ALEVİ BİR İŞADAMININ ALEVİLİK TANIMI (07.01.2004, MİLLİYET) ALEVİLİK BİR DİN DEĞİLDİR. Aleviler İslam'dır.Alevilik bir yoldur.Bu yol peygamberimiz Hz.Muhammed (SAV)'in yoludur.4. Halifeye,Ehli beyte ve sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed (SAV)'in sevgili torunları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'e bağlıyız.Kitabımız KurAn'ı Kerim'dir,Mabedimiz camilerdir.Aleviler ibadetlerini camilerde ve her Müslüman gibi evinde de yerine getirirler.Aleviler sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed'in sünnet-i seniyyelerini büyük bir huşÃ» içinde yaşamaktadırlar. ALEVİLERİN YAŞAM ŞEKLİ (TAHALLÃK-U Bİ AHLÃK-I ALLAH) Aleviler Allah ahlakı ile ahlaklanmaktadırlar .Aleviler, devletine ordusuna, milletine, sıkı sıkıya bağlı ,vatansever birinci sınıf vatandaştırlar.Ülke ekonomisine de büyük katkı sağlamaktadırlar ve sağlamaya büyük azimle,şevkle,gayretle devam edeceklerdir.Alevi toplumu , ekonomimizin büyük,küçük sanayici ve işadamlarını büyük bir azimle ve gayretle desteklemektedirler. CEM ÇANKAYA Alevi Bir Yazarın Dilinden " Alevilik ve Ehl-i Beyt " Üzerine Bir Eser Özellikle Alevi Kardeşlerimize Öneririz ! Neden "Alevilik" ve "Ehl-i Beyt?", "Alevilik Müslümanlık mı?" Niçin böyle bir kitaba ihtiyaç duyuldu? Bu konuda çok inceleme ve araştırma yapıldı, çok kitap yayılandı. Bizim çalışmamız ne ilk ne de son olacaktır. Amacımız yeni bir tartışma başlatmak değil, süregelen tartışma ortamı içersinde zemini farklı yönlere kaydırılmak istenen Aleviliği gerçek zeminine oturtabilmektir. Gördüğümüz kadarıyla bu yayınlarda niyetlere göre yorumlar da farklı olabiliyor.Bize göre bazı yazarlar maalesef meseleye, nasıl görmek istiyorlarsa öyle bakıyorlar. Halbuki bu yaklaşım doğru ve objektif bir yaklaşım değildir. Yine şunu üzülerek görüyoruz ki, konuya menfi bir tavırla yaklaşanları başında yabancı ideoloji mensupları geliyor. Onlar için bu tür konular, hedefe götüren bir vasıtadan ibarettir.İşin içinde memleketi karıştırıp, milleti düşman kamplara ayırmak isteyen dış güçlerin varlığı ayan-beyan ortada. Ve yine "Aleviliği" ve "Ehl-i Beyti" siyasi menfaatlerine alet etmek isteyenler var. Onu, dini kimliğinden ayırıp bir felsefi teori gibi göstermek isteyenler var¦ Özellikle bazı yazarları Aleviliği islam dışı bir inanış biçimi gibi gösterme gayretleri, kendisini Müslüman olarak gören ve elinden geldiği kadarıyla da inancını yaşamaya çalışan milyonlarca insanımızı rencide ediyor. işte bu yüzden 'Alevilik Müslümanlık mı?' derken, onları içinden birisi olarak bu konuyu öz kaynaklarına dayanarak irdelemeye çalıştık. Alevi-islam ilişkisini kurmaya çalışırken özellikle hepimizi birleştiren ve aynı ortak paydada buluşturan "Ehl-i Beyt" sevgisi üzerinde durduk. Günümüzde şunu da üzülerek görüyoruz ki asırlardır aynı Allah'a, aynı Kitab'a, aynı Peygamber'e inanan, aynı kıbleye yönelen, sevinçte ve tasada aynı duyguları yaşayan bu vatanı insanları ne hikmetse bugün ayrı din mensupları gibi gösterilmeye çalışılıyor. Sanki bir tarafta "Ehl-i