GÜNÜMÜZ ALEVİLERİ Yaşadığımız dönemde belki Hz. Ali'nin vasıf ettiği gibi Alevi olmak zordur ama bir Alevinin bu vasıflara uygun davranması ve bunun çabasını vermesi gerekmektedir. Eğer aramızdan her hangi biri bunun çabasını veremeyecekse, bir Alevinin sıfatlarının tam tersini yapacaksa, bu kardeşimiz kendisini "ben Aleviyim" şeklinde tanıtıp tüm Alevi camiasını karalamasın. Buradaki sözü, özellikle Alevi kültürü ve inancı hakkında hiç bir bilgisi olmayıp da Alevilik ile ilgili sorulara muhatap olduğunda yanlış cevaplar vererek Alevi camiasının töhmet altında kalmasına neden olan kardeşlerimiz içindir. Doğru olan; bir soruyla muhatap olan Alevi kardeşlerimizin, eğer bu soruyu cevaplayamıyorlarsa, soru sahibini Alevi din adamlarına yönlendirerek onların doğru bilgi almalarını sağlamalarıdır. Bazı Alevi kardeşlerimiz var ki, onlar Aleviliği bir kültür olarak tanıtma çabasındalar. Kaynağını Kuran-ı Kerim, Hz. Resulullah (s.a.a.v) ve Ehlibeyt'ten alan Alevilik, sadece bir kültür değildir. Kültürün dine ve ya dinin kültüre etki etmesi ayrı bir konudur. Alevilerin kendilerine has bazı gelenek ve göreneklerin (dinin kültüre etkisi sonucu) olması Aleviliğin kültür olduğu anlamına gelmez. Alevi gençleri olarak bize düşen, öncelikle dinimizi ana kaynaklarından, bilimin ve aklın ışığıyla öğrenmek, yaşamaya çalışmaktır. Dilimizi, gelenek-göreneklerimizi, kısacası kültürümüzü de tanıyalım, öğrenelim ve Aleviliğin erdemlerine uygun yaşamaya, yaşatmaya çalışalım. Unutmayalım ki Alevi olmak zordur. Çünkü Alevi olmak demek, Hz. Ali (a.s)'nin velayetinde olmak demektir; Hz. Ali'yi tanımak demektir; onun yolundan gitmek, helaline helal, haramına haram demektir. Alevi; giyimiyle, konuşmasıyla, hareketiyle, edebiyle, ahlakıyla örnek olmalıdır. Alevi; ilim peşinde koşandır, başına gelecek tüm musibetlere sabredendir. Nitekim Usul-u Kâfi'de, İmam Hz. Cafer-i Sadık (a.s)'tan şöyle rivayet edilmiştir: "Bizler sabredeniz ve taraftarlarımız (Aleviler) bizden daha sabırlıdır." İmam Hz. Muhammed Bakır (a.s) der ki; "Vallahi taraftarlarımız (Aleviler) sadece Allah'tan çekinen ve ona itaat edenlerdir." Her şey "Ben Aleviyim" demekle bitmiyor! Bir insanın "Aleviyim" diyebilmesi için Hz. Ali'yi tanıması gerekiyor. Nitekim Hz. Ali (a.s) bir hutbesinde şöyle buyurmuştur: "... Taraftarlarımızdan (yandaşlarımdan) ancak beni nuraniyetimle tanıyan uzgörü katına ulaşabilir ve beni böyle tanıdığında bilgi denizine dalarak uzgörülü, kâmil bir erişkin olur ve üstünlük basamaklarını çıkıp Allah'ın sırlarından ve gizli hazinelerinden bir sırra erer." Bir Alevinin mutlaka İmamını (Hz. Ali'yi) araştırıp, öğrenmesi gerekmektedir. Ebû Salt-ı Hirevi, senetli bir şekilde Emir'ül Müminin Hz. Ali (a.s)'den şöyle naklediyor: Resulullah (s.a.a.v)’tan duydum ki; “Ben Allah’tan Duydum ki; Ali b. Ebu Talip benim kullarım üzerindeki hüccetim, beldelerimdeki nurum ve ilmimin eminidir. Onu tanıyanı cehenneme sokmayacağım; bana isyan etse (bazı günahları işlese) dahi ve onu inkâr edeni cennete sokmayacağım; bana (bazı konularda) itaat etse dahi” Bu hadislerin benzeri çoktur. Yine başka bir hadiste Esbağ b. Nübâte, Emirü’l müminin Hz. Ali (a.s)’den şöyle duyduğunu nakleder; “Beni ve hakkımı tanımayan kimsenin vay haline. Bilin ki, hiç şüphesiz benim hakkım Allah’ın hakkıdır; bilin ki, hiç şüphesiz Allah’ın hakkı benim hakkımdır.” Hz. Ali’yi tanımak, hakkını bilmek tüm insanlara farzdır. Özellikle eğitimli, kültürlü gençlerimizin mutlaka imamlarını (Hz. Ali (a.s)’yi) araştırıp öğrenmeleri ve tanımaları gerekmektedir.
