YURDUMUN GÜZEL İLİ ÇANAKKALE ŞİİRLERİ

Konu, 'Vatan Şiirleri' kısmında sevgi_seli tarafından paylaşıldı.

  1. sevgi_seli

    sevgi_seli Daimi Üye




    Gün O Gündü

    ne çok eskidi düşler ufak adımlarla
    ne çok sonbahar
    dündü yüreğimizin bir taka gibi çırpınışı
    akan günde aç açık
    terleyen avuçlarımızın şarkılarını mırıldandığımız
    kavrulan yazı
    umursamadığımız kışı
    devrimi sevdayı barışı
    sözlerimize bayrak ettiğimiz gündü

    ne çok eskidi yeminler ufak yalanlarla
    ne çok döneklik
    dündü karanlıktan hesap sorduğumuz
    kahırlı gecelere boşverip ay ışığında
    sorgülanan ömürleri güneşe verdiğimiz
    yüreklere kazınan bir sevdaydı bağımsızlık
    altıncı filo'nun yüzüne tükürdüğümüz gündü

    ne çok eskidi yurtseverlik uzak pazarlarda
    ne çok dolar
    ne çok hainlik
    dündü Çanakkale anafartalar
    ve o 'mavi gözlü dev'
    sömürgeciye karşı haykırdığımız gün
    dündü
    dündü
    gün o gündü


    Eşref Karadağ
    ........................................................................




    Çanakkale

    Üç aylık hamileymiş
    Anam.
    Babam Çanakkale´ye gittiğinde.
    Gururla,
    Sevgiyle,
    Övgüyle, uğurlanırken,
    Oğlumuz olursa Umut koy adını,
    Kızımız olursa Yadigar demiş,
    Anamın kulağına sessizce.
    Hani giderde dönmezsem…

    Konuşamamış anam,
    Öğlece baka kalmış yiğidinin ardından.

    Babam rahmetli Yiğit Ahmet´i hiç tanımadım.
    Bir fotoğrafı bile yoktu.

    O günler zor günlerdi.
    Savaşın seferberliğin sıkıntıları,
    Kurtuluş mücadelesi,
    Açlık,
    Yokluk,
    Yoksulluk,
    Kimsesizlik…
    Çocukluğum hep ekmek peşinde koşmakla geçti.

    Daha erkek olmadan,
    Erkek olmuştum evimize.

    Derken büyüdüm dükkan açtım.
    Demir döverken vurduğum her çekiç,
    Düşmana atılan bir mermi,
    Yaptığım her tırpan,düşmana saplanan süngü,
    Ve her yaptığım tencere,
    Babamı düşman mermilerinden koruyan kalkan oldu düşümde.

    Ama o bir daha gelmedi.
    Çocukluğum babamı özlemek ve beklemekle geçmişti.
    İşte gençliğimde öyle geçiyordu.

    Annemin yiğidi gelmedi bir daha.
    Geriye.
    Vatan uğruna, nerede?
    Nasıl?
    Ve ne şekilde öldüğünü,
    Bilemedik hiçbir zaman.

    Ve nerede?
    Nasıl?
    Ne şekilde yattığını da,
    Bilmiyoruz rahmetli babamın.

    Anam bir daha hiç evlenmedi,
    Ömrünü Ahmet´ini beklemeye adadı.
    Ve hiç yitirmedi umudunu.

    Her gün dükkana giderken,
    -Akşama erken dön emi,
    -Baban gelirse sofrada birlikte olalım derdi.

    Ve ne zaman bir yere gitse,
    Ben falan yerdeyim,
    Baban gelirse beni çağırmayı unutma!
    Diye tembih ederdi.
    Ne zaman kapımız çalsa,
    Ya koşup kendisi bakar,
    Yada,
    Baban mı geldi? Umudum Ahmet derdi,
    Ağlardım.

    Zaman geldi anam yaşlandı.
    Hastalandı,
    Gözü kulağı hala kapıdaydı.

    Yaşlı bedeni beklemekten yorulmamıştı.
    Bir akşam beni yanına çağırdı.
    Baban gelirse onu hep beklediğimi söyle,
    Beyim evine hoş geldin dediğimi söyle dedi.

    Son nefesini verdi ancığım.
    Bütün acıları,özlemleri, koca bir çınar efsanesi tarih olmuştu işte.
    Anamı mezarlığın en güzel yerine defnettik.
    İsteği üzerine,
    Mezar taşına,
    Yiğit Ahmet´in karısı yazdırdık.

