Nusayrilik...

Konu, 'Yazılar, Makaleler, Araştırmalar' kısmında mtsrkn tarafından paylaşıldı.

  1. mtsrkn

    mtsrkn Daimi Üye

    Virani'yem bu yolda can nisârem1
    Ali'ye aşk ile, akl ile yârem
    Nusayri'yem ki bir kula uyarem
    Nusayri'yem, Nusayri´yem, Nusayri
    Ne ölmüşem, ne hod sağım, ne sayri.2

    Aleviliğin bir kolu olan Nusayrilik, 11. İmam Hasan Askeri´nin öğrencisi ve yakın dostu Ebu Şuayb Muhammed bin Nusayr el-Basri en-Nümeyri (öl. H. 270, M. 883) tarafından IX yy. da kurulan; Abu Abdullah al-Huseyin ibn Hamdan al Hasibi (öl. Halep 957/58 ) 3 tarafından geliştirilen, İslâmiyet´in bâtıni yorumuna, tasavvufa, tenasüh (ruh göçü; métempshychose), Hulûl (Réincarnation) nazariyesine, Ehl-i Beyt sevgi ve saygısına dayanan bir inanç sistemidir.

    Etimolojik (köken) olarak Nusayri sözcüğü, Nusayriliğin kurucusu İbn Nusayr´den gelmektedir. Bazı batılı bilim adamları, bu sözcüğün Hristiyanlıkla eş anlamda kullanılan Nasrani (nazaréen, Hz. İsa´nın doğduğu kent Nazareth) veya Suriye ve çevresinde yaşayan Nazereni adlı bir topluluktan geldiğini ileri sürmektedirler. Kimi gezginler ise, Nusayrilerin sığındığı Kuzey Suriye´de bir dağ kütlesinin adı olan Ansariye (Cebel) ismini bu anlamda kullanmışlardır.4 İslâm tasavvufu ve özellikle Hallacı Mansur´la ilgili geniş çaplı araştırmaları olan Fransız şarkiyatçı Louis Massignon´a göre, Nusayri tabirinin idari, içtimai (sosyal) ve dinî olmak üzere üç anlamı vardır:

    İdari bakımdan bu tabir, Suriye´deki Ansariler dağına (eski Cabal Lukkam) delâlet eder; Âsi nehrinin garbında (batısında) eski Lazikiya livâsı (sancağı, vilayeti) olup, cenup (güney) kısmında büyütülmüş ve 1920´den başla***** burada bir Alevi devleti kurulmuştu. 1933 sonunda nüfusu 334.173 olup, bunun 213.066´sını Nusayriler teşkil ederdi. Şahyun´un şimâlinde (kuzeyinde) ve Banyias´ta yaşayan Sünnilerin sayısı 61.817; Kadmus ve Masyaf´ta bulunan İsmaililer 5.669; al-Hişn ve Tartus´un şimalinde oturan ve çoğu Ortodoks olan Hristiyanlar 53.604 kurulmuş idi; memleketin idari taksimatı iki sancak ve sekiz kazadan ibâret idi: Lazikiya Şahyun (Haffa), Cabala, Tartus, Markab (Baniyas), İmraniya (Tell Kallah), Şafita al-Hişn (Maşyaf); mütehammil ve çalışkan köylü halkı tütün, ekmek ve ipek böceği yetiştirmekle meşguldür (M. Hartmann, ZDPV, 1891, XIV, 151-255).

    İçtimai (sosyal) bakımından burada yaşayan ve muhtelif menşelere mensup olan ahali, istisnasız denilebilecek şekilde Arapça konuşmakta ve Nusayri akidesini kabul etmiş bulunmaktadır.