beyt" taraftarları, diğer tarafta "Ehl-i beyt" karşıtı insanlar varmış gibi lanse ediliyor. Tabi bütün bu toz- duman bulutunun arasıda kaybolan, kendi değerlerinden, kültüründen uzaklaşmış bir gençliğin feryadı ise kulakları tırmalıyor. Kendi kültürünü tanımayan gençlerin bir kısmı, ideolojik akımlar ve misyoner tuzakları için kolay bir av olabiliyor. işte son günlerde medyaya yansıyan haberler de vehametin ne kadar ciddi boyutlarda olduğunu gösteriyor. Yeni nesillerin arayış içinde oldukları gün gibi ortada. inancını tayin etmeye çalışan, "Ben neyim?", "Müslüman mıyım?", "O halde Müslümanlık nedir?", "Aleviliğin dindeki yeri nedir?", "Ehl-i beyt nedir? Kimlerdir?" gibi soruları kendisine soran, sorgulayan bir gençlikle karşı karşıyayız! Dolayısıyla bütün bu olan bitenlere kayıtsız kalmak mümkün değildir. Bu işi istismar edenlerin meydanda cirit attığı bir dönemde, artık bu işin gerçek sahiplerinin, işin erbabı ilim adamları meseleye el koymaları zamanı gelmiş de geçmek üzeredir bile. Yine bizi bu sahada yazmaya zorunlu kılan sebeplerden biri de bulunduğumuz çevredeki gözlemlerimizdir. Gözlemlediğimiz kadarıyla, bu inanç ve değerleri taşıdığını söyleyen insanlar, maalesef gerekli bilgi ve donanıma sahip değildir. "Ehl-i beyt nedir?" , "12 imamlar kimlerdir?", "Bu insanlar nasıl bir hayat yaşamış? Neye hizmet etmişlerdir?" gibi soruları cevabı ne yazık ki çoğu zaman yanıtıı bulamamıştır. Tabi, bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıptır. Bu ayıptan kurtulmanı yolu da yine Hz. Ali Efendimizde ifadesini bulan ilim ve irfan yoludur. "Bana bir harf öğretenin kölesi olurum" diyen Hz. Ali' yi örnek alan bizler, binlerce harf öğreten ilim-irfan sahiplerinin, öğretmenlerin ve kitapları takipçisi olabilmeliyiz. Zamanı bu bilgi çağında, her türlü hurafe ve kulaktan dolma asılsız bilgiler yerine doğru ve güvenilir kaynaklara yönelmeliyiz. Bizim de gayemiz, temel kaynaklar ışığında bir nebze de olsa hakikate giden yolu gösterebilmektir. Alevilik adına yetkili-yetkisiz, bilen-bilmeyen herkesin çıkıp konuştuğu şu ortamda, işin içersinde olan ve yıllardır bu konularda araştırma ve gözlem yapan biri olarak siyasi ve ticari hiçbir amaç gütmeden tamamen saf bir niyetle karanlığa bir mum da biz yakmak istedik. Mevzuyu, kendisine zorla yakıştırılmak istenen siyasi, ideolojik, felsefi ve hayali paslarından arındırıp ilmi ve objektif olarak incelemekte fayda gördük. Bu ümit ve temenniyle yola çıktığımız bu alanda böylesine mütevazi bir eser ortaya çıktı. Yüce Rabbimden niyazım, bu eserin hayırlara vesile olmasıdır. Gayret bizden, başarı ve lütuf Allah' tandır. İHSAN ÜNLÜ İslam dIşI gösterilmeye karşI çIkan AlevIler federasyon kurdu Aleviliği İslam dışı gösteren açıklamalar Alevi toplumunu hareketlendirdi. âMüslümanız´ diyen vakıflar birleşerek ortak hareket etme kararı aldı. Bu çerçevede 9 Alevi vakfı, Alevi Vakıfları Federasyonu (AVF) adı verilen yeni bir oluşum gerçekleştirdi. Federasyona katılmak isteyen vakıfların İslam´ın temel değerleri olan Allah inancına sahip