    Şimdi bende yaşlandım.
    Hastayım.

    Oğlum Ahmet´e vasiyet ediyorum.
    Babam gelirse:
    Hoş geldin dede de.
    Babaannem seni çok beklemiş de.
    Babamda çok bekledi de.
    Bu dükkan senin de.

    Babaannem hançer sevdiğini söylermiş.
    Bu hançeri babam sana yaptı de.
    Kemik sapında Umudum Ahmet yazıyor.
    Söyle onu beline taksın.
    Ve oğlum söyle dedene sana iyi baksın.

    Hayati Dede

    .................................................................




    ...Çanakkale ve Şehitlerimiz...(ilk şiirim)

    Ç oktan ilan edilmişti seferber,
    A vrupalılar akın ettiler beraber,
    N aliş başlar gelince Çanakkale'ye,
    A yılınca bağırırlar af eyle diye...
    K albinle karşı koy düşmana mütemadiyyen
    K orkma! Ölürsen cennettesin ebdiyyen...
    A llah aşkı ile yanan kalbinin ateşi,
    L akin olmamalı bu aşkın bir eşi,
    E rvah yukarı doğru süzüldükçe;
    Ş ahadet sesleri yükseldikçe;
    E celin geldiysede korkma sakın!
    Haydi saldır düşmana akın akın...
    İ manın seni durmadan yüceltir;
    T epelerin en büyüğüne sacağını yükseltir,
    L eke getirmez adına şanına,
    E lmas gibi vatanın bir taşına...
    R efah bıraktınız yaptıklarınızla bende,
    İ hya ettiniz beni olayım size bende (köle) ,
    M ethiyelerin nicesini yapsak azdır sizlere,
    İ yi ve güzel bir örnek oldunuz bizlere
    Z afer sizin, zafer bizim, zafer hepimizin....


    Cihan Kaya

    .............................................................

    Çanakkale Anası

    Vatan elden gidiyor, diye bir ses duyuldu,
    Yedisinden yetmişe, vatan yola koyuldu…

    Yüreğinden vurulmuş, bu yarası kurur mu,
    Baba oğul cephede, Türk anası durur mu? ..

    Mermileri yüklendi, pamuk gibi kuş gibi,
    Tarihe isimleri, işlendi nakış gibi…

    Kucağında mermisi, bebesi de sırtında,
    Biliyor ki istikbal, şu yamacın sırtında…

    Ağlamaklı bebesi, bakamaz artık geri,
    Tütmüyor ki ocağı, eride vatan eri,

    Özgürlüğü katıyor, bebesinin sütüne,
    Mermi vatan demektir, toz değmesin üstüne,

    Ayakları yaralı, ermelidir rahmete,
    Taşıdığı her mermi, varmalıdır Mehmet´e…

    Durmamalı ki asla, duracak ta vakit yok,
    Cephededir Hasan´ı, atacak mermisi yok…

    Patlamakta bombalar, bir bir yanı başında,
    Vatanın toprakları, yemeğinde aşında…

    Adım adım geliyor, istikbal ileride,
    Can vermeye koşuyor, emir var, ileride…

    Top sesleri ninni mi, bebeğimi ağlıyor,
    Kimseler soramadı, yüreği ne dağlıyor…

    Çanakkale anası, iki cihan yolu var,
    Geride birkaç değil, milyonlarca oğlu var…

    Bedri Kenan Karaal

    ................................................................

    Çanakkale Savaşı

    Zaman gelip çatmıştı tüm siperler dolmuştu
    Çanakkale sanki bir çelikkale olmuştu

    Kalleş çapulculara haklı bir vuruştu bu
    Benzeri görülmemiş asıl bir duruştu bu

    Ne üstte ne başta var nede karınlar toktu
    Uykusuz gözlerinde zerrece korku yoktu

    Damgayı vurmak için dünyanın barışına
    Başladı Mehmetçikler şehitlik yarışına

    Sırtlanlar aslanlardan dersini alacaktı
    Hakka tapan bu millet payidâr kalacaktı

    Zulme ve sömürüye mezar kazılıyordu
    Bu bir savaş değildi tarih yazılıyordu

    Yensek de yenilsek de zafer bize aitti
    Gündüz güneş gece ay bu savaşa şahitti

    Hakka inanan asker yılmak nedir bilmezdi
    Şimdi eğilmeyen baş bir daha eğilmezdi

    Günlerce kan döküldü toprağa oluk oluk
    Vatan sağ olsun dendi verilirken son soluk

    Ölmeyi emrederek zafer bizim diyordu
    İşte Mustafa Kemal işte kahraman ordu

    Haksız ve adaletsiz bir savaş açmışlardı
    Çapulcular cepheden gizlice kaçmışlardı

    Güneş bu topraklara doğarken yavaş yavaş
    Tüm mazlum milletlere örnek oldu bu savaş

    İbrahim Yavuz

    ..................................................................

