Eyrek Baba'nın erikleri Söylence odur ki II. Mehmet İstanbul'u kuşattığında... Bizans imparatorlarının sefer dönüşü görkemli törenlerle kente girdiği anıtsal kapı Altınkapı'nın karşısındaki çayırda ordugâh kuran Yeniçeriler... Su aradıklarında... Sakabaşının dikkatini, uçuşup bir yerde toplanan kazlar çekmiş, ''Kazların olduğu yerde su vardır, gidin bakın'' demiş... Gitmişler, bakmışlar ve suyu bulmuşlar... Çeşme yapmışlar; çeşmenin üzerine de bir kaz figürü işlemişler... Olmuş size Kazlıçeşme. Yine söylence odur ki, İstanbul'un alınışına katılan Eyrek Baba adında bir Bektaşi, fetihten sonra kente yerleşmemiş; Kazlıçeşme denen bu yerde, surların hemen dışında tekkesini kurup oturmuş... Hamile bir kadın kış günü aşerip, canı erik isteyince Eyrek Baba, bir sepet erik getirmiş... Olmuş size Erikli Baba. Dericilerin arasında Söylencelerden gerçeğe dönersek... Kazlıçeşme, yeraltı suları bol bir yer... Zaten bu yüzden II. Mehmet, tabakhaneleri burada kurdurtmuş... Dericiler de 20. yüzyılın sonlarına dek, Kazlıçeşme'nin suyunu da çayırını da yutup bitirmiş... Dericiler Tuzla'ya taşındıklarında ve tabakhaneler yıkılıp çevre temizlendiğinde ortaya Erikli Baba Tekkesi çıkmış... Ama bir harabe halinde... Daha da öncesine dönersek... İstanbul'un alınışından Cumhuriyetin tekke, zaviye ve dergâhları kapatmasına dek İstanbul'da 18 tane Bektaşi tekkesi bulunuyor... Bunlardan biri de Erikli Baba Tekkesi; önemli bir tekke... Erikli Baba öldüğünde, tekkenin bahçesine gömülüyor... Bugün, Bizans'tan kalma iki adet silindir biçiminde ''ikonostasis'' sütun parçası arasında ve baş ucu ile ayak ucu arası üç metreye yaklaşan mezarda Erikli Baba'nın yattığı kabul ediliyor. Erikli Baba, Osmanlı'daki 18 Bektaşi tekkesinden birinin kurucusu ama... Osmanlı kayıtlarında adı pek geçmiyor... Yeniçeri Ocağı'nın kapatılması ve Bektaşi tekkelerinin yıkılmasından önce Kazlıçeşme'deki tekke için ''Devegüden Mehmet Baba'' nın ve daha sonra ''Seyyid Mehmet Baba'' nın adı kullanılıyor... Bir olasılık, bunlar Erikli Baba'nın ardılları... Yeniçerilikle birlikte Bektaşi tekkelerini yıkan ve bunları Nakşibendilik içinde eritmeye çalışan Osmanlı'da, Bektaşiliğe 19. yüzyılın ortasına doğru yeniden izin verildiğinde Erikli Baba Tekkesi'ni ''Perişan Mehmet Baba'' yeniden açıyor; uyandırıyor... Tekke bu kez Perişan Baba Tekkesi olarak anılıyor. Cumhuriyet, tekkeleri kapattığında iki katlı ahşap Erekli Baba Tekkesi, konut oluyor... Bakanı olmadığı için harap oluyor... Dericilerin arasında boğuluyor... Lime lime dökülüyor, yıkıladuruyor... Bu arada adı var, kendi yok Erikli Baba Tekkesi'nin son dedebabalığını Turgut Koca, Göztepe'deki evinde sürdürüyor; 1997'de Hakk'a yürüdükten sonra oğlu dedebabalığı alsa da onun da ölümüyle zaten olmayan tekke artık hepten dedebabasız kalıyor... Kazlıçeşme, tabakhanelerden temizlenip çevre düzeni yapıldığında harabe binayı Aleviler, ele alıyor... Erikli Baba Kültür Derneği, iki katlı binayı son haline uygun olarak yeniden inşa ediyor... Erikli Baba ile yeniden İstanbul, eski konaklarından birini kazanıyor... 15. yüzyıldan miras Erikli Baba, 21. yüzyılda yeniden hayat buluyor... Yeşilliğin ortasında mauna çalan koyu ahşap, cumbalı, kiremit çatılı ve iki katlı bina, daha ilk bakışta göz alıyor... Üst katın dikdörtgen pencereleri dokuz sıra yan yana uzanıyor... Cümle kapısı, geniş ve zemini taş bir salona açılıyor... Burası can dostlukların sohbet için buluştuğu ve sohbetlerin demli çaylarla koyulaştığı yer... Herkese açık... Derneğin başkanı, sekreteri, kileri bu salonun çevresindeki odalarda yer alıyor... Karşıdaki oda ise saz evi... Bağlama dersleri burada veriliyor... Duvardaki resmi ile Ãşık Veysel' den ezgiler burada seslendiriliyor; ''ülüf dökülmüş yüze'' nin notaları artık beyaz olan ''kara tahta'' da yazıyor... Dış cepheden görünmeyen bodrum katında ise mutfak kısmı bulunuyor... Giriş katından üst kata çıkan kapının önü halı... Halıdan önce kunduralar ayaktan çıkarılıyor... Merdivenle üst kattaki cemevine çıkılıyor... Cem; toplantı yeri... Salonun pencere önleri sedir... Sedirlerde minder... Tam ortada dedenin yeri... Ve arkasındaki duvarda Hazreti Ali' nin ve Kemal Atatürk 'ün ve Hacı Bektaş-ı Veli' nin resimleri... Ve önde cemde kullanılan müzik aletleri ve bağlama... Bağlama; Türklerin nereye gitseler ve neye inansalar yanlarından ayırmadıkları telli saz... Her perşembe akşamüstü yemek çıkıyor ve yemekten sonra cem yapılıyor. Cemde bağlamanın teline vuruluyor ve semaha duruluyor... Erikli Baba'da bilmeyenlere, öğrenmek isteyenlere semah kursu veriliyor. Erikli Baba Tekkesi'ni bir kültür derneğine ve cemevine dönüştürerek Aleviler devralsa da Bektaşilerin de yolu buradan geçiyor... Kaldı ki, Erikli Baba'da sohbete katılmak, çay içmek için illa Alevi ya da Bektaşi olmak gerekmiyor; dost olmak, can dostu olmak yetiyor... Kapı, herkese açık... Hayır himmet eyle Erikli Baba Kapının önü Erikli Baba'nın mezarı... Demir parmaklıklarla çevrilmiş... Ortasında çiçekler açmış... Bahçe, Bektaşi babalarının mezarlığı... Mezar taşlarındaki 12 dilimli taç ve 12 dilimli taş figürleri babaları; çiçek motifleri hanımları belli ediyor... Lahitlerden birini, İbranilerin sembolünü andıran altı köşeli yıldız süslüyor... Yıldız, alp erenlerden geliyor... Bektaşi kültürünün arşivine katkı için mezar taşlarının her biri okunmayı ve üzerindeki Arapça yazılar günümüz Türkçesine çevrilmeyi, bekliyor... Kazılçeşme'nin önü Marmara Denizi... Turgut Koca' nın Erikli Baba için yazdığı ''Hu-Dost'' denize karşı söyleniyor: Kara kış içinde erik yetiren/ Hayır himmet eyle Erikli Baba/ Suladın orduyu bir kırba ile/ Hayır himmet eyle Erikli Baba/ Elinde duruyor cihan aynası/ Hâlâ çözülmedi bunun manası/ Perişan Baba'ya kaldı mirası/ Hayır himmet eyle Erikli Baba/ Şahkulu Sultan'la Bizans'a vardın/ Kâfir kralına hüner gösterdin/ Parmağınla mermer kapıyı kırdın/ Hayır himmet eyle Erikli Baba/ Eşiğinde nice beyler kul idi/ Tuttuğun Ali'den kala yol idi/ Gülünce yanağın pembe gül idi/ Hayır himmet eyle Erikli Baba/ Yıkılmış dergâhın bülbülü ötmez/ Şimdi ocağın dumanı tütmez/ Hayalin Turgut'un gözünden gitmez/ Hayır himmet eyle Erikli Baba.
DEDEMİZ CEMEVİMİZDE GÖREV YAPMAKTA OLAN BİNALİ DOĞAN DEDEMİZ BABA MANSUR OCAĞINDAN SEYİT MAHMUT’UN KOLUNDANDIR. HAZRETİ MUHAMMED VE İMAM’I ALİ’DEN BABA BANSUHR’A KADAR GELEN EVLATLARI SİNSİLE NAMEDİR VE MANSUR’UN SECERESİNDEN ALINMIŞTIR. 1. İmamı Aliyei Murtaza Emirülmiminün Şahı Velayet 2. İmamı Ali’nin oğlu İmam Hasan Hulki Rızadır 3. İmamı Ali’nin oğlu İmam Hüseyin Kerbela 4. İmamı Hüseyin’in oğlu İmam Zeynel Abidin 5. İmamı Zeynel Abidin’in oğlu İmamı Muhammed Bakır 6. İmam Bakır’ın oğlu İmam Cafer Saadık 7. İmam Cafer’in oğlu İmam Musai Kazım 8. İmam Musai Kazım’ın oğlu İmam Aliyül Rıza 9. İmam Aliyül Rıza’nın oğlu İmam El Taki 10. İmam El Taki’nin oğlu İmam El Naki 11. İmam El Naki’nin oğlu İmam Hasan Ali Asker 12. İmam Hasan Ali Asker’in oğlu İmam Mehti Sahip Zaman 13. İmam Muhammed Bakır’ın oğlu Seyit Abdullah 14. Seyit Abdullah’ın oğlu Seyit Ali 15. Seyit Ali’nin oğlu Seyit Mahmut 16. Seyit Mahmut’un oğlu Seyit Ahmet 17. Seyit Ahmet’in oğlu Seyit Abdullah 18. Seyit Abdullah’ın oğlu Seyit Şerafettin 19. Seyit Şerafettin’in oğlu Seyit Yakup 20. Seyit Yakup’un oğlu Seyit İbrahim 21. Seyit İbrahim’in oğlu Seyit Celalettin 22. Seyit Celalettin’in oğlu Seyit Hasan 23. Seyit Hasan’ın oğlu Seyit İshak 24. Seyit İshak’ın oğlu Seyit Ahmet 25. Seyit Ahmet’in oğlu Seyit Selattin 26. Seyit Selattin’in oğlu Seyit Cafer 27. Seyit Cafer’in oğlu Seyit Mustafa 28. Seyit Mustafa’nın oğlu Seyit Süleyman 29. Seyit Süleyman’ın oğlu Seyit Kasım 30. Seyit Kasım’ın oğlu Seyit Veli Baba 31. Seyit Veli Baba oğlu Babamansur Not: Babamansur’un üç oğlu vardır. 1. Oğlu Seyit Mahmut 2. Oğlu Seyit İbrahim 3. Oğlu Seyit Kaasım İmamı Muhammed’in beş oğlu bir kızı vardı. Baba Mansur’un soyu İmam Bakır oğlu Seyit Abdullah’tan geliyor. Tunceli’nin Muhindi Bucağında ikamet eden Seyit Düzgün Baba Cevahir’in evinde bulunan Babamansur’a ait şecere’den alınmıştır.Seyit Mahmut’tan gelme Seyit Keko Rahber, Seyit Süslü ve oğlu Seyit Abdullah.
Erikli Baba Dergahı, Osmanlı’dan beri İstanbul, Zeytinburnu/Kazlıçeşme’de bulunan 18 Alevi- Bektaşi dergahından biridir. Dergahlar; sağlığında sevilen, sayılan, halkı aydınlatan, toplum tarafından güvenilen, itibar edilen kişilerin, Hakk’a yürüdükten sonra yattıkları mekanlardır. Erikli Baba da; Alevi-Bektaşi halkın yakından tanıdığı, sevdiği, saydığı, buyruğundan gidilen kişiliklerdendir. Erikli Baba, Alevi –Bektaşi toplumunun “Serçeşmesi” kabul edilen Hacı Bektaş Veli’nin İlk halifelerindendir. Tarihi kaynaklara göre, 12 İmamlar’dan İmam Musayi Kazım soyundan gelmektedir. Erikli Baba’nın esas ismi Es-Seyit Muhammed Eryek’ tir. Alevi tasavvufunda Eryek; Ehlibeyt’e uygun insan yetiştirenlere verilen unvandır. Yani bir anlamda “İnsanı-Kamil” dir. Eryek Baba ünvanı buradan gelir. Eryek Baba; sevenlerinin gönlünde taht kurmuş bir “İnsani Kamil” dir. Onların her tür yaratıcılıklarının kaynağıdır. Halk arasında Eryek Baba bin bir adla çağrılır. O’na; Eryek Baba, Ermiş Baba, Eren Baba, Eryek Sultan dendiği gibi “Erikli Baba” adı da verilmiştir. Bu isim ise yani; Erikli Baba ismi; kış mevsiminde, kar ve buz içinde “erik” yetiştirmek kerametini göstermesinden kaynaklanmıştır. Halk arasındaki söylenceye göre; Eryek Baba, Horasan Erenleri ile birlikte İstanbul’a geldikten sonra dergahını bugünkü yerinde kurmuş, kapısını 7 kıta, 18 bin aleme açmıştır. İşte günlerden bir gün kendisini ziyarete bir hamile bacı gelmiş. Hamile Bacı’nın canı fena halde aşerip Eryek Baba’ dan diğer bacılar kanalı ile “erik” meyvesi istediği söylenmiş. Tabi o tarihlerde kışın yaz meyvesini bulmak mümkün değil. Ne elektrik var ne soğutma sistemleri ve seracılık nede buzdolabı. Eryek Baba bu bacının gönlünü ederse çok sevap işleyeceğini bildiği için kerametini göstermiş ve sofraya bir sepet “erik” getirtmiş. O günden beri Eryek Baba’ya bir ad daha ilave edilmiş olmuş Erikli Baba… İşte ne zaman hamile bacılar aşerip gönülleri “erik” istemişse “Erikli Baba” dan dilek dilemek için Erikli Baba Dergahı’nın yolu tutulmuş. Osmanlı Tarihi’nde Erikli Baba Dergahı Erikli Baba; Osmanlı Tarihi’ne göre; 1329 yılında Anadolu yakasına geçen Orhan Gazi yönetimindeki; Geyikli Baba, Kartal Baba, Gözcü Baba, Süca Baba gibi Gazi Erenler ile İstanbul’a gelmiş Horasan Erenleri’ndendir. Ahmet Yesevi’nin diğer yol eseri gibi Eryek Baba’da, Hacı Bektaş Veli, Abdal Musa, Şahkulu, Karacaahmet Sultan gibi O’da İstanbul’un Rumeli yakasında dergahını açmış tüm insanlığa hizmet vermeye başlamıştır. Balım Sultan ve Otman Baba Erkannamelerin’de Erikli Baba için; İstanbul’un gözcülerinden ve 12 büyük dergahtan biri olduğu yazmaktır. Dergah mezarlığındaki; dönemin ünlü zakirlerinin, yola gönül vermiş erenlerin mezarları, türbeleri bunu göstermektedir. Fatih Sultan Mehmet; İstanbul’u kuşattığında, Bizans İmparatorlarının sefer dönüşü görkemli törenlerle kente girdiği önemli kapılardan biri olan Yedikule’deki Altınkapı’nın karşısındaki çayıra Yeniçeri ordugahını kurdurur. İstanbul’un alınması planında bu kapının fonksiyonu önemlidir. Eryek Baba Dergahı ve O’nun sevenleri İstanbul’un alınmasında Türk kuvvetlerine yardımcı olmuşlar, Yeniçeriler’in yanında yer almışlar, İstanbul’un fethinde ellerinden gelen gayreti göstermişlerdir. Dergah’ın yanında konaklayan orduya gıda ve moral destekte bulunmuşlardır. Altınkapı; Kazlıçeşme’den surlardan Yedikule’ye girilen kapıdır. Yeniçeriler Kazlıçeşme çayırına karargah kurunca ordunun su ve gıda sorunu ortaya çıkar. Sakabaşının dikkatini, uçuşup bir yerde toplanan kazlar çeker. Kazların olduğu yerde su vardır düşüncesinden hareket ederek giderler ve su kaynağına ulaşırlar. Suyu çıkarırlar bir çeşme yaparlar, çeşmenin taşının üstüne de bir kaz figürü yaparlar. Böylece Kazlıçeşme oluşmuş olur. Karargahtaki ordunun su ve gıda ihtiyacı yanıbaşlarındaki Erikli Baba Dergahı tarafından karşılanır. Dergahın bereketi orduyu derecesi ile memnun eder. Kazlıçeşme, yer altı suları bol, çayırı çimeni yemyeşil ovalık bir bölgedir. Dericilik çok su isteyen bir iştir. Böylece Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u aldıktan sonra tabakhaneleri buraya kurdurur. Deri Sanayi 1450 lerden yakın zamana kadar yani yaklaşık 550 yılı aşkın bir zaman Kazlıçeşme’yi yurt tutar. Deri Sanayi zamanla Kazlıçeşme’yi çok kirletir. Kazlıçeşme’nim yemyeşil çayırlarıda suyuda bataklık ve kirlilik denizine dönüşür. Adeta bölgede canlı hayat cançekişmeye başlar. Kötü kokular tüm semti esir alır. Bu kirlilik sonucu oluşan durumdan sonra belediye Kazlıçeşme’deki sanayini 1990 lı yıllarda Tuzla’ya taşır. Bu taşımadan sonra Kazlıçeşme’de 1329’ lardan kalma Erikli Baba Dergahı bir harabeye dönmüş olarak ortaya çıkar. Dergah; bakımsızlıktan, sahipsizlikten, ilgisizlikten dolayı Dergah ların kapatıldığı 1925 yılında beri kaderine terkedilmiştir. Erikli Baba Kültür Derneği 1993 yılında kurulduğunda Dergah bu vaziyetledir. Evliya Çelebi’de; Erikli Baba Dergahı Evliya Çelebi Seyahatname’de; semtin bir camii, yedi mescidi, bir hanı, bir hamamı, sebili ve üç tekkesi vardır. Ayrıca 300 adet derici dükkanı ve imalathanesi, elli adet tutkalcı, yetmiş adet de kirişçi dükkanı vardır. Tüm kasaplar Yeniçeri olup mezbahalar onlara aittir diyor. Erikli Baba Dergahı’na tarihte şu isimlerde verilmiştir. 1. Yedikule Bektaşi Dergahı 2. Şütürşümar Mehmet Baba Dergahı ( Bilinen ilk postnişin olması nedeniyle ) 3. Perişan Mehmet Ali Baba Tekkesi 4. Şeyh Abdullah Tekkesi 5. Zakirbaşı Bektaşi Dergahı Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver, Erikli Baba’nın Horasan’dan; İstanbul kuşatması için gelen Cihan Erleri’nden biri olduğunu yazıyor. Erikli Baba Hakk’a yürüdüğünde bugünkü Dergah’a sırlanıyor. Mezarı, dış kapıdan girince dergah kapısından gelen canları karşılıyor. Türbenin iki başında iki adet silindir biçiminde “ikonostatik” sütün bulunuyor. Burada Erikli Baba üç metre uzunluktaki mezarda yatıyor. Dergahtaki Mezarlık Ve Mezarlarda Yatanlar Dergah’ın hazinesindeki yani mezarlığındaki diğer mezarlarda dergaha hizmet eden postnişinler ve onların yakınları bulunuyor. İlk kitabe Seyyid Mehmet Baba’ya ait, kitabede; Ya Hü diye başlayan yazı içinde; Es seyit Muhammet Baba Ruhu için” yazıyor. Tarih: 1214 (1800) İkinci Kitabede; Şemi’ Ağa’ya aittir. 1239 (1823) Mezartaşı; Salik-i Serah-ı Bektaşiyyeden kitabesi ile başlıyor. Mehmet Baba’dan sonra Hüseyin Baba Dergah’ta posta oturur. 1826 da; 2. Mahmut zamanında İstanbul’daki Alevi-Bektaşi Dergahları’nın Yeniçeri Ocağı bahane edilerek yasaklanıp tahrip edilmesi ve Babaların – Dedelerin sürülmesi bu dönemdedir. Erikli Baba Dergahı postnişini Hüseyin Baba, Karaağaç ve Karyağdı Dergahı dedeleri ile birlikte Birgi’ye sürgün edilirler. Araştırmacı Hasluck diyor ki; “ 1826 daki tarikata yönelik bastırma operasyonu sırasında payitaht (İstanbul’ da) 14 Bektaşi dergahı vardır. Bunlardan 9 u yıktırılır. Bunlar; 1) Yedikule (Erikli Baba), 2) Eyup (Karyağdı), 3) Sütlüce, 4) Karaağaç, 5) Şehitlik, 6) Çamlıca, 7) Merdivenköy, 8) Öküz Limanı, 9) Üsküdar Tekkesi.” dir. Erikli Baba Dergahı’nın dedesi Hüseyin Baba sürüldükten donra dergahtaki 80 m2’lik kütüphanede bulunan tarihi yazma eser kitaplar tahrip edilir. Meydan Evi, Aşevi ve Konuk Evi yıkılır. Tüm Dergah yıkılarak tahrip edilir. Dergaha gidip gelenler takip edilip tutuklanır, tehdit edilir, dövülür. Bu baskı dönemi yıllarca sürer. 2. Mahmut, 30 yıl 11 ay tahtta kalır. Dergah’ın yeniden hizmete açılma dönemi Abdulaziz’in padişah olduğu (1861-1876) yıllarında olur. Yani yaklaşık; 50 yıl sonra Dergah yeniden İrşat etmeye başlar. Bu dönemde Dergah’ın postnişini Mehmet Perişan Baba’dır. Dergahtaki mezar taşındaki kitabede Perişan Baba’nın hakka yürüme tarihi olarak; 1283 (1867) yazıyor. Mehmet Perişan Baba’dan sonra, Seyyid Hafız Mustafa Baba dergaha postnişin olur. Onun mezar taşı kitabesinde ise; 1288 (1872) tarihiyle birlikte “ Tarikat-ı Aliye-i Nazenini / Bektaşiyyeden iş bu dergahı” diye yazıyor. Perişan Baba bir sürede Hacı Bektaş Veli Dergahı’nda postnişin olar görev yapar. Mustafa Baba’dan sonra, Gani Baba posta oturur. O’nun Kitabesinde ise; 1289 (1873) yazıyor.Yazıda ise, “ Ehlibeyt-i Hazreti HünkarHacı Bektaş ile / Haydar-i Safder ola yaver ona ruz- sual” yazıyor. 1302 (1884) de postta oturan Ahmet Baba’nın mezar taşı kitabesinde ise; “ Nutkunla bu Ahmet Ya Hakk dedi gitti” yazıyor. 1307 (1890) da Dergaha babalık yapan Zikri Baba ise, mezartaşı kitabesi-ndeki bir satırda; “ Ruhunu Şad ede meydan-ı Alide Mevla” / Dergah-ı Ali’nin bir taşı desinler / Bu rahı Ali Zikri ki, erkanı Velide…” diye yazılmış. Hacı Hasan Baba ise mezartaşına; 1309 (1892) tarihi ile birlikte “Ali-Siret Hüseyin-meşrep Hasan Hulki mürsidi Kamil” yazılmış. Hamdi Baba ise; 1327(1909) mezartaşına; “Destigiridir O’nun laşekk Muhammet Mustafa – Naili eltaf ve ihsanı Aliy’yil Murtaza” diye yazılmış. Erikli Baba Dergahı’nın bilinen son postnişini ise; Küçük Abdullah Baba’dır. 1339(1921) de Hakka yürümüştür. Mezar taşı kitabesinde; “ Saki-yi Kevser-i Ali rahında ol merdi safa / Şahı Merdan nur-u Yezdan Himmet-i Piran işe / Hanedan-ı Ehlibeyt olsun Şefi’u yaveri / Hemdem olsun ruhuna ruh-u şehidi Kerbela” diye yazıyor. Dergah hazinesindeki (mezarlığındaki) yatan tüm dergah babalarının mezar taşları Hüseyni taçla ve teslim taşı kabartmalıdır. Mezar taşlarının kafaları 12 dilimli Hüseyni taç şeklindedir. Mezarlık tabu sayılan babalar dışında çoğu, Balkan – Arnavutluk v.s. kökenli bazısı devlet bürokrasisi mensubu çeşitli Bektaşi inançlı kişinin mezarı bulunuyor. Bunlar arasında; Rumeli Beylerbeyi Timurtaş Paşa (1887), Ergirili Ali Rıfat Paşazade Mustafa Teyfik Paşa, Beyrut valisi Halil Paşa’nın eşi ve Ahmet Rasim Paşa’nın kızı Nazliyye Hanım (1507), Köprülü Mehmet Paşa sülalesinden Tevfik Baba’nın Hanımı Amine Hanım (1879), Filibe Hanedanından Hulki Efendinin eşi Sabire Hanım (1892). Son Mezartaşı 1924 tarihlidir. Niğde sancağı Naibi olan Kadı Süleyman Fehmi’de bu mezarlıkta yatıyor. Erikli Baba Dergahı, İstanbul’a Horasan’dan gelen Anadolu Erenleri’nin geldiği tarih olan 1329 dan, dergahların kapatıldığı dönem olan 1925 tarihine kadar varlığını sürdürmüştür.Bu yaklaşık 700 yıllık bir zamandır. Erikli Baba Dergahı demek; 700 yıllık bir tarihi mirastan söz etmek demektir.Gelenekte Dergah’ın son postnişini olarak ise; Turgut Koca Baba (1997) kabul ediliyor. Kurtuluş Savaşı’nda; Erikli Baba Dergahı 1925 de Türkiye’de Tekke ve Zaviyeler’in kapatılması ile birlikte kapatılan Erikli Baba Dergahı, Kurtuluş Savaşı’ndada Gazi Mustafa Kemal ve arkadaşlarının her tür varlığı ile yanında yer almıştır. Savaş sırasında büyük çapta silah katkısında bulunmuştur. Dergahtaki mezarlıkta mezarların arasında tüneller kazılarak silahlar saklanmış sonra işgalci İngilizlere karşı kullanılmak üzere bizzat Atatürk’e teslim edilmiştir.Erikli Baba Dergahı, laik Cumhuriyete ve demokrasiye olan güveni nedeni ile 1925 yılında kanunla tekkeler kapatıldığı halde bir süre açık kalmış ve faaliyetlerini sürdürmüş, sonra dergah gönüllü olarak kapatılmış anahtarlar bizzat yöneticiler tarafından TBMM’ne teslim edilmiştir. Erikli Baba Dergahı ;Canları, Dostları Sımsıcak Yuvalarında Bekliyor. Erikli Baba Dergahı’nı yeniden yaşama döndürmek için kurulan Erikli Baba Kültür Derneği, yaklaşık 10 yıldır O’nun sevenlerinin katkısı ile dergahı restore etti. Artık karşımızda yaklaşık 3 dönümlük arazi üstünde eski Türk Konağı’nı andıran ahşap köşk şeklinde düzenlenmiş bir dergah var. T.C. Bakanlar Kurulu’nun 28.5.1996 tarih 96/8249 sayılı kararı ile Erikli Baba Kültür Derneği’ne tahsis olan dergah, 10 yıllık bir restorasyon çalışmasından sonra artık ziyaretçilerine hizmete açıktır. Erikli Baba’nın kanatlı kapısı kapısını tüm canlara , dostlara açmıştır. Orada geleneğe uygun olarak haftada 2 gün canlar cemde bir araya gelmekte, semahlar dönülmektedir. Kurbanlar geleneğe uygun bir şekilde kesilmekte, lokmalar paylaşılmaktadır.Dergahın 2. katındaki deniz manzaralı cem evinde yapılan ibadet tüm canları ayrı bir dünyaya taşımaktadır. Semah ve bağlama öğrenmek isteyen canlara kurslar verilmektedir.Bu kursların dışında; İngilizce, üniversiteye hazırlık, ev hanımlarına el becerisi,halk müziği ve tasavvuf müziği kursları verilmektedir.Aşevinin kapısı “Hakk” lokması ile tüm canlara, dostlara açıktır. Günün her saatinde dergah mutfağında demlenen çaylar canların sohbetlerine renk katmakta, kitaplıktaki kitaplar ise canların,dostların muhabbetlerine tasavvufi derinlik kazandırmaktadır. Tüm bu hizmetleri canla başla canların ve dostların desteği ile sizlere sunmaya çalışan Erikli Baba Kültür Derneği’nin tüm yöneticileri sizleri bu sevgi ocağına, sevgi pınarına, Erikli Baba’nın yuvasına beklemekte selam ve sevgilerini sunmaktadırlar. Faydalanılan Kaynaklar 1. Koca Turgut Baba Divanı-Şevki Koca / 1999 İstanbul 2. Osmanlı Döneminde İstanbul’da Bulunan Dergahlar (Çeşitli yazılar) 3. Bektaşilik Tetkikleri-Hassluck 2003 İstanbul 4. İstanbul’un Mutlu Askerleri-Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver ( İstanbul Rısalelesi C5.S245.İ.B.B yay 1996) 5. Kurtuluş Savaşın’da Bektaşiler Doç. Dr. Hülya Küçük /İstanbul 2003 6. Eyrek Baba’nın Erikleri – Deniz Sam, Cumhuriyet Gazetesi 7. Erikli Baba Bektaşi Tekkesi-Müfit Yüksel, Cem Dergisi S.70 8. Zeytinburnu İlçesi’nde Tekkeler / Surların Öte Yanı – Zeytinburnu- Baha Tanman 9. Alevi Bektaşi Dergahları-Baki Öz. Can Yayınları 2002 İstanbul 10. Karacaahmet Sultan Dergisi Sayı:67