KÜRESEL ISINMA (GÜNÜMÜZÜN EN BÜYÜK PROBLEMİ)

Konu, 'Serbest bölge' kısmında sevgi_seli tarafından paylaşıldı.

  1. sevgi_seli

    sevgi_seli Daimi Üye

    KÜRESEL ISINMA
    Küresel ısınmayla birlikte güneşin etkisini artırması, deri kanseri vakalarının görülme sıklığında artışa neden oluyor.

    Dermatokozmetoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Şükran Tunalı, güneş ışınlarının deriye birçok zararı bulunduğunu, uzun süre güneşte kalan kişilerde, ilk planda görülen deri rahatsızlığının, deri kanseri olduğunu belirtti.

    Tunalı, küresel ısınmayla birlikte deri kanseri vakalarında büyük bir artış meydana geldiğini anlattı:

    ''Deri kanseri türleri arasında en önemlisi, malign melanom olarak adlandırdığımız kömür karası renginde bir ben. İç organları kolaylıkla sarabilmesi nedeniyle tanı konulduğunda mutlaka cerrahi olarak çıkartılması gerekiyor.

    Küresel ısınma nedeniyle, nadir görülen malign melanom vakalarında da artış meydana geldi. En tehlikeli cilt kanseri türü olan malign melanom vakasına, Bursa'da daha önce sadece 5 yılda bir rastlarken, günümüzde yılda 50 vakaya rastlıyoruz. Güneşten korunmak, mutlaka gerekli bir durum halini aldı.''

    Tunalı, güneş ışınlarının sadece deri kanserine neden olmadığını, aynı zamanda derinin altında deriye canlılığını veren 'destek yapı' denilen dokuyu da erittiğine işaret etti.

    Prof. Dr. Şükran Tunalı, ''Bu doku eriyince, ciltte, çiftçi derisi olarak adlandırdığımız çok derin çizgilenmeler oluyor. Bu, uzun süre güneşte kalan kişilerde ve solaryuma giden kişilerde gördüğümüz bir deri görüntüsü'' dedi.

    Güneşe karşı güneş geçirmeyen elbiseler

    Tunalı, güneşin zararlı etkilerinden, değişik yöntemlerle korunmanın mümkün olduğunu açıkladı:

    ''Güneşin zararlı etkilerinden korunmak için en az 30 koruma faktörlü güneş kreminin, sadece yazın değil kışın da kar veya güneş varsa mutlaka kullanılması gerekiyor.

    Kremin ikişer saat arayla veya deniz ve havuzdan çıktıktan sonra mutlaka yenilenmesi gerekiyor. Bunlar da yeterli olmuyor, son zamanlarda güneş geçirmeyen elbiseler öneriliyor. Ayrıca, deri kanserinin bir bölümünün kulaklarda yerleşebilmesi nedeniyle çok geniş kenarlı şapkaları da öneriyoruz.''

    KÜRESEL ISINMAYA 5 DAKİKA ARA


    Bugün 19.55'te elektrik düğmeleri, kontaklar kapatıldı


    Küresel ısınmaya dikkati çekmek amacıyla bugün yerel saat farkı gözetilmeksizin, 19.55-20.00 saatleri arasında dünyanın dört bir yanında enerji kaynakları kapatıldı.

    Eylem, söz konusu kesintiyle meydana gelecek enerji tasarrufunun önemine değinerek yetkilileri harekete geçirmeyi amaçlıyor.

    5 dakika karanlık kampanyası, çevre örgütlerinin girişimiyle internet üzerinden yürütüldü.

    Kampanya uyarınca, 1 Mart akşamı saat 19.55 ile 20.00 arasında binalarda ışıklar söndürüldü, elektrikli gereçler kullanılmadı. Sürücüler, araçlarını kenara çekerek kontak kapattı.

    Ankara ilgi göstermedi

    Küresel ısınmaya karşı tüm dünyada yerel saat farkı gözetilmeden 19.55-20.00 saatleri arasında yapılacağı duyurulan enerji kaynaklarının kesilmesine yönelik eyleme Ankara'da katılım olmadığı gözlendi.

    İstanbul'da ise şalter indirme eylemine, Levent'teki İş Kuleleri de katıldı. İş Kuleleri, saat 19.55'te, tüm ışıkların kapatılmasıyla karanlığa büründü. Enerji kaynaklarını kapatma eylemi, 5 dakika sürdü.

    Antalya'da da Türkiye Tabiatını Koruma Derneği Antalya Şubesi'nce düzenlenen etkinlikte, toplantının yapıldığı işletmenin elektrikleri beş dakika süreyle kapatıldı.

    Derneğin Antalya Şube Başkanı Hediye Gündüz ve Akdeniz Üniversitesinden 12 öğrenci, eylem çerçevesinde Yavuz Özcan Parkı'ndaki bir işletmede bir araya geldi.

