Selamlar canlar.size zülfü livanelinin bir köşe yazısından,küçük bir alıntı.Köşe yazılarını takip ederim ve ilk okuduğumda gözlerim yaşarmıştı bu yazıyı.17 ağustos 2003 Hacı Bektaş aydınlığı 2000 yılında Harvard ve Princeton Üniversiteleri'nin nazik davetiyle, bu bilgi tapınaklarında iki konferans vermiştim. Princeton'daki konferansta uzun uzun Hacı Bektaş-ı Veli'den söz etmiştim. O yıllarda Amerika, okul terörüyle sarsılıyordu. Bazı ortaokul öğrencilerinin toplu katliam yaparak sınıf arkadaşlarını ve öğretmenlerini öldürmeleri Amerikan toplumunu derin bir şok içine sokmuştu. Princeton Üniveristesi'nde konferans verdiğim salon, Albert Einstein'ın ders verdiği sınıftı ve camlara onun ünlü formülü e=mc², vitray olarak işlenmişti. Konuşmama Amerika'daki son şiddet örnekleriyle başladım. Daha sonra dünyadaki ve Türkiye'deki şiddetle ilgili bazı sayılar verdim. Daha sonra Anadolu'nun göbeğindeki küçük kasabayı anlattım Amerikalı dinleyicilere. Hacı Bektaş adını taşıyan bu kasaba her yıl 16 Ağustos'ta, 700 yıl önce yaşamış bir bilgeyi anmak için gelen yüz binlerce insanla doluyordu. Kasabada bu kadar büyük bir kalabalığı barındıracak otel, bütün bu insanlara yetecek su ve yiyecek yoktu. Manevi lideri anmak için gelen yüz binler bazen ağaç altlarında yatıyor, açık havada geceliyorlardı. Buna rağmen Hacı Bektaş kasabasında ne bir hırsızlık olayına rastlanıyordu, ne bir yankesicilik vakasına, ne de bir kavgaya. Dünyanın en barışsever toplumuydu bu. Beni hayret içinde dinlemekte olan Amerikalılara çok çarpıcı bir gerçeği aktardım. Türkiye Cumhuriyeti Adalet Bakanlığı 1995 yılında Hacı Bektaş'taki cezaevini kapatmıştı. Çünkü içinde hiçbir suçlu yoktu. Yıllardan beri jandarma defterine bir suç kaydı işlenmemişti. Dünyada giderek artmakta olan, suç ve şiddet kavramlarının unutulduğu bir kasabaydı burası. Bu şaşırtıcı ve ender rastlanan durumu açıklayabilmek için 7 yüz yıl geriye gitmek ve Hacı Bektaş-ı Veli'nin yüksek şahsiyetinden ve öğretisinden söz etmek gerekiyordu. Ben de öyle yaptım. Manikeizm'den günümüze uzanan ahlak anlayışını anlattım. Konferans sonunda yükselen alkış, bana değil, dünyanın ortak mirası sayılması gereken bu büyük anlayışa yönelmişti. Hacı Bektaş'ı Paris'te, UNESCO Genel Direktörü Federico Mayor'a da anlatmıştım. Kutlamalara çok güzel bir mesaj göndermişti. Ben de bu mesajı Hacı Bektaş-ı Anma Günü'nde kürsüden okumuştum. Bugünlerde Hacı Bektaş kasabasındaki heyecanlı kalabalık, bu büyük bilgeyi anıyor yine. Ve ben, dünyaya örnek olması gereken bu geleneği bırakıp da başka karanlık yönlere sapan Türkiye'nin acıklı halini düşünüyorum. Denizin içinde olup da denizi bilmeyen balıklar gibi bir oraya çarpıyoruz kendimizi, bir buraya. Şiddeti önleyen şeyin kültür olduğunu ispat eden bu büyük adama layık torunlar olamıyoruz. Ve giderek çarpılan ahlak anlayışı bizi, dünyanın en ilkesiz toplumlarından birisi yapıyor. Oysa elimizde bir hazine var. Demokrasiyle bağdaşabilecek İslâm anlayışı, Hacı Bektaş geleneğinin özünü oluşturuyor. Kadın erkek ayrımına, din sömürücülüğüne, bağnazlığa, softalığa, yobazlığa karşı çıkan Hacı Bektaş geleneği, dünyanın aradığı İslâm anlayışının ta kendisi. Bağışla bizi Hacı Bektaş ve aydınlığını üzerimizden eksik etme. Belki bir gün modern Türkiye de doğru yolu bulacak![/color]
Selamlar arkadaşlar.Ben bu köşe yazısını okuduğumda,nerdeyse gözlerimden yaş gelecekti.Lakin birkaç arkadaşımız dışında yorum yapana rastlamadım.Siz en altaki internet sekmesini tıklayıp köşe yazısını okumadınız sanırım.Ben biliyorum gerçekleri fakat,tüm dünyanında bu gerçeklerin farkına eninde sonunda varacağına eminim.KERBELANIN bedeli alınacak..
musa can ben yazını da okudum linki de tıkladım ama okurken benimde gözlerim doldu kendimi öyle tuhaf hissettim ki o bir cümle dışında birşey yazamadım. zülfü livaneli ne kadar da haklı değil mi? öyle bir mirasa sahibiz ama değerini bilmiyoruz. layık olamadık ona ve bize anlattıklarına bıraktığı mirasa... şunları yazarken bile içim acıyor... öyle bir mirasın sahibiyiz ama ülkenin şuanki haline bakınca gördüklerim beni utandırıyor. zülfü livanelinin de dediği gibi ''bağışla bizi hacı bektaş ve aydınlığını üzerimizden eksik etme''
Heryerde söylüyorum bunu,keşke dünyanın her yerinde cem evi olsa.Dünyada barışın sevginin saygının tek yolu bizim yolumuz yani insanlık yolu.Diğer alternatifler uygulandı farklı ülkelerde lakin olumlu bi sonuç olmadı.