Alevilik Üzerine

Discussion in 'Haberler ve Yorumlar' started by prkacin, Nov 11, 2009.

  1. prkacin

    prkacin Super Moderator

    Tarih boyunca dünya üzerinden yüzlerce inanç sistemi gelmiş geçmiştir. İnsanın yüreğinde var olan inanç dürtüsüyle kimisi körüklenerek zamanımıza daha güçlü gelmiş, kimisi tarihin sayfalarında kaybolup gitmiştir. Zerdüştlük, mani, putperestlik, güneşe ve aya tapma, tapınmalar… Ama hepsinin belirleyici özelliği de toplumda genel düzeni sağlamak, varlığı, birliği, yardımlaşmayı hakim kılmaktı. Şüphesiz günümüze kadar varlığını koru***** gelen dört önemli din olan Hıristiyan, Musevi, Yahudi ve Müslüman inanışlarını sayabiliriz. Bu dinler de oluşum ve gelişim aşamalarında elbette sancılı ve acılı süreçlerden geçmiştir. Toplumlara bir takım öğretiler kabul ettirmek elbette kolay olmuyor. Acı olan gerçekse hak dinlerinin yayılırken savaşla ve kılıç zoruyla kabul ettirilmeye zorlanmış olmasıdır. Tek tanrılı dinlerin ortaya çıktığı çağlarda henüz günümüzdeki gibi klasik insan sınıfları yoktu pek tabii, ilkel anlayışla da olsa ezen ve ezilen halk sınıfları vardı. Bu dönemlerde klasik emek örgütlenmesi olmamasına rağmen daha çok tek tanrılı dinlerin oluşmasıyla beraber aynı zamanda gelişmeye çalışan bir özgürlük mücadelesi de görmekteyiz. Bu anlamda da dinler oluşurken insan sosyal hayatında olumlu ve ilerici bir takım yeniliklerde kazandırmış da diyebiliriz ki acılarıyla birliktede olsa.

    Kısaca biraz dinler tarihinden söz etmişken bu dört dinden biri olan İslamiyet, tarih sayfasından günümüze güçlenerek gelmiştir. Arabistan'da tam bir kaos ortamında çıkan İslamiyet kısa sürede köleci bir sistemin hakim olduğu kız çocuklarının diri diri toprağa gömüldüğü tarıma dayalı bir ekonomiyle geçinen ve henüz sosyal sistemi oturmamış Arap topraklarında birliği sağlamayı büyük ölçüde başarmıştır. Esasen İslamiyet ilk yayılmaya başladığı zaman siyasi olarak yoksulun yanında yer alan mazlumu koruyan bir ideolojiyi de içinde barındırıyordu. Öyle ki Hz. Muhammed meşhur hadislerinden birinde; komşun aç iken sen tok yatma diyerek bu felsefeyi açıkça ortaya koymuştur. Bu söylemlerle birlikte yoksul halkında tam desteğini almıştır. Bu yönüyle Hz. Muhammed'in, Mekke’de ilk yıllarda inançsal bir hümanizmle yoksulun yanında yer aldığını görmekteyiz. Ancak daha sonraları bir takım zengin; çıkar gruplarının da baskısıyla orijinden sapmalar görülür. Devlet denilen aygıt hangi sınıfın eline geçerse sınıf diktatörlüğünü diğer sınıflar üzerinde uygular. İslam dini yayılmaya başladığı dönemlerde devlet çıkarları bahane edilerek savaş ganimetleri çoğaltmak içinde kan dökülmüştür. Hz Muhammed'in ölümünün ardından ganimet işi daha tehlikeli ve azgın bir hale dönüşmüştür.