    Rakamlarla iklim değişikliği

    Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği, çeşitli kaynaklardan derlediği bilgilerle, küresel ısınmanın ardından ortaya çıkan iklim değişikliğini rakamlarla ortaya koydu.

    Dernek, iklim değişikliğine ilişkin rakamların yer aldığı araştırmayı, BM'nin iklim değişikliğiyle ilgili raporları ile Doğal Hayatı Koruma Vakfı, Doğa Derneği ve Devlet Su İşleri verilerine dayanarak hazırladı.

    Araştırmada, BM Çevre Programı'nın Şubat ayında açıklanan raporunda, dünya ısısının 2100 yılına kadar 1.8 ile 4 derece arasında yükseleceğinin kaydedildiği anımsatıldı.

    Türkiye'nin, 1990-2004 yılları arasında gerçekleşen yüzde 110'luk artışla sera gazları emisyonlarını en hızlı arttıran ülke olduğu vurgulanan araştırmada, Türkiye'nin küresel ısınmadan sorumlu ülkeler sıralamasında ise yüzde 1.3'lük pay ile 13'üncü sıraya yükseldiği bildirildi.

    Avrupa tarımına darbe

    Araştırmada, 2003 yılında küresel ısınmaya bağlı oluşan sıcak hava dalgaları nedeniyle Avrupa'da tarımın ''büyük darbe'' aldığı, bazı Avrupa ülkelerinin, yüzde 10-80 arasında verim kaybına uğradığı belirtildi.

    Türkiye'de, henüz bu tür istatistiklerin bulunmadığına işaret edilen araştırmada, ''Ama küresel ısınmanın sonucu olarak Çukurova, Konya ve benzeri yerlerin kuraklık nedeniyle verim kaybına uğrayacağı belirtiliyor'' denildi.

    DSİ verilerine göre, Türkiye'nin yararlandığı suyun yaklaşık yüzde 73,8'inin tarımsal amaçlı kullanıldığı ifade edilen araştırmada, Doğa Derneği'nin su kullanımıyla ilgili araştırmasında ise ''bu suyun yüzde 50'sinin boşa gittiğinin'' belirtildiği anımsatıldı.

    Araştırmada, vahşi sulama şeklinden yağmurlama ve damlama sulamaya geçildiğinde sudan yüzde 50 oranında tasarruf sağlanabileceği görüşüne yer verildi.

    Doğal Hayatı Koruma Vakfı'nın Türkiye'nin 2006 Su Raporu'na dayanılarak verilen bilgide, kentsel su kullanımında kaçak ve kayıp su oranının yüzde 40'ı bulduğuna dikkat çekildi.

    Araştırmada, ''Bugün dünyada tüm ülkeler acil önlem alıp sera gazı salınımlarını aşağıya çekseler bile atmosferdeki karbondioksit gazı, etkisini 100 yıl daha sürdürecek. Çünkü, yılda 3,5 milyon ton düzeyinde salınan karbondioksit gazının atmosferdeki ömrü 100, metan gazının ise 40 yıldır'' denildi.

    Küresel ısınma nedeniyle, Gröndland'da, her 40 saatte bir 40 kilometre küp hacminde buz eridiği vurgulanan araştırmada, bunun gelişmiş bir ülkedeki 3 ile 4 milyon nüfuslu bir kentin, örneğin Los Angeles'ın bir yıllık su kullanımına eşit olduğu belirtildi.


    [​IMG]

    [​IMG]

    [​IMG]
     
  2. sevgi_seli

    sevgi_seli Daimi Üye

    Büyük erime

    "Bizler artık iklimi belirleyen süreç üzerinde etkili olabilen jeolojik unsurlarız" George Philander.

    Dünya ısınıyor, hem de hızla. Peki bizler bu ısınmanın ne kadarından sorumluyuz?

    Şu anda Alaska'dan And Dağları'nın karlı zirvelerine kadar her yer ısınıyor, hem de hızla. Sıcaklıklar geçtiğimiz yüzyıldan bu yana Dünya genelinde 0,6 C arttı ancak en soğuk, en uzak noktalar çok daha fazla ısındı. Sonuçlar pek de iç açıcı değil. Buzullar eriyor, nehirler kuruyor, kıyılar erozyona uğruyor ve yakınlarda yaşayan toplulukları tehdit ediyor.

    Yüzlerce yıldır ormanları kesiyor; kömür, petrol ve benzin yakarak bitkilerle okyanusların soğurabileceğinden çok daha büyük bir hızla karbon dioksit ve ısıyı tutan diğer gazları atmosfere salıyoruz. Atmosferdeki karbon dioksit düzeyi bugün, yüz binlerce yıl önce olduğundan çok daha yüksek. İklim uzmanlarından George Philander, "Bizler artık iklimi belirleyen süreç üzerinde etkili olabilen jeolojik unsurlarız" diyor.

