Alevi Müslümanlar (Nusayriler-Arap Alevileri)

Konu, 'Alevi İnancı ve İbadetleri' kısmında Aleviyyun tarafından paylaşıldı.

Konu Durumu:
Daha fazla cevap için açık değil.
  1. Aleviyyun

    Aleviyyun Engellendi

    NUSAYRİLER (ARAP ALEVİLERİ)

    ALEVİLİK NEDİR?
    Alevilik; Kaynağını Kuran’dan alan, Hz. Muhammed’in (s.a.a.v.) hadisleri ve Ehlibeyt imamlarının (a.s.) öğretileriyle şekillenen İslam’ın özüdür, sırat-ı müstakimdir. Yani doğru ve hak olan yoldur.

    Alevilik, Hz. Ali’nin (a.s.) taraftarı (Şiası) olmak demektir. Onun taraftarı olmak demek Hz. Muhammed’in (s.a.a.v.) taraftarı olmak demektir; yani Allah’ın taraftarı olmak demektir. Hz. Muhammed (s.a.a.v.) hadis-i şerifte “Her kim Ali’yi severse, beni sevmiş olur; beni seven de Allah’ı sevmiş olur. Ali’ye kim düşmanlık ederse bana düşmanlık etmiş olur.” diye buyurmaktadır. Kur’an, Allah’ın (c.c.) kelamı; Hz. Muhammed (s.a.a.v.) Kuran’ın dili, Hz. Ali (a.s.) de konuşan Kuran’dır. Hadis-i şerifte “Kuran Ali’yle, Ali de Kur’an’la beraberdir. Kıyamet Günü’ne kadar birbirlerinden ayrılmayacaklardır.” diye buyrulmaktadır. Hz. Ali (a.s.) Sıffin’de bir hutbesinde “Konuşan Kur’an benim.” diye buyurmuştur. Kısaca Kur’an, Hz. Muhammed (s.a.a.v.) ve Hz. Ali (Ehlibeyt) (a.s) birbirini destekleyen, insanın doğru yolda yürümesini sağlayan ana kaynaklardır. Alevilik bu kaynaklara dayandığından hak yoldur.

    Hz. Muhammed (s.a.a.v.) amcasının oğlu ve damadı olan Hz. Ali’yi (a.s.) çok severdi ve Hz. Ali, kendisine en yakın kişiydi. Tebük Seferi’ne çıktığında Hz. Ali’yi kendi yerine Medine’de vekil olarak bırakması ona olan güveninin bir göstergesidir.

    Hz. Peygamberin Hz. Ali’ye olan sevgi ve güvenini belirleyen birçok hadisi vardır. “Ali bedenimde baş gibidir.” “Her nebi için bir vasi ve varis vardır, Ali de benim vasiyyim ve varisimdir.” Gadir-i Hum’da “Ben kimin mevlası isem Ali de onun mevlasıdır.” gibi hadislerle Hz. Ali’yi kendisinden sonra vasi olarak tayin etmiştir. Nusayriler, Hz. Muhammed’in (s.a.a.v.) vasiyetini dinlediği ve ona uyduğu için ALEVİDİR.
    “Alevilik” Hz. Ali’ye bağlılıktır, Hz. Ali’nin yandaşı olmaktır, Hz. Ali’yi sevmektir, Hz. Ali’yi yüceltmektir. Çünkü Alevilik; Hz. Muhammed’in Hz. Ali’ye olan sevgi, bağlılık ve telkinleriyle oluştu. İslam diniyle beraber Aleviliğin tohumları ekildi. İsim “Müslümanlık” kimlik “ALEVİLİK” olduğu için Aleviyiz.

    Aşağıda yazılanlar okunduğunda neden Alevi olduğumuz daha iyi anlaşılacaktır:

    “Selman El Farisi” dedi ki: Resûlullah (s.a.a.v.) imam Ali’ye hitaben : “Bu vasim sırrımın yeri ve terk ettikle-rimin en hayırlısıdır.” (Mizanul-itidal, 1/635)
    “Hz. Muhammed (s.a.a.v.) Hz. Fatıma’ya: “Senin kocan dünya ve ahirette seyyiddir. Kendisi ashabım içinde İslam’a ilk gelendir. Âlem içinde en fazla ilme sahip olan ve âlem içinde en kuvvetli hilme sahip olandır.” (El-istiab,1099 El istiab.1091)

    Bir hadisinde (s.a.a.v.); “Dünya ve ahirette bayrağımı Ali taşıyacaktır.” demiştir.

    İbni Abbas diyor ki;
    “Ali’nin dört özelliği var ki, başkasında yoktur:
    1- Kendisi Acem ve Araptan önce Resûlullah (s.a.a.v.) ile ilk namaz kılandır.
    2- Her çarpışmada peygamberin (s.a.a.v.) bayrağı onun elindeydi.
    3- Başkaları Peygamberi (s.a.a.v.) terk edip kaçtıklarında ancak kendisi sebat edip Peygamber’in yanında kalmıştı.
    4- Kendisi Resûlullahı (s.a.a.v.) vefatından sonra yıkayıp kabrine defnedendir.”

    Selman-ı Farisi diyor ki: Resûlullah (s.a.a.v.) şöyle buyurdu: “Ümmetimden Kevser Havuzu’nun başında bana ilk erişecek olan Ali bin ebi Talip’tir.”
    Resûlullah (s.a.a.v.) bir hadisinde: “Ali’nin yüzüne bakmak ibadettir”. Zeyd Bin Erkam dedi ki: “Resûlullah (s.a.a.v.) şöyle buyurmuştur: İslamiyeti ilk iman edin Ali’dir.”
    Resûlullah (s.a.a.v.) “Ey Ali razı olmaz mısın ki; Harun’un Musa’ya olan durumu gibi olasın?” Ali dedi ki: “Evet razı olurum ya Resûlullah!” Resûlullah; “Sen öylesin.” diye buyurdu.