    Bir Destandır Çanakkale

    Bir destandır Çanakkale
    Kanlı gelinliğinin içinde bir gelin gibi
    Eteğini mavi denizler tutar
    Umutlarını
    Alev soluyan engerekler yutar

    Haksız beklentilerle
    Ahlâksız umutlar
    Yüzsüz oyunlar
    Densiz saldırılarla
    Ayıplı kanamaların
    Resimleri çizildi Çanakkale´de

    Suçsuz
    Çaresiz
    Baharı yaşamamış insanlar
    Kör kurşunlara
    Boncuk boncuk dizildi Çanakkale´de

    Düşman gemilerle geldi denizden
    Ölüm gemilerle geldi
    Ateş kustular Çanakkale kıyılarına
    Onların silahları modern, bizimkiler ilkeldi
    Kaya koparan seldi gelenler

    18 Mart 1915
    Hamilton´un kafasında İstanbul vardı
    Gemilere göre boğaz biraz dardı
    Ama Hamilton´un iştahı güçlüydü aklından
    Önce göğsünü gerdi
    Eğreti bir kahraman duruşuyla
    Sonra hücum emrini verdi
    İki günde İstanbul´a varacaklardı
    Bir piton gibi saracaklardı Haliç´i
    Salacaklardı sokaklara
    Korku denen kapkara piçi

    Saf tuttu Ege´de 62 gemi
    48´i İngiliz 14´ü Fransız
    Hepsi birbirinden amansız
    Saat on otuz
    Birinci filo boğaza doğru yürüdü
    Arkasından ikinci
    Sonra üçüncü
    Hamilton karargâh gemisinden
    Ulur gibi ürüdü
    Kara bir duman bürüdü masmavi denizi

    On bir otuzda on üç kilometreden
    Tabyaları topa tuttular
    Çürük bir sakız gibi çiğneyip yuttular
    İnsanlıklarını.
    Ama bir şeyi unuttular
    Toprağına kök salmış yiğitlerdi karşılarında
    Yaban topraklardaki itlerdi saldıranlar
    Kan emici bitlerdi

    Köpekbalıkları gibi saldırdılar kan kokusuna
    Ve bir virüs gibi sızmak için
    Osmanlı´nın yaralı dokusuna
    Karanlıklar fosilleşti yüreklerinde

    Bulgur gibi kaynıyordu toprak
    Dolu olmuş yağıyordu şarapnel parçaları
    Tüküren kobralara benziyordu toplar
    Ölümlere mermi kusuyorlardı
    Tabyalar beklemede
    Tabyalar sessiz
    Tabyalar patlamalara susuyorlardı
    Gemiler ölümcül görkemleriyle
    Kurşun erimine girdiler
    Tabyalar çılgınlaştı
    Tabyalar delirdiler
    Kaçarken top ateşinden ölüm gemileri
    Tutuldular Nusrat´ın mayınlarına.
    Kurban gittiler kendi sırtlanca oyunlarına