    Bazı şüpheciler, "Hemen karar vermeyin" diyor. İklim kararsızlığıyla ünlüdür. Bin yıl önce Avrupa ılımandı ve İngiltere'de şaraplık üzümler yetişiyordu; 400 yıl öncesine gelindiğinde ise iklim değişmiş, hava serinlemiş ve Thames belirli aralıklarla donmaya başlamıştı. Şu andaki ısınma da doğanın kaprisi, geçici bir durum olamaz mı? Uzmanlar, "Bundan çok da emin olmayın" diyor. Kuşkusuz, izleyen sayfalarda okuyacağınız ısınma belirtilerinin bazıları iklimin doğal ritmiyle açıklanabilir. Ancak gezegen genelinde ateşi yükselten bir diğer etken daha var.

    IPCC (BM Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli), yüzyılın sonuna kadar 1,5 ila 5,5 C'lik bir sıcaklık artışı öngörüyor. Ancak ısınma aşamalı olmayabilir. Ve bazı uzmanlar günümüzdeki sıcaklık artışının yıkıcı bir iklimsel sendelemeyi hızlandırabileceği konusunda kaygılı.

    IPCC, iklim sisteminin nasıl işlediğini ve insan etkinliklerinin bunu nasıl değiştirdiğini anlamamızı sağlayan daha güçlü kanıtları içeren üçüncü değerlendirme raporunu 2001 yılında yayınladı. Bu değerlendirmeye göre, "son 50 yılda gözlenen ısınmanın büyük bölümünün insan etkinliklerine bağlanabileceği konusunda yeni ve daha güçlü kanıtlar" vardır.

    Raporda ayrıca, küresel ısınmanın daha önce düşünülenden daha hızlı ve şiddetli gerçekleştiği saptaması da yer almaktadır. Ve iklim modellemeleri, yanardağ ve güneş patlamaları gibi doğal iklim güçlerinin tüm bu ısınmayı açıklayamadığını gösteriyor.

    IPCC, iklim değişiminin şu anda yaşandığına ilişkin şu kanıtları gösteriyor:
    * 1990 yılı bilinen en sıcak onyıl, 1998 ise en sıcak yıl olmuştur (Not: BM Dünya Meteoroloji Örgütü'ne (WMO) göre, 1998 kaydedilmiş en sıcak yıl olmaya devam ederken, 2002 en sıcak ikinci yıl olarak 2001'i de geride bıraktı).
    * Ortalama küresel yüzey sıcaklığı arttıkça, kar örtüsü ve buz alanları da azalmıştır.
    * Ortalama küresel deniz düzeyi yükselmiştir ve okyanuslar ısınmaktadır.
    * Bölgesel iklim değişiklikleri, özellikle de sıcaklık artışı, şimdiye kadar birçok fiziksel ve biyolojik sistemi etkilemiştir. Bu etkiler şunları içermektedir:
    - Buzulların küçülmesi,
    - Permafrost tabakasının çözülmesi,
    - Nehir ve göllerdeki buz tabakalarının daha geç oluşması ve daha erken erimesi,
    - Orta-yüksek düzeydeki büyüme mevsimlerinin uzaması,
    - Bitki ve hayvanların yaşam alanlarında değişiklikler,
    - Bazı bitki ve hayvan popülasyonlarında azalma,
    - Ağaçların erken çiçeklenmesi, böceklerin erken ortaya çıkması, kuşların erken yumurtlaması
    * Akdeniz bölgesi de tehlikeli iklim değişimi etkilerine karşı savunmasız durumdadır.

    İklim değişimi; besin üretimi, içme suyu kaynakları ve sürdürülebilir kalkınma için bir tehdittir. Deniz düzeyinin yükselmesi, aşırı doğa olayları ve çölleşme, özellikle yoksul ülkelerde yaşayan milyonlarca insan için büyük bir tehlike oluşturmaktadır. Bugün ekonomik zorluklar yaşayan Akdeniz ülkeleri, büyük ölçekli, yıkıcı iklim felaketlerinin, yüksek ve önceden kestirilemeyecek maliyetleriyle başa çıkmak açısından da en az beceriye sahip ülkelerdir.

    Isınmanın nedeni; son yüzyılda ciddi bir artış gösterdiği belirtilen küresel ısınmanın en önemli nedeni, seragazlarının (GHG) sanayileşmeyle birlikte insanoğlunun faaliyetleri sonucu atmosfer içindeki emisyonlarının çok önemli oranlarda artmasıdır.

    İklim değişikliğine neden olan başlıca altı tane seragazı vardır. Bunların içinde en önemlisi CO2 gazıdır ve toplam seragazı miktarı içindeki payı % 80 civarındadır. Diğer seragazları ise büyüklük sırasına göre Metan (CH4), Azotoksit (N2O), Hidroflorokarbon (HFC), Perflorokarbon (PFC) ve KükürtHekzaFlorid (SF6) olarak sıralanabilir.