olması, Hz. Muhammed´in peygamber ve Hz. Ali´nin de O´nun halifesi olduğu gerçeğini kabul etmeleri gerekiyor. Geçtiğimiz hafta kuruluş sürecini tamamlayan federasyonun Genel Başkanı Doğan Bermek, amaçlarının Alevi-İslam inancını yaşatmak ve yaymak olduğunu ifade etti. Bermek, Aleviliği İslam dışı göstermeye çalışanlara tepki gösterirken, âOnlar Aleviliği kendi ideolojileri ve siyasi amaçlarına alet etmek istiyorlar. Federasyonun kurulmasına bizim katkımız yüzde 45 ise onlarınki yüzde 55. Onlar konuştukça Aleviler bize yöneliyor.â dedi. Bermek, Alevilere İslam inancının öğretilmesi için Diyanet ve ilahiyat fakültelerinden destek beklediklerini vurguluyor. Aleviliğin tanımına yönelik tartışmalar 1990´lı yılların ortalarında başladı. Faik Bulut´un âAli´siz Alevilikâ iddiasıyla başlayan tartışmalar, Alevi Bektaşi Birlikleri Federasyonu (ABBF) Genel Başkanı Ali Doğan´ın âAlevilik, İslam dışıdır.â sözleriyle yeni bir boyut kazandı. Aynı dönemde Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu Genel Başkanı Turgut Öker de Ali Doğan´ı destekleyen açıklamalarda bulundu ve mecburi din derslerinin kaldırılması için kampanya başlattı. Erdoğan Çınar´ın, Alevilerin, insanın maymundan evrimleştiğini ileri süren Darwin teorisine binlerce yıldır inandığını ileri sürmesi; Erdoğan Aydın´ın ise Alevilikteki Hz. Ali ile gerçekteki Hz. Ali´nin farklı kişiler olduğunu iddia etmesi ve 12 İmam´a yönelik eleştirileri tartışmaları doruk noktaya çıkardı. Son olarak sosyolog Kamil Fırat´ın yaptığı âKentleşen Aleviler´ adlı araştırmasıyla, Alevilerin âDinsel kimliğinizi nasıl açıklarsınız?â sorusuna cevap olarak yüzde 34,5´inin sadece âAleviâ, yüzde 32´sinin âhem Müslüman, hem Aleviâ ve salt âMüslüman´ımâ diyenlerin ise yüzde 12,1 olduğu ortaya çıktı. Aynı araştırmada ateist olduğunu ifade edenlerin oranı ise yüzde 14,6 çıktı. Doğan Bermek, Alevileri İslam dışı göstermeye yönelik tartışmaların bir taraftan Alevileri üzerken, diğer yandan ise faydalı sonuçların ortaya çıkmasına vesile olduğunu söyledi. âAleviler bu tartışmalar sebebiyle İslam´ı daha çok araştırmaya başladılar.â diyen AVF Genel Başkanı, söz konusu iddiaları ortaya atanlara ise şu soruyu yöneltiyor: âCemlerimizde Allah, Muhammed, Ali diyoruz. Madem Alevilik İslam dışı, öyleyse Cem´de ne söylüyorsunuz?â AVF Genel Başkanı Bermek, Alevi İslam inancının yaşatılmasını amaç edinen federasyona şu ana kadar Türkiye´de faaliyet gösteren 17 Alevi vakfından 9´unun katıldığını ve 5 vakfın da üyelik için gerekli yasal düzenlemeleri gerçekleştirme aşamasında olduğunu belirtti. Birliğe ilk aşamada 9 vakıf katıldı Federasyona ilk aşamada Cumhuriyetçi Eğitim ve Kültür Merkezi Vakfı (Cem Vakfı), Anadolu Bilim Kültür ve Cem Vakfı, Gazi Kültür Vakfı, Haydar Eren Kültür ve Eğitim Vakfı, Kartal Cemevi Kültür Eğitim ve Sosyal Dayanışma Vakfı, Erenler Eğitim ve Kültür Vakfı, Adalar Cem Vakfı, Hüseyin Gazi Kültür Sanat Vakfı ve Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı´nın katıldığını kaydeden Bermek, federasyon kuruluşu başvurusunu temmuzun