Anadolu zengin bir müzedir. Avrupa kıtasının tümünde bitki türlerinin sayısı yaklaşık 12.000 kadar olmasına karşın, bu gün Türkiye´de saptanmış bitki türü sayısı hemen hemen bu sayıya yaklaşmıştır; gelecekteki çalışmalarla bu sayının daha da artacağı konusunda kesin kanıtlar vardır. Hayvan türlerinin sayısının ise, Avrupa kıtasında yaşayanların hemen hemen 1.5 katı kadar, yani 80.000′in üzerinde olduğu varsayılmaktadır. Kıtalar arasında güney-kuzey ve kuzey-güney, bazen doğu-batı ve batı-doğu yönünde göç eden kuşların, kullandıkları köprülerden en önemlilerinden biri Anadolu´dur. Bunun bilincinde olan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, bu göçmen kuşların varlıklarını sürdürebilmesi için, özellikle sulak alanların korunması amacıyla yoğun çalışmalar yapmaya başlamıştır. Anadolu topraklarının özenle korunma zorunluluğu sadece hayvan türlerinin çeşitliliği değil, birçok bitki türlerine de anavatan görevi yapmasıdır. Bunların bir çoğu ıslah edilerek insanlığın hizmetine sunulmuştur. Örneğin; kiraz, kayısı, buğday, nohut, mercimek, incir, lale, kardelen, çiğdem. Hatta tarla bitkilerinin %30′u da Anadolu´dan köken almıştır. Türkiye´nin üç tarafı denizlerle çevrilidir. Kuzeyde, yakın zamana kadar su ürünleri bakımından yüksek verime sahip Karadeniz, ne yazık ki kısmen çevre ülkelerinin; özellikle Orta Avrupa kökenli atıkları boşaltan Tuna nehri dolayısıyla hızla ölmektedir. Doğrudan ya da dolaylı olarak bu güzel iç denizi kirleten ülkelerin kısa zamanda gerekli önlemi almak için girişimlere başlaması tarihsel bir görevdir. Karadeniz´i Akdeniz´e bağlayan, birçok sucul canlıya geçiş ya da yumurta bırakmak için köprü ve yuva görevi yapan Marmara Denizi de, çevredeki sanayileşmeden ve kentleşmeden dolayı canlılığını hızla yitirmektedir. Son zamanlarda alınan bir çok önleminde yeterli olduğu söylenemez. Ege Denizi kısmen kirlenmesine karşı, bazı bölgeleri hariç hala temiz olma özelliğini sürdürmektedir. Doğu Akdeniz, her şeye karşın temiz deniz olma özelliğini ve sayıca zengin olmasa dahi, tür çeşitliliğini korumaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti de insanlığın ortak malı olarak nitelediği bu doğa harikası su habitatını korumak için gerekli önlemleri almış ve güney kıyılarında yaygın endüstrileşmeyi önlemiştir
Maalesef artık eskısı gıbı Dogal Hayat degıl AnadoLu... Kursun seslerı ve mavzerler bozdu Hulyalarımızı... İşsizlik kopardı gencecık erkeklerımızı bızden tasıdı baska kentlere.. Topraklarımız Baraj bahanesıyle ısgal edıldı Azot sardı her yanımızı... Meyvelerımız ,sebzelerımız hormonlastı tat vermıyor artık eskısı gıbı.. Çıcekler acmaz bulbuller otmez oldu ... Yanı ANaDoLu eskısı gıbı DoGaL DeGıL...
ANADOLU UYGARLIKLARI Bir tepe mi önümdeki topraklar ? O ağaçlar altında yemyeşil, cıvıl cıvıl. Şu karşıki yamaçta danseden kırlangıçlar Sanki ezgilerinde gizemli bir efsun var. Hatti, Likya, Frigya; Lidya, İonya, Karia Birlikte sesleniyor Selçuk, Kimmer, Roma?yla. Geçmişten geleceğe aktarırken her şeyi, Urartu?yla Osmanlı neler söylüyor sana? ? Toprağımın altında yatan tüm uygarlıklar Tarihten bir sayfadır; değişmez, dost şarkılar? Ötesinden gelse de geçmiş yüzyıllarımın Gökyüzümde dolaşır; tarihi yazan ruhlar ! Ben Anadolu?yum, ana dolu, dopdolu Ben Kültepe?yim, ben Alişar, Alaca, Bir yanım Efes, Milet; bir yanımsa Troya Ben Anadolu?yum, Anadolu her çağda. Çağları ben açtım, çağlar sustu benimle Ne uluslar kükredi çökerken, ellerimde Uygarlık denen her şey doğarken beşiğimde Ben Anadolu?ydum, ben, Anadolu, her dilde... ? ~ Günay TULUN ~ şiir parkı .com Not:Zilan yorumun için teşekkür edrim dediklerin gerçekten çok doğru o güzelim doğallığını Anadolu yitirmiş durumda