Vakit gazetesi yine Aleviler üzerine oyunlar oynuyor... Vakit gazetesi yazarı Selami Güdener, bugün Alevilikle ilgili yazdığı yazısında çok ciddi hatalar yapması bir kenara akla aykırı tezler öne sürdü. İşte Güdener'in o yazısı Alevi açılımı üzerine aykırı tezler! “Kürt açılımı”, “Ermeni açılımı” derken, “Alevi açılımı” gündemimize girmiş bulunmaktadır. Kürt ve Ermeni açılımı neticelenmiş değil, kamuoyunda meydana gelen çalkantılar nedeni ile sular durulmadı henüz. Bakalım Alevi açılımı, başımıza ne işler açacak? Yüzyıllık meseleleri tartışmaya açmakla ‘cesur adımlar’ atıldığı zannediliyor. Ancak bu tür kadim meseleleri paldır küldür tartışmakla vahim hatalar yapılıyor süreç telafisi mümkün olmayan sonuçlara gebe görünüyor… Fakat gel gör ki, mesele netameli çoğu zaman doğruları söylemek yerine eyyamcılık yeğleniyor. Bu durumda Pir Sultan Abdal gibi sormuyor değilim kendi kendime: Bilmem söylesem mi, söylemesem mi? Siyasal iktidarın Kürt ve Ermeni açılımı meselesinden rant sağladığı söylenemez en azından şu an için… Hal böyleyken Alevi açılımı konusunu gündeme taşımak, iktidar için ‘ağrısız başı, ağrıya sokmak’tan ya da ‘yeni dertler açmak’tan başka nedir, bilmiyorum. Siyasetçilerin bazen toplumsal çıkarları bir yana bırakıp, siyasal çıkarların peşinden gittikleri düşünülür benim gördüğüm, bu meselede siyasal çıkar da yok. İktidar, açılım modasının rüzgârına ve bu kelimenin efsununa kapılmış görünmektedir. Belli ki, bazıları da acaip gaz vermektedir yürüyün, aslanlarım, iyi gidiyorsunuz, cesaret budur işte… Alevilik gibi, özünde inanç meselesini ‘moda’ tartışmalara ‘meze’ yapmak doğru bir yaklaşım olmasa gerekir. Kürt ve Ermeni meselesi yeterince tartışma yaratmıştır zaten kopan fırtına, milli birlik ve bütünlüğe de katkı sağlamamıştır. Alevi meselesi, inanç eksenli bir tartışma yaratacağından, esasen Kürt ve Ermeni meselesinden daha önemli bir konudur. “Her konu tartışılsın canım, ne çıkar” yollu liberal yaklaşımlar, en azından inanca teallük eden tartışmalar için geçerli sayılamaz. Cin şişeden bir çıkarsa, tekrar sokmak mümkün olmaz. Üstelik bu konu fazlaca arkaiktir moda konusu yapılamaz moda tartışmalar arayanlar lütfen daha layt konular bulsunlar kendilerine. Caminin yanına cemevi Devlet Bakanlığı Alevi Çalıştayları ile ilgili bir ön rapor hazırlamış bulunmaktadır. Görebildiğimiz kadarıyla, Alevilerin talepleri Cemevleri, Dedelik, Diyanet İşleri Başkanlığının statüsü, Zorunlu Din Dersleri konularında toplanmıştır. Hemen belirtelim ki, caminin yanına cemevini koymak kimsenin haddine değildir. İslam tevhid dinidir her şeyi birler en büyük özelliği budur. Şu hale bakın teslis inancının müntesibi Hiristiyanların bile, sayısız mezheplerine rağmen ibadethaneleri sadece kilise olsun da, tevhid inancının yegâne ibadethanesi olan caminin yanına bir de cemevi konmak istensin! Olacak iş mi bu! Şaka mı! Dünyanın neresinde, Peygamberimizin deyişi ile yetmiş üç fırkaya bölünmüş Müslüman milletlerden hangisi caminin dışında bir ibadethane talebinde bulunmaktadır? Bu Alevi vatandaşları İslam birliğinin dışına itmek/itelemek