Gün O Gündü ne çok eskidi düşler ufak adımlarla ne çok sonbahar dündü yüreğimizin bir taka gibi çırpınışı akan günde aç açık terleyen avuçlarımızın şarkılarını mırıldandığımız kavrulan yazı umursamadığımız kışı devrimi sevdayı barışı sözlerimize bayrak ettiğimiz gündü ne çok eskidi yeminler ufak yalanlarla ne çok döneklik dündü karanlıktan hesap sorduğumuz kahırlı gecelere boşverip ay ışığında sorgülanan ömürleri güneşe verdiğimiz yüreklere kazınan bir sevdaydı bağımsızlık altıncı filo'nun yüzüne tükürdüğümüz gündü ne çok eskidi yurtseverlik uzak pazarlarda ne çok dolar ne çok hainlik dündü Çanakkale anafartalar ve o 'mavi gözlü dev' sömürgeciye karşı haykırdığımız gün dündü dündü gün o gündü Eşref Karadağ ........................................................................ Çanakkale Üç aylık hamileymiş Anam. Babam Çanakkale´ye gittiğinde. Gururla, Sevgiyle, Övgüyle, uğurlanırken, Oğlumuz olursa Umut koy adını, Kızımız olursa Yadigar demiş, Anamın kulağına sessizce. Hani giderde dönmezsem⦠Konuşamamış anam, Öğlece baka kalmış yiğidinin ardından. Babam rahmetli Yiğit Ahmet´i hiç tanımadım. Bir fotoğrafı bile yoktu. O günler zor günlerdi. Savaşın seferberliğin sıkıntıları, Kurtuluş mücadelesi, Açlık, Yokluk, Yoksulluk, Kimsesizlik⦠Çocukluğum hep ekmek peşinde koşmakla geçti. Daha erkek olmadan, Erkek olmuştum evimize. Derken büyüdüm dükkan açtım. Demir döverken vurduğum her çekiç, Düşmana atılan bir mermi, Yaptığım her tırpan,düşmana saplanan süngü, Ve her yaptığım tencere, Babamı düşman mermilerinden koruyan kalkan oldu düşümde. Ama o bir daha gelmedi. Çocukluğum babamı özlemek ve beklemekle geçmişti. İşte gençliğimde öyle geçiyordu. Annemin yiğidi gelmedi bir daha. Geriye. Vatan uğruna, nerede? Nasıl? Ve ne şekilde öldüğünü, Bilemedik hiçbir zaman. Ve nerede? Nasıl? Ne şekilde yattığını da, Bilmiyoruz rahmetli babamın. Anam bir daha hiç evlenmedi, Ömrünü Ahmet´ini beklemeye adadı. Ve hiç yitirmedi umudunu. Her gün dükkana giderken, -Akşama erken dön emi, -Baban gelirse sofrada birlikte olalım derdi. Ve ne zaman bir yere gitse, Ben falan yerdeyim, Baban gelirse beni çağırmayı unutma! Diye tembih ederdi. Ne zaman kapımız çalsa, Ya koşup kendisi bakar, Yada, Baban mı geldi? Umudum Ahmet derdi, Ağlardım. Zaman geldi anam yaşlandı. Hastalandı, Gözü kulağı hala kapıdaydı. Yaşlı bedeni beklemekten yorulmamıştı. Bir akşam beni yanına çağırdı. Baban gelirse onu hep beklediğimi söyle, Beyim evine hoş geldin dediğimi söyle dedi. Son nefesini verdi ancığım. Bütün acıları,özlemleri, koca bir çınar efsanesi tarih olmuştu işte. Anamı mezarlığın en güzel yerine defnettik. İsteği üzerine, Mezar taşına, Yiğit Ahmet´in karısı yazdırdık. Şimdi bende yaşlandım. Hastayım. Oğlum Ahmet´e vasiyet ediyorum. Babam gelirse: Hoş geldin dede de. Babaannem seni çok beklemiş de. Babamda çok bekledi de. Bu dükkan senin de. Babaannem hançer sevdiğini söylermiş. Bu hançeri babam sana yaptı de. Kemik sapında Umudum Ahmet yazıyor. Söyle onu beline taksın. Ve oğlum söyle dedene sana iyi baksın. Hayati Dede ................................................................. ...