ŞİMDİ YALNIZ KALDIM Bektaşi dalıp gitmişti. Güzel ve sakin bir havada tanrıyla başbaşaydı. Belli ki tanrı ile halleşiyordu. Onun dalgınlığını izleyen, yakınındaki masada oturan merakla sordu: -Dalmış gitmişsin, kimin kimsen yok mu, yalnızmısın? Daldığı alemden ayrılmak zorunda kalan Bektaşi: -Asıl şimdi yalnız kaldım. ORASINI ALLAH BİLİR Şarap yapmak yasaklanmış; sıkı bir kontrolle, şarap yapan yakalandığında kellesi vuruluyordu. Bağ bozumu vakti geldiğinde, Bektaşi üzümlerin suyunu küplere doldurdu. Durumdan haberdar olan hükümdar, Bektaşinin küpleri başına geldiğinde, hiddetle sordu: -Üzüm suyu küplere ne için dolduruldu? Bektaşi, yakalanmışlığının telaşı ile cevap verir: -Dolduruyorum ki, orada sirke olsun. Hükümdar, biraz yumuşa***** yeniden sordu: -Sirke dersin ama, ya şarap olursa! Hükümdarın yumuşadığını gören Bektaşi: -Orasını Allah bilir, dedi. BİR DE SENİN KULUNA BAK Bektaşi Baba İstanbul'da gezinirken, padişahın sarayı olduğunu zannettiği görkemli bir binanın yakınından geçmekte idi. Binanın önünde şatafatlı bir fayton durmakta idi. Binadan sırmalı elbiseleri olan adam çıkınca, muhafızlar selama durdu. Adam faytona binerken, Bektaşi meraklalandı ve muhafızlardan birinin yanına sokularak sordu. -Faytona binen padişahmıdır? -Hayır padişahın bir kuludur. Cevabını aldı. Bektaşi, tepeden tırnağa önce faytondaki adama baktı. Sonrada kendi haline baktıktan sonra, ellerine açarak: -Tanrım, bir padişahın kuluna bak! Sonra, bir de senin kuluna bak! Diye söylendi. [COLOR=#660000][COLOR=#990000][COLOR=#660000][COLOR=#990000][COLOR=#660000][COLOR=#990000][COLOR=#660000][COLOR=#990000][COLOR=#660000][COLOR=#990000][COLOR=#660000][COLOR=#990000][COLOR=#660000][COLOR=#990000][COLOR=#660000][COLOR=#990000][COLOR=#660000][COLOR=#990000][COLOR=#660000][COLOR=#990000][COLOR=#660000][COLOR=#990000][COLOR=#660000][COLOR=#CC0000][COLOR=#990000][COLOR=#660000][COLOR=#990000][COLOR=#660000][COLOR=#CC0000][COLOR=#990000]ALLAH'IN KELAMI Bir mecliste Kuran´ı Kerim'den söz açılıp, sohbet koyulaşmıştır. Kuran'ı Kerim´in eşsizliğinden ve olağanüstülüğünden bahsedilirken, odanın bir köşesinde kendi halinde çubuğunu içmekte olan bir Bektaşi söze karışır: -Evet, Allah´ın kelamı cidden eşsizdir. Amma, yazısı biraz karışıktır!... der. Dinleyenlerden biri hayret ve biraz da hiddetle sorar: -Karışık mıdır? Nerden biliyorsun? Bektaşi sakin bir tavırla cevap verir: -Alnımın yazısından! [COLOR=#660000][COLOR=#990000][COLOR=#660000][COLOR=#990000][COLOR=#660000][COLOR=#CC0000][COLOR=#990000][COLOR=#660000][COLOR=#990000][COLOR=#660000][COLOR=#CC0000][COLOR=#990000]BİTSİN BU DAVA Gelecek konuklarını nasıl ağırlayacağını kara kara düşünen Bektaşi´nin gözü, Yahudi olan komşusunun keçilerine takılmış. Keçilerden birini çaktırmadan alıp kesmiş. Durumu fark eden Yahudi; "Kadıya gitsem⦠Kadı da Bektaşi´de Müslüman, ben Yahudi´yim. Davayı kazanamam. Hadi kazandım, Bektaşi´nin nesi var ki, hakkımı alabileyim!... Biz artık Allah´ın huzurunda hesaplaşırız...â düşüncesi ile şikayetçi olmamış. Gel zaman git zaman her ikisi de rahmetli olmuş. Yahudi, ahrette Bektaşi´den davacı olmuş. Mahkeme kurulmuş ve Bektaşi´ye sormuşlar: -Sen Yahudi komşundan habersiz keçisini kesmişsin! -Kesmedim, demiş Bektaşi. -Ben gözlerimle gördüm demiş, Yahudi. Bektaşi âBir mahkemede bir adam hem şahit, hem davacı olamaz.â Diye itiraz etmiş. -Haklısın ama, günahların arasında keçiyi kestiğinde yazılı, demişler. Bektaşi bu kez, âMahkeme hakimi aynı zamanda şahitlik yapamaz.â Diye itiraz etmiş. -Gene haklısın; o zaman getirin keçiyi ona soralım... demişler. Bektaşi son bir çaba ile çözüm yolu önermiş: -Ne!... Keçi burada mı?... Verin keçiyi o zaman bu Yahudi'ye... Bitsin bu dava! [COLOR=#660000][COLOR=#990000][COLOR=#660000][COLOR=#990000][COLOR=#660000][COLOR=#CC0000][COLOR=#990000][COLOR=#660000][COLOR=#990000][COLOR=#660000][COLOR=#CC0000][COLOR=#990000]HALİM MECALİM YOK Sohbet sırasında Bektaşi´ye sormuşlar: -Baba Erenler niçin oruç tutmazsın? Bektaşi´de mazeret hazırdır: -Vallahi tutmak isterim ama halim mecalim yok. Bektaşi´yi zorda bırakmak için bir soru daha sorarlar: -İftara çağırsalar gider misin? -Doğrusu ne yapar eder giderim. Bektaşi´nin bu cevabına itirazlarını bildirirler: -Bu nasıl olur? Allah´ın emrini dinlemiyorsun da kulların davetini kaçırmıyorsun! Bektaşi´nin cevabı hazırdır: -Bunda şaşılacak ne var? Bilirsiniz ki Cenabı Hak merhametlilerin merhametlisidir ve affedicidir. Fakat insanlar böyle midir? Onlar, en küçük bir sebepten güceniverirler. Bunun için kulların davetlerini kaçırmamak gerekir. [COLOR=#660000][COLOR=#990000][COLOR=#660000][COLOR=#990000][COLOR=#660000][COLOR=#990000][COLOR=#660000][COLOR=#990000][/COLOR][/COLOR][/COLOR][/COLOR][/COLOR][/COLOR][/COLOR][/COLOR][/COLOR][/COLOR][/COLOR][/COLOR][/COLOR][/COLOR][/COLOR][/COLOR][/COLOR][/COLOR][/COLOR][/COLOR][/COLOR][/COLOR][/COLOR][/COLOR][/COLOR][/COLOR][/COLOR][/COLOR][/COLOR][/COLOR][/COLOR][/COLOR][/COLOR][/COLOR][/COLOR][/COLOR][/COLOR][/COLOR][/COLOR][/COLOR][/COLOR][/COLOR][/COLOR][/COLOR][/COLOR][/COLOR][/COLOR][/COLOR][/COLOR][/COLOR][/COLOR][/COLOR][/COLOR][/COLOR][/COLOR][/COLOR][/COLOR][/COLOR][/COLOR][/COLOR][/COLOR][/COLOR]
KERAMET ALÇAK GÖNÜLLÜLÜKTE Sofunun birisi Bektaşi´yi denemek ister. -Baba Erenler, sizler için kerametli diyorlar. İsterse ağacı bile ayağının yanına getirir diyorlar. Bize de gösterinde bizde görelim, der. Baba Erenler, kendisi ile alay edilmek istendiğini fark ederek, sofuya bir ders vermek gerektiği düşünür ve ağacı çağırmaya karar verir: -Ağaç gel der, fakat ağaçta hareket yok. -Ağaç gel der, fakat yine gelmez. -Ağaç gel der, üçüncü çağırışında da ağaçta hareket yoktur. Bunun üzerine, Bektaşi ağacın yanına gider ve derki: -Eğer ağaç bize gelmezse biz ağaca gideriz.
SANA DÜSEN. Bektaşi´yi toplum içinde küçük düşürmek isteyen biri. -Bektaşi efendi, borcunuz var mı? Diye sormuş. -Evet bakkala biraz borcum var. -Canim onu sormuyorum. Namaz borcun var mı?. Bektaşi kızmış: -Onu ancak tanrı sorar, Sana düsen bakkal borcunu sormak. GÖZÜM ORASINI SEÇMİYOR. Bektaşi'ye sormuşlar. - Niye namaz kılmıyorsun? Kuranı açıp göstermiş. -Burada ânamaz kılmayın´ diyor. -İyi ama, üstünde abdestiniz bozulmuşsa namaz kılmayın diye yazıyor. Bektaşi basını sallamış. - Valla, benim gözüm orasını seçmiyor. Sesli Kışın bektaşi ile arap gemide aynı kamarada alt üst yatağa düşmüsler. Akşam kuru fasulye ile kafayı çeken bektaşi ve arkadaşı yatağa girerler. Bir ara şiddetli bir gürültüyle yellenmiş bektaşi... Bu durum arka arkaya yinelenince, arap eğilerek: "Ya bektaşi, bu işi sessiz yapsan olmaz mı?" Bektaşi umarsız işi sessiz idare etmeye başlamış. Oysa ki, seslide arap burnunu tıkar, kokudan bir miktar kurtulurmuş. Fakat ardı sıra gelen sessizlerde savunmasız kalınca, daha çok rahatsız olmuş ve eğilerek bektaşi'ye: "Şaklat ya bektaşi, şaklat!..â demiş. Şeytan Irza tecavüz davasıyla bir çapkını mahkemeye getirdiler. Yargıç sordu: "Bu suçu ne diye işledin?" Delikanlı: "Şeytana uydum. Bana yol gösterdi, bu işi yaptırdı" Bektaşi olan yargıç: "Be´hey çapkın! Hz. Adem'e bile secde etmemek için cennetten kovulmayı göze alan şeytanın işi yok da, sana pezevenklik mi yapacak!.." Hakkın var Adamın biri, bektaşiyle eğlenmek için: âErenler, senin kerametin meşhurdur. Ben çok sevdiğim eşeğimi her zaman yanımda görmek isterim. Bir nefes etsen de iki ayaklı olsa...â Bektaşi istifini bozmadan; âEvet, hakkın var, fakat eşek uzakta. Şimdi sana bir nefes edeyim, çok geçmez sen dört ayaklı olur, eşeğinle birlikte yaşarsın! İmam: "Allah gözle görülmez, kulakla duyulmaz, elle dokunulmaz. Ne yerdedir, ne göktedir..." Bektaşi: "Ya, sen şuna âYok´ diyeceksin, ama dilin varmıyor! Günah aracı Bektaşi camiye gider, cemaatle namaza durur. Namaz bittikten sonra doğrulurken uzerindeki boş icki şişesini düşürür. Bunu gören cemaat hücum eder: "Bre gafil... Günahı işlemişsin madem, günaha vesile olan alet ile camiye gelmeye utan bari!.." Erenlerin cevabı: "Her birinizde zina aleti yok mudur? Kapıda bırakıp mı girersiniz içeri? vs..