değil midir? Bırakın milli birlik ve bütünlüğü bir kenara, ümmetin birliğini, İslamın birliğini zedelemek anlamına gelmez mi? İslamın bu tür bölücü yaklaşımlara karnı toktur: Peygamber, Mescid-i Nebevi’nin yanına yapılan Mescid-i Dırar’ı bile yıktırmıştır. Alevilik İslam dairesinde değerlendirilebilecek bir konudur. Hz. Ali cemevine değil camiye giderken şehit edilmiştir. İslam ve Müslümanlık kaygısı taşıyan samimi vatandaşlarımıza sormak gerek siz bu talebi kimin adına yapıyorsunuz? Ali yaşasaydı, caminin yanına cemevine rıza gösterir miydi? Namaz camide kılınır ibadet orada yapılır. Namazın dışında, cemevinde hangi ibadet yapılacaktır? Cemevleri, sema gösterilerinin yapıldığı, hatta düğün dernek gibi aktivitelerin gerçekleştirildiği bir mekan ise, ancak kültürel merkezler olabilir bu haliyle bir ibadethane sayılması doğru değildir. Bu nedenle, cemevleri meselesi, dernek olarak İçişleri Bakanlığının, kültürel boyutu ile de olsa olsa Kültür ve Turizm Bakanlığının konusu olabilir. Belki tekke saymak icap eder. Bu durumda da Tekke ve Zaviyelerin Kapatılması ile ilgili kanun dururken, bu talep nasıl gerçekleştirilecektir? Kaldı ki, İslam şemsiyesinin altında sayısız tekke-tarikat vardır, ama hiç birisi caminin alternatifi olma iddiasında değildir. Oysa cemevleri, alternatif ibadethane olarak konduğunda, dış odakların Türkiye’de bir ‘azınlık dini’ ihdas etme ve İslam’ı bir kez daha parçalama teşebbüslerine prim verilmiş olacaktır. Din birliği, milli birliğimizin en önemli harcı değil midir? Bu durumda, milli birliğimiz de zedelenmiş olmayacak mıdır? Doğrusu, Kürt açılımı meselesi, milli birlik ve bütünlük açısından bu kadar tartışma yaratsın da, Alevi açılımı konusu, milli birlik ve bütünlükle alakalı değilmiş gibi lakaytlıkla karşılansın, olacak iş değil. Aydınlarımız, sorumluluklarının gereği olarak, Alevi eyyamcılığını bir kenara bırakmalıdır artık. Layık da değilsiniz, Laik de Öte yandan, Alevilik meselesi, laik bir ülkede, T.C. Devlet Bakanlığı tarafından ele alınabilir mi? Devlet dini dizayn edebilir mi? “Efendim biz, dini dizayn etmiyoruz, Alevi vatandaşlarımızın demokratik hak taleplerini karşılamaya çalışıyoruz” lafları boştur. Farklı bir din anlayışından hareket edilmektedir bunun farklı bir ibadethane tasavvurunu, farklı din adamı sınıfını dedeliği beraberinde getirmesi sürpriz olmamıştır. Caminin karşısına cemevini, din adamı olarak da imamın yerine dedeliği koymaya kalkışmak, din ihdas etmek değilse, sormak istiyorum, dini dizayn etmek için daha ne yapmak gerekmektedir? Devlet ne yaparsa, dini biçimlendirmiş olur? Bu açıdan devletin Aleviliği tartışmasının laiklikle bağdaşır yanı yoktur. [COLOR=blue]Alevi[/COLOR]lik meselesi, inanç eksenli bir tartışma olduğu için esasen teolojiktir. Bu konuyu ancak din adamları ele alabilir. Kurumsal ve bilimsel otoriteler bu konuda söz söylemelidir. Bu açıdan da devlet erkânı söz söylemeye layık değildir. [URL="http://habercem.com/etiket.asp?tag=Alevi"][COLOR=blue]Alevi[/COLOR][/URL][COLOR=blue] açılımınız, cemevlerinin ibadethane, dedelerin din adamı sayılması ile