    İki düşman gemisi iki top mermisiyle tanıştı
    İnflexible ve Agamemnon yaralandı
    Bouvet, Nusrat´ın mayınlarıyla paralandı
    Gömüldü denize
    Arkasından iki top mermisi ve yine iki gemi
    Daha sonra başkaları derken
    Düşler
    Birçok yaralı
    Ve batan üç gemiyle birlikte
    Sulara gömüldü erken.
    Yani Hamilton´un ve De Robeck´in düşleriyle
    Ve suratlarında donan sırtlan gülüşleriyle
    Kuyruklar toplandı bir bir
    İlk şaşkınlığın ardından
    Yeniden kuruldu sedir.
    Yenilgi midelerine oturmuştu
    Kuduz köpekler gibi kudurmuştu leş kargaları
    25 Nisan 1915
    Sabah saat 4.45
    Kan ağlıyor Seddülbahir
    Düşman sinsi, düşman kalleş
    Ve düşman zehir
    Ve düşman zehirli yılan sürüsü
    Beş kumsala beş koldan akıyor düşman
    Top mermileri yağıyor gemi dumanlarından
    Alevler yükseliyor
    Çanakkale´nin kaynayan topraklarından
    Deliyor gökyüzünü silâh sesleri
    Kabarıyor sülüklerin sömürü hevesleri
    Bulgur bulgur toprağa karışıyor şehitler
    Şehitleri çiğniyor kudurmuş itler
    Alçıtepe bir geliyor elimize
    Bir gidiyor elimizden
    Kerevizdere mezar oluyor binlerce Fransıza
    Kan dereleri yetmiyor gözü dönmüş kansıza


    Tetikçi Gurkalar ve Yeni Zelandalılar
    Kanlı halılar dokuyorlar
    Altı Mayıstan dokuz Mayısa kadar
    Kan kilimleri seriyorlar tepelere
    Vadilere
    Koyaklara
    Kanlı türküler yankılanıyor kayalıklardan

    25 Mayıs 1915 sabah saat üç
    Arıburnu´na çıkar Anzaklar
    Topçu sırtı, Conkbayırı, Cesarattepe ateş altında
    Düztepe düştü düşecek
    Hâkim tepeler düşman eline geçecek
    Cephanesiz ve komutansız kalan asker
    Kaçmaya başlar düşmandan
    Kader anıdır bu
    Mustafa Kemal çıkar karşılarına
    —Nereye gidiyorsunuz?
    —Düşman geldi
    —Düşmandan kaçılmaz
    —Cephanemiz yok
    —Süngünüz var ya, diye kükrer Yarbay Kemal
    Ve süngü taktırıp yere yatırır erleri
    Duraklar düşman askerleri
    Tepeleri tutmadan Anzaklar
    Yetişir 57. Alay
    Yaşamak zor, ölmek kolaydır yurt sevdasıyla
    Kavga sürüp gider kıyasıya
    Tümü şehit olsa da alayın
    Düşman sürülmüştür kıyıya
    Kemâl´in verdiği derstir bu
    Hamilton denen ayıya

    26 Nisanda Kanlısırt düşmanın
    27 Nisanda bizim elimizdeydi
    Yılanın yarısı karada, yarısı denizdeydi
    Denizden top, karadan kurşun yağıyordu
    Sağır yüreklerin ağırlığı vardı havada
    Hava kurşun kadar ağır
    Kan içinde binlerce göğüs bağır
    Havada barut
    Kan
    Çürümüş et
    Ve ihanet
    Bir de gurbet kokusu
    Silinmiş
    Yüreklerden ölüm korkusu
    Toprak mısır gibi
    Toprak barut
    Ardı ardına patlıyor
    Çakmak çakmak çatlıyor taşlar
    Mehmetler, Hasanlar, Ulviler
    Ayşeler, Fatmalar, Selviler
    Çocuk, yaşlı, genç, kadın, erkek
    İlk başta belki ürkek
    Ama sonra
    Kızgın toprakların üstünden
    Birer panter gibi atlayarak
    Ve tepelerden bir çığ gibi kayarak
    Ulaşmak istercesine o kutlu güne
    Yürüdüler düşman üstüne

    1 Mayıs 1915
    Saat sabahın dördü
    Borazan ve trampet sesleri yankılanır dağlarda
    Savaş süngü savaşıdır
    Çaresizdir düşman gemileri
    Nokta adresleri seçemiyor top mermileri
    Hamilton güvertede dolaşır
    Ürkek ve tedirgin
    Bir ileri bir geri
    Çanakkale cehennem yeri
    Toprak yaralı Çanakkale´de
    Kan sızıyor topraktan
    Çalılar kan ağlıyor
    Kan damlıyor her daldan, her yapraktan
    Düşeni kaldırmaya aman yok
    Zaman yok ölene ağlamaya
    Öldürmek yaşamanın tek yoludur artık
    Ölüm kaşla göz arasındadır
    Bir kurşunun sırtında
    Bir süngü yarasındadır ölüm

