yolun acik olsun turnam.. aleviyet :T AVF'den 'Turna Dergisi' Alevilerin güncel sesi olacak TURNA yayın hayatına başladı... Günümüzde Dünya´nın en önemli gerçekliklerinden biri de medya ve iletişimdir. Şüphesiz ki, kendi medyasını oluşturamayanlar ya da medyada yansız ve yalın olarak yeterince yer alamayanlar, istenilen güncelliği yakalayamıyorlar. Bu açıdan, Aleviler gibi, toplumun diğer kesimlerine nazaran, görece daha kenarda duran bir topluluğun da kendisini kamuoyuna yalın bir şekilde anlatabilmesi zorunluluktur. Alevi Vakıfları Federasyonu (AVF) bu eksikliği gidermek için 2011 yılının Haziran ayından itibaren Alevi dünyasındaki gelişmeleri kamuoyuna aktarabilmek için aylık bir dergi çıkarmaya başladı. Ülkemizde bulunan köklü Alevi kuruluşlarının üst çatı örgütü olan Alevi Vakıfları Federasyonu (AVF) Alevilerin güncel konumunu topluma daha sağlıklı anlatabilmek için yayın hayatına soktuğu âTurna´ adında bu dergi Alevilerin topluma yansıyan aynası olacak olan bu dergi ile Alevi gündemi takip edilebilecek. İlk sayısını 15 Haziran´da yayınlanmaya başlayan âTurna Dergisi´ bundan böyle her ay düzenli olarak çıkacak. Alevi dünyasından güncel gelişmelerin, çalışmaların yeraldığı Turna´da, sadece dini konular değil, bunun yanında sosyal, kültürel, edebi birçok konu yer alacak. Ülke çapındaki tüm cemevlerinden ulaşılabilecek olan Turna Dergisi´nde ülkemizin birçok yöresinde bulunan cemevlerinin çalışmaları, akademik dünyada Alevilikle ilgili yapılan çalışmalar, Alevilik üzerine yazılan kitaplar, sanatsal çalışmalar, etkinlikler gibi konular yer bulacak. Alevilik de en önemli simgelerden biri olan ve âgüzel haberler getirdiğine inanılan´ turna kuşundan adını alan âTurna Dergisi´ Alevi dünyasının sesi olacaktır. Keyifli okumalar⦠İLETİŞİM ALEVİ VAKIFLARI FEDERASYONU Mecidiyeköy Mh. Mecidiye Cd. Nu:3 Cevher İş Mrk. K:7/14 Şişli/İST. 0212 272 68 92 AVF TURNA
âABD Esad´la uzlaşıyor' Amerikan yönetiminin Başşar Esad´la görüşmeler yürüttüğü ve rejim değişikliğine karşılık Esad´ın kalması konusunda uzlaşıldığına iddia edildi. Suriye´de şiddet sürerken, Washington ve Şam arasında görüşmelerin yapıldığı ve ABD´nin Esad´ın kalmasına yeşil ışık yaktığına dair haberler geliyor. konuyla ilgili ilk ipucu Amerikan Temsilciler Meclisi'nin Demokrat Partili Üyesi Dennis Kucinich´den geldi. Esad ile pazartesi günü görüşen Dennis Kucinich, ''Beşşar Esad'a birliklerini kentlerden çekme çağrısı yaptığını, Esad'ın da bunu yapacağına dair kendisine söz verdiğini ve bunu yapmaya başladığını bugün itibarıyla öğrendiklerini'' söyledi. Kucinich ayrıca ''Esad'ın, iktidarda kalmak için değil, Suriye'yi ilerlemenin ve kalkınmanın doğal yoluna yöneltmek için bunu yapmaya hazırlandığını söylediğini'' ifade etti. REJİM DEĞIŞSİN, ESAD KALSIN İngiliz Guardian gazetesinin Orta Doğu Editörü Ian Black ise, Amerika Birleşik Devletleri'nin Suriye'de rejimin değiştiği ancak Beşar Esad'ın şimdilik yerinde kaldığı bir geçiş için çalışmalar yürüttüğünü yazdı. Suriyeli muhalif örgütlerin sızdırdığı bilgilere göre, ABD Dışişleri Bakanlığı hafta başında Şam'da yapılan muhalefet konferansında dağıtılan bir taslak raporda, muhaliflere rejimle diyalog kurmayı tavsiye ediyor. ABD'nin Suriye için öne çıkardığı 'yol haritasına' göre, Esad "ülkede yaşanacak güvenli ve barışçıl bir geçişi denetleyecek kişi olacak". BAZI MADDELER KAMUOYUNA AÇIKLANDI 'Yol haritası'nda önerilen adımlardan bazılarının Cumhurbaşkanı Esad tarafından şimdiye kadar kamuoyu önünde açıklandığına dikkati çeken Ian Black, ABD'nin, "İktidardaki Baas Partisi yapılacak yeni bir siyasi partiler yasasına tabi olacak. Ancak parti kurulacak meclisteki yüz sandalyeden 30'una hâkim olmaya devam edecek." dediğini de aktardı. Meclisin geri kalan 70 üyesinin ise muhalefetin adaylarıyla diyalog halinde cumhurbaşkanı tarafından atanacağı belirtiliyor. Plan Milli Hareket Komitesi adlı laik entelektüeller grubundan Luay Hüseyin ve Maan Abdülselam tarafından imzalanmış. ABD Esad´la uzlaşıyor
madimak katliami sap-n-ik avukatlari goruldugu uzere recepin akp si ve katliam kolkola! ey %50 utan bu utanç gununde! aleviyet not etmistir! :T av. celal mümtaz akıncı - afyon barosu başkanı ve akp oylarıyla anayasa mahkemesi üyesi av. hayati yazıcı akp´nin devlet bakanı av. haydar kemal kurt - akp isparta milletvekili av. zeyid aslan - akp tokat milletvekili, başbakan erdoğan´ın eski avukatı av. hüsnü tuna - akp konya milletvekili av. burhanettin çoban - afyonkarahisar akp´li belediye başkanı av. faik işık - başbakan erdoğan´ın ve süleyman mercümek´in avukatı av. ibrahim hakkı aşkar - 22. dönem akp afyon milletvekili av. m. ali bulut - akp maraş milletvekili ve anayasa komisyonu üyesi av. bülent tüfekçi - akp malatya il başkanı av. halil ürün - akp afyon milletvekili av. mevlüt uysal - akp istanbul başakşehir belediye başkanı av. suat altınsoy - akp konya il başkanı yardımcısı av. tayfun karali - istanbul büyükşehir belediyesi darülaceze müdürü av. ferruh aslan - istanbul büyükşehir belediyesi basın yayın müdürü av. ibrahim kök - akp elazığ milletvekili aday adayı av. ali aşlık - eski akp izmir il başkanı av. bedrettin iskender - akp ümraniye belediye başkan adayı av. ekrem bedir - sakarya akp hendek belediye meclis üyesi av. faruk gökkuş - akp kâğıthane belediye başkanlığı aday adayı av. hasan hüseyin pulan - akp istanbul il disiplin kurulu üyesi av. hurşit bıyık - akp trabzon il başkan yardımcısı av. reşat yazak - anadolu ajansı yönetim kurulu üyesi
kanunu bukadar iyi bilen adamlar yani değerli can Paylaşım için teşekkürler notlarınız dursun hele bakalım ne olacak nerden çare çözüm bulacak hükümet başbakanı ???