    Seragazları içinde en önemlisi olan CO2 gazı salımı, çok önemli oranda ekonominin her sektöründe kullanılan fosil yakıtların (kömür, petrol, doğal gaz) yakılması sonucu ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle enerji politikaları ve çevre ilişkisi, seragazı salımlarının azatlımı açısından büyük önem arzetmektedir.
     
  3. devran

    devran Yönetici

    İnsanlar tarafından atmosfere salınan gazların sera etkisi yaratması sonucunda dünya yüzeyinde sıcaklığın artmasına küresel ısınma deniyor. Daha ayrıntılı açıklamak gerekirse dünyanın yüzeyi güneş ışınları tarafından ısıtılıyor.
    Dünya bu ışınları tekrar atmosfere yansıtıyor ama bazı ışınlar su buharı, karbondioksit ve metan gazının dünyanın üzerinde oluşturduğu doğal bir örtü tarafından tutuluyor.[​IMG] Bu da yeryüzünün yeterince sıcak kalmasını sağlıyor. Ama son dönemlerde fosil yakıtların yakılması, ormansızlaşma, hızlı nüfus artışı ve toplumlardaki tüketim eğiliminin artması gibi nedenlerle karbondioksit, metan ve diazot monoksit gazların atmosferdeki yığılması artış gösterdi. Bilimadamlarına göre işte bu artış küresel ısınmaya neden oluyor. 1860´tan günümüze kadar tutulan kayıtlar, ortalama küresel sıcaklığın 0.5 ila 0.8 derece kadar artığını gösteriyor.
    Bilimadamları son 50 yıldaki sıcaklık artışının insan hayatı üzerinde farkedilebilir etkileri olduğu görüşünde.Üstelik artık geri dönüşü olmayan bir noktaya yaklaşılıyor.
    Hiçbir önlem alınmazsa bu yüzyıl sonunda küresel sıcaklığın ortalama 2 derece artacağı tahmin ediliyor.

    2007´nin de dünya genelinde kayıtların tutulmaya başlandığı son 150 yıllık dönem içinde en sıcak yıl olabileceği öngörüsü var.

    [h=1]Peki bu sıcaklık artışı yani küresel ısınma nelere yol açıyor, hayatımızı nasıl etkiliyor?Dünya iklim sisteminde değişikliklere neden olan küresel ısınmanın etkileri en yüksek zirvelerden, okyanus derinliklerine, ekvatordan kutuplara kadar dünyanın her yerinde hissediliyor.

    Kutuplardaki buzullar eriyor, deniz suyu seviyesi yükseliyor ve kıyı kesimlerde toprak kayıpları artıyor.Örneğin 1960´ların sonlarından bu yana Kuzey Yarıküre´de kar örtüsünde yüzde 10´luk bir azalma oldu. 20´inci yüzyıl boyunca deniz seviyelerinde de 10-25 cm arasında bir artış olduğu saptandı.

    Küresel ısınmaya bağlı olarak dünyanın bazı bölgelerinde kasırgalar, seller ve taşkınların şiddeti ve sıklığı artarken bazı bölgelerde uzun süreli, şiddetli kuraklıklar ve çölleşme etkili oluyor.

    Kışın sıcaklıklar artıyor, ilk bahar erken geliyor, sonbahar gecikiyor, hayvanların göç dönemleri değişiyor. Yani iklimler değişiyor.

    İşte bu değişikliklere dayanamayan bitki ve hayvan türleri de ya azalıyor ya da tamamen yok oluyor.

    Küresel ısınma insan sağlığını da doğrudan etkiliyor
    Bilimadamları, iklim değişikliklerinin kalp, solunum yolu, bulaşıcı, alerjik ve bazı diğer hastalıkları tetikleyebileceği görüşünde.Biz neler yapabiliriz ? sorusunun cevabı, Neler yapabiliriz ? başlıklı içeriğimizde. Ayrıca Yapmamız Gerekenler başlığına da bakabilirsiniz.
    Kaynak: kuresel-isinma.orgKüresel Isınmanın Nedenleri: Hava koşullarının uzun bir zaman kesiti içinde ortalama durumu iklim olarak tanımlanır. Dünya son bir milyar yıl içinde yaklaşık ikiyüzelli milyon yıl süren sıcak dönemler ve bunların ardından gelen dört büyük soğuk dönem geçirmiştir. Dünya yaklaşık elli milyon yıl önce soğuk bir döneme daha girmiş, bu dönemde yüzbin yılda bir on bin yıl süreyle görülen sıcak dönemlerin haricinde soğuma eğilimi göstermiştir. Şu an bu sıcak dönemlerden biri yaşanmaktadır. Dört bin yıl önce başlayan sıcaklık düşüşleri sonucunda Dünya'nın soğuma eğiliminin artması beklenmekteydi fakat bu artış son yüzelli yıldır gerçekleşmemiştir.