Çanakkale ve Şehitlerimiz...(ilk şiirim) Ç oktan ilan edilmişti seferber, A vrupalılar akın ettiler beraber, N aliş başlar gelince Çanakkale'ye, A yılınca bağırırlar af eyle diye... K albinle karşı koy düşmana mütemadiyyen K orkma! Ölürsen cennettesin ebdiyyen... A llah aşkı ile yanan kalbinin ateşi, L akin olmamalı bu aşkın bir eşi, E rvah yukarı doğru süzüldükçe; Ş ahadet sesleri yükseldikçe; E celin geldiysede korkma sakın! Haydi saldır düşmana akın akın... İ manın seni durmadan yüceltir; T epelerin en büyüğüne sacağını yükseltir, L eke getirmez adına şanına, E lmas gibi vatanın bir taşına... R efah bıraktınız yaptıklarınızla bende, İ hya ettiniz beni olayım size bende (köle) , M ethiyelerin nicesini yapsak azdır sizlere, İ yi ve güzel bir örnek oldunuz bizlere Z afer sizin, zafer bizim, zafer hepimizin.... Cihan Kaya ............................................................. Çanakkale Anası Vatan elden gidiyor, diye bir ses duyuldu, Yedisinden yetmişe, vatan yola koyuldu⦠Yüreğinden vurulmuş, bu yarası kurur mu, Baba oğul cephede, Türk anası durur mu? .. Mermileri yüklendi, pamuk gibi kuş gibi, Tarihe isimleri, işlendi nakış gibi⦠Kucağında mermisi, bebesi de sırtında, Biliyor ki istikbal, şu yamacın sırtında⦠Ağlamaklı bebesi, bakamaz artık geri, Tütmüyor ki ocağı, eride vatan eri, Özgürlüğü katıyor, bebesinin sütüne, Mermi vatan demektir, toz değmesin üstüne, Ayakları yaralı, ermelidir rahmete, Taşıdığı her mermi, varmalıdır Mehmet´e⦠Durmamalı ki asla, duracak ta vakit yok, Cephededir Hasan´ı, atacak mermisi yok⦠Patlamakta bombalar, bir bir yanı başında, Vatanın toprakları, yemeğinde aşında⦠Adım adım geliyor, istikbal ileride, Can vermeye koşuyor, emir var, ileride⦠Top sesleri ninni mi, bebeğimi ağlıyor, Kimseler soramadı, yüreği ne dağlıyor⦠Çanakkale anası, iki cihan yolu var, Geride birkaç değil, milyonlarca oğlu var⦠Bedri Kenan Karaal ................................................................ Çanakkale Savaşı Zaman gelip çatmıştı tüm siperler dolmuştu Çanakkale sanki bir çelikkale olmuştu Kalleş çapulculara haklı bir vuruştu bu Benzeri görülmemiş asıl bir duruştu bu Ne üstte ne başta var nede karınlar toktu Uykusuz gözlerinde zerrece korku yoktu Damgayı vurmak için dünyanın barışına Başladı Mehmetçikler şehitlik yarışına Sırtlanlar aslanlardan dersini alacaktı Hakka tapan bu millet payidâr kalacaktı Zulme ve sömürüye mezar kazılıyordu Bu bir savaş değildi tarih yazılıyordu Yensek de yenilsek de zafer bize aitti Gündüz güneş gece ay bu savaşa şahitti Hakka inanan asker yılmak nedir bilmezdi Şimdi eğilmeyen baş bir daha eğilmezdi Günlerce kan döküldü toprağa oluk oluk Vatan sağ olsun dendi verilirken