insan yakan yada ona destek verene hayvan denir can. hatta arastirilirsa bunlar kesin hayvan oglu hayvan cikarlar. E=MC2
UTANÇ GÜNÜ! sunni muhafazakarlar yedi ceddiniz yuzu yerde utanç icinde yasasin! İLAhimizin (cennet cehennem) yerine kendinizi koy arak katliam yaptiniz, şirke girdiniz, yeriniz cehennemdir! aleviyet :T 'Sizin hiç babanız yandı mı?' Sivas Katliamı'nda hayatını kaybedenler anısına 2 Temmuz günü Madımak Oteli önünde her yıl düzenlenen anma etkinliğine valilik izin vermeyeceğini açıkladı. Katliamda hayatını kaybedenlerden Metin Altıok'un kızı Zeynep Altıok Akatlı karara tepki göstererek 'Sivas 93'ü anmaya itirazı olanlara...' başlıklı bir yazı yazdı. "Siz sayın devlet yöneticileri nasıl ki 18 yıl önce günler öncesinden planlanan kalkışmanın piyonu olan binlerce kişinin 35 insanı diri diri yakışını 8 saat boyunca eliniz kolunuz bağlı izlediniz, öyleyse bugün orada kayıplarının yasını tutan birkaç yüz kişinin otelin önünde toplanarak karanfil ve türkülerle acılarını paylaşmalarına ve o meşum günü hatırlatmalarına mani olamazsınız! Siz ki cumhuriyet tarihinin en insafsız ayaklanmalarından birinin temelinde yatan bu ortaçağ zihniyetine göz yumdunuz, siz ki bu katliamın ardından adil bir hukuk süreci işletmediniz, sadece kalabalıktan göstermelik olarak topladığınız sanıkları yargıya taşıdınız, elebaşlarının örgüt liderlerinin peşine düşmediniz, siz ki âsözde´ aranan firari sanıkların T. C. Sınırları içinde evlenmesine, askerlik yapmasına, ehliyet almasına olanak sağladınız, siz ki bir insanlık suçunu zaman aşımı ile yüzyüze bırakacak altyapıyı sağladınız, siz ki 18 yıldır eyleme geçen cehalet ile savaşmadınız, Sivas katliamının ardında kalan karanlıkları aydınlatmadınız! Öyleyse bugün bu insanların senede sadece bir gün -o da kendi başlarına geldiği için- toplanmalarını yasaklayamazsınız. O günü tekrar yaşamak bile ne kadar ağırdır bilir misiniz? Sizin hiç babanız yandı mı? Hiç evladınız öldü mü? Siz kimi o otelden uzak tuttuğunuzun farkında mısınız? Oradan uzak tutamadıklarınızı adaletten uzak tutmayı pekâla biliyorsunuz. Sivas´ta deprem ya da sel gibi bir doğal bir afet yaşanmadı. Orada gözü dönmüş bir kalabalık insanları öldürdü. "Olaya insan merkezli baktığımız için hiçbir ayrım yapılmadı" diyemezsiniz. Orada insanlar tesadüfen ölmedi. Onları öldürmeye kalkanla öleni bir arada anamazsınız. Madımak binasının yerine talep ettiğimiz utanç müzesini kurmaktan özenle kaçınıp sözde âbilim ve kültür merkezi´ kurmanız kabul edilemezken orada -hele bizlerin izni olmadan- kayıplarımızın isimlerini kullanamazsınız. Saldırganla mağdurun adını birlikte yazmak şuursuzluk ya da aymazlık değildir. Bu bilinçli yapılmış bir tercihtir. Meydan okumadır, gözdağı vermektir, kudret gösterisidir, vicdansızlıktır, hakarettir, saygısızlıktır. Derhal ama derhal babam Metin Altıok´un adının oradan kaldırılmasını talep ediyorum. 18 yıldır duygusal sebeplerle Sivas´a adım atmadım. Sadece bir utanç müzesi ya da bir insanlık anıtı yapılırsa gideceğimi söyledim. Şimdi gerekirse oraya gider o plaketi sökerim. Beni buna mecbur etmeyin. Bir zahmet siz kaldırın. Hemen! Siz basın mensupları, köşe yazarları sizin Sivas katliamının anılmasına itirazınız olamaz. Sizlerin toplumsal sorumluğu var. Ülkemizde çok gerilerde olan eğitim sisteminin gelecek kuşaklara aktarmakta yetersiz kaldığı noktada yakın tarihimizin karanlık olaylarını tekrar tekrar hatırlatmalısınız. Kapkaranlık tablonun açmazlarının üzerine gitmeli, gerekli yasal süreçlerin doğru işlemesi ve adaletin yerini bulması için baskı oluşturmak zorundasınız. Sivas 93 anılacak, hatırlanacak ki orada susturulan aydın insanların sesi gelecek kuşaklara ulaşabilsin. Bu ülke geçmişiyle doğru anlamda yüzleşebilsin, alınacak dersler alınsın. Lütfen Sivas´ta yaşanan vahşeti yazın, hatırlatın. Dava sürecinin önemli kırılma noktalarını takip edin, aktarın. Örgütsüz olduklarını söyleyerek ceza indirimi alanların örgütlü suçlara tanınan haktan yararlanmak için başvurmalarındaki çelişkiyi, Kaçakların iade istemlerinin Avrupa ülkelerinden doğru taleplerle yapılmayışının takipçisi olun, İnsanlık suçlarının zaman aşımına uğramasına direnin. Dünyada kabul görmüş uygulamalara emsal teşkil eden kararlara yer verin. Sivas katliamı sanıklarının avukatlarından kaçının milletvekili olduğunun bilançosuna dikkat çekin. Neden mağdur avukatlarının böylesi kariyer patlamaları yapmadıklarını düşündürün. Ve son olarak lütfen her yıl sadece 2 temmuzdan bir gün önce arayıp duygularımızı sormayın. Bizim duygularımızı tahmin etmek hiç zor değil. Etkili haber için gözyaşlarımızın, acılarımızın peşinde koşmayın, gerçekleri yazın yalnızlığımızı, çaresizliğimizi yazın. Dile kolay 18 yıllık süreci yazın, yanımızda olun ki bir şeyleri değiştirebilelim. Sizin bizim duygularımıza değil bizim sizlerin ve toplumun duygularına ihtiyacı var. Bunu unutmayın! Son söz : "Bağırsam neye yarar, nasılsa duymazlar. Ben bir kömür ocağının onulmaz göçüğüyüm; İçimde cesetler ve daha ölmemişler var." 'Sizin hiç babanız yandı mı?'