ilk haftasında İstanbul Valiliği´ne yaptıklarını söyledi. Bermek, Cem Vakfı Genel Başkanı Prof. Dr. İzzettin Doğan´ın âonursal başkan´ olduğu federasyona, Aleviliğin tanımında anlaşamadıkları için Mürteza Demir´in genel başkanı olduğu Pir Sultan Abdal, 2 Temmuz Kültür ve Eğitim Vakfı´nı, Ali Doğan´ın genel başkanı olduğu Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı ve Fermani Altun´un genel başkanı olduğu Dünya Ehl-i Beyt Vakfı´nı davet etmediklerini kaydetti. Doğan Bermek, federasyonun devletin muhatap kabul edebileceği marjinal olmayan bir kuruluş olduğunu ifade ediyor. Alevilerin sorunlarını kamuoyunun gündemine taşımayı amaçladıklarını belirten AVF Genel Başkanı, şunları kaydediyor: âAlevi İslam inancını benimsemiş insanlarımızın inançlarını öğrenebilmeleri için çalışacağız. Bu konuda Diyanet İşleri Başkanlığı´nın ve ilahiyat fakültelerinin desteğini istiyoruz.â ( 16.07.2005 Tarihli Gazeteler) Sivas'ta birlik ateşi Ankara'da faaliyet gösteren Sivaslı Alevi ve Sünni kimlikli sivil toplum örgütleri, bu imajı silmek için federasyon çatısı altında bir araya geldi İktidarı ve muhalefetiyle siyasi parti liderlerinin Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Genel Kurulu'nda el ele tutuşarak verdikleri poz, övgüyü hak etmişti. 'Asrın fotoğrafları' galerisindeki yerini de itirazsız almıştı. İşte, özlenen bu tablonun benzeri, sessiz sedasız sergilendi geçenlerde. Adlarının önünde 'Sivas' bulunan Ankara'daki sivil toplum örgütleri, anlamlı bir birlikteliğe imza attı. Mezhep farklılıklarını (Alevi-Sünni) zenginlik sayan 11 dernek, federasyon çatısı altında toplandı. 'Kardeşlik ve barış' sloganıyla yola çıkan Ankara Sivaslı Dernekler Federasyonu (ASİDEF), 13 yıldır gerginlik konusu olan 'Madımak' hadisesinin yerleştirdiği olumsuz havayı dağıtmayı da amaçları arasına koydu. Kuşkusuz, Sivas ile bağlantılı olması ASİDEF'i anlamlı kılıyor. Öyle ya, tarih boyunca mezhep farklılıklarının odağındaki hassas şehirdi Sivas, bu süreçte 37 kişinin ölümüyle neticelenen 'Madımak hadiseyle' anılır oldu. 2 Temmuz 1993'te Madımak Oteli'nden yükselen alev, henüz dindirilemedi. Acıları tazelemekten öteye gitmeyen "Yakanlardan mısın, yakılanlardan mısın?" yollu soruya da, sürekli Sivaslıları muhatap etti. Federasyon fikri, bütün bu algılamalardan duyulan rahatsızlığı tek başına ifade etmeye yetiyor. Fikrin oluşması ve hayata geçirilmesi kolay olmadı elbette, zorlu bir süreç izledi. Sivas, göç veren bir şehirdi; büyük şehirlerde kümeleşenler daha çok 'ideolojik, inanç ve siyasi' kimliklerin öne çıktığı örgütler vasıtasıyla kendini ifade etme yolunu seçiyordu. Hem, bu farklılıklar, köy-ilçe derneklerinde Sivas'ta olmadığı kadar keskindi. 