sonuçlanacak olursa, hiç kuşkusuz çalışmaları yürüten Sayın Bakan İslam’ın Martin Luther’i olmaya adaydır. Hatta daha ötesi… Çünkü o bile, kilisenin karşısına bir ibadethane koymaya kalkışmadı… Diyanet otorite olmaktan çıkarsa… [URL="http://habercem.com/etiket.asp?tag=Alevi"][COLOR=blue]Alevi[/COLOR][/URL][COLOR=blue]lerin ‘sorun’ telakki ettikleri bir diğer konu Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yapısıdır. [URL="http://habercem.com/etiket.asp?tag=Alevi"][COLOR=blue]Alevi[/COLOR][/URL][COLOR=blue]ler, Diyanet’in şapkası altında temsil edilmek istemektedirler. Bu temsil nasıl olacaktır? [URL="http://habercem.com/etiket.asp?tag=Alevi"][COLOR=blue]Alevi[/COLOR][/URL][COLOR=blue] birkaç ismin Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı olarak istihdamı mıdır amaçlanan? Bunlar Diyanet İşleri Başkanlığında ne yapacaklardır? Yoksa amaç, Din İşleri Yüksek Kurulu’nda [URL="http://habercem.com/etiket.asp?tag=Alevi"][COLOR=blue]Alevi[/COLOR][/URL][COLOR=blue] tezlerinin dillendirilmesi ve muteber addedilmesi midir? Doğrusunu söylemek gerekirse, Hiristiyan ya da Musevilerin böyle bir talebi olsaydı, daha tutarlı olurdu. Çünkü [URL="http://habercem.com/etiket.asp?tag=Alevi"][COLOR=blue]Alevi[/COLOR][/URL][COLOR=blue]lik İslam’ın bir şubesidir. Cami cemevi tartışmalarına rağmen, onların da ibadethanesidir. İmam namazı kıldırmakta, cenazelerini kaldırmaktadır. Laik bir devlette Hiristiyan ve Musevi vatandaşların aynı seviyede din hizmeti aldıkları söylenemez. Diyanet İşleri Başkanlığı, Müslümanlar için yeterince saygın değildir zaten. Devlet kuruluşu olması, din konusunda, bir otorite olarak söz söyleme hakkı üzerinde gölge oluşturmaktadır. Şu hale bakın ki, birçok kamu kurumunun özerkliği vardır, ama Diyanet İşleri Başkanlığı bu tür kurumlar kadar bile özerk değildir. Bu durum Diyanet’in Müslümanlar tarafından benimsenmesini ve kabulünü zorlaştırmaktadır. Hal böyleyken, [URL="http://habercem.com/etiket.asp?tag=Alevi"][COLOR=blue]Alevi[/COLOR][/URL][COLOR=blue] tezleri ve temsili gibi konularla Diyanet’in yapısı deforme edilir, açıkçası sulandırılırsa, Diyanet’in saygınlığı daha da azalacak, otorite olma vasfı külliyen kaybolacaktır. Diyanet İşleri Başkanlığı gölgeden çıkmalı, devlet memuru silikliğinden kurtulmalıdır tam da bu konuyla ilgili ve tam da bu zamanda konuşmalıdır. Saygınlığı için meselenin olurunu ve olmazını söyleme cesareti göstermelidir. Şimdi konuşmalıdır, Müslümanların en temel meselesinde sus pus olursa, bir daha söz söyleme hakkını sonsuza kadar kullanmamalıdır. Ayrıca Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde bir [URL="http://habercem.com/etiket.asp?tag=Alevi"][COLOR=blue]Alevi[/COLOR][/URL][COLOR=blue]lik şubesi açmaya kalkışmak, Vatikan’da Protestan mezhebinin temsilini istemek kadar da absürttür. Bu yazının amacı… Bu yazının ve sözlerin amacı kimseyi rencide etmek değildir. Sayın Bakan’ın, iyi niyetli olduğu varsayılabilir fakat bu mesele hakikaten hassastır. Yarın çok geç olabilir, iyi niyetli olmak, kimseyi hem tarih, hem Müslümanlar nezdinde, hem de Allah indinde