Tophane'deki olay, içki içen grubun iki tesettürlü kadına laf atmasıyla çıkmış Tophane sakinleri, semtlerindeki olayın içkiye tahammülsüzlükten değil, tesettüre tahammülsüzlükten kaynaklandığı ileri sürdüler. Beyoğlu Tophane'de galeri açılışı sırasında çıkan olayların, iki tesettürlü kadına açılışa katılanların laf atması sonrasında çıktığı öne sürüldü. Tophane esnafı, içki içenlerin yoldan geçen iki kapalı kadına, "Yobazlar, bu çağda böyle giyinilir mi?" demesi üzerine olayların başladığın aktardı. Bazı esnaflar ise, hatayı bir tarafa yüklemenin doğru olmadığını belirterek, her iki tarafın birbirine saygı göstermesi gerektiğini söyledi. Tophane'de dün akşam yaşanan olayların ardından gözler bu bölgeye çevrildi. Galeri açılışında içki içenlere saldırıldığı iddiası üzerine ulusal basın bölgeye akın etti. Basında çıkan haberlerden rahatsızlık duyan Tophane esnafı ise, olayın içki yüzünden değil, açılış sırasında yoldan geçen iki kapalı kadına bir grubun laf atması sonrasında patlak verdiğini söyledi. Yıllardır Tophane'de esnaflık yaptığını belirten Nusret Aksoy, olayları görmediğini; ancak sonradan öğrendiğine göre olayı şöyle anlattı: "Dün burada bir açılış varmış. Açılış esnasında halk dışarı taşmış. Taşan halk dışarıda da alkol kullandığı için yoldan geçen iki tesettürlü kadına laf atmış, 'Vay yobazlar, burada böyle olur mu? Böyle giyinilir mi?' olay bundan patlak vermiş. İçkiyle ilgili değil, yoldan geçen iki bayana laf atıyorlar 'Vay yobazlar bu asırda böyle giyinilir mi?' diye. Buradaki halk mutaassıp, olay bundan patlak vermiş. Buradaki insanlar mütedeyyin insanlar. İnsanların gururuna dokunmuş. Buranın halkı örfüne, adetlerine, geleneklerine bağlı insanlar. Böyle şeylere tepki verebiliyorlar." Cadde üzerinde kasaplık yapan Mesut Süzgün ise, Tophane'de insanların kardeş gibi birbirine bağlı olduğunu hatırlatarak, dün akşam bir çok yerde kokteyl olduğunu ve insanların dışarılara taştığını söyledi. Bu sırada açılışa katılanlardan bir grubun kapalı bir bayana karşı taşkınlık yaptığını belirten Süzgün, "Ondan sonra bu işler patlamış. Hepsinin elinde içki var. Dışarılara kadar taşmış. Dün ben baktım insanlar dışarılara taşmışlar, her taraf dolu." dedi. Tophane'de böyle bir konunun olmayacağına dikkat çeken Süzgün, "Buranın esnafı çok düzgündür. Öyle taşkınlık çıkaracak insan yoktur. Herkes birbiriyle akraba gibidir. Eski semttir burası, aileler birbirini tanır. Bir şey olduğu zaman hepsi birleşir." şeklinde konuştu. "Kimse suç aramasın, hep bunlar çift taraflıdır, herkes de bir hata vardır." diyen Süzgün şöyle konuştu: "Kimse bu olayları hoşgörüyle karşılamıyor. Ama onlar da biraz kendileri de makul olsun, yaptıkları işin bilincinde olsunlar, içeride bunları yapsınlar. O zaman kimse onlara müdahale etmez. Ama her gelen müşterileri de dört dörtlük insan değildir. Bence her iki tarafta da hata var." Kasap Çetin Öztürk ise, Tophane'de taşkınlık yapacak insan bulunmadığını belirterek, olayların içki yüzünden çıktığını sanmadığını söyledi. 51 yıldır Tophane'de oturduğunu ve esnaf olduğunu kaydeden Abdullah Yeşildağ ise, şöyle konuştu: "Olayı ben görmedim. İşten geldim kalabalıktı burası. Açılışlar varmış. O arada iki tane kapalı bayan geçiyormuş. Buradaki insanlar onlara demiş ki '2000 yılındayız, Avrupa Birliği'ne gireceğiz. Hala bu kıyafetler giyiliyor mu?' Diye sözlü sataşma olmuş. Ondan sonra olaylar patlak vermiş." Kimsenin içki içmesine karşı olmadıklarını ifade eden Öztürk, "İsteyen evinde, iş yerinde içebilir. Ama dışarılara taştıkları zaman, böyle laf atmalar da yaşandığı zaman huzursuzluklar çıkabiliyor." şeklinde konuştu. (Cihan Haber Ajansı) 22.09.2010 16:10
ayıp etmişler.. kendileri grup halinde sokakta içerken giyim kuşama sözlü saldırıda bulunmak yobazlık değilde, tesettürlü giyinmekmi yobazlık.. yok rahatsız oluyorsan daha farklı ortamlarda farklı dille eleştirirsin.
