Yazarımız Mustafa Cemil Kılıç, Din Kültürü dersinin müfredatını eleştirince, hakarete ve aşağılamalara maruz kaldı. 28 Şubat Cumartesi günü saat 16 sıralarında Beyoğlu Anadolu İmam Hatip Lisesi'nde Milli Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Genel Müdürlüğü tarafından Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin yeni müfredatının tanıtımı yapıldı. Bu tanıtımda bir soru sorarak, yeni müfredatı eleştiren yazarımız Mustafa Cemil Kılıç, orda bulunan kişiler tarafından çok sert tepkiye maruz bırakıldı. "Bu derse inanmıyorsan neden hala bu dersin öğretmenisin, otur yerine, kes sesini, çık git" gibi sözlerle yazarımıza çirkin bir saldırıda bulunuldu. Milli Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Genel Müdürlüğü'nün yapmış olduğu toplantıda söz alan Genel Müdür Prof. Dr. İrfan Aycan, "Din Kültürü Dersleri bir cumhuriyet projesidir. Atatürk daha Cumhuriyeti ilan etmeden din öğretimi konusunda çalışmalar yapmıştır. Din derslerinin okullarda verilmesi gereklidir. Bugün okutulan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersleri, İmam Hatip Liseleri ve İlahiyat Fakülteleri ? Tevhid ? i tedrisat ? yasasının bir gereğidir. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersleri 1980 öncesi yaşanan çatışmaların bir daha yaşanmaması için konulmuş ve bu yönde çok olumlu bir görev yapmıştır. Artık benzer çatışmaların yaşanmaması bir yönüyle bu derslerin sayesindedir. Ancak bugün bazı çevreler bu derse karşı çıkmaktadır. Ülkemiz 1980 öncesi çatışma ortamına götürülmek istenmektedir. Milli birliğimiz için bu dersler gereklidir." açıklamalarında bulunarak, üstü kapalı olarak Alevileri eleştirdi. Bu açıklama üzerine söz alan yazarımız Mustafa Cemil Kılıç, "Sayın hocam, eğer Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersleri Atatürk?ün projesi ise neden Atatürk 1930?da şehir okullarından, 1933?te ise köy okullarından bu dersleri kaldırdı? Neden bu uygulamaya da değinmiyorsunuz? Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersleri eğer sizin iddia ettiğiniz gibi çatışmaları önleyici ise 1980 öncesi zorunlu olmadığı halde öğrencilerin yüzde doksanı bu dersi alıyordu ama yine de çatışmalar yaşandı. 1980 öncesi çatışmalar dinsel çatışmalar değil ideolojik çatışmalardı ve Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersleri ile ilgisi yoktu. Yanılıyor muyum? Bu dersler iddia edildiğinin aksine mezhepler üstü bir içeriğe sahip değildir. AİHM, Danıştay 8. dairesi ve en son Antalya 3. İdare mahkemesi bu derslerin insan haklarına aykırı içeriğe sahip olduğuna hükmetti. Bu konuda ne diyorsunuz?" sorularını yöneltince olanlar oldu. Toplantıda bulunan kim öğretmenler bağrışmaya başlayarak, Kılıç'ı homurtularla provokatör ve şöhret peşinde olmakla suçladı. Daha da ileri giderek "Bu derse inanmıyorsan neden hala bu dersin öğretmenisin, otur yerine, kes sesini, çık git" gibi sözler sarfedildi. Mustafa Cemil Kılıç bu sataşmalardan etkilenmeyerek bu derslerin mezhepler üstü bir içeriğe sahip olmadığını, AİHM, Danıştay 8. Dairesi ve son olarak Antalya 3.İdare Mahkemesi'nin kararlarını buna örnekler olarak sundu. Toplantının sabahki oturumunda "Alevilik konularının gerçek Aleviliği yansıtmadığını, nitekim Alevi kurumlarının da bu konuları ve dersi reddettiklerini, bu nedenle davalar açıldığını" da belirten Kılıç, linç edilmekten korktuğunu belirtti. Ayrıca Kılıç, Din Öğretimi Genel Müdürü İrfan Aycan tarafından "Çocukları kandırmaya, buradaki insanları provoke etmeye ne hakkın var? Kendine saygın varsa istifa et! Kendine saygın varsa istifa et!" eleştiriyi de aşan sert tepkilere maruz kaldığını, bu sözler üzerine "Hiç kimse beni istifaya davet edemez. Buna hakkınız yok. Ben Mustafa Kemal?in öğretmeniyim. Ben Kemalist bir Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeniyim!? şeklinde cevap verdiğini sözlerine ekledi. MUSTAFA CEMİL KILIÇ BAŞINDAN GEÇEN BU VAHİM OLAYI ŞÖYLE ANLATTI ?KENDİNE SAYGIN VARSA İSTİFA ET? Tarih 28.02.2009 Cumartesi? Yer, Beyoğlu Anadolu İmam Hatip Lisesi. Saat 16 suları? Milli Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Genel Müdürlüğü tarafından Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin yeni müfredatının tanıtımı yapılıyor. Tanıtımın sonunda Genel Müdür Prof. Dr. İrfan AYCAN söz alıyor? Konuşmasından kimi satır başları şöyle: Din Kültürü Dersleri bir cumhuriyet projesidir. Atatürk daha Cumhuriyeti ilan etmeden din öğretimi konusunda çalışmalar yapmıştır. Din derslerinin okullarda verilmesi konusunda sözler söylemiştir. Bugün okutulan DKAB dersleri, İmam Hatip Liseleri ve İlahiyat Fakülteleri ? Tevhid ? i tedrisat ? yasasının bir gereğidir. DKAB dersleri 1980 öncesi yaşanan çatışmaların bir daha yaşanmaması için konulmuş ve bu yönde çok olumlu bir görev yapmıştır. Artık benzer çatışmaların yaşanmaması bir yönüyle bu derslerin sayesindedir. Ancak bugün bazı çevreler bu derse karşı çıkmaktadır. Ülkemiz 1980 öncesi çatışma ortamına götürülmek istenmektedir. Milli birliğimiz için bu dersler gereklidir. Sonra, sorusu olan var mı, denildi. Bir öğretmen söz aldı ve konuştu. Ardından ben de soru için söz istedim. Şunları sordum: Sayın hocam, Eğer DKAB dersleri Atatürk?ün projesi ise neden Atatürk 1930?da şehir okullarından, 1933?te ise köy okullarından bu dersleri kaldırdı ? Neden bu uygulamaya da değinmiyorsunuz ? DKAB dersleri eğer sizin iddia ettiğiniz gibi çatışmaları önleyici ise 1980 öncesi zorunlu olmadığı halde öğrencilerin yüzde doksanı bu dersi alıyordu ama yine de çatışmalar yaşandı. 1980 öncesi çatışmalar dinsel çatışmalar değil ideolojik çatışmalardı ve DKAB dersleri ile ilgisi yoktu. Yanılıyor muyum ? Bu dersler iddia edildiğinin aksine mezhepler üstü bir içeriğe sahip değildir. AİHM, Danıştay 8. dairesi ve en son Antalya 3. İdare mahkemesi bu derslerin insan haklarına aykırı içeriğe sahip olduğuna hükmetti. Bu konuda ne diyorsunuz ? Bunun üzerine kimi öğretmenler bağrışmaya başladı. Bana bağırışlarla, homurtularla provokatör ve şöhret peşinde olduğum söylendi. Bu derse inanmıyorsan neden hala bu dersin öğretmenisin, otur yerine, kes sesini, çık git vb. sözler söylendi. Sabahki oturumda Prof Dr. Sönmez Kutlu?nun programı tanıtıcı konuşması sırasında da söz alıp kitaplarda yer alan Alevilik konularının gerçek Aleviliği yansıtmadığını, nitekim Alevi kurumlarının da bu konuları ve dersi reddettiklerini, bu nedenle davalar açıldığını anımsattım. Sözlerim sayın Kutlu tarafından saygıyla yanıtlanmıştı. Sonra, Prof Dr. Mustafa Köylü tarafından ? Etkili DKAB ve İHL Öğretmenliği ? başlıklı bir sunum yapıldı. Bu sunumda DKAB öğretmenlerinin birer mübelliğ yani İslam dinini tebliği eden / yayan kişiler olması gerektiği yönünde telkinlerde bulunuldu. Ben bu konuyu da Prof Dr. İrfan AYCAN?a sordum. Dersin, bir kültür dersi ve öğretim amaçlı olduğu yönündeki savunmalarla sayın Köylü?nün telkinlerinin uyuşmadığını söyledim. Tüm bunların akabinde salonda bulunan DKAB öğretmenleri tarafından çok sert tepkilere maruz kaldım. Bir ara üzerime yürüyüp beni linç etmelerinden ciddi ciddi korktum. En hazin ve en acıtıcı sözleri ise Din Öğretimi Genel Müdürümüz Prof Dr. İrfan AYCAN?dan duydum. - Senin yazılarını internette okuyorum, konuşmalarını tv?den takip ediyorum. Sen bu derslere ve bu müfredata inanmıyorsun. O halde ne diye hala bu dersin öğretmenliğini yapıyorsun ? Kendine saygın varsa hemen istifa et ! Hemen istifa et ! Çocukları kandırmaya, buradaki insanları provoke etmeye ne hakkın var ? Kendine saygın varsa istifa et ! Kendine saygın varsa istifa et ! Son bir cesaretle yanıt verdim: ???Hiç kimse beni istifaya davet edemez. Buna hakkınız yok. Ben Mustafa Kemal?in öğretmeniyim. Ben Kemalist bir DİN Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeniyim. !??? Daha fazla konuşamadım. Zira salondaki diğer öğretmenlerin bir kısmının tehdit ve hakaretleri dozajını artırarak devam ediyordu. Bir kısım öğretmense olanları sessizce izliyordu. Çıkışta bir iki öğretmenin yanıma gelip sessizce teselli etmesi dışında toplantı sırasında bir Allah?ın kulu haksızlığa karşı tavır koymadı. Bugün ben açıkça hedef gösterildim. Allah biliyor ki kendimi güvende hissetmiyorum ! Oysa ben Hz. Muhammed?in ? Bir Müslüman bir haksızlık gördüğünde onu eliyle düzeltsin, ona gücü yetmiyorsa diliyle düzeltsin, ona da gücü yetmiyorsa kalbiyle buğzetsin?? hadisinin gereğini yerine getirmeye çalışmıştım. Oysa ben Hz. İmam Ali?nin ? Haksızlık karşısında susan hem hakkından hem de şerefinden olur..? sözünün gereğini yapmaya çalışmıştım. Kendime saygım olduğu için, Halkımın çocuklarını sevdiğim için, Tüm baskılara rağmen Türk ulusunun birlik ve barışına hizmet etmek için Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenliğinden İSTİFA ETMEYECEĞİM. Açıkça hedef gösterilsem de, kendimi güvende hissetmesem de bu görevi bırakmayacağım. Çünkü ben bir Atatürkçüyüm ! Haber: Habercem
İÇLERİNE SİNDİREMEDİĞİ CUMHURİYET ATATÜRK VE ON İKİ EYLÜL FAŞİZMİNİN BUNLARA YOL AÇTIĞI ZİHNİYETLER ALÇAKLIK MELUNLUK SAHTE MÜSLÜMANIM DİYENLERİN TEKELİNDE OLDUĞU SÜRECE BU ÜLKEYİ NASIL KARANLIK ZİHNİYETLERE TESLİM ETTİĞİMİZİ GÖRÜNCE İÇİMİZ KAN AĞLIYOR VE KAHROLUYORUZ
Ülkemizin acı gerçeği,bu gidişe dur demek gerekiyor acilen.Yoksa yurdun her tararfını örümcek ağıyla saracaklar. Bunu yapmak için bireysel mücadelimizin güçlü olması gerekir.Tek başımıza ne yapacağız diye düşünürsek kara zihniyete meydanları bırakmış oluruz.Bireysel mücadele nekadar güçlü olursa toplumsal mücadele de o kadar güçlü olur. Her yerde , her zaman bu zihniyetin zararlarını(sadece günümüz için değil gelecek için de ) insanlara anlatmalıyız. Sorna be birader mezhebimizi Sorma be birader mezhebimizi Biz mezhep bilmeyiz,yolumuz vardır Tutmuşuz evvelden rah-ı selamet Çağırma meclis-i riyaya bizi Bizlerden bekleme züht-ü ibadet Biz şerbet içmeyiz, dolumuz vardır Biz müftü bilmeyiz,fetva bilmeyiz Kıyl-ü kal bilmeyiz,itfa bilmeyiz Hakikat bahsinde hata bilmeyiz Şah-ı Merdan gibi ulumuz vardır Tevalla olmaktır bize alamet Sanma ki sağımız solumuz vardır Ey zahit,surete tapma, Hakk'ı bul Şah-ı Velayete olmuşuz hep kul Başka şey bilmeyiz,Alimiz vardır Nesimi,esrarı faş etme sakın Ne bilsin ham ervah likasın Hakk'ın Hakk'ı bilmeyene Hakk olmaz yakın Bizin Hakk katında elimiz vardır Kul Nesimi