaştıklarını söyledi. Tarhan, "Bir anayasa değişikliği ile yargı reformu yapmaya çalışacaklarını gündeme getirdiklerinde de gerçekten dehşetle irkilmemek mümkün değildi. Çünkü 'yargı bağımsızlığına destek olacağız' derken aslında bir parti yargısı oluşturmaya çalışacakları kesindi ve nitekim önümüzde bugün böyle bir süreç vardır, Türk bağımsız yargısı bir partiye bağlanmak istenmektedir" diye konuştu. YARSAV Kurucu Başkanı Eminağaoğlu ise "Başbakan Erdoğan'ın hükümet edemediğini, her şeye tek başına karar verdiğini ve bütün bakanlara kendi söylemlerini dikte ettirme arayışı içerisinde olduğunu" iddia etti. "Yargı sivil darbe sürecinin dipçiği yapılmak isteniyor" Başbakan Erdoğan'ın dünkü konuşmasını eleştiren Eminağaoğlu, "Sayın Başbakan dünkü konuşmasını yaparken radyodan 12 Eylül 1980'de Kenan Evren'in yaptığı konuşmayı dinleyip dinlemediğim konusunda kuşkuya kapıldım. Çünkü 12 Eylül 1980'de Kenan Evren'in yapmış olduğu konuşmada sivil örgütler aynı bu şekilde nitelendirilmiştir" dedi. TBMM Avrupa Birliği Uyum Komisyonu'nun 23. dönem raporunda YARSAV'ın yasalara uygun kurulduğuna yönelik ifadelerin yer aldığını, Adalet Bakanlığını'nda YARSAV kurulmadan önce AB'ye yönelik 2005'teki bir yazısında da "Türkiye'de hakimler üzerinde mesleki dernekler oluşturmaları bakımından yasal bir yasaklama yoktur" şeklinde ifadelere yer verildiğini ifade eden Eminağaoğlu, bu ifadelerin bulunduğu raporları gösterdi. Eminağaoğlu, şunları söyledi: "Sayın Başbakan'ın YARSAV'dan duyduğu rahatsızlık, hukukun üstünlüğünden, bağımsız yargıdan duymuş olduğu rahatsızlıktır. Çünkü bugün anayasada vakıflarla derneklerin aynı hükümlere tabi olduğu yazılmasına rağmen Adalet Bakanlığı Müsteşarı bir adalet vakfının, Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanı yine bir başka vakfın başkanıdır. Onlarda hiçbir yasal engel görülmemekteyken aynı hükümlere tabi olan YARSAV için böyle bir engelin görülmesi hukuktan duyulan açık rahatsızlıktır, bağımlı yargı yaratma isteği, beklentisi ve çabasıdır. Gittiğimiz süreç çok açıkça sivil bir darbe sürecidir ve yargı da bu sivil darbe sürecinin dipçiği yapılmak istenmektedir. YARSAV her boyutuyla darbelere karşıdır." Başbakan Erdoğan'ı hukuka saygı duymaya davet eden Eminağaoğlu,"Üstünlüğün hukukunu yaratmakla herkesi suçlarken kendi üstünlüğünün hukukunu yaratmak isteyen, bir parti devleti, diktası ve sultası yaratmak isteyen Başbakan ile karşı karşıyayız. Anayasadaki hükümler oradadır, yetkisi vardır, meclis oradadır. Sayın Başbakan'a açık çağrı yapıyoruz: Meclisi toplayın, gücünüz yetiyorsa YARSAV'ı kapatın. Hukuk devletinde, hukukun ne olduğunu hukuk size gösterecektir" diye konuştu. Ömer Faruk Eminağaoğlu, bir soru üzerine de kendisinin Başbakan Erdoğan'ın soruşturmalarını yürüten bir savcı olduğunu belirterek, "Öyle bir dönemde yaşıyoruz ki onu soruşturan savcı olarak ben yargılanıyorum ama benim soruşturduğum kişinin dosyası Meclis'te bu Anayasa ile ortaya çıkacak yargıyı bekliyor. Türkiye'nin gittiği yer bu mu olmalıdır?" dedi. -------------------------------------------------- Tarihten ögrenmek cok önemlidir, tarih bize ögretir yol gösterir, Almanyada Nasyonal Sosyalist Partinin secimle iktidara gelisinden sonra yasananlari okuyun, referandumda dahil!!!, ikinci dünya savasinin sona ermesiyle sona erecektir okuduklariniz ama okuyun!