son soluk Ölmeyi emrederek zafer bizim diyordu İşte Mustafa Kemal işte kahraman ordu Haksız ve adaletsiz bir savaş açmışlardı Çapulcular cepheden gizlice kaçmışlardı Güneş bu topraklara doğarken yavaş yavaş Tüm mazlum milletlere örnek oldu bu savaş İbrahim Yavuz .................................................................. Bir Destandır Çanakkale Bir destandır Çanakkale Kanlı gelinliğinin içinde bir gelin gibi Eteğini mavi denizler tutar Umutlarını Alev soluyan engerekler yutar Haksız beklentilerle Ahlâksız umutlar Yüzsüz oyunlar Densiz saldırılarla Ayıplı kanamaların Resimleri çizildi Çanakkale´de Suçsuz Çaresiz Baharı yaşamamış insanlar Kör kurşunlara Boncuk boncuk dizildi Çanakkale´de Düşman gemilerle geldi denizden Ölüm gemilerle geldi Ateş kustular Çanakkale kıyılarına Onların silahları modern, bizimkiler ilkeldi Kaya koparan seldi gelenler 18 Mart 1915 Hamilton´un kafasında İstanbul vardı Gemilere göre boğaz biraz dardı Ama Hamilton´un iştahı güçlüydü aklından Önce göğsünü gerdi Eğreti bir kahraman duruşuyla Sonra hücum emrini verdi İki günde İstanbul´a varacaklardı Bir piton gibi saracaklardı Haliç´i Salacaklardı sokaklara Korku denen kapkara piçi Saf tuttu Ege´de 62 gemi 48´i İngiliz 14´ü Fransız Hepsi birbirinden amansız Saat on otuz Birinci filo boğaza doğru yürüdü Arkasından ikinci Sonra üçüncü Hamilton karargâh gemisinden Ulur gibi ürüdü Kara bir duman bürüdü masmavi denizi On bir otuzda on üç kilometreden Tabyaları topa tuttular Çürük bir sakız gibi çiğneyip yuttular İnsanlıklarını. Ama bir şeyi unuttular Toprağına kök salmış yiğitlerdi karşılarında Yaban topraklardaki itlerdi saldıranlar Kan emici bitlerdi Köpekbalıkları gibi saldırdılar kan kokusuna Ve bir virüs gibi sızmak için Osmanlı´nın yaralı dokusuna Karanlıklar fosilleşti yüreklerinde Bulgur gibi kaynıyordu toprak Dolu olmuş yağıyordu şarapnel parçaları Tüküren kobralara benziyordu toplar Ölümlere mermi kusuyorlardı Tabyalar beklemede Tabyalar sessiz Tabyalar patlamalara susuyorlardı Gemiler ölümcül görkemleriyle Kurşun erimine girdiler Tabyalar çılgınlaştı Tabyalar delirdiler Kaçarken top ateşinden ölüm gemileri Tutuldular Nusrat´ın mayınlarına. Kurban gittiler kendi sırtlanca oyunlarına İki düşman gemisi iki top mermisiyle tanıştı İnflexible ve Agamemnon yaralandı Bouvet, Nusrat´ın mayınlarıyla paralandı Gömüldü denize Arkasından iki top mermisi ve yine iki gemi Daha sonra başkaları derken Düşler Birçok yaralı Ve batan üç gemiyle birlikte Sulara gömüldü erken. Yani Hamilton´un ve De Robeck´in düşleriyle Ve suratlarında donan sırtlan gülüşleriyle Kuyruklar toplandı bir bir İlk şaşkınlığın ardından Yeniden kuruldu sedir. Yenilgi midelerine oturmuştu Kuduz köpekler gibi kudurmuştu leş kargaları 25 Nisan 1915 Sabah saat 4.45 Kan ağlıyor Seddülbahir Düşman sinsi, düşman kalleş Ve düşman zehir Ve düşman zehirli yılan sürüsü Beş kumsala beş koldan