Ağayla marabası, ağanın en güzel atının koşulduğu en süslü arabayla kasabaya inmektedirler. Ağa arabadadır. Maraba ise arabanın yanında yürümektedir. Yerde taze bir tezek kümesi görürler. Üzerinde sineklerle etrafa koku salmaktadır. Ağa, marabasıyla alay etmek ister ve; ââmaraba´´ der, ââşu tezeği ye, atla araba senin. Sen arabaya bineceksin, ben de yürüyeceğim.´´ Maraba önce ata bakar, sonra da arabaya bakar. Ağaya da zaten gıcıktır. Oturur, midesi bulana bulana tezeği yer. Ağa iner, maraba sahip olduğu arabaya biner. Ağa çok bozuktur. Durduk yerde en güzel atını ve en güzel arabasını da marabaya kaptırmıştır. Maraba da bozuktur. Durduk yerde tezeği yemiştir. Ağanın daha güzel atlar alacak parası, daha güzel arabalar alacak imkânı vardır. Ama Marabanın ne ata, ne de arabaya bakacak parası vardır. Dönüş yolunda gördükleri tezek, her ikisinin de beklediği andır aslında. Maraba, ağadan intikam almak için; ââağa, ağa´´ der, ââsen de şu tezeği ye, at ve arabayı da geri al.´´ Ağanın beklediği de böyle bir fırsattır. O da oturur tezeği yer. Ve arabaya kurulur, atı kamçılar. Köye girerlerken maraba, ağaya seslenir, ââköyden çıkarken araba senin, at senindi. yürüyen de bendim. Şimdi yeniden köye giriyoruz. At senin, araba senin. Yüreyen de yine ben. O zaman ağam iyi de, biz bu boku niye yedik?´
Akepe ile cemaat kavgasi mi desem, türk - kürt kavgisi mi desem, nereye koysam oraya uyar türden bir anlati işte (!)