    Güneş gibi doğal etkenlerle büyüyen bu artışın nedeni, özellikle son dönemlerde, büyük ölçüde insan kaynaklı olan sera etkisiyle oluşanküresel ısınmadır.
    [h=1]küresel ısınmanın sebepleri:[​IMG] [​IMG] [​IMG] [​IMG] [​IMG]
    [h=1]Doğal Nedenler :
    Güneşin Etkisi:
    ESA bilim adamlarından Paal Brekke; iklim bilimcilerinin uzun süredir Güneş beneklerinin 11 yıllık döngüsel hareketini ve Güneş'in yüzyıllık süreçler içinde parlaklık değişimini incelediklerini belirtmiştir. Bunun sonucunda Güneş'in manyetik alanı ve protonlar ile elektronlar biçiminde ortaya çıkan güneş rüzgarının, Güneş sisteminde kozmik ışımalara karşı bir kalkan görevinde olduğu açıklanmaktadır. Güneş'in değişken aktivitesiyle zayıflayabilen bu kalkan, kozmik ışımaları geçirmektedir. Kozmik ışımaların fazla olması bulutlanmayı arttırmakta, Güneş'ten gelen radyasyon oranını değiştirerek küresel sıcaklık artışına neden olmaktadır.

    [COLOR=#333333][FONT=Arial]Güneş'ten gelen ultraviyole ışınım aynı zamanda kimyasal reaksiyonların oluştuğu (ve dolayısıyla atmosferin tamamını etkileyen) [URL="http://www.kuresel-isinma.org/kuresel-isinma/ozon-tabakasi.html"]ozon tabakası[/URL][COLOR=#333333][FONT=Arial] üzerinde değişikliğe yol açacaktır.

    Dünya'nın Presizyon Hareketi:
    [COLOR=#333333][FONT=Arial]1930 yılında Sırp bilim adamı Milutin MİLANKOVİÇ Dünya'nın Güneş çevresindeki yörüngesinin her doksanbeş bin yılda biraz daha basıklaştığını göstermiştir. Bunun dışında her kırkbir bin yılda Dünya'nın ekseninde doğrusal bir kayma ve her yirmi üç bin yılda dairesel bir sapma bulunduğunu belirtmiştir. Günümüz bilim adamlarının bir çoğu Dünya'nın bu hareketlerinden dolayı zaman zaman soğuk dönemler yaşadığını ve bu soğuk dönemler içindeyse yüz bin yıllık periyotlarda on bin yıl süreyle sıcak dönemler geçirdiğini bildirmektedir. Bu da Dünya'nın doğal ısınmasının bir nedenini oluşturmaktadır.

    El Nino'nun Etkisi:
    [COLOR=#333333][FONT=Arial]"Güney salınımı sıcak olayı" olararak tanımlanabilecek El Niño hareketi, 1990-1998 yıllarında tropikal doğu Pasifik Okyanusu'nda deniz yüzeyi sıcaklıklarının normalden 2-5º daha yüksek olmasına neden olmuştur. Özellikle 1997 ve 1998 yıllarındaki rekor düzeyde yüzey sıcaklıklarının oluşmasında, 1997-1998 kuvvetli El Niño olaylarının etkisinin önemli olduğu kabul edilmektedir. 1998'deki çok kuvvetli El Niño bu yılın küresel rekor ısınmasına katkıda bulunan ana etmen olarak değerlendirilebilir.


    [h=1][URL="http://www.kuresel-isinma.org/kuresel-isinma/kuresel-isinmanin-nedenleri.html"]Yapay nedenler[/URL] :[COLOR=#333333][FONT=Arial]
    Fosil Yakıtlar:
    Kömür, petrol ve doğalgaz dünyanın bugünkü enerji ihtiyacının yaklaşık u'lik bölümünü sağlamaktadır. Yapılarında karbon ve hidrojen elementlerini bulunduran bu fosil yakıtlar, uzun süreçler içerisinde oluşmakta fakat çok çabuk tüketilmektedir. Dünyanın belirli bölgelerinde toplanmış bu yakıtların günümüz teknolojisiyle ¾'ünün yarısının çıkarılması imkansız; diğer yarısının ise çıkarılması teknik olarak çok pahalıdır. Bu da fosil yakıtları yenilenemeyen ve sınırlı yakıtlar sınıfına sokmaktadır.