su yarsavın yonetım kadrosunda olmayı cok ısterdım yapmak ıstedıklerımı soyleyebılme ımkanım gelısecektı en azından ... emeğıne saglık can
DAVARLAŞMAYIN! Beni bir kez aldatırsan sana yazıklar olsun Beni iki kez aldatırsan bana yazıklar olsun (Sun Tzu) Ortaçağ, günümüzde yaşanmakta olan hadiselerin ‘’pratik düzlemde denendiği’’, ve başarılı olduğu bir süreç idi. Dolayısı ile tekerrürden ibaret olan bu yaşanmışlığı iyi analiz edebilmemiz gereklidir. Din-Sermaye ilişkisi ortasında sömürülen halkın içine düştüğü elim durumun genel adıdır ortaçağ. Nitelikli bir soygun sürecidir. Sanayi Devrimi sonrası gelişen süreçte, konjonktürel müdahaleleri ile bilinen kilise; genel olarak sermayenin yanında yer almış, halka cennetten arsa satma sapkınlığına kadar, birçok yola başvurmuş, öncesindeki haçlı seferleri de dahil olmak üzere; ‘’eski feodal kralların’’ çıkarları için dini bir araç olarak kullanmışlardır. Bu, uzun ölçekli bir yozlaşma sürecine dayanan ‘’mistik bir devrim’’ ile gelişmiştir. İznik konferansında yakılan İncillerin çoğunun ‘’halk çıkarlarına hizmet eden’’ buyruklar içerdiği düşünülürse, geriye kalan söylemin genel olarak ‘’Emek-Sermaye dengesine’’ müdahale etmediğini görmek mümkündür. Çünkü ‘’Kapitalizm’’, genel olarak ‘’yozlaştırdığı düşünsel akımları, kendi arzularına göre programlama’’ mesleğini din edinmiştir. Bu süreci en iyi özetleyen, engizisyon kahrı çekmiş İtalyan düşünür Giordano Bruno şöyle bir ifade ile meseleyi özetlemiştir; Tanrı, iradesini hakim kılmak için yeryüzünde iyi insanları kullanır, kötü insanlar ise iradesini hakim kılmak için Tanrı’yı kullanır… (TEVBE suresi 34. ayet) Ey iman sahipleri! Şu bir gerçek ki, hahamlardan ve rahiplerden /hocaefendilerden birçoğu halkın mallarını uydurma yollarla tıkabasa yerler ve Allah'ın yolundan geri çevirirler. Altını ve gümüşü depolayıp da onları Allah yolunda harcamayanlara korkunç bir azap muştula. TÜRKİYE VE ORTAÇAĞ (BAKARA suresi 104. ayet) Ey iman edenler! "Râina" demeyin, "unzurna" deyin/"bizi davar gibi güt" diye konuşmayın, "bize bak" diye konuşun ve dinleyin. Kâfîrler için korkunç bir azap vardır. Raiyye, kelime olarak ‘’davar sürüsü’’ demektir. Kuran; bizzat toplumun bu yönde bir tavır içerisinde olması gerektiğini belirtirken, öte yandan ‘’davarlaşan’’lara ‘’kafirlik ile itham etmektedir.’’ Çünkü, ayetin birinci cümlesindeki ifade neden, son cümle sonuçtur. Davarlık, Kuran’ın dinine göre küfürdür! Türkiye’de Allah ile aldatanların iktidarı hüküm sürmekte, onların ürettiği ‘’davar sürüsü’’ hakim olma noktasına gelmektedir. Bu; Kuran dışı dinciliğin ve Ortaçağ müptezelliğinin ürünüdür. Toplumsal meseleleri incelerken, takva’yı kıstas edinme gibi bir hastalığa nail olanların ürettiği bu hastalıklı toplum yapısı, bizzat Kuran’ın dini ile çelişmektedir. Çünkü Kuran’a göre, bir kişi tercihlerini ‘’ehliyete göre yapmalıdır’’. (NİSA suresi 