    Aylar geçer ölümler çoğalır Çanakkale´de
    Savaş uzadıkça kumanda karışır
    Kumanda karıştıkça savaş uzar
    Savaş uzar ölümler çoğalır
    Damar damar
    Dere dere
    Oluk oluk akan insan kanıdır
    Umutlar mengenede
    Artık Mustafa Kemal zamanıdır

    Albay Mustafa Kemal…
    Tüm güçlerin kumandanlığını ister Liman Paşa´dan
    “Çok gelmez mi? ” der Alman Paşası
    Gerçi kaygan bir zemin
    Ama Mustafa Kemal kendinden emin
    “Az gelir” der

    Artık kumanda elindedir
    Emir dilinde
    Atının sırtında bir kartal gibidir duruşu
    Bir mahmuz vuruşuyla şaha kalkar duyguları
    Avucundadır düşmanların yuları

    9 Ağustos saat bir otuz
    Mustafa Kemal Çamlıtekke´de
    Yani karargâhının başındadır
    Geleceğin kahramanı henüz 34 yaşındadır
    Sarışın bir kaplan gibi tetikte
    Sabah dörtte tüm emirleri vermiştir
    Toprak yine kana keser
    Kan akar sular
    Rüzgârlar kan eser

    Gün boyu hırpalanır düşman
    10 ağustosta Conkbayırı Cehennem
    Conkbayırı alev alev
    Hamilton doğduğuna pişman

    İngiliz, Fransız, Gurka ve Anzaklar
    Yani yüreklerinde para taşıyanlar
    Ve salt para uğruna yaşayanlar
    Yaralı bir sırtlan gibi inleyerek
    Ve Mehmetçik´in gurbet türkülerini dinleyerek
    Çekildiler birer birer

    Bu kez tüküren kobralar açtı ağzını denizden
    Bomba yağıyordu barut bulutlarından
    Fokurduyordu toprak ayakaltında
    Uçuyordu insanlar paramparça
    Şarapneller püskürüyordu üstlerine
    Sağ kalanlar ikirciksiz geçti ölenlerin yerine
    Ateş hattındaydı Kemal
    Bir an sarsıldı bedeni
    Gerildi yüzü acıyla
    Göğsündeki saat
    Korumuştu kalbini şarapnelden
    Saatinin duruşu
    Kurtuluş gongunun vuruşuydu bir bakıma

    8 Aralıkta çekilme hazırlığına başladı
    Tüm kolları yaralanmış
    Vantuzları paralanmış ahtapot.
    19 Aralıktan sonra
    Kanlı kollarını sürüyerek
    Ve arada bir ürüyerek
    Anzak bölgesinden çekilmeğe başladılar

    9 Ocak 1916…
    Gelibolu´da ne it kalmıştı ne de bit
    Tek şey kalmıştı düşmandan
    Kanlı çamurlara gömdükleri sahipsiz ümit…

    Çanakkale salt bir savaş yeri değildi elbet
    Çanakkale insanlık harmanıydı
    İnsanlığın az bulunur örnekleri yaşanmıştı orada
    Can pazarı kurulmuşken karda borada
    Düşman için ölümlere meydan okumuştu Mehmetçik

    Arıburnu´nda yağmur olmuş yağıyordu ölüm
    Ölüm getiren bora
    Kobra olmuş dolaşıyordu siperleri
    Siperler arası on metre ya var ya yok
    Ölenler yaşayanlardan daha çok
    Bir İngiliz yüzbaşı
    Ateş arasında kalmış
    Ağır bir kurşun yarası almış
    Çığlık çığlığa bağırıyordu
    Askerlerini yardıma çağırıyordu
    Emir demiri kesmiyordu can korkusunun olduğu yerde
    Tir tir titrerken İngiliz erleri
    Ateşi kesti Mehmetçiğin siperleri
    Kısa bir durgunluktan sonra
    Yükselen bir tüfeğin ucunda
    Beyaz bir mendil sallandı
    Görülmemiş bir insanlığın
    Kutsal bayrağı dalgalandı
    Dağ gibi bir genç
    Ağır ağır çıktı siperinden
    Yürürken yaralı yüzbaşıya doğru
    Sanki kayalar oynadı yerinden
    Şaşkınlığın suskunluğu vardı savaş alanında
    Hayranlığın suskunluğu vardı
    Güçlü kollarını
    Ve yüce yüreğini
    Yaralının bedenine sardı
    Beşikten bebeğini alır gibi kaldırdı
    Yürüdü düşman siperinin kıyısına kadar
    Özenle bırakıp yere
    Doğruldu çınar gibi
    Yüreklere akan bir pınar gibi
    Dönüp siperine yürüdü yavaş yavaş
    Yazık
    Yeniden başladı insanlık dışı savaş