bre deyyus melih gokcek ve tayfasi; bu en aci gunumuzde eglenin bakalim.. ne demisler; keser doner sap doner gun gelir hesap doner! ne oldum dememeli ne olacagim demeli! ne ekersen onu bicersin! aleviyet genel yayin yonetmeni E=MC2 :T Kamer Genç'ten Gökçek'e Madımak eleştirisi Genç'ten Festival düzenleyen Gökçek'e Madımak eleştirisi... Kamer Genç Madımak olaylarının yıldönümünde festival yapacak olan Gökçek'i başka gün bulamadı mı diye eleştirdi. Madımak Oteli önünde yapılacak açıklamaya getirilen yasak ve yenilenen otelde olayda hayatını kaybeden iki göstericinin isminin de yar almasıyla başlayan 2 Temmuz tartışmasına yeni bir konu daha eklendi. CHP Tunceli Milletvekili Kamer Genç, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'in aynı gün Ankara'da büyük bir festival düzenleyeceğine dikkati çekerek, 'Başka bir gün bulamadı mı ki' diye eleştirdi. 24. dönemin basın toplantısı düzenleyen ilk milletvekili olan Genç, yarın Madımak olaylarının yıl dönümü olduğunu anımsattı. Madımak olaylarının 'insanlık tarihinin kara lekesi olduğunu' belirten Genç, 1994 yılından beri gerçekleştirilen anma toplantılarına katıldığını, herhangi bir olayın yaşanmadığını söyledi. Sivas Valisi'nin Madımak Oteli önünde anma toplantısı yapılmasına izin vermediğini bildiren Genç, 'Acılı insanlara anma olanağının verilmesi lazım. Yarın gidip törenlere katılacağım. Eğer olay olursa sorumlusu hükümet olacaktır' dedi. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'in yarın Ankara'da büyük bir festival düzenleyeceğine dikkati çeken Genç, 'Başka bir gün bulamadı mı ki' diyerek Gökçek'i eleştirdi. Genç, şöyle devam etti: 'Devletin valisinin acılarıyla ilgili anma toplantısı yapmaktan insanları mahrum bırakmaması lazım. Bugüne kadar da bir olay olmamış. Bu hükümet anlaşılan kavga taraftarı. Hükümeti ikaz ediyorum, ben de yarın gideceğim. Anma töreninin yasaklanmaması gerekir. Yasaklamak demek katliamı yapan güruhun fikirlerini tasvip etmek demektir. Valiliğin kararını geri alması lazım. Geri almaması durumunda meydana gelecek olayların sorumlusu kendisidir. keser doner sap doner gun gelir hesap doner
degerli canlar gunun yorumunda uc konuya deginecegiz; 1 dostlar; Mustafa Kemal Anadolu'ya isik vermistir, cehaleti silip supurmustur. her seyden once butun varligimizi ve yasamimizi Ataturk'e borcluyuz. aleviler ve alevilik bu ulkede Cumhuriyet ve Ataturk sayesinde yeniden hayata donmus, dirilmistir. sonrasinda yasanan kotu olaylar cumhuriyetin getirdigi duzenin degil, onu ele geciren hainlerin yasattirdigi cirkinliklerdir. 2 canlar; dersim38 ile ilgili eger bir yanlis varsa bu sadece devletin degildir. ortada bir isyan, bir bas kaldirma, boyun egmeme var. orduya asker gondermemek, devletin yol kopru yapmasini engellemek, vergi vermem demek olmaz. bu gerceklerin yaninda seyit riza, ulu onder Ataturk'un bile sozunun gecmedigi yerde, sozunu dinletebilen bir buyugumuzdur. ne dersek diyelim orantisiz guc kullanilan noktada olan biten bir insanlik sucudur. "evlad-i kerbelayih, bihatayih; ayiptir, zulumdur, cinayettir..." 3 arkadaslar din; kalpsiz bir dunyanin kalbidir. tum insanligi kurtulusa erdirecek yolumuzdur. dogru yasayis bicimi ve izlenecek kutsal yolla guzel gunler ustumuze dogacaktir. elbette yer yer insanlarin bulunduklari hale sukretmelerini, haksizliklara karsi gelmemelerini, kaderlerine razi olmalarini, asi olmamalarini da saglar. dinci degil hakikatte dindar ; arayis icinde olup herseye ragmen gercege yuruyendir. inansak inanmasakda; kendimize, evrene bakinca kuskusuz ve kusursuz bir akilli tasarim ile karsi karsiyayiz. bu sebeble bizler ilim ile bilimi kavga halinde alip sunanlar olmayacagiz. bicak hekimin elinde can kurtarir, katilin elinde ise can alir. KABI'lerin elinde mutluluktur, huzurdur, sevgidir. sunni islamin elinde baskidir, bolunmedir, fitnedir kandir. en azindan bundan sonrasi icin fitneye izin vermeyelim. dolayisi ile sunni islamin kazanmamasi icin elimizden geleni yapalim. aleviyet gunun yorumu :T
(eyvallah devran can) guzel ulkemize hakiki hakkaniyetli dervisler lazim! modern dervis aleviyet :T 'Büyümeyi Derviş'e boçluyuz' Güler Sabancı, Türkiye'nin bugünkü ekonomik büyümesini Kemal Derviş tarafından hazırlanan ekonomik pakete borçlu olduğunu söyledi. 'Büyümeyi Derviş'e boçluyuz'
'Kız erkek ayrımına karşıyım' Ahmedinejad, kız ve erkek öğrencilerin üniversitelerde ayrı olarak eğitim görmesi için başlatılan girişimlerin durdurulmasını istedi. İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, kız ve erkek öğrencilerin üniversitelerde ayrı ayrı ders görmelerinin gündeme getirilmesini ve bu yönde adımlar atılmasının bilimsellikten uzak olduğunu belirtti. Konuya ilişkin Bilim, Araştırma ve Teknoloji Bakanı Kamran Danişcu'ya mektup gönderen Ahmedinejad, şu görüşleri dile getirdi: "Sonuçları düşünülmeden bazı üniversite, bölüm ve sınıflarda cinsiyet ayrımının yapılmak istendiğine dair haberler duyuluyor. Bu yüzeysel ve bilimsellikten uzak girişimin durdurulması acilen zaruridir." ÖĞRENCİLERİN YÜZDE 65´İ KIZ İran'da üniversitelerde öğrencilerin yüzde 65'e yakınını kız öğrenciler oluştururken, halihazırda eğitim ve öğretim karışık sınıflarda yapılıyor. Üniversitelerde kız ve erkek öğrencilerin ayrı ayrı sınıflarda ders görmeleri toplumda genel kabul görmüyor. Ancak, mevzuat alt yapı ve diğer imkanların el vermesi durumunda kız ve erkek öğrencilerin bazı üniversite, bölüm ve sınıflarda ayrı ayrı olmalarını öngörüyor. 'Kız erkek ayrımına karşıyım'