11 dernek yöneticisi, böyle bir atmosferde sık sık bir araya geldi. Konu, 15 ay boyunca enine boyuna tartışıldı. Derneklerin kendi içlerinden gelen kimi itirazlar göğüslendi bu arada. "Tutmaz." diyenler oldu. Diğerine taviz verileceğinden endişe edenler de. Neticede, 'ötekini farklılıklarıyla kabul etme' akılcılığında uzlaşıldı ve federasyon kuruldu. Federasyon çatısı, geniş kitlelere hitap eden şu derneklerden oluştu: Sivas Kültürel ve Sosyal Yardımlaşma Derneği; Divriği Kültür Derneği; Zaralılar Yardımlaşma Dayanışma ve Kültür Derneği; İmranlı Merkez Köyleri Kültür, Yardımlaşma, Dayanışma, Derneği; İmranlı Kültür ve Dayanışma Derneği; Suşehri Kültür ve Dayanışma Derneği; Koyulhisar ve Köyleri Kültür, Dayanışma Derneği; Kangal Birliği Derneği; Yıldızeli İlçesini Kalkındırma ve Güzelleştirme Derneği; Ankara Gürünlüler Derneği; Gölova Kültür ve Dayanışma Derneği. KARDEŞLİK İÇİN SİVAS MODELİ Hassasiyetler, federasyon tüzüğünde de yer buldu. Buna göre, federasyon yönetim kurulu bütün dernekleri temsil eden 11 üyeden oluştu. Başkan ve diğer kademelerdeki görevlendirmelerde denge gözetildi. Yine, federasyon seçimlerine her dernek eşit sayıda delege gönderecek. Kararlar ise oy çokluğuyla değil oy birliğiyle alınacak. Federasyon, kamuoyunun önüne 'Birlik ve Kardeşlik İçin Sivas Modeli' başlıklı bir duyuru ile çıktı. Kurucu derneklerin onayı alınarak hazırlanan duyuruda, amacın ne olduğuna vurgu yapılıyor: "İleriye dönük vizyonumuz, geniş tabanlı bir sivil toplum örgütü oluşturarak yöremizin gelişmesine yardımcı olmak, toplumsal barışa katkıda bulunmaktır. Uzun vadeli düşünüldüğünde asıl kazancımız uzlaşma ve beraberlik ekseninde olacaktır. Farklılıklarımızı tabii buluyor, kültürel zenginlik ve çeşitlilik olarak algılıyor, saygı ve karşılıklı anlayışla bunları kabulleniyoruz. Birbirimizi öğrenme sürecini başlatıyoruz." Duyuruda, "Madımak" vurgusu da dikkat çekiyor. Burada, Sivas'ın ve Sivaslıların yaşadığı acı tecrübelerin kesinlikle unutulmayacağına vurgu yapılıyor: "Her Sivaslı bundan ders çıkarmalı. Yakın geçmişimizdeki Madımak gibi Sivaslıları derinden etkileyen hadiselerin bir daha yaşanmasını istemiyoruz. Çağımızın gerisinde kalan Alevi-Sünni çekişmelerine, yapay sağ-sol ayrımına ve kardeşi kardeşe düşüren kısır çekişmelere artık dur diyeceğiz. Hacı Bayram Velilerin, Hacı Bektaşi Velilerin, Pir Sultan Abdalların, Mevlanaların Yunus Emrelerin hoşgörü anlayışını yaşatacağız." ASİDEF'in Kurucu Genel Başkanı Doğan Ürgüp, kuruluş sürecini anlatırken, Türkiye ve Sivas'ın geleceği açısından önemli bir adım attıklarını belirtiyor. 'Alevi-Sünni' ayrımının gerçekte halk arasında olmadığını göstermek istediklerini söylerken de ekliyor: "Herkes birbirini olduğu gibi kabul etti, ahengimiz de iyi. İnanç farklılıklarını, kültürel zenginlik olarak görüyoruz. Sivas'taki birlik-beraberlik diğer yerlerdekinden daha önemlidir. Kimse, Madımak hadisesini tasvip etmiyor. İnsanlık dramı, neticede ölenler insandır. Bunun üzerinden gerginlikler yaşanmamalı, farklılıklarımız husumet sebebi olmamalı. Yeni başladık, çok önemli adımlar atacağız. Yurt içindeki ve yurt dışındaki sivil toplum örgütlerinden de benzeri birliktelikleri bekliyoruz." Federasyon İkinci Başkanı Muharrem Ülger (Divriği Kültür Derneği Başkanı) da aynı mesajları veriyor. Madımak hadisesinden sonra 'Sivaslıyım' diyen herkesin, "Yakandan mısın, yakılandan