    Bu yoksul ülkenin insanlık harmanında
    Zengin duygular vardı
    Buralarda insanlar
    Ötekiler için de yaşardı
    Nice Mehmetler ot basarken kendi yarasına
    Düşmanının yarasını
    Gömleğinin en temiz parçasıyla sarardı

    Yarı aç yaşarken buralarda insanlar
    Açlara ekmek
    Hastaya ilaç buldular
    Cephede fırtınalar yarattılar ya
    Gün geldi meltem oldular

    Çanakkale
    Salt bir savaş yeri değildi
    Çanakkale insanlığın sınırsız harmanıydı
    Ölen de
    Öldüren de
    Çoğu düşman bile değildi
    Köşklerde
    Konaklarda
    Saraylarda
    Güvencedeydi gerçek düşmanların canları
    Cephelerde akıtılan
    Yoksul
    Ve suçsuzların kanları

    Çanakkale
    Salt bir savaş yeri değil insanlık harmanıdır
    Ne acı ki
    Akan kanlar
    Yoksul ve suçsuzların kanıdır

    Haydar Bibinoğlu

    ......................................................................

    *****Çanakkale Üzerine

    ....................................I..........................................................
    oyunları tek, soyları tek, geçmişi unutturmak geyeleri
    kılıçları ellerinde, ahlak bellerinde, pistir zihinleri

    ....................................II.........................................................
    çek ellerini, şehidim kanından, şehit olur müslümandan
    anzakmış, fransızmış, vurulmuş toprağımda,nasıl olmaz düşman

    ....................................III..........................................................
    aklın ermez, zihnin yetmez, körse kalbin yoksa iman
    dedene bile tüküreceksin,cahil, elinde var diye kuran

    ....................................IV..........................................................
    zavallı adam, geçit vermedik senin gibilere conkbayırında
    nerden hortladın yine,ettiğini unutturamazsın bir asırda

    Erdoğan Ergin

    ....................................................................................................................

    Kızıl Belde Çanakkale

    Buz kesmiş bir sığlıkta nebatat olmuş atam
    Elinde dünden kalma kesikler mermi sürmekte
    Bir göz gösteren olsa düşecek tetiği beklemekte
    'Geçemediler, geçemeyecekler' demiş benim ecdadım

    Bu gün kanla yazılmış tarihimize bekçidirler Çanakkale de
    Hakkın rızasını umarız her daim şehitlerimizde
    Bir gün dahi olsa aslını unutan kahrolsun Çanakkale de
    'Çanakkale geçilmez' dedirtmiş dünyaya benim ecdadım

    .................................................................................

    Mucizenin adı dün bedirdi,bu gün çanakkale.

    Ümmet-i MUHAMMET'in son zaferi çanakkale.
    Hz.Hamza gibi yatıyor şehitler şereflice.
    Geçilemedi,asla geçilemeyecek çanakkale.
    Mucizenin adı dün bedirdi,bu gün çanakkale.

    Bedir ruhu vardı o gün çanakkalede.
    Askerlerin hepsi sanki sahabe.
    Ne büyük bir şereftir ki,
    Koştular hepsi bilerek şehadete.

    Ne şerefli mekandır.
    Yıkandı şehit kanıyla çanakkale.
    Sanki misaldir bedre.
    Kimbilir belki gelmiştir sahabeler de çanakkaleye.

    Ğöğsü imanla dolu,korku ne gezer.
    Avrupalı bu iman senin çelik zırhını da deler.
    Herşey silahla bitmez.
    İşte gördün çanakkale asla geçilemez.

    Nuri Aydın

    BAYRAKLARI BAYRAK YAPAN ÜZERİNDEKİ KANDIR
    TOPRAK EĞER UĞRUNDA ÖLEN VARSA VATANDIR....


    Şehitler ölmez vatan bölünmez
     
  2. bluedream

    bluedream Daimi Üye

    BAYRAKLARI BAYRAK YAPAN ÜZERİNDEKİ KANDIR
    TOPRAK EĞER UĞRUNDA ÖLEN VARSA VATANDIR....


    Şehitler ölmez vatan bölünmez

    paylaşım için saol can
     

Sayfayı Paylaş