orucun kökeni ve güneşe tapma

Konu, 'Serbest bölge' kısmında ero tarafından paylaşıldı.

  1. ero

    ero Daimi Üye

    ORUCUN KÖKENİ: GÜNEŞE TAPMA
    “..İbrahim Peygamber, yıldızı görür, yıldıza , “Tanrım” der; Ay’ı görür, Ay’a “Tanrım” der. Güneş’i görür, Güneş’e “Tanrım” der. Bu gökcisimlerinden Güneş’i daha büyük ve daha parlak görünce, “İşte Tanrım budur, bu daha büyüktür” diye konuşur. Ne var ki, “Tanrı” dedikleri batınca, onlara “Tanrı” demekten vazgeçer. İbrahim Peygamber önce yıldızdan, sonra Ay’dan en sonunda da Güneş’ten vazgeçer. Kur’an’ın En’am Suresi’nin 76, 77 ve 78. Ayetleri böyle anlatır, İbrahim Peygamber’in “asıl Tanrı”ya dönüşünü.

    Yedi Yıldız ve 12 Burca Saygı:

    İbrahim Peygamber’i Yahudiler, Hıristiyanlar ve Müslümanlar paylaşamaz. Ali Imran Suresi, O’nun için “hanif” ve “müslim”di der. Ibn Nedim’in ünlü “El Fihrist” adlı eserinde “Hanifler” şöyle tanıtılır: “Hanifler, Ibrahimci (el İbrahimmiye) Sabiilerin ta kendileridir.(s.32)

    Sabiilik nedir?

    Sabiiler, Ortadoğu ve Islam kaynaklarına göre yıldızlara tapıyorlardı. Yıldızların içinde de en başta, Ay ve Güneş sayılıyordu. Fahruddin Razi gibi ünlü Kur’an yorumcuları ve Ibn Hazm, Şehrestani, Fadullah el Ümeri gibi yazarlar bu görüşü benimserler.

    Abdest, namaz, cenaze namazı, fıtr bayramı, kurban, hac, Kabe’nin kutsallığı gibi inançların hepsi, yıldızlara ve Güneşe tapan Sabiilik’te var.

    Evet, ..Ramazan ayında Müslümanların tuttuğu oruç da Sabiilik’ten geliyor. Müslümanlıkta, “farz” oruçlar bir aydır. Bu ay da kimi zaman 29, kimi zaman 30 gün çeker. Sabiilik’te de aynen böyle. Ibn Nedim, “El Fihrist” adlı eserinde, Sabiilik’teki farz orucunun 8 Mart’ta başladığını belirtiyor. Bunun dışında 9 Aralık’ta başlayan 9 günlük bir oruç ta var. Ayrıca, 8 Şubat’ta başlayan 7 günlük bir oruca çok önem veriyorlar. 16 ve 17 günlük “nafile” oruçlara da değiniliyor.(s.442-445)

    Ibn Hazm ise, “El Fasl” adlı eserinde Sabii’leri şöyle anlatıyor: “Yedi yıldıza ve 12 burca saygı göstermek gerektiğini söylerler ve bunların suretlerini (resimlerini, heykellerini) tapınaklarında bulundururlar.. Ramazan ayında da oruç tutarlar. Namazlarında, Kabe’ye, El Beyt’ül Haram’a dönerler. Mekke’ye ve Kabe’ye saygı gösterirler.”

    Bilindiği gibi, Kabe bir Güneş tapınağı olarak yapılıp kullanılmıştı. 956 yılında ölen ünlü Islam hadisçisi Mes’udi “Mürucu’z Zehep” adlı eserinde, 7 yıldız adına yapılan, Dünya’nın en büyük tapınaklarını sayarken, Kabe’nin de adını anar: “El Beyt’ül Haram (Kabe), geçen çağlar boyu hep saygı görmüştür, çünkü o Zühal (Satürn) Evi’dir.” Ne var ki, yine Mes’udi’nin verdiği bilgiye göre, Güneş tapınakları dörtgen olduğuna göre, Kabe de Zühal yıldızı için değil, Güneş için yapılan bir tapınak olsa gerektir.

    Muhammed de Sabii olarak tanınıyordu

    Muhammed'in arkadaşlarından iki kişi bir kadınla konuşuyor:

    “Haydi yürü gidelim!” dediler.

    “Nereye?” diye sordu kadın.

    “Tanrı’nın elçisine” diye karşılık verdiler.

    “Haa, şu kendine Sabii denilen kimseye mi?” diye sordu kadın.

    “Evet, işte o senin söylediğin kimseye.”

    Başka hadisler de aynı gerçeği doğrular.

    Bu konunun, Saçak Dergisi’nin 49. Sayısında yer aldığını da belirtelim.