akıyor düşman Top mermileri yağıyor gemi dumanlarından Alevler yükseliyor Çanakkale´nin kaynayan topraklarından Deliyor gökyüzünü silâh sesleri Kabarıyor sülüklerin sömürü hevesleri Bulgur bulgur toprağa karışıyor şehitler Şehitleri çiğniyor kudurmuş itler Alçıtepe bir geliyor elimize Bir gidiyor elimizden Kerevizdere mezar oluyor binlerce Fransıza Kan dereleri yetmiyor gözü dönmüş kansıza Tetikçi Gurkalar ve Yeni Zelandalılar Kanlı halılar dokuyorlar Altı Mayıstan dokuz Mayısa kadar Kan kilimleri seriyorlar tepelere Vadilere Koyaklara Kanlı türküler yankılanıyor kayalıklardan 25 Mayıs 1915 sabah saat üç Arıburnu´na çıkar Anzaklar Topçu sırtı, Conkbayırı, Cesarattepe ateş altında Düztepe düştü düşecek Hâkim tepeler düşman eline geçecek Cephanesiz ve komutansız kalan asker Kaçmaya başlar düşmandan Kader anıdır bu Mustafa Kemal çıkar karşılarına âNereye gidiyorsunuz? âDüşman geldi âDüşmandan kaçılmaz âCephanemiz yok âSüngünüz var ya, diye kükrer Yarbay Kemal Ve süngü taktırıp yere yatırır erleri Duraklar düşman askerleri Tepeleri tutmadan Anzaklar Yetişir 57. Alay Yaşamak zor, ölmek kolaydır yurt sevdasıyla Kavga sürüp gider kıyasıya Tümü şehit olsa da alayın Düşman sürülmüştür kıyıya Kemâl´in verdiği derstir bu Hamilton denen ayıya 26 Nisanda Kanlısırt düşmanın 27 Nisanda bizim elimizdeydi Yılanın yarısı karada, yarısı denizdeydi Denizden top, karadan kurşun yağıyordu Sağır yüreklerin ağırlığı vardı havada Hava kurşun kadar ağır Kan içinde binlerce göğüs bağır Havada barut Kan Çürümüş et Ve ihanet Bir de gurbet kokusu Silinmiş Yüreklerden ölüm korkusu Toprak mısır gibi Toprak barut Ardı ardına patlıyor Çakmak çakmak çatlıyor taşlar Mehmetler, Hasanlar, Ulviler Ayşeler, Fatmalar, Selviler Çocuk, yaşlı, genç, kadın, erkek İlk başta belki ürkek Ama sonra Kızgın toprakların üstünden Birer panter gibi atlayarak Ve tepelerden bir çığ gibi kayarak Ulaşmak istercesine o kutlu güne Yürüdüler düşman üstüne 1 Mayıs 1915 Saat sabahın dördü Borazan ve trampet sesleri yankılanır dağlarda Savaş süngü savaşıdır Çaresizdir düşman gemileri Nokta adresleri seçemiyor top mermileri Hamilton güvertede dolaşır Ürkek ve tedirgin Bir ileri bir geri Çanakkale cehennem yeri Toprak yaralı Çanakkale´de Kan sızıyor topraktan Çalılar kan ağlıyor Kan damlıyor her daldan, her yapraktan Düşeni kaldırmaya aman yok Zaman yok ölene ağlamaya Öldürmek yaşamanın tek yoludur artık Ölüm kaşla göz arasındadır Bir kurşunun sırtında Bir süngü yarasındadır ölüm Aylar geçer ölümler çoğalır Çanakkale´de Savaş uzadıkça kumanda karışır Kumanda karıştıkça savaş uzar Savaş uzar ölümler çoğalır Damar damar Dere dere Oluk oluk akan insan kanıdır Umutlar mengenede Artık Mustafa Kemal zamanıdır Albay Mustafa Kemal⦠Tüm güçlerin kumandanlığını ister Liman Paşa´dan âÇok gelmez mi? â der Alman Paşası Gerçi kaygan bir zemin Ama Mustafa Kemal kendinden emin âAz gelirâ der Artık kumanda