    Hz. Muhammed (s.a.a.v.): “Ben ilmin şehriyim, Ali de onun kapısıdır.”
    Hz. Muhammed (s.a.a.v.); “Ali’den ne istiyorsunuz, Ali bendendir, ben de Ali’denim. Ali benden sonra
    her müminin velisidir.” Ve her defasında “Sen benim dünya ve ahirette kardeşimsin.” demiştir.
    Hz. Muhammed (s.a.a.v.); “Ashabım arasında en doğru hüküm veren Ali’dir.” demiştir.
    Hz. Muhammed (s.a.a.v.); “Ben kimin Mevlâsı isem Ali onun Mevlâsıdır. Allah’ım ona dost olana dost ol; ona düşman olana düşman ol.”

    İmam-ı Ali (a.s.) buyurdu ki: Resûlullah bana ahdetti: “Seni ancak mümin sever ve ancak münafık buğz eder.”

    Resûlullah (s.a.a.v.) şöyle buyurdu: “Mümini tanıtan sıfat Ali Bin Ebi Talib’e duyulan sevgidir.” Bizler bu hadislere inandık ve onun için Aleviyiz. Bu hadislerin sayısı çoktur ve istenirse bunlar kitaplar dolduracak kadar çoğaltılabilir. Bu deliller ve hadisler Alevi olması için yeterli sebepler değil mi? Biz bu hadisler ışığında “ALEVİYİZ.”

    Hz. Ali’nin yüce konumunu biraz daha açmak gerekirse hiç kimseye nasip olmayan özelliklerinden bazılarını belirtmekte fayda vardır.

    Hz. Ali Kâbe’de dünyaya gelen tek varlıktır.
    Hz. Ali, Hz. Muahmmed’in damadı, âlemlerin seyyidesi olan Hz. Fatıma’nın eşidir.
    Hz. Ali Hasan ve Hüseyin’in babasıdır.
    Hz. Ali İlk iman eden ve ilk Müslüman olandır.
    Hz. Ali ümmetine yol gösteren kişidir.
    Hz. Ali, Hz. Muhammed’in soyunu devam ettiren kişidir.
    Hz. Ali, Hz. Muhammed’le aynı nurdan yaratılandır.
    Hz. Ali, Hz. Peygamberin bayrağını dünya ve ahirette taşıyandır.

    Hz. Ali: “Beni kaybetmeden önce bana sorunuz. Vallahi göklerdeki yolları yerdeki yollardan daha iyi bilirim.” demiştir.
    Hz. Muhammed (s.a.a.v.); “Allah’a and olsun ki, ilmin onda dokuzu Ali’ye verilmiştir. Geri kalan onda biri hususunda da Ali insanlarla ortaktır.”
    Müşriklerle yapılan savaşların kazanılması Hz. Ali’nin kahramanlıkları sayesinde olmuştur. İnsanlık tarihinde en güçlü kişidir.
    Hz. Muhammed (s.a.a.v.); “Dünyanın bütün ağaçları kalem, denizleri mürekkep olsa cinleri hesap tutsa insanları da kâtip olsa Kıyamet Günü’ne kadar Ali’nin faziletlerini sayamazlar.” diye buyurur.
    Hz. Ali’nin bu yüce konumu ile Hz. Peygamberin bu hadisleri, Müslüman insanın ‘Alevi’ olması için yeterlidir. Hz. Muhammed tarafından Hz. Ali’nin bu kadar yüceltildiğini gören ve Hz. Ali’nin faziletlerine şahit olan samimi Müslümanlar Alevi ismini aldı.

    Hz. Peygamber de gelecekte olacakları görür gibi seslendi. “Benden sonra karanlık fitneler olacak. Bufitneden ‘urvatül vuska’ya tutunan kurtulur.” Resûlullaha (s.a.a.v.) ‘urvatül vuska’ nedir, diye sorulduğunda; o Ali Bin Ebi Talib’tir demiştir. Onun tarafını tutun, o ilk iman edendir ve müminlerin reisidir.

    Mezhebin kurucusu ve Muhammed ibn-i Nusayr'in isminden türeyen Nusayri tanımlaması kullanılmaktadır. Ancak, Nusayrilere göre Muhammed bin Nusayr mezhep kurucusu değil, sadece 11. İmam Hasan El Askeri'nin öğrencisi ve Ehlibeyt öğretisini yayan kişidir.
    11. İmam Hasan El Askeri'nin öğrencisi Muhammed bin Nusayr'ı (ö. 883) otorite kabul ettikleri için bu adı alırlar. Ancak Nusayriler bu ismi kendileri için asla kullanmazlar.

    Dil
    Anadilleri Arapçadır. Yaşlı nesil hâlâ Arapça konuşmaktadır.
    Türkiye'de ise Hatay'ın katılmasından (1939) sonra doğmuş olan daha genç nesil tarafından Türkçe konuşulmaktadır.
    Bugün Arapça ile Türkçenin bir karışımı konuşulur.