mısın?" sorusuna muhatap kaldığından yakınan Ülger, bunun gibi olumsuzlukları ortadan kaldırmayı hedeflediklerini aktarıyor: "Yakanlarla yakılanların bir araya gelmesi değildir bu. O dönemin sorumluluk makamındakileri yani yakanları sorgulayanlar bir araya gelmiştir. Üç Sünni, beş sağcı yaptı diyemeyiz. Karanlık güçler tarafından yapılmış, organize edilmiştir. İnsanlık ayıbını birlikte ortadan kaldıracağız. Bu yapı, ileride Türkiye'ye örnek olacaktır. Yıllar önce yaşanan mezhep çekişmelerini de geride bırakacak bir sürece girdik. Birilerinin manevra alanı da boşa çıkacak. Bir kültürün diğerini yutması değildir, yaptığımız." ASİDEF'in işi zor kuşkusuz, olaya farklı kaygılarla yaklaşanlar çıkacak. Belki, zaman zaman tartışmalar yaşanacak. Yine de, girişime öncülük edenler 'federasyonun bundan sonra atacağı adımların önemli' olduğunu hatırlatıyor. Bu çevrede, ilk ciddi sınav 2 Temmuz'da verilecek; 'Madımak' konusunda ortak bir bildiriyle kamuoyuna seslenilecek. Anlaşılan, Sivaslılar, Türkiye için gerçekten hayati bir sorumluluğu yüklenmiş bulunuyor. Bakalım, semahlar, deyişler ve âşıkların sazındaki 'insan sevgisi' pratiğe dökülebilecek mi? âGELİN CANLAR BİR OLALIMâ Kuruluşu gibi ASİDEF'in Ankara'daki tanıtım toplantısı da ilgi gördü. Annesi Sivas-Zaralı olan Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Sinan Aygün'ün ev sahipliğinde gerçekleşen toplantıya, çok sayıda Sivaslı, Alevi ve Sünni kesimin temsilcisi ile siyasi katıldı. Oluşumla ilgili, birlik-beraberlik mesajları içeren görüşler ise şöyle⦠ABDÜLLATİF ŞENER (Başbakan Yardımcısı): Ülkeye öteden beri hâkim olan, herkesin enerjisini birbirini tüketmek için harcadığı geleneksel üslup değişmeli. Bu siyaset tarzı ortadan kalkmalı. Bu ülkede 70 milyon canlınız var. Her biri, uzvunuz gibi sizden bir parçadır. Mevlana, "Aşksız- sevgisiz geçen bir ömrü ömür saymam" diyor. Bunun toplumsal kültüre dönüştüğü dönemde Anadolu bize vatan haline gelmiştir. Çekişme dönemleri, güçsüzlük kaynağı olmuştur. ASİDEF çatısı altında atılan adımı, önemli bir hadise olarak algılıyorum. Sivaslıların attığı adım umarım Türkiye geneline yayılır. MUHSİN YAZICIOĞLU (BBP Genel Başkanı): Birçokları farkında olmayabilir ama çok önemli ve yürekli bir adım. Umarım, gün gelir benzeri bütün sivil toplum örgütleri, "Kavgaları, kinleri, nefretleri atıyoruz." der. Bir dönem, Türkiye'ye sığmadık, 'kahrolsun' diye bağırdık birbirimize. Sonunda 2,5 metrekarelik hücreleri paylaşmak zorunda kaldık. Hücreleri paylaşanlar, neden Türkiye'yi paylaşmasın? Kavgaları paylaşanlar, neden hoşgörüyü-sevgiyi paylaşmasın? Ön yargılarımızda arınmak, el ele tutuşmaktan geçiyor. Alevisiyle Sünnisiyle Türkiye'nin zenginliğiyiz. Biz bir Türk ebrusuyuz. Büyük Hünkâr'ın belirttiği gibi, bir olalım, iri olalım, diri olalım; gelin canlar bir olalım. SİNAN AYGÜN (ATO Başkanı): Türkiye'yi Alevi-Sünni olarak bölme gayreti içinde olanlara güzel bir cevap. Geçmişte yaşanmış olayları yaşanmamış kabul ediyorum. Bu birlik beraberliği bundan sonra bütün Türkiye'nin el ele