elindedir Emir dilinde Atının sırtında bir kartal gibidir duruşu Bir mahmuz vuruşuyla şaha kalkar duyguları Avucundadır düşmanların yuları 9 Ağustos saat bir otuz Mustafa Kemal Çamlıtekke´de Yani karargâhının başındadır Geleceğin kahramanı henüz 34 yaşındadır Sarışın bir kaplan gibi tetikte Sabah dörtte tüm emirleri vermiştir Toprak yine kana keser Kan akar sular Rüzgârlar kan eser Gün boyu hırpalanır düşman 10 ağustosta Conkbayırı Cehennem Conkbayırı alev alev Hamilton doğduğuna pişman İngiliz, Fransız, Gurka ve Anzaklar Yani yüreklerinde para taşıyanlar Ve salt para uğruna yaşayanlar Yaralı bir sırtlan gibi inleyerek Ve Mehmetçik´in gurbet türkülerini dinleyerek Çekildiler birer birer Bu kez tüküren kobralar açtı ağzını denizden Bomba yağıyordu barut bulutlarından Fokurduyordu toprak ayakaltında Uçuyordu insanlar paramparça Şarapneller püskürüyordu üstlerine Sağ kalanlar ikirciksiz geçti ölenlerin yerine Ateş hattındaydı Kemal Bir an sarsıldı bedeni Gerildi yüzü acıyla Göğsündeki saat Korumuştu kalbini şarapnelden Saatinin duruşu Kurtuluş gongunun vuruşuydu bir bakıma 8 Aralıkta çekilme hazırlığına başladı Tüm kolları yaralanmış Vantuzları paralanmış ahtapot. 19 Aralıktan sonra Kanlı kollarını sürüyerek Ve arada bir ürüyerek Anzak bölgesinden çekilmeğe başladılar 9 Ocak 1916⦠Gelibolu´da ne it kalmıştı ne de bit Tek şey kalmıştı düşmandan Kanlı çamurlara gömdükleri sahipsiz ümit⦠Çanakkale salt bir savaş yeri değildi elbet Çanakkale insanlık harmanıydı İnsanlığın az bulunur örnekleri yaşanmıştı orada Can pazarı kurulmuşken karda borada Düşman için ölümlere meydan okumuştu Mehmetçik Arıburnu´nda yağmur olmuş yağıyordu ölüm Ölüm getiren bora Kobra olmuş dolaşıyordu siperleri Siperler arası on metre ya var ya yok Ölenler yaşayanlardan daha çok Bir İngiliz yüzbaşı Ateş arasında kalmış Ağır bir kurşun yarası almış Çığlık çığlığa bağırıyordu Askerlerini yardıma çağırıyordu Emir demiri kesmiyordu can korkusunun olduğu yerde Tir tir titrerken İngiliz erleri Ateşi kesti Mehmetçiğin siperleri Kısa bir durgunluktan sonra Yükselen bir tüfeğin ucunda Beyaz bir mendil sallandı Görülmemiş bir insanlığın Kutsal bayrağı dalgalandı Dağ gibi bir genç Ağır ağır çıktı siperinden Yürürken yaralı yüzbaşıya doğru Sanki kayalar oynadı yerinden Şaşkınlığın suskunluğu vardı savaş alanında Hayranlığın suskunluğu vardı Güçlü kollarını Ve yüce yüreğini Yaralının bedenine sardı Beşikten bebeğini alır gibi kaldırdı Yürüdü düşman siperinin kıyısına kadar Özenle bırakıp yere Doğruldu çınar gibi Yüreklere akan bir pınar gibi Dönüp siperine yürüdü yavaş yavaş Yazık Yeniden başladı insanlık dışı savaş Bu yoksul ülkenin insanlık harmanında Zengin duygular vardı Buralarda insanlar Ötekiler için de yaşardı Nice Mehmetler ot basarken kendi yarasına Düşmanının yarasını Gömleğinin en temiz parçasıyla sarardı Yarı aç yaşarken buralarda insanlar Açlara ekmek Hastaya