    Sera gazları:

    Sera Gazları Oluşumu:
    Güneş'ten gelen ışınların bir bölümü ozon tabakası ve atmosferdeki gazlar tarafından soğurulur. Bir kısmı litosferden, bir kısmı ise bulutlardan geriye yansır. Yeryüzüne ulaşan ışınlar geriye dönerken atmosferdeki su buharı ve diğer gazlar tarafından tutularak Dünya'yı ısıtmakta olduğundan yüzey ve troposfer, olması gerekenden daha sıcak olur. Bu olay, Güneş ışınlarıyla ısınan ama içindeki ısıyı dışarıya bırakmayan seraları andırır; bu nedenle de doğal [URL="http://www.kuresel-isinma.org/kuresel-isinma/sera-etkisi-nedir.html"]sera etkisi[/URL] olarak adlandırılır

    [URL="http://www.kuresel-isinma.org/kuresel-isinma/sera-etkisi-nedir.html"]sera etkisi[/URL]nin Önemi:
    Sera etkisi doğal olarak oluşmakta ve iklim üzerinde önemli rol oynamaktadır. Endüstri devrimi ile birlikte, özellikle 2. Dünya Savaşı'ndan sonra, insan aktivitesi sera gazlarının miktarını her geçen yıl arttırarak yüksek oranlara ulaştırmıştır.

    Bu etkinin yokluğunda Dünya'nın ortalama sıcaklığının -18ºC olacağı belirtilmektedir. Ancak yaşamsal etkisi olan sera gazlarının miktarının normalin üzerine çıkması ve bu artışın sürmesi de Dünya'nın iklimsel dengelerinin bozulmasına neden olmaktadır.

    Bu doğal etkiyi arttıran karbondioksit, metan, su buharı, azotoksit ve kloroflorokarbonlar sera gazları olarak adlandırılmaktadır. Ozon tabakasının incelmesi de başka bir etkendir.


    [URL="http://www.kuresel-isinma.org/kuresel-isinma/kuresel-isinma-sera-gazlari-su-buhari-metan-gazi-ve-karbondioksit.html"]Sera Gazları[/URL] : Karbondioksit (CO2):
    Dünya'nın ısınmasında önemli bir rolü olan CO2, Güneş ışınlarının yeryüzüne ulaşması sırasında bu ışınlara karşı geçirgendir. Böylece yeryüzüne çarpıp yansıdıklarında onları soğurur.

    CO2'in atmosferdeki kosantrasyonu 18. ve 19. yüzyıllarda 280-290 ppm arasında iken fosil yakıtların kullanılması sonucunda günümüzde yaklaşık 350 ppm'e kadar çıkmıştır. Yapılan ölçümlere göre atmosferdeki CO2 miktarı 1958'den itibaren %9 artmış ve günümüzdeki artış miktarı yıllık 1 ppm olarak hesaplanmıştır.

    Dünyada enerji kullanımı sürekli arttığından, kullanılmakta olan teknoloji kısa dönemde değişse bile, karbondioksit artışının durdurulması olası görülmemektedir.

    [URL="http://www.kuresel-isinma.org/kuresel-isinma/kuresel-isinma-sera-gazlari-su-buhari-metan-gazi-ve-karbondioksit.html"]Sera Gazları[/URL]: Metan (CH4):
    Oranı binlerce yıldan beri değişmemiş olan metan gazı, son birkaç yüzyılda iki katına çıkmış ve 1950'den beri de her yıl %1 artmıştır. Yapılan son ölçümlerde ise metan seviyesinin 1,7 ppm'e vardığı görülmüştür. Bu değişiklik CO2 seviyesindeki artışa göre az olsa da, metanın CO2'den 21 kat daha kalıcı olması nedeniyle en az CO2 kadar dünyamızı etkilemektedir.

    Amerika ve birçok batı ülkesinde çöplüklerin büyük yer kaplaması sorun yaratmaktadır. Organik çöplerden pek çoğu ayrışarak büyük miktarda metan salgılamakta, bu gaz da özellikle iyi havalandırması olmayan ve kontrol altında tutulmayan eski çöplüklerde patlamalara ve içten yanmalara neden olmaktadır. Daha da önemlisi atmosfere salınan metan oranı artmakta ve bunun sonucu olarak da [URL="http://www.kuresel-isinma.org/kuresel-isinma/sera-etkisi-nedir.html"]sera etkisi[/URL]tehlikeli boyutlara varmaktadır.

    [URL="http://www.kuresel-isinma.org/kuresel-isinma/kuresel-isinma-sera-gazlari-su-buhari-metan-gazi-ve-karbondioksit.html"]Sera Gazları[/URL]: Azotoksit ve Su Buharı:
    Azot ve oksijen 250ºC sıcaklıkta kimyasal reaksiyona giren azotoksitleri meydana getirir. Azotoksit, tarımsal ve endüstriyel etkinlikler ve katı atıklar ile fosil yakıtların yanması sırasında oluşur. Arabaların egzosundan da çıkmakta olan bu gaz, çevre kirlenmesine neden olmaktadır.

    [URL="http://www.kuresel-isinma.org/kuresel-isinma/sera-etkisi-nedir.html"]Sera etkisi[/URL]ne yol açan gazlardan en önemlilerinden biri de su buharıdır. Fakat troposferdeki yoğunluğunda etkili olan insan kaynakları değil iklim sistemidir. [URL="http://www.kuresel-isinma.org/"]Küresel ısınma[/URL]yla artan su buharı iklim değişimlerine yol açacaktır.

    [URL="http://www.kuresel-isinma.org/kuresel-isinma/kuresel-isinma-sera-gazlari-su-buhari-metan-gazi-ve-karbondioksit.html"]Sera Gazları[/URL]: Kloroflorokarbonlar (CFCs):
    CFC'ler klorin, flüorin, karbon ve çoğunlukla da hidrojenin karışımından oluşur. Bu gazların çoğunluğu 1950'lerin ürünü olup günümüzde buzdolaplarında, klimalarda, spreylerde, yangın söndürücülerde ve plastik üretiminde kullanılmaktadır. Bilimadamları bu gazların ozonu yok ederek önemli iklim ve hava değişikliklerine neden olduklarını kanıtlamışlardır. Bu gazlar; DDT, Dioksin, Cıva, Kurşun, Vinilklorid, PCB'ler, Kükürtdioksit, Sodyumnitrat ve Polimerler'dir.

    [URL="http://www.kuresel-isinma.org/kuresel-isinma/kuresel-isinma-sera-gazlari-su-buhari-metan-gazi-ve-karbondioksit.html"]Sera Gazları[/URL]: Kloroflorokarbonlar (CFCs):
    1- DDT: 1940-1950 yılları arasında dünya çapında tarım alanlarındaki böcekleri zehirlemek için kullanılmıştır. Kimyasal adı 'diklorodifeniltrikloroetan'dır. Klorin içeren bu gazın insan dahil diğer canlılar için de öldürücü olduğu fark edildikten sonra üretimden kaldırılmıştır.

    2- Dioksin: 100'ün üstünde çeşidi vardır. Bitkilerin ve böceklerin tahribatı için kullanılır. Çoğu çeşidi çok tehlikelidir; kansere ve daha birçok hastalığa neden olmaktadır.

    3- Cıva: Cıvanın en önemli özelliği diğer elementler gibi çözünmemesidir. 1950-1960 yılları arasında etkisini önemli ölçüde göstermiş, Japonya'da birkaç yüz balıkçının ölümüne neden olmuştur. Bir ara kozmetik ürünlerinde kullanılmışsa da daha sonra son derece zehirli olduğu anlaşılıp vazgeçilmiştir.

    4- Kurşun: Günümüzde kalemlerin içinde grafit olarak kullanılmaktadır. Vücudun içine girdiği takdirde çok zehirleyicidir; sinir sistemini çökertip beyne hasar verir.

    5- Vinilklorid: PVC yani 'polyvinyl chloride' elde etmek için kullanılan bir gaz karışımıdır. Solunduğunda toksik etkilidir.

    6- PCB'ler: PCB, İngilizce bir terim olan 'polychlorinated biphenyls' ten gelmektedir. Bu endüstriyel kimyasal toksik ilk olarak 1929'da kullanılmaya başlanmış ve 100'ün üstünde çeşidi olduğu tespit edilmiştir. Bunlar büyük santrallerdeki elektrik transformatörlerinin yalıtımında, birçok elektrikli ev aletlerinde aynı zamanda boya ve yapıştırıcıların esneklik kazanmasında kullanılmaktadır. Bunun yanında kansere yol açtığı bilinmektedir.

    7- Sodyumnitrat: Füme edilmiş balık, et ve diğer bazı yiyecekleri korumak için kullanılan bir çeşit tuzdur. Vücuda girdiğinde kansere yol açtığı bilinmektedir.

    8- Kükürtdioksit (SO2): Bu gaz sülfürün, yağın, çeşitli doğal gazların ve kömürle petrol gibi fosil yakıtların yanması sonucu açığa çıkar. Kükürtdioksit ve azotoksidin birbiriyle reaksiyonu sonucunda asit yağmurlarını oluşturan sülfürürik asit (H2SO4) oluşur.

    9- Polimerler: Doğal ve sentetik çeşitleri bulunmaktadır. Doğal olanları protein ve nişasta içerirler. Sentetik olanlarıysa plastik ürünlerinde ve el yapımı kumaşlarda bulunup naylon, teflon, polyester, spandeks, stirofoam gibi adlar alırlar.

    [URL="http://www.kuresel-isinma.org/kuresel-isinma/kuresel-isinma-sera-gazlari-su-buhari-metan-gazi-ve-karbondioksit.html"]Sera Gazları[/URL]: Ozon:
    Ozon tabakasının incelmesi "Küresel Isınma"yı dolaylı yoldan arttırmaktadır. USNAS'ın 1979'da yayınladığı raporda, ozon tabakasında %5 -  arasında bir azalma olduğu gözlemlendiği öne sürülmüştür.

    Oysa bundan bir yıl önce Kasım 1978'de uzaya fırlatılan Nimbus-7 uydusundan alınan verilere göre toplam atmosferik ozon seviyesi 1979-1991 yılları arasında orta enlemlerde %3-%5, yukarı enlemlerde %6 ila %8 arasında azalmıştır (Gleason 1993). 1992 yılında Antartika'daki Ozon seviyesi ise 1979'daki seviyenin P'sine inmiştir. 1950 ve 60'lı yıllardaki ozon kalınlığı da 1990'lı yıllardan sonra 1/3'üne kadar inmiştir. "The National Research Council"ın 1982 Mart raporuna göre CFC salınımı bu şekilde devam ederse 21. yy'nin sonunda stratosferdeki ozon miktarı %5 ile  arasında bir değerde azalacaktır.

    Sera Gazlarının Bilinen ve Olası Etkileri:
    Dünyanın sıcaklığı sanayi devriminden bu yana 0,45ºC artmıştır. Bunun esas nedeni fosil yakıtların yanması sonucu açığa çıkan CO2 ve diğer sera gazlarıdır. Artan nüfus ve büyüyen ekonominin enerji gereksinimleri de fazlalaşmaktadır. Bu gereksinimin karşılanması ise fosil yakıt tüketiminin artmasına ve atmosferdeki CO2 miktarının büyük ölçüde çoğalmasına neden olmaktadır. Sıcaklık artışının olası etkileri teoriler biçiminde incelenmektedir.

    Şehirlerin Isı Adası Etkisi:

    Güneşli ve sıcak günlerde, yoğun nüfuslu ve yüksek binaların sıklıkla görüldüğü kentsel bölgelerin çevrelerine göre daha sıcak olmaları, şehirlerin ısı adası etkisini oluşturur. Bu asfaltlanmış alanlar,bitki topluluklarının köreltilmiş olduğu bölgeler ve siyah yüzeyler "ısı adası etkisi"nin başlıca nedenleridir.

    Kentleşmiş alanlarda hava dolaşımının yapılaşmanın artışıyla engellenmesi ve doğal iklim ortamının bozulması yerel bir ısınmaya yol açar. Bu tür yerel ısınmalar da [URL="http://www.kuresel-isinma.org/"]küresel ısınma[/URL]yı arttırıcı etkidedir.

    Şehir planlamasında ve bina yapımında güneş ile yapı arasındaki ilişkinin iyi ayarlanması ısı adası etkisini engelleyecektir.

    Örnek Şehirler:Detroit (USA), Los Angeles (USA) ,Hong Kong (ÇİN)...

    Smog:

    Havaya salınan fazla miktardaki gazlar, atmosferdeki havayı yoğunlaştırır, gaz tabakasını kalınlaştırır. Bu yüzden gelen güneş ışınları daha fazla emilir, daha az yansıtılır ve yapay bir [URL="http://www.kuresel-isinma.org/kuresel-isinma/sera-etkisi-nedir.html"]sera etkisi[/URL] oluşur. Gazlar, özellikle büyük şehirlerde, Hava Yoğunluğu (Smog) oluşturarak etkili olmaktadır.

    Smog oluşumunun bulunduğu yerleşim yerlerinde yaşayan insanlarda
    - Akciğer ağrıları
    - Hırıltı
    - Öksürük
    - Baş ağrısı
    - Akciğer iltihapları görülür.[COLOR=#333333][FONT=Arial]Sera Gazlarının Bilinen ve Olası Etkileri:
    Kuraklık ve seller: Sera etkisi çeşitli iklim değişikliklerine yol açacaktır. Önlem alınmadığı takdirde bazı doğa olaylarının olumsuz etkileri çok büyük boyutlara ulaşacaktır.

    Güç üretiminde azalma: Elektrik güç santrallerinin tamamı suya ihtiyaç duymaktadır. Sıcak geçen yıllarda elektrik istemi artacak fakat su miktarının azalmasından dolayı elektrik üretimi düşecektir. Bu da devlet ve halklara ekonomik sıkıntılar yaşatacak, çeşitli sorunlara neden olacaktır.

    Nehir ulaşımında problemler: Sıcaklık artışına bağlı olarak nehir sularının alçalması, suyolu ticaretine engel oluşturup ulaşım giderlerini arttırmaktadır.
    Ç alıntı )

    çok uzun oldu canlar ama okumakta fayda var :)

    [/FONT][/COLOR][/FONT][/COLOR][/FONT][/COLOR][/FONT][/COLOR][/FONT][/COLOR][/FONT][/COLOR]
     

Sayfayı Paylaş