58. ayet) Şu bir gerçek ki, Allah size emanetleri, onlara ehil olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor. Allah size bu şekilde ne güzel öğüt veriyor. Allah Semî'dir, çok iyi duyar; Basîr'dir, çok iyi görür Süreci analiz etmek noktasında şunları söyleyerek başlamak gerekir; daha evvel yazdığım makalelerde belirttiğim üzre; Kuran’da beyan edilen din, ister inanılsın, ister inanılmasın; mülkiyet ve sermaye eksenlidir. Yani, sermaye ve mülkiyet karşıtı; eşitlikçi ve paylaşımcı bir akıl yoludur. FİRAVUN İŞBİRLİKÇİLERİ Türkiye’de faaliyet yürüten bazı cemaatler, bugün ‘’liberallerin, PKK’nın, Amerika’nın’’ ortak diline entegre olmuş durumda. Bunların ardından yürüyenler ise, onları yarattığı şekil bataklığına gömülmüş; dini şekillere bağımlı bir kurum olarak görmekte… Öncelikle, 60’lar öncesi; komünizm tehtidi(!) ne karşı örgütlenen ‘’yeşil burjuvazi’’, süreçte karşı konumlandığı cephenin zıttına yönelme psikozunun kurbanı olmuş, sermaye ile geniş çaplı işbirliğine girmişlerdir. Bunun en büyük örneği; Küresel ölçekli projeleri ile tanınan ‘’Fetullah Gülen’dir’’ Kuran’ın ‘’davarlaşmayın’’ uyarısına kulak asmayan milletimiz; bu kimselerin ‘’takva gösterisini’’, toplumsal statü belirleyici bir kıstas haline getirmiş, dolayısı ile aldatılmışlardır. (FATIR suresi 5. ayet) Ey insanlar, Allah'ın vaadi haktır! O halde iğreti dünya hayatı sizi sakın aldatmasın! O yaman aldatıcı, sizi sakın Allah ile aldatmasın. Ortaçağ’da kilisenin görevi, kapitalist odakların sömürüsü karşısında direncini yitirmiş bir halk kitlesi yaratmak idi… Bugün, cemaat; sömürülen topraklarda açtığı okullarda; filizlenmesi gereken ‘’devrimci ve direnişçi’’ ruhu baltala*****, oradakileri ‘’Rezalet’i Nur’’ talebesi haline getirerek, aynı misyonu paylaştığını göstermektedir. Özellikle, ülkemizde cereyan eden olayları incelediğimizde; gidişat yine aynı yöndedir. Milletimiz, din adı altında uydurulan palavraların etkisi ile, Emperyalizm ile doğrudan işbirliğine girişmektedir… Ruhbanların ‘’çoban’ olduğu, milletin ‘’davar’’ yerine konduğu, ne demokrasi, ne aydınlanma sürecine dahil olabilir. Ancak ve ancak yıkım sürecine girecektir ki; bu süreç gidişatın doğal sonucudur… Türkiye’de türeyen ‘’yeşil burjuvazi’’, bu meseleleri umursamaksızın sermayesini güçlendirirken, ezilenlerin bu denli ciddi bir destek ile bu güruhu ‘’dindarlık’’ adına desteklemesi, din dilinde ‘’Küfürdür.’’ Bu küfrün doğal sonucu ‘’felakettir.’’ Peki ne yapmalı ? Gayya Karanlığından Kuran Aydınlığına adlı kitabımda yazdığım bir cümle vardı; “Zihinlerde başlayan değişim, şehrin surlarını kuşattığında..” Eren Erdem Odatv.com simdi suclu kimler?????? akp mi....yoksa akp nin yaptiklarina ragmen oy verenlermi???? her halk kendisine layik olan yöneticiyi secermis cok dogru... aziz nesini rahmetle aniyorum canim nesinim..sen 40 demistinya ohooooo o rakam coktan asildi....