?SARIKAMIŞ BİR HATA MIDIR YOKSA BİR DESTAN MI??

Konu, 'Güncel Olaylar' kısmında prkacin tarafından paylaşıldı.

  1. prkacin

    prkacin Super Moderator

    SARIKAMIŞ BİR HATA MIDIR YOKSA BİR DESTAN MI??

    Bugün bu kavram sorgulanır olmuştur. Sarıkamış bir kahramanlık destanı mıdır yoksa bir siyasi ve askeri hata mıdır?

    Bir kahramanlık destanıdır elbette. Ama hataların yarattığı bir kahramanlık destanı.

    Osmanlı parçalanma dönemindeyken, Balkanlarda, Kafkaslarda, Güneyde, Kuzeyde başlayan birçok savaşla zayıflamış ve koruyamadığı toprakları bir bir elinden gitmeye başlamıştı. Dört bir yandan düşman istilasına uğrayınca da askeri alandaki kayıpları ön plana çıkmıştı. İşte Sarıkamış da bu sonuçlardan birisidir.

    Elimde okumakta olduğum Sarıkamış adlı kitap, bu tarihi gerçeği çok güzel öyküleştirmiş. Tesadüf bu, tam da bu hüznün yaşandığı günlere denk geldi bu kitabı okumam. O nedenle belki de daha çok hissederek ve etkilenerek okuyorum.

    1914 Kasım ayında başlayıp 1915 Ocak ayı ortalarında biten Sarıkamış Harekâtı, bugün sorgulandığı kadarıyla, yaşanmaması gerekli siyasi bir hatadır. Zamanın Sadrazamı ve Başkumandan Vekili Enver Paşa, bu harekâtın baş sorumlusu olarak hatalarıyla değerlendirilmektedir.



    Osmanlı tarihinde önemli bir yeri olan 93 Harbi sonrasında, birçok yer ve güç kaybı yaşanmıştır. Bu savaş sonrasında Ruslara verilen Batum, Sarıkamış, Kars, Ardahan, Artvin Enver Paşa tarafından hazırlanan bir taslakla geri alınmak istenmiştir. İşte bu kararın sonucudur tarihteki Sarıkamış Destanı.

    Maddi manevi çöküntü içindeki Osmanlı, savaş kazanabilecek donanımda bir askeri yapıda olmamasına rağmen, Enver Paşa?nın bu cesur girişimi her ne kadar kahramanca bir girişim olsa da hatalı bir sonucu doğurmuş, tarihe önemli bir hüzün olarak yazılmıştır.

    Askerin erzakı yok, üzerinde sıcak tutacak giysiden yoksun, ayağında kar ve buza karşı koruyacak potine sahip değil, elinde savaş kazanabilecek donanımda silahı da yok ama mevsim şartları son derece sert ve acımasız. Hal böyle olmasına rağmen ?haydi harekâta? deniliyor askere. Karşıdaki Rus askeri son derece donanımlı. Elinde en gelişmişinden silahı, üzerinde sıcacık tutan kaputu, ayağında kara buza aldırmayan potini ve hiç aç kalmayacak kadar erzakı var. Üstelik de Osmanlı askerinin önemli miktardaki erzakı Ruslar tarafından imha ediliyor.



    O dönemde Sarıkamış cephesinde bulunmuş olan askerlerin torunlarıyla konuştum bu konuyu. Bir arkadaşım şöyle diyor:

    -Benim dedem de orada donarak öldü. Bizimkilerin ayağında geçelim potini, çarık var, hatta o çarığın içinde çorap bile yok. Rus askerlerinin ise ceplerinde ?komet? denilen bir nevi soba görevi gören ısıtıcılar varmış.

    Bir başka arkadaş ise şöyle söylüyor:

    -Donmadan ve ölmeden gelen sadece benim dedem olmuş, o da tifüs hastalığına yakalanarak geldiği için sonradan ölmüş.

    Hepimiz biliriz Erzurum-Erzincan-Kars-Ardahan?da Kasım ayında başlayan, sonraki aylarda yaşamı felç eden kış şartlarını. Her iki ordunun sahip olduğu imkân ve imkânsızlıkları düşününce bu bir kahramanlık destanıdır elbette. Ama hatalarla dolu, hataların yarattığı bir destan. Bu kadar ağır kış şartlarında, böylesine donanımsız ve erzaksız bir orduyu savaşa sürmek hata değil de nedir?



    Harekât kararı alındığı zaman, Anadolu?nun dört bir yanından gelecek askerlerin Erzurum?da toplanması, oradan toplu yürüyüşe geçilmesi emri veriliyor.

    Okuyorum, okudukça üzülüyorum. Ayağında çarık, bazen de o bile yok; Erzurum?un kara kışında, eksi 30?40 derecelerde, diz boyu karlar içinde, gece gündüz demeden, yemeden, barınmadan yürüyen bir ordu. Donmayıp da ne olacaktı bu askerler? Üstelik de günlerce, aylarca yıkanamadıkları için bitlenme ve sonrasında tifüs, humma gibi bulaşıcı hastalıklar.



    Bazen de köy girişlerinde gördükleri donmuş, donduğu için kurtların bile parçalayamadığı, ancak eli veya yüzünün bir kısmı koparılmış asker manzaraları moralleri sıfırlıyor. Ve askerler bazen deliriyor, bazen kör oluyor, bazen hastalığa yakalanıyor, bazen de Ermeni köylerinden aldıkları yiyeceklerle zehirleniyorlar. Bu harekâtta Ermeniler Rusların destekçisi. Her şeye rağmen verilen toprakları geri almak için diz boyu karların içinde, aç ve açık, büyük umutlarla yürümeye devam ediyorlar.



    Yürümeye devam edebilen yürüyor, devam edemeyen yolda zayi oluyor. Ve sonunda 90 bin asker donarak ölüyor. Onlar elbette birer kahraman. Onlar elbette destan yazdılar. Çünkü onlar ülkeleri, vatanları için bu dramı yazdılar. Ama bu kadar olumsuz şartlarda onları göz göre göre ölüme süren o siyasi anlayış ise ne kadar doğru ve isabetli karar vermiştir, tabi ki bu da tartışılır, sorgulanır. Bu gecenin sabahı, bu kışın yazı yok muydu böyle bir harekât için.

    Sarıkamış?ın bir Alman projesi olduğunu, Rusları oyalamak için Türklere Sarıkamış?ta bir cephe açtırıldığını tarih sayfalarında ya da konuyla ilgili başka kaynaklarda görmek mümkündür. Almanların tarihte ve günümüzde üstü kapalı oyunlarla dans eden bir ülke olduğunu düşününce, Sarıkamış?ın bir Alman projesi olduğu gerçeğini yadırgamamak gerekir (Ansiklopedi Britannica, vs).



    O zaman Sarıkamış?ı alsaydık bugün Azerbaycan bizimdi diyenler var bugün. O gün o şartlarda, o harekâtta ilerleyen askerler de öyle düşünüyordu. Sarıkamış?a bir ulaşırsak bolluk da, yiyecek de bizi bekliyor hayalleriyle yürüyorlardı. Ama bu gerçek öyküde olduğu gibi bazen hayaller hüzne dönüşebiliyor.

    Tarihimizin en acı sayfalarından birisi olan Sarıkamış siyasi hataların yarattığı bir destandır. Vatan için o olumsuz ve zor şartlarda, bu acı destanı yazan şehitlerimize saygı duymaktan öte söylenecek bir söz yoktur.



    batmangazetesi
     

Sayfayı Paylaş