ilaç buldular Cephede fırtınalar yarattılar ya Gün geldi meltem oldular Çanakkale Salt bir savaş yeri değildi Çanakkale insanlığın sınırsız harmanıydı Ölen de Öldüren de Çoğu düşman bile değildi Köşklerde Konaklarda Saraylarda Güvencedeydi gerçek düşmanların canları Cephelerde akıtılan Yoksul Ve suçsuzların kanları Çanakkale Salt bir savaş yeri değil insanlık harmanıdır Ne acı ki Akan kanlar Yoksul ve suçsuzların kanıdır Haydar Bibinoğlu ...................................................................... *****Çanakkale Üzerine ....................................I.......................................................... oyunları tek, soyları tek, geçmişi unutturmak geyeleri kılıçları ellerinde, ahlak bellerinde, pistir zihinleri ....................................II......................................................... çek ellerini, şehidim kanından, şehit olur müslümandan anzakmış, fransızmış, vurulmuş toprağımda,nasıl olmaz düşman ....................................III.......................................................... aklın ermez, zihnin yetmez, körse kalbin yoksa iman dedene bile tüküreceksin,cahil, elinde var diye kuran ....................................IV.......................................................... zavallı adam, geçit vermedik senin gibilere conkbayırında nerden hortladın yine,ettiğini unutturamazsın bir asırda Erdoğan Ergin .................................................................................................................... Kızıl Belde Çanakkale Buz kesmiş bir sığlıkta nebatat olmuş atam Elinde dünden kalma kesikler mermi sürmekte Bir göz gösteren olsa düşecek tetiği beklemekte 'Geçemediler, geçemeyecekler' demiş benim ecdadım Bu gün kanla yazılmış tarihimize bekçidirler Çanakkale de Hakkın rızasını umarız her daim şehitlerimizde Bir gün dahi olsa aslını unutan kahrolsun Çanakkale de 'Çanakkale geçilmez' dedirtmiş dünyaya benim ecdadım ................................................................................. Mucizenin adı dün bedirdi,bu gün çanakkale. Ümmet-i MUHAMMET'in son zaferi çanakkale. Hz.Hamza gibi yatıyor şehitler şereflice. Geçilemedi,asla geçilemeyecek çanakkale. Mucizenin adı dün bedirdi,bu gün çanakkale. Bedir ruhu vardı o gün çanakkalede. Askerlerin hepsi sanki sahabe. Ne büyük bir şereftir ki, Koştular hepsi bilerek şehadete. Ne şerefli mekandır. Yıkandı şehit kanıyla çanakkale. Sanki misaldir bedre. Kimbilir belki gelmiştir sahabeler de çanakkaleye. Ğöğsü imanla dolu,korku ne gezer. Avrupalı bu iman senin çelik zırhını da deler. Herşey silahla bitmez. İşte gördün çanakkale asla geçilemez. Nuri Aydın BAYRAKLARI BAYRAK YAPAN ÜZERİNDEKİ KANDIR TOPRAK EĞER UĞRUNDA ÖLEN VARSA VATANDIR.... Şehitler ölmez vatan bölünmez
BAYRAKLARI BAYRAK YAPAN ÜZERİNDEKİ KANDIR TOPRAK EĞER UĞRUNDA ÖLEN VARSA VATANDIR.... Şehitler ölmez vatan bölünmez paylaşım için saol can