    Dinî cephesine gelince, bu Nusayri fırkasının akidesidir ki, burada buna daha yakından temas edilecektir.5

    Konunun uzmanlarından Alman şarkiyatçı R. Strohtmann´a göre, asıl yerleşim yerleri Irak olan Nusayrilerin, Suriye tarafına ne zaman geldikleri konusunda kesin bir bilgi olmamakla birlikte, özellikle 11. İmam Hasan al-Askeri´nin ölümünde, On İki İmam Şiasından ayrıldıktan sonraki dönemlere (872) rastladığı tahmin edilmektedir. 1000 yılında, Tabariye, Trablusşam, Haleb ve Latakiye´de Nusayrilerin bayram tarihleriyle ilgili Belediye nizamnamelerinde yer alan kayıtlara rastlanır.6

    X. yy.da Bağdat Abbasi halifeliğinin çöküşü sırasında Musul ve Halep´te hüküm süren Hamdaniler döneminde Suriye´nin Kuzey kesimine gelip yerleşen Nusayriler, bu bölgede egemen olan ve aynı Batınî öğretiyi savunan Karmatiler ve İsmaililer döneminde burada kendi inanç ve öğretilerini yaşatabilecek rahat bir ortam buldular. Frankların egemenliği döneminde de (1098-1188 )gelişmesini sürdüren Batınî heteredoks akımlar, özellikle Memlûklar (1250-1517) ve Osmanlılar döneminde (1517-1918 )yoğun takibata uğradılar. İşte bu dönemlerde Sünnileştirme politikası başladı.

    Mısır´daki İsmaililerle savaşan 4. Memlûk Sultanı I. Baybars (1223-1277), Suriye´yi ele geçirdikten sonra, buradaki Batınî akımlara karşı da savaş açtı. Fransız yazar Jacques Weulersse´nin de 1940´ta yayımlanan Le Pays des Alaouites (Alevi Devleti) adlı yapıtında ifade ettiği gibi, lânetle anılan Memlûk sultanı Kalavun döneminde (öl. 1290) baskılar daha da arttı, Batınî mezhepler yasaklandı ve Nusayri köylerine zorla cami yaptırıldı.7 Suriye, 1517´de Yavuz Sultan Selim´in Mısır´ı fethiyle Osmanlıların egemenliğine geçti. Gerek Yavuz Sultan Selim (1516 Halep katliamı) gerekse II. Abdülhamid (1842-1918 )döneminde aynı asimilasyon politikaları sürdürüldü.

    Tüm zorluklara rağmen, Nuseyri, Ansari, Arap Alevileri, Alevi, Alawi gibi isimlerle adlandırılan Nusayri Aleviler, inançlarını ve zengin kültürel değerlerini koru*****, onları daha güzel yönleriyle yaşatarak günümüze taşıdılar.

    İnsan-Tanrı-Doğa sevgisine ve bütünlüğüne dayanan Nusayri Aleviliğinde, hiç kuşkusuz İslâm gizemciliği ve Ali kültü, Ehl-i Beyt sevgi ve saygısıyla birlikte birlikte eski Anadolu ve Asya medeniyetleri, İran-Hind inançları, Yeni Platonculuk ve Hristiyanlık gibi farklı inanç ve kültürlerin izlerine ve güzelliklerine de rastlanır.

    Aleviliğin genel yapısında olduğu gibi, Nusayri Alevilikte de ahlâk değerlerine, sıdk ve vefaya (kalp ve ruh temizliğine), eğitime ve bilime büyük önem verilir. Merkezi Basra´da, şubeleri Bağdat ve Mısır´da kurulan İhvân-üs-Sefa (Ihvan al-Safa: Safa kardeşler, sadık dostlar) adıyla anılan bilginler topluluğunun, ahlâkta Sokrates´i, mantıkta Aristo´yu, matematikte Pythagoras´ı, metafizikte Eflatun´u (Platon), din felsefesinde ise Hallacı Mansur´u örnek alarak X. yy.da başlattıkları ve dinde reformasyonu öngören, aklı, bilimi ve mantığı ön planda tutan bu yeni öğretinin Nusayrilik üzerinde de önemli etkileri vardır.