TOPHANE'DE GÜLEN'İN ELİ VAR ------------- Alevi Bektaşi federasyonu Genel Başkanı Ali Balkız, Tophane'de sanat galerisi açılışına yapılan baskın üzerine açıklama yaptı. Balkız, Madımak Oteli'ni yakanlar ile Tophane'de içki içenleri saldırı düzenleyenlerin aynı zihniyete sahip olduğunu söyledi. Balkız, Tophane'de Gülen'in eli de var dedi. Balkız şöyle söyledi: "Bu eylem; sanata, sanatçıya tahammülsüzlük değildir sadece. Şarap işin bahanesidir. İyi ki “camiye bomba atacaklardı ” dememişler. İşin özü: kendi yaşam anlayışlarını paylaşmayan, her kim olursa olsun onları, köylerinden, mahallelerinden, semtlerinden kovma, sonrasında ise, kendilerine şeriat kurallarına göre yaşayabilecekleri kurtarılmış bölgeler, gettolar yaratma çabasıdır. Sakarya’da, Dolapdere’de Kürtler, Manisa’da Romanlar, Edirne’de solcular aynı nedenlerle saldırıya uğradılar. Kahramanmaraş’tan, Sivas’tan, Malatya’dan, Çorum’dan Aleviler aynı nedenlerle göçe zorlandılar. Biz bunları tanıyoruz. Bir hayli yol aldılar.Artık kendilerine mahsus, mahalleleri, marketleri, şirketleri, okulları, yurtları, üniversiteleri, tesettürlü otelleri, plajları, kasapları, pastaneleri bile var. Ne yazık ki; AKP iktidarı ile başlayan bu tür yayılma ve ayrışma faaliyetleri hız kazandı. Şeriatçı yaşam anlayışına göre oluşturulan adacıklar, giderek genişliyor, giderek adalara, kentlere dönüşüyor. Biz Aleviler şu olanları her gün yaşıyoruz. Sanatçıların da yaşamasını elbette istemeyiz; üzülerek; “Bir musibet bin nashiattan yeğdir” diyeceğiz. Uyuyanlar uyansın diye; “Bana değmeyen yılan bin yaşasın” anlayışında olanlar uyansın diye. Anayasa referandumu sonucu, artık önlerinde engel kalmadığını düşünenlerin, bu tür girişimlerde bulunabileceklerini, gederek azgınlaşacaklarını beklemeliyiz. Çünkü bu tür olayları önleyecek, kavuşturacak, yargılayacak kadroların da önemli bir kesimi ne yazık ki aynı anlayıştan kimselerdir. Unutmayalım Tophane’de Gülen’in eli vardır. Gülencilerin emeği vardır. Onca teşekküre işte bu nedenle mazhar olmuştur. Durum bugün böyle de olsa; yarın bunun önüne geçmenin bir yolu mutlaka vardır. O yol bilinmiyor değil: Asgari müştereklerde buluşmak, örgütlenmek ve direnmek. Tophane’deki sanat galerilerinin sahiplerine, ressamlarına, konuklarına geçmiş olsun." uzunca zamandir farkli yani bence medeni egitimi ve yasam standlari yuksek olan nisantasi ve belirgin mekanlara yapilan benzetmeler ( dinsiz gavur ) gibi hakaretlerin sonucu tabiki böyle gelsimelere yol acti...eh fetonun adamlari ekip calismasi yapiyor..emin olun hic sasirmadim..olacagi bu..arti bu hic birsey....irana döndurulmek adina kim bilir ne projeler üretiliyordur...
TOPHANE'DEN SONRA SIRA CEMİL İPEKÇİ'DE Mİ Yaşam şeklimizi değiştirecek ve özgürlüğümüzü kısıtlayacaklar’ diyenler Tophane olayında haklı çıktı. Bu şiddet olayına “bir grup mahalleli gencin tepkisi” diyip geçemeyiz. Organize mi? İdeolojik mi? Mahalle baskısı mı? Ya da kışkırtma mı? Olayların yaşandığı Tophane’deki mahallenin bir diğer özelliği de Başbakanın Kasımpaşa yıllarında futbol oynadığı bir arkadaşının oturduğu mahalle olması. Mahallede oturan bir dostumun sözlerini size aktarayım: “başbakanı aşırı seven bir grup eski tanıdığı, arkadaşı yaşıyor burada. Başbakana yakınlıklarıyla bilindikleri için bu çevrede sözü geçen insanlar bunlar. Akılları sıra Başbakanın gözüne girmek için, bir iki küçük işlerini ricalarını hallettirmek için Başbakana yağ çekip bak nasılda savunduk senin fikirlerini isteklerini mahallede göz açtırmadık sanatçı takımına diyebilmek için çıktı bu olaylar, sonrada büyüdü işte önlenemedi. Hatta bir iki sene önce başbakan ziyarete gelmiş bunları mahalle çalkalandı ama gözümle görmedim.” Başbakana duyulan aşırı sevgi böyle saldırılara sebep olacaksa durum daha vahimdir. Düşünsenize Başbakan sayesinde iş bulan, hayatı değişen, partiden nemalanan, kömür buzdolabı verilen cahil bunca insan böyle yağcılık etmeye kalkışırsa iç savaş yaşanır ve halk birbirinin gözünü oyar. Türk toplumunda “bölünme” durumunun netleşmesi bu korkuların bitirilmesine bağlıdır. AKP halkın bu korkularını giderememiştir. Çok ince bir çizgidedir artık mesele, diğer mahallelere sıçramaması hükümetin elindedir. Cemil İpekçi’nin cumartesi günü Mardin de yapılacak defilesinde de benzer olaylar yaşanırsa şaşırmayın. Günlerdir defilenin yapılacağı Kasımiye Medresesi'nde hiç namaz kılınmazken toplu namaz kılmaya başladı ahali, bakalım devlet Mardin de defile günü önleyebilecek mi yapılacak herhangi bir saldırıyı. Ne güzel görünüyoruz dünyaya sanat galerisini, içerde bir sürü yabancı konuk varken basarak, saldırarak ne kadar sanatsever olduğumuzu ispatlıyoruz. Cumartesi günü yine ne güzel rezil olacağız dünyaya kim bilir bekleyip göreceğiz… Hani alıştıra alıştıra olacaktı,ha unuttuk EVET demiştik. Napalım unutkan milletiz
Ya gecen bır konuda yorum yazmıstım halkın kutsal saydıgı ve mabetlere saygısızlık yapılmamasını oranın halkına ayıp yasatılmamasını soylemıstım ... Sımdı cemıl ıpekcı denen kısılık bozuklugu yasayan sahsıyetın provakator bır eylemde bulundugu oldukça asıkar sen mardınde baska yer bulamadınmı gıdıp kasımıye medresesınde defıle yapıosun ? hemde medresenın altındakı turbelere hatta yakınındakı camı ıcınde bulunan bır sahabıye bu bır provakasyondur !! Bakın mor yakup ve mor yusuf kılıselerıde orda var hatta sayısıs kılıselerın avluları ve bahcelerı mevcut dahada gorkemlı dahada genıs kapasıtelı deyrulzafaran manastırıda orda bulunuyor neden oralarda degılde ıllakıde medresede ?
GERİCİLER SANATI NEDEN SEVMİYOR Beyoğlu’nda gerçekleşen saldırı ile Taliban’ın Buda heykellerini yok etmesinden hiçbir farkı yok. Aslında daha da vahim. Cumhuriyet rejimine, bize öğretilen ilkelere hiç uymayan ilkel bir saldırıdır bu. Sanata değil, tıpkı Taliban radikalleri gibi insanlığa yapılmış bir saldırıdır. Cinayettir, yeni bir Madımak olayıdır. Neden? Biraz kültür v e sanat tarihinde dolaşmamız gerekiyor cevabını bulmak için. Tek tanrılı dinler ortaya çıkmadan önce, insan silüetleri birer sanat şahaserleri olarak ortaya çıkmıştı. Totemler, tanrı kıvamında resimler ve heykeller, ürkütücü ve etkileyici silüetler... Hepsi insana ve kendisini yarattığına inandığı tanrıya saygıyı gösteren figürlerdi. Bunun en güzel örneklerini ilkel komünal toplumlar vermişti. Sonra paylaşım savaşları başlayınca, yozlaşmanın ilk örnekleri Mısır uygarlığında görülmeye başlandı. Artık insanların elinde “köleler” vardı ve “muhteşem Ramsesler” kendilerini tarihe mal etme peşindeydi. Aynı dönemde orta Anadolu’da Hititler vardı. Hititler her türlü tanrı kavramına açıktılar. Çantasını ve tanrısını kapan sığınıyordu. Şupililuma, “bu kadar çok tanrı fazla” dedi. Tanrı sayısı 1066’dan 66’ya düşürüldü. Silüetleri de Yazılıkaya’nın duvarlarına çaktılar. Ardından sanat ve kültür tüm ihtişamıyla Avrupa’yı titretirken, abuk subuk gezegenlere tapan Romalılar’ın büstler üzerindeki ustalıkları ortaya çıktı. Öyle ki, dünyanın en çirkin adamlarından biri sayılan Caligula bile, döneminin en yakışıklıları arasında yer aldı. Kalıp hep aynıydı: İmparator... Hele bir çirkin büst yap... Sonra bildiğiniz gibi Rönesans dönemi başladı. Alabildiğine özgürlük, alabildiğine rahatlık, cinselliğin bile resmedildiği dönem. Avrupa’yı kasıp kavurdu. İki yüzyıl sonra yine Kudüs’ten bu kez Hz.Muhammed çıktı. Başıboş bedevileri hizaya getirdi. Bir birlik sağladı. Ama baktı ki bunlar “güruh”, bazı kurallar da getirdi. Öncelikle kendi resmini Ramsesler gibi duvarlarda görmek istemedi. Tanrıyı resmetmeyi de yasakladı, bir gizemi yok etmemek için. Bedeviler, bunu “resim yasak” algıladı. Resim yasaklığı heykel yasaklığını da getirdi. Sonunda bizim sevgili Taliban’larımıza, Pakistanlı din kardeşlerimize, Mısır gibi bir uygarlığın ortasında oturan Araplarımıza kadar geldi dayandı: Sanat yozlaşmadır... Kitap, yozlaşmanın ilk adımıdır. Bu yüzden de İslam Konferansı’nda, Özal döneminde, bir tepsinin içinde kitap yakmadı mı bu herzeler. Beyoğlu’nda sergi salonlarını basan az gelişmiş kafalar ile Gustave Courbet’in sergisin basıp da “Koltuktaki Çıplak Kadın” tablosunu yok etmeye çalışanlar arasında bir fark yok. İki kafa da faşist, iki kafa da Taliban, iki kafada yobaz dinci... Taliban, dünyanın en büyük Buda heykellerini (biri 53 metre biri 35 metre) yerle bir ederken de “bilmediği birine” şükranlarını sunuyordu. Oysa Hz.Muhammed asla böyle bir şeye izin vermezdi. O bedevileri tanıyordu, o radikallerin farkındaydı, o bir yol göstermeye çalışıyordu. Ne oldu, aradan daha yüz yıl geçmeden, Avrupa İslamiyetten esinlendi ve yüz yıl “suret” yapılmasını yasakladı. Sure falan bilmem, ama Hz.Muhammed demiştir ki, insana saygı duyun ve onun yarattıklarına saygı gösterin: Çünkü onu yaratan Allah’tır. Benim Müslümanım ne yapıyor? Sergi basıyor, İdil Biret konserini engelliyor, bale sanatına bacak gösterisi diye gidiyor... Dedim ya, Madımak olayından daha vahimdir bu şımarıkların yaptığı. Bunlar bugün tabloları parçalar, yarın önüne gelen herşeyi... bop baskanimiz baya medeniyeti getirmek icin cabaliyor eh halk bu pislige el pence durdukca, sadakate amena dedikce----irana dönusecegiz alistira alistira