    Hz. Ömer, Osman, Ebubekir dönemlerinde de devam etmiştir. Yoksul halkın umudu olan İslamiyet, halka vaat edilenin aksine bir takım zengin grupların mazlum halka eziyeti haline gelmiştir. Yoksul halkın tek umudu Hz. Muhammed’in amcasının oğlu ve aynı zamanda kızı Fatma'nın da eşi olan ve onunla beraber islamiyet için onunla omuz omuza mücadele veren Hz. Ali olmuştur. Halkın iradesiyle halifeliğe gelen tek kişi Hz. Ali'dir. Hz. Ali müslümanlığın inanç boyutunu felsefesinin temeline oturtmuştur. İslam’ın ilk yıllarındaki anlayışla herkese eşit ücret politikası uygulamış, toprakları yoksul köylülere dağıtıp toprak reformunu gerçekleştirmiştir. Ganimetlerde halka dağıtılmıştır. Maalesefki Hz. Ömer döneminde Emevilerle yapılan yakınlaşmalar bu dönemde tehlikeli olup Hz. Ali'nin hain bir saldırıyla öldürülmesine de zemin oluşturacaktı. Emevileri tüm devlet kurumlarına girmesi, İslama ters düşen sapmaları İslama adapte etmeye çalışması, İslama ciddi anlamda zararlar vermiş şu ana kadar dünyada da etkisi görülen kuralcı, şekilci İslamı’nda temelleri atılmıştır. O dönemde alimler öldürülmüş, kalanlar baskı altına alınmıştır. İslam ciddi bir sapma içerisine girmiştir. Bu süreç içerisinde Hz. Muhammed'in gözü gibi sevdiği Ehli Beyt dediğimiz ailesi de Kerbela da hunharca katledilmiştir. Muaviye zorla ve hile ile ele geçirdiği iktidarı kendi lehine kullandığı camilerden Ehli Beyt’e lanetler okutmuş, kendi koyduğu kuralları sünnettir deyip halka zorla empoze etmiştir. İşte bu durum içerisinde Hz. Ali'yi seven zulme boyun eğmeyen, haklının yanında yer alan İslam içinde yer alıp bir grup ya da bir tarikat değil de, yobazlık ve bağnazlıkla değil, çağdaşlıkla, korkuyla değil orijininde de olduğu gibi sevgiyle Allaha ulaşmayı dava edinen Aleviler tarih sayfasında yer alacaklardır.

    Aleviler var oluşlarıyla her zaman güçlü iktidarları rahatsız etmiştir. Onlar temelinde hümanizmi barındıran felsefesiyle zalime başkaldırmışlardır. Alevilerin inanıcında secde yoktur, kula kulluk yoktur, aç kalarak bedensel nefsi köreltmek yerine, açın halini aç kalmadan bilerek yardımı, gerekirse bir lokmayı kırka bölüp paylaşmayı söyler. Sahte dindarlık yoktur, kadını örtüp kapamak sosyal hayattan insanca yaşamdan uzaklaştırmak yoktur, eşit haklar vardır onun felsefesinde, şekilcilik yoktur günde beş vakit secde , beş defa abdest yoktur ama tabii ki temizlik vardır, şekli yoktur. Alevilik çok eski bir anlayış olup tarihte de çok sayıda katliam hareketiyle karşılaşmış ve yok edilmeye çalışılmıştır, derileri diri diri yüzülmüş toplu halde yakılmış bulunduğu yerlerden sürülmüş ve mesnetsiz iftiralara mağdur kalmıştır. Günümüzde de belli aralıklarla yapılan katliamlarla Aleviler üzerindeki baskılar süre gelmiştir. Ama, öyle köklü bir anlayıştır ki bunlara rağmen yüzyıllardır daha da güçlenerek günümüze gelmiştir çünkü gücünü emekten ve insan sevgisinden alan bir felsefedir.

    Günümüzde de Alevileri sindirme ve yok etme çalışmaları hala şiddetiyle sürdürülmektedir Sünni İslamın asimilasyon amacıyla zorunlu din dersleri verip tıpkı Muaviye de olduğu gibi kendi istedikleri İslamı empoze edip onu etkin hale sokma istemleri zorunlu din derslerini Alevi çocuklara dayatması, Alevi köylerine camiler yaptırması da bu düşüncelerinin uzantılarıdır. Aleviler asla bu oyunlara gelmez çünkü bilirler ki o istenilen İslam Türkiye'yi Afganistan'a, İran'a, Arabistan'a çevirir. Bunun içindir ki şu an Türkiye’de 25 milyon insan bu zorlamalara rağmen inadına Alevidir. alevi-fuaf
    Deniz Daştan
     

Share This Page