    İhavan-üs-Sefa, İmam Caferi Sadık´ın büyük oğlu İsmail´e (öl. Medine 762) dayanan İsmailiye mezhebine mensup bilginler topluluğunun X. yy.da Basra´da ortaya çıkarttıkları yeni dinî bir yorumun ve felsefe çığırının adıdır. Bu isim, bu bilginler topluluğunun kendi aralarında birbirlerine İhavan al-Safa (Safa kardeşler) diye hitap etmelerinden kaynaklanır. Öğretilerini ve birliğin amaçlarını 52 risale (broşür) hâlinde kaleme alan İhvanüssefa grubunun asıl hedefleri, inançta bilimi, aklı ve mantığı egemen kılmaktı.

    XVII ve XVIII. yy.da Batıda yayımlanan ansiklopedilere de kaynaklık eden bu risaleler (küçük boy kitaplar, broşürler) 1-14 matematik ve mantık, 15-30 tabii bilimler (fizik, kimya, gökbilim, biyoloji), 31-42 Metafizik, 43-51 Teoloji (Tanrı bilimi) ve diğer bilgilerden oluşuyordu. Bu ansiklopedilerin doğudaki Müslüman toplulukları ve Bâtıni hareketler üzerinde önemli etkileri oldu. Bu kaynakların bir çoğu, İbni Sina´nın bazı eserleriyle birlikte 1150´de Bağdat´ta ateşe verildi (BOER, T. J. de, 1901: 89). Daha sonraları yeniden toparlanan bu eserlerin bir kısmı Nusayri Aleviler tarafından yayımlandı.

    Ruh göçünün egemen olduğu Nusayrilikte, insan belli eğitim aşamalarından sonra insan-ı kâmil şeklinde gelişerek fenafillâh mertebesine, yani Tanrı´nın varlığında yok olma (vahdet sırrına erme; Hakk´ı kendi özünde, kendi özünü Hakk´ta görme) aşamasına ulaşır. Velâyet rehberi Hz. Ali, fenafillâh mertebesinde Tanrı´nın varlığında yok olan ve Hz. Âdem´den beri bütün peygamberlerde tecelli eden (beliren) ilâhi nurun, hidâyetin ışık kaynağıdır. Mevlana Celaleddin Rumi´nin de Divan-ı Kebir´de ifade ettiği gibi; O açıklayıcı imam, O Tanrı velisi safa ehlinin vücut güneşidir. Yerde, gökte, mekânda, zamanda hakla duran o imamın zati, iç ve dış temizliğiyle vasıflamak vaciptir. Çünkü küfürden, ikiyüzlülükten kurtulmuştur, temizdir. Onun konağı birlik âlemidir. Hakk´ın yüksek sıfatları Ali´nin vasfıdır. Hakk´ın sıfatları zaten ayrı değildir. O, Tanrı´nın zatine yapışmış, O olmuştur. Hani duyduğun lâhutun o gizli hazinesi yok mu; işte O odur. Çünkü O, Hakk´tan halka görünmüştür. O, hazinenin nakdi, tükenmez ilimdi. İşte o ilimden maksut yüce Ali´dir. Hakk´ın hikmetini ondan başka kimse bilmez. Zira O hakimdir, her şeyin bilginidir...

    Hak ve hakikat sırrına eren, Allah´ın sırlarına ait manevi bilgiye (ilm-ü ledün´e) vâkıf olan Hz. Ali´nin her yerde ve her zaman hazır ve nazır olduğunu, binbir donda göründüğünü hemen hemen tüm Alevi-Bektaşi şairleri, deyiş ve nefeslerinde dile getirmişlerdir:



    Tuttum aynayı yüzüme

    Ali göründü gözüme

    Nazar eyledim özüme

    Ali göründü gözüme

    Ali evvel, Ali ahir

    Ali bâtın, Ali zâhir

    Ali tayyip, Ali tahir

    Ali göründü gözüme

    Ali candır, Ali canan

    Ali dindir, Ali iman

    Ali rahim, Ali Rahman

    Ali göründü gözüme.