Economist Erdoğan'ı yine kızdıracak İngiliz Economist dergisi editörü John Peet, ''Tayyip Erdoğan'ın düşündüğü Başkanlık sistemi Türkiye gibi bir ülkede tehlikeli sonuçlara yol açar'' dedi. İngiltere´nin başkenti Londra´daki düşünce kuruluşu Chatham House´da, ´2011 seçimlerinden sonra Türkiye: AK Parti hükümetini bekleyen zorluklar´ başlıklı bir konferansta konuşan Economist´in editörü Peet, Türkiye´nin ilk etapta çözmesi gereken sorunlarından birinin demokratik, çağdaş anayasa hazırlamak olduğunu belirtti. Peet, "Tayyip Erdoğan´ın düşündüğü Başkanlık sisteminin Türkiye için iyi olacağını sanmıyorum. Bu, Türkiye gibi ülkede tehlikeli sonuçlara yol açar" diye konuştu. BAŞBAKAN, ELEŞTİRİLERE TAHAMMÜLSÜZ Avrupa Birliği´nin eski Ankara Büyükelçisi Michael Lake´in yönettiği konferansta konuşan Peet, Başbakan Erdoğan´ın eleştiriye karşı tahammülsüz olduğunu söyledi. Peet, "Tayyip Erdoğan ve diğer AK Parti yöneticilerinin Ekonomist´in yaptığı eleştiriye karşı şiddetli tepki gösterdiğini, batı basınını ´İsrail destekçisi´ olmakla suçladıklarını" belirtti. TÜRKİYE´NİN İNSAN HAKLARI KARNESİ IRAK´TAN KÖTÜ "Türkiye´de Çin´den daha fazla gazeteci cezaevinde, insan hakları karnesi Irak´tan bile daha kötü" diyerek insan hakları alanında Türkiye yönetimini suçlayan John Peet, "son olarak gittiğim Konya´da alkollü içki satan bir dükkan bile bulamadım" dedi. Türkiye´de esas tehlikenin İran benzeri bir rejim haline gelmek olmadığını söyleyen Ekonomist Avrupa editörü, "Türkiye´nin karşı karşıya olduğu problem otoriter bir rejime yönelmektir" dedi. AKP´Yİ KIZDIRAN MAKALE Economist editorü Peet, Türkiye´deki genel seçimden önce ´CHP´ye oy verin´ önerisinin yer aldığı makaleyle ilgili, "Bu sadece Türkiye için yaptığımız bir şey değildi, İngiltere, ABD, Fransa ve Almanya´daki seçimlerden önce de bunu yaptık" ifadesini kullandı. Böyle bir tepkiyi beklemediklerini söyleyen Peet, şöyle konuştu: "Bu sıklıkla yaptığımız bir şey. Belki garip ama ABD, İngiliz, Fransız ve Almanya seçimlerinde de bağımsız bir dergi olarak çoğu kez örneğin, ´Merkel´in kazanmasını tercih ediyoruz´ ya da ´Obama´nın kazanmasını tercih ederiz´ dedik. Gazetelerin, bazı kişi ya da partilere açıkça siyasi destek verdiği ve bazı ülkelerde doğru bulunmayan bir İngiliz geleneği var. İnsanlara, şimdiye kadar seçimden önce yönlendirme yaptığımız dünyadaki tek ülkenin Türkiye olmadığını anlatmaya çalıştım" diye konuştu. RUSYA DÜŞÜŞTE, TÜRKİYE YÜKSELİŞTE AB içinde olmayan iki ülkenin Rusya ve Türkiye olduğununun altını çizen Peet, "Rusya´nın düşüşte, Türkiye´nin yükselişte olduğunu" söyledi. Türkiye´deki 2011 genel seçim sonuçlarına da değinen Peet, "AK Parti´nin oyların yaklaşık yüzde 50´sini aldığını ve bunun oldukça etkileyici bir sayı olduğunu" söyledi. Seçime katılım oranın çok yüksek olduğuna da dikkati çeken Peet, "Bu demokrasinin iyi bir örneğiydi. Türkiye´nin demokrasi için örnek teşkil etmesi, bölgesi ve Avrupa için çok önemlidir" diye ifade etti. TÜRKİYE´NİN EKONOMİK REFOMLARA İHTİYACI VAR Türkiye´de ekonominin geçen yıllarda oldukça başarılı bir dönemden geçtiğini belirten John Peet, "ancak mevcut durum oldukça tehlikeli" dedi. Türkiye´deki mevcut cari işlem açığının gayri safi yurtiçi hasılaya oranının yüzde 8 olduğunu belirten Peet, Merkez Bankası faiz oranlarını indirme politikasının ise işe yaramadığını ve ekonominin fazla ısındığını savundu. Peet, "Türkiye´nin önemli ekonomik reformlara ihtiyacı olduğu açık" diye konuştu. ´Çözümü kolay olmayan´ diye tanımladığı Kürt sorunuyla ilgili yapılan bazı olumlu gelişmelere karşın daha fazla şey yapılması gerektiğini söyleyen Peet, dış politika konusunda ise Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu´nun uyguladığı ´komşularla sıfır problem´ politikasının başarılı olduğunu, alkışlanması gerektiğini kaydetti. Economist Erdoğan'ı yine kızdıracak
buna sürçülisan degil tukurdugunu yalamak denir! aleviyet tukurdugunu yalamayan gazata :T CHP lideri Erdoğan'ın açıklamasını değerlendirdi CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan´ın, "Grup başkanvekili arkadaşımın ayın 15´iyle ilgili sürçülisanı olmuş" açıklamasını, "Güzel bir şey" diye değerlendirdi. tukurdugunu yalayan basbakan
Büyükelçi'den Atatürk'lü kutlama ABD'nin Bağımsızlık Günü Resepsiyonu İstanbul ABD Konsolosluğu'nda gerçekleşti. Kutlamaya 2 binden fazla davetli katıldı. ABD Başkonsolosu Scott Frederic Kinler elinde kılıç pasta kesti. Girişte Kentucky Burgers, yanında Pizza Hut bedava pizza dağıttı. Kutlamaya İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu ve İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş da katıldı. Başkonsolos Scott Frederic Kinler açış konuşmasını Papa John's´un verdiği desteği tebrik ederek başladı. Konuklar yoğun güvenlik önlemlerinden geçerek konsolosluğun arka bahçeşine alındılar. ABD'nin Ankara Büyükelçisi Francis Ricciardone de konuşmasında Atatürk'ün 1923 yılında ABD kongresine gönderdiği bir mektuptan alıntı yaptı. Ricciardone, Atatürk'ün "Özgürlük ve bağımzsızlık uğrunda savaşan ve tıpkı sizler gibi dünyada ilerleme ve adaleti sağlamak için samimi bir suretle mücadele eden Türk halkına kalbinizi açık bulundurunuz" dediğini belirtti. Konuşmalaların ardından ABD'nin İstanbul Başkonsolosu Scott Frederic Kinler ve ABD'nin Ankara Büyükelçisi Francis Ricciardone pasta kesti. ABD bandosu Pinettes Brass Band şarkılar çaldı. Büyükelçi'den Atatürk'lü kutlama