    İNANÇ VE İTİKAT
    Din: Semavi dinlerin sonuncusu ve en mükemmeli, yüce Allah’ın kullarına hidayet için gönderdiği son Peygamber Hz. Muhammed’in (s.a.a.v) bildirdiği "İSLAM" dır. "Allah’ın yanında din İSLAMdır” (Ali İmran 19), “Kim İslam’dan başka bir din ararsa onun dini asla kabul olunmayacak. O, ahirette kaybedenlerden olacaktır.” (Ali İmran 85)
    İslam: İki şahadete ikrar etmektir. “Eşhedü enla ilahe illellah ve eşhedu enne Muhammeden Resûlullah” ve Hz. Peygamber’e (s.a.a.v), Yüce Allah tarafından emredileni tatbik etmektir.
    İman: Yüce Alah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, kadere, ölümden sonra tekrar dirilmeye, Allah’tan başka ilah olmadığına ve Hz. Muhammed’in Allah’ın resulü olduğuna kayıtsız şartsız inanmaktır.
    Bunun yanında Nusayrilerin inancında usul beştir. Tevhid, adalet, peygamberlik, imamet ve dirilmedir.
    Bunları tahmin ve taklitle değil; delillerle, Kur’an-ı Kerim, Hz. Peygamber ve Ehlibeyt'in hadisleriyle bilmek gerekir.

    1-Tevhid: Nusayrilerin İnancında, bütün âlemi Allah yaratmıştır. Allah yalnız ve tektir, ortağı yoktur. “Onun hiçbir benzeri yoktur. Hem o işitir ve görür.” (Şura 11) Kur’an-ı Kerim’de Hz. Peygamberine: “Deki; O Allah birdir. Ululuk onda nihayet bulmuştur. Doğmamış, doğurulmamıştır. Onun hiçbir eşi de yoktur.”(İhlas Suresi)

    2- Adalet: Yüce Allah âdildir, hiç kimseye zulüm etmez. “Senin Rabbin hiçbir yerde zulüm etmez.” (Kehf 49) Adaletinin ispatı için de insanlara yalnız ıslahları için emir verir, kötülüklere uğramamaları için de yasak koyar “Her kim iyi iş işlerse kendisi için işler, her kim kötülük yaparsa yine kendine eder, Rabbin kulları hakkında asla zalim değildir.”( Fussilet 46 )

    3- Peygamberlik: Nusayri inancında, yüce Allah, lütuf ve adaletinden doğru yoldan sapmamaları için kullarına peygamberler gönderdi. Peygamberlerin ilki Hz. Adem’dir. Sonuncusu da Abdullah oğlu Hz. Muhammed’dir.

    4- İmamet: İnsanların maslahatları için yüce Allah imamlara ilahî bir makam verdi. Her bir Peygamber vefatından önce kendisine bir vasi tayin etti. Peygamberlerin sonuncusu olan peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.a.v) kendisi için on iki vasi tayin etti. “Benden sonra 12 halife olacaktır, hepsi Kureyşten dir.”
    Bu imamlar, Peygamberin ümmetine bıraktığı dinî hükümlerin değiştirilmesini ve usulleriyle oynanmasını önlemek için yüce Allah’ın emriyle makam aldı. Yüce Allah İmamları tıpkı peygamberler gibi, insanların kendilerine inanmaları ve tutunmaları için yanılmaktan, hata yapmaktan ve günah işlemekten masum kıldı ve inanırız ki; son zamanda son imam Muhammed el-Mehdi gelecek ve dünyayı nasıl zulüm ve çirkinliklerle dolduysa, adalet ve merhametle dolduracaktır.

    5- Mead (Dirilme): Yüce Allah iyilik yapanı iyilikle mükâfatlandırıp, kötülük yapanı da kötülükle cezalandırması için insanları kabirden kaldıracaktır. Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de; Kıyamet gelecektir. Onun kopmasında şüphe götürecek hiçbir şey yoktur. Allah kabirdekileri kaldıracaktır.” (Hac 7)
    Yine Kur’an-ı Kerim’de "Her kim zerre ağırlığında hayır işlerse onu görecek, zerre ağırlığında şer işleyen de onu görecektir.” ( Zilzel 7-8 )
    Nusayrilerin, Kur’an-ı Kerim’de geçen her kelime ve ayete inancı tamdır. “Ey Rabbimiz! Bize indirdiğin kitaba inandık, Resule de uyduk, bu hâlde bizi şahitler ile beraber yaz.” ( Ali İmran 53)


    Bu beş madde altında topladığımız ana din usulünde filizler (furu-uddiyn) de vardır. Bunlar;
    1- Namaz Kılmak: Günde beş vakit namaz kılmaktır. Vakitleri; öğle, ikindi, akşam, yatsı ve sabahtır.

    2-Oruç Tutmak: Her yıl mübarek Ramazan ayında Kur’an-ı Kerim’in emrettiği şekilde otuz gün oruç tutmaktır.

    3- Zekât Vermek: Yılda bir defaya mahsus her kişi malının zekâtını ehline vermesidir. Miktarı gelirinin yüzde beşidir.

    4- Hacca Gitmek: İmkânlar çerçevesinde maddî, manevî ve yol emniyeti olması durumunda ömürde bir defa Mekke’ye gidip Beytullah-ıl Haram’ı ziyaret ve tavaf etmektir.

    5- Cihad: İslam dinini müdafaa etmek, bilmek, öğrenmek, öğretmek ve peygamberlerin izini takip etmektir.

    6- Marufa Emir (El-emru bil maruf): Her Müslüman kadın-erkek kendi hükmünde olabilecek Müslümanları (ailesi ve yakınları) iyi ve hayırlı işler görmeye davet etmektir.

    7- Münkerlere Yasak (En-nehy anil münker): İnsanları kötü işlerden alıkoymak, haramdan sakınmaya davet etmektir.