    Mehmet Ali Hilmi Dedebaba



    Nusayrilerin kutsal metinlerinde, özellikle Kitabu´l Mecmu al-a´yâd´ta deliliyle delil olan, kudretiyle zahir olan, hikmetiyle batın olan, zatı ile zatına icabet olunan, sıfatıyla ismine muhatap olan, gizliliklerin sırlarını bilen; iyilik, doğruluk, ilim ve irfanla gönülleri aydınlatan, nurları görünür kılan, her nura isim, her isme mekân, her mekâna bab kılan, babı irşad eden mürşidlerin mürşidi, arılar emiri Ali Ebu Talib, bilgi kaynağının hazinesi ve evliyaların serçeşmesidir.

    Nusayri üçlemesinde Ayn-Mim-Sin (A.M.S.) sırrı, mânâ anlamına gelen Ayn, her zaman ve her yerde hazır ve nazır olan Hz. Ali´yi; isim anlamına gelen Mim, Peygamber Muhammed´i; bab (kapı) anlamına gelen Sin ise Peygamberin sahabelerinden, Ali´nin yoldaşı ve sırdaşı, Kırklar meclisinin hizmetkârı ve Fütüvvet´te (Ahilik´te) berberlerin piri sayılan Selman-ı Pâk´ı simgeler. Birbirini tamamlayan bu üçlü nazariye, halk arasında şu deyimle de ifade edilir: Kapıya doğru yönelirim, ad önünde eğilirim ve mânâ´ya taparım.

    Nusayri Alevilikte, Ali-Muhammed-Selman üçlüsü, Ehl-i Beyt beşlisi ve On İki İmam sevgi ve saygısı dışında, Ebû Zerr al-Gifari, Mikdat bin Esved al-Kindi, Abdullah bin Revaha el-Ensâri, Osman bin Maz´un el-Cumahi, Kanber ed-Devsi gibi beş Eytam-ı Hamse´ye (yetim; tek ve eşsiz örnek sahabeye) de önem verilir.

    Bu beş eşsiz şahsiyetten Ebû Zerr al-Gifari, yıldızların seyir ve hareketini; Mikdat bin Esvet al-Kindi tabiat olaylarını, gök gürültüsü ve yer sarsıntısını; Abdullah bin Revaha el-Ensâri, rüzgârı; Osman bin Maz´un, rızkların teminini, sağlık ve hastalığı; Kanber el-Devsi ise ruhları temsil eder ve yönlendirir.

    Nusayrilik yoluna girişin belli evreleri ve eğitim aşamaları vardır. Yola talib olan bir can, her şeyden önce bir mürşide el vermesi; yol ve erkân hususunda bilgi sahibi olması gerekir. İnanç ve töre kurallarını bilen ve sırrı sır eden bir can, kırk günlük, yedi veya dokuz aylık melik (sınama) dönemlerinde sonra yapılan giriş törenlerinde, en az on iki kişilik kefil (şahid) göstermek suretiyle, İmam huzurunda kutsal görevlerini yerine getireceğine, yol ilke ve kurallarına ters düşmeyeceğine dair ikrar (söz) vererek yola alınır. Nusayrilik´te Em-i Seyyid adıyla anılan Din Amcası, Nusayri yoluna girmek isteyen tâlibe, yolun inceliği, adap, erkan ve kuralları hakkında bilgi verir. Tâlibe el veren ve yola girmesini sağlayan Em-i Seyyid kurumu, bir anlamda sosyal ve dinsel bir akrabalık bağıdır.