Gölge Mossad'dan Suriye'yle ilgili çarpıcı iddia Dünyanın önde gelen Batılı haber ajanslarında, son günlerde, Suriye´nin Hama şehrinde Esad hükümetine bağlı güçlerin vatandaşlar üzerindeki baskısını artırdığı, hatta askerlerin ev basıp kent sakinlerini taradığı yönündeki haberler artarken, Mossad´a yakınlığıyla bilinen DEBKAfile haber sitesi ilginç bir iddia ortaya attı. DEBKAfile´ın Washington ve Ortadoğu´daki kaynaklarına dayandırılan haberde, ABD, İngiltere, Fransa ve Türkiye´nin, Beşar Esad´ın akrabaları ile siyasi ve askeri danışmanlarından oluşan destek yollarını tıkayıp, bu kişilerin yerine âılımlı muhalifâ figürlerin getirilmesi, bununla birlikte Esad´ın başkanlık görevine devam etmesinin sağlanması adına bir plan hazırladığı öne sürüldü. Suriye Devlet Başkanı´nın da bu plana destek verdiği ifade edilen haberde, âEsad, ABD ve Türkiye´nin ortaya attığı hayatta kalma planını gerçekleştirebilmek için Hama´daki sıkı önlemleri ertelediâ denildi. Geçtiğimiz hafta yabancı basın kuruluşları için çalışan muhabirlerin Suriye´ye girmesine ve Şam´dan haber geçmesine hatta muhalefet figürleriyle röportaj yapmasına bile izin verildiği hatırlatılan haberde, Batılı arabuluculuların da rakiplerle ve isyancıların temsilcileriyle bir âulusal diyalogâ mekanizması kurmasına fırsat tanındığı belirtildi. SURİYE'NİN AYRICALIKLI YERİNİ DE ORTAYA KOYDU DEBKAfile´ın haberinde âbütün bunların Esad´ın protestoları kademeli olarak bastırma ve demokratik reform sürecine başlama konusundaki hevesini ortaya koyduğuâ ifade edildi. Bu hamlenin aynı zamanda Esad´ın ABD nezdindeki ayrıcalıklı konumunun da bir işareti olduğu dile getirilen haberde, âABD Başkanı Barack Obama ve diğer ABD´li yetkililer, binlerce can kaybına rağmen, Mısır, Libya ve Tunuslu liderlerin aksine, hiçbir zaman Esad´ın gitmesi gerektiğini söylemediâ denildi. Bu politikanın ilk kez ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Tom Donilon´un, 1 Temmuz tarihinde CNN´e verdiği röportajda kamuoyuyla paylaşıldığı belirtilen haberde, âbeklentilere karşın DEBKAfile´ın askeri kaynakların bu kadar iyimser olmadığınaâ dikkat çekildi. âHer iki tarafta da geçerli güvensizlik hali, bu amacın gerçekleştirilmesi yolunda önemli bir engel yaratıyor. Washington, Londra, Paris ve Ankara henüz başlamayan ulusal diyalogun Esad´ı göstericiler üzerine tanklar ve gerçek mermiler göndermekten alıkoyacağı konusunda şüphe duyuyorâ denilen haberde, Şam hükümetinin de Batı´nın diplomasiyi kullanarak Türkiye´nin gerçekleştireceği bir ABD destekli askeri operasyon karşısında Suriye´yi hazırlıksız yakalamak istediğinden endişe ettiği belirtildi. İRANLI DANIŞMANLAR ESAD'I UYARIYOR Haberde İranlı askeri ve istihbarat danışmanlarının Esad´ı Türkiye´nin tampon bölgesinin sadece sınırdaki Suriyelilere yardım etmek için orada bulunmadığı konusunda uyardığı da öne sürüldü. Buna göre, bölge muhalefet adına konuştuğunu iddia eden Suriyeli politikacılar için bir karargah haline gelecek ve Bingazi´dekine benzer bir hükümet karşıtı geçiş yönetimi kurulacak. Dahası, İranlı danışmanlar ABD ve Türkiye´nin Libya´dan çıkarılan dersleri Kuzey Suriye´de de uygulayacağı konusunda uyarıda bulunuyor. DEBKAfile kaynakları, ne Washington´un ne de Ankara´nın Suriye planlarının önüne çıkacak yeni bir engele hazır olmadığını söylerken, Suriye liderinin Hama´ya büyük sayılarla asker göndermesine rağmen, askerlerin şehir merkezine girmemesinin emredildiği belirtildi. âEsad´ın askerlerin harekete geçmesi durumunda, diyalog ihtimalinin sona ereceğini de bildiğiâ ifade edilen haberde, bütün gözlerin Cuma günü başta Halep olmak üzere Suriye´nin önemli şehirlerinde düzenlenecek protestolarda olduğu da hatırlatıldı. Gölge Mossad'dan Suriye'yle ilgili çarpıcı iddia
Son uzay mekiği havalandı Atlantis, NASA'nın 30 yıllık uzay mekiği programının sonuncu kalkışını, Florida'daki cape CANaveral üssünden yaptı. Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi NASA, Atlantis uzay mekiğinin yolculuğuna yerel saatle 11.29'da (TSİ 16.29) başladığını bildirdi. Cape Canaveral ve çevresinde binlerce kişinin ve basın ordusunu uzay mekiği programının son kalkışına tanıklık etti. Uzay mekiği, yörüngedeki Uluslararası Uzay İstasyonu'na dört astronot taşıyacak. Seferde komutan Chris Ferguson, pilot Doug Hurley ve uzman Sandy Magnus ile Rex Walheim görev alıyor. 12 gün sürecek seferde asıl olarak 3,5 tonluk gıda ve malzemenin Uluslararası Uzay İstasyonu'na taşınması amaçlanıyor. Bunun istasyonda bir yıl yaşanmasına yetecek kadar olduğu belirtildi. Son seferin ardından filonun üç mekiği Amerikan müzelerine kaldırılacak. ABD, bu son yolculukla 30 yıllık sefer programının 135'incisini gerçekleştirmiş olacak. NASA, taşımacılık ve nakliye işlerini özel şirketlere bırakarak bu masraftan kurtulmaktan yana. İlk ticari uzay taşımacılığının ise dört, beş yıl içerisinde başlaması planlanıyor. ABD, bu süre içerisinde Uluslararası Uzay istasyonu'na astronotlarını göndermek için Rus Soyuz füzelerine bağlı kalacak. Son uzay mekiği havalandı
huzur da yonetim sirasida bizde! ulkemizin dayagini en cok biz yedik, ulkemize ihanet etmeyen, yucelten yine bizler olduk! aleviyet sira KABIlerde diyor :T Türkiye'nin bitmeyen arayışı Herkesin 'huzuru' aradığı, 'huzur' dediği şey farklı. Türkiye'nin gündemi ise aşikâr; kavga, gürültü, feryat, figan... Tartışmasız, sataşmasız, gürültüsüz bir gün yok! Merkezi Avustralya'nın Sydney kentinde bulunan Ekonomi ve Barış Enstitüsü'nün, 'Küresel Barış Endeksi'nin 2011 yılı sonuçları da bunu doğruluyor. Türkiye, 153 ülke arasında 127. sırada. Üstelik Küresel Barış Endeksi, 2007 yılından beri yayımlanıyor ve Türkiye her yıl geriliyor. Huzur nerede? İslam´da mı, isyanda mı? Sağda mı solda mı? İçimizde mi, sevdiğimizde mi yoksa bir hayal mi? Pek çok mezar taşına âhuzur içinde yatsınâ denmesinin sebebi de belki bu dünyada huzurun olmaması! Kim bilir? Ama toprağın altındaki faili meçhullerin huzursuzlukla çürüyen bedenlerine ne demeli? Gerçekleri örtbas etmenin huzursuzluğunu vicdanlarına sığdıranlara peki, ya da âorantılıâ şiddetin getirdiği acıların mirasına? Evet, huzursuzluk mirasımız ve büyüyor. Elbette herkesin âhuzuruâ aradığı, âhuzurâ dediği şey farklı. Gündemimiz ortada. Kavga, gürültü, feryat, figan... Tartışmasız, sataşmasız, kavgasız, gürültüsüz bir gün yok! Çok mu karamsar bu tablo? Değil, belki de biz alıştığını sevenlerdeniz. Yani huzursuzlukla besleniyoruz. Bununla beslenen sistemin tüm organları bunu bize benimsetti. İşte tam bu noktada merkezi Avustralya´nın Sydney kentinde bulunan Ekonomi ve Barış Enstitüsü´nün (The Institute for Economics and Peace) son yıllarda hazırladığı âKüresel Barış Endeksiânin 2011 yılı sonuçları göze çarpıyor. Bu kurum ne iş yapar? Ekonomi ve Barış Enstitüsü (IEP), ekonomik gelişme ile barış arasındaki karşılıklı ilişkiyi araştırmak amacıyla 2007 yılında Sydney´de kurulmuş, kâr amacı gütmeyen bir araştırma birliği. Endeks, şiddet ve savaşın olmamasını esas alan negatif barış tanımının ötesinde, ekonomik, sosyal ve siyasi adaleti de içeren pozitif barış yaklaşımından hareket ediyor. Şimdi sıkı durun! Hani bayılıyoruz ya listelerde ilk sıralara oynamaya, bu listenin hiç gündeme gelmeme sebebi de bundan yoksun olması. Çünkü Türkiye, 153 ülke arasında 127. sırada! Üstelik Küresel Barış Endeksi, 2007 yılından beri yayımlanıyor ve Türkiye her yıl geriliyor. Sıralamaya giren 144 ülke askeri harcamalarından komşu ülkelerle ilişkilerine ve insan hakları uygulamalarına kadar toplam 24 gösterge ile değerlendiriliyor. Tabii, âbarışâ kavramının temel belirleyicilerinden demokrasi şeffaflık, eğitim ve maddi refah gibi bileşenler de endeksin bünyesinde değerlendiriliyor. Endeksin kaynağı da Uluslararası Stratejik Çalışmalar Enstitüsü, Dünya Bankası ve BM. Biz de istedik ki, insanlarla huzuru ve huzursuzluğu konuşalım. Ama inanın konuşmak, yorum almak için insan bulmakta zorlandık. Çok mu huzurlular da konuşmadılar? Hayır, çekindiler, işin aslı korktular. âŞimdi zamanı değilâ dediler. Barış Endeksi kendini daha başta haklı çıkardı. İşte ulaşabildiklerimizin anlattıkları. İlk söz Barış Çalışmaları Uzmanı Doç. Dr. Havva Kök Arslan´da. - Merkezi Avustralya´nın Sydney kentinde bulunan Ekonomi ve Barış Enstitüsü´nün (IEP) son yıllarda hazırladığı âKüresel Barış Endeksiânin 2011 yılı sonuçlarına göre Türkiye, 153 ülke arasında 127. Bu endeksin kriterleri neler? Ekonomi ve Barış Enstitüsü (The Institute for Economics and Peace- IEP), ekonomik gelişme ile barış arasındaki karşılıklı ilişkiyi araştırmak amacıyla 2007 yılında Sydney´de kurulmuş kâr amacı gütmeyen bir araştırma kurumu. Her yıl yayımladıkları Küresel Barış Endeksi (Global Peace Index- GPI), şimdiden gerek devlet kuruluşları, gerek üniversiteler, gerekse diğer araştırma kurumları tarafından başvurulan önemli bir veri kaynağı niteliğinde. IEP, barışın ekonomi üzerindeki etkisinin dünya genelinde tam olarak anlaşılmadığı düşüncesi ve iş dünyasının şiddetin olduğu yerlerden kaçarak şiddetin olmadığı yerlere yatırım yaptığı varsayımıyla, ülkelerin ne kadar barışçıl olduklarına dair veriler sunmayı amaçlıyor. Burada barışçıldan kasıt doğrudan şiddetin olmaması durumu. GPI 153 ülke üzerine yaptığı araştırmalarla, ne içeride ne de dışarıda herhangi bir çatışmaya girmeyen ülkelerin toplumsal, kültürel özellikleri ve kurumsal yapıları nasıldır onu ortaya koyuyor. 23 gösterge üzerinden araştırma yapan endeks, ülkeleri devam eden iç ve dış çatışmaların varlığı, toplumdaki güvenlik algısı ve silahlanma düzeyi olmak üzere toplam üç kritere göre değerlendiriyor. - Sonuç ortada, Türkiye epey huzursuz ve mutsuz. Neden? Evet, Türkiye 2010 yılının GPI endeksinde 121. sırada iken bu yıl 127. sıraya gerilemiş. Bence bunda seçim öncesi dönemdeki propaganda konuşmalarının çok etkisi oldu. Partiler oylarını arttırmak için hep kutuplaştırıcı konuşmalar yaptı. Kamuoyunda, doğru ya da yanlış, seçim konuşmalarında uzlaşmacı değil çatışmacı, ben en iyisini bilirim edasında, maço liderlerin daha çok oy topladığı yönünde bir kanı var. O nedenle liderler de bu yönde kavgacı ve otoriter bir profil çiziyor, ya da Türk toplumu zaten o karakterde liderleri seçiyor. O nedenle seçim öncesinde Kürt sorununda mesela AKP bile başlangıçtaki söyleminin aksine çözümden değil sorunun yokluğundan bahsetmeye başladı. Ergenekon davasının sonuçlanmaması, AB ile ilişkilerin duraklaması, toplumu geren diğer konular arasında. Bunlar görünen nedenler. Ama bence en önemlisi gelişimsel psikoloji terminolojisi ile ifade edersek Türk toplumunun dünya görüşü ve olayları algılama seviyesinin henüz âvar olma´, âhayatta kalma´ evresini tam olarak aşamadığı. Yani ülkemizde insanlar hâlâ geleceklerine dair ne ekonomik, ne toplumsal ne de güvenlik bağlamında güven duymadıkları için en ufak bir çatışmada korkup sorunları zorla, güçle, kavgayla çözme yoluna başvuruyorlar. Bunun lider seçmedeki tezahürü otoriter ve kavgacı liderler lehine oluyor. - Siz ne kadar huzurlusunuz? Bunu şahsi hayatıma yönelik olarak soruyorsanız, âartıkâ daha huzurluyum. Neden âartıkâ, neden âdahaâ bunların benim özel hayatımla ilgili okuyucuyu ilgilendirmeyen cevapları var. Ama tek bir cümleyle şunu söyleyebilirim; çünkü barış çalışmaları ile ilgilenmeye başladıktan sonra farkındalık düzeyim arttı ve bu da benim sorunların çözümünde daha donanımlı olmamı sağladı. - Huzura ulaşmanın yolu nedir, var da biz mi bilmiyoruz ya da ondan kaçıyoruz? Bunun tek yolu bütün bir toplumun farkındalık düzeyini arttırmak. Yani yukarıdaki sorunuzdan devam edersek, toplum olarak bilişsel düzeyimizi âvar olma mücadelesiâ noktasından daha yukarılara taşımak gerekiyor. Bundan sonra kaç evre var, bu uzmanlara göre değişiyor. Ama üzerinde anlaşılan konu