Burada parantez içinde kullandığın (Alevi) kelimesini değiştirerek kullanmayın. Kullanmanız gereken kelime "ŞİA" olması gerekir. Bundan sonraki yazılarınızda özellikle bu kelimeye dikkat etmeni isterim. Bu sözüne katılmamak elde değil. kesinlikle katılıyorum. Bundan sonraki yazılarınızda özellikle Aleviyim demeyin. NUSAYRİLİK, ALEVİLİK DEĞİLDİR. ŞİA, TARAFTAR DEMEKTİR. ALEVİLİK VE NUSAYRİLİK ŞİA'NIN AYRI BİRER BÖLÜMÜDÜR. ALEVİLİK VE NUSAYRİLİĞİN İBADETLERİ FARKLIDIR. TEK ORTAK NOKTALARI SADECE EHL-İ BEYT SEVGİSİDİR.
suret-i ademden göründüm amma ne ademim ben bu demden içeri benim esrarımdan her nutk-u illa tercümanım tercümandan içeri gerçi suret ismim Ben-i Ademdir mana-i sirette bahr-i azamdır hükmü kaf'dan kaf'a ta ki hatemdir süleymanım süleyman'dan içeri bülbülün goncası gülşeniyim ben sadıkların aşkı fermanıyım ben ehli diller sırrı, sultanıyım ben ne sırdayım ben bu sırdan içeri çar anasır babından nikab büründüm bir noktadan hasıl oldum arındım can gözüyle görenlere göründüm ne seyranım ben seyrandan içeri gencî hakikatım şah-ı nurdayım ne yerdeyim ne gökteyim nerdeyim mekan tutmaz ispat olmaz sırdayım lamekanım lamekandan içeri ne dervişem, ne sofuyam ne canan ne kafirem, ne müminem ne iman ne zahidem, ne münkirem ne de nadan geçmişem küfr-ü imandan içeri ben kızılbaşım,aleviyim sen ise nusayrisin. benim ibadet ve inanc esaslarımı sorgulayamazsın. ben sana niye saçma sapan bidatlara ianıyorsun diyorr muyum (tenasüh gbi) seninki sana benimki bana.
sinsi sinsi "beiz aleviyiz siz değilsiniz" dokundurmalarından sıkıldım. Aliyyün, ben mevlana değilim abi, adam ol öyle gel derim. biz insanı insan olduğundan severiz ama senin bu yaptığın insanlık değil. e nihayetinde "...çirkine güzel deme o huri olmaz..." sözünün de hakkını vermek lazım. düşünüş şeklin çirkin, paylaşımların çirkin iyisi mi sen başka yerde ben aleviyim deme arkadaş. hızır yoldaşın olsun.
Nusayrilik Aleviliğin ta kendisidir, Asıl bektaşilik Alevilik değildir. Alevilik ve bektaşilik Şia'nın birer ayrı bölümüdür. Alevilikle Bektaşiliğin ibadetleri farklıdır. Bektaşiler dışında da Aleviler vardır ve sizin gibi de ibadet etmek zorunda değiller. Alevilik sizin tekelinizde değildir. Evet ibadetlerimiz farklı olabilir. Ben sizin Alevi olmadığınızı söylemiyorum ama zorla söylettiriyorsunuz. Sizin bu sözlerinizden sonra Alevi olmadığınızı anladım. Ne yazık ki "Ehl-i Beyt'i seviyorum" demek tek başına yeterli değildir. Gerek itikatte, gerek amelde, Aleviliğin alametlerini taşımak icap eder ki bu alametleri taşıyan bireyler işte bizim içinde doğma şerefine nail olduğumuz Arap Alevi toplumundadır. Alevi müslümanların İmamı olan Hz. Ali (a.s) ve onun tertemiz Ehlibeyti (a.s) olan İmamlar namaz kılmış ve namaz kılmayı da önemle vurgulamışlardır. Kur'an'da namazla ilgili birçok ayetler vardır. Başta Hz. Ali (a.s) olmak üzere Ehlibeyt İmamları (a.s) Kur'an'ı bizzat kendileri okuyor, onu okutuyor ve ona göre de amel ediyorlardı. Onlar hiçbir zaman Kur'an'ın emri dışına çıkmamışlardır, Kur'an'ın emirlerini uygulamak yolunda can ve mallarından geçmişlerdir. İmamların siresine baktığımızda onların Kur'an'a ne kadar önem verdiklerini çok iyi görebiliyoruz. Anadolu Aleviliği'nde kabul etmemizin mümkün olmadığı bir "hulul" inancı mevcut iken, biz sizler gibi olamayız. Sizlerden bazıları Hz. Muhammed (s.a.a.v)'i, Kur'an'ı inkar ve Aleviliği Eski milliyetçi sözde bilim adamlarının eskimiş ve geçersizliği kanıtlanmış söylemlerinden yola çıkarak "Alev" kelimesi ile etimolojik bağlantıya sokmaya çalışıyorsanız ve daha da trajikomiği, eğer siz Ali'nin sadece bir "mazlum sembol" olarak alındığını söylemeye başlamışsanız ortada büyük bir sorun var demektir. Böyle düşünenlerin bizi dışlaması bize şereftir. Emir Hasan bin Mekzun es-Sincari (rahamehu Allah) bir şiirinde buyuruyor ki: "Yermekteler sevmekteki aşırılığımı, Oysa yerdikleriyledir şerefimin tamamı" Alevilik Ehlibeyt'in yolu'dur. ALLAH BİZLERİ EHLİBEYT YOLUNDAN AYIRMASIN...