    Nusayri törenlerinde de, Kırklar meclisine izafeten adab ve erkân kuralları içerisinde bir kadeh (nakfe) dem sıredilir (içilir). Bu dem, Bâtıni anlamda vahdet sırrına ermenin, ölümsüzlüğün, Tanrısal aşkın bir sembolüdür. Ârif Çelebi´nin (doğ.1272), şu dizeleriyle de ifade et-tiği gibi:

    Biz şaraptan değil, şarap bizden sarhoş oldu,

    Biz kalıptan değil, kalıp bizden varoldu.8

    Nusayri din adamlarına Şıh, yardımcılarına Nakib ve Necib denir. İmamların makamını temsil eden ve soydan gelen Şıhlar, yol ehli, mürşidi kâmil ve Nusayri akidelerini eksiksiz ve noksansız yerine getiren arif insanlar arasından seçilir.

    Nusayri Alevilerin etnik yapılarını Araplar, Türkler, Türkmenler ve Farslar oluşturur.

    Konuştukları dil ise şu şekildedir: Suriye´deki Aleviler, Suriye/Lübnan Arapça şivesinde konuşurlar. Anadolu´daki Nusayriler, hem Arapça hem de Türkçe konuşmaktadırlar. 1939´da Hatay´ın Türkiye topraklarına katılmasından sonra yazım ve konuşma dilleri Türkçe oldu; ama Arapça da okunup yazılmaktadır.
     
  2. ero

    ero Daimi Üye

    ülkemizde yaşayan nusayrileri daha yakından tanımamız için bu gibi yazıları daha çok okumamız gerekecek..

    teşekkürler
     
  3. mtsrkn

    mtsrkn Daimi Üye

    İlgin için teşekkürler can...
     
  4. seyduna_34

    seyduna_34 Daimi Üye

    bilgilendirme için teşekkürler...
     
  5. sanem_62

    sanem_62 Daimi Üye

    emeğine sağlık can ...
     
  6. mtsrkn

    mtsrkn Daimi Üye

    Virani'yem bu yolda can nisârem1
    Ali'ye aşk ile, akl ile yârem
    Nusayri'yem ki bir kula uyarem
    Nusayri'yem, Nusayri’yem, Nusayri
    Ne ölmüşem, ne hod sağım, ne sayri.2
     
  7. seyduna_34

    seyduna_34 Daimi Üye

    bektaşiler yada kızılbaşlar ile nusayrilerin farklarını yazarmısın can..ibadetleri değerleri gidişatları nasıldır? namaz oruç varmıdır vs ..
     
  8. mtsrkn

    mtsrkn Daimi Üye

    nusayrilerde batıni inanç esastır ama zahiri inancıda kabul eder.İslamiyette olduğu gibi beş vakit namaz vardır ramazan orucu ve muharrem orucu da tutulur.Yavuz sultan selim(Allah lanet etsin ona) dönemi ve onun öncesi yapılan baskılardan dolayı inanç sır olmuş ve inançlarımızda şekilcilik olmayıp kimseyle paylaşmadan inancımızı sadece kendi içimizde yazarız.Kızılbaş ve Bektaşilerle ortak noktamız ehlibeyttir.Peygamber efendimiz(s.a.a.v) bir sözü vardır:
    Size iki emanet bırakıyorum biri kuran diğeri ehlibeytimdir sözü esastır.
    Kurana göre ve ehlilbeyt öğretisine göre hareket edilir...Bunlarda ortak noktamızdır.
    Farklı olmasının sebebi Nusayri toplumu arap kökenlidir Anadolu alevileri genelde türk kültürüdür ırktan dolayıda farklılıklarımız var bunlarda normaldır.Önemli olan insanlar ortak noktada birleşip örgütlenmesi ve gücünü ortaya koymasıdır diye düşünüyorum.
     
  9. Aleviyyun

    Aleviyyun Engellendi

    Alıntı yaptığım ileti dışında, mtsrkn arkadaşımızın söylediklerinde doğruluk payı var. Ancak baskılardan dolayı inancın sır olduğu doğru değil...
    Sır olayı, Hz. Resulullah (s.a.a.v)'tan ve Ehlibeyt imamlarından öğrendiğimiz, Ehlibeyt öğretisi dediğimiz dini ilimdir. Yani İslamiyet'in özüdür ve herkes bunu bilemez.
     