şu ki, Abraham Maslow´un hiyerarşik yapılandırmasında ekonomik ve güvenlik bağlamında temel ihtiyaçlarını karşılayamamış toplumlarda özgürlüklerin kısıtlanması, silahlanmaya ağırlık verilmesi ve her sorunu fiziksel ya da psikolojik şiddet yöntemlerine başvurarak çözmek gayet olağan. Bu sadece bizim topluma yönelik bir şey değil. İnsan her yerde insan. Eğer onun beslenme, barınma, sağlık, güvenlik, özgürlük, kendini ifade etme, kimliğini yaşama gibi en temel ihtiyaçlarını karşılamasına engeller koyarsanız, şiddete başvurma ihtimali artar. Dolayısıyla yapılması gereken bir taraftan insanların ihtiyaçlarını karşılamak için imkânlar yaratırken, diğer yandan barış için farkındalık düzeylerini arttırıcı eğitimler verilmesi, barış kültürünün geliştirilmesi ve yazılı ve görsel basının da bu yönde yayınlar yapması. Çünkü ben medyanın da şiddetin körüklenmesi açısından çok önemli bir rol oynadığını düşünüyorum. - IEP endeksi, Uluslararası Stratejik Çalışmalar Enstitüsü, Dünya Bankası ve BM verilerinden yararlanılarak hazırlanmış. Her şey bir yana bilgi kaynakları konusunda ne düşünüyorsunuz? IEP´nin amacı, kendilerinin de ifade ettiği gibi, öncelikle negatif barış anlamında fiziksel şiddetin ekonomik yatırımlara etkisini ortaya koymak. O nedenle, mevcut iç ve dış çatışmaların varlığı, bunun ekonomiye etkisi, milli gelir düzeyi, silahlanma düzeyi gibi istatistiki, nicel bilgileri güvenilirlik oranı yüksek her kaynaktan alabilirsiniz. Önemli olan onu nasıl yorumladığınız ve ne için kullandığınız. Öte yandan, GPI hazırlanırken sadece nicel değil nitel yöntemlere de başvurulmuş. Elbette hiçbir sosyal araştırma tam olarak tarafsız ve nesnel olamaz ama yine de IEP, Transparency International, Political Democracy Index to 2010, Gender Gap Index gibi farklı kaynaklara da başvurarak mümkün olduğunca yansız veriler sunmaya çalışmış. - İlk üç sırada İzlanda, Yeni Zelanda, Japonya var. Nedir bu işin sırrı? Bir defa hemen şunu belirteyim ki GPI´nın asıl amacı pozitif barış dediğimiz ekonomik refahın eşit bir şekilde dağıtılmasını, adalette eşitliği, her bireyin özgürce kendini ifade etme düzeyini, kadın erkek eşitliğini ölçmek değil. Amaç daha çok iç ve dış çatışmanın olup olmadığını, silahlanma seviyesini ve toplumdaki güvenlik algısını ölçmek. Bu kriterleri dikkate aldığımız zaman da bu ülkelerin ilk üç sırada çıkması normal. Dolayısıyla bu işin sırrı öncelikle iç barışı sağlamak, komşu ülkelerle her türlü çatışmaya son verip işbirliğine gitmek, bütçeyi savunmadan çok eğitim ve sağlık harcamalarına ayırmaktan geçiyor. - Önümüzdeki süreçte Türkiye toplumsal barış ve huzur için nasıl bir ilerleme kaydedebilir ya da artık listenin en son sırasına mı oturur? Ben o kadar kötümser olmak istemiyorum. Her ne kadar ekonomik ilerlememize tezat bir şekilde ülkemizde şiddet ve çatışma artıyorsa da, bir taraftan da mesela sizin gibi bu durumu sorgulayan ve uzlaştırma kültürüne ihtiyaç hisseden insanlar da çoğalıyor. Huzursuzluk, mücadele ve umut diyalektiği ile beraberdir -Huzursuzuz ama neden? Cumhuriyet, kurulduğu yıllardaki zaruri şartların doğurduğu sorulara, o zamanki imkânlar çerçevesinde verilmiş bir cevaptı. Bu âzaruretâ hali daha sonra iman haline getirildi. İman her daim tartışma dışıdır, dolayısıyla âgelişme ve dönüşmeâ içermesi düşünülemez. Bir dar görüşlülüğün yerini bir başka dar görüşlülüğün alması sonucunda elde kalan sadece huzursuzluktur. Bilimsel bir göze sahip olanlar her daim huzursuzdur. Sosyalist bir gözü de içeriyorsa, huzursuzluk daima bir mücadele ve umut diyalektiği ile beraberdir. -Peki ya özgürlüklerin kısıtlandığı, şiddetin sürdüğü, silah harcamalarının yüksek olduğu bir ortamda huzura ulaşmanın yolu nedir? Sebep olarak sizin saydığınız şeyleri değiştirmek, halkların ve yoksulların yararını gözetecek şekilde dönüştürmek gerek... -Huzur, barıştan geçiyor o belli. Ama herkes barış için savaşıyor. Türkiye bu endekse göre pek barışçıl değil. Barışın barışçıl yöntemlerle geldiği bir tek ülke bilmiyorum... Levent Kazak- Senarist,Oyuncu Huzur, vicdan ve empatide Aslında Küresel Barış Endeksi değerlendirme kriterlerine bakılırsa neden en son sırada olmadığımızı merak edebilir insan. Devam eden bir savaş, verilen şehitler, komşu ülkelerle ilişkiler, terör eylemi sayısı, suç oranı, tutuklu sayısı, silah sayısı, asker, polis sayısı, insan hakları ihlalleri vs.. Mesela Hindistan ve İsrail sıralamada bizim de altımızda... Aynı coğrafi kaderi paylaşıyoruz maalesef. Silah üreticilerinin müşteri profiline en uygun bölgedeyiz. Ben ise pek huzurla ölçmüyorum hayatımı. Huzur sanatçıyı körleştirir, huzuru dert etmemek gerekir. Yazarak, çizerek elimden geldiğince kendi mücadelemi veriyorum. Bir kere bir partinin bu kadar büyümesine alışık değilim. Tek başına her türlü düzenlemeyi yapabilecek, yetkileri neredeyse sınırsız bir parti endişe duymak için başlı başına bir sebep, çünkü fren mekanizman yok. Karşısında da sürekli evlerinin iç dekorasyonuyla uğraşan bir muhalefet var, soğuk, halktan ve gerçeklerden uzak bir muhalefet. Evet, huzursuzum.. Sorun şu, biri için huzur diğeri için huzursuzluk olabiliyor. Bu durumu ortadan kaldırmak zor, çünkü bilerek, hesaplanarak konulmuş bu kutuplaşma. Başkasına yapılanı kendine yapılıyormuş gibi görmek, algılamak en doğrusu. Sapı samandan ayırmanın tek sağlaması şimdilik bu diye düşünüyorum; vicdan ve empati. Genelde polar bir düşünce biçimi hâkim, âöyle değilsen böylesinâ, arası yok, ara kavramlar anlamını yitirmiş vaziyette. Büyük bir kutuplaşma var. Farklı renkler de o kutuplara itiliyor. Vicdanımıza biraz daha fazla kulak vermemiz, fikirlerimizi söylememiz, tartışmamız, özgürlük alanlarımızı