    8- Elvela (Tevella): Yüce Allah’ın tek olduğuna, Hz. Muhammed’in (s.a.a.v) onun peygamberi olduğuna inanmak ve Ehlibeyt imamlarına velayet ( bağlı olmak ) etmektir. Hz. Muhammed (s.a.a.v) “Mümine vazife olan şey Allah’ın velisini bilip ona velayet etmek, düşmanını bilip de düşmanlık etmektir” buyurmuştur.

    9- El-bera (Teberra): Yüce Allah’a, Allah’ın Peygamberine, Peygamberinin Ehlibeytine ve imamlara düşmanlık eden herkesi düşman bilmek ve benliğimizi onlardan arındırmaktır.
    Yukarıda yazdığımız gibi dine olan itikadımız Allah’ın kitabı Kur’an-ı Kerim’de geçtiği gibidir. Kur’an-ı Kerim Allah’ın kelamıdır. “Ona ne önünden, ne de ardından batıl gelemez. O, hüküm ve hikmet sahibi, övülmeye layık olan Allah tarafından indirilmiştir.” ( Fussılet 42 )

    İSLAMIN ŞARTLARI
    Hz. Peygamberimizin hadislerinde Hz. Ali’nin şiası (taraftarı) olarak adlandırılmışız. Hz. Muhammed’den (s.a.a.v.) sonra “Alevi” ismi Hz. Ali’nin yandaşlarına (Şiası) verildi. İslam’ı sevenler İslam’ın şartlarını Hz. Ali ile yerine getirmekten büyük haz duymuşlardır. Hz. Ali, Hz. Peygamberden sonra İslam’ın kurallarını hatasız şekilde yaymıştır. Birçok rivayette İslam’ı sevenler namaz kılmayı Hz. Ali’den öğrenmek istemişlerdir. Namaz kılmaktan zevk almak isteyenler de Hz. Ali ile namaz kılmışlardır. Yüce Allah’ın Kur’an-ı Kerim’de Müslümanlara farz kıldığı ve tediyesini emrettiği vecibelere ‘İslam’ın Şartları’ denmiştir. Bu İslamî şartlar beştir.
    Aşağıda gösterilen farzlar birinin edası durumunda, eda eden kişinin Müslüman olduğuna işaret eden şartlardır.

    İSLAMIN BEŞ ŞARTI
    Bu beş farizadan birini veya hepsini ancak Müslüman olan biri eda eder.

    1- Kelime-i şahadet getirmek
    2- Namaz kılmak
    3- Oruç tutmak
    4- Hacca gitmek
    5- Zekât vermek

    1-Kelime-i şahadet: “Eşhedü enla ilahe illellah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve resulühü ” (“Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in onun kulu ve elçisi olduğuna şahitlik ederim”)

    2-Namaz kılmak: Yüce Allah’ın farz kıldığı İslam’ın şartlarının en önemlisidir. Hz. Muhammed’le (s.a.a.v) ilk namaz kılan Hz. Ali’dir. Kur’an-ı Kerim’de “Namazı dosdoğru kılın, zekat verin, rüku edenler ile beraber rüku edin” (El bakara, 43) der. Ve Kur’an-ı Kerim’de namaza işaret eden ayetler elliden fazladır.

    3-Oruç tutmak: Yüce Allah’ın farz kıldığı İslam’ın şartlarından biridir. Ramazan ayında oruç tutmak Kur’an-ı Kerim’de: “Ey iman edenler! Sizden evvelkilere oruç nasıl farz edilmiş ise maziden sakınasınız diye size de öyle farz kılındı.” (El barka 183.) Oruç, Bakara suresinin 185-187. ayetlerinde de zikredilmektedir.

    4 - Hacca gitmek: Yüce Allah’ın ömürde bir defa maddi ve manevi gücü olana farz kıldığı İslam’ın şartlarından biridir. Kur’an-ı Kerim’de “Hac” İbadeti için Ali İmran suresinin 97. Ayetinde “Onda apaçık işaretler ve İbrahim'in makamı vardır. Oraya giren güvenlikte olur. Hac için bir yol bulabilenin Beyti ziyaret etmesi ise, Allah'ın insanlar üzerindeki hakkıdır. İnkâr edenlere gelince, Allah'ın âlemlerde hiçbir şeye ihtiyacı yoktur.” diye buyurmaktadır. Kur’an-ı Kerim’de “Hac” konusunda ondan fazla ayet vardır.

    5 - Zekât vermek: Yüce Allah’ın farz kıldığı İslam’ın bir şartıdır. Müslüman’ın malından gelirinin yüzde beşini zekât vermesidir. Kur’an-ı Kerim’de: “Namazı dosdoğru kılın, zekât verin, nefsiniz için evvelce ne hayır gönderirseniz onu da Allah’ın yanında bulursunuz.” (El bakara 110) Kur’an-ı Kerim’de zekâtla ilgili yirmi beşten fazla ayet vardır. Burada İslam’ın beş farzı özetle zikredilmiştir.