  10. Aleviyyun

    Aleviyyun Engellendi

    Şunuda belirtmek istiyorum, Farklı olmasının sebebi sadece Nusayri toplumunun Arap kökenli olması değildir, Ehlibeyt öğretiside farklıdır.
    Nusayriler, Ehlibeyt imamlarından sonra Ehlibeyt'in 11. İmamı Hasan El Askeri (a.s)'nin öğrencisi ve sadık müridi olan Muhammed bin Nusayr'ı otorite kabul ederler.
     
  11. MUHAMMEDALİ

    MUHAMMEDALİ Daimi Üye

    ya abi ben şunu anlamandırmak istiyorum.
    alevilik dediğimiz ehl-i beyt sevgisi mi?
    ben kızılbaş türkmenlerindenim ve aleviliğin semahıyla cemiyle felsefesiyle sadece ehl-i beyt sevgisinden ibaret olmadığını şu ana kadar büyüklerimden duydum, öğrendim.
    siz nusayrilerle tek ortak noktamız ehl-i beyt anladığım kadarıyla.
    size, caferilere vs. alevi diyorsak o zaman sünnilerden de bazı Hazreti Ali'yi mürşit edinen tarikatlere de öyle dememiz lazım değil mi?
    zira siz de namaz kılıyorsunuz onlar da caferiler de mesela.
    anadolu aleviliği çok farklı alevidir dediğimiz diğer inançlarla bence.
    haksız mıyım?
     
  12. Aleviyyun

    Aleviyyun Engellendi

    Alevilik; Kaynağını Kuran’dan alan, Hz. Muhammed’in (s.a.a.v.) hadisleri ve Ehlibeyt imamlarının (a.s.) öğretileriyle şekillenen İslam’ın özüdür, sırat-ı müstakimdir. Yani doğru ve hak olan yoldur.
    Alevilik, Hz. Ali’nin (a.s.) taraftarı (Şiası) olmak demektir. Onun taraftarı olmak demek Hz. Muhammed’in (s.a.a.v.) taraftarı olmak demektir; yani Allah’ın taraftarı olmak demektir.

    Kim hangi dinin emrini yapıyorsa o dindendir, kim hangi önderin tavsiyesini uyguluyorsa o kişiyle beraberdir.
    Gerçek bir Alevinin yaptığı her ibadetin şekli 12 imamların (Ehlibeyt imamlarının) sözlerine ve tavsiyelerine uygun olmalıdır.
    Çünkü Kuran'ı en iyi onlar biliyor ve peygamberimizin sünnetini en iyi onlar aktarıyordu.
     
  13. MUHAMMEDALİ

    MUHAMMEDALİ Daimi Üye

    o halde sen alevisin biz değiliz öyle mi? :)
     
  14. MUHAMMEDALİ

    MUHAMMEDALİ Daimi Üye

    gülüyorum çünkü komik :D
     
  15. Volkan dede

    Volkan dede Aktif Üye

    Bu kelimeden sonra şu şekilde söylersek hatamı yapmış oluruz?

    Nusayriler sadece 12 İmamları benimserler bunların dışında 12 İmamların soyundan gelen evlatlarının hiç birini kabul etmezler, günümüzde de 11. İmam Hasan El Askeri (a.s)'nin öğrencisi ve sadık müridi olan Muhammed bin Nusayr'ının soyundan gelenleri kabul ederler diye bir anlam çıkarıyorum. Doğrumudur?
     
  16. Aleviyyun

    Aleviyyun Engellendi

    Biz Ehlibeyt imamlarının (12 İmamların) hepsini kabul eder ve benimseriz. Muhammed bin Nusayr bize Ehlibeyt öğretisini öğreten, 11. İmam Hasan El Askeri (a.s)'nin öğrencisi ve sadık mürididir. Bunun dışında Muhammed bin Nusayr'dan Ehlibeyt öğretisini alan fıkıh ve din alimlerimiz vardır.
    Soyla bir ilgisi yoktur.

