mısır seferine gidilirken ordunun korkunç sina Çölü´nden geçmesi gerekiyordu. kum fırtınalarının etrafı kasıp kavurduğu, gündüzleri dayanılmaz sıcaklara sahne olurken geceleri dondurucu soğukları davet eden bu çölü dünyada hiç bir ordu geçememişti. yavuz sultan selim ordusuna moral verici sözler söyledikten sonra atını çöle sürdü. herkes yanındaki suyu idareli kullanıyor, namazlar teyemmüm yapılarak kılınıyordu. yolculuk böyle sürüp giderken yavuz sultan selim´in bir ara atından indiği ve saygılı bir halde yaya olarak yürüdüğü görüldü. herkes şaşırmıştı ama, kimse sebebini soramıyordu. padişahın hiç yanından ayırmadığı hasan can durumu öğrenmekte gecikmedi. padişah o´na şunları söylemişti: âİki cihan sultanı peygamber efendimiz önümüzde yaya olarak yürürlerken biz nasıl at üstünde olabiliriz hasan can? Bir Yavuz geçti bu dünyadan osmanlı ordusu mısır seferine giderken haliyle bağlık - bahçelik yerlerden geçiliyordu. salkım üzümler, olgunlaşmış elmalar, armutlar ve daha türlü türlü meyveler vardı. ordu gebze yakınlarında konakladığı zaman, yavuz sultan selim´in içine bir şüphe düştü: âacaba askerim sahibinden izinsiz üzüm ve elma koparmış olabilir mi?â diye düşünüyordu. hemen yeniçeri ağası´nı çağırdı ve durumun araştırılmasını emretti. heybeler - torbalar araştırıldı, iyice soruldu ama, asker üzerinde hiç bir iz bulunamadı. yeniçeri ağası gelip durumu söylediğinde padişah rahatlamıştı. el açıp dua etti: âey allah´ım!.. bana haram yemeyen bir ordu ihsan ettiğin için sana şükürler olsun.â sonra yeniçeri ağası´na dönüp şunları söyledi: âeğer askerlerim içinde bir tek kimse sahibinden izinsiz bir meyve koparıp yese idi, mısır seferinden vazgeçerdim. Çünkü ağa, haram yiten bir ordu ile beldelerin fethi mümkün olamaz!..