Canlar Alevi toplumu içinde gözlemlediğim Ramazan orucuna karşı büyük bir karalama var yok bir gündür yok üçgündür yok bizim neyimize biz aleviyiz.Aslında sizin yolunuza sizler ki İmam Hüseyine matem tutanlar Muharrem ayı geldimi ağlayanlar dünya nimetlerinden sudan uzak duranlar ki onun taraftarı olduğunuz için ve onu anlamak için bunları yapıyorsunuz peki neden Aliye matem tutulması gereken ramazan ayını sevmiyo onu dışlıyo kabullenmiyosunuz İmam Hüseyinin matemini tutan Alinin matemini tutmaz mı?
merhaba can ilginç bir başlık açmışsın dikkatimi çekti; en çok da Ali ye matem demişsin ramazan ayı için...! bunu ilk kez duydum ve ben 27 yaşımdayım... ramazan orucu için bir çok şey söylenir en geneli ve bilineni de Kur'an_ı Kerim in indiği aydır ve şükür için tutulur. bazı alevi büyüklerimiz hz Ali efendimizin öldürüldüğü ay derler bu yüzden ne ramazan orucunu tutar nede bayramını kutlarlar. ama hiç yas olarak nitelendirildiğini duymadım.
Bize ufakken anlatırlardı.Muaviye Şahımızı şehit ettirdikten sonra,eğlence yaptırdı şeker dağıttı o ayda derlerdi.Ramazan ayının sanıyorum 21.günü şehit edilmişti Şahımız.Ramazan da o günde oruç tutmalımıyız tartışması yıllardır var.Bu soruyu bir gün bizim köye gelen Hacı Bektaşı Veli torunlarından,Sefa ULUSOY efendimize sordular.Kesinlikle o ayda oruç tutmayın dedi.
Öncelikle güzel bir konuya değindiğin için teşekkürler can. Bu tarz söyleşileri çok duydum ama bizde böyle bir şey yok biz her ikisinide matemini tutuyoruz eğer böyle bir şey yapmış olsak ayırım olur. alevi toplumu ayırımı sevmeyen bir toplumdur.
arkadaşlarım bütün müslümanlara oruç fazdır. yani allahın emridir, ve ramazan ayında oruç kuranda da var. hem insanın kendi içinden geldiği zaman hangi ayda hangi günde yapıldığı çok önemli değildir. ama madem allah rızası için oruç tutacaksak ramazanda da tutalım bu bizden ne eksiltir. benim bilidiğim peygambar efedimiz her iki günden birinde oruç tutarmış. Ayrıca peygamber efendimiz ve daha önceki peygamberler ramazan ayı farz olmadan önce muharrem ayında oruç tutarlarmış.. Bakara - 183- Ey iman edenler! Oruç size farz kılındı, nitekim sizden öncekilere de farz kılınmıştı. Belki sakınırsınız. Bakara - 184- Sayılı günlerde... Sizden kim hasta veya yolculukta olursa, o günler sayısınca diğer günlerde oruç tutsun. Onu tutabilenlere bir yoksulu doyuracak fidye de gerekir . Kim bir hayrı içten gelerek yaparsa onun için daha iyi olur. Oruç tutmanız sizin için daha iyidir. Eğer bilmiş olsaydınız! Bakara - 185- Ramazan öyle bir aydır ki, insanlara yol gösteren, doğrunun belgeleri olan ve doğruyu yanlıştan ayıran Kur'ân o ayda indirilmiştir. Sizden kim Ramazanı yaşarsa, o ayı oruçlu geçirsin. Kim hasta yahut yolculukta olursa, o günler sayısınca diğer günlerde oruç tutsun. Allah size kolaylık ister, zorluk istemez. Bu, o sayıyı tamamlayasınız diyedir. Bir de size doğru yolu göstermesiyle Allah'ın yüceliğini kavrayasınız diyedir. Belki şükredersiniz. Bakara - 186- Kullarım sana beni sorarlarsa, ben yakınım. Bana dua edince, dua edenin çağrısına karşılık veririm. Onlar da bana karşılık versinler. Bana güvensinler. Belki olgunlaşırlar. Bakara - 187- Oruçlu günlerin gecelerinde kadınlarınızla ilişki size helal kılındı. Onlar sizin için bir elbise, siz de onlar için elbisesiniz. Allah, içinizi sıkan işler yapmakta olduğunuzu bildi ve tevbelerinizi kabul etti. Şimdi onlara yaklaşabilirsiniz. Allah sizin için ne yazmışsa, onu arayın. Şafağın kara çizgisi ak çizgisinden, sizce, tam seçilinceye kadar yiyin için . Sonra orucu akşama kadar tamamlayın. Mescitlerde îtikâf halinde iken kadınlarınıza el sürmeyin. Bunlar Allah´ın koyduğu sınırlardır. Onlara yaklaşmayın. Allah ayetlerini insanlara böyle açıklar, belki sakınırlar. gönül gözümüm daim açık kalsın
musayüce can yazını okudum doğru noktalara değinmişsin düşüncelerine katıldığımı belirtmeden geçemedim selamlar
musa can yazdıklarında çok haklısın ayrıca hak olan diğer dinlerde de oruç var. ve oruç sadece aç kalmak yada yememek değildir. o zaman aç kalan bir hayvandan ne farkımız olur ki? ben başta da yazdığım gibi tutmamalıyız diye biliyorum, öyle gördüm öyle öğrendim, bundan sonra da öyle düşüneceğim... sizlerin düşüncesine de saygım var herkes inandığını yaşar ve gönülden geçeni yalnız rabbim bilir.
Aişe'nin "zina" etmediğine ilişkin "18 ayet" birden iniyor: Onca (hadise göre bir ay) gecikmeden sonra "vahy" gelmiştir. Hem de kimine göre "10 ayet", kimine göreyse "18 ayet" birden... (Bkz. Nûr, ayet: 11-20. Buna göre toplam: 10 ayet. Ama tefsirlerde toplam: 18 ayet olduğu belirtilir. Bkz. Nesefi, Tefsir, 3/134; F.Râzî, e't-Tefsiru'l-Kebîr, 23/173.) Bu ayetler, birinci ve ikinci orijinalleri yakıldığı için Muhammed dönemindeki biçimini tam olarak bilemediğimiz (bunun için daha sonraki yazılara bkz.) Kur'an' ın bugünkünde, Nur Suresinde yer alıyor. Bu ayetlerde, "zinayı" kanıtlamak için "dört tanık göstermek gerektiği", bu gösterilmediği zaman iftira olacağı açıklandıktan (bkz. Nur, ayet: 13) sonra, ad vermeden "iftira edenler" çok ağır biçimde kınanıyor. İşte âyetlerden bir kesim (Diyanet'in resmi çevirisiyle): - "Muhammed' in eşine o yalanı uyduranlar, içinizden bir gürûhtur. Bunu kendiniz için kötü sanmayın. O, sizin için hayırlı olmuştur. O kimselerden her birine, kazandığı günâh karşılığı, cezâ vardır. İçlerinden elebaşılık yapana ise, büyük azâb vardır. Onu işittiğiniz zaman; erkek, kadın mü'minlerin, kendiliklerinden hüsn-ü zanda bulu- nup da: 'Bu apaçık bir iftiradır!' demeleri gerekmez miydi? Dört şahid getirmeleri gerekmez miydi? Işte bunlar, şâhid getirmedikçe Allah katında yalancı olanlardır. Allah'ın dünyâ ve âhirette size lutuf ve merhameti olmasaydı o kötü sözü yaymanızdan ötürü, büyük bir azaba uğrardınız. Onu dilinize dolamıştınız. Bilmediğiniz şeyleri ağzınıza alıyordunuz. Onu önemsiz bir şey sanıyordunuz. Oysa Allah katında önemi büyüktü. Onu işittiğinizde: 'Bu konuda konuşmamız yakışık almaz. Hâşâ, bu, büyük bir iftiradır.' demeniz gerekmez miydi?" (Nûr, ayet: 11-16.) . Muhammed'in kadın seçimi, cinsel alandaki isteği, hadisteki sözcüğü ile hevası, adalete baskın geliyor ve sıra Muhammed'in isteği doğrultusunda, ayetle bozuluyor. Ahzap suresinin 51. Ayeti şu sözlerle başlıyor: -"(Ey Muhammed!) Onlardan (yani karılarından) dilediğini geriye bırakır, dilediğini öne alabilirsin..." Ne demek bu? Hadis ve yorumlara göre şu demek: -"Ey Muhammed! Artık nöbet, sıra zorunlu değil senin için. Nöbeti, sırası gelse bile, dilediğin karınla cinsel birleşmeyi erteleyebilir, ondan önce dilediğin karınla yatabilirsin." Sözün özü: Kuran'ın tanrısı, Muhammed'in, karılarıyla olan cinsel ilişki düzenindeki işini kolaylaştırıyor. İlişkiyi sıraya koyma zorunluğunu kaldırıyor. "Hangi karınla ne zaman yatmak istersen özgürsün" diyor. İşte bunun üzerine Aişe dayanamayıp o sözü söylüyor: -"Görüyorum ki senin Efendi Tanrı'n, senin şeyinin keyfini ..." Aişe, bu durumu daha sonra, Ahzap'ın 51. Ayeti gelince anladığını; 50. Ayet geldiğindeyse bunu pek anlayamadığını ve o nedenle, 50.ayette, Peygambere kendini (hem de mehirsiz olarak) verebilecek kadından söz edilince şu tepkiyi gösterdiğini belirtiyor: -"Olacak şey mi? Bir kadın utanmaz mı ki, kendini bir erkeğe armağan etsin?" (Tecrid, hadis no:1721) Turan Dursun, çok iyi derecede Arapça bilgisi olan ve uzun yıllarını İslam'a adamış bir aydın olarak, yaşamı pahasına ve bunun bilincinde olarak dinin karanlıklarına ışığını tutmayı başarabildi. Kaynak Yayınları 'ndan çıkan kitaplarının baskıları yüzbini geçti. [/b]
bektasiye sormuslar islamin sarti kac diye. O da 1 demis. Olur mu öyle sey hic diye itiraz ettiklerinde aciklamis; hac ile zekati siz kaldirdiniz oruc ile namazi da biz, geriye kaldi kelimeyi sahadet:d hic tutmadim oruc bundan sonra da tutmaya niyetim yok benim.