    Şunu bilmek gerekir ki, Aleviler Müslüman’dır. Alevilikleri ise Hz. Ali’ye yandaşlıkları, taraftarlıkları ve sevgileridir. İmam Hz. Ali, Hz. Peygamberin amcasının oğlu, damadı ve vasisidir. İlk iman eden ve Müslüman olan kişidir.
    Rabbimiz Allah’tır. Peygamberimiz Hz. Muhammed’dir. İmamımız Emiyrül Müminin Ali Bin Ebi Talip’tir. İslam dinine zıt olan bütün dinlerden aklanırız. Dini hükümleri İslam Dini Anayasa’sı olan Allah’ın Kitabı Kur’an-ı Kerim, sünneti nebevi ve Ehlibeyt imamlarının rehberliğinde öğrenir ve uygularız.
    Müslüman Alevi olarak adlandırılan bizlerin itikadı budur. Alevi kardeşimiz bu bilgiler ışığında büyümüştür. Bizleri daha farklı görenlerin basiretleri bizleri bu şekilde görmekle açılacak ve bizi yanlış tanıyan gözlerin önünden
    bizi kapatan perdeler açılacaktır.
    Bu bilgiler bizim gerçek kimliğimizi göstermektedir. Bu deyimler asıl inancımızı anlatmaktadır. Bin dört yüz yıldır doğrularla haykıran bu Alevilerin sesi duyulmadı. Kendilerini tanıttılarsa da onları duymak istemeyenler duymadı.
    “İnsanlar bilmediklerinin düşmanıdır.” hadis-i şerifi insanların birbirlerini anlayamadıkları ve tanıyamadıkları için söylendiğine işarettir.
    Yüce Allah bizleri en doğru ve gerçek yola hidayet etmiştir. Bu doğru yolda dünyanın en kutsal inancına, İslam’ın özüne sahip olmakla onurlandırıldık. Çünkü İnsanlığın en kutsal inancını en yüce kaynaklardan öğrendik. Yüce Allah’ın hidayetiyle Hz. Muhammed’in sünnetiyle, Ehlibeytin rehberliğiyle, Müslümanlığın temelinde Aleviliğimizle ne kadar övünsek azdır. Bu kutsal inanca mensup olmakla dünyanın en mesut ve huzurlu kulları olarak ahirette sevinecek ve bahtiyar olacağız. Yüce Allah’ın ve Peygamberinin emrettiği şekliyle Ehlibeyt ipine sımsıkı tutunmaya ve Aleviliğimizin gereklerini yerine getirmeye yüce Allah bizi muvaffak etsin.
    Allah’ın rahmeti; Hakkı görüp Hakka tapanlara olsun.

    ALLAH BİZLERİ EHLİBEYT YOLUNDAN AYIRMASIN...
     
  2. Aleviyyun

    Aleviyyun Engellendi

    ZİKİR İBADETİ

    Hz. Ali (a.s)’yi tüm Alevilerin iyi tanıması gerekmektedir. Resulullah (s.a.a.v): “Ali’yi zikretmek ( anmak ) ibadettir.” dediği gibi biz de Hz. Ali (a.s)’yi tanı*****, onu araştırarak bu ibadetimizin bir bölümünü yerine getirebiliriz.(1) Zaten biz Aleviler, Hz. Ali’yi zikretmenin ibadet olduğuna inandığımız ve cemlerimizde (dini toplantılarda) Hz. Ali’yi andığımız için türlü türlü iftiralara uğradık. Halbuki biz Aleviler, sadece Peygamberin hadislerine inanıp o hadislerde söyleneni uyguladık. Cabir b. Abdullah-i Ensari, Resulullah (s.a.a.v)’tan şöyle nakletmiştir; “Meclislerinizi, Ali b. Ebu Talip’i zikretmekle (anmakla) süsleyin.” Biz de meclislerimizi Hz. Ali (a.s)’nin zikriyle süsledik. Bu bazı inançlara ağır gelebilir; ama unutmayalım ki Kur’an-ı kerim’e aykırı bir inanç değil. “Bilmediklerinizi zikir ehline sorunuz.” (Nahl Süresi 43. ayet – Enbiya Süresi 7. Ayet) Cabir El-Cufi dedi ki: “Bilmediklerinizi zikir ehline sorunuz.” ayeti indiğinde Hz. Ali (a.s) şöyle buyurdu: “ Zikir ehli biziz.” Zikir ehli derken, zikir edilenler, zikirde anılanlar demek istediğini her halde herkes anlamıştır. Hz. Ali ve Ehli Beyt’i anarak biz meclislerimizi süsledik. Bu inancımız bazı kişiler tarafından başka manalara çekilmeye çalışıldı ya da eleştirildi. Hz. Ali’yi zikretmemiz garip olsaydı, Allah (c.c) ayette okuduğumuz gibi Hz. Ali ve Ehli Beyt’e zikir ehli demezdi. Ehli beyt bizim gibi beşer varlıklar olmadıklarına göre zikirlerinin ibadet olması garip değildir. Unutmayın ki zikir bir ibadet şeklidir. Hac da bir nevi ibadet şeklidir. İnsanlar Kâbe’yi ziyaret ederek hac ibadetini yerine getiriyorlarsa, biz Hz. Ali’yi zikrederek bir nevi bir ibadet şeklini yerine getiriyoruz. Ayrıca Hz. Ali’nin Kâbe ile aynı menzilede olduğunu düşündüğümüzde (2) bu ibadet şekli insanların garibine gitmesin. İmam Cafer-i Es-sadık, babası ve dedelerinden, İmam Hz. Ali’den naklen, Resulullah bir grup ashabına şöyle buyurdu: “Allah-u Teala, kardeşim Ali’ye sayılmayacak kadar çok faziletler vermiştir. Kim onun faziletlerinden birini, ona ikrar ettiği halde zikrederse, Allah onun geçmişte ve son zamanda işlediği günahlarını bağışlar. Kim onun faziletlerinden birini yazarsa, melekler sürekli olarak o yazıdan bir eser kaldıkça ona mağrifet dilerler. Kim onun bir faziletini dinlerse, Allah onun işitmek yoluyla işlediği günahlarını bağışlar. Kim onun faziletlerini içeren bir kitaba bakarsa, Allah onun bakmak yoluyla işlediği günahlarını bağışlar. Ali bin Ebu Talip’e bakmak ve onu zikretmek ibadettir, bir kulun imanı onun velayetini kabul edip ve onun düşmanlarından uzaklaşmasıyla kabul olur.” Bu hadisten sonra Alevilerin Hz. Ali’yi zikretmeleri gayet normal karşılanmalıdır.