yapması lazım. Alevi ve Sünni'si ile beraberiz. Ayrımız gayrımız yok. Oyunlara gelmeyeceğiz. HASAN CANPOLAT (Sivas Valisi): Türkiye'nin böyle fotoğraflara, olumlu mesajlara ihtiyacı var. Sivas´la ilgili olumsuz her gelişmeyi, biraz da abartarak veren medyamız güzel gelişmelere duyarsız kalıyor. Sivas'ın maalesef bir gerçek imajı bir de oluşturulmuş imajı var. Niye böyle olmuş, üzerinde durmak lazım. Büyük şehirlere göçenlerin Sivas'ı temsili birebir olmamış. Parçalarını yansıtmışlar. Sivas'ın Türkiye'nin birliği içerisinde nerede durduğunu önce Sivaslılar bilmeli. Medya Sivas'ta 2 Temmuz'da geliyor ama el ele halay tutuşanlara gelmiyor. Köy, ilçe kimliği etrafında buluşanlar şimdi ortak paydada buluşuyor. Geçmiş yüz yılların kavgalarını, önümüzdeki yüz yıllara taşıyamayız. İstanbul ve Almanya'da yaşayan hemşerilerimizin, Sivas'taki birlik-beraberliğin 10 yıl gerisinden geldiklerini gördüm. Yıllar önce terk ettiğimiz inanç ayrılıkları etrafında kümelenmişler. ASDEF, bunun kırılması yönünde atılmış önemli bir adımdır. Ancak, bu iyi başlangıcın aynı şekilde devam ettirilmesi de lazım. HASAN DOĞAN (Avukat-Alevi temsilcisi): Madımak gibi gayri insani acı olaylar yaşanmışsa da, eminim tüm Sivaslı hemşerilerimiz bunları nefretle kınamaktadır. İnanıyorum, Alevi-Sünni, Kürt-Türk, birlikte Sivas'ın yollarında el ele yürüyeceğiz. Bundan böyle, geçmişin acı olayları Sivas'ın tarihinden silinecektir. HAYDAR YILMAZ (Eski Çankaya Belediye Başkanı): Bize düşen, ayrım yapmaksızın kenetlenmeyi sağlamaktır. Madem arkadaşlar böyle bir çalışma başlattı. Üzerimize düşen katkıyı yaparız. Sivaslıların, hangi sıkıntıları yaşadığını, ayrımcılıktan ne çektiğini biliyoruz. Bunları gördükten sonra, el birliğiyle hareket edilmesi gerektiğine inanıyoruz. SELAMİ UZUN (AK Parti Sivas Milletvekili): Biz, bu topraklarda el yanık ayak çıplak dolaşsak da, son model arabalarımıza yaslansak da beraberiz. Bu birlikteliği sağlayanları kutlamak gerek. İSMAİL DEĞERLİ (CHP Ankara Milletvekili): Anadolu mozaiğinin en güzel örneğini Sivas verir. Ne yazık ki, tarih boyunca bu insanları sıkıntıya düşüren, onlar arasına nifak sokanlar olmuştur. Ama Sivaslılar çok şey öğrenmiştir Anadolu erenlerinden. Hoşgörüyü Mevlana'dan, hak aramayı Pir Sultan'dan, insan sevgisini Yunus'tan. Geçmişten ders alıp, geleceği ona göre yönlendirmeliyiz. Bu birliktelik, gelecekte de devam etsin. Sıkıntı olmasın. Türkiye, bu buluşmayı örnek alsın. BİR SUNNà OLARAK YUKARIDAKİ TANIMA UYAN TÜM ALEVİ KARDEŞLERİMİ CANDAN KUCAKLIYOR, İKİ CİHANDA YÜZLERİNİN AK OLMASINI YÜCE MEVLA'DAN NİYAZ EDİYOR, EN KISA ZAMANDA -INSALLAH DUNYA EHLI BEYT VAKFI BASTA OLMAK UZERE - TUM ALEVI KARDESLERIMIZIN BU " ILAH :ALLAH , RESUL: HZ. MUHAMMED, HALIFE HZ. ALI " FORMULU ALTINDA BIRLESMESINI UMIT VE NIYAZ EDIYORUZ... TÜM ALEVİ KARDEŞLERİMİZE SELAMLAR ! NOT:ALEVİ DİN ANLAYIŞINA KATILMADIĞIMIZ NOKTALAR OLMASINA RAĞMEN BİZ BU TANIMA UYAN TÜM KARDEŞLERİMİZE KUCAK AÇTIĞIMIZ GİBİ , ALEVİ KARDEŞLERİMİZİN DE AYNI SEVGİ VE MUHABBETİ SUNNà KARDEŞLERİNE GÖSTERECEĞİNİ UMUT EDİYOR, AYIRIMCILIKTAN RANT SAĞLAYANLARIN ORTADAN KALKTIĞI KUTLU GÜNLERE KAVUŞMAYI RAHMAN VE RAHÃM OLAN YÜCE ALLAH'TAN NİYAZ EDİYORUZ . İŞTE BU ALEVİLİK DEĞİL -Bizce !- Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkan Yardımcısı Ali Kenanoğlu, Üsküdar Rasathane İlköğretim Okulu'nda okuyan oğlu Mustafa Berkay 4. sınıfa geçtiğinde, İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü'ne başvurdu. Kenanoğlu, 4. sınıfta zorunlu din dersi okutulduğunu, Alevi olduklarını, dini ve felsefi inançlarına uygun olmayan dersten oğlunun muaf tulması gerektiğini belirtti.İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü, talebe herhangi bir yanıt vermedi. Mevzuata göre bu "olumsuz yanıt" sayıldığından, Kenanoğlu İstanbul 5. İdare Mahkemesi'nde dava açtı.Valilik savunması:İl Milli Eğitim Müdürlüğü adına mahkemeye savunma gönderen Vali Yardımcısı Ali Sözen, Anayasa'nın 24. maddesine göre, din dersinin zorunlu olduğunu, Eğitim Öğretim Yüksek Kurulu Başkanlığı'nın 1990 tarihli kararına göre, sadece azınlık okullarında okumayan Hıristiyan ve Musevi öğrencilerin bu dersten muaf tutulabileceğini ifade etti. Sözen, davacının, farklı dinden olduğuna dair herhangi bir beyanı bulunmadığını kaydetti.Mahkeme, kararın yürütmesini 30 Aralık 2005'te durdurdu. Geçen hafta taraflara tebliğ edilen kararda, Anayasa'nın 24. maddesine göre herkesin, vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahip olduğu, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 9. maddesinin de aynı yönde olduğu ifade edildi. Kararda, uluslararası anlaşmalarla yasaların çeliştiği durumlarda, anlaşmaların uygulanacağı vurgulanırken, Anayasa'nın din derslerini İslama mensup olanlar için zorunlu saydığının kabul edilmesi gerektiği, aksini düşünmenin dini inancın korunması ilkesiyle çelişeceği belirtildi.Dilekçesi dikkate alındı:1990 tarihli kararın asıl amacının, İslam dinine mensup olmayanların zorunlu din dersi almaması olduğu ifade edilen kararda, Kenanoğlu'nun dersin dini ve felsefi inancına uygun olmadığını belirten bir dilekçesi bulunduğu anımsatıldı.Valilik bu karara Bölge İdare Mahkemesi'nde itiraz edebilecek. Mahkeme, yürütmeyi durdurma kararını kaldırırsa, Kenanoğlu ailesi 5. İdare Mahkemesi'nin davayı esastan sonuçlandırmasını bekleyecek. Bölge İdare Mahkemesi kararı yerinde bulursa, dava emsal niteliği oluşturacak. ( Milliyet :17 Nisan 2006 ) 'Din dersi zorunlu olmaz' İstanbul 5.İdare Mahkemesi, Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkan Yardımcısı Ali Kenanoğlu´nun ilkokul dördüncü sınıfa giden oğlunun zorunlu din derslerine girmemesi için açtığı davada âZorunlu din dersi inanç özgürlüğüne aykırıâ kararı verdi.( Miliyet 24 Kasım 2006 )
bi islam siteside bunları yazmışya vallahi ne güzel ama gerçek bişey var aleviler her yerde her zaman her şekilde üst sıradayız ve bunu gün gelecek herkes görecek
emegıne saglık kaptan super bı paylasımdı yazan sıteyıde kutluyorum demekkı on yargılı gerı kafalı degıllermıs arastırmıs anlamıs ve ogrenmısler taktır ettım dogrusu :lol: