SORU VE CEVAPLARLA ALEVİLİK

Konu, 'Anketler' kısmında yorum62 tarafından paylaşıldı.

  1. yorum62

    yorum62 Daimi Üye

    Kavram Olarak
    Alevi kelimesi ne anlama geliyor?



    Alevi kelimesi Hz. Ali
    taraftarı, Hz. Ali yanlısı anlamına geliyor. İslamiyet içerisinde Hz. Ali´yi
    sevenlere Alevi denilmektedir.



    Alevi kavramının oluşum
    tarihi Hz. Ali`nin yaşadığı dönemde baslar. Hz. Ali daha yasarken bile Ali
    taraftarı Alevi diye bilinen kişiler vardı. Yani Alevi kavramını dolayısıyla
    Aleviliği başka yönlere çekme gayreti içerisinde olanlar Alevi kavramını ya Hz.
    Ali`den çok önceki bir döneme ya da Hz. Ali`den çok sonraki bir döneme ait
    olduğunu söylüyorlar. Bu her iki iddia da yanlıştır. Doğrusu; Alevi kavramı daha
    Hz. Ali hayattayken oluşmuştu. Fakat o zamanlar çok dar bir cevre için
    kullanılıyordu. Ancak tarihsel süreçte Hz. Ali taraftarları çoğaldı ve böylece
    Alevi kavramı genelleşti.



    Alevilik İslamiyet
    içindeki bir mezhep midir?



    Cevaba geçmeden mezhep
    kelimesi ne anlama geliyor ona bakalım. Mezhep kelimesi Arapça olup “tutulan
    yol” anlamına gelmektedir. Bu anlamıyla Alevilik İslami bir mezheptir. Ancak
    hemen belirtelim ki İslamiyet eşittir Sünnilik veya Şiilik değildir. Yine Alevi
    inancına dar mezhepsel bir tanım Alevililerce asla kabul görmemiştir. “Sorma be
    birader mezhebimizi/Biz mezhep bilmeyiz yolumuz vardır” deyimi Alevi inancının
    mezhepsel tanımı astığının simgesidir.



    Alevilik İslami bir
    inançtır. Ancak bazı art niyetli kimseler Aleviliği İslam’dan ayırmaya
    çabalamışlardır.



    Aleviliği kendi
    grupsal, ideolojik, bölgesel, etnik çıkarları doğrultusunda kullanmak isteyen
    kimseler Aleviliği bu düşünceye hizmet edecek şekilde tahrif etmişlerdir. Yine
    Emeviler döneminde doruğa çıkan ve daha sonraları da devam eden Alevi düşmanlığı
    da Aleviliği İslam dairesi dışında görmüştür. Onlara göre, onlar gibi düşünmeyen
    herkes İslam dışıdır. Bu düşüncenin çok yanlış olduğu ve çok acılara sebebiyet
    verdiği ortadadır.



    Alevilik İslami bir
    inançtır. Ancak tekrar tekrar ısrarla belirtelim ki İslamiyet salt Sünnilik
    değildir. İslamiyet’i eşittir Sünnilik olarak algılayanlar İslamiyet’i bazı
    biçimsel kurallara indirgeyerek Aleviliğin İslam dışı bir inanç olduğu sonucuna
    varıyorlar. Halbuki varmaları gereken sonuç “Alevilik Sünnilik değildir ama
    Sünnilik ve Şiilikten farklı bir İslam inancıdır” sonucu olmalıdır.








    Aleviler Allah´a
    inanırlar mı?



    Aslında sorulmaması
    gereken bir soru bir soru ancak art niyetli kimselerin bulandırdığı kafalar
    netleşmek zorunda.



    Her şeyden önce
    Alevilik bir inançtır. Bundan hareketle belki de Allah´a en çok inanan, Allah´ın
    birliğini kabul eden topluluklardan biridir Aleviler. Cem törenine katılanlar bu
    durumu açıkça görebilirler. Yine binlerce Alevi deyişinde, şiirinde bu açıkça
    görülür.



    Aleviler Allah´a
    inanırlar, hem de bütün benlikleriyle Allah´in varlığına, birliğine bağlıdırlar.
    Ancak kimse Alevilerin Allah´a inançlarını Sünni ve ya başka inançtan
    insanınkiyle kıyaslamaya ve böylece yanlış sonuçlara ulaşmaya kalkışmasın.







    Aleviler peygamber
    olarak kimi kabul ederler?



    Aleviler Hz. Muhammed´i
    peygamber olarak kabul ederler.



    Aleviler bütün
    peygamberler bağlıdırlar.



    Son peygamber olan Hz.
    Muhammed´e bağlılıkları ve inançları sonsuzdur.



    Bazı iftiralar sonucu
    Alevilerin Hz. Muhammed´i peygamber olarak kabul etmedikleri düşüncesi oluştu.
    Bu tamamen Alevi inancına terstir. Hz. Muhammed, Alevilerin inandıkları,
    bağlandıkları peygamberdir.



    Hz. Muhammed son
    peygamberdir. Bu doğruyu kimse yanlışa çevirerek, yeni peygamberlikler
    uydurarak, Hz. Muhammed´in yolundan giden Alevilere yamamaya çalışmasın.



    Tekrar belirtelim ki,
    birilerinin art niyeti ve birilerinin de cehaleti Alevileri bağlamaz.







    Hz. Ali´nin Alevi
    inancındaki yeri nedir?



    Alevi demek; Hz. Ali
    yanlısı, taraftarı, seveni demektir. Bundan da anlaşılacağı üzere Hz. Ali´nin
    Alevi inancındaki önemini, yerini anlatmaya gerek yok. Ancak ne var ki bazı
    kimseler tarih boyunca ve günümüzde de Hz. Ali sevgisini, bağlılığını ya yanlış
    anladı veya hiç anlamadı. Alevilerin Hz. Ali´ye olan sevgileri, bağlılıkları
    onun peygamber olduğu anlamında değildir. Aleviler için peygamber son peygamber
    Hz. Muhammed´dir.



    “Hz. Ali´nin Alevi
    inancındaki yeri nedir?” diye sormak her ne kadar abes gelse de anlaşılır bir
    durumdur. Çünkü Hz. Ali´nin adından gelen Alevi kavramı ile kendisini ifade eden
    bu topluma çok çeşitli tahribatlar yaşatılıyor. İşte bunun içindir ki Hz. Ali
    taraftarları Alevilere “inancınızda Ali´nin yeri neresidir” diye soruluyor. Bize
    düşen usanmadan doğrularımızı anlatmaktır







    Aleviler namaz
    kılarlar mı?



    Aleviler ve namaz
    konusunu bir kaç boyutuyla ele almak gerekiyor. Çünkü Alevilerin sürekli olarak
    maruz kaldığı soruların başında “neden namaz kılınmıyor” sorusu geliyor.




    Her Alevi mutlaka
    ömrünün birden fazla döneminde “siz Aleviler neden namaz kılmıyor, camiye
    gitmiyorsunuz?” sorusuyla karşılaşmıştır



    Bilindiği gibi namaz
    Farsça bir kelimdir. Namaz kelimesin Kuran´da ki karşılığı salat´tir. Salat ise
    dua, tanrıyı içten anıp selamlama anlamına geliyor. Allah´i içten anıp
    selamlamanın, duanın ise biçimi, sekli yoktur. Dua, insanin Yaratıcı ile
    beraberliğidir. Bunun için belli bir saat, mekan, kural yoktur. İnsan istediği
    vakit, istediği dilde, istediği şekilde dua edebilir, Yüce Yaratıcısına şükür
    edebilir. Yüce yaratıcıyı anmak, Yaratıcıyla dolu olmak, bir araya gelmek için
    belli bir zaman dilimi yoktur. Bu her an olmalıdır ve her anda mümkündür.
    İbadeti belirli zamanlarla sınırlayan kendisini biçimsel kurallar ve şekillerden
    arındırmamış demektir. Böylesi şekilsel bir kuşatma ise yaşamın gayesine ters
    bir durumdur.



    Bazıları ibadeti
    biçimsel kurallarla sinirliyor. Çokça tekrarlamak durumunda kaldığımız gibi biz
    Alevilerde ise ibadeti kalıplaştırmak yoktur. Elbette ibadette belirli kurallar
    olması gerekiyor. Özellikle toplumsal olarak yerine getirilen ibadetin kuralları
    vardır. Ancak inancın temelidir gibi bazı yanlış uygulamalarla sırf ibadet olsun
    diye ibadet, ibadetin gayesini yok saymak demektir. Biz Alevilere dayatılanda
    budur. Deniliyor ki; “Aleviler illa camiye gidin, namaz kilin”. Amaç burada
    ibadet ise Aleviler zaten toplumsal olarak Cem de ibadetlerini yerine
    getiriyorlar. Aleviler kimseye, “Cem evine gelip Cem ederek ibadet edin” gibi
    bir dayatmanın sahipleri değiller. Aleviler “herkesin inancı kendisine” ilkesi
    ile hareket ederken başkaları ısrarla Alevilere dayatmalarda bulunuyor. Hem de
    inançsal anlamda temeli olmayan gerekçelerle.



    Amacımız burada
    Alevilerle Sünniler arasındaki inanç farklılığını bütün boyutlarıyla tartışmak
    değildir. Amacımız ısrarla Alevilere dayatılan “günde beş (5) kez namaz kilin
    böylece iyi bir Müslüman olursunuz” gibi inancı biçimsel kurallara indirgeyen,
    hatta neredeyse bunu inancın özü sayan mantığın yanlış olduğunu belirtmektir.
    Namaz, neredeyse birileri tarafından inancın asıl gayesi haline getirilmiştir.
    “günde beş vakit namaz kılan kişi iyi bir insandır ve yaşamı anlamına uygun
    yasayan kişidir, kılmayan ise münafık, kafir kişidir” gibi bir anlayış ortaya
    çıkmıştır. Aleviler asırlardır bunun inancın özüne ters bir tutum olduğunu
    belirtmişlerse de, siyasi anlamda iktidarda olmadıklarından dolayı seslerini
    kimseye duyuramamışlardır. İnancın asıl özünü takip edip uygulamak yerine
    gösteriş için yapılan fiillerle zamanını harcayanlara Maun suresinde söyle ikaz
    edilmektedir: “Dini yalanlayan gördün mü? İste yetimi itip-kakan, yoksulu
    doyurmayı teşvik etmeyen odur. İste namaz kılanların vay haline, ki onlar
    namazlarında yanılgıdadırlar, onlar gösteriş yapmaktadırlar, ve ufacık bir
    yardımı da engellemektedirler”. Biz Alevilerce anlaşılması gereken en önemli
    nokta burasıdır.



    Konun daha iyi
    anlaşılması ve doğrularımızın bilince çıkarılması için bazı tekrarları yapmak
    durumunda kalıyoruz. Konuya hakim olanların anlayışına sığınıyoruz.



    Önceki satırlarda da
    belirtmeye çalıştığımız gibi namaz Farsça bir kelimedir. Kuran da ki karşılığı
    Salat´ir. Salat´in anlamı ise Allah´i içten anıp selamlama ve duadır. Bu gün
    egemen Sünni anlayışın günde beş vakit kıldığı ve Alevilere dayattığı ve
    neredeyse dinin temeli saydığı namaz ibadetinin Kuran da beş vakit olduğu
    yönünde acık bir beyan yoktur. Madem namaz inancın özü sayılacak kadar önemli
    bir ibadet neden Yüce Yaratıcı bu konuda acık ve kesin hükümler ortaya koymasın?



    Aleviler namazı ret
    etmiyor. Nitekim Cem ibadetinde halka namazı seklinde ibadetlerini yerine
    getiriyorlar. Ancak bu namaz hiç bir şekilde egemen Sünni anlayışın namazıyla
    benzer değildir. Bazıları çıkıp diyebilir ki: “su kadar milyon insan namazı
    böyle kılıyor da siz Aleviler neden farklı anlıyor ve uyguluyorsunuz?” Hemen
    belirtelim ki çoğunluk her zaman doğru yapıyor anlamına gelmez.



    İbadetle amaçlanan
    kişinin kendini yenilemesi, arındırması ve sosyal dayanışmayla kişiliğini
    tamamlamasıdır. Maun süresi böyle bir anlama sahip. İbadet için ibadet, gösteriş
    için yapılan ibadet nafile ibadetlerdir.



    Alevi ibadet anlayışı
    biçimsellikten uzak içtenliği esas alır. Al-i İmran Suresi 191. Ayetinde “Onlar;
    ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah´i anarlar”. Bakara s Suresi 239.
    Ayeti: “Eğer korkarsanız, (namazı) yaya yahut binekte iken kilin”. Bu ve benzer
    ayetlerde de anlaşılacağı üzere Allah insanlara içten ibadet etmeyi emrediyor.



    Birileri kabul etsin
    veya etmesin, Alevilerin ibadet anlayışı bu minval üzeredir.







    Cem nedir?



    Cem Alevilerin toplu
    halde ettikleri ibadetin adıdır.



    Kavram olarak Cem
    Arapça bir kelime olup toplanma, birikme, bir araya gelme manasına gelmektedir.



    Cem'in kaynağı Kırklar
    Cem'idir.



    Cem ibadetini diğer
    inançlardaki ibadetlerden farklı kılan en önemli unsur; Cem de bulunanların ayni
    zamanda toplumda hesap vermekle yükümlü olmalarıdır. Cem de bulunalar bir
    birlerinden Razı Olma k zorundalar.



    Cem de bulunan bir kişi
    başka bir kişiye dargınsa, bu iki kişinin dargınlıkları giderilmeden,
    barışmaları sağlanmadan Cem'e başlanmaz.



    Alevilerin toplu
    anlamda temel ibadeti olan Cem, bir DEDE´nin gözetiminde, önderliğinde yerine
    getirilir.



    Cem ibadetine katil,
    hırsız, yolsuz, düşkün kimseler giremez.



    Cem ibadetini kısa bir
    şekilde tanımlamak mümkün değil. Bu anlamda Cem'in ne olduğunu ve nasıl
    uygulandığını tam manasıyla kavramak için en yakındaki Cem evine gidip
    bilgilenmek gerekiyor.







    Dedelik nedir,
    Dedenin görevleri nelerdir.?



    Dede, Alevi toplumunun
    inançsal önderidir. Dedelik ise kendine has bir is yapısı/hiyerarşisi bulunan
    bir kurumdur.



    Her Alevinin bir dedesi
    vardır. Her dedenin de bir dedesi (mürşidi) vardır.



    Talibin
    davranışlarından (inanç anlamında) dede sorumludur.



    Dede talipleri eğiten,
    yol gösterendir.



    Dede taliplerin bütün
    düşünsel, manevi sorunlarına çözüm, sorularına cevap getiren kişidir.



    Dedelik kurumunun
    kendisine özgü bir yapılanması var. Bu yapılanma (mürşit-rehber bağlamında)
    gereği her dede ayni zamanda başka bir dedenin talibidir. Nasıl ki talip bir
    yanlışa düştüğünde yada hata yaptığında dedesine sığınıyorsa, ayni şekilde dede
    de talibi olduğu dedesine (mürşidine) sığınıyor. Böylece mükemmel bir denetim
    mekanizması kurulmuş oluyor. Bu mekanizma halkalar misali bir birine bağlı. Yani
    bir dedenin görevini layıkıyla yapıp yapmadığını mürşidi tarafından
    denetlenir.











    Herkes Dede
    olabilir mi?



    Dedelik kurumu
    asırlardan beri var olmuş bir kurumdur. Çok zorlu koşullarda ağır baskılar
    görmüştür dedeler. Buna rağmen Alevi inancını bu güne değin gelmesini
    sağlamışlardır. Bu misyonlarını geliştirerek günümüzde de sürdürmekle
    yükümlüdürler.



    Gelelim cevaba: İsteyen
    herkes dede olamaz. Öz manasıyla dede olmak için Evladı Resul olmak gerekiyor.
    Yani soyunun Hz. Muhammed ve Hz. Ali´den olması gerekiyor. Ancak hemen
    belirtelim ki Alevi inancında Yol, yolu kuranında üstündedir. Eğer bir bölgede
    Evladı Resulden bir dede yoksa ve durum zamanla Yolun bozulmasına sebebiyet
    verecekse durum değişiyor. Bu manada gerekli bilgi birikimine, yolun edebine,
    ahlakına uygun olan bir kişi Dergah´tan icazet almak şartıyla dedelik yapabilir.
    Nitekim tarihte böylesi durumlar çok olmuştur. Evladı Resulden olmayan bir çok
    kişi Dergahtan gerekli eğitimi aldıktan sonra dedelik yapabilmişlerdir.








    On İki Hizmet
    nedir?



    On İki Hizmet, Cem
    ibadeti sırasında görevli on iki kişinin yerine getirdiği hizmetin adıdır. On
    İki Hizmet olmazsa Cem de olmaz.



    Cem de On İki Hizmet
    sahipleri tarafından yerine getirilen On İki Hizmet, sembolik olarak algılansa
    da özde çok derin manalara ve gerçeklere işaret ediyor. Dolayısıyla On İki
    Hizmet çok önemlidir. On İki Hizmeti biçimsel bazı kurallar algılamamak
    gerekiyor. Sembolize ettiği hizmetlerin derin felsefi, toplumsal, inançsal
    boyutları vardır.



    On İki Hizmetin
    dağılımı su şekildedir:



    1. Dede(Mürşid)




    2. Rehber




    3. Gözcü




    4. Çerağcı(Delilci)




    5. Zakir(Aşık)




    6. Ferraş(Süpürgeci)




    7. Sakka(İbriktar)




    8. Kurbancı(Sofracı)




    9. Pervane




    10. Peyik(Davetçi)




    11. İznikçi(Meydancı)




    12. Bekçi








    Aleviler domuz eti
    yerler mi?



    Aleviler zorunlu
    koşullar dışında domuz eti yemezler. Bu zorunlu koşullarında neler olduğu
    biliniyor. Bazı Alevi inançlı kimselerin domuz eti ve domuz etinden üretilen
    mamulleri yemeleri Alevi inancının domuz etinin yenilmesini meşru kıldığı
    anlamına gelmez.







    İnsan-ı Kamil kime
    denilir?



    Dört Kapı Kırk Makam da
    sonuncu kapı olan Hakikat kapısına ulaşmış ve böylece Hakikati kavramı olan
    insana İnsan-ı Kamil denilir.



    Bir insanin manevi
    anlamda ulaşabileceği en üst boyut İnsan-ı Kamil´lik boyutudur. İnsanin gerçek
    manada insan olduğu, Hakikat sırrına ulaştığı, canlı cansız her şeyin gizemine
    vakıf olduğu aşamadır İnsan-ı Kamil´lik. İnsan, aşama aşama giderek ve bütün
    kapılara ve makamlara ulaşarak İnsan-ı Kamil olur.







    Alevi-Sünni
    kardeşliği nasıl gelişir?



    Alevi-Sünni kardeşliği
    gereklidir, mümkündür. Hatta Alevi-Sünni kardeşliğinin şahsında diğer
    inançlardan insanlarla da kardeşlik, bir arada, eşit ve özgür bir şekilde
    yasamak gereklidir ve bu mümkündür de.



    Alevi-Sünni
    kardeşliğinin gerçekleşmesi, kalıcı olması için en önemli nokta; Alevi inanç
    gerçekliğinin kabul edilmesidir. Hiç bir gerekçenin arkasına saklanmadan Alevi
    toplumun tarihten günümüze kadar getirdiği inancını, felsefesini, kültürünü,
    yasam biçimini kabul etmektir. Alevi toplumunun farklılığını ret etmek, yok
    saymak, asimle etmeye çalışmak yerine kabul etmektir. İnsani olan, doğru olan,
    kardeşliği oluşturacak/geliştirecek olan böylesi bir yaklaşımdır. Eğer böylesi
    bir yaklaşım esas alınmazsa kardeşlik oluşmaz. Alevileri kendilerine benzetmeye,
    asimle etmeye, dışlamaya, yok saymaya devam ederlerse kardeşlik oluşmaz..



    Alevi toplumu inancı
    uğruna çok bedeller ödemiş/ödeyen bir toplumdur. İnancının kabul edilmesini
    talep etmek, eşitliği talep etmek Alevi toplumunun hakkidir. Eşitlik olmadan,
    karşılıklı hoşgörü, saygı olmadan kardeşlik gelişmez. Bu, kardeşliğin doğasına
    aykırı bir durumdur.



    Alevi toplumu
    kardeşliğe hazırdır ve bunu pratik olarak da diğer inançlara ve mensuplarına
    saygı temelinde ortaya koymuştur.







    Erenler kimlerdir
    ve Eren kime denir?



    Eren, kendini Hak
    yoluna adayan ve bu yolda bir çok makamı aşarak bazı sırlara vakıf olan kimseye
    denir. Erenler Hak sırına vakıf olmuş, İnsan.ı Kamil mertebesine ulaşmış
    kişilerdir. Ancak günlük dilde Erenler kavramı karşıdaki kişiyi yüceltmek,
    dikkat çekmek, kırıcı olmadan uyarmak içinde kullanılıyor. Yine bilge, olgun,
    alim, inançlı kimselere de deniliyor.







    Enel Hak ne anlama
    geliyor?



    Enel Hak kavramını ilk
    olarak Hallacı Mansur kullanmıştır ve bu kavramı sık sık tekrarladığı için çok
    ağır işkenceler altında katledilmiştir.



    Enel Hak kavramı Arapça
    olup kelime manasıyla “ben Hakkım, hakikatım, gerçeğim” anlamına geliyor. Enel
    Hak; Hakla Hak olmak, insanin kendisini aşması ve Hakka yakınlaşması, Hakkla
    bütünleşmesidir. Bu manada inancı bir şekiller, biçimler, dogmalar bütünü olarak
    algılayanlar Enel Hak kavramını da farklı algılamış ve yorumlamışlardır. Hallacı
    Mansur ve daha sonraları Seyyid Nesimi'nin şahsında dile getirilen bu anlayışın
    yeteri kadar anlaşılmadığı ve taşıdığı felsefi derinliğin -biçimsel boyutuyla da
    olsa- onu sahiplenenler tarafından dahi doğru bir şekilde alglanmadığını
    görüyoruz. Hallacı Mansur ve Seyyid Nesimi'yi katledenlerin Enel Hak'kı
    anlamamalarını ve düşmanlıklarının sebebi bir noktada anlaşılır bir durumdur.
    Ancak Hallacı Mansur'u sahipleniyor görünenlerinde Enel Hak'kı yeterince
    algılamadıklarını görmek kabul edilmemesi gereken bir durumdur. Umulur ki
    Hallacı Mansur ve Seyyid Nesimi'nin yolunu sürdürüyor iddiasında olanlar Enel
    Hak'kın bilincine varırlar.







    Aleviler tavşan
    eti yerler mi?



    Aleviler tavsan eti
    yemezler. Bunun bir çok sebebi var. Ancak asıl sebep; tavşanın adet görmesi ve
    etinin çok kanlı olup sağlıksız olmasıdır. Ayrıca tavşan fizyolojik ve biyolojik
    yapısıyla da ilginçlikler taşıyan bir hayvandır. Tavşanın kafası kedi kafasına,
    kulakları eşek kulaklarına, arka ayakları köpek ayaklarına, ön ayakları kedi
    ayaklarına ve kuyruğu domuz kuyruğuna benzemektedir. Yine tavşan kedi ile
    çiftleşmektedir. Bunca sağlıklı ve yenilmesinde sakınca olmayan hayvan (koyun,
    keçi sığır vb.) varken Alevilere “neden tavşan yemiyorsunuz” diye sorular sormak
    düşündürücü olmanın ötesinde art niyetlilikten başka bir şey değildir.







    Duaz nedir? Deyiş
    nedir?



    Duaz, Duazdeh'in
    kısaltılmış halidir. Duazdeh Farsça olup on iki (12) anlamına gelmektedir.



    Duaz, cem ayinlerinde
    söylenen ve On İki Imamlarin adlarının geçtiği deyişlerdir. Bu deyişlerde Ayrıca
    On İki Imamlarin yani sıra basta Hz. Peygamber ve Hacı Bektaş Veli olmak üzere
    Alevi ulularinin adları gecmektedir.



    Duaz icin
    “deyişler”lerdir tanımını yaptık. Anlaşılır olması için böyle bir tanım
    uygundur. Ancak duaz bir nevi dua olarak da algılana bilinir.



    Şüphesiz Alevilik ve
    Aleviler hakkında biraz bilgi sahibi olan kişiler için duaz'in, nefes'in,
    türkü'nün, deyiş'in farklı anlamlara sahip olduğu açikardır. Fakat günümüz
    gerçekliği doğrultusunda genel bir tanım olması ve bu tanımın yaygınlaşıp kabul
    görmesi için Deyiş tanımı en uygun olanıdır. Deyiş; Aleviliği çağrıştıran her
    melodinin adıdır. Türkü, nefes, duaz bunlar da alt adlardır. Yoz ve yobaz
    üretimden farklı olunduğunun anlaşılması için Deyiş en uygun tanımlımadır.








    Mersiye nedir?



    Mersiye, Kerbela
    vakasını işleyen, Ehlibeyte ve On İki İmamlara bağlılığı, sevgiyi dile getiren
    bir şiir türüdür. Özelikle Muharrem Ay'ı boyunca söylenen ve Ehlibeyt
    taraftarlarının olduğu her coğrafyada ve her dilde söylenen ağıtlar bütünüdür
    mersiyeler. Mersiyelerde zalim olana, haksız olana bir öfke var. Yine mazlum
    olana, haklı olana bir sevgi ve sempati var. Mersiyeleri salt ağıt boyutuyla
    algılamak eksiklik olur. Mersiyeler bu noktada bilinç taşımasıdır. Aynı zamanda
    ne kadar da zaman geçmiş olursa olsun iyinin unutulmayacağının ve kötünün,
    zalimin her daim lanetleneceğinin göstergeleridir. Edebi açıdan, Ehlibeyte bağlı
    olanlar için bir edebi zenginliktir.







    Düşkünlük nedir?



    Düşkünlük bir ceza
    sistemidir. Alevi toplumunun bunca ağır baskı koşullarına rağmen, birliğini
    koruyarak bu günlere gelmesinde işlevi göz ardı edilemeyecek bir sistemdir.



    Cem ibadeti, bilinen
    klasik ibadet anlayışlarından farklı bir ibadettir. İbadetle beraber toplumsal
    meselelerinde çözüme kavuştuğu bir, bir araya gelinmedir.



    Cem de insan sadece
    Allah'a ibadet etmekle kalmayıp topluma da hesap vermekle yükümlüdür. Bu anlamda
    da Alevi inancı diğer bütün inançlardan önemli farklılıklar taşıyor.




    Egemen olanların
    mahkemelerine gitmeyen Aleviler kendi yargı sistemlerini geliştirdiler.
    Düşkünlükte bu sistemin önemli ayaklarından birisidir. Öyle ya da böyle bir kişi
    suç işlemişse bu kişi Dede'nin denetiminde yargılanır. Cem de gerçeklesen bu
    yargılamaya Cem de bulunan herkes oyları, görüşleri ile katılırlar ve böylece
    ortak bir karara varılır. Halkın direkt katılımıyla gerçekleşen bir “Halk
    Mahkemesi”dir bu. Suçun ağırlığına göre bir ceza verilir. Düşkünlük, verilen
    cezalarin en büyüklerinden birisidir. Düşkün olan kimse toplumdan dışlanır.
    Düşkünlüğü ve dışlanma süresini halk ortak bir karar ile aldığında Alevi
    toplumunda suç oranı minimum düzeyde kalmıştır. Toplumdan tecrit edilip
    dışlanmak çok büyük bir ceza olduğundan, o kişiyi başka toplumlarda içine
    almazlar. Böylece bir çok suç, daha işlenmeden önüne geçilmiş olur.



    Düşkünlük kavramı
    günümüzde daha çok çıkarcı ve ahlaksız kimseler için kullanılan genel bir kavram
    şeklini almıştır. Ancak düşkünlüğün çıkış noktası ve asıl anlamı yukarı da izah
    etmeye çalıştığımız çerçevededir.







    Muhabbet Cem'i
    nedir?



    Muhabbet Cem'inin
    önemi, işlevi günümüzde çok artmıştır. Öz itibariyle Muhabbet Cemlerinin asıl
    işlevi genç insanları Görgü Cem'ine hazırlamaktır. Günümüzde ise Muhabbet
    Cemlerinin işlevi çok daha büyüktür. Her tür yozluğun dayatıldığı, değerlerin
    anlamsızlaştırıldığı, ilişkilerin çıkar çelişkisi etrafında şekillendiği
    günümüzde Muhabbet Cemleri adeta bir insani olana dönüş programıdır.




    Adından da anlaşılacağı
    gibi Muhabbet Cemleri, muhabbetin olduğu, insani duyarlılığın olduğu, yaşamın
    anlam ve değer kazandığı bir nurani iklim ortamıdır. Bu atmosferdeki enerji his
    edilir olmaktan çıkıp insanı başka boyuta, başka alemlere götürür. Götürür ve
    tekrar özünü bulan insanı sağlamlaştırmış olarak geri getirir. İnsanın en çok da
    ihtiyaç duyduğu bu değil mi? Yani insan sadece fiziki görüntüsüyle değil,
    ruhuyla, duygularıyla, düşünceleriyle... yani bir bütün halinde insan olmalıdır.



    İnsani olan ne varsa
    kirletiliyor, anlamsızlaştırılıyor. Sürekli yapay mutluluklar, güdülerin doymak
    bilmez dürtüleri pompalanıyor. Böylesi koşulların hakim olduğu bir ortamda
    insani olanın sağlam kalması mümkün değil. Sağlam olmak isteyen ve hayatı
    anlamlandırmak isteyenlerin sığınağı Muhabbet Cemleridir. Bu muhabbetler bir
    başlangıçtır. Sonsuz, sınırsız lezzetler,manzaralar diyarına yolculuğun
    başlangıcı. Perşembe'yi cuma'ya bağlayan gece böylesi bir nurani atmosferin en
    ideal anıdır.







    Zülfikar neyi
    sembolize ediyor?



    Züfikar'in neyi
    sembolize ettiğine geçmeden önce Züfikar'in ne olduğunu açmamız gerekiyor.
    Zülfikar, Hz. Muhammed tarafından Hz. Ali'ye armağan edilen ucu çatal kılıcın
    adıdır. İnancımıza (Aleviliğe) göre Zülfikar savaş öncesi gökten inmiştir. Hz.
    Muhammed'de bu gökten inen kutsal kılıcı Hz. Ali'ye hediye etmiştir.




    Zülfikar, asırlardır
    adaletin sembolü olarak işlevini sürdürmeye devam ediyor.



    Zülfikar, Hz. Ali'nin
    kişiliğiyle bir bütünlük haline gelmiştir. Hz. Ali'yi Zülfikarsız düşünmek
    mümkün değildir.



    Zülfikar'ı salt bir
    savaş aracı olarak görmemek gerekiyor. Zülfikar, gerçek adaletin, hakkaniyetin,
    doğruluğun, mertliğin sembolidir.



    Günümüzde Zülfikar
    Alevi olmayı (dışsal/zahiri anlamda da olsa) sembolize ediyor. Özelikle de Alevi
    gençliği Zülfikar'ı kolye şeklinde takıyor. Bu “Aleviyim” demenin, kimliğini
    Zülfikar'ın tarihsel misyonuyla açıklama biçimidir. Olmadık baskılara maruz
    kalan Alevinin kimliğini sembolize ediyor Zülfikar. Elbette boynuna her Zülfikar
    kolyesi takan kişi Alevi değildir. Alevi ise dahi bazıları Zülfikar'ın taşıdığı
    misyondan, Zülfikar da sembolleşen adalet anlayışından habersizdir. Bütün
    bunlara rağmen Zülfikar günümüzde Alevi kimliğini simgesel, biçimsel de olsa
    dışa yansıtıyor.







    Şamanizmin ve
    Zerdüştlüğün Aleviliğe etkileri var mıdır? Eğer varsa bu etkinlik ne boyuttadır
    ve günümüzde nasıl bir işleve sahiptir?



    Seksenli yılların
    ortasından itibaren çeşitli ideolojik politik grupların Aleviliğe ve Alevilere
    ilgisi arttı. Bu ilgi elbette Alevi toplumunun geleceğini inşaa etme, Aleviliğin
    özünü tanıma gibi bir nedene dayanmıyordu. Bu ilginin asıl sebebi kendi dar
    ideolojik-politik çıkarlarına bir zemin hazırlamak, Aleviliği ve Alevileri kendi
    ideolojik yapıları için bir arka bahçe olarak hazırlamaktı. İşte soruya
    kaynaklık eden Şamanizm ve Zerdüştlükte bu nokta da devreye girdi.



    Bilindiği gibi Şamanizm
    eski bir Orta Asya inancıdır. Yine Zerdüştlük de eski bir Mezopotamya inancıdır.
    Her şeyi etnik kimliğe bağlamak, etnik politikalarına bir inançsal dayanak
    bulmak isteyen akımlar Alevi inancındaki bazı olguları Şamanizme ve Zerdüştlüğe
    bağladılar. Ve bu yolla Aleviliği Hz. Ali'den, On İki İmamlardan, Ehlibeytten
    soyutlayarak kendi “etnik dini” yapmak istediler. Bunun içinde yazılı
    kaynaklardan yoksun, Alevilik Bilincinden yoksun Alevi kitlelerin beynini
    karıştırdılar. Bunun sonucunda bazı safdiller ve art niyetli kimseler Aleviliği
    eşittir Şamanizm veya Zerdüştlük olarak görmeye başladılar. Olayın özü böyledir.
    Yapılan bunca teori, kaynak bulmak, benzerlik aramak bunun içindir. Elbette
    Alevi inanç sistemi kültürel anlamda eski Orta Asya ve Mezopotamya inançları
    olan Şamanizm ve Zerdüştlükten bazı ögeler almıştır. Bu doğaldır da. Ancak bu
    kültürel birer motif olan ögeleri bütünlüklü bir inanç olan Aleviliğin esası
    olarak göstermek art niyetlilikten başka bir şey değildir. Şamanizm ve
    Zerdüştlükte bulunan ve günümüz Alevi kültür yapısı içinde birer “kırıntı”
    olarak kabul edilen bazı benzerlikleri Aleviliği farklı yönlere çekmek için
    kullanmak haksızlık ötesi bir durumdur.



    Bilinmesi gereken; her
    inanç diğer inançlardan etkilenmiştir. Çoğu kez coğrafya farklılığı, etnik
    farklılık inancın kültürel yapısına etki etmiştir. Ancak bu etki Hiç bir zaman
    inancın merkezini etkilememiştir. Etkilenme alt boyutlarda kalmış ve bu haliyle
    de bir zenginlik olarak değer kazanmıştır. Unutulmaması gerekir ki inancın özünü
    belirleyen olmayıp bazı kültürel kazanımlar olarak varlığını sürdürüyor olması
    eski inancın kendisi değildir.



    Aslında söz konusu
    Aleviler ve Alevilik olunca çok saçma sorular gündeme gelebiliyor. Düşününki
    günümüzde etkin olarak varlığını sürdüren inançların tarihi en fazla bir kaç bin
    yıldır. Bu inançlara inanan insanlardan kimse çıkıp demiyor ki; “benim atalarım
    bundan bilmem kaç yıl önce şöyle bir inanca inanıyordu, bende şimdi bu inanca
    tekrar dönüyorum”. Ancak bazı “ukala” kişiler diyebiliyor ki; “benim atalarım
    Şamanist ve Zerdüşttü. Bende şimdi bu inanca inanıyorum, Alevilik bize sonradan
    dayatılmıştır, ben Alevi değilim” diyebiliyor. Fakat bir Alman, Fransız, İngiliz
    bunu demiyor. Bundan bir kaç yüz sene önce Almanların, İngilizlerin,
    İsveçlilerin atalarıda başka inanca inanıyorlardı. Peki bunlar niye eski
    inançlarına dönmüyorlar da ukala kişi Aleviliği bırakıp “atalarının inancına”
    dönüyor!!!???







    Alevi inancına
    göre ölüm bir yok oluş mudur?



    Cevabı her yöne
    çekilmeye açık bir soru. Ancak hemen belirtmeliyiz ki Aleviler ölümü bir yok
    oluş olarak görmüyorlar. Ölüm, yeni bir dönemin/sürecin (buna ebedi süreçte
    diyebiliriz) başlangıcıdır.



    Büyük Alevi önderi Şah
    İsmail (Hatayi) bir şiirinde “dün doğdum bugün ölürüm/ölen gelsin işte meydan”
    diyor. Yine bir çok Alevi şiirinde/deyişinde/deyiminde “ölen tendir, can ölmez”
    sözü geçiyor.



    Alevi inancında ölüm
    ile ilgili önemli bir boyutta “ölmeden evvel ölmek” şeklinde formüle edilen
    boyuttur. Bu konunun çok derin Batın manası vardır. Farklı anlamlara çekiliyor
    olmasından dolayı cevabı kısa kesip öz olarak Alevi inancında ölümün bir yok
    oluş olmadığı inancını tekrar belirtiyoruz.



    Ölüm, yeni bir
    başlangıcın ilk adımıdır. Fakat burada ölümü yücelttiğimiz manası çıkmasın.
    Gerçeği vurgu manasında belirtiyoruz. Ölüm yaşamın bir gerçeği. Ancak insana
    ölüm gelene kadar da insanin yapmakla mükellef olduğu görevleri vardır. Ve
    insanoğlu son nefesine kadarda bu görevleri en doğru şekilde yerine getirmek
    zorundadır. Hayatın anlamına ulaşmak için doğru bir yaşamın sahibi olmak ve ölüm
    gerçeğini de bu çerçevede değerlendirmek gerekiyor.







    Tevella Teberra ne
    anlama geliyor?



    Tevella= dostluk kurma,
    dost olma anlamına geliyor.



    Teberra= uzak durmak
    anlamına geliyor.



    Aleviler arasında
    Tevella ve Teberra'nin manası ise Ehlibeytin dostlarına dost, düşmanlarına
    düşman olmak anlamına geliyor. Ancak tarihsel süreç içerisinde Tevella
    Teberra'nin anlamı daha önemli hale gelmiştir. Tevella Teberra iyiden, güzelden,
    haktan, haklıdan yana olmak; zalime, sömürücüye, haksıza, riyakara da karşı
    olmak anlamına geliyor. Bu anlamıyla bir duruşu, tavrı sembolize ediyor.
    Ehlibeytin şahsında bir bütün halinde doğrulardan taraf olmayı, haksıza karşı
    olmayı temsil ediyor. Bazı dar görüşlü kimseler Tevella Teberra'nin taşıdığı
    anlamı, sembolize ettiği değerleri dar bir çerçevede ele alıyor. Olayın özü ise
    öyle sanıldığı gibi dar bir çerçevede değildir. Özde bir duruş, tavır vardır. Ve
    bu duruş Ehlibeytin şahsında bütünsel bir manaya sahip olup mekan ve zamanla
    sınırlı değildir. Yer yüzünde haksızlık olduğu müddetçe ve doğruları hakim kılma
    ideali olduğu müddetçe Tevella Teberra da olacaktır.

    alıntı....
     
  2. kartal

    kartal Daimi Üye

    yorum 62 eline sğlık çok önemli bilgiler verdin bunların bilmesi gereken şeyler çok önemlidir
     
  3. ayfer

    ayfer Daimi Üye

    Emegine ve yüregine saglık . Alevilik kısa ve öz anlatımla ancak bu kadar güzel anlatılırdı . tşk
     
  4. hakikat nedir

    hakikat nedir Misafir

    yazin icin tskler
    gercekten bir insanin Alevilik hakkinda sora bilecegi bütün sorularin cvbini yazmissin
     

Sayfayı Paylaş