kurtarmaz. Bu yazının amacı, [URL="http://habercem.com/etiket.asp?tag=Alevi"][COLOR=blue]Alevi[/COLOR][/URL][COLOR=blue] vatandaşların demokratik haklarının gasbı da değildir. İnanç özgürlüğünün her şeyin üstünde olduğunu biz de kabul ederiz. Bu mesele, [URL="http://habercem.com/etiket.asp?tag=Alevi"][COLOR=blue]Alevi[/COLOR][/URL][COLOR=blue]lerin inanç hakkı olarak yorumlanamayacağı gibi, hayrına olarak da değerlendirilemez. [URL="http://habercem.com/etiket.asp?tag=Alevi"][COLOR=blue]Alevi[/COLOR][/URL][COLOR=blue]liği İslam’ın dışına taşımak, herhalde ehli vicdan [URL="http://habercem.com/etiket.asp?tag=Alevi"][COLOR=blue]Alevi[/COLOR][/URL][COLOR=blue]lerin de murat ettiği bir şey olamaz. Ancak [URL="http://habercem.com/etiket.asp?tag=Alevi"][COLOR=blue]Alevi[/COLOR][/URL][COLOR=blue]liği, İslam dışı göstermek isteyen gruplar vardır ve harıl harıl çalışmaktadırlar. [URL="http://habercem.com/etiket.asp?tag=Alevi"][COLOR=blue]Alevi[/COLOR][/URL][COLOR=blue]liği Türkiye’de bir azınlık dini gibi görmek isteyen yabancılarla, İslam dışı addetmekten başka gaye gütmeyen aslında ateist grupların ittifakı gözler önündedir. Bu konuyu, demokratik hak gibi görerek, “Biz bunu ele almazsak, Uluslar arası platformlarda bu konu daha çok önümüze gelir” kolaycılığına kapılır, “Ver kurtul” anlayışına tutsak olursak, bu kirli ittifak tarihin hiçbir döneminde elde edemediği başarıyı kazanmış olacaktır. Milli Güvenlik açısından da fevkalade önem arz ettiği için, milli reflekslerin Kürt açılımı kadar [URL="http://habercem.com/etiket.asp?tag=Alevi"][COLOR=blue]Alevi[/COLOR][/URL][COLOR=blue] açılımı üzerinde de yoğunlaşması gerekmektedir. Çünkü [URL="http://habercem.com/etiket.asp?tag=Alevi"][COLOR=blue]Alevi[/COLOR][/URL][COLOR=blue] açılımı, din birliğinin parçalanmasına, sonrasında da milli birliğin parçalanmasına kapı aralanmış olmayacak mıdır? Aydınlarımıza, vatanperverlerimize, din adamlarımıza ve her şeye rağmen Diyanet İşleri Başkanlığına büyük görevler düşmektedir. Bu konuda eyyamcılık bir kenara bırakılmalıdır. Doğrular söylenmeli ve geleceğe yatırım yapılmalıdır. Biraz cesaret… [URL="http://habercem.com/etiket.asp?tag=Alevi"][COLOR=blue]Alevi[/COLOR][/URL][COLOR=blue] vatandaşlarımızın da kimsenin gazına gelmemesi gerektiği açıktır. İslam’ın birliği ile müşerref olmak varken, kimi kültürel farklılıkları, din farklılığına dönüştürmek akla da ziyandır, vicdanlara da… Kaldı ki, böyle bir ayrılığın tohumlarını atmak kimsenin hayrına değildir. Son söz şu olsun: Bu ihaneti kul unutsa Allah unutmaz… Herkesin kulağına küpe… [/color][/color][/color][/color][/color][/color][/color][/color][/color][/color][/color][/color][/color][/color][/color][/color][/color]
sayet haber dogru ise sunni kesimin alevi kesmine bakisinda cok ta bir degisiklik yok gibi gozukuyor ama sayin basbakanin simdiye kadar ki 56 hukumetin kuruldugu t.c de dusunulurse hic bir basbakab ecevit inonu mesut yilmaz kolalisyon ortagi shp hicbiri gundeme getirmedi bence buda onemli bir gelismedir.hemen yelkenleri indirmeyelim arkadaslar umut varolalim.tum canlara sevgiler