SAVAŞ ALDATMACASI Mihrac Ural â 4 Ekim 2012 / Perşembe Kimse kimseyi aldatmasın bu bir Savaş manipülasyonudur. Basının bildik yaygarasından da başka bir anlamı yoktur. Erdoğan ve genel Kurmayının Suriye´yle savaşa tutuşmasını bir kenara koyun, bu ekip bölgede Amerikan kuklalığı için sınır gerginliği yaratmaktan öteye bir adım bile geçemez. Yarın sabah herkes görecek ki, bu yaygara, sabun köpüğü gibi patla***** sönmüştür. Top atışları kimseyi kandırmasın. Bu beyhude çabalar, hırsız fenerinin sönük ışığı, suçlunun tedirginliği, haksızın ürkekliği ve korkaklığından başka bir şey değildir. Ne dünya güçler dengesi ne de bölge güçler dengesi böylesi bir savaşa elverişli değildir. Genel Kurmayın, bu siyasi iktidar hükmü altında yapabileceği tek şey Suriye´ye karşı canice girişimlere yataklık etme ayıbıyla yüz yüze kalmanın sancısıyla kıvranmaktan başka bir şey olmayacaktır; Başbakanlıktan gelen açıklama da â Suriye´ye karşı anında cevap verilmiştirâ demek ise, bu gerçeğin Türkçesidir. Bu, haksızın refleksidir. Suriye ise engin tarihi deneyimiyle, küçük akılların aptalca provokasyonlarına pabuç bırakmayacak kadar tecrübelidir; askerinin başına Amerikalı askerlerce çuval geçirilen, Mavi Marmara gemisinde 9 vatandaşı İsrail canileri tarafından katledilen bir yönetimin hezeyanları, Suriye´yi, Türkiye halkına zarar verecek çılgın bir savaşa asla sürükleyemeyecektir. Ama Suriye, Erdoğan yönetimine ağır şamarlarını, Erdoğan yönetiminin desteklediği şebekelere ağır darbeler vurarak, bunun gerektirdiği her girişimi meşru zeminde sürdürerek cevap vermeye devam edecektir. Bu gün yapılan yaygara esasında Erdoğan ve Genel Kurmayının halkını aldatmaya çalışan geleneksel tutumundan başka bir anlama da sahip değildir. 7 saat önceki bir hadiseyi devam eden bir savaş hali olarak sunup, âsavaşın başladığıâ, âkarşılıklı vuruşmalarınâ devam ettiği izlenimi yaratmak, iflastan iflasa giden dış siyasetini örtmeye, böbürlenme ve kabarmalardan ibaret tehditlerini örtmeye çalışmaktan başka bir anlama sahip değildir. Oysa, gerçekte olan şey anganjman kurallarını bile hiçbir şekilde aşmamıştır. Karşılıklı atışmayı âsavaş düzleminde bir cevap vermeâ, âhaddini bildirmeâ gibi altından kalkılmayacak ifadelerle tanımlamak, yaptığı işin boyutlanmasından korkan bir davranıştan öte anlama sahip değildir. Erdoğan yönetimi ve genel Kurmayı, değil bir savaş, sıradan ve sürekliliği olabilecek bir sınır çatışmasını bile göze alamaz. Bunu yapacak bir iradeye sahip olmadığı gibi haksız ve mütecaviz olmanın handikabında halkımıza ağır bedeller ödetmekten öteye geçemez. Suriye´ye dayatılan ve Erdoğan yönetiminin tetikçilik yaptığı kanlı süreçte, vatan hainlerine karşı yapılan mücadele, sınır boyunca belirgin hale gelmiştir. 910 km olan Türkiye- Suriye sınırı Erdoğan yönetimince Suriye´ye karşı kanlı eylemlerin giriş alanı haline getirilmiş bulunmaktadır. Bunun sonucu bir çok Suriye sınır kapısına Türkiye topraklarından ağır silahlarla saldırılmıştır. Kanlı çatışmalara zemin verilmiştir. Suriye kendi topraklarını bu vatan hainlerine karşı koruma çabaları içinde, haklı ve meşru savunma koşulları içinde yürüttüğü top atışı, böylesi durumda hiçbir saldırı amacı olmayan hedef şaşmalarından biri de Türkiye sınır köylerinde ölümlere yol açmıştır. Bu doğal gelişme 5 Türkiye vatandaşının ölümüyle sonuçlanmıştır. Bu ölüm esasında, dolaysızca Erdoğan yönetiminin tetikçiliğini yaptığı, mali ve askeri yardımlarıyla desteklediği eli kanlı şebekelerin sorumluluğudur. Erdoğan Türkiye halkını ve vatandaşların hayatını bu azılı katillerin insanlık dışı kiyim ve işlerine endekslemiş bulunmaktadır. Akçakale olaylarına karşı, Suriye´nin İdlip ili kırsalında Gazale ve Hifeyra köylerine top atışı yapmak kıptı misali şecaatini arz ederken sirkatini söylemektir. Bu çabalar kimseyi aldatmasın, bu menfur, haksız ve korkak girişimler Suriye gibi 50 yıldır savaş halinde olan bir ülkenin kılını bile kıpırdatmaya yol açamaz. Deneylerin, direnmelerin, onlarca irili ufaklı savaşların süzgecinden geçen Suriye ve ordusu, bu provokasyonları ciddiye bile almayacak kadar dirayetlidir. Suriye enformasyon bakanın Türk vatandaşlarının ölümü üzerine başsağlığı dilemesi bu dirayetin anlamlı ifadesi olduğu kadar olaydan savaş provokasyonu olabileceği sanısında olanlara da ağır bir şamardır. Suriye, halkı ve yönetimiyle her türden dış müdahale ve tecavüze karşı müthiş bir direnme gösterecek hazırlıklar içindedir ama bunu asla Türk halkına karşı bir duruş olarak ele almamaktadır. Türk halkının başına bela olan karanlık Erdoğan iktidarı ile Türk halkının çıkarlarını aynı görmemektedir. Bu aynı zamanda, Erdoğan yönetiminin iç politikadaki iflasının ülkede yarattığı siyasal iktidar halk ayrışmasına önemli bir göndermedir. Savaş manipülasyonu ortamında basının yapmaya çalıştığı ırkçı-milliyetçi, saldırgan yayılmacı yaygara, uzun zamandır süren dış politika iflasının bir uzantısı olarak gündeme gelmiştir. Hiçbir gerekçesi olmadan, ahlaki ve vicdani bir sorumluluk göstermeden komşumuz Suriye´yi kanlı iç savaşa sürüklemenin maşası konumuna düşen Erdoğan yönetimi, bölgemizde bir Emperyalist- gerici Arap maşası olarak rol oynamaktadır. Hiçbir düzlemde başarılması mümkün olmayan, 21.yy verileriyle akıl zoru bir eğilim olan Yeni-Osmanlıcılık hayali, komşularla âsıfır sorunâ iddiasının sabun köpüğü gibi patlamasıyla sonuçlanmıştır. Bu ise, bölgemizde savaş kışkırtıcılığından başka bir anlama gelmediği görülmüştür. Buna bölgede Sünni liderliği gibi iddiaları eklediğimizde, aptalca denklemlerin siyasi yönelimlerde nasıl bir rol oynadığını gösteriyor; Mısır´ın Sünni merkezi 1100 yıllık Ezher´in varlığı koşulunda, Mekke ve Medine´nin Suudilerin elinde olduğu bir dünyada, Yavuz Sultan Selim hayali ve halifelik bilinçaltıyla Sünni liderliğine soyunmak, İslam aleminin palyaçosu olmaktan başka bir anlama sahip değildir. Bu son olay üzerine yaratılan fırtına, Suriye´ye kanlı iç savaş dayatmak isteyenlerin hezimetidir. Suriye halkının yönetimiyle gösterdiği ve zaferden zafere koşan direnişi karşısında iflas edenler, âkabul edilebilir bir sınır savaşıylaâ iki ülkeyi tarihsel düşmanlıklara sürüklemek istemektedirler. Ama bu girişimlerin dizginlenmesi mümkün olmayan sonuçları; faillerini bile ürküttüğü görülmektedir. NATO ve Amerika´nın kuklası konumunda bir orduyla yapılacak bir savaşın kararı da NATO ve Amerika´ya ait olacağını öncelikle bilmek gerek. Bu ise, bu günün konjonktüründe bir devletler arası savaşın olmayacağı ama Suriye´de sürdürdükleri kirli savaşın iç kanama boyutunun daha da derinleşmesi için sınır gerginliklerine devam edileceği anlamına gelir. Bu son olay bundan ibarettir. Türkiye bu açıdan emperyalist güçlerin bir maşası olarak, şaşkınca, çaresiz ve haksızca Suriye sınırında böylesi provokasyonları üretmeye çalışmaktadır. Olay bir gerginlik tırmanışıdır. Bu ise malum basının yalan kurgu dünyasına yeni fanteziler eklemekten ileri gitmeyecek ve sonuçta iki halkı birbirine karşı düşman etmekten baka bir verisi olmayacaktır. Suriye yine olgunca davranacak ama eli kanlı şebekelere ve onun destekçilerine ağır cevap vermeye devam edecektir.
savaş: kimine göre aldatmaca. kimine göre ganimet kimine göre düşman ülkeye haddini bildirme kimine göre milli ekonomiyi canlandırma kimine göre bölgesel huzuru sağlamak kimine göre büyüklerin emirlerini uygulamak.. gerçek olan tek şey var ki bu karmaşada birileri yiyecek ekmek dahi bulamıyorlar.. unicef in raporuna göre suriyede 5,000,000 insan şu anda açlık tehdidinde.. ve bu kadar çok insanın 150,000 lik kısmına şimdilik bizim ülkemiz kamplarda bakıyor.. YA YARIN..........................................