doktor

Konu, 'Ziyaretçiler ( Soru - Cevap )' kısmında Kayýtsýz Üye tarafından paylaşıldı.

  1. “Merhaba,

    15.05.2008 tarihinde, Mollaköy Sağlık Ocağı'nda göreve başladım. Bu bölgeye kendi isteğimle ve seçimimle geldim. Geldikten sonra bölgenin sağlık hizmetleri yönünden ihmal edildiğini görüp, kendi çabalarımla, sağlık hizmetlerinin kalitesi ve sürekliliğini artırmaya çalıştım. Bölge'nin sosyo-ekonomik yönden zayıf olmasından dolayı, her iki haftada bir, sağlık ocağına bağlı 11 köy merkezinde seyyar(taşıma aracı içinde) poliklinikler kurarak, halkın yanında sağlık hizmeti verdim. Fakat İl Sağlık Müdürlüğü'ndeki yobaz anlayış önüme her seferinde engel koyuyor, bırakın sağlık hizmeti vermemi, bölgeye karşı kanunî hizmet zorunluluğumun önüne bile geçmeye çalışıyorlardı. Bölgeye gerek araç-gereç, gerekse de laboratuar hizmetinin bile önüne geçmeye çalışıyorlardı. İl genelinde sağlık personeli arasında da bir öncelik sıralamasının olduğunu fark edince, bilgi edinme ve dilekçe verme hakkımı kullanarak, gerek görevlendirmelerdeki usulsüzlükleri, gerekse de bu farklılıkları sorgulayan dilekçeler yazdım. Bölgesel bir potansiyel farklılıktan kaynaklı bu hizmet anlayışını sorguladıktan sonra, önce tehdit, sonra soruşturmalara ve cezalandırmalara maruz kaldım.

    Bölgede Alevi yoğunluklu bir demografik yapı olmasından kaynaklı olarak rahatsız olduklarını düşündüğüm yetkilileri, anayasal kuralları uygulamaları, herkesin TC vatandaşı olduğu ve anayasanın eşitlik ilkesine bağlı bir anlayışa sahip olmaları gerektiği yönünde uyardım. Sonrasında ise, hukuk-dışı ve baştan belirlenmiş soruşturmalarla cezalandırıldım. Bu konuyu Valilik'e ilettiğimde sözlü uyarı yapıldı ve olayı kapatmam söylendi. Bunun üzerine, konuyu bir dosya haline, Adalet Bakanlığı ve Başbakanlık'a ilettim. Bunun öncesinde ise, Savcılık'a suç duyurusunda bulunmama rağmen, Valilik makamı soruşturmayı engelleyip, hakkımda başlatılmamış soruşturmanın sonucuna dayanan bir açıklama yaptı. Sonrasında sonucu önceden açıklanmış bir soruşturma başlatılarak, ceza verildi. Bu soruşturmalarda, ayrıca, dilekçe vermenin suç olduğu söylendi.

    Sağlık Ocağı'nın kılık-kıyafet yönetmeliğine aykırı, tesettürlü bir şekilde denetlenmesini, anayasal kuralların sadece bir kesime uygulandığını, başka bir kesime sıra geldiğinde cemaatvari bir bakış açısı olduğunu ve bunun Valilik bilgisi dahilinde yapıldığını dilekçeyle BİMER vasıtasıyla ilettim.

    Sonrasında ise tehditler aldım. Son olarak, önce Aile Hekimliği'ne kura ile atandım. Sonrasında gidip hizmet bölgesine taşınıp taşınmadığım sorularak defalarca taşımam için sözlü uyarılarda bulunuldu. Beni Mollaköy'den uzaklaştırmak istiyorlardı. Taşındığımı söyleyince bana 'gel sana bir şey vereceğiz. Şimdi sıra bizde' denilerek, uzaklaştırma yazısı verildi. Uzaklaştırma yazısında, kötü hizmet verdiğim iddiasıyla sicilime düşük not verilmiş, ayrıca, orada görev yapmadığım iddia edilmişti. Ayrıca Valilik ve Sağlık Müdürlüğü'nün 08.01.2010 tarihinde, atılmam için, Bakanlık'a teklif götürdüğünü ve atılma kararının geldiğini öğrendim.

    Türk, Kürt, Alevi, Sünni inançlarından herkese eşit sağlık hizmetlerinin öncelik edinmiş bir doktor olarak, tehditlere maruz kalmam, ülkemizin hala belirli egemen ve baskıcı bir anlayış tarafından yönetildiğinin kanıtıdır. Düşünün ki, öncesinde radyo anonsuyla laboratuar hizmeti başlatmam bile, uyarıyla sonuçlanmıştı. Bütün bu olayların üzerine İdare Mahkemesi'ne dava açtım. Ama sonucu ne olursa olsun, herkesin eşit yaşayacağı, hukuk kuralları çerçevesinde insanca yaşayacağı bir dünya özlemiyle yoluma devam edeceğim. Dr. Müslüm Doğan
     

Sayfayı Paylaş