    ------------------------------------------------------------------------------
    Dipnotlar:

    (1)Geçmişte ve günümüzde bu zikir nedeniyle Alevilere ne yazık ki çok ağır iftiralar atılmıştır. Yanlış anlaşılmaya mahal vermemek için bu açıklamayı yapmayı uygun gördüm. Alevilerdeki zikir sadece Hz. Ali (a.s) ile sınırlı değildir. Allah (c.c) bu zikir inancının başında gelir. Ardından peygamber ve 12 imamlar gelir.

    (2)Resulullah (s.a.a.v) Hz Ali’ye hitaben şöyle buyurdu: “Ey Ali, sen Kâbe menzilindesin. Sana gelirler, sen gitmezsin.”
     
  3. Volkan dede

    Volkan dede Aktif Üye

    [sıze=3]öncelikle konu başlığını [/sıze][sıze=3]alevilik olarak yazmayın, nusayrilik olarak değiştirin.[/sıze]
     
  4. Volkan dede

    Volkan dede Aktif Üye

    [sıze=3]öncelikle konu başlığını alevilik olarak yazmayın, nusayrilik olarak değiştirin ve nusayrilik inançları olarak belirtin.[/sıze]
    [sıze=3]nusayrilik alevilik değildir.[/sıze]
     
  5. Aleviyyun

    Aleviyyun Engellendi

    [B ] Tek Alevi siz değilsiniz, sadece kendinize mal etmeye de hakkınız yoktur.
    Sizde Alevi Adını kullanmayın bektaşilik inançları olarak belirtin...
    O zaman bende şöyle diyebilirim "Bektaşilik, Alevilik değildir."
    Bizde sizi Alevi olarak görmüyoruz. Aleviliği yeteri kadar töhmet altında bıraktınız zaten...
    Bizler Kuran-ı Kerim ve Ehlibeyt yolundan giden Asıl Alevileriz. Dün İslam adını bizden gasp ettiniz, sonra Alevi adını.... :mad: Önce ne dediğinizi bilin, kendinize gelin.... Sizin gibi ibadet etmek zorunda da değiliz. :mad:
     
  6. Aleviyyun

    Aleviyyun Engellendi

    Ne yazık ki "Ehl-i Beyt'i seviyorum" demek tek başına yeterli değildir. Gerek itikatte, gerek amelde, Aleviliğin alametlerini taşımak icap eder ki bu alametleri taşıyan bireyler işte bizim içinde doğma şerefine nail olduğumuz Arap Alevi toplumundadır.
    Bizde (Arap Alevilerinde) namaz, ramazan orucu, hac ve zekat var; Sizlerde (Bektaşilerde) cem evi, cem, semah ve muharrem orucu var.

    Anadolu Alevilerinin (Bektaşilerin), inançlarına saygımız var, sizlere saygı duyuyoruz. Ama aynı vücudun iki uzvu gibi de olamayız siz Aleviliğin aslına dönmedikçe. Bu bakımdan kanımca, sizlerle yapılacak işbirlikleri güncel gerekliliklerden doğan belli konularla sınırlı kalmalıdır.

    Alevi müslümanların İmamı olan Hz. Ali (a.s) ve onun tertemiz Ehlibeyti (a.s) olan İmamlar namaz kılmış ve namaz kılmayı da önemle vurgulamışlardır. Kur'an'da namazla ilgili birçok ayetler vardır. Başta Hz. Ali (a.s) olmak üzere Ehlibeyt İmamları (a.s) Kur'an'ı bizzat kendileri okuyor, onu okutuyor ve ona göre de amel ediyorlardı. Onlar hiçbir zaman Kur'an'ın emri dışına çıkmamışlardır, Kur'an'ın emirlerini uygulamak yolunda can ve mallarından vazgeçmişlerdir. İmamların siresine baktığımızda onların Kur'an'a ne kadar önem verdiklerini çok iyi görebiliyoruz.

    Anadolu Aleviliği'nde kabul etmemizin mümkün olmadığı bir "hulul" inancı mevcut iken, biz sizler gibi olamayız. Sizlerden bazıları Hz. Muhammed (s.a.a.v)'i, Kur'an'ı inkar ve Aleviliği Eski milliyetçi sözde bilim adamlarının eskimiş ve geçersizliği kanıtlanmış söylemlerinden yola çıkarak "Alev" kelimesi ile etimolojik bağlantıya sokmaya çalışıyorsanız ve daha da trajikomiği, eğer siz Ali'nin sadece bir "mazlum sembol" olarak alındığını söylemeye başlamışsanız ortada büyük bir sorun var demektir. Böyle düşünenlerin bizi dışlaması bize şereftir.

    Emir Hasan bin Mekzun es-Sincari (rahamehu Allah) bir şiirinde buyuruyor ki:

    "Yermekteler sevmekteki aşırılığımı,
    Oysa yerdikleriyledir şerefimin tamamı"

    Alevilik Ehlibeyt'in yolu'dur. ALLAH BİZLERİ EHLİBEYT YOLUNDAN AYIRMASIN...
     