    Islamın yalnız inanç ve ibadetleri değil, bu inanç ve ibadetlerde kullanılan sözcüklerin de çoğu gene Sabiilik dininin temel dili olan Süryanca’dan, Aramca’dan gelir. Allah, Rahman, Kur’an, Furkan, kitab, melek, insan, Adem, Havva, nebi, salat, alem hep Süranca’dır. Ve bir sözcük daha Süryanca’dır: Savm, yani oruç.

    Kur’an’daki temel ve anahtar sözcüklerin Sabiilikten gelmesi bir gerçeği kanıtlıyor: Islam’ın yapısını oluşturan inanç ve ibadet biçimlerinin tümüne yakını “güneşe tapma” ağırlıklı Sabiilik’ten kaynaklandı.

    Oruç, Islamiyet öncesinde de farzdı:

    Islam öncesinin Mekke’sinde, “putataparlar” diye adlandırılan bir topluluğun ibadetleri arasında “oruç” da vardı. Bunu, Buhari’nin yer verdiği bir hadiste de açıkça görüyoruz: “Aişe anlatıyor: Islam öncesinde Kureyş, Aşure gününde oruç tutardı..”(Buhari, e’s-Sahih, Kitabu’s Savm/1.)

    Burada sorulması gereken şu: ”Putlara taptıkları” söylenen insanlar, “oruç” tutarlarken “hangi Tanrı” için tutuyorlardı?

    Hiç kuşkusuz, yıldızlar için, en başta da “Güneş Tanrı” için. Yıldızları ve Güneş’i simgeleyen ve sonraları “put” diye nitelenen simgeler önünde. Elbet, asıl amaç da varlığına inanılan “görünmez Tanrı”ya yaklaşmaktı. Buna Kur’an da tanıklık ediyor. (Bkz. Zümer Suresi, Ayet3.) “Tanrıya yaklaşmak” için o zaman da aracılar vardı, Islam’da da vardır. Islam’da olduğu gibi, o zaman da, “ibadet”ler, en son hedef olarak Tanrı için yapılırdı. Oruç tutulurken de hedef, “Güneş Tanrı”ydı.

    Bakara Suresi’nin 183. Ayetinde, “Orucun daha öncekilere de farz kılındığı” açıklanır.

    “Daha öncakiler” kim?

    Daha önceki toplumlar.

    “Hangi toplumlar?”

    Araştırmalar şunu ortaya koymuştur: “Orucun en başta gelen kaynağı, ilk kaynağı:’Güneş’e tapma’dır.”

    Güneş’e Ayarlı

    Namaz gibi oruç da “Güneş”e ayarlı: “Güneş’in dünyayı ışınlarıyla aydınlatmak üzere olduğu tanyerinin ağarmasıyla başlanıyor, battığı zamana değin sürdürülüyor. Tabii, gecenin ve gündüzün aylarca sürdüğü yerler, kutuplar hesbs katılmamış. O çağlarda, Arabistan’daki coğrafya bilgisiyle bu hesap nasıl yapılabilirdi ki?”

    “Islam yenilikçileri”, şimdi bir takım hesaplar yapıyorlar. “Altı ay gece, altı ay gündüz olan yerler”de ne yapılacak? Çözüm şöyle: Oruç tutlabilecek en yakın yöredeki günlerin saat olarak uzunlukları esas alınıp, ona göre oruç tutulabilecek. Ama ne Kur’an’da ne de Hadis’lerde buna cevaz var. Ayetteki açıklama çok açık: Orucun başlangıcı, Kur’an’ın emrine göre tanyeri ağarmadan önce, sonu ise güneşin batması.

    Ilahiyatçı çevrelerden, “kutuplarda nasıl oruç tutulacağına ilişkin nass, yani ayet ve hadis niye yok?” diye sorulduğunda, “masıt”la “vesail”i, yani “amaçlar”la “araçlar”ı birbirine karıştırmamak gerek diye bir karşılık alınıyor. “Bu konuda ayet ve hadisin bulunmamasının da bir önemi olmadığı” açıklanıyor. Bunu diyenler, şu soruya cevap veremiyorlar: “Eğer ibadetin “vakt”i, “vesail”den sayılıyorsa ve bunun da bir önemi yoksa, “namaz”lar da “vakit”lerin dışında, örneğin vakit gelmeden kılınabilir mi?

    Bu soruya evet diyebilecek hiç bir fıkıhçı bulunamaz.

    Meksika neresi, Arabistan neresi?

    Dr. Ismail Cerrahoglu, Ilahiyat Fakültesi Dergisi’nde yayımlanan “Kur’an’ı Kerim Ve Sabiiler” başlıklı yazısında gerçeği belirtiyor: “Tarihi kalıntılardan elde edilen neticelere göre oruç, eskiden beri insanlığın bir adeti olarak görülmektedir. Sabiilerdeki orucu, Ibn’u Nedim’in Harran Sabiilerine tahsis etmiş olduğunun zikri yukarıda geçmişti.” (AÜ Ilahiyat Fakültesi Dergisi, c.X, yıl 1962, s.103 vd.)

