“DEMEK GİDİYORSUN KÜÇÜK KIRLANGIÇ”

Discussion in 'Genel Bölüm' started by bluedream, May 25, 2007.

  1. bluedream

    bluedream Daimi Üye

    Sonbahar yine başlamıştı. Köy okulunu andıran ilkokulumuzun bir kırık camlı sınıfında dayımın oğlu titreyerek şiir okumaya başladı. “Demek gidiyorsun küçük kırlangıç/ Sıcak ülkelere/ oradaki badem çiçeğine/ benden selam söyle (…)” Bütün sınıf kahkahaya boğulmuştu. Şiiri okuyan arkadaşımın sesi ilginç olduğu kadar komikti. Ben ise gülmüyordum. Şiiri okuyanın sesini duymaya çalışıyordum. İşte o an… Fotoğrafı çekilmiş olsaydı, “işte o kritik an” diyecektim. Gerçekten de kritik bir andı. Benim hayatıma şiir denen bir sanat kahkahalar arasında giriyordu. Bunu kimse fark etmiyordu.

    Birkaç gün içinde ezberledim şiiri. Ve o günden sonra hayatıma çok şiir eklendi. Çok şair eklendi. Başka ‘çok´la da eklendi. Ve eklenen her çokluğa şiir yandaşlık etti.

    Eklenen çokluklardan biri ‘göç´tü. Göç edip gelmek zorunda kaldığımız ‘bereketli topraklarda´ ayakkabı boyadım, simit sattım, pamuk topladım, hamallık yaptım; anlayacağınız çok alınteri döktüm.

    Okuduğum kitapların bazısı o toprakları anlatıyordu. Anlatılanların içinde en çok bir kelimeyi bile boşa konuşmayan ‘mavi tulumlu işçileri´ seviyordum. İlyas Usta, İzzet Usta…Günlerden bir gün, simit sattığım sokaklarda o mavi tulumlu işçiler gibi konuşanlarla karşılaştım. Mavi tulumlu değillerdi; ama olsundu. Kitaplarda okuduklarımı konuşuyorlardı ya. Ellerinde bir gazete vardı. Sonraları “Metin Göktepe´nin gazetesi´ diyeceklerdi. Fırsat buldukça o gazeteyi okuyordum artık. Bir gün bir köşe yazısında arkamda bıraktığım o camları kırık okulda okuduğum o şiirin şairinin yazısını gördüm. Çok şaşırmıştım. Demek ilkokul kitabımızdaki o şiiri yazan insan bu gazetede yazıyordu. Yani mavi tulumlu işçilerin, boyacıların, simitçilerin hayalindeki dünyayı düşlüyordu.

    Sonraları çok okudum o şairi. İlkokul kitabımızdaki şiirini okuduğumda kafamda ilçemizdeki sağlık ocağında gördüğüm gözlüklü kadın doktor canlanırdı. Yaşı kırk olamazdı. Ta ki bir aynı gazetede Tevfik Fikret´i anlatırken çekilen fotoğrafı görene kadar. Kendisiyle hiç konuşma fırsatım olmadı; ama şair, o minicik sıcak şiiriyle bütün hayatımızda hep içimizdeydi. Kimi zaman kardeşlerim, şiiri komik sesiyle okuyan dayımın oğlunu taklit etmemi istedi, kimi zaman da memleketimizden çok uzakta oraya sonbahar geldiğini hissetiğimzde, kirli yüzleri ve önlükleri ile o soğuktan titreyen okula giden çocukları düşündüğümüzde o şiiri okurdum. Hatta o kadar yer etti ki hayatımızda, kendi dilimizle okumayı istedik. Ağabeyim Kürtçe´ye çevirdi şiiri. Yine ‘bereketli topraklard´ yayınlanan bir dergide yayımlandı. O şiir şairin dedesinin memleketi olan, gurbet türkülerinin şehri, bir Eğin türküsü olmuştu biraz da.

    Şimdi o okul, şehir çok uzak değilse de, sonbahar çok uzakta. Umarım bu sonbaharda orada olurum ve o şiiri orada okurum.

    Bu satırlar çok daha önce yazılacaktı. Neyleriz ki hayatımızdaki çoklar geciktirdi bu satırları. Tam 15 yıl önce hayatıma sessizce bir şiiriyle giren şaire geç kalmış bu vefa satırları ile sevgilerimi yolluyorum. Ve ilk gün ezberimde kaldığı hali ile “Güz Türküsü”



    şiirini buraya yazıyorum.





    Demek gidiyorsun küçük kırlangıç

    Sıcak ülkelere

    Oradaki badem çiçeğine

    Benden selam söyle



    Artık yağmurlar başlıyor

    Kış kapımızda

    Sesini özleyeceğim

    Göğe baktıkça



    O sıcak ülkelere varınca

    Terleyen kuşları ara

    Artık gelsinler

    Kışlar güzeldir bizim burada.


    alıntı
     
  2. canlar  yilmaz

    canlar yilmaz Daimi Üye

    paylasimin icin tesekkürler
     
  3. paylaşım için çok teşekkürler meral çok güzel ya
     
  4. rojjjjjj

    rojjjjjj Daimi Üye

    emegine yüregine saglık gerçekten çok güsel bir yazı
     

Share This Page