korumamız gerekiyor. Türkiye bu endekse göre pek barışçıl değil. Evet, sinirli bir ülke Türkiye. Sinirli olmak içinde türlü sebepleri var. Bir yandan da cehennemin ortasındayız, kazan kaynıyor. Dış ilişkiler açısından barıştan yana pek şansımız yok. Kendi kararlarımızı da kendimiz veremiyoruz, bağımlıyız. Ne içinde kalabiliyoruz bu kaosun, ne de büsbütün dışında, yekpare geniş bir planın parçalanmaz akışında... Toprağın altı faili meçhullerle dolu Türkiye şimdiye kadar kapalı bir toplum olarak yaşadı. Kendine bile hesap vermedi. Şiddet, derin devlet, mafya, kara para, darbeler... Her darbe bizi biraz daha geri götürdü, biraz daha içimize kapandık. Hesapsızlığımız ve şiddetimiz artarak devam etti. Toprağın altı faili meçhullerle doldu. Halkımızın kanıyla suladık topraklarımızı. Tabii ki baktığınızda çok korkunç bir tablo, acılar üstüne kurulan bir sistem bu. Ancak şimdi bir şeyler konuşulmaya başlandı, ilk defa bazı şeylerin hesabı soruluyor. Bunca yıllık kirlenmenin temizlenebilmesi için çok zamana ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Hâlâ dokunulamayan isimler var. Bunların bir an önce ortaya çıkması, onlara hesap sorulması gerekli. Savaş dünyanın her yerinde büyük bir para kapısı, katiller yaratır. Kara paranın en önemli kaynağı. Biz bunun karşısında durmalıyız. Şiddete prim vermek ancak yeni şiddet ortamları yaratır. Korkusuz ve şeffaf bir toplum için bütün gücümüzü kullanmamız gerekiyor. Ekonomik güç, bunun halka yönlendirilmesi okuma yazma oranının artması, daha bilinçli toplum yaratmak yeni kurulan hükümetlerin en önemli ödevi olmalı. İktidar kavgalarını bir tarafa bırakıp dil, din farkı gözetmeksizin insanını kucaklayabilen yapılanmalara ihtiyacımız var. Biz çoksesli bir toplumuz. Farklılıklarımızla yüzleşmemiz, çoksesliliğimizi güzel bir güç haline getirmemiz gerekiyor. Aşırı milliyetçi tutumlar bugüne kadar yalnızca şiddet getirdi. Toplum olarak insanı ön plana koymaktan başka şansımız yok. Anayasanın birinci maddesi insan hakkı olmalı. Çünkü insanın hakkının gözetilmediği bir toplumun hayat damarları oluşamaz. Vedat Özdemiroğlu-Mizah yazarı Sponsorlu darbeler Huzursuz ülke, ya kendi yapısından huzursuzdur ya da huzursuz edilir. Türkiye için ikisi de geçerli. Uzaklardan gelen göç yorgunu bir halk, toprağa bağlı geçmişiyle kravatlı kültürün hemen dibinde yaşarken elbette şaşırır. Ama Türkiye, daha çok rahatsız, huzursuz edilmiştir. Emperyalist pazar niteliği, küresel müttefik ambalajıyla paketlenmiş, enerji coğrafyasında petrolsüz bırakılmıştır. Pekâlâ bir üçüncü model olabilecekken, doğusunun gözünde 'batı özentisi', batısının nazarında ise 'gerici barbar' polikalarına maruz kalmıştır. Sınıfsal uyanışı ve siyasal gelişim arayışı, dış destekli oligarşi tarafından 'sponsorlu darbelerle' engellenmiştir. Tüm tarihi sürmanşet yaşamış halk, son çeyrek yüzyılda iç savaşla bölünmeye çalışılmış ama 'Yunus Emre ruhunun' bilgece sağduyusuyla ateş, ülke geneline yayılmamıştır. Huzursuz ve mutsuz olabilir Türkiye ama asla umutsuz değildir. Ayrıca, İstanbul'u aldığımızdan beri tüm papalar sinirli, onların negatif elektriği de huzuru azaltıyor olabilir'. CUMHURİYET
Alevilik İngiltere'de müfredatta İngiltere'de yaşayan Aleviler, yürüttükleri ortak çalışma sonucu Aleviliği eğitim müfredatına aldırmayı başardı. Londra'nın Türk mahallerinden Enfield bölgesinde Prince of Wales İlkokulu, 2011-2012 eğitim müfredat programına Aleviliği de aldı. Okul Müdür Yardımcısı Julien Clarke, konuyla ilgili olarak Alevi velilerle biraraya gelerek bir toplantı yaptı. 'TEMEL İNSAN HAKKI' Toplantıda okulda çok sayıda Alevi öğrencinin eğitim görmekte olduğunu belirten Clarke, âAileler ve Cemevi yetkilileri bize başvuruda bulunarak, İngiliz eğitim sistemi içerisinde var olan Din Bilgisi derslerinin içinde, diğer inançların yanı sıra kendi kültürlerini ve inançlarını da görmeyi arzuladıklarını söyledi. Okul yönetimi olarak, temel insan hakkı olan bu talebi değerlendirdik ve öğrencilere bu konuda eğitim verilmesi gerektiğine karar verdik. Bu anlamda önümüzdeki eğitim yılından itibaren Hristiyanlık, Musevilik, Budizm, İslamiyet, Hinduizm, Sihizm'in yanında Alevilik öğretisini de müfredatimıza aldık. Eylül ayı içerisinde okulun ana salonunda yapılacak olan kitlesel bir etkinlikle bunun duyurusunu da resmen yapacağız" diye konuştu. BAZI ÜLKELERDE SEÇMELİ DERS Alevilik Almanya, Danimarka ve Hollanda'daki bazı okullarda seçmeli ders olarak okutuluyor. Avrupa genelinde yaklaşık 1.5 milyon, İngiltere'de 250 bin Alevi-Bektaşi´nin yaşadığı tahmin ediliyor Alevilik İngiltere'de müfredatta
13 şehit! toprak yok! taviz yok! resmi dil Turkce! mekanlari cennet olsun.. aleviyet acimiz buyuktur! :T Sıcak bölgeye iki komutan gitti Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Erdal Ceylanoğlu ve Jandarma Genel Komutanı Necdet Özel, Silvan'da 13 askerin şehit olmasının ardından bölgeye hareket etti. Diyarbakır'ın Silvan kırsalında arama-tarama faaliyeti yürüten askeri birliğe terör örgütü PKK'nın pusu kurmasıyla çatışma yaşandı. Çatışmada açılan ilk ateş sonrasında 13 asker şehit olurken, 2'si ağır 7 asker yaralandı. Silvan'daki çatışmanın ardından 5 terörist öldürüldü. Diyarbakır'ın Silvan ilçesindeki terör saldırısının ardından Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Erdal Ceylanoğlu ve Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Necdet Özel, bölgeye gitti. Diyarbakır'daki terör saldırısının ardından bölgedeki operasyonlar sürüyor. Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Ceylanoğlu ve Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Özel, incelemelerde bulunmak üzere bölgeye gitti. ntvmsnbc