HASRET GÜLTEKİN

Discussion in 'Ustalara Saygı' started by yasemin, Aug 26, 2007.

  1. yasemin

    yasemin Daimi Üye

    Hasret Gültekin, (d. 1 Mayıs 1971 - ö. 2 Temmuz 1993), müzisyen.

    Sivas İmranlı'nın Han köyünde dünyaya geldi. Süleyman ve Hacıhanım Gültekin'in üçüncü çocuğu olan sanatçı Kürtçe ve Türkçe dillerini kullanmıştır.

    Gültekin 6 yaşında iken bağlama çalmaya başladı. Girdiği Kadıköy Anadolu Lisesi'ni yarıda bırakarak müzik hayatına başladı. İlk resitalini Kadıköy Moda Sineması'nda verdi ve ilk albümü "Gün Olaydı"yı 16 yaşında çıkardı. Büyük usta Talip Özkanın öğrencisiydi. 1989 yılında çıkardığı "Gece ile Gündüz Arasında" adlı albümü ile sadece sesi ile değil bağlama ve şelpe tekniğiyle de dikkatleri çekti. Çok sayıda sanatçının albümüne müzik yönetmeni olarak imza atmıştır. 1991'de "Rüzgarın Kanatlarında" adlı bir albüm daha çıkarmıştır.

    Sayısız uluslararası festivalde Türkiye'yi temsil eden Hasret Gültekin, 1991'de Yeter Gültekin'le evlendi, Hasret Roni babasının ölümünden sonra doğdu.

    Pir Sultan Abdal Kültür Festivaline katılmak üzere gittiği Sivas'ta,22 yaşında,kundaklanan Madımak Oteli'nde hayatını kaybetti. Ölümünden sonra Kalan Müzik tarafından "Seçmeler" adlı bir toplama albümü ve 1993 yılında Yunanlı Rambetiko grubu Prosechos ile birlikte verdiği "Ege'nin iki yakası" adlı konserdeki bazı şarkılardan oluşan ve aynı adı taşıyan albüm Hasret Gültekin Kültür ve Sanat Merkezi tarafından yayımlandı.



    ALBÜMLERİ

    Gün Olaydı (1987)
    Gece ile Gündüz Arasında (1989)
    Rüzgarın kanatlarında (1991)
    Egenin Iki Yakası

    TÜRKÜLERİ

    GÜL'E YEL DEĞDİ
    Gül'e yel değdi
    Güneş olursa
    Can'a ten değdi
    Ateş olursa

    Oy beni kanlar otağı
    Oy beni dertler ortağı toprak

    Bir bak şu göğe
    Umut doludur
    Bulandı kana
    Zulüm yoludur

    DERMAN SENDEDİR
    Vakit seherde
    Açılır perde
    Düştüğün yerde
    Derman sendedir

    Düşmüşüm kaldır
    Mihnetim oldur
    Ağlarım güldür
    Derman sendedir

    Benim bi çare
    Kaldım avare
    Yürek pür yare
    Derman sendedir



    NAR ÇOCUK

    Nar çocuk nacar çocuk
    Dal olur açar çocuk
    Dişleri erik erik
    Isırır uçar çocuk
    Bakışı yavru geyik
    Yüzünde saçar çocuk
    Ay doğar kumrulanır
    Bu da uykudan açar çocuk
    Gün gelir çiğdemlenir
    Dağlara kaçar çocuk


    GÜN OLAYDI
    Gün olaydı tan olaydı
    Kaldığın yer Van olaydı
    Yattığın yer han olaydı

    Gün dolandı dağı taşı
    Dinmiyor gözümün yaşı

    Dağın başı duman duman
    Gurbet halinde halim yaman
    Zalim gurbet vermez aman

    Gün olaydı tan olaydı
    Kaldığın yer Van olaydı
    Yattığın yer han olaydı

    Gün dolandı dağı taşı
    Dinmiyor gözümün yaşı



    İNSAN ÖMRÜNÜ

    Bir insan ömrünü neye vermeli
    Harcanıp gidiyor ömür dediğin
    Yolda kalan da bir yürüyen de bir
    Harcanıp gidiyor ömür dediğin

    Yüreğin ürperir kapı çalınsa
    Esmeyen yelinden hile sezerler
    Künyeler kazınır demir sandıkta
    Tükenip gidiyor ömür dediğin

    Dışı eli yakar içi de seni
    Sona eklenmeli sözün öncesi
    Ayrılık gününün kör dereleri
    Bölünüp gidiyor nehir dediğin

    Bir insan ömrünü neye vermeli
    Para mı onur mu taş diken bir yol
    Ağacın köküne inmek mi yoksa
    Savrulup gidiyor yaprak dediğin


    DAĞLAR ATAMADIM SEVDAMI
    Ne güneş yüzü gördüm
    Ne de gökyüzü gördüm
    Derde düştüm
    Heder oldum beter oldum ben

    Laf anlamaz söz dinlemez oldu gönlüm
    Dağlar sevdamı söküp atamadım ben
     
  2. yorum62

    yorum62 Daimi Üye

    paylaşımın için saol yasemin yüregine ve emegine sağlık..

    işte o festivallerde hasret gültekin için söylenenler

    Hızlı, kimi zaman dingin ama her zaman damıtarak çalıyor: Her bir perde diğer bir perdeyi izlerken parmaklarında, Anadolu halklarının melodileri ezgiler kervanında katarlaşıyor. Parmakları tedirgin ve ürkek dokunmadı tele. Kendinden emin ve onurlu... Bilincini, beynini olduğu gibi müziğe aktarırken, enstrümanına son derece hakim. Perdeler Kütahya, Erzincan, Sivas, biraz sonra Ağrı, Van, Fethiye oluyor... Teknik ve duygu bilinçli bir biçimde işlenince, yalnızca yüreği değil beyinleri de büyülüyor. Ten ile tenin bileşimi, yüreklerden süzülürcesine, çiseleyen yağmur tanesi gibi akarken sanki kopacak bir fırtınanın prelüdü... Bir ihtilal oluyor. Hasret gibi... Zarif ve sert... Mızraptan çok parmaklarıyla çalıyor. Çıplak tenin ve telin tınısal zenginliğindeki sadelik, gece ile gündüz arasında zamanın durdurulması kadar sürüyor. Kısa saplı bağlama ile başlayan bu serüven, uzun saplı bağlama divan sazı, cura, kabak kemane Hasret'in ellerinde canlı yaşama dönüyor...
    (alıntı)
    seni unutmadık ve unutmayacagız saygıyla bir kez daha önünde egiliyorum....
     

Share This Page