    Ehlibeyt inancımız hakkında da bir konu başlığı açtım onun linkini veriyorum.

    LİNK: http://www.alevicanlar.net/alevi-in...nlarda-arap-alevilerinde-ehlibeyt-inanci.html
     
  17. Volkan dede

    Volkan dede Aktif Üye

    Sorduğum sorunun cevabını açık ve net olarak cevabını alabilirmiyim.

    günümüzde 12 İmamlarımızın Soyundan gelenler kimlerdir ve Ehl-i Beyt'ten sayılırlarmı?
     
  18. Aleviyyun

    Aleviyyun Engellendi

    Peygamber efendimiz Hz. Muhammed (s.a.a.v) bir hadisinde; "Benden sonra 12 Halife olacaktır, hepsi Kureyş'tendir." buyurmuştur. İşte bu 12 halife Ehlibeyt imamlarıdır.
    Arap Alevi (Nusayri) inancında Ehlibeyt ve Ehlibeyt imamları nurani varlıklardır ve masumdurlar. Bu nedenle hiç bir beşer Ehlibeyt soyundan gelemez. 12. İmam Muhammed El Mehdi (a.s) hayattadır ama günümüzde ise gaybettedir, yani görünmezdir ve kıyamete yakın bir zamanda zuhur edecektir yani görünecektir.
    İşte biz, 12. İmam Muhammed El Mehdi (a.s)'nin gaybetine (görünmezliği) inanırız. Kıyamet Günü’nde Mehdi olarak zuhur (görünmesi) edeceğine inanıp kendisini beklemek inancımızın gereğidir.
     
  19. Volkan dede

    Volkan dede Aktif Üye

    Şura Süresi 23. Ayet, insanlara Ehl-i Beyt'i sevmelerini emreder.
    Ehl-i Beyt demek Hz. Muhammed'in ev halkı demektir ve Bu kişiler sırasıyla;
    1. Hz. Muhammed,
    2. Hz. Ali,
    3. Hz. Fatıma,
    4. Hz. Hasan,
    5. Hz. Hüseyin'dir.
    Ayet'in inmiş olduğu zaman Hz. Muhammed'in ev halkı kendisi ile beraber 5 kişiydi. Bu söze istinaden Alevilikte Pençei Al-i aba diye bir söz vardır ve bu söz Ehl-i Beyt için kullanılır.
    Bize göre, yani Alevilere göre Ehl-i Beyt'in soyundan gelen çocuklarıda Ehl-i Beyt'ten dir.
    Siz nusayrilere göre ise 12 İmamların evlatlarını Ehl-i Beyt'ten saymıyorsunuz. Bu ne demektir anlayamadım.
    Örneğin;
    5. İmam Muhammed Bakır'ı kabul ediyorsunuz ama onun torunu olan Hace Bektaşi Veliyi Ehl-i Beyt olarak kabul etmiyorsunuz. (Bu örnekler daha da çoğaltılabilir.)
    Kur'an-ı Kerim'in emirlerini hiçe sayıp hadislerde ısrar etmen ise yersizdir. Her din'de öncelik Ayet'in dir ve Ayet'in var olduğu bir yerde de hadis'ten bahsetmek cahillikten başka bir şey değildir.
    Bu konu hakkında da size bir söz daha yazmak gereksizdir.
    varın sizde inandığınız şekilde yaşayın.
     
  20. Aleviyyun

    Aleviyyun Engellendi

    Alevi inancında peygamberler, Ehlibeyt ve Ehlibeyt imamları beşer üstü varlıklar olarak kabul edilir. Peygamberimizin (s.a.a.v) ve Ehlibeyt'nin nurani bir varlık olduğunu anlatan Maide süresi 15. ayette yüce Allah (c.c) şöyle buyuruyor: "...gerçekten size Allah'tan bir nur ve apaçık bir kitap geldi."
     

Sayfayı Paylaş