  7. Volkan dede

    Volkan dede Aktif Üye

    Alevilik ve Bektaşilikte ibadetler aynıdır.
    Aradaki tek fark;
    Alevilikde, Seyyid evladı olan yani PEYGAMBER SOYUNDAN GELEN DEDE'LER ÖNDERLERİDİR.
    Bektaşilikte de babalar vardır ve yetkilerini MÜRŞİD'LERİ OLAN SEYYİD EVLADI DEDE'LERDEN ALIRLAR.
    Senin görüp görmemen gerçeği değiştirmez.
     
  8. Aleviyyun

    Aleviyyun Engellendi

    Bizler Alevi müslümanlar (Nusayriler - Arap Alevileri) olarak; öncelikle önder Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu demokratik ve sosyal hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti'nde yaşamaktan son derece mutlu olan kendini bu ülkenin asli unsuru olarak gören vatan sevgisini ve ülkenin bölünmez bütünlüğü ilkesini gerektiğinde canı pahasına da olsa yaşayan savunan insanlarız.

    İnanç olarakta; Kur'an-ı Kerim Sünnet-i Nebevi ve Ehlibeyt üçgeninde İslam'a imanla bağlıyız. Bunlara aykırılık teşkil eden tanımlamaları inancımıza değerlerimize müdahale ve saygısızlık olarak görüyor bu tür yaklaşımlardan nemalanmayı düşünenleri de Esefle kınadığımızı ilan ediyoruz.
     
  9. mh31

    mh31 Yeni Üye

    mukemmel ve kusursuz tebrik ederim
     
  10. Aleviyyun

    Aleviyyun Engellendi

    ALEVİ İSMİNİN KÖKÜ

    Aleviler isimlerini tabi oldukları peygamberin vasisi olan Hz. Ali (a.s)'den almaktadır. Bu isim her ne kadar yeri geldiğinde Ehlibeyt soyundan gelenlerin adı olsa da Ehlibeyt´e tabi olanlara da bu isim verildi. Tarihi incelediğimizde peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.a.v) kendi döneminde Hz. Ali (a.s)´ın velayetine uyulmasını emretmiş; bu emirlerini birçok hadiste tekrarlamış ve Gadir Hum günü de tüm ümmetine Hz. Ali (a.s)´a biat etmelerini emretmiştir.

    Bu emre uyup biat edenler ve biatlarına sadık kalanlara; yani peygamberin emirlerini yerine getirip Hz. Ali (a.s)´a tabi olanlara, Hz. Ali taraftarı denmiştir.

    Bu ismi veren de bizzat peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.a.v) dir. Bir hadisinde buyurdu ki: “Ali´nin taraftarları kurtulmuş olanlardır.” (1) Kıyamet günü geldiğinde Hz. Ali (a.s)´ın taraftarı olmanın mükâfatı mutlaka bizlere verilecektir. Hz. Ali (a.s)´ın taraftarı aynı zamanda Alevi anlamına gelmektedir. Alevi demek; Hz. Ali (a.s)´ye mensup olan, onun velayetinde giden demektir. Peygamberimiz yeri geldiğinde, bazı hadislerde Hz. Ali taraftarı demek yerine; Alevi ismini kullanmıştır.

    Resulullah (s.a.a.v) Hz. Ali (a.s)´yi ve kıyamet gününü anlatan bir hadiste buyurdu ki: Hangi melaike topluluğun rastlasa "Bu mürsel Peygamberdir,"derler. Uğradığı her peygamber topluluğu da "Bu mukarreb melektir" derler. Bu sırada arş'ın ortasından birisi şöyle seslenir: "Ey topluluk, bu ne mürsel Peygamber, ne de mukarreb melektir? Bu Ebu Talib oğlu Ali'dir." Ali'nin taraftarları da onun peşinden gelir. Bir nida onun taraftarlarına: Kimlersiniz siz? Diye seslenir. Onlar da: Biz Alevileriz, diye cevap verirler. Bunun üzerine onlara şöyle ses gelir: Ey Aleviler! Siz güvendesiniz, sevip de veli edindiğinizle beraber cennete girin. (2) Peygamberin Alevi ismini birkaç defa kullandığını gösteren birkaç hadis daha mevcuttur. Biz imam Cafer Sadık (a.s)´dan rivayet edilen bu hadisle yetinelim: imam Cafer Sadık (as) buyurdu ki: “Biz Aleviyiz taraftarlarımızda Alevidir...”. (3). Emeviler, kendi dönemlerinde Aleviliği ve Alevileri yok etmek için ellerinden geleni yaptılar.

    O devirde Emeviler bizlere genelde, Rafızî ismiyle hitap ettiler. Bu süreç imam Cafer Sadık (a.s) döneminde mezheplerin ortaya çıkmasıyla, Ehlibeyt taraftarı olan Aleviler, imam Cafer Sadık (a.s)‘ın etrafında toplandıkları için; Caferi adıyla da anıldılar. On birinci imam Hasan el-Askeri (a.s)´dan sonra Aleviler imamın naibi olan Muhammed bin Nusayri´ye tabi olarak yoluna devam ettiler. Şiiler ise Osman bin Said´in naipliğine inanarak bir bakıma Ehlibeyt taraftarları içinde bir bölünme yaşandı. Ama asıl sorun, Hüseyin bin Ruh Nevbahti´nin naipliğini ilan etmesinden sonra, Şiiler (Caferiler) ile aramız tamamen açıldı. Muhammed bin Nusayri´den kırk yıl sonra gelen Nevbahti ne yazık ki bizim on birinci ve on ikinci imamların naibi olarak kabul ettiğimiz Muhammed bin Nusayr´a ağza alınmayacak töhmetler sıraladı. Nevbahti yaşadığı dönem içinde, Abbasilerin hükmü döneminde, devlet içinde üst mevkilerde akrabalarının olmasından faydalanarak çok güçlendi. Aleviler ise ezilmeye devam etti. Zamanla da bu töhmetler tüm Alevilere yöneltilmeye başlandı. Artık bizlere Alevi yerine; tahkir amacıyla Nusayri denmeye başlandı. Zaman zarfı içinde bizlere ağza alınmayacak bir sürü iftirayla beraber “Nusayri” dendi. Bu iftiralar birinci dünya savaşının bitimine kadar sürdü. “Tarihul Aleviyyun” kitabının yazarı Muhammed Emin Galip Tavil bakın nasıl anlatmakta: “Sonraları ‘nusayri´ kelimesi en çirkin aşağılama kelimelerinden biri oldu.
    Mevlamızın lütuf ve hayrına şükr-ü sena ve atıyelerine hamd ederiz ki, dünya savaş´ından sonra bu topluluğa eski adı olan ‘Aleviler´ adı verildi. Ne de güzel bir adlandırmadır bu ve ne de büyük kazanç! Bu, 412 yıldır, yani …. Alevileri katletmelerinden (yavuz katliamı) beri yoksun bırakıldığı şeydi. Bu ad gasp edilmiş haklarından onlara ilk geri verileni oldu" (4)

    Bu tarihte, bizlere, asıl ismimiz olan Alevi ismi geri geldi. Son yıllarda bilinçli bir şekilde hakkımızda yazılmaya başlanan kitaplarda, bizlere bilinçli bir şekilde tekrar Nusayri denmeye başlanması ve geçmişte atılan iftiraların tekrar edilmesi bizleri çok üzmektedir. Bizler Ehlibeyt imamlarından sonra Muhammed bin Nusayri´ye tabi olduk. Onu imam Hasan el Askeri´nin ve imam Mehdi (a.s)´ın naibi (babı) olarak kabul ettik. İmamlardan sonra Alevi toplumunun lideri olmuştur. Ama bu bizim adımızın Nusayri olduğu anlamına gelmez. Muhammed bin Nusayri yeni bir mezhep kurmadı ki bizler “Nusayri” ismini alalım. Bizler Hala Hz. Ali (as)´ın yolunda gitmekteyiz. Gadir hum günü verdiğimiz biate hala sadık ve bağlı olmamızdan ve hala Hz. Ali (a.s)´ın velayetinde yürümemiz nedeniyle, bizim için kullanılabilecek tek isim "Alevi" ismidir.


    -----------------------

    1-El-Münavi' nin "Künuz el-Hakaik" s.82. Münteheb Fedail'ün Nebi ve Ehli Beytihi s.137. Es-Seyyid Murtada Hüseyni'nin "Fedail'ül Hamse min es-Sıhah es-Sitte" c.2, s.9

    2-Es-Seyyid Haşim el-Behrani Gayet-ul Merâm C.6, S.76; C.7, S.30, 42. Hasan bin Süleyman el-Hilli el-Muhtadar S.92, H.1370 1.Bas. Necef . Allame el-Meclisi Bihar'ul Envar C.7, S.230-231; C.65, S.112 . makale uzamaması için hadisin başından bir bölümü kesmek zorunda kaldık.

    3- Mişket el-Envar, s. 326

    4- Tarih-ul Aleviyyun s. 305.
     
  11. E=mc²

    E=mc² Daimi Üye

    bu fakirce ;

    ilk donem kizilbas idik sonrasinda alevi ardindan bektasi ve bu ucunu sentezliyecek -toparlayabilecek- insani kamil donemi olacak.

    yasadigimiz acilar ve baskilar nedeniyle bir yolu surdugumuz canlari kapilarin ardinda birakarak bugune gelinmistir.

    nacizane dort kapi anlayisima gore bu sekildedir.

    kizilbas
    alevi
    bektasi
    insani kamil

    sevgi saygilarimla,
     
  12. Pir Mehmet

    Pir Mehmet Daimi Üye

    Aleviliği gibi ne gibi bir töhmet altında bırakmışız Sünniyyun beyefendi... Volkan Dede'nin de dediği gibi Alevilik ve Bektaşilikte ibadetler aynıdır.
    Aradaki tek fark; Alevilikde, Seyyid evladı olan yani PEYGAMBER SOYUNDAN GELEN DEDE'LER ÖNDERLERİDİR. Bektaşilikte de babalar vardır ve yetkilerini MÜRŞİD'LERİ OLAN SEYYİD EVLADI DEDE'LERDEN ALIRLAR. Şimdi namaz, abdest meselesine gelelim: Alevilikte 4 kapı 40 makam vardır. Kapılar şunlardır:1. Seriat 2.Tarikat 3.Marifet 4.Hakikat... Aleviler olarak bizler Ehl-i Tarikat'ız. Biz camiiye(şeriat) değil, ceme(tarikata) gideriz. Zaten biz Aleviler olarak bizlerin abdesti alnmış, namazı kılınmıştır. Zaten inancımızda da zahirilikten çok batınilik vardır. Ayrıca sizler vatanınızı seviyorsunuz da biz teröristlik mi yapıyoruz? Lütfen çekin ellerinizi Alevilikten.... Biz bir vücudun uzuvlarıyız siz kabul etmesenizde...

    Aleviliğin aslı budur arkadaş, siz ne derse deyin. 12 İmamların abdestleri alınmış, namazları kılınmış... Zaten Ehlibeyt'in yoluna en sadık inanç Aleviliktir. Konu Kilit...
     
Konu Durumu:
Daha fazla cevap için açık değil.

Sayfayı Paylaş