    Insanlar, aç kalmaya, şu bizi ısıtan güneş için katlanmışlar.

    Yalnız Ortadoğu’da mı? Güneş’e tapmanın geçerli olduğu birçok yerde Güneş’e ayarlı bir oruca rastlanıyor. “Meksika nere, Arabistan nere?” denecek ama Meksika yerlileri içinde bile oruç var.

    Kemalistler, dinlerin kökenini araştırırken karşılaşıyorlar bu gerçekle; biz de onlardan öğreniyoruz. Belgesi şu ünlü Cumhurbaşkanlığı Arşivi’nde. Arşiv’deki birçok belgelerin kopyasının “2000’e Doğru” kitaplığına girdiği de biliniyor. Meksika Maslahatgüzarı Tahsin Mayatepek’in 1937 yılında Atatürk’e gönderdiği 14. Raporun başlığı şöyle: “.. Müslümanlığa ait olduğu sanılan hususların müslümanlığa Güneş Kültü’nden girdiğine..dair mühim malumat ve izahati havi rapor.” (Bkz. Saçak Dergisi, sayı 49, Şubat 1988, s.18.) Bu raporda, orucun da içinde bulunduğu “ibadet”lerin, “Güneş Kültü”nden Islama girdiği bir bir anlatılmış.

    Soru şudur:

    Oruç, ilahi bir emir olarak kabul edilmektedir.

    Oysa, Meksika’dan Çin’e kadar tek tanrılı dinlerin öncesinde de Güneş’e tapanlar, gün doğumundan batımına kadar oruç tutuyorlardı. O zaman bu ibadet nasıl açıklanıyor? Gene ilahi bir emirle mi?

    Not: Muhammed, 570 veya 571’de doğdu, 632’de öldü. 40 yaşında da “Tanrı ile insanlar arasında aracılık” görevini aldığını açıkladı. 61-62 yıllık yaşamı ve 21-22 yıllık “Tanrı’nın özel sözcülüğü” içinde topu topu 8 islam ramazanı var.

    Muhammed, 53 ya da 54 yaşında oruç buyruğunu aldığını söylemiş, 632 yılının ramazan ayına varmadan ölmüştür. İlk ramazanı Hicri 1 ramazan 2 (Miladi 26 Şubat 624), son ramazanı da Hicri 8 ramazan 9 (Miladi 12 Aralık 631) olup, günleri kısa olan kış aylarına rastlamıştır. Eğer, uzun yaz günlerinde de oruç tutturacak kadar tecrübesi olsa idi, muhtemelen, orucun katı kurallarını biraz daha yumuşatır, insanı sıcak yaz günlerinde uzun saatler boyu aç ve susuz bırakacak kadar sağlıksız bir adet koymazdı dinine..

    Turan Dursun
     
  2. ero

    ero Daimi Üye

    Bütün dinlerde bulunan bir diğer ibadet şekli ise arzulara gem vurarak, nefsi bazı isteklerden mahrum bırakmak, ilahî rıza için fedakarlıkta bulunmak yani oruç tutmaktır. Bir veya daha çok gün devam eden, günün belli bir bölümünü veya tümünü kapsayan; yemek, içmek ve cinsi arzulardan uzak durmak şeklinde tanımlanabilecek oruç ibadeti bütün dinlerde vardır çünkü Yüce Kitabımız öyle buyurmaktadır: "Ey iman edenler! Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı..."1. Oruç bütün dinlerde vardır çünkü bilim ve araştırmalar bunu göstermektedir.

    Oruç çeşitli dinlerde farklı şekillerde uygulanmaktadır. Kimisinde sadece belli gıdalara karşı uygulanan bir perhiz olarak algılanmakta ve haftanın ve yılın belli günlerinde bazı gıdalar alınmamaktadır. Kimisinde ise oruç, günün belli bir kısmını değil tamamını kapsamaktadır. Perhizden, kesintisiz bütün gün hiçbir şey yememe ve içmemeye kadar ve yılda sadece bir günden kırk ve elli güne kadar devam eden oruç şekilleri vardır. Hıristiyan rahip, rahibe ve keşişlerinde olduğu gibi ömür boyu süren evlenmeme orucu da bulunmaktadır.

    Budizmde temel hedef sonsuz kurtuluşa yani Nirvana'ya ulaşmaktır. Nirvana'ya engel olan tek şey ise arzulardır. Kurtuluş ancak arzuları terk etmekle sağlanır ve arzulardan kurtulmanın birinci yolu da oruç tutmaktır. Jainizm'de oruç 40 günlük bir süreyi kapsar ve kuralları oldukça ağırdır.

    Hinduizmde oruç vardır ve belli bazı gıdaları almama yani perhiz şeklindedir. Yılın belli ay ve günlerinde nefsi terbiye için tutulur.

    Yahudilikte oruç vardır. Konu ile ilgili olarak İncil'de şu açıklama yer alır:" Onlar da İsa'ya dediler: Yahya'nın şakirtleri sık sık oruç tutarlar ve dualar ederler; Ferisilerin şakirtleri de böyle yaparlar2. Yahudilikte farz olan oruç yılda bir gün, Yom Kippur denilen kefaret gününde tutulan oruçtur ki yaklaşık 25 saat sürer. Akşam güneşin batışı ile başlayıp ertesi gün akşama kadar devam eder. Bu farz olan orucun dışında Yahudi tarihinin acı günlerinde ve karanlık sayfalarına tekabül eden günlerde matem alameti olarak oruç tutma geleneği de vardır. Bu cümleden olmak üzere Kudüs'ün Babilliler ve Romalılar tarafından işgal ve tahrip edildiği, Mabedin yıkıldığı günleri oruç tutarak yad ederler. Bu oruçlar şafağın sökmesinden akşam ilk yıldızın görünmesine kadar devam eder. Yahudilikte sigara orucu bozmaz.

    Hıristiyanlıkta oruç, dua ve sadaka gibi bir tövbe şekli olarak kabul edilmektedir. İki tür oruç vardır ki birisi tam oruç diye adlandırılır ve yemek ve içmekten tamamıyla uzak durmaktır ki kısa sürelidir ve genelde bir gün veya günün bir kısmıyla sınırlıdır. Diğeri ise sadece bazı gıdalardan uzak kalmak şeklindedir ki bu bir tür perhizdir. Hıristiyanlıkta oruç genelde perhiz şeklinde uygulanmaktadır. Çarşamba ve Hz. İsa'nın çarmıha gerildiği gün kabul edilen Cuma günleri ile Noel'den sonra Paskalya'ya kadar ki dönemde yer alan kırk günlük karem denilen dönemde perhiz yapmak suretiyle oruç tutulmakta, bu günlerde bazı gıdalar yenilmemektedir. İncillere göre Hz. İsa çölde kırk gün oruç tuttuğu halde 3.Hıristiyanlıkta uygulama farklıdır ve Pazar günü, onlara göre Hz. İsa'nın diriliş günü kabul edildiğinden, o günde matem alameti kabul edilen oruç tutulmamaktadır. Hz. İsa ibadetlerin, bu çerçevede orucun gösteriş için tutulmaması gerektiğini şöyle vurgulamaktadır: "Oruç tuttuğunuz zaman ikiyüzlüler gibi surat asmayın; zira onlar oruç tuttuklarını insanlar görsünler diye suratlarını asarlar. Doğrusu size derim: Onlar karşılıklarını aldılar. Fakat sen oruç tuttuğun zaman başına yağ sür ve yüzünü yıka; ta ki insanlara değil gizlide olan Babana oruçlu görünesin ve gizlide gören Baban sana ödeyecektir.4

    Hz. İsa, diğer konularda olduğu gibi ibadetler konusunda da İsrailoğullarını riya ve gösterişten uzak olmaya, sadece şekle değil mana derinliğine önem vermeye çalışmıştır. Onun oruçla ilgili söyledikleri de bunu göstermektedir.

    Görüldüğü gibi dinlerin hepsinde oruç ibadeti vardır; ancak süresi ve mahiyeti farklılık arz etmekte, günün bir bölümünden yıllara, perhizden hiçbir şey yememeye kadar değişik uygulamalara sahne olmaktadır.

    Tevrat'a göre Hz. Musa, ilahî emirleri almak üzere Tur-u Sina'ya çıktığında orada kaldığı kırk gün süresince ekmek yememiş, su içmemiş, oruç tutmuştur 5 .Hz. İsa da tebliğ faaliyetine başlamadan önce çölde kırk gün oruç tutmuştur. Ancak bugün ne Yahudilikte ne de Hıristiyanlıkta böyle bir uygulama yoktur.

    **************************
     
  3. sanem_62

    sanem_62 Daimi Üye

    çoğunu bildiğim azını yeni öğrendiğim bilgiler için teşekkürler emeğine sağlık...
     
  4. ero

    ero Daimi Üye

    çoğunu bildiğin ama azı dahi olsa o bilmediğin azı öğürendiğinden ötürü bana borçlandın hemşerim. şimdide sen benim bilmediğim ama azda olsa anlayacağım bişeyler yaz.

    :)
     

Sayfayı Paylaş