Alevi sözcüğünün kökeni, Arapça'dır. Aslı “Ali”dir. Ali; yüce, ulu anlamına gelen bir sözcüktür ve tarihte Hazret-i Ali'nin kimliği ile özdeşleşmiş bir isimdir. Alevi, Ali sözcüğüne, mensubiyet-aitlik-özdeşlik anlamı katan “-i” sonekinin eklenmesi ile oluşmuştur ve dilbilgisinde türemiş sözcükler grubundandır. Ali, sözcüğüne yandaşlık, aitlik anlatan -i eki ulanırken araya “-v-” kaynaştırma sesi girer ve sözcük “Alevi” halini alır. Alevi sözcüğünün bu etimolojisini bilmeyenlerle Alevi kavramını çarpıtmak isteyenler, “Alevi”yi, “Alev” sözcüğüne bağlamak yanlışlığına düşmüşlerdir. Böylece de Alevi sözcüğüne, “Aleve, ateşe tapanlar” anlamını vermeye çabalamışlardır. Alevi yazılı kaynaklarının en önemlisi, bu mezhebin ilmihali olarak hazırlanan Buyruk'lardır. Anadolu'da ve Balkanlar'daki Aleviler arasında değişik yazmaları bulunan buyruklar, Aleviliği en yalın biçimde Muhammet-Ali Yolu olarak tanımlar. Bu tanım şiire, menakıpnamelere, vilayetnamelere bu biçimde yansır. “Alevi” sözcüğü, tarih içinde daha çok “Ali evladından olanlar”ı yani “Seyyidler”i anlatmak için kullanılmıştır. Örneğin, Emevi yönetimine isyan eden Kufeliler için İbn Hallikan, Alevi diyor (İbn Kesir, c.10, s.63)