"Gerek itikatte, gerek amelde, Aleviliğin alametlerini taşımak icap eder ki bu alametleri taşıyan bireyler işte bizim içinde doğma şerefine nail olduğumuz Arap Alevi toplumundadır." diyorsun. buradan senin saklı bedbaht zihniyetini, ırkçı ruhunu hissedebiliyorum. zaten arap milleti sünniliğin de aleviliğin de hep en iyisini bilir. ben senin gibi düşünemiyorum zira çok samimi arap arkadaşlarım, aile doslarım var. Allah akıl fikir versin.
Daha önce söylediklerimi bir kez daha tekrar edeyim. ŞİA TARAFTAR DEMEKTİR. ALEVİLİK-BEKTAŞİLİK BİR BÖLÜMÜDÜR. Şİİ'LİK BİR BÖLÜMÜDÜR. CAFERİ'LİK BİR BÖLÜMÜDÜR. NUSAYRİ'LİK BİR BÖLÜMÜDÜR. Alevilikte 4 Kapı Kırk Makam vardır. Dört Kapı Kırk Makamda birinci Kapı Şeriat Makamıdır ve birinci Makamı İman etmektir. İman etme: Tanrı’nın birliğine, meleklerine, peygamberlerine inanmaktır. Mürşit önünde yolun bütün kurallarına uyacağına söz verme, bu inancını ikrara bağlama, gönül yoluyla Hakk’ı bulmaktır. Namazı inkar etmek gibi bir durum sözkonusu değildir. Kur'an-ı Kerim'de bütün ibadetler açıkca belirtilmiş olmasına rağmen Namaz açıklanmamıştır. Namaz ile ilgili Ayet'lerde, Secde edin, Kıyam edin ve Rüku edin diye belirtilmiştir. Bu açıklananlarda Cem İbadetinde yapılmaktadır. Hz. Muhammed'i, Kur'an-ı Kerim'i inkar eden kişinin Alevilikle bir alakası olamaz bu hususda sizlere katılıyorum. Ama; Bu da Kur'an-ı Kerim'i emevilere göre yorumlamak demek değildir. Ehl-i Beyt'e göre yorumlamaktır. Alevi kelimesi alev kelimesinde türememiştir. Bu tez'i savunanlar kendilerine Aleviyim demesinler. Alevi kelimesi iki kelimeden meydana gelmiştir. "ALİ" "EVİ" Kelimelerinin birleşmesinden meydana gelmiştir ve zaman içerisinde birleşik cümle olarak "ALEVİ" kelimesi oluşmuştur. Ali Evine girebilmenin birinci şartıda biraz önce söylediğim gibi Tanrı’nın birliğine, meleklerine, peygamberlerine inanmaktır. Mürşit önünde yolun bütün kurallarına uyacağına söz verme, bu inancını ikrara bağlama, gönül yoluyla Hakk’ı bulmaktır.
İşte şimdi oldu. Alıntı yapmış olduğum bu sözlerinize katılıyorum... O zaman "Nusayriler ve Bektaşiler Alevidir" diyebiliriz.
Cenabı Hakk teala başı tekbir sonu selamla biten (başlayıp biten ) şeylerle değil. O'nu layıkıyla anan ve layıkıyla bağlanan gerçek sevgili ve gerçek dostları ile namazdadır,niyazdadır. Taklit tahkik değildir. Namaz namaz diyerek beş vakti beş vakte katıp şeriat namazı kılmak hakikatte Allah'la Allah'ı içinde yaşa***** daim niyazda daimi divanda durmak aynı şey değildir. Namaz'ın namaz olması için ELİF gibi doğru bir mümin olmak gerekir. İşte o'nun için peygamberimizin kıldığı namaz daimi hayat namazı olmuştur. Öyle ki o'nun mübarek varlığına habibim (sevgilim) demiştir. Kılacaksanız namazınızı işte o alemler serveri Muhammet Mustafa Ahmed'i Muhtar(s.a.s) gibi Yüceler yücesi Hakk'a sevgili mesamesinde kılmak icap etmektedir. İşte o sebeple o ağzınızı eğerek küçümsediğiniz Cem'ler bu muhabbet ve sevginiin en yüce tezahürü olarak o Hakk divanında o pir divanında Cenabı Hakk'dan emrolunduğu gibi Adem'